Yazar arşivleri: admin

Voleybol terimleri sözlüğü

Voleybol Terimleri Sözlüğü

adçekme Oyunun başlangıcında oyuncular arasında yarıalan seçimi ve başlama atışı ya da karşılama hakkı için öncelik sağlayan eylem.
Oyun alanını ortadan ikiye bölen ve ortasında yerden yüksekliği 91 cm. olan ipten kafes örgü.
ağ ayakları Aralarına ağın gerildiği, tel ya da çift oyun alanının yan çizgilerinden 91,5 cm. uzaklığa dikilen 1,06 m. yüksekliğinde iki direk.
ağ oyunu Vuruşların çoğunlukla ağ yakınında uçara ve sıyırma vuruşlarla karşılandığı oyun biçimi.
ağ teli Ağ ayakları arasına ağı germeye yarayan en çok 1 cm. çapındaki tel.
alantopu Yerden yüksekliği 0,91 m. olan ağla ortasından ikiye bölünen bir alanda tek ya da çift oyuncuların tokaçla karşılıklı vurdukları ya da çeldikleri topu, belli kurallara göre, karşılanamayacak biçimde birbirlerinin alanına düşürerek sayı kazanmaları temeline dayanan oyun.
alçak uçara Top ağın üst sınırının altında iken yapılan uçara vuruşu.
arka çizgi Alan dikdörtgeninin kısa kenarlarını sınırlayan çizgilerin her biri.
artık alan Çiftlerde oyun içi sayılan ve tekler alanının iki yanında, tek ve çift oyun alanlarının yan çizgileri arasında kalan 1,37 m. enindeki alan bölmeleri.
aşırma Ağa yakın duran karşı oyuncunun üzerinden topu aşırıp arkasına düşürme.
atan Başlama vuruşunu yapan oyuncu.
atan ilerde Sayılar berabere iken başlama atışı yapan oyuncunun ilk sayıyı kazanması durumu.
atılım Doğrudan doğruya sayı kazanmak amacıyla yapılan hamle.
ayak yanlışı Başlama atışı yapan oyuncunun atış sırasında arka çizgiye basması ya da alanın içine girmesi.
başhakem Oyunu yöneten hakemin bir kararı hakkında kurallara uygunluk yönünden çıkabilecek bir anlaşmazlığı sonuca bağlayacak olan hakem.
başlama çizgisi Ağın iki yanında, ağa koşut olarak 6.40 m. uzaklıkta çizilen ve başlama alanını sınırlayan çizgilerin her biri.
başlama orta çizgisi Başlama alanını iki eşit parçaya bölen ve yan çizgilere koşut olarak çekilen çizgi.
berabere Aynı oyun içinde her iki oyuncunun da üç ya da daha çok eşit sayı kazanmış olmaları.
birinci atış Kuralların verdiği iki başlama atışı hakkının ilk kullanılanı.
çapraz vuruş Sağ yarıalandan karşı sağ yarıalana ya da sol yarıalandan karşı sol yarıalana yapılan vuruş.
çift yanlış Her iki başlama atışının da kural dışı olarak yapılması.
çiftler Tarafların karşılıklı ikişer erkek ya da kadın oyuncudan kurulması.
çizgi Oyun alanını bölen, sınırlayan ve belirleyen boyadan şeritlere verilen ad.
dışarda Topun karşı alanı sınırlayan çizgilerin dışına düşmesi.
döne Bir başarı sıralaması yapmak üzere bir çok kişi ya da takım arasında ve her birinin ötekilerle karşılaşması biçiminde yapılan yarışma ya da oyunların tümü.
dönem Oyunun, karşılaşıcılardan birinin altı oyun kazanması ile biten bölümü. Şöyle ki, kazanan oyuncu karşısındakinden en az iki oyun artık kalmış olsun. Yoksa dönem bu durum sağlanıncaya dek sürer.
döngü bk. dönü
dönü Yarışma ve karşılaşmaların sayı, zaman ya da mesafelere göre tekrarlanan birimleri.
geçen vuruş Ağa çıkan karşı oyuncuyu geçmek için yapılan vuruş.
geçirmek Ağa çıkan karşı oyuncunun yanından, engellemesine yer bırakmadan topu geçirerek sayı almak.
geri oyunu Vuruşların çoğunlukla arka çizgi yakınından yapıldığı oyun biçimi.
görmek Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak.
hakem Oyunun kurallara uygun olarak yönetilmesinden sorumlu olan ve kararlarına uyulması gereken görevli.
hazırlık çalışması Vücudu yarışmanın gereklerine hazırlama.
ikinci atış Kuralların verdiği iki başlama atışı hakkının, birincisinin yanlış olması halinde, son kullanılanı.
karışık Karşılaşmada tarafların biri kadın öteki erkek olmak üzere ikişer oyuncudan kurulması.
karşılama Topun kurallara uygun olarak karşı alana aktarılması.
karşılayan Başlama vuruşunu karşılayan oyuncu.
karşılayan ilerde Sayılar berabere iken atışı karşılayan oyuncunun ilk sayıyı kazanması durumu.
kesik top Gidiş yönüne ters yönde kendi çevresinde dönen top.
kısa kesik top Karşı alanda ağın hemen dibine düşürülen kesik top.
kısa uçara Karşıdan gelen topu, atanın yetişip karşılayamayacağı biçimde geri çevirmek ve ağın dibine düşürmek için yapılan yumuşak vuruş.
oyun Taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyle elde edilen sonuç şöyle ki, kazanan yan öbüründen en az iki sayı artık olsun. Yoksa oyun bu durum sağlanıncaya dek sürer.
sağ vuruş Oyuncunun sağına gelen topa el içi dışa dönük durumda yaptığı vuruş. [Solak oyuncunun soluna gelen topa yaptığı vuruş].
sağ yarıalan Orta başlama çizgisi ve varsayılan devamının sağında kalan bölüm.
sayı Topun kurallara uygun olarak geri çevrilememesi ya da başlama atışının kullanılmaması sonucu tarafların kazancını ya da yitirimini belirleyen birim.
sayı tahtası Sayı durumunun yazıldığı, seyircilerce görülebilecek yere konan levha.
sayılar Oyuncular arasındaki sayı durumu.
sıyırma Çok havadan gelen bir topun baş üzerinden büyük bir güçle vurularak karşıya gönderilmesi.
sol vuruş Oyuncunun soluna gelen topa el sırtı dışa dönük durumda yaptığı vuruş. [Solak oyuncunun sağına gelen topa yaptığı vuruş].
şerit Ağın üst kenarında, içinden germe telinin geçtiği uçkurluk
tekler İki erkek ya da iki kadın oyuncu arasında yapılan karşılaşma.
tekler yan çizgisi Tek oyunu alanının uzun kenar çizgilerinden her biri.
tenis bk. alantopu
tenis alanı bk. alan
tenis topu bk. alantopu.
tokaç Topa vurmaya yarayan, yumurta biçiminde tahta bir çerçeveye gerilmiş bir ağı olan uzunca saplı araç.
tokaç tutuşu Tokaç sapını çeşitli biçimlerde ve yapılacak vuruşa göre kavrayış durumu.
top toplayıcı Her başlama atışından önce alan içindeki topları toplayıp atışı yapacak oyuncuya veren kişi.
uçara Top yere düşmeden yapılan vuruş.
uçara aşırma Karşı taraftan gelen top yere düşmeden yapılan aşırma vuruşu.
uzun vuruş Topu genellikle arka çizgi yakınlarına düşürecek biçimde ve topa gidiş yönünde bir dönme hareketi vererek yapılan vuruş.
vuruş Topa tokaçla vurma.
yan çizgi Alan dikdörtgeninin uzun kenarlarını sınırlayan çizgilerin her biri.
yanlış Başlama atışının kurallara uygun olarak yapılmaması.
yarım uçara Top yerden pek az yükselmişken yapılan vuruş.
yenilen Başlama atışını türlü nedenlerle sayılmaz kılan ve atışın yenilenmesini bildiren hakem kararı.
yüksek uçara Top ağın üst sınırından yüksekte iken yapılan uçara vuruşu.

Kılıç Oyunu Terimleri Sözlüğü

Kılıç Oyunları Terimleri Sözlüğü (Kılıç sporları)

açıl! Açılmanın yapılması için verilen komut.
açılma Özel biçimde uygulanan bir saldırı. Vuruşma duruşunda savut tutan kolu karşı yarışmacıya doğru uzatıp, gerideki ayak yerden kesilmeksizin öndeki ayak ileri fırlatılarak uygulanır. (Bu durumda geride ki bacak ve kalça gergin, savutsuz kol bu bacağa koşut, avuç içi yukarı dönük ve gövde yeteri kadar öne eğiktir.)
ağırlık Dürtücü ya da delici kılıçların ucundaki düğme yayları direncinin, yönetmelik ölçülerine uygunluğunu anlamak için kullanılan, dürtücü kılıç için 500 gr., delici kılıç için 750 gr. ağırlığında, silindir biçiminde, ortası delik, madenden yapılmış bir ölçü.
aldatma Savutun namlusu, özellikle yanıltma ve bir karşı eylemi bekleme amacıyla uzatıldığında, karşı yarışmacının bunu kendi namlusu ile yakalamak istemesi üzerine, namluyu bir başka doğrultuya kaçırarak dürtüş ya da vuruşa geçme.
altıncı çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) kesici kılıçta, başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az yukarda ve dışta, tırnaklar yukarı dönük kesici kılıçta, savut tutan el iç doğrultuda, namlu ucu başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
ara iki kılıçoyuncusu arasında bulunması gereken en elverişli açıklık.
aşağı (çok aşağı) Dürtücü ya da kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, dürtüşlerin ve vuruşların sayılmayan aşağı bölgelere rastlaması.
aşağı-dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre dışta kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sağ kesimi gösteren yön.
aşaği-içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre içte kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sol kesimi gösteren yön.
aşama Sonlama yarışmalarında, iki ya da daha çok yarışmacının yenme durumları eşit olursa, birinciyi seçebilmek için düzenlenen yeni karşılaşma.
aşama kümesi Aşama karşılaşmalarına katılacak olanların bulunduğu küme.
atıl! Atılma eyleminin yapılması için verilen komut.
atılma Bir dürtüş ya da vuruşu, karşı yarışmacıya doğru sıçrayıp ona çarpmadan havada uygulama.
avuç içi aşağıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin aşağıya dönük olması.
avuç içi yukarıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin yukarıya dönük olması.
ayak oyunları Kılıçoyunu gereklerine uygun olarak, çeşitli biçimlerde ileri geri yürüyüş alıştırmaları ile geliştirilen ayak eylemleri.
ayak vuruşu Vuruşma ya da yarışma sırasında, karşı yarışmacıyı ürkütüp şaşırtarak yanlış bir eyleme zorlamak için, ilerde ya da geride bulunan ayağı birden ve güçlüce yere vurma.
aygıt görevlisi Yarışma boyunca, elektrikli aygıtın bulunduğu masada oturup aygıtı denetleyen görevli.
bacak dürtüşü (ayak dürtüşü) Delici kılıçla yapılan yarışmalarda bacağa ya da ayağa yapılan dürtüş.
bağlama fişi Elektrikli makara kordonunun ucundaki gövde kordonunu bağlamaya yarayan dişi fiş.
bağlantılı saldırılar Savutların birbiriyle bağlantısını kesmeden uygulanan saldırılar.
balçak (barçak, çelgilik) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dış bükey) koruyucu bölüm.
bastırma Güçlü bölümde yakalanan karşı savut namlusunun tümünü etkileyen ve yön değiştirecek ya da elden çıkaracak denli güçle, birden yapılan bir baskı eylemi.
baş vuruşu Başa takılan tel başlığın alın ya da daha üst bölümüne kesici kılıçlı yapılan vuruş.
başlama çizgisi Orta çizginin ikişer metre sağında ve solunda, yarışmacıların vuruşmaya başlamadan önce yer aldıkları çizgi.
başlayınız İki yarışmacının karşılaşmaya başlamalarını bildiren başyargıcı komutu.
başyargıcı iki yarışmacı arasındaki karşılaşmayı belli kurallara göre yöneten ve yargılarıyle dürtüş ya da vuruşların geçerliğini belirterek, yarışma sonucunu açıklayan yetkili kişi.
beşinci çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-içeri kesimini (doğrultusunu), kesici kılıçta başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az aşağıda ve içte, tırnaklar aşağı dönük kesici kılıçta, savut tutan el dış doğrultuda, namlu ucu iç kesimde, başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
bilek bağı Sağlam tutmak ve elden düşürmemek için, dürtücü ya da delici kılıcı tutağından ele ve bileğe bağlamakta kullanılan bir bağ.
bileşik karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan bileşik saldırı.
bileşik saldırılar Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, birden çok eylemi kapsayan saldırılar (bir-iki, kesme-sıyırma, ikileme…. gi-bi).
bir-iki Bir sıyırma ile doğrultusu değiştirilen namluyu, karşı yarışmacının yakalamak istemesi üzerine, yeni bir sıyırma ile eski doğrultusuna getirerek uygulanan bir bileşik saldırı türü.
birinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Savut tutan el, omuz yüksekliğinde ve içte, tırnaklar karşı yarışmacıya dönük, namlu ucu yere doğru biraz eğiktir. Kesici kılıçta, keskin yüz içe dönük olarak uygulanır.)
birincilik yarışmaları Bir topluluğun, bir bölgenin, belirli bir süre için en iyi yarışmacısını ya da takımını seçmek amacıyla düzenlelenen yarışmaların tümü.
boş geçiş Bir dürtüş ya da vuruş için yapılan saldırı sırasında, uzatılan savut namlusunun karşı yarışmacıya hiç değmeden geçmesi.
boşaltma Savutu yakalamak, bir çırpma yapmak isteyen karşı yarışmacının bu eylemini, bir sıyırma ile ya da savutun yerini değiştirerek etkisiz bırakma.
ceza Kılıçoyunu yönetmeliğindeki kurallara aykırı davranışlarda bulunanlara, yetkililerce uygulanan yasaklama ya da kısıtlama.
çakışma Vuruşma sırasında, savutları kullanamayacak biçimde birbirine değme ya da çarpma.
çapraz Bir çelgiyle yakalanan karşı savutun bağlantısını kesmeden uygulanan özel biçimde bir dürtüş. (Eylem üst dış doğrultudansa, savut ucu karşı namlunun üstünden çevrilerek alt dış doğrultuya alt dış doğrultudan başlamışsa, savut ucu karşı namlunun altından çevrilerek üst dış doğrultuya doğru uygulanır.)
çatma Vuruşma duruşunda, savutların uçlarını karşılıklı olarak uygun görülen çelgi doğrultusunda çaprazlama.
çatma boşaltması Bir çatma değiştirme karşısında, sıyırma ile yapılan boşaltma eylemi.
çatma değiştirme Çatma durumunda, başka bir çelgi doğrultusunda yeni bir çatmayı oluşturma.
çekimser Başyargıcının bir dürtüşü, bir vuruşu görüp görmediklerini sorması üzerine, olumlu ya da olumsuz görüşü bulunmayan yargıcıların verdikleri yanıt.
çelgi Karşı savut namlusunun bir saldırı ile yöneldiği doğrultuda, namlunun sert bölümü ve balçağı (çelgiliği) ile uygun bir biçimde yakalanması ve çelinmesi durumu. (Dürtücü ve delici kılıçlarda sekiz, kesici kılıçta ise altı türde uygulanan biçimi vardır. Bunların her biri bir sayı ile adlandırılmıştır: birinci çelgi, ikinci çelgi vb.)
çelgilik (balçak, barçak) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dışbükey) koruyucu bölüm.
çeyrek-son Yarı-son karşılaşmasına katılacakları seçmek için yapılan yarışma.
çırpma Güdülen amaca göre, namlunun ortaya da esnek bölümü ile, karşı namluya birden yapılan vuruş.
çift vuruş Aynı zamanda karşılıklı yapılan geçerli dürtüş ve vuruşlar. (Bu vuruş ya da dürtüşler, dürtücü ve kesici kılıçta sayılmaz, delici kılıçta ise iki yarışmacıya da birer sayı kazandırır.)
çok demir Kesici kılıç vuruşma ya da yarışmalarında, namlunun esnekliği nedeniyle sayılan vücut bölgesine değmesi sonucu, vuruşa karşı alınan yeterli çelgiyi gözeterek kullanılan deyim. (Böyle bir vuruş geçerli sayılmaz.)
değişik saldırılar Karşı yarışmacının ilk saldırıya karşılık vermemesi, bunda gecikmesi ya da vücut savmasıyle kendini koruması üzerine, yeniden ve aralık vermeden sürdürülen saldırılar (üsteleme, saldırı yenilemesi, yineleme saldırıları gibi).
delici kılıç Namlusu üçgen kesitli ve oluklu, balçağı (çelgiliği) daha genişçe, elektrikli düğmesinin ucu düz 750 gr. ağırlığında, 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüşe elverişli üç kılıçoyunu savutundan biri.
delici kılıççı Delici kılıçla çalışan ve yarışan kılıcoyuncusu.
delici ve kesici kılıç çıkış çizgisi Delici ve kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, “dürtücü kılıç çıkış çizgisi” nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak -uyarma yapılmışsa- bir sayı ile cezalandırılmayı gerektirir.)
doğru dürtüş Çatma doğrultusundaki bir açığa gergin kolla doğrudan yapılan dürtüş.
doğrudan eleme Eşleştirilmiş iki yarışmacı arasında yapılan karşılaşmada yenilenin elenmesi.
doğrudan saldırı Yalın ve doğrudan doğruya yapılan saldırı.
doğrultu Vuruşma duruşunda ya da bir çelgi çatmasında, savut uçlarının gösterdiği yukarı-dışarı, yukarı-içeri, aşağı-dışarı, aşağı-içeri diye adlandırılan dört yönden her biri.
doğrultuda bulunmak Kolu ve savutu çatma durumlarındaki doğrultu yönünde gergin tutmak.
doğrultudan ayırmak Karşı yarışmacıya bir saldırı yapabilmek için, “bastırma”, “çırpma”, “ezme” ya da “yakalayıp açma” gibi eylemlerle savutunun namlusunu bulunduğu doğrultudan saptırma.
dolanma Bir devinimi apansız uygulayan yarışmacının, olduğu yerde ya da karşı vuruşmacının yanından geçerken kendi çevresinde yaptığı dönüş.
dönçel! Döner çelgi eyleminin yapılması için verilen komut.
döne Aynı amaçla belirli bir yer ve zamanda düzenlenen kılıçoyunu yarışmaları.
döner çelgi Sıyırma ya da kesme ile karşı doğrultuya geçmek isteyen savut namlusunu yakalayıp ilk doğrultusunda tutmak için, yarım çember eylemiyle yapılan çelgi.
dönü Bir üst duruma geçecek kılıçoyuncularının belli olması için , her basamakta yinelenen küme içi yarışmalarına katılan yarışmacıların yer aldıkları, eşit değerdeki kümelerden oluşan birlik.
dördüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-içeri kesimini korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu ilerde ve yukarıda, savut tutan el göğüsten az altta ve içte, tırnaklar biraz içe dönüktür. Kesici kılıçta, savut tutan el bele yakın, namlu ucu yukarıda ve keskin yüzü içe dönük olarak uygulanır.)
dur! Yarışma sırasında dürtüş ya da bir vuruşu görmek, karşılaşmanın sakıncalı duruma girmesini önlemek için, baş yargıcının verdiği durdurma komutu.
düğme yayı Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrikli düğmelerin içinde, bulunan küçük çelik yay parçası.(Dürtücü kılıçta 750 gr. ağırlığı itecek dirençtedir.)
dürtücü kılıç Namlusu dörtgen kesitli oluksuz ve ince, balçağı (çelgiliği) delici kılıca göre daha küçük namlu ucundaki elektrikli düğmesi yuvarlak ve tırtıllı 500 gr. ağırlığında 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüş yapmaya elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
dürtücü kılıç çıkış çizgisi Dürtücü kılıçla yapılan yarışmalarda, “uyarma çizgisi”nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak bir tuşla cezlandırılmayı gerektirir.)
dürtücü kılıççı Dürtücü kılıçla çalışan ve yarışan kılıçoyuncusu.
dürtüş Savut namlularının ucundaki düğmelerin, karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan bölgelerine dürtülerek değmesi.
düzenleme kurulu Her çeşit kılıçoyunu yarışmalarını düzenlemekle görevli kurul.
eldiven Savutları daha iyi tutabilmek, eli dürtüş ve vuruşlardan korumak amacıyla, yalnız savut tutan ele giyilen özel biçimli eldiven.
elektrikli aygıt Yarışmacıların sayılan ve sayılmayan bölgelere yaptıkları dürtüşleri ayrı renkte ışıklarla belirterek, başyargıcının doğru yargı vermesini kolaylayan elektrikli özel bir aygıt. (Bugün, dürtücü ve delici kılıçla yapılan karşılaşmalarda kullanılmaktadır.)
elektrikli düğme Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrik akımını açıp kapayarak, dürtüşlerin kurallara uygun olup olmadığını saptamaya yarayan küçük, yaylı düğme.
elektrikli makara Bir yandan elektrik aygıtına, öte yandan gövde kordonuyle eldeki savuta bağlı olan ve içindeki kordonu kendiliğinden sarılabilen elektrikli makara.
eleme Küme içi karşılaşmalarla, daha üst basamaktaki dönüde yarışamayacak olanları ayırma.
engelleme dürtüşü (vuruşu) Karşı saldırının son eyleminden bir kılıçoyunu zaman önce yapılan, engelleyici bir karşı dürtüş ya da vuruş.
esnek bölüm Çatma durumunda, arayı izlemede ve yeğni çırpmaların yapılmasında kullanılan kolay bükülebilir bölüm.
esneklik açıklığı Düğme ucunun 70 cm. gerisinden sıkıca tutturulmuş düz duran bir namlu ile, düğmenin 3 cm. gerisine 200 gr. lık bir ağırlık asıldığında, eğilen aynı namlu ucu arasındaki eğilme açıklığı. (Bu açıklığın yönetmelik ölçülerine uygun olması gereklidir.)
evet Karşılaşmaya hazır olan yarışmacıların, dürtüş ya da vuruşu gören yan yargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumlu yanıt.
ezme Çatmadan “doğru dürtüş”e geçmek için, karşı namlunun esnek bölümünü apansız bastırma ya da yana itme.
geçerli dürtüşler Yönetmelikte belirtilen vücut bölgelerine, kurallara uygun ölçü ve biçimde yapılan dürtüşler. (Dürtücü kılıçta iletken yelek üzerine, delici kılıçta herhangi bir vücut bölgesine, kesici kılıçta ise, belden yukarıya uygulanır.)
geçerli vuruşlar Kesici kılıçla, yönetmelikte belirtilmiş sayılan vücut bölgesine (belden yukarısı), namlunun keskin yüzü ya da iki yüzü keskin sayılan uçtaki bölümü ile kesiş biçiminde uygulanan vuruşlar.
geçersiz dürtüşler Sayılan vücut bölgelerine rastlamayan ve yönetmelik ölçülerine uygun olmayan dürtüşler.
geçersiz vuruşlar Kesici kılıçla, sayılan vücut bölgelerine ve yönetmelik ölçülerine göre uygulanmayan vuruşlar.
göğüslük Delici kılıç oyuncularının ve kılıçoyunu öğretmenlerinin kullandıkları göğüs, karın ve koltuk altını koruyucu nitelikte iki ayrı çeşiti olan göğüslük. (Delici kılıç için olanını yönetmelik gereğine uygun nitelikte ve yarışmalarda ceket altına takmak zorunludur. Öğretmenler için olanı ise, içi pamuk, kıtık ya da süngerle beslenmiş ve ceket üstüne takılır.)
göster! Gösteriş eyleminin yapılması için kılıçoyunu öğretmenince verilen komut.
gösteriş Doğrudan doğruya ya da bir çelgiden sonra, tepki yaratmak amacıyla, savut ucunu ileriye doğru uzatma.
hayır Hazır olmayan yarışmacılarla, dürtüş ya da vuruşu görmeyen yan yargıcıların, başyargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumsuz yanıt.
hazır mısınız! Yarışlıkta yerlerini alarak vuruşma duruşuna geçmiş iki yarışmacıya, karşılaşmayı başlatmak için başyargıcının yönelttiği soru.
ikileme Karşı yarışmacının döner çelgi alma eğiliminde olduğunu sezerek çift sıyırma yapma.
ikinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz yere eğik, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnaklar yere dönüktür. Kesici kılıçla uygulamada namlunun kesici yüzü dışa doğrudur.)
iletken yelek Elektrikli dürtücü kılıç yarışmalarında kullanılan ve sayılan vücut bölgesini örten kolsuz yelek. (Elektrikli aygıttan gelen akımı iletmesi için madeni iplikle dokunmuştur.)
karın vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının göğüs ya da karın kesimine, namlunun esnek bölümü ile özel biçimde yapılan vuruş.
karşı saldırı Karşı yarışmacının son saldırı eylemi bitmeden, bir kılıçoyunu zamanından önce yapılan saldırı, (“engel vuruşu”, “karşılama vuruşu” gibi)
karşı yarışmacı Bir kılıçoyuncusuyle yarışma yapan öteki oyuncu.
karşı zaman vuruşu Karşı yarışmacının bir engelleme eylemi (dürtüş ya da vuruş) üzerine, saldıran oyuncunun yaptığı saldırıların tümü.
karşıl vuruş (dürtüş) Karşı yarışmacının bir dürtüş, ya da vuruşu gerçekleştirmek amacıyla sayılan vücut bölgesine yönelen savutunu çeldikten sonra, karşılık olarak uygulanan vuruş.
karşılama vuruşu (dürtüşü) Karşı yarışmacının dürtüş ya da vuruş doğrultusunu kapatarak, saldırısının sonuçlanmasını beklemeden yapılan karşı vuruş.
karşılaşma İki yarışmacının yenişmek gereğiyle yaptıkları vuruşma.
kaşılaşma (takım karşılaşması) İki takım arasında birbirini yenmek gereğiyle yapılan yarışmaların tümü.
kaydırma Karşı namlu üzerinden kaydırılarak yapılan doğru dürtüş.
kesici kılıç Namlusu ve keskin yüzü köreltilmiş üçgen kesitinde, tutağa değin uzanan balçağı (çelgigiliği) ile tümü 500. gr. ağırlığında, 105 cm. boyunda kesiş ve dürtüş niteliğindeki vuruşlara elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
kesici kılıççı Kesici kılıçla yarışan kılıçoyuncusu.
kesme Çatma durumunda ya da karşı yarışmacının bir çelgi alması sırasında, karşı savutun ucundan bir kesiş devinimi yaparcasına savut ucunu bir öteki doğrultuya geçirme.
kesme-sıyırma Sıyırma ile birlikte uygulanan bir kesme türü.
kılıçoyuncusu Kılıçoyunu savutlarıyle çalışan ve yarışan sporcu.
kılıçoyunu Dürtücü kılıç, delici kılıç ve kesici kılıç adı verilen üç savutla yapılan spor.
kılıçoyunu zamanı Yalın bir kılıçoyunu eyleminin yapılabilmesi için geçmesi gereken süre.
kol dürtüşü Delici ya da kesici kılıçla, karşı yarışmacının özellikle savut tutan koluna yapılan dürtüş.
kol vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının savut tutan elinin özellikle eldivenli bölümüne yapılan vuruş.
koltukaltı vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının koltukaltı kesimine yapılan vuruş.
namlu düğmesi Elektriksiz kılıçoyunu savutlarında, namluların ucuna sivriliğini gidermek için konan düğmecik.
namlu sapı Kılıçoyunu savutlarında, namluların tutak içinde kalan bölümü.
namlu (yalman) Kılıçoyunu savutlarında, boyları ve kesitleri savutun özelliğine göre değişik olan, balçakla (çelgilik) uç arasındaki bölüm.
orta bölüm Namluların, güçlü çırpmalarda kullanılan orta bölümü.
orta çizgi Yarışlığın ya da yarışlık yaygısının ortasından geçen çizgi.
özel vuruş Kılıçoyuncusunun kendine özgü uyguladığı vuruş ya da dürtüş.
özenci Hiç bir çıkar ve kazanç gözetmeksizin kılıçoyunu ile uğraşan, bunu beğeni için yapan kimse.
saldın eylemleri Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, herhangi bir dürtüş ya da vuruşu uygulamak için, kol germesiyle sürekli ve ileri doğru geliştirilen yürüyüş, açılma, atılma gibi eylemler.
saldın yenilemesi Vuruşma duruşuna dönüşten hemen sonra yapılan yeni bir saldırı.
saldırı Bir dürtüş ya da vuruşun gerçekleşebilmesi için, ileri doğru gelişen saldırı eylemlerinin her birine verilen genel ad.
sarma Karşı yarışmacının savutunu bir çelgi ile yakalayıp bırakmadan, çember eylemiyle geliştirilen dürtüşün uygulamasına verilen ad.
savma Vücudu geriye ya da yana kaçırarak, karşı yarışmacının saldırılarını etkisiz bırakma.
savunma eylemi Kılıçoyunu vuruşma ya da yarışmalarında, karşı oyuncunun yaptığı saldırıları etkisiz bırakmak için girişilen koruma eylemi.
savut Kılıçoyununda kullanılan “dürtücü kılıç”, “delici kılıç”, “kesici kılıç” diye türlendirilen kılıçlara verilen genel ad.
savuta saldırılar Ezme, “bastırma”, “çırpma” gibi doğrudan doğruya önce savutu etkileyen saldırılar.
sayılan bölge Kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde her savut için yeri ve sınırları belirtilmiş olan, dürtüş ya da vuruşların geçerli sayıldığı vücut bölgesi.
sekizinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda, gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz aşağıya doğru eğik, savut tutan el dışta ve altıncı çelgi yerinde, tırnaklar yukarı dönüktür.)
selam Vuruşma ya da yarışmadan önce, iki kılıçoyuncusunun birbirini, sonra yargıcı ve seyircileri savutlarıyle özel biçimde esenlemeleri.
sert bölüm Savut namlularının, karşı namluyu yakalamaya, çelgi almaya elverişli balçağa (çelgiliğe) yakın bölümü.
sıra başı Özellikle ilk eleme dönülerinde kümeleri dengeleyebilmek için, dizinin başında yer almak üzere her kümeye eşit sayıda dağıtılan ve ve yeterlikleri teknik kurulca bilinen güçlü kılıçoyuncularına verilen ad.
sıra başı ilkesi Özellikle ilk dönüde yer alan güçlü yarışmacıların teknik kurulca her kümeye eşit sayıda dağıtılması ilkesi.
sıra çekme Bir kümede yer alan yarışmacıların, yapacakları karşılaşmaları sıralandırmak için, yönetmeliğe uygun olarak yapılan sayı çekme işlemi.
sıyırma Çatma doğrultusu kapalı olan savutun namlu ucunu, üst doğrultularda karşı savutun altından, alt doğrultularda ise üstünden bir yarım çember ile geçirme. (Bir saldırı ya da saldırı öncesi için, savut namlusunu karşı doğrultuya yöneltmek amacıyla uygulanır.)
sonlama Eleme yarışlarından sonra birinci, ikinci ve üçüncüyü belli edecek son ve kesin karşılaşma.
süre bitimi Uluslararası kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde, dürtücü kılıç, delici kılıç, kesici kılıç ile ilgili olarak belirtilen yarışmanın tüm sayıları yapılmadan sürenin bitmiş olması.
süre yargıcısı Kılıçoyunu yarışmalarının süresini yönetmeliğe uyarak süreölçer ile izleyen ve saptayan görevli.
takım En az üç, en çok dört asıl ve bir yedek yarışmacıdan oluşan aynı kuruluşa bağlı kılıçoyuncuları grubu.
tekli saldırılar Bir tek savut devinimiyle uygulanan saldırılar (“doğru dürtüş”, “sıyırma”, “kesme”, “boşaltma” gibi)
teknik kurul Kılıçoyunu yarışmalarının bütün teknik yönlerini, kılıçoyunu yönetmeliğine göre düzenleyen ve uygulamasını sağlayan yetkili kurul.
tel başlık Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında başı ve yüzü korumak için takılan, önü örgülü çelik telden, üstü yanları ve çenealtı bölümü deri, kösele, ya da plastikten yapılmış bir korunma aracı.
tutak Kılıçoyunu savutlarının elle tutulan bölümü.
uyarma çizgisi Yarışlık “orta çizgi”sinin iki yanında “başlama çizgisi” nin üçer metre gerisinde olan ve “çıkış çizgisi”ne yaklaşan yarışmacıları uyarmaya yarayan çizgi.
üçüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak, için uygulanan çelgi. (Namlu ucu yukarda, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnakları yere dönüktür. Kesici kılıçta, namlunun kesici yüzü dışa dönük olarak daha aşağıdan uygulanır.)
üsteleme Bir saldırı karşısında, karşı yarışmacının geri çekilerek savutla bağlantıyı kesmesi, karşıl vuruşta (dürtüş) gecikmesi ya da bileşik karşıl vuruş (dürtüş) yapmak istemesi üzerine, ilk saldırının ardından sürdürülen ve kolu geri çekmeksizin uygulanan ikinci tekli saldırıya verilen ad.
vuruş Karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan vücut bölgelerine savut namlusuyla dürtüşten ayrı bir biçimde vurma. Ayrıca, bir deyim olarak, geçerli dürtüşlerin sayı olarak belirtilmesi.
vuruşma İki kılıçoyuncusunun yenişme gözetmeden çalışma amacıyla dostça yaptıkları karşılaşma.
vuruşma duruşu Çalışma, vuruşma ya da yarışma için, iki kılıçoyuncusunun karşılıklı olarak aldıkları özel bir duruş biçimi.
vuruşma süresi Yarışma amacıyla yapılan vuruşmalarda, uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğine göre uygulanan süre.
vuruşmacı Vuruşma yapan kılıçoyuncusu.
yakın vuruşma Savutları kullanmayı engellemeyecek derecede birbirine yakın olarak yapılan vuruşma.
yalın karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan tekli saldırı.
yan çapraz Savut bağlantısını kesmeden, karşı namluyu dışarda bırakacak ölçüde yana açarak uygulanan çapraz.
yan vuruş Kesici kılıçta, namlunun sırt ve yanları ile, dürtücü ve delici kılıçlarda namlunun herhangi bir yüzü ile yapılan vuruş.
yan yargıcı Kılıçoyunu yarışmalarında, başyargıcıya yardımcı olan dört yargıcıdan her biri.
yanak vuruşu Tel başlığın sağ ya da sol yanak bölümüne kesici kılıçla yapılan vuruş.
yarı-son Sonlamaya katılacakları belli edecek olan yarışma.
yarışlık Kılıçoyunu yarışma yönetmeliğinde belirtilen ölçülerde, özel yarışma yeri. Bu yer, tahta, toprak olabileceği gibi yarışmanın özelliğine göre lineleum, kauçuk, plastik ya da madeni yaygı da olabilir.
yarışlık yaygısı Yarışlığa örtülen libeleum, kauçuk, plastik ya da örme bakır telden yaygı.
yarışma Tek ya da takımlar arasında yenişme amacıyla düzenlenen kılıçoyunu karşılaşmalarının tümüne verilen ad.
yarışma alanı Kılıçoyunu yarışmalarının yapıldığı kapalı alan.
yarışma sırası Tek ya da takım yarışmalarında, yarışmacıların yönetmeliğe uygun olarak aldıkları karşılaşma sırası.
yaslama Bir çatma doğrultusunda ya da bir çelgiden hemen sonra boşaltmaya düşmeden, karşı savut namlusuna aralıksız dayanarak (yumuşakça karşı koyarak) geliştirilen saldırı.
yedinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu, biraz aşağıya doğru eğik, savutu tutan el içte ve belden az yukarda, tırnakları yukarı dönüktür.)
yengi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmayı kazanmış olma durumu.
yeni karşıl vuruş (dürtüş) Bir karşı eylemi çelgi ile yakaladıktan hemen sonra uygulanan dürtüş ya da vuruş.
yenilgi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmada yenilmiş olma durumu.
yer değiştirme (yürümeler) Yarışmacıların aradaki uzaklığı korumak için, ileri ya da geri giderek değişik biçim ve çabuklukta yaptıkları yürüme devinimi.
yer yargıcıları Yaygısı bakır ve iletken olmayan yarışlık üzerinde elektrikli aygıtlarla yapılan karşılaşmalarda, yere yapılan dürtüşleri izlemekle görevli iki yargıcı.
yetersiz çelgi Bir dürtüş ya da vuruşa karşı korunmak için yapılan, yerinde ve yeterli olmayan çelgi.
yetki belgesi Kılıçoyunu yarışmalarına katılabilmek için, yetkili kurullardan alınması gereken belge.
yineleme İlk saldırıya çelgi alıp karşılık vermeyen ya da ilk saldırıyı yalnız bir çekilme, bir savma ile geçiştiren karşı yarışmacıya, aynı saldırıyı tekli ya da bileşik olarak uygulama.
yukarı – dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan elin bulunduğu belden yukardaki dışkesimi (savut sağ elde olduğuna göre sağ kesimi) gösteren yön.
yukarı – içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan ele göre belden yukarda ve içte kalan kesimi (savut sağ elde olduğuna göre sol kesimi) gösteren yön.
yüksek yargı kurulu İki ya da daha çok ulusun katıldığı kılıçoyunu yarışmaları için seçilen kurul. (Yalnız önemli teknik anlaşmazlıklar konusunda toplanır uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğince kararları kesindir.)
yüksek yarışlık Üzerinde yapılan sonlamaların daha kolay izlenebilmesi için, yerden en çok 60 cm. yükseklikte ve 2×15 m. boyutlarında, sağlam geçme tahtalardan yapılmış sökülüp takılabilir masa.
zamandaş eylemler İki yarışmacının aynı zamanda birden yaptıkları eylemler.
zamandaş saldırı Bir raslantı olarak, aynı zamanda karşılıklı başlatılıp bitirilen saldırı.

Jimnastik terimleri sözlüğü

Jimnastik Terimleri Sözlüğü

açık duruş Vücudun, gergin ve yana açık bacaklarla ayakta bulunduğu durum.
açık (gergin) atlama Atlama araçları üzerinden, bacakları kollar dışında iki yana gergin açarak aşma.
açılı duruş Topuklar bitişik, ayak uçları bir ayak genişliğinde açık duruş.
açılma Bir grupta, sıraların cimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi.
adım Ayakta temel duruştan, bir ayağın, türlü yönlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer değiştirmesi.
adım duruşu Vücudun, öne adım alarak ayakta bulunduğu durum.
adımlı sıçrama Çift ayakla sıçrayıp havada bir bacağı öne, ötekini geriye açarak geniş adım duruşu alma.
adi adım Adımda beraberlik gerektirmeyen ve grupça yapılan yürüyüş türü.
ağızdan soluk alma Soluğu ağız yoluyla alma.
ağızdan soluk verme Soluğu ağız yoluyla verme.
aksak döğüşü (seksek döğüşü) İki kişinin tek ayak üstünde, kollar göğüste kavuşuk durumda birbirlerini itme ve aldatma ile dengelerini bozarak öteki ayaklarını bastırmaya çabalamaları biçiminde yaptıkları eşli alıştırma.
alan cimnastiği Açık havada yapılan cimnastik alıştırmaları.
alıştırma Vücudun, biyolojik yönden gelişimini sağlayan devinim çalışması.
alt bacak (baldır) Bacağın , diz ekleminden ayak bileğine kadar olan alt bölümü.
altın beşik Bir elleriyle kendi bileklerini kavrayan iki kişinin, öteki elleriyle karşılıklı olarak birbirlerinin bileklerini tutmaları.
amaçlı cimnastik Vücudun başarı gücünü, pratik yaşamımızın gereklerine uygun olarak, ölçülebilen bir biçimde artırmak amacıyla uygulanan alıştırmalar.
anlatım cimnastiği (ifade cimnastiği) Müzik ve ritim yardımıyla yapılan, itici gücünü duygusal yaşantıdan alan ve bir anlam taşıyan cimnastik türü.
ara Toplu cimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları.
araçlı alıştırmalar Araçla ya da araç üzerinde uygulanan alıştırmalar.
araçlı cimnastik Cimnastiğin araçta uygulanan bir türü.
araçsız alıştırmalar Hiç bir araç kullanmaksızın uygulanan alıştırmalar.
araçta denge alıştırmaları Dayanak yüzeyi sınırlı ve yerden yüksek araçlarda yapılan denge.
araçtan atlamalar Atlamanın, koyun, kasa, beygir, masa gibi engeller üzerinden uygulanan bir türü.
aralık Toplu cimnastiklerde, biri birinin ardı sıra durarak dizilenleri ayıran derinliğine açıklık.
arka Vücudun ortasından geçen çizginin sırt tarafında gösterdiği yön ve sırt yüzeyi.
arkadan asılma Sırtın araca dönük tutulduğu asılma durumu.
arkaya adım Ayakta temel duruştan arkaya doğru atılan adım.
arkaya takla Vücudun, öne yumulu omurga ile arkaya yuvarlanması.
asılı hız almalı ilerleme (kollarla) Asılmada, hız alarak sallanırken, ellerle birbiri ardınca öne-arkaya yer değiştirme.
asılı ilerleme (ellerle) (çekmeli ilerleme) Asılmada, ellerin birbiri ardınca yer değiştirmesiyle ilerleme.
asılı sallanma Asılmada, hız alarak vücudun türlü yönlere sallanması.
asılı sarkaçlı ilerleme (kollarla) Asılmada, hız alarak iki yana sallanırken, birbiri ardı sıra ellerle yana yer değiştirme.
asılı sıçramalı ilerleme Asılmada, çift kolla hız alarak yer değiştirme.
asılı takla (öne, arkaya) Asılma araçlarında, vücudun, genişliğine ekseni üzerinde tam bir dönme yapması.
asılma Vücud ağırlığının, kollar, bacaklar ya da bir başka vücut bölümünde asılı tutulması.
asılma-dayanma araçları Üzerinde asılma ve dayanma alıştırmaları yapılan yatay demir, koşut ağaç v. b. araçlar.
aşağıda tutuş Kolların kendi ağırlığıyla omuzlardan aşağı sarkık bulunduğu durum.
atılım duruşu (öne, yana, arkaya) Türlü cimnastik alıştırmalarına temel olan bir başlama duruşu türlü yönlere adım duruşlarında, gövdenin bükülü bacak üzerine eğilmesi ve gergin bacakla bir doğrultuya getirilmesiyle vücut ağırlığının o yöne aktarılması.
atılım yürüyüşü Geniş adımla ve ağırlığı öndeki bükük diz üzerine vererek yürüme.
atılımda gövdeyi yana bükme Öne atılım duruşunda, gövdeyi önden arkaya eksende iki yana (sağa – sola) eğme.
atlama Vücudun, sıçrama gücü ile bulunduğu dayanak yüzeyinden koparak ayrı bir düzeye konması.
atlama araçları Üzerinden türlü aşma ve atlamalar yapılan, koyun, kasa, masa v. b. araçlar.
atlama ipi (sıçrama ipi) 2.80 m. uzunluğunda tutamaklı ipten alıştırma aracı.
atlı karınca Ellerini karşılıklı birbirlerinin enselerinde kenetleyen iki kişinin kolları üzerinden, öteki çiftin aynı durumu alarak, alttakilerin kendi eksenlerinde hızlanıp dönmesiyle ayaklarının yerden kesilmesi ve savrulması biçiminde bir eğlenceli alıştırma.
ayağa eğik cephe Ellerin, ayaklardan daha yüksek bir düzeyde dayalı bulunduğu eğik cephe duruşu.
ayak Bacakların, bilekten sonraki bölümü.
ayak bileği çalışması Ayak bileğinin güçlenmesini sağlayan ve bacağın sıçrama yeteneğini artıran alıştırmalar.
ayak çevirme Ayağı, bilek oynağında ve bileşik eksende dairesel çevirme.
ayak ucu Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi.
ayak uçlarında koşma Vücudun ağırlığını ayak uçlarına verip bu dar dayanak yüzeyinde yaylanarak koşma.
ayak uçlarında yürüyüş Vücudun ağırlığını salt ayak uçlarına vererek bu dar dayanak yüzeyinde yürüme.
ayakta (duruş) (durarak) Vücudun, ayaklar üzerinde dayalı ve devinime hazır olduğu başlama duruşu.
ayakta gövdeyi yana bükme Gövdeyi, ayakta duruşta önden arkaya ekseni üzerinde iki yana (sola-sağa) eğme.
ayakta terazi (planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde, yüz yere dönük yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
ayakta ters terazi (ters planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde sırt yere dönük biçimde yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
ayaktan asılma Asılma araçlarında, yalnız ayakları takarak asılı kalma.
ayaktan kipe Ayakta duruştan, gövdeyi öne bükerek devrilirken alınan hızla yapılan bir yer kipesi türü.
ayı yürüyüşü Gergin kol ve bacaklarla dört ayak yürüme.
bacak Vücudun , yer değiştirme olanağını sağlayan, kasıktan tabana kadar olan bölümü.
bacak alıştırmaları Bacak kas ve eklemlerini çalıştıran ve geliştiren alıştırmalar.
bacak çevirme Bacağa, uyluk ekleminin verdiği olanak oranında bileşik eksende daireler çizdirme.
bacak kaldırma Bacağı, uyluk ekleminde öne, arkaya, geriye, yukarı kaldırma.
bacakları germe Değişik duruşlarda bacakları dizden germe.
bacaktan asılma Asılma araçlarında, bacakları kenetleyerek asılı kalma.
bağdaş Vücudun, dik gövde ve çaprazlanmış bacaklarla, kabalar ve uyluklarda ellerle ayak uçlarını kavrayarak yere dayalı bulunduğu durum.
baş Beyni ve duyu organlarını taşıyan vücut parçası.
baş alıştırmaları Başa uygulanan bükme, döndürme ya da çevirme türünden alıştırmalar.
baş çevirme Başa boyun omurlarının verdiği olanak oranında bileşik eksende (öne-yana-arkaya bükmelerin sürekliliğiyle) daireler çizdirme.
baş kipesi El-başüstü duruştan devrik yatışa geçerken bacakların havayı, ellerin o sırada yeri itişiyle ayağa kalkma.
baş yüksekliği Ayarlanabilen cimnastik araçlarında, baş doğrultusunda yükseklik için kullanılan kavram.
baş-diz köprüsü Vücudun, sırt yere dönük olarak baş ve dizler üstünde dayalı ve gerili bulunduğu durum.
başa eğik cephe Ellerin ayaklardan daha alçak bir düzeyde dayalı bulunduğu eğik cephe duruşu.
başaşağı asılma Bir araçta, gergin ya da kalçadan bükük vücutla başaşağı asılma.
başlama duruşu (çıkış) Alıştırmanın türüne göre vücut bölümlerinin aldığı ilk hazırlık duruşu.
başta tutuş Kolların, eller baş üstünde karşılaşmak üzere dirseklerden bükülü tutulduğu durum. Bu durumda dirsekler vücudun alın yüzeyinde bulunur.
baştan aşırma Bükük adım duruşunda ellerini önde kenetleyen birinin, karşısından gelen ve omuzlarına dayanıp bir ayağıyla kenetlenen ellerine basarak, sıçrama bacağından hız alan eşini yukarı fırlatıp açık atlayışla başının üzerinden arkaya aşırması.
bayrak duruşu Yatay parmaklıkta, yan yukarıda tutuşla vücudun, bir yan yüzü ile yere koşut olarak gergin askıda tutulması.
beceri Vücudun yapılması güç alıştırmalara yatkın olma durumu.
beceri alıştırmaları Kas ve sinirlerin işbirliğiyle başarılan ve yerde takladan havada taklaya değin gelişen güç alıştırmalar.
beden eğitimi Oyun, cimnastik ve spor gibi eğitici bütün vücut alıştırmalarını kapsayan genel kavram.
benzetme alıştırmaları (taklit alıştırmaları) Özellikle çocuklardaki tasarım ve imgeleme gücü dolayısıyla onların kolaylıkla anlayıp yapabildikleri günlük yaşantıyı ve olayları örnek tutan, odun yarma, ekin biçme, bıçkı v. b. basit iş hayvan değinimlerine ya da doğal olaylara benzetilerek yapılan alı
beşik Yüzüstü yatışta, geriye bükülü ayak bileklerini ellerle kavrayarak karın üzerinde baş-ayak yönünde sallanma.
beygir Kaba çizgileriyle beygire benzeyen, 1.75 m. uzunlukta ve 34 cm. genişlikte, yüksekliği 1.70 m. ye ayarlanabilen ve atlamalar için kullanılan cimnastik aracı.
beygirden atlama Bu adı taşıyan atlama aracının üzerinden türlü biçimlerde aşma.
birerle kol (dizi) Toplu cimnastiklerde, bir kol boyu birbiri ardı sıra derinliğine bir doğrultuda yer alanların oluşturdukları devinim ve yürüyüş düzeni.
bisiklet devinimi (pedallama) Asılmada, sırtüstü yatışta ya da mum duruşunda, bacaklarla havada yapılan bisiklet sürme alıştırması.
bitişik duruş Topuklar ve ayak uçları bitişik olarak ayakta duruş.
boyun alıştırmaları Boyun omur ve kaslarının yardımıyla bu eklemlerde yapılan bükme, döndürme ya da çevirme türünden alıştırmalar.
bozuk duruş Vücudun, ağırlık etkisine karşı koyacak dengeli bir kas gücü tüketmeden aşırı eğrilikle duruşu.
burgulu dayanmalı aşma (arap parendesi) Yüz çıkış yönüne dönük olarak bitirilen yan perende.
burundan soluk alma Soluğu burun yolu ile alma.
burundan soluk verme Soluğu burun yolu ile verme.
bükme (öne-arkaya-yanlara) 1. Germe karşıtı olan devinim. 2. Eklemleri saran kasların kısalarak çalışması sonucu oynakların iki tarafındaki vücut bölümlerini genişliğine (ön-arka) ve derinliğine (yan) eksenlerde birbirine yaklaştırma.
bükük adım duruşu Bükük dizle adım alma durumu.
bükük asılma Dirseklerden bükülü kollarla kendini çekerek asılma.
bükük cephe duruşu (kedi kamburu) Vücudun, kalçada bir açı oluşturarak ellerde ve bütün tabanda yere dayalı bulunduğu durum.
bükük dizüstü Gövdeyi, kalçadan bükerek dizüstü duruştan öne uzatma durumu.
bükük duruş Vücudun, üst kısmının kalça ile bir açı oluşturacak biçimde öne uzanmış durumu.
bükük oturuş Vücudun, dik gövde ve bükülü dizlerle tabanlar ve kabalar üstünde yere dayalı bulunduğu durum.
bükük yatış Dizler bükülü sırtüstü yatış durumu.
bükük yürüyüş Bacaklar dizden bükük, gövde öne eğik tam taban basarak yürüme.
cephe duruşu Vücudun, yerde ya da bir araçta, yüz yere dönük, yalnız ellerde ve ayak uçlarında dayalı ya da gerili bulunduğu durum.
cephede sıçrama Cephe duruşunda, el ve ayaklarla aynı süre içinde yeri iterek bir an havada kalma.
cimnastik İnsanın beden ve ruh yeteneklerini geliştirmek amacıyla biyolojik olanaklar içinde uygulanan yöntemli, ölçülü ve düzenli vücut alıştırmaları.
cimnastik alanı Cimnastik çalışmalarının yapıldığı açık alan.
cimnastik araçları Cimnastik alıştırmalarında, türlü amaçlarla kullanılan taşınır ya da durağan araçlar.
cimnastik ayakkabısı Cimnastik çalışmalarında giyilen, tabanı lastik ya da ince deriden yapılmış hafif ayakkabı.
cimnastik bayramı Cimnastik gösteri ve yarışmalarıyla donanan şenlik.
cimnastik birincilikleri Belli cimnastik alıştırmalarında, en üstün başarı göstereni ayırmak amacıyla yapılan yarışmalar.
cimnastik değneği Cimnastikte, el aracı olarak kullanılan değişik çap ve uzunlukta ağaç ya da madenden yapılmış çubuk.
cimnastik dersi Vücut alıştırmalarının yöntemine göre öğretildiği ders.
cimnastik grubu Bir cimnastik gösteri ya da yarışmasına kururumu adına katılan cimnastikçi topluluğu.
cimnastik kasnağı Çapı 0.80 m. olan tahtadan yapılmış kasnak biçiminde cimnastik el aracı.
cimnastik kılığı Cimnastik çalışmalarına elverişli özel kılık. ,
cimnastik öğretmeni Cimnastik çalışmalarını yaptıran uzman öğretmen.
cimnastik salonu İçinde cimnastik yapılan ve türlü alıştırmalara yarayan araçlarla donatılmış kapalı yapı.
cimnastik sırası Geniş yüzeyiyle oturarak gövde alıştırmalarına, ayakları bağlayan dar yüzlü dilmesiyle denge alıştırmalarına yarayan uzunca bir tahta sıra.
cimnastik topu Cimnastikte el aracı olarak kullanılan 15-23 cm. çapında hava dolu lastik top.
cimnastikçi Cimnastik alıştırmalarını (ustalıkla) yapan kimse.
çabuk güç alıştırmaları Kasların çabuk gerilme ve gevşemelerini sağlayan, tepki yeteneğini artıran, eklemleri güçlendiren, itme, atma, sıçrama ve atlama gibi kas gücünü apansız uygulamayı ve tüketmeyi giderek çabuk sonuç almayı gerektiren alıştırmalar.
çakı oturuşu Vücudun, kol ve bacaklar önde kalkık olarak kabalar üstünde yere dayalı ve dengede tutulduğu durum.
çapraz kavrama Asılma aracını birbirine çapraz ellerle kavrama.
çapraz tutuş (kol) Gövdenin herhangi bir yönünde ve türlü yüzeylerde, kolları, birbirini çaprazlayarak tutma.
çekişme halatı İki grup arasında çekişerek güç yarışmasına yarayan 15 m. uzunluğunda, 25 – 30 mm. çapında düğümsüz kalın ip.
çekme Kolun ya da öteki vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendine yaklaştırması.
çerçeve Cimnastikte, asılma ve tırmanmalar için kullanılan 50 cm lik, 16 dörtgen gözlü ağaçtan araç.
çevirme Vücudun türlü bölümlerinde, eklemlerin verdiği olanak oranında bileşik eksende yapılan devinim türü.
çift salto (havada çift takla) Aşırı hızla ya da tramplenden sıçrama ile havada iki takla atarak yapılan perende.
çömelik duruş Dizlerin bükük, vücudun ayak uçları üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
çömelme Ayakta duruştan bacakları bükerek boyu küçültme durumu.
çukur bel Belde, omuzların kuvvetle geriye çekilmesiyle omurganın bel bölgesinde oluşan ve bazı alıştırmalara denge ya da hız kazandıran çukurluk.
dalgalanma Koşu duruşunda, dizlerin hafif bükülmesinden ve kolların aşağıda tutuştan gevşek – öne – yukarı savrulmasından sonra, dizlerin gerilmesi, kalçanın öne itilmesi, gövdenin doğrulmasıyla vücudun diz, kalça, bel, sırt, baş ve kollarda geliştirdiği bir dalga d
dayanç alıştırmaları Aralık vermeden uzun bir süre yinelenen ve kas gruplarını olduğu kadar iç örgenleri de güçlendiren sıçrama, koşu v. b. alıştırmalar.
dayanma Vücut ağırlığının gergin ya da bükülü kollar üzerine dayalı ve askıda bulunduğu durum.
dayanmalı aşma (dayanmalı perende) Koşu ile hız alıp sıçrayarak öne doğru elüstü düşüldüğünde, vücudun yeri iterek yine ayak üstü gelmesiyle enine ekseni etrafında tam bir dönüş yapması.
değişmeli sıçrama Belli aralıklarda kısa kısa yürüyüşlere yer veren sürekli sıçrama türü.
değişmeli takla Eşlerden biri takla atarken ötekinin açık atlayışla üzerinden aşması ve bu durumu sırayla değiştirmeleri.
denge alıştırmaları Kas duyarlığını ve denge duyusunu eğitmek için vücudun dayandığı yüzeyi küçülterek yapılan türlü devinimler.
denge araçları Üzerinde denge alıştırmaları yapılan denge kalası, yatay ağaç, cimnastik sırası v. b. araçlar.
denge kalası (denge ağacı) 1.20 m. yükseklikte, piramit biçiminde, iki ayak üzerinde duran 5 m. uzunluğunda 10 cm. yürüme yüzeyi olan düzgün kalastan yapılmış denge aracı.
denge oturuşu Yerden yüksek sınırlı dayanak yüzeylerinde, el ve ayakları kullanmadan oturarak sağlanan denge.
denge yürümesi (öne, arkaya, yanlara) Araçta, yerde, sınırlı dayanak yüzeyi üstünde türlü yönlere yürüme.
derin soluk alma Ciğerlere doğal gücünden daha çok (temiz) hava doldurma.
derine atlama (aşağı atlama) Üst düzeydeki bir yerden aşağıya atlama.
devrik yatış Sırtüstü yatışta, bacakların kaldırılarak ayakların baş ucunda yere değdirildiği durum.
dıştaban yürüyüşü Ayağın kemerini güçlendirmek için tabanın dış kenarlarına basarak yapılan yürüyüş.
dik duruş Temel duruşlarda sırtın dik tutulması.
dik halat (düşey halat) Bir noktadan yere düşey olarak asılı halat.
dinlendirici alıştırmalar Cimnastik çalışmalarda, tek yönlü yüklenmeler yüzünden yorulan vücudu dinlendirmek için uygulanan neşeli, hafif devinimler.
direnç alıştırmaları Vücut bölümlerini eşle, ya da bir araçla sağlanan -ölçülü bir basamaklama ile artırılan- dirence karşı çalıştıran alıştırmalar.
dirsek Kolun, üst ve alt bölümleri arasındaki oynak yeri ve bu oynağın dış yüzeyindeki sivri
dirsek değmesi (dirsek teması) Yan yana dizilmede gerekli dar arayı sağlamak için, biraz bükük dirseklerin birbirine dokunması.
diz Bacağın uylukla baldır arasındaki oynak yeri.
diz bükme Herhangi bir duruşta bacağın diz oynağında bir açı oluşturması.
diz-omuz dikeyi (eşli) Sırtüstü açık bükülü yatıştaki eşin uzanan ellerine omuzları, dizlerine elleri dayayarak dikeye kalkma.
dizden asılma Asılma aracında dizlerden takılarak asılı kalma.
diziliş Bir grubun, alıştırmalar için yanaşık düzene girmesi.
dizüstü atlama Atlama araçları üstünde, dizüstü duruştan kolların yardımı olmadan (öne, arkaya, yana) yere atlama.
dizüstü duruş Vücudun, dizlerin ve bacağın alt bölümü üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
dizüstü oturuş Diz çöküp topuklar üzerine oturma durumu.
dizüstü terazi Vücudun, tek diz üstünde, yüz yere dönük gergin ve yatay olarak dengede tutulduğu durum.
dizüstü ters terazi Vücudun, tek diz üstünde, sırt yere dönük gergin ve yatay olarak dengede tutulduğu durum.
doğal duruş Vücudun, aşırı güç tüketmeden doğal ve anatomik yüzeyleri arasında kalması.
doğrulma Genellikle, gövdeyi bükülü duruştan doğal duruşa geçirme.
döndürme Vücut bölümlerini, eklem olanaklarından yararlanarak uzunluğuna eksenleri çevresinde sağa, sola yönetme.
dönüşlü denge Araçta, yerde ve sınırlı dayanak yüzeyi üstünde dönüşleri de kapsayan yürüme.
dört ayak denge Sınırlı dayanak yüzeylerinde el ve ayakları kullanarak yürüme.
dört ayak duruşu Vücudun, dizler ve kalça bükülü olarak eller ve ayak uçları üzerinde dayalı bulunduğu durum. (Bu durumda ya dizler bitişik olarak kolların, ya da kollar dizlerin arasındadır.)
dört ayak yürüyüş Elleri ve ayakları kullanarak yapılan yürüyüş.
durarak atlama Hız almadan bacakların eklemlerde yaylanması, kolların savrulmasıyla vücudun, çift ayakla yerden kopması ve ileriye konması.
durma bacağı Ayakta duruşlarda, vücudun ağırlığını taşıyan bacak.
durum Vücudun, herhangi bir bölümü üzerinde, alıştırma için aldığı biçim.
duruş alıştırmaları Vücudun iyi duruşunu sağlayan kasları, özellikle sırt kaslarını güçlendiren alıştırmalar.
duruş (vücut) Vücudun ve bölümlerinin, kasların duruk çalışma gücü ile, ağırlığın etkisine karşı düzene girmesi ve direnmesi.
düz kavrama Asılma aracını avuçlar içe (yüze) dönük olarak kavrama.
düz taban Doğal ayak kemerinin kaybolmasıyla oluşan hastalık.
düzeltici cimnastik Yaşama ve çalışma koşullarının etkisiyle oluşan vücut bozukluk ve aksaklıklarını önlemek ya da gidermek için uygulanan özel cimnastik türü meslek koşullarının oluşturduğu tek yönlü kas çalışma ve gelişmesini dengelemek imacıyla yapılan alıştırmalar.
düzen alıştırmaları (nizam temrinleri) Diziliş, açılış, dönüş, çark gibi birlikte düzenli devinim yeteneğini geliştiren alıştırmalar.
düzgün duruş (iyi duruş) Vücudun ve bölümlerinin, kas gücü ile ağırlık etkisine en iyi biçimde karşı durması başın dik, sırtın gergin olduğu durum.
eğik halat Yukarı ve aşağı uçları verev olarak takılı tırmanma halatı.
eğik merdiven Yere eğik olarak inen merdiven biçiminde asılma, tırmanma aracı.
eğik sıra Cimnastik sırasının, bir ucundaki çengellerle yatay parmaklığa takılmasından oluşan eğik bir yüzey konumundaki türü.
el İnsan kolunun bilekten parmak uçlarına dek uzanan, tutmaya yarayan bölümü.
el arabası yürüyüşü Cephe duruşunda bulunan birinin eşi tarafından ayak bileklerinden kaldırılarak eller üzerinde ileri geri (öne-arkaya) yürütülmesi, sıçratılmasıyla yapılan bir çeşit alıştırma.
el araçları Cimnastik alıştırmalarında kullanılan top, lobut, değnek, kasnak v. b. hafif araçlar.
el çevirme Ele, bilek ekleminin verdiği olanak oranında bileşik eksende daire çizdirme.
el-başüstü duruştan dayanmalı aşma El-başüstü dikeyinden geliştirilen dayanmalı aşma (perende) türü.
el-başüstü duruşu Alnın ve ellerin oluşturduğu üçgen dayanak yüzeyinde dikeye kalkma.
el-dizüstü duruşu (bank duruşu) Vücudun, gövde koşut olmak üzere eller ve dizler üstünde yere dayalı bulunduğu durum.
el-taban duruşu (ters bank duruşu) Vücudun, sırt ve uyluk yere koşut olarak eller ve tabanlar üstünde dayalı bulunduğu durum.
el-taban köprüsü bk. yüksek köprü
ele dayanma Bir dayanak yüzeyinde vücut ağırlığını daha çok ellere yükleme.
elüstü duruş (amud) Vücudun, yerde ya da araçta ellere dayanarak başaşağı dikey duruşta bulunması giderek başın geriye bükülmesini, dirseklerin gerilmesini, belin çukurlaştırılmasını gerektiren bir denge ve kol gücü alıştırması.
elüstü duruştan dayanmalı aşma Elüstü dikeyden geliştirilen dayanmalı aşma (perende) türü»
elüstü duruştan kipe (devril doğrul) Elüstü dikeyden devrik duruşa geçerken alınan hızla, kalçanın gerilişi ve ellerin yeri itişiyle ayağa kalkma.
elüstü terazi (dayanmalı terazi) Vücudun, gergin ve yatay olarak ellerde dayalı ve dengede tutulduğu durum.
elüstü yürüme Elüstü dikey duruşta ellerle yürüme.
engel oturuşu Biri yanda öteki önde gergin bacaklarla bükük oturma.
engelli denge yürüyüşü Üstünde aşılması gereken türlü engeller bulunan sınırlı dayanak yüzeylerinde yürüme.
enine eksen Vücudun, yanlarından yatay olarak geçtiği varsayılan ekseni.
ense Boynun arka yüzü.
ensede tutuş (kol) Kolların, dirseklerden bükülü olarak ensede parmak uçlarını karşı karşıya getirerek tutulduğu durum.
esnetme Türlü nedenlerle kısalan kasları açmak ve uzatmak için bağlı bulundukları eklemlerde yapılan esnek, yaylı ve zorlu germe devinimi.
esnetme alıştırmaları Türlü nedenlerle, kısalan kasları açmak ve uzatmak için bağlı bulundukları eklemlere, daha etkili olur düşüncesiyle çokluk eşli olarak uygulanan edilgin dirençli, esnek, yaylanmalı ve de zorlu germe alıştırmaları.
eşli alıştırmalar Bir devinime yardım, destek, ve direnç sağlama amacıyla etkin ya da edilgin olarak katılan birden çok kişinin geliştirdiği alıştırmalar.
eşli salto Baştan aşırmada olduğu gibi, eşin kenetlenmiş ellerine basarak yukarı itilme sonucu yükselmeyle havada atılan takla. Hız alıp dayanma ayağı üzerinde yükselerek geriye doğru atılan türü de vardır.
eşli takla (tank) Yüz yüze birbirlerinin ayak bileklerini kavrayan eşlerin bu durumda yuvarlanmaları.
eyer oturuşu (binme) Alıştırma araçlarını açık uyluklar arasına alarak yapılan bir oturuş türü.
fırdöndü Tavana takılı ve dönen bir merkeze asılmış, alt ucunda basamaklar olan 6 ya da daha çok halattan oluşan genellikle gençlerin kullandığı eski bir asılma ve dönme aracı.
fırlatma (açma) (kol-bacak için) Kol ve bacağın, vücudun orta çizgisinden türlü yönlere ve son eklem olanağına değin hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması (açılması).
fış fış kayıkçı Gergin açık oturuşta, tabanlar dayalı, eller kenetli olarak yapılan eşli gövde esnetmesi.
fil yürüyüşü Ellerin ve ayakların, gergin kol ve bacaklarla birbirine çok yakın basarak oluşturduğu bir yürüme biçimi.
gergin (açık) oturuş Gövdeyi dik tutarak gergin ve açık bacaklarla oturma.
gergin asılma Gergin kollarla asılma.
gergin duruş Vücudun, ayak uçları üzerinde dayalı ve gerili bulunduğu durum.
gergin (kapalı) oturuş (uzun oturuş) Gövdeyi dik tutarak, gergin ve kapalı bacaklarla oturma.
gergin sıçrama Kolların önden yukarı savrulması, bacakların geriye doğru itilmesiyle vücudun havada yay biçimini almasını sağlayan ve yerden çift ayakla yapılan sıçrama.
gergin yatış Vücudun , başın yanlarından uzanmış birbirine koşut kollarla sırt üstü yatmış bulunduğu durum tepeden tırnağa gergin yatış durumu.
geri Vücudun ortasından geçen çizgiyle dar açı yapan çizginin gösterdiği ve ilerinin karşıtı olan yön.
geride tutuş Kolların, vücudun gerisinde birbirine koşut olarak yere eğik tutulduğu durum.
gerilme 1. Gevşemenin karşıtı 2. Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum.
geriye adım Ayakta temel duruştan geriye doğru atılan adım.
geriye dayanmalı aşma (flik-flak) Kolların, aşağıdan yukarı – arkaya savrulmasından hız alıp sıçrayarak arkaya doğru elüstü yere düşüldüğünde, vücudun, yeri iterek yeniden ayaküstü duruma gelmesiyle enine ekseninde tam bir dönüş yapması.
germe 1. Bükmenin karşıtı devinim 2-Birbirine yaklaşık (bükülü) vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma.
gevşeme 1-Gerilmenin karşıtı 2-Gerilmiş vücut bölümlerinin, hiç bir kas direnci olmadan, kendi ağırlıklarıyla, sarkaç ve silkme türünden devinimlerle yeniden kendi durumuna gelmesi.
gevşeme alıştırmaları Kaslarda aşırı gerilme çalışmasının oluşturacağı zararı gidermek için bu tür çalışmayı hemen izlemesi gereken dinlendirici nitelikteki alıştırmalar.
göğüs Gövdenin boyun ile karın arasındaki ön kısmı.
göğüs kafesi Vücutta, omurganın, kaburgaların ve göğüs kemiğiyle bunları saran kasların oluşturduğu yürek ve akciğeri koruyan boşluk.
göğüs yüksekliği Ayarnabilen cimnastik araçlarında, göğüse dek yükseklik için kullanılan bir kavram.
göğüste tutuş Kolların, dirseklerden bükülü ve yere koşut olarak göğüste tutulduğu durum.
gösteri cimnastiği Çalıştırıcılıktan daha çok göz doyurucu devinimlerden oluşan cimnastik giderek seyirciye beğendirme amacı güden alıştırmalardan kurulu bir çalışma.
gövde Vücudun, baş kol ve bacakların kendisine bağlandığı temel bölümü.
gövde alıştırmaları Gövdenin işlekliğini ve güçlenmesini sağlamak için uygulanan özel alıştırmalar.
gövde çevirmek Gövdeye, omurganın verdiği olanak oranında bileşik eksende çember devinimi yaptırmak.
gövde döndürmek Gövdeyi, ayakların durumu değişmeden uzunluğuna ekseninde sağa – sola döndürmek.
gövde indirmek Ayakta duruşta, gövdeyi, düz sırt üzerine kendi ağırlığıyla öne-aşağıya düşürmek, ya da sırtüstü, yüzüstü yatışlarda doğrultulan gövdeyi eski durumuna getirmek.
gövde kaldırmak Bükülen ya da indirilen gövdeyi eski durumuna getirmek.
gövdeyi arkaya bükme Gövdeyi, arka yüzeyde genişliğine ekseni üzerinde belden arkaya doğru eğme.
gövdeyi öne (öne-aşağı) bükme Gövdeyi, ön yüzeyde genişliğine ekseni üzerinde kalçadan bacaklara doğru değişik açılarla eğme.
gövdeyi yana (sağa – sola) bükmek Gövdeyi, yan yüzeyde derinliğine ekseni üzerinde, sağa – sola doğru değişik açılarla belden eğmek.
gülle cimnastiği Kas gücünün çabuk kullanma yeteneğini artırmak için türlü duruşlarda hafif güllelerle yapılan atma, tutma alıştırmalarından kurulu araçlı bir cimnastik türü.
güreşçi köprüsü (el-taban köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük durumda baş ve tabanlarda dayalı ve gerili bulunduğu durum.
güvercin taklası Sırt sırta kollarını birbirlerine kenetleyen üç – dört kişinin oluşturduğu konik sırt boşluğunda (omuzlara dayanılarak) atılan takla.
halat çekme Bir halatın ortadan eşit iki bölümüne tutunan iki takım arasında güç denemek için yapılan yarışma.
halata tırmanma (tırtıl) Bir noktadan asılı halatta, yardımlı ya da yardımsız , kollarla vücudu çekerek yukarı doğru yer değiştirme.
halkalar Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm. çapında 28 mm . kalınlığında tahta ya da deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma aracı.
hareket (devinim) Kas ve eklemlerin, belli doğal koşullar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi.
havada takla (salto) Vücudun, ayakta duruştan yerinde ya da koşarak hız alıp sıçramasıyla, ellere dayanmadan havada enine ya da derinliğine ekseninde öne – arkaya – yana bir takla atarak ayaküstü gelmesi. Yerde, yüksek bir araçtan aşağı ya da bir araçtan bu yolla aşma biçimin
hazır ol duruşu Vücudun, baş dik, göğüs ilerde, omurga ve bacaklar gergin, topuk ile bitişik kollar doğal yerinde, avuçlar uyluklarda ayakta bulunduğu durum. (Cimnastikte çoğu alıştırmalar için bir başlama duruşu. Bütün kas aygıtının duruk (statik) çalışmasıyla ulaşılan
hazırlılık Herhangi bir alıştırmayı, hiç düşünmeyi gerektirmeden yapacak kadar iyi öğrenmiş olma.
hırsız atlaması Kasa ve benzeri atlama araçları üzerinden tek ayakla sıçrayıp, bacakların ileri fırlatılmasından sonra ellere dayanarak yapılan atlama.
hız (salınım gücü) Vücut bölümlerini çabuk ve etkin devinime iten sarkaç gücü.
hızla atlama Bir engel ya da aracı aşmak için koşu ile hızlanarak yapılan atlama.
hind güreşi (sırtüstü çelme) Karşıt yönde yan yana sırtüstü yatan bir çiftin, iç yandaki bacaklarını kenetleyerek birbirlerini çevirme çabası.
hizaya gelme Bir cimnastik grubunun birbiri ardınca ya da yanı sıra bir çizgi üzerinde düzgün dizilmesi.
horoz döğüşü Çömelik duruşta karşılıklı iki kişinin elleriyle itişmeleri.
ısınma koşusu Özellikle serin havalarda, vücut çalışmalarına başlamadan önce , kasları ısıtmak, böylece kas kopmalarını önlemek için yapılan hazırlayıcı hafif koşu.
iki sıralı saf (ikili sıra) Yan yana bir doğrultuda duranların oluşturdukları, ard arda duran iki sıra.
ikişerle kol (çift dizi) Yan yana iki diziden oluşan devinim ve yürüyüş düzeni.
ileri Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön.
indirme Vücut bölümlerini kaldırıldıkları yerden kendi ağırlıklarıyla doğal duruma getirme.
iniş Araçlı cimnastikte, atlayarak ya da hızlanarak araçtan ayrılma durumu.
ip atlama Cimnastikte, atlama işiyle yapılan alıştırma.
ip merdiven Kenarları ip, basamakları ağaçtan olan merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
itme Kol ya da öteki vücut bölümlerini gerici kas gücü ile çalıştırarak bir direnci uzaklaştırma.
kadın cimnastiği Sağlık geliştirici, biçim verici niteliği yanında devinim isteği yaratan ve güzellik duygusu uyandıran, kadın ergenlerinin biyolojik kurallarına uygun devinimler dizgesi.
kalça Uyluğun gövdeye eklendiği yerde, bacağın üst kısmıyla böğür arasındaki vücudun kabarık bölgesi.
kalça çemberi Kalça boşluğunu oluşturan kemiklerle bunları saran kasların tümü.
kalça çevirme Kalçaya, uyluk ve bel eklemleri arasında yaptırılan çember alıştırması.
kalça itme Kalçayı hızla öne itme.
kalça yüksekliği Ayarlanabilen cimnastik araçlarında kalça doğrultusundaki yükseklik için kullanılan kavram.
kalçada tutuş Dirseklerden bükülü kollarla ellerin kalçayı kavraması.
kaldırma Vücudun herhangi bir bölümünü bulunduğu yerden yükseltme.
kapalı duruş (bacaklar) Vücudun, bacaklar bitişik ayakta bulunduğu durum.
kapalı (gergin) atlama Atlama araçları üzerinden bacakları kolların arasından geçirerek (çömelik) aşma.
kaplan atlaması Çift ayakla sıçrayıp kazanılan uçma hızıyla, araç ya da canlı engeller üzerinden aştıktan sonra, karşıdaki yardımcının omuzlarına dayanıp hız keserek ayak üstü düşme.
karga yürüyüşü Çömelik duruşta, arada bir çift ayakla sıçrayarak yapılan yürüyüş.
karın Gövdenin, kaburga alt kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi.
karışık kavrama Asılma aracını, biri tersten, öteki yüzden ellerle kavrama.
karşıt devinim Herhangi bir alıştırmanın uyumlu akışına karşıt olan devinim.
kas Kasılma ve gerilme gücü ile vücuda devinim olanağı sağlayan et dokusu.
kas aygıtı iskeleti saran ve devinim olanağıyla vücudu biçimlendiren et örtüsü.
kas duyarlığı Kasın, alıştırma ile kendisinin yapacağı işe kolayca ayarlanması.
kas gücü Kasın alıştırmalarla artırılabilen iş başarma yeteneği.
kas kopması Bir kas bölümünün yeteri kadar ısınmadan aşırı ölçüde çalıştırılması sonucu oluşan gerilme ve kopma.
kas kurulması Kasın tek yanlı çalışıp yorulması ya da yetersiz kan dolaşımı sonucu oluşan ve masajla, sıcak tutma ile giderilen bir aksaklık.
kas tutukluğu İşe alıştırılmamış kasların çalışma durumunda duyulan ağrı ve sızılar.
kas yırtılması Dışardan bir etkiyle ya da gerilmiş bir kasın, yine gerilmiş bir karşı kasın direncini yenmek için, aşırı ölçüde gerilmesiyle oluşan ve olduğu yerde şişkinlik, kan oturması ve bastırınca ağrıma gibi belirtileri olan dinlenme, masaj ya da benzeri yavaş dev
kas yorgunluğu Kaslara aşırı yüklenmeyle oluşan güç azalması.
kasa 1.50 m. uzunluk, 1.10 m. yükseklik ve 0.50 m. genişliğinde, alttan başlayarak 30, 25, 20,15, 10 cm. yükseklikteki beş parçasıyla yüksekliği ayarlanabilen bir atlama aracı.
kazak çömelmesi Bir bacak üzerinde dizi iyice bükerken, öteki bacağı önde tutma biçiminde yapılan bir güç alıştırması.
kendini çekme Asılmada, kolları dirseklerden bükerek vücudu yukarı çekme.
kertenkele yürüyüşü Cephe duruşunda, ellere dayanıp bacakları sürükleyerek yürüme.
kipe (devril-doğrul) Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle vücudun yatıştan ayaküstü duruşa ya da asılmadan dayanmaya geçmesi.
kol Vücudun, omuz başından parmakların ucuna dek uzanan üyesi.
kol alıştırmaları Kolun işlekliğini ve gücünü geliştirmek amacıyla yapılan özel alıştırmalar.
kol çevirmek Kola, omuz çemberinin verdiği olanak oranında bileşik eksende daireler çizdirmek.
kol döndürmek Kolu, türlü tutuşlarda ve yüzeylerde içe-dışa, yukarı-aşağı yöneltmek.
kolla asılmak Asılma araçlarında yalnız kollarla asılı kalmak.
komut Cimnastikte, alıştırmaları yaptırmak için verilen kısa emirler.
konmalı uçma Atlama araçlarına hızla adım alarak çıkma ve yay gibi gerilerek uzağa, yere atlama.
koordinasyon alıştırmaları (uyum alıştırmaları) Kas, sinir ve duyu örgenlerinin işbirliyle sağlanan ve bunu geliştiren alıştırmalar.
koşar adım Toplu cimnastikte yapılan hafif tempolu koşu.
koşu duruşu Birbirine bir el genişliğinde koşut ayaklarla ayakta duruş.
koşu (koşma) Adım sırasında, kısa bir süre iki ayağın birden yerden kesilmesiyle oluşan hızlı yer değiştirme.
koşut ağaç (paralel bar) Araçlı cimnastikte kullanılan temel dayanma ve asılma aracı.
koşut kavrama Asılma aracını birbirine dönük avuçlarla kavrama.
koyun Atlama aracı olarak kullanılan beygirin küçültülmüş biçimi.
koyundan atlama Bu adı taşıyan araç üzerinden hız alarak türlü biçimlerde aşma.
köprü Vücudun, sırt yere dönük olarak el-taban, baş-taban ya da el-diz, baş-diz dayanak yüzeyleri arasında yay biçimi dayalı bulunduğu durum.
kulplu beygir (saplı beygir) Gövdesinin ortasında gereğinde sökülüp takılabilen yarım halka biçiminde aralıklı iki tutamağı bulunan cimnastik beygiri.
kurbağalama Birbirine koşut iki tırmanma sırığına, baldırları ve ayak sırtlarını kenetleyerek, ya da dışardan diz altına sıkıştırarak tırmanma.
kurt atlaması Araçta bir bacağı kolların arasından, ötekini dışından geçirerek yapılan karışık atlama.
kuvvet alıştırmaları (güç alıştırmaları) Kas gruplarını güçlendiren ve daha çok ağırlığa ve eşin direncine karşı yapılan alıştırmalar.
küçük köprü (el-diz köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük olarak avuçlar ve dizler üstünde dayalı ve gergin bulunduğu durum.
lobut Kolun gücünü ve savurma yeteneğini geliştirmek için kullanılan şişe biçiminde değişik ağırlıktaki ağaçtan el aracı.
makaslama atlama Araçlar üzerinden atlarken, bacakları havada çaprazlayıp yön değiştirerek düşme.
masa İç içe geçme ayaklarıyla yüksekliği ayarlanabilen masa biçiminde atlama aracı.
maymun kavrayışı Elin, asılma araçlarını baş parmağı öteki parmaklarla bir doğrultuda tutarak kavraması.
maymun yürüyüşü Dizler gergin durumda eller ve ayaklarla (dört ayak) yürüme.
merdiven (dik) İki dikme arasında geniş aralıklı basamakları bulunan ve yere düşey olarak inen asılma ve tırmanma aracı.
minder Yer alıştırmalarında ve atlamalarda, yeri ve düşmelerin sertliğini gidermek için kullanılan ortalama 1,5 x 2 m. boyutunda deri ya da kavuçuktan yapılmış şilte.
mum duruşu Vücudun, ense ve omuzlara dayanarak ellerin kalçayı desteklemesiyle başaşağı yere dikey bulunduğu durum.
odun yarma Eller yukarıda kenetli açık duruşta, gövdenin hızla öne bükülerek yaylandırılmasıyla biçimlenen esnetme alıştırması.
omuz Gövdenin boyun omurlarıyla kolun üst bölümü arasındaki bölgesi.
omuz çemberi Kolu gövdeye bağlayan eklemler ve bunlara etki yapan kasların tümü.
omuzda tutuş Kolların, dirsekler yere bakmak üzere elleri omuzlara değdirmek için bükülü tutulduğu durum.
oturuş Vücudun, bacağın alt yüzü ve kabalar üstünde dayalı tutulduğu durum.
ön Vücudun, ortasından geçen çizginin yüzden yana gösterdiği yön gövdenin, göğsün bulunduğu yüzeyi ve yönü.
ön – yukarıda tutuş Kolların, bibirine koşut ve başa kalkık olarak tutulduğu durum.
ön-aşağıda tutuş Kolların, birbirine koşut, yere eğik olarak gergin ve önde – aşağıda tutulduğu durum.
önde tutuş Kolların, birbirine ve yere koşut olarak gergin öne uzatıldığı durum.
önden asılma (yüz dönük asılma) Yüzü araca dönük tutarak asılma.
önden aşılmalı terazi Vücudun, yüz araca dönük, gergin ve yatay olarak kollarda asılı ve dengede tutulduğu durum.
öne adım Ayakta temel duruştan öne doğru atılan adım.
öne atılım duruşu Öne bükülü adım duruşunda, gövdenin, öne eğik arkadaki gergin bacakla bir doğrultuya getirildiği ve vücut ağırlığının önde tutulduğu durum.
öne takla Vücudun yumularak öne doğru yuvarlanması.
ördek yürüyüşü Çömelik duruşta yükselmeden yürüme.
parmaklık alıştırmaları Yatay parmaklıkta yapılan etkin edilgin türlü kol, bacak, gövde alıştırmaları, denge ve beceri devinimleri.
pramit Gösteri cimnastiklerinde, cimnastikcilerin, araçlı ya da araçsız olarak birbirlerinin omuzlarında, dizlerinde oluşturdukları gösterişli ve düzenli biçimler.
rahat (duruş) Vücudun, alıştırmalar arasında dinlendirilmesi için, arkada tutulu ellerle bacaklar önde ya da yana yarım adım duruşunda aldığı gevşek durum.
roma arabası (yarışı) Atları, arabası ve sürücüsü insandan olan bir araba ile yapılan taşıma alıştırması.
sabah cimnastiği Vücudu, gecenin uyuşukluğundan kurtarıp günlük yaşama taze güçle başlatmak için süresi, ölçü ve temposu ılımlı alıştırmalardan oluşan cimnastik.
sağlık topu Kadın ve ergenler için 2, yetişkinler için 3 kg. ağırlığında ve 28-34 cm. çapında içi kıl dolu deri top.
sağlık topu cimnastiği Sağlık topu ile tek ya da eşli olarak türlü temel duruşlarda vücut bölümlerinin gücünü, çabukluğunu, kıvraklığını sağlamak için yapılan atma, tutma, savurma ve esnetmeler.
salıncak halkalar Yerden 5.5 m. yüksekliğe aralıklarla asılı, 16 mm. kalınlığında ayarlanabilir iki halata bağlı, 28 mm. kalınlığında ve 18 cm. çapında ağaçtan ya da deri kaplı madenden yapılmış sallanma, asılma, hızlanma alıştırmalarına yarayan iki halka.
sallanma araçları Hız alarak sallanma olanağı sağlıyan halka, halat, trapez gibi asılma araçları.
salon cimnastiği Kapalı yerde yapılan cimnastik çalışması.
sarkaç asılma Asılmada, hız alarak vücudu yanlara sallama.
sarkaçlamak Türlü tutuş ve duruşlarda gergin durumda bulunan vücut bölümlerini kendi ağırlıklarıyla düşmeye ve sallanmaya bırakmak.
savurma (kol bacak) Kol ve bacak gibi vücut bölümlerini ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyuk eklemleri etrafında türlü yönlere doğru hızla çevirme.
sekiz çizmek Vücudun türlü bölümlerine (8) rakamının yazılışı biçiminde devinim yaptırmak.
sekmek Bir bacak üstünde zıplamak.
serçe kavrayışı Elin, baş parmağın öteki parmakları karşılamasıyla asılma araçlarını kavraması.
sıçrama Ayakların birbiri ardı sıra yeri itmesiyle yerden kopma ve kısa süre havada kalma.
sıçrama tahtası Araçtan atlamalarda, üzerine hızla basarak yükselme hızı kazanılan yaylı ya da kendisinden esnek, tahtadan eğik yüzeyli araç.
sıraya girme Cimnastik çalışması için dizilme.
sırt Gövdenin, ense ile kuyruksokumu arasındaki ve ayrıca cimnastikte bir devinim grubunun alanı olan bölümü.
sırt alıştırmaları Sırt kaslarının gelişmesi, güçlenmesi ve omurganın işleklik kazanması için yapılan özel alıştırmalar.
sırt sırta Alıştırmalarda, eşlerin birbirlerine sırtlarını dönmesi.
sırtüstü yatış Vücudun, kollar kendi yerinde, boylu boyunca sırtüstü yere uzanmış bulunduğu durum.
soluk alma Temiz havayı ağız ya da burun yolu ile ciğerlere doldurma.
soluk tutma Alıştırmalar sırasında alınan havayı ciğerlerde tutarak solunumu engelleme.
soluk verme Ciğerlerde kirlenen havayı ağız ya da burun yolu ile dışarı verme.
soluma Solunumun, yorgunluk ve yetersizlik gibi nedenlerle düzensizliği.
solunum Soluk alıp verme.
solunum alıştırmaları Göğüs kafesinin genişleme ve daralmasına yardımcı olarak solunum eylemini istemli biçimde destekleyen ve solunum bozukluk ve yetersizliklerini gidermek için yapılan alıştırmalar.
solunum cimnastiği Solunum sürecini istemli durumuna getirmek ve gereğinde düzeltici etki sağlamak amacıyla yapılan alıştırmalar.
taban (ayak) Ayakların yere değen alt yüzü.
takılı asılma Ayakların ya da dizlerin araca takılmasıyla yapılan yardımlı asılma.
takılı tırmanma (ördekleme) Eğik gergin halata ve benzeri araçlara kol ve bacak yardımıyla tırmanma.
takla (yuvarlanma) Vücudun, yerde ya da bir araçta, enine ekseni çevresinde yumularak öne-arkaya yuvarlanması.
taklalı atlama Atlama araçları üzerinden takla atarak aşma.
taşıma Cimnastikte, kasları bir yüke karşı çalıştıran alıştırma türü.
taşımalı denge Araçta, yerde, sınırlı dayanak yüzeyinde, elde ya da sırtta bir yük (ağırlık) taşıyarak yürüme.
tavşan sıçraması Yerde ya da araçtaki çömelik duruşta, çift el ve ayaktan birbiri ardınca hız alarak sıçrama ve ilerleme.
tek dizüstü (duruşu) Vücudun, adım alarak tek diz üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
tek sıralı saf (genişliğine tek dizi) Toplu cimnastiklerde, dirsek değmesiyle yan yana bir doğrultuda duranların oluşturdukları sıra.
tekli alıştırmalar Bir başına yapılan alıştırmalar.
temel duruşlar (başlama duruşları) Bir cimnastik alıştırmasına başlamak üzere, vücudun dayanak yüzeyine göre aldığı değişen ilk durum (ayakta, dizüstü oturarak, yatarak, asılarak).
temel yapı (bünye) Vücudun, insana özgü olan ve başarı yeteneğini saptayan temel yapısı.
tempo Vücut alıştırmalarının belirli süre içinde yinelenme hızı.
terazi Vücudun, asılarak ya da dayanarak yere koşut bulunduğu denge duruşu.
ters asılmalı terazi Vücudun, sırt araca dönük, gergin ve yatay olarak kollarda asılı ve dengede tutulduğu durum.
ters beşik Sırtüstü yatışta, kollarla bükülü dizleri kavrayarak sırt üzerinde, baş-ayak yönünde sallanma (yuvarlanma).
ters cephe duruşu (sırtüstü duruşu) Vücudun, yerde ya da bir araçta sırt yere dönük olarak yalnız ellerde ve topuklarda dayalı, giderek gerili bulunduğu durum.
ters kavrama Asılma aracını dışa dönük avuçlarla kavrama.
ters koşut kavrama Asılma aracını el sırtları birbirine dönük olarak kavrama.
tırmanma Kendine özgü araçlarda, vücudu, kollarla yardımlı yardımsız çekerek yukarı doğru yer değiştirme.
tırmanma halatı Yukarı, ucu takılı, aşağı ucu sallanan 35 mm. çapında tırmanmaya yarayan kalın ip.
tırmanma kilidi Halat, sırık gibi tırmanma araçlarında, kollara kolay devinim olanağı sağlamak için diz ve baldırların çapraz olarak aracı sıkıştırması.
tırmanma sırığı (durağan sırık) Uzunluğu 5 m., dışçapı 42 mm. olan ağaç ya da kaygan çelik borudan yapılmış, yukarı ve aşağı uçları takılı tırmanma aracı.
toplu alıştırmalar (grup alıştırmaları) Çoğu kez neşe ve canlılık yaratır nitelikte, birden çok kişiyle yapılan alıştırmalar.
topuk (ökçe) Ayağın yere basan toparlakça art bölümü.
topuk yürüyüşü Yalnız topuklara basarak yürüme.
trapez İki ucundan iple yere koşut olarak asılı demir ya da sağlam ağaçtan yapılmış asılma aracı.
tutma Herhangi bir vücut bölümünü belli bir duruşta, ölçülü olmak koşuluyla bir süre devinimsiz bırakma.
tutuş (kol) Kolların, vücudun bir yerinde ya da bir yönünde tutulduğu durum.
uçma Kasa, beygir gibi araçlar üzerinden aşırı yükselerek aşma.
uyarma komutu (ihbar komutu) Cimnastikteki komutun, alıştırma için uyarıcı nitelikteki ilk ve uzunca evresi.
uygun adım Adımda beraberliği gerektiren grupça yürüyüş türü.
uyluk Bacağın, kalçadan diz eklemine dek uzanan üst bölümü.
uzun atlama Vücudun, bacakların sıçrama gücü ile yerden kesilerek alabildiğince uzağa konması. (Atletizmde belli kurallarla uygulanır)
uzun beygir Atlamalarda, hız alma yönüne uzunluğuna konulan beygir.
uzunluğuna eksen Vücudu ya da bölümlerini ortadan uzunluğuna böldüğü düşünülen dönüş ekseni.
vücuda buyrukluk Her yönlü kas eğitimi sonucu ulaşılan kas duyarlığıyla vücut gücününün yerinde kullanılmasını sağlayan, bütün vücuda buyurabilme özelliği.
vücut ölçüleri Kol, bacak, göğüs, boyun v. b. vücut bölümlerinin gelişme oranlarını izlemeye yarayan ölçüleri.
vücut yapısı İnsan vücudunun kas ve kemik olarak belli başlı özellikleriyle dış görünüşü.
yan aşağıda tutuş Kolların, gergin olarak gövdenin iki yanında yere eğik tutulduğu durum.
yan atlama Verev yönden koşup tek ele dayanarak dönük gergin vücutla araca yan atlama.
yan beygir Atlamalarda, hız alma yönüne enlemesine konulan beygir.
yan cephe duruşu Vücudun, yerde ya da araçta yanı yere dönük, tek elle ayak kenarına dayalı ve gerili bulunduğu durum.
yan yatış Vücudun, yan yüzeyi üzerinde boylu boyunca yere uzanmış bulunduğu durum.
yan yukarıda koşut tutuş Kolların, birbirine koşut, başa kalkık olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında tutulduğu durum.
yan yukarıda tutuş Kolların, gergin olarak gövdenin iki yanında başa kalkık tutulduğu durum.
yan-aşağıda koşut tutuş Kolların, birbirine koşut yere eğik olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında tutulduğu durum.
yana atılım Vücudun, yana genişçe bir adım alıp ağırlığı yandaki bacak üzerinde tutarak ayakta bulunduğu durum.
yana dayanmalı aşma (çemberleme) Ayakta açık duruştan kolların ve gövdenin ters yana savrulmasından alınan hızla, el ve ayakların sıralı yere gelmesiyle vücudun derinliğine ekseninde yana doğru tam çarklar yapma.
yana terazi (duruşu) (yan planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde yanı yere dönük yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
yanda koşut tutuş Kolların, birbirine ve yere koşut olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında omuz doğrultusunda tutulduğu durum.
yanda tutuş Kolların, omuz yüksekliğinde bir doğrultuda yere koşut tutulduğu durum.
yanlamak Bir yanı araca dönük olarak atılmak ya da hızlanmak.
yaptırım komutu Cimnastikteki komutun, alıştırmayı yürütücü nitelikteki ikinci kısa ve kesin evresi.
yardım duruşu Özellikle araçlı çalışmalarda, devinim yapanın uğrayabileceği bir aksaklığı zamanında ve en uygun biçimde önlemek için araca ya da yapılan devinime göre bir başkasının aldığı duruşlar.
yardımlı tırmanma Kendine özgü araçlara bacaklardan da yararlanarak tırmanma.
yardımsız tırmanma Kendine özgü araçlara bacakların yardımı olmadan tırmanma.
yarım dönüş Vücudun, ön ve yan yönlerin ortasına düşen bir doğrultuya yönelmesi.
yatarak denge (alıştırmaları) Yerden yüksek sınırlı dayanak yüzeylerinde, el ve ayakları kullanmadan yatarak sağlanan denge.
yatay ağaç Yere düşey iki dikme arasında, yüksekliği ayarlanabilen dar dayanak yüzeyli tahtadan yapılmış denge ve asılma aracı.
yatay demir (barfiks) Araçlı cimnastiğin temel asılma aracı.
yatay merdiven Yere koşut, merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
yatay parmaklık Birbirinden 0.85 – 1.00 m. açıklıkta 2.80 m. yükseklikte dikmeler arasına (9) cm. aralıkla dizilen, oval kesitli basamakları olan ve düşey olarak duvara bağlanan geniş merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
yaya Vücudun, türlü temel duruşlarda, yerine göre dayalı olduğu kalça ya da ayak uçlarıyla bir araca arkadan asılı kollar arasında aldığı kemerli gergin durum. İsveç cimnastiğinin omurgaya etki yapan temel alıştırmalarından biri.
yayılma Grupça yapılan cimnastik alıştırmalarında, çalışma ve yer olanağına göre dağılma.
yaylanma Vücut bölümlerinde, kasların gerilme ve kasılma gücü ile oluşan ve birbirini ölçülü olarak izleyen esnek yaklaşma, uzaklaşma devinimi.
yaylı tahta (sıçrama) Araçtan atlamalarda, daha çok sıçrama hızı kazandırmak için çelik yayla donatılmış eğik yüzeyli araç.
yer Cimnastik alıştırmalarında, vücudun değişik bölümlerine dayanak ve direnç sağlayan yüzey.
yer alıştırmaları (yer cimnastiği) El ve bütün vücut bölümleri için yeri bir dayanak düzeyi ya da bir tür araç gibi kullanarak düzenlenen devinimler.
yer kipesi (sırt kipesi) Sırtüstü devrik yatıştan, bacakların hızla havayı itip bükülüşü, kalçanın gerilişi, ensenin yeri itişiyle ayağa kalkma.
yerde denge (alıştırmaları) Dayanak yüzeyi daraltılmış yerde, araç kullanmadan yapılan denge alıştırmaları.
yerinde say Yer değiştirmeden yapılan tempolu yürüyüş.
yıldırım takla Başı yere değdirmeden tek omuz üzerinde tek elle apansız atılan takla.
yukarıda tutuş Kolların, birbirine koşut, gergin ve omuzlara dikey tutulduğu durum.
yumruk tutuşu Ellerin, vurmak için, yumruk yapılmış durumu.
yumulu oturuş (yumulma) Gövdenin dizler üzerine yumulması ve kolların dizleri kucaklamasıyla oluşan bükülü oturuş türü.
yumuşatma Etkin alıştırmalarda, bir kası hiçbir gerginlik ya da kasılma bırakmadan dinlenmeye salma (gevşetme).
yumuşatma alıştırmaları Kasları yumuşatarak onların iş gücünü artırmak için uygulanan ve vücudun türlü bölümlerinin etkin katkısı, itici ve sallayıcı tepkisiyle sürdürülen alıştırmalar.
yunus aşması Çift ayakla sıçrayıp kazanılan uçma hızıyla havadan eller üstüne yere düşerek uygulanan dayanmalı perende.
yunus taklası Yunus atlamasının başaşağı elüstü yere düşerek bir takla ile hız kesme biçiminde yapılan türü.
yüksek atlama Vücudu, bacakların sıçrama gücü ile yerden keserek yüksek bir engelin öte yanına geçirme. (Atletizmde belli kurallarla uygulanır.)
yüksek köprü (el-taban köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük avuçlar ve tabanlarda yay biçiminde dayalı bulunduğu durum.
yürü (marş) Yürüyüşe başlatma komutu.
yürüme (yürüyüş) Birbiri ardınca, biri yerden kalkarken öteki öne basan ayakla sürekli yer değiştirme adım atarak istenilen bir yönde yer değiştirme.
yürüyüş kolu Yan yana derinliğine üç diziden oluşan yürüyüş düzeni.
yüz dönük atlama Yüz araca dönük olarak atlama.
yüz yüze Alıştırmalarda, eşlerin birbirine yüzleri dönük durması.
yüzüstü (yüzü koyun) Vücudun, yüz yere dönük, eller çene altında karın üstü boylu boyunca yere uzanmış olduğu durum.

Güreş terimleri sözlüğü

Güreş Terimleri Sözlüğü

aba Aba güreşinde giyilen ve dizlere değin uzanan özel güreş giysisi.
aba güreşi Tatar, Özbek Türkleri ile Hatay ilimiz yörelerinde aba giyilerek ve bele yün kuşak bağlanarak yapılan bir tür güreş.
abanma Karşı güreşçiyi alta alıp üzerine yüklenme.
açık düşürme Yağlı ve karakucak güreşlerinde iki dirseğin ya da sırtın yere değdiği, göbeğinse havaya döndüğü durum. (Bu duruma gelen güreşçi yenik sayılır.)
açma Yerde kapalı güreşen güreşçiyi, güç kullanarak oyun uygulanabilir duruma getirme.
ad çekme Güreşçi sayısı ikiden çok olan karşılaşmalarda eşlendirme için yapılan işlem.
ağırlık Güreşçinin gövde tartısı.
alana salma Yağlı güreşte cazgırın dualar ederek güreşçileri seyircilere tanıttıktan sonra alana çıkartması.
alaşağı etmek Karşı güreşçiyi kaldırıp yere vurmak.
aldatma Karşısındakine bilerek oyun verip açığını yakalama.
alıştırma Güreş karşılaşmalarında başarılı olabilmek için yapılan hazırlık çalışmaları.
alt-üst olma Yerde güreşen iki güreşçiden alttakinin bir oyunla üste çıkması üzerine alta düşenin de hemen üstündekini alta alması.
altçı Çoğunlukla yerde, karşı güreşçinin altında oyun yapan.
altıncı ağırlık 74 kiloda yapılan güreşler.
alttan kalkma Alta düşen güreşçinin türlü oyunlar deneyerek, alttan kurtulup ayağa kalkması.
apış askısı Güreşlerde mayo içine takılan bacak arası askı.
arkadan çapraz Bir güreşçinin arkasından alınan çapraz.
arkadan çaprazla omuzdan atma Karşısındaki güreşçiyi arkasından çapraza alıp omuz başından aşırma.
arkaya geçme Önden gerekli oyunları denedikten sonra, başka oyunlar denemek üzere karşı güreşçinin arkasına geçme.
askıya alma Genellikle künde oyunlarıyle alttaki güreşçinin ellerini ve ayaklarını yerden kesip aşıracak duruma getirme.
aşırma Kündede ya da kavak dikme oyunlarında dengeleme durumuna getirilen güreşçinin pes etmediğini görünce çevirip sırtının üstüne yere atma.
ayak Yağlı güreşte ve karakucakta en küçük boy.
ayak çekme Alttaki güreşçinin bir bacağını üstündeki güreşçinin bacakları arasından geriye doğru uzatarak ayağını o güreşçinin bir baldırı üzerinden kancalayıp yan kılçık atarak açık düşürmesi.
ayak değiştirme Ayakta dengeli ve sağlam durabilmek ya da karşısındaki güreşçiyi şaşırtarak oyun yapabilmek için gerideki ayağın öne, öndekinin geriye alınması.
ayak kösteği Karşı güreşçinin bir ayağını iki bacak arasına alıp kıstırma.
ayak kündesi Oyun yapanın ayakta durarak ve bir bacaktan kavrayarak yaptığı künde.
ayak oyunu Ayakları kullanarak yapılan her türlü oyun.
ayakçı Ayakta güreşirken daha çok oyun yapan.
azdırma Yağlı güreşte güreşin kızışması saldırıların ve oyun uygulamaların sıklaşması.
bağışlama Ödek almış güreşçiye haklarını geri verme.
bastırma Karşı güreşçiyi alta düşürüp, bağımlı duruma getirme.
baş Yağlı güreşte ve karakucakta en büyük boy.
başaltı Yağlı güreşte ve karakucakta baş’tan önceki boy.
başay Bir karşılaşmada, karşılaşmayı kazanacağı önceden kestirilen kişi.
başlama duruşu Mindere çıkan iki güreşçinin güreşe başlamadan önce minderin iki yakasında yüzyüze durmaları.
başpehlivan Yağlı güreşte ve karakucakta en büyük boy olan baş’a güreşen ve baş’ın birinciliğini kazanan güreşçi.
başpehlivanlık kemeri Her yıl Kırkpınar’da yapılan yağlı güreşlerde başpehlivanlığı kazanana verilen geleneksel kemer.
bayrak çektirme Uluslararası karşılaşmalarda bir güreşçinin birinci olarak kendi ulusunun bayrağının törenle direğe çekilmesini sağlaması.
bel alıştırması Beli güçlendirmek için, ayaklar açıkken, yerde duran gülleyi eğilip alma ve baş üzerine kaldırıp indirme biçiminde yapılan alıştırma.
bel çaprazı Belden girilerek yapılan çapraz.
bel kündesi Karşı güreşçinin arkasından iki elle, göbek üzerinden kenetlenerek yapılan oyun.
bel üstü güreş Belden aşağısını tutmamak ve ayaklarla oyun yapmamak gibi kuralları olan güreş türü.
belden atma Belden kavrayıp, karşı güreşçinin ayaklarını yerden kestikten sonra köprüye gelerek onu aşırma.
beşinci ağırlık 68 kiloda yapılan güreşler.
biçme Karşı güreşçinin ayağını tırpanla yerden kesip devirme.
bilek çekme Alttaki güreşçinin, beline sarılmış olan üstündekini bir ya da iki bileğinden tutup kılçık atarak yana düşürmesi.
birinci ağırlık 48 kiloda yapılan güreşler.
birincilik yarışması Güreşçiler ya da güreş takımları arasında düzenlenen güreş yarışması.
boğma Güreş kurallarına aykırı olarak, kolun, karşı güreşçinin çenenin altından geçirilerek gırtlağa indirilmesi sonucu, güreşçinin soluk almasını önleme.
bohçalama Bir kolu alttaki güreşçinin ensesinden, öteki kolu bacağının arkasından geçirip iki eli göğsü altında birleştirdikten sonra başının üzerine dikerek çevirme.
boşaltma Karşı güreşçiye uygulanan oyunun sonuç vermemesi üzerine o oyundan vazgeçme.
boşlama Ayakta güreşen iki güreşçiden birinin nefeslenmek, suya gitmek ya da yağlanmak için karşı güreşçiden ayrılması.
boy Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçinin ağırlığına, gücüne, tekniğine ve yaşına göre güreşmesi gereken bölüm.
boyunbağı Tek kol altından enseyi tutup bağlama biçiminde yapılan güreş oyunu.
boyunduruk Karşı güreşçinin başını koltuk altına alıp boynuna kolu dolama biçiminde yapılan güreş oyunu.
boyundurukla bastırma Boyunduruğa alınan güreşçinin üzerine yüklenerek ve başından yere doğru çekerek onu çökertme.
boyunlama Yağlı güreşte ve karakucakta, bir ayağı aktaki güreşçinin önüne atmak yoluyla boyundan geriye doğru çekme.
budama Bir elle karşı güreşçinin üst bölümü ile uğraşırken öteki elle bacağından tutup düşürme.
bunaltma Oyunla ya da güç kullanarak karşı güreşçiyi oyun yapamaz ve karşı koyamaz duruma getirme.
burgu Bir kolu, alttaki güreşçinin kolunun altından sırtına doğru sokup, öteki el ile boşta kalan elin bileğini tutarak ya da tek kapan takarak başı üzerinde döndürüp çevirme yoluyla yapılan oyun.
büyük orta Yağlı güreşte ve karakucakta başaltı ile orta boy arasındaki boy.
cazgır Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçileri seyircilere tanıtan, dualarını okuyup, güreşlerin kural ve geleneklere göre yapılıp yapılmadığını denetleyen kişi.
cıvıtma Davranışlarıyle güreşi yakışık almayacak bir biçime sokma.
çalım Güreşçinin takındığı gösterişli eylem.
çalıştırıcı Güreş öğreneceklere güreş oyunlarını öğreten, yeteneklerinin gelişmesini sağlayan ve karşılaşmalara hazırlayan kişi.
çamurla çalıştırı El parmakları ile bilekleri güçlendirmek ereğiyle sert çamurla yapılan çalışma.
çangal Ayakta güreşirken karşı güreşçinin koltuğu altından bir kolu sokarak bir ayakla o güreşçinin bir bacağına çengel taktıktan sonra onu öne doğru eğip başı üzerinden atma işlemi.
çapraz Karşı güreşçiyi ayaktayken kolları ile kavrayıp onu gerisingeri sürerken çelme takıp sırt üstü yere düşürme.
çelme Karşı güreşçinin ayağının arkasına ayak koyma.
çemberleme kafakol Karşı güreşçinin iki kolunu omuzlara yakın yerden kafası ile birlikte kollar arasında sıkıştırıp, gövdesini kalça üzerine aldıktan sonra dönüş yaparak uygulanan kafakol.
çeneleme Karşısındakine dış kazık uyguladıktan sonra öteki elle çeneden tutup arkaya itme.
çevirme Yüz üstü yere yapışmış bir güreşçiyi oyun ve güç yolu ile sırt üstü getirme.
çırak 1. Yağlı güreşte ve karakucakta güreşe yeni başlamış güreşçiye verilen ad. 2. Usta bir güreşçinin yanında yetişen güreşçi.
çırpınma Yağlı güreşte ve karakucakta karşılaşma yapılırken saldırıya geçecek güreşçinin haydalanarak ellerini birbirine vurup sıçraması.
çırpma Alta düşen güreşçinin üstündekinin belinden sıkıca iki kolla kavrayıp köprüden dönerek yaptığı oyun.
çıvgar Yağlı güreşte ve karakucakta birinciliği kazanmaması istenilen güreşçinin yenilmesi ya da berabere kalmasını sağlamak amacıyla öteki güreşçilerin aralarında anlaşıp birbirlerine yenilmeleri ve o güreşçiyi yormak için onunla güreşenin güreşi uzatması.
çift burgu Elleri, alttaki güreşçinin koltukları altından geçirerek sırtta kenetleme yoluyla yapılan burgu.
çift çapraz Karşı güreşçinin iki kolu üstünden yapılan çapraz.
çift dalma Ayakta güreşirken beklenmeyen bir atılımla karşısındakinin iki ayağını birden kapma.
çift dayak Güç durumdaki güreşçinin iki elle yere dayanması.
çift kapan Alttaki güreşçiye tek kapan taktıktan sonra, öteki eli de boşta kalan elin koltuğu altından geçirerek önceki kapana alınmış olan elin bileğinden tutarak dışa doğru dönüş yapıp çevirme.
çift kol kapma Karşı güreşçinin bileklerinden tutup onu kalça üzerine alarak ve ayaklarını yerden kestikten sonra dönüş yaparak sırtının üstüne mindere atma.
çift koldan atma Karşı güreşçinin iki kolunu yakalayıp yarım köprüye gelmek yoluyla omuzdan atma.
çift paça Karşı güreşçiye dalıp onun paçalarını kapma.
çift sarma Karşı güreşçinin beline oturup çift ayakla vurulan sarma.
çivi yukarı yenme Karşı güreşçinin ayaklarını yukarı kaldırıp tepesi üstü diktikten sonra aşırıp açık düşürme ya da sırtını yere getirme.
çoban kösteği Karakucakta topuk elleme oyunu.
çökertme Karşısındakini zorlayarak dizi ve elleri üzerine düşürme.
çömlek kırması Bir bacağından sarmaya alınmış alttaki güreşçinin, sarmadaki ayağı ile üstündeki güreşçinin öteki ayağını arkadan çengelleyip kıç üstü oturttuktan sonra yaslanarak açık düşürmesi.
çözme Alttaki güreşçiye oyun yapmış olan üstteki güreşçinin, oyununun iyi sonuç vermeyeceğini düşünerek onu uygulamaktan vazgeçip bırakması.
dakikalar bildirimi Kronometre hakemince her geçen dakikanın, İngilizce, Fransızca ve oyunların yapılmakta olduğu ülkenin dilinde güreşçilere bildirilmesi.
dalma Ayaktayken, karşılaşılan güreşçinin ayaklarına yönelip yakalamaya çalışma.
dana bağı Ayakta güreşirken, bir elle karşı güreşçinin bileğinden tutup, öteki taraftaki dizi yere koyarak, boşta kalan elle bacağını içten kavrayıp gövdesini ense üzerine alma yoluyla başının üzerinden yere atıp çevirme.
danışıklı güreş Sonu önceden belirlenmiş güreş.
danışma kurulu Kimi sorunlarla ilgili konuların danışılıp tartışıldığı kurul.
dayama Minder dışına kaçmak isteyen güreşçinin ensesine tek ya da iki elle yapılan destek.
dengeleme Kündeyi doldurduktan ve ayaklarını yerden kestikten sonra karşı güreşçiyi tam aşırılacak duruma getirme.
deste Yağlı güreşte ve karakucakta ayak boyundan sonraki büyük boy.
deve yuları Karşı güreşçinin başını koltuk altına alıp çenesinin altından avuçlama.
dış kazık Elini karşısındaki güreşçinin belinin arkasından güreş donunun içine derince soktuktan sonra eli yumruk yapıp o güreşçinin kalkmasına engel olma.
dış kazıkta bacak kapma Bir elle dış kazık vurup öteki elle karşı güreşçinin bacağını arkadan yakalayarak havalandırma.
dış kazıkta paça Bir elle dış kazık vurup öteki elle karşı güreşçinin paçasından yakalama.
dış tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine dıştan ayakla vurma.
dıştan tek ayak kapma Bir ayağın dıştan kapılması, ötekinin çengellenmesi yoluyla karşı güreşçiyi yenmeye çalışma.
dik güreş Gövdeyi öne eğmeden yapılan güreş.
dinsel dilek Yağlı güreşlerde ve karakucakta güreşlere başlamadan önce cazgırın okuduğu geleneksel dua.
direnç Karşısındakinin gücüne ve saldırısına karşı koyma gücü.
diz kündesi Diz üzerine gelinerek atılan künde.
dizilme Karşılaşma bitiminde, sonucu beklemek üzere hakemle güreşçilerin yan yana durması.
dizleme Elensenin etkisiyle dizler üzerine yere gelme.
dokuzuncu ağırlık 100 kiloda yapılan güreşler.
dolak Yağlı güreşlerde güreş donu paçalarının eti kesmemesi için baldıra sarılan keçe ya da bezden sargı.
dolanma bk. arkaya geçme.
dolu dönme Sarmaya alınmış alttaki güreşçinin, üstteki yayma eylemine geçtiği anda, sarmaya alınmış bacağı yönüne dönerek sarmayı çözmeden üste çıkması.
dolu kalkma Alttaki güreşçinin, üstündekinin paçasından tutarak ayağa kalkması.
döne Minder güreşlerinde her üçer dakikalık süre.
dönü Birinci gelecek güreşçiyi seçmek için, karşılaşmalarda, aynı kilodaki güreşçiler arasında, yenilenlerin elenmesini sağlamak üzere yapılan güreş dizisi.
dönü atlama 1. Karşılaşmalarda daha çok sayı kazanan bir güreşçi ya da takımın bir sonraki karşılaşmaya girme hakkını kazanması. 2. Ad çekmelerde tek kalan güreşçinin bir sonraki dönüye güreşmeden geçmesi.
dördüncü ağırlık 62 kiloda yapılan güreşler.
duvar çalışması Duvardan boy uzunluğu oranında uzakta durup duvarı itmekle yapılan çalışma.
düzenleme Güreş karşılaşmalarını düzenleyip yapılmalarını sağlama.
düzenleme kurulu Güreş karşılaşmalarıyle ilgili işleri düzenleyen kurul.
düzenlemeci Güreş karşılaşmalarını düzenleyen ve ilgili işleri yöneten kişi.
edilgen güreş İsteksiz ve çekingen yapılan güreş.
eğik güreş Karşı güreşçiye oyun vermemek için öne doğru eğilerek yapılan güreş.
eleme 1. Bir üst dönüye katılacak olanları seçmek için yapılan ayıklama. 2. Resmî bir karşılaşmaya katılabilecekleri seçmek amacıyla düzenlenen karşılaşma.
elenme Güreş karşılaşmalarında 6 kötü sayı alarak karşılaşma dışı kalma. Güreşçi, karşı güreşçileri sürekli olarak yeniyorsa 6 ya da 6’dan çok kötü sayısı olsa da karşılaşmaları sürdürür.
ellek Oyundan oyuna geçen, girgin ve çevik güreşçi.
ense bağlama Yağlı güreşte her iki güreşçinin birbirlerinin ensesinden tutup yapılacak oyunu beklemeleri.
er değişen Güreş sırasında soluğu, yürek atışı hızlanan, tansiyonu hızla yükselen (güreşçi).
eşitlikte sayı Eşitlikte her iki güreşçiye 2 kötü sayı verilmesi.
eşleme göstergesi Uluslararası karşılaşmalarda aynı ağırlıktaki güreşçi adlarının bir torba içine konup ad çekimiyle çıkan ilk adın öteki adlarla eşlendirilmesi sonucunda oluşan gösterge.
eşlenme Güreşmek için alana çıkan güreşçilerden, kimin kimle güreşeceğinin cazgır tarafından belirtilmesi ve birbiriyle güreşeceklerin el ele tutturulması.
eşli alıştırma Bir güreşçinin, güreş karşılaşmalarına iyi hazırlanabilmesi için başka bir güreşçiyle yaptığı alıştırma.
etken güreş Güreşçilerin bir sonuç almak amacıyla yaptıkları güreş.
ezilme Çok güçlü bir güreşçi karşısında güçsüz kalıp bir daha güreşemeyecek duruma gelme.
ezme Karşısındakini uzun süre güreşemez duruma sokma.
f.i.l.a. bk. Uluslararası Birleşik Kurul.
f.i.l.a. sağlık kurulu Uluslararası karşılaşmalarda sağlık denetimini yapan kurul.
f.i.l.a. tartı delegesi Tartı kurulunda F.İ.L.A. adına belge denetimi yapan kişi.
f.i.m.s. bk. Uluslararası Spor Hekimleri Birliği.
federe olmak Güreş sporu ile uğraşacağı resmî örgütlerce belgelenen ve kütüğe geçirilen kurum durumuna gelmek.
fil sofrası Genellikle ağırlığı yüksek olması gereken güreşçiler için uygulanan sınırsız beslenme.
fin hamamı Güreşçinin fazla ağırlığını atmada kullanılan bir tür hamam.
geç değişen Güreş sırasında soluğu ve yürek atışı yavaş yavaş hızlanan, tansiyonu yavaş yükselen (güreşçi).
geçerli oyun Güreş sırasında uygulanan sayı getirici oyun.
geçici haktan yoksunluk Güreşçi ya da yöneticinin suçuna göre ödek kurulunca verilen süreli ödek.
geliştirmen Güreşçiyi soluklu, dayanıklı kılmak ve onun gücünü artırmak için yapılacak işleri hazırlık döneminde öğreten kişi.
gençler arası yarışma Ulusların 15-20 yaş arasındaki güreşçileri için düzenlenen oyunlar.
gıcırı bükme Çok güçlü olan güreşçinin karşısındakini çapraza alıp sürmeden olduğu yerde yenmesi.
gong Güreş karşılaşmasının başlama ve bitim sürelerini belirlemek için kullanılan, üzerine tokmakla vurulunca uzun ve çınlayıcı ses veren maden tepsi biçiminde bir araç.
göbeği yıldız görme Karakucak ve yağlı güreşte kucağa alınan güreşçinin göbeğinin göğe bakar duruma getirilmesi bu duruma getirilen güreşçi yenik sayılır.
göğüs çaprazı Göğüsten girilerek yapılan çapraz.
göğüs çaprazında savunma Çapraza giren karşı güreşçiyi çene altından avuçla itip gövde ağırlığını geriye ve aşağıya yükletme.
göğüslemek El ve ayak çalışırken göğüsle itmek.
gömlek Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçiler arasındaki teknik, güç ve ağırlık farkını belirten ölçü.
gösteri Karakucakta cazgır tarafından alana salınan güreşçilerin ellerini oyluklarına, sırtlarına ve karşılıklı durup birbirlerinin avuç içlerine vurarak düzenli hareketler yapmaları.
göz silme Yağlı güreşte oyuna ara verip göze kaçan yağı silme.
güç katımı yoklaması Gerektiğinde, güreşçilerin yasak ilaç kullanıp kullanmadıklarının denetimi.
gülle kaldırma Boyun kaslarını güçlendirmek için köprü durumundayken halter çalışması yapma.
güreş Belli kurallar içinde, güç kullanıp oyun uygulayarak iki kişinin birbirini yenik duruma getirmeye uğraşması.
güreş bırakma Karşı güreşçi adına güreşten vazgeçme.
güreş birliği Güreş kulüplerinin ve güreşçilerin bağlı bulundukları birlik. (Güreş karşılaşmalarının düzenlenmesi ve yönetimi bu birliğin işidir.)
güreş donu Yağlı güreşte belden baldıra değin uzanan deri giysi.
güreş federasyonu bk. Güreş Birliği.
güreş kovalama Güreş karşılaşmalarını gözetleyip birbiri ardından güreş karşılaşmasına katılma.
güreş tutmak Güreşmek, bk. güreş.
güreşçi Güreş sporuyle uğraşan kişi.
harmanlatma Üstteki güreşçinin alttakinin ayaklarını yerden kesip aşıracağı zaman, alttakinin elleri üzerinde ileriye doğru adımlar gibi kaçması.
haydalama Yağlı güreşte ve karakucakta saldırıya geçecek güreşçinin karşısındakini uyanık bulunmağa çağıran övücü sözlerle bağırması.
hazırlık süresi Karşılaşmalardan önce yapılacak çalışmaları kapsayan süre.
hazne Güreş donunun apışarası bölümü.
hırpalama Güreş süresince karşısındakini yorma, ezme.
hız çalışması Gövdeyi hızlı güreşe uydurmak için yapılacak türlü beden eğitimi çalışmaları.
hızlı güreş Oyunların ardarda ve çabuk uygulandığı güreş.
ısınma Güreşten önce yapılan gövde eylemleri.
iç kazık Eli karşı güreşçinin güreş donunun içine, göbek yönünden derince sokma.
iç kazıkta bacak kapma Bir elle iç kazık vurduktan sonra öteki elle karşısındakinin bacağını iç yanından kavrayıp havalandırma.
iç tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine içten ayakla vurma.
ikinci ağırlık 52 kiloda yapılan güreşler.
itişme Karşılaşmayı güreş biçiminden çıkarıp, süre doldurmak için oyalanma.
kaçak güreşme Karşılaşmalarda, güçlü güreşçi karşısında yapılan çekingen davranış.
kafadan tutma Kafa üzerinde uygulanacak oyunlarda ancak tek el kullanma zorunluğu.
kafakol Karşı güreşçinin bir kolunu koltuk altında sıkıştırdıktan sonra öteki kolu ensesi üzerinden aşırıp, sıkıştırılan kolun koltuk altından tutma ve vücudunu kalça üzerine alarak ayaklarını yerden kestikten sonra diz çöküp sırtının üstüne yere vurma.
kapaklanma Elense çekilişinde yüz üstü düşme.
kapan Tek ya da çift kolu karşısındakinin koltuğu altından geçirip ensesine bastırmak yoluna dayanan bir oyun. bk. tek kapan, çift kapan.
kapanış töreni Uluslararası karşılaşmalarda oyunların bitiminde yapılan tören.
kapışma Hırsla güreşe girme.
kara zelve Yağlı güreşte karşısındakinin başını koltuk altına sıkıştırıp, güreş donunun arka kasnağından tuttuktan sonra iç sarma vurularak yapılan oyun.
karakucak Pırpıt adı verilen özel bir giysi ile yapılan, kimi bölgelerde az çok değişiklikler gösteren, kökeni Orta Asya’ya değin uzanan, en eski geleneksel serbest biçimdeki Türk güreşi.
karıştırmaca Karşısındakini şaşırtma ereğiyle belirsiz oyunlar uygulama.
karşılaşmacı Güreşe çıkan iki kişiden her biri.
kasnak Güreş donunun bele gelen bölümü.
katır yuları Başı boyunduruk gibi alıp elleri çene altında kilitleme.
kavak dikmek Yerdeki güreşçiyi başı üzerine dikmek.
kazık Yağlı güreşte, yerde güreşirken, üstteki güreşçinin bir elini alttaki güreşçinin güreş donunun içine sokup yumruk yaparak, o güreşçinin hareket etmesine engel olma.
kazık çıkarma Minderdışı güreşlerde, daha önce yenildiği güreşçiyi yenme.
kazıklama Yağlı güreşte karşısındakinin güreş donunun içine el sokma.
kazkanadı Karşı oyuncunun kolları altından kol geçirip elleri sırtta kenetleme.
kazkanadında çengel Kazkanadına alınan güreşçiyi gerisingeri sürerken çengelleme.
kazkanadından sıyrılma Kolları tüm olarak arkaya, omuzları da geriye yatırarak karşı güreşçinin kilidinden kurtulma.
kazkanadını sökme Birbirinden ayrı ve gergin durumdaki elleri, önde birleştirmek için, yukarıdan aşağıya kuvvetle indirerek karşı güreşçinin sırttaki kilidini sökme.
kelebek-pul damgası Uluslararası karşılaşmalarda güreşçilerin oyun belgesinde aranan F. İ. L. A. nın yıllık vizesi.
kelepçe Karşı güreşçiyi el ve ayak bileklerinden kavrayan pençe.
kepçe Karşı güreşçinin bacağını türlü biçimlerde dizinin üstünden kavrayıp çekerek açık düşürme.
kılçık Alttaki güreşçinin, kıçını havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup ön ya da yan tarafına aşırıp atması.
kıran kırana 1. Yağlı güreşte ve karakucakta ilk seçmelerden sonra yenenler arasında yapılan karşılaşmalar. 2. Çok sert, çok çetin (güreş).
kırkpınar güreşleri Eskiden Edirne-Ortaköy yolu üzerinde, Edirne’ye 17 km. uzaklıkta olan Kırpınar panayırında, bugün ise (Balkan savaşından sonra Kırkpınar’ın Yunanistan’da kalması üzerine) Edirne’nin Sarayiçi’nde hıdrellez gününden iki gün önce başlayıp hıdrellez günü sonu
kıyasıya güreş Karşıdakinin canını yakarcasına yapılan sert güreş.
kızışma Güreşte hızlanma, girişme, saldırma.
kol bağı Hakemlerin iki kolunda, oylarını belirleyecek, renkli imler.
kol çalma Karşı güreşçinin eli ensede iken bu kolun dirseğinin üstünden tutup yukarıya doğru iterek arkaya geçme.
kol çekmede savunma Kolu çekilmek istenen güreşçinin ayaklarını açıp geriye yaslanarak yaptığı oyun.
kol kapma Karşı güreşçinin bir kolunu omuza, koltuk altına almak ya da o güreşçinin koltuğunun altından tutup bileğini koltuğunun altına sıkıştırmak yoluyla gövdesinin aitına girip aşırma.
köpek kuyruğu Alttaki güreşçi sarmadan üste dönerken, çene, alın ya da gırtlağından elle çekip sırtını yere getirmeye çalışma.
köprü Omuzları yere değdirmemek için ayakları ve alnı yere dayayıp beli yukarı kaldırarak alınan durum.
köprüde çalışma Köprüye gelip gövdeyi başa doğru yavaş yavaş itip çekmekle yapılan çalışma.
köstek vurmak Karşı güreşçinin bir ya da iki ayağını iki elle sımsıkı tutmak.
köstekten sıyrılma Bir elle köstekleyenin başına basarken ayaklan birer birer köstekten kurtarmaya çalışma.
kötü sayı Bir güreşçinin karşılaşmalarda aldığı olumsuz sayı.
kötü sayı doldurma Uluslararası karşılaşmalarda güreşçinin 6 kötü sayı alarak elenmesi.
kurt kapanı Alttaki güreşçiye çift sarma vurulduktan sonra her iki yanına kapan takarak ağırlığı bel üzerine verme.
kuzu sofrası Ağırlığı fazla güreşçinin ağırlığını indirmek için besininde yapılan kurallı sınırlama.
küçük orta Yağlı güreşte ve karakucakta deste ile büyük orta arasındaki boy.
künde Ayakta, diz üstünde ya da oturur durumdayken alttaki güreşçiyi belinden, tek bacağından ya da güreş donunun şakından tutarak başının üzerinden aşırıp atma.
kündede savunma Kündeye alınan güreşçinin, ileriye fırlamak, bacak arasına bacak uzatmak, topuk ellemek, yere oturmak ya da karşısındakinin kol ve bacaklarını bağlayıp künde yapanı kündeye almak gibi oyunlarla karşı koyması ya da kündeye alana engel olması.
kündede topuk çekme Kündedeki güreşçinin, karşısındakinin ayağını yakalayıp, topuğundan çekerek altına alması.
kütük yuvarlaması Yerdeki güreşçinin göbeği ile ayağını tutup sırt üstü çevirme.
minder Güreş karşılaşmalarında kullanılan, en az 10 cm. kalınlığında, plastik, kauçuk ya da benzeri bir nesneden yapılmış, bir örtüyle örtülmüş, üstüne 9 m. çapında bir çember çizilmiş olan ve çaprazlama köşeleri kırmızı ve mavi renklerle belirlenmiş yaygı.
minder dışı Güreş minderinin üzerine çizilmiş ve içerisinde güreşilmesi gereken 9 m. çapındaki beyaz çemberin dışında kalan bölüm.
minder yönetmeni Orta ve yan hakemlerinin çalışmalarını, verilen kararların doğruluğunu gözetleyen ve yönetmeliklere aykırı karar verildiği zaman düzelten yönetici.
minderden kaçma Zor karşısında bilerek minder dışına çıkma.
omuzdan atma Karşısındakini çapraza aldıktan sonra köprüye gelerek omuz başından aşırma.
omuzdan kol kapma Karşı güreşçinin bir kolu dirsek üstünden tutulduktan sonra, sırt göğsüne gelecek biçimde alınan kolun koltuğu altına girip ayaklarını yerden kesmek yoluyla omuzdan aşırıp yere vurma.
onuncu ağırlık 100 kilonun üstündeki kiloda yapılan güreşler.
orta Yağlı güreşlerde ve karakucakta deste ile başaltı boyları arasındaki boy. (Küçük orta ve büyük orta diye iki bölüme ayrılmıştır.)
oturak kündesi Yerde kıç üstünde oturarak yapılan künde.
oturuşta kapan Karşı oyuncuyu oturağına çökertip arkadan ensesine takılan kapan.
oynama belgesi Bir güreşçinin resmî karşılaşmalara katılabilmesi için Güreş Birliğince kendisine verilen izin belgesi.
oynaşma Karakucak ve yağlı güreşde gösteri niteliğindeki güreş.
oyun Güreşçinin alıştırmalar sonunda kazandığı bedensel güç ve teknik yeteneklerini kapsayan, karşı güreşçiyi yenmek için uyguladığı, kuralları belli eylem.
oyun almak Karşı güreşçi üzerinde bir oyunu uygulamaya geçmek.
oyun bağlama Bir oyunu uygulayıp, sonuca vardırmadan bekleme.
oyun bıraktırım Güreşçilerin kusurlu oyun uygulamasında oyunun hakemce durdurulması.
oyun bozma Karşı güreşçinin uyguladığı oyunlarla zor duruma düşen güreşçinin güç ve ustalık ile bu durumdan kurtulması.
oyundan oyuna geçme Uygulanan oyun, karşı oyunla ya da güç zoruyle bozulunca başka oyunlar yapma.
ödül Güreştiği boyun birinciliğini kazanan güreşçiye verilen para, canlı hayvan ya da kumaş gibi değerli şeyler.
önuyarı Bir yanlıştan ötürü hakemce yapılan hatırlatma.
paça Güreş donunun baldıra gelen ve paça bağı ile büzülen en alt ucu.
paça bağı Güreş donunun paçasını büzmek, dona parmağın girmesine engel olmak için kullanılan ip ya da sırım.
paça kapma Yağlı güreşte, dalış yaparak paça ile baldır arasından parmakları içeri geçirme.
paça kasnak Bir el ile karşı güreşçinin ön kasnağından, öteki el ile bir paçasından tutarak dikip yenme.
paça ucu Güreş donu paçasının en son bölümü.
paçaya asılma Paçayı kaptıktan sonra parmaklarla paçayı tutup çekme.
parsa Yağlı güreşlerde karşılaşmaların bitiminde pehlivanların seyircilerden bağış yollu topladıkları para.
patı çakma Yağlı güreşte karşı güreşçiyi yenenin, hakemlerin bulunduğu yöne dönerek ve dizini havaya kaldırarak elini dizine vurup başına götürmesi.
pes etme Karşısındakinin üstünlüğüne inanarak güreşi bırakma.
peşrev Yağlı güreşlerin başlangıcında elleri bacaklara vurarak yapılan gösteri.
pırpıt Karakucakta giyilen, kıldan yapılmış giysi.
saç yoklaması Güreşçilerin saçı içinde kesici, batıcı bir nesne bulunup bulunmadığının ve yağlı olup olmadığının hakemce denetimi.
sakıngan güreş Karşı güreşçiyi kollayarak yapılan güreş.
saldırı Karşı güreşçinin üstüne üstüne yüklenme.
sallı güreşçi Gövdesi iri güreşçi.
sarma Üstteki güreşçinin, bir bacağını alttaki güreşçinin karnı altından bacakları arasına sokarak ayağını alttakinin baldırı üzerine koyup, ağırlığını onun beli üzerine yükledikten sonra alttakini dış tarafa doğru yayarak çevirme işlemi.
sarmadan dönme Sarmayı vuran güreşçi yayma eylemine geçtiği anda, alttaki güreşçinin sarmaya alınmış bacağı üzerinde dönerek sarmayı bozmadan üste çıkması.
sayı çizelgesi Karşılaşma sırasında güreşçilerin kazandıkları puanları gösteren liste.
sayı toplama Karşı güreşçiye uygulanan türlü oyunlarla sayı kazanma.
sekizinci ağırlık 90 kiloda yapılan güreşler.
serbest güreş Tehlikeli olabilecek kimi oyunların dışında vücudun her yanına oyun uygulanabilen bir güreş türü.
sınama Karşılaşma sırasında güreşçilerin birbirinin güçleri ve oyunları konusunda yaptıkları karşılıklı deneyici girişimler.
sırt kaslarını ısıtma Güreşe başlamadan, öne eğilip kalkmak suretiyle sırt kaslarını çalıştırma.
sıvazlama Yağlı güreşte ve karakucakta yenilen güreşçinin kendisini yenen güreşçiyi belinden tutup kaldırması ya da onun belinden göğsüne doğru elini gezdirmesi.
sıyrılma Karşısındakinin uyguladığı oyundan sıyrılarak kurtulma.
silkme Alttaki güreşçinin kendisine uygulanmış olan oyunu güç ve karşı oyunla bozarak üstündeki güreşçiyi sırtından atması.
soluk açma Karşılaşma başlamadan önce yapılan alıştırmalarla solunumu güçlendirme.
süre bitimi Güreşte karşılaşma süresinin sona ermesi.
sürme Çapraza alınan güreşçiyi çelme takılacak duruma getirip düşürebilmek için gerisingeri götürme.
şak Güreş donu kasnağının tam göbek altına gelen bölümü.
taban basma Karşılaştığı güreşçiyi çaprazla sürerken bir ayağının tabanıyle onun ayağına basma.
takla Köprüye gelmiş güreşçinin dikeye kalkarak kurtulmaya çalışırken yaptığı hareket.
tartarak yenme Yağlı güreşte karşı güreşçinin ayaklarını yerden kesip kucakta üç adım taşıma ya da yarım çember dönüşü durumuna getirerek onu yenik saydırtma.
tartı Karşılaşmalardan önce yapılan ağırlık ölçümü.
tartı kurulu Güreşçilerin tartılarını, uluslararası karşılamalarda denetleyen kurul.
tartı kurulu yazmanı Tartı sırasında yazılı işlemleri yürüten kişi.
tartı süresi Karşılaşmaların ilk günü, güreşler başlamadan 4 saat önce başlayıp 1 saat süren, sonraki günlerde, ilk karşılaşmadan 1 saat önce başlayıp 30 dakika süren ve güreşçilerin tartıldığı zaman aralığı.
tartı yenileme Güreşçinin ağırlığının düzenlenebilmesi için, tüzüğün belirttiği süre içinde onun bir kezden çok tartılması işlemi.
tartıda bastırma Tartıya alan güreşçinin, karşı güreşçiyi tartıdan sıyrılmak için çöktüğü sırada, göğsünden geriye çekip bastırma işlemi.
tartıda çengel Tartıya alınan güreşçinin, kaldırılmaması için ayağı ile karşı güreşçinin ayağını dış taraftan çengellemesi.
tartma Güreşçiyi kucağa alıp ayağını yerden kesme.
tek çapraz Çapraza girildiğinde karşı güreşçinin bir kolunu da çaprazın içine alma.
tek dalma Karşı güreşçinin tek bacağını kapma.
tek dayak Güç durumdaki güreşçinin bir elle yere dayanması.
tek kapan Bir kolu, karşısındakinin koltuğu altından geçirdikten sonra eli ensesine dayayıp öteki elin de yardımıyla karşısındakinin başını mindere eğme ve onu başı üzerinde döndürerek çevirme.
tek kapanda savunma Kapan takılmak istenen kolun ileri uzatılması ve başın karşı güreşçinin pazısına dayatılmasıyle yapılan savunma.
tek koldan atma Karşı güreşçinin bir kolunu koltuk altında sıkıştırmak ve öteki kol ile de belinden sarılmak yoluyla ayaklarını yerden kesip köprüye gelerek atma.
tek sarma Tek ayakla vurulan sarma.
ter atma Güreşçinin fazla ağırlığını atmak için uygulanan bir yöntem.
ter yoklaması Güreşe başlamadan önce gövdenin terli ve kaygan olup olmadığının hakemce denetlenmesi.
ters atma Başı öne eğik olan karşı güreşçinin kafasıyle bir kolunun ters kavranması ile yapılan omuzdan atma.
ters kafakol Kafayı ve bir kolu kollar arasında sıkıştırdıktan sonra kalçayı ters taraftan çıkararak yapılan kafakol.
ters kalça vurma Burgudaki güreşçinin yukarıya doğru direnmesi durumunda, onun önüne atlayıp göğsüne yapılan çarpma ile köprüye getirme.
ters kazkanadı Ayakta, karşı güreşçinin arkasındayken kolları onun koltuk altlarından geçirip ensesinde kilitleme.
ters kepçe Yerdeki karşı güreşçinin yandan, karnı altına el atarak, ters yöndeki bacağını yakalayıp çevirme.
ters paça Karşı güreşçinin arkadaki paçasını kapma.
tetikte Karşısındakinin saldırısına karşı uyanık durma.
tırnak yoklaması Karşılaşma başlamadan hakemin, güreşçilerin kısa kesilmesi gereken tırnaklarını denetlemesi.
tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine hızla ayak vurma.
tilki kuyruğu Yağlı güreşte oturak kündesine geçen üstteki güreşçiye alttakinin elini geri uzatarak çenesinden ya da gırtlağından çekmesi.
tokuşma Tetikte ve dikkatli olan iki güreşçinin açık vermemek için eğik durup kafalarını birbirine dayaması.
toptan kafakol Karşı güreşçinin iki eli kendi ensesinde iken iki kolunu sıkıştırarak çekilen kafakol.
topuk elleme Ayaktayken dalıp karşı güreşçinin topuğunu yakalayıp çekme.
topuk kesme Künde aşırılırken karşı oyuncunun topuğunu yakalayıp yere düşürme.
tuş Oyun sırasında iki omzun aynı anda yere değmesiyle oluşan yenilgi.
tutuşma Güreşe başlama.
uçak oyunu Karşı güreşçinin koltuk altına girerek, bacağı arasından geçirilen elle bileğinden yakalayıp, omuz üzerinde yükseltme.
uçkur Güreş donunun bele bağlanmasını sağlayan kalınca fitilden ip.
uluslararası birleşik kurul Uluslararası güreşleri düzenleyen, yöneten kurul.
uluslararası spor hekimleri birliği Dünya spor sağlığı ile uğraşan kurul.
usta Yağlı güreşi ve karakucağı öğreten kişi.
üç ayak Minder güreşinde minder dışı olmayı gerektiren ve iki güreşçinin dört ayağından üç ayağının minderin dışında bulunması durumu.
üçüncü ağırlık 57 kiloda yapılan güreşler.
ünleme Güreşin türüne göre, cazgır ya da gong hakemince güreşçilere yapılan çağrı.
üst ağırlığına çıkma Güreşçinin bulunduğu ağırlıktan bir üst ağırlığa çıkması.
üste çıkma Alta düşmüşken karşıt oyunla karşı güreşçinin üstüne çıkma.
üsteleme Aynı oyunu daha bir ustalık ya da güç göstererek yineleme.
üstte kalma Alttaki güreşçinin alttan oyun yaparak üzerindekini yenik düşürürken kendisinin onun üzerinde kalması.
yağlanma Yağlı güreşlere başlarken gövdeye zeytinyağı sürme.
yağlı güreş Gövdeye zeytinyağı sürülerek yapılan geleneksel Türk güreşi.
yan kazık Güreş donunun yanından yapılan el sokma.
yan kılçık Alttaki güreşçinin kıçını havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup, yan tarafına aşırıp atması.
yanbaş Tek ya da çift çapraza alınarak gerisingeri sürülen güreşçinin, karşı güreşçinin kolları arasından sıyrılırken kolu ile o güreşçinin koltuğu altından iterek yan tarafına savurup yere atması.
yaralanmada durdurma Oyun sırasındaki yaralanmalarda yetkililerin alabilecekleri, beş dakikayı geçmeyen, oyun durdurma kararı.
yarı son Güreşlerde sondan bir önceki durum.
yarım takla Köprüye gelmiş güreşçinin tek ayak ve baş ekseni çevresinde çember yaparak köprüden kurtulmaya çalışması.
yaya alma Karşısındakinin arkasına geçerek ellerini onun göğsünde ya da karnında kilitleme.
yayda duruş Yaya alınan kimsenin kendisine daha başka yenici oyunlar uygulanmasını önlemek için ayaklarını birbirinden uzak tutup eğilerek kendi ayak bileklerinden sımsıkı tutması.
yaydan dönme Yaya alınanın, kolunu uzatıp yaya alanın iç kasnağından tutarak o tarafa dönüp öbür elle karşı güreşçinin dış kasnağından yakalayarak ya da kepçeleyerek onun üstüne dönmesi.
yaydan kurtulma Bir eli yaya alanın kolları arasına sokarak ön kasnağından tutup ya da koltuk altına sokup ayağa kalkma.
yaydan sarmaya Karşı güreşçiyi yaya alıp yerden biraz kaldırdıktan sonra ayakla sarma takma.
yaydan sıyrılma Kendisini yüzükoyun yere attıktan sonra değişik ve aldatıcı hareketler yaparak karşısındakinin kollarından sıyrılma.
yayma Sarmayı vuranın, ağırlığını alttaki güreşçinin beli üzerine verip önce kıçı sonra göğsü üzerine yüklenerek onu yere sermesi.
yedinci ağırlık 82 kiloda yapılan güreşler.
yenen Karşılaşmalarda kazanan güreşçi.
yengi Yapılan güreş türünün kurallarına göre yenme durumu.
yenik Karşılaşmalarda yenilen güreşçi.
yenilgi Yapılan güreş türünün kurallarına göre yenilme durumu.
yerde başlatma Minder dışına çıkmış güreşçilerin durumuna göre güreşi kuralına uygun bir biçimde yerduruşuna göre başlatma.
yerde künde karşılığı Alta düşüp kündeye gelmekte olan güreşçinin birden sıçrayarak karşısındaki güreşçinin üzerine bir ayağını atıp dönüşe geçmesi.
yerduruşu Altta bulunması gereken güreşçinin minder ortasında eller üstü alacağı durum.
yüklenme Oyunda, karşılaşılan güreşçinin üstüne üstüne gitme.
yüksek danışma kurulu Olağanüstü durumlarda ilgili örgütçe toplantıya çağrılıp kendisine danışılan kurul.

Boks terimleri sözlüğü

Boks Terimleri Sözlüğü

abanma İki yumrukoyuncusundan birinin karşılaşma sırasında yağısına yaslanması.
adçekme Aynı ağırlık sınıfında karşılaşacak yumrukoyuncularının eşleştirilmesi için ad ya da numara çekme işi.
adçekmeyi kazanmak bk. döngü atlama
alan yönetmeni Yumrukoyunu alanının disiplin ve düzeninden sorumlu olan kişi.
alttan vuruş Kolun dirsekten 90° kıvrılmış durumunda yağının midesine, daha çok çenesine aşağıdan yukarı doğru vurulan yumruk oyunun temel yumruklarından biri.
ansızın vurma Yakından birdenbire vurulan yumruk.
armuttop Yumrukoyuncusunun, yumrukoyunu çalışmalarında kullandığı içi havalı, dışı deri armut biçiminde top.
atak Yumrukoyuncusunun yağı karşısında yaptığı ileri hareket.
ayrıl Karşılaşma sırasında, yumrukoyuncularının birbirlerine kenetlenmeleri ve kendilerinden ayrılmamaları halinde orta hakemin verdiği komut. Bu durumda yumrukoyuncuları bir adım geriye açılırlar ve ancak ondan sonra vurabilirler.
başağırlık Yumrukoyununda 81 Kg. dan yukarı olan ağırlıklar.
başla Yumruklaşma oyununa başlatmak için orta hakemin verdiği komut.
bozmak Yumrukoyununda kurallara uymamak, kuralların dışına çıkmak.
ceza Yumrukoyunu kurallarına aykırı davrandığı için uyarma aldığı halde, bu tür davranışları sürdüren yumruk oyuncusuna verilen kötü not.
çalışma topu Yumrukoyunu çalışmalarında kullanılan içi dolu meşin top.
çalıştırıcı Yumrukoyuncusunu yetiştiren, karşılaşmasını yaptıran, ilk tedavisini yapan, çalıştıran, besinini düzenleyen, disiplinini sağlayan kişi.
çan Yumruk oyunu dönemlerinin başlangıç ve bitimini bildirmek için kullanılan uyarıcı.
çekilme Bir yumrukoyuncusunun herhangi bir nedenle karşılaşmayı bırakması, ya da köşesinde bulunan yardımcısının yumruklaşma alanına sünger, havlu atarak oyuncusu adına yenilgiyi kabul etmesi.
çelme Yağının yumruğunu bilekle, kolla, elle karşılayıp yönünden çevirmek.
çengel vuruş Kol dirsekten 90° kıvrılmış durumda yağıya vurulan yumruk oyunun ana yumruklarından biri.
çeyrek son Yarı sona kalacak dört takımı belli eden karşılaşmalar.
çıkarılmak Yumrukoyunu kurallarına aykırı vurduğu için ya da sporcuya yakışmayacak davranışından ötürü iki kez ceza almış yumrukoyuncusunun bu davranışlarını sürdürmesi halinde oyundan çıkarılması.
dişlik Karşılaşma sırasında yumrukoyuncularının dişlerini ve dudaklarını korumak için dişlerine geçirdikleri kauçuk koruyucu. Çoğu üst dişlere takılır alt dişlere takılanları da vardır. Takılması isteğe bağlıdır.
doktor sınaması Ağırlıkların ölçülmesinden önce bütün yumrukoyuncularının yetkili bir doktorca muayene edilmesi.
dönel karşılaşma İkiden çok takımın katıldığı karşılaşma.
döngü atlama Ad çekmede eşsiz kalmak, böylelikle birinci karşılaşmayı yapmadan sıra atlamak.
dur Yumrukoyununu durdurmak için verilen komut.
Dünya Amatör Boks Kurumu Dünyada amatör yumrukoyununu yöneten kurum.
düz vuruş Yumruğun dirsekler kıvrılmadan omuz kuvveti ile dolaysız olarak vurulması yumrukoyununun ana yumruklarından biri.
düzen verme Çalıştırıcının yumrukoyuncusuna karşılaşma sırasında nasıl hareket edeceğini öğretmesi.
düzenleyen Bir karşılaşmayı planlayan ve gereklerini yerine getiren kişi.
edilgin Atak yapmayıp yalnız karşıdan gelen hamleleri savuşturmaya çalışan (yumrukoyuncusu).
elenme Yenilen yumrukoyuncusunun yarışmalardan çıkarılması.
eşit İki yumrukoyuncusunun karşılaşma sonunda birbirine denk gelmesi halinde varılan sonuç.
gölge çalışması Yumrukoyuncusunun ya bir ayna önünde ya da karşısında başka bir yumrukoyuncusu bulunduğunu varsayarak yaptığı çalışma.
horozağırlık Yumrukoyununda 51 kg.dan 54 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
hoşgörü Bir yumrukoyuncusunun ağırlık sınıfındaki ağırlığının kabul edilecek kadar azlığı ya da çokluğu.
ikili çengel vuruş Birbiri ardından iki kez vurulan çengel vuruş.
irdeleme Baş hakemin görevli hakemleri toplayarak karşılaşmadan önce yumrukoyunu kurallarını hatırlatması, karşılaşmadan sonra da kuralların uygulanmasındaki iyi ve kötü yönleri belirtmesi.
kapalı alan Yumruklaşma alanının bulunduğu, karşılaşmaların ve çalışmaların yapıldığı kapalı yer.
karşı gelme Karşılaşma sonucunda verilen yargıyı ya da ileri sürülen bir öneriyi geçersiz saymak.
karşılama Yağının yumruğunu eldivenin içi ya da kolun herhangi bir kısmı ile durdurmak, karşılamak.
karşılaşma İki sporcunun ya da iki takımın karşılıklı olarak yenişmeye girişmesi.
karşılıklı düz vuruş Karşılaşan iki yumrukoyuncusunun aynı anda yaptıkları dolaysız vuruş.
kas tutulması Bir çalışma ya da karşılaşma sırasında kaslarda CO2 birikmesi sonucu kas sertliğinin meydana gelmesi.
kır yürüyüşü Soluğu açmak, direnmeyi çoğaltmak için giyinik olarak kırda yapılan yürüyüş.
kısa pantalon Yumrukoyunu için oyuncuların giydikleri, beli geniş lastikli, kemerli, boyu kalça kemiği ile diz kapağı ortasından daha kısa olmayan pantalon.
kısa vuruş Bileğin hareketi ile çok kısa vurulan yumruk.
koruma adımı Yumrukoyuncusunun sağa, sola, ileri, geri ayak hareketleri ile yumruktan kaçınması.
kum torbası Deri ya da kalın bezden yapılmış, içi talaş, kıtık, kauçuk, mısır gibi maddelerle doldurulmuş torba biçiminde bir çalışma gereci. Küçük ve büyük tipleri vardır.
minder Yumrukoyuncularının bel, sırt, boyun, karın hareketlerini yaptıkları 1×2 m. alanında 0.20 m. yüksekliğinde minder.
orta ağırlık 71 kg.dan 75. kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
orta hakem Yumruklaşma alanı içinde karşılaşmayı ana kurallara göre yöneten yetkili kişi.
sağlık yoklaması Yumrukoyuncularının sağlık, çalışma ve ağırlık durumlarının sık sık denetlenmesi.
sakınma Yumrukoyuncusunun korunmak için, ayaklarını oynatmadan eliyle, gövdesiyle sağa, sola, öne, arkaya yaptığı hareket.
savurarak vuruş Yumruğun döngü biçiminde savrularak vurulması.
serbest yürüyüş Yumruklaşma çalışmaları arasında serbest, ileri, geri dolaşma ya da yemeklerden sonra yapılan gezinti.
sınıflandırma Yumrukoyuncularının ağırlıklarına göre kümelere ayrılması.
sinekağırlık Yumrukoyununda 48 kg. dan 51 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
son Karşılaşmanın sonucunu belirtecek son yarışma.
sonuçsuz karşılaşma Çeşitli nedenler (ışıkların sönmesi, yumruklaşma alanının döğüşülemeyecek duruma gelmesi, havanın bozması, seyircilerin taşkınlığı) yüzünden yarıda kalan karşılaşma ve bu durumda verilecek karar.
tanıtma Karşılaşmadan önce yumrukoyuncularının milliyetinin, köşesinin, ağırlık sınıfının adı ve soyadı ile tanıtılması.
tartı Karşılaşmadan önce karşılaşmacıların ağırlıklarının ölçülmesi.
ters duruş Sağ ayak ilerde, sol ayak bir adım sol geride, sağ kol karaciğeri ve sağ çeneyi, sol kol kalbi, mideyi, ve sol çeneyi koruyacak şekilde duruş.
vuruş yeri Yumruk oyunu kurallarına göre, yağının vücudunda vurulmasına izin verilen bölgeler.
yağı Kendisiyle karşılaşılan yumrukoyuncusu.
yağışız yenen Yağısı olmadığı için döngü atlayan ya da yağısı herhangi bir nedenle karşılaşmaya çıkmayan (yumrukoyuncusu).
yan hakem Yumruklaşma alanı çevresinde bir masada oturan, karşılaşma sırasında sayıları, uyarmaları saptayan ve sonuç ile birlikte oy kâğıdına yazıp imza eden yetkili kişi.
yanılgı Yumrukoyunu kurallarına aykırı vuruş ya da davranış,
yardımcı Yumrukoyuncusunu karşılaşma için hazırlayan, yumruklaşma alanında getiren, karşılaşma başladıktan sonra alanın köşesinde duran, dönem aralarında ona yardım eden, oyuncusu kötü bir duruma düşerse alana havlu ya da sünger atarak oyuncu adına yenilgiyi kabul
yargıcılar kurulu Yumrukoyunu karşılaşmasını yöneten kurul bu kurulda orta hakem, yan hakemler, zaman hakemi, doktor ve yazman bulunur.
yarıağır ağırlık Yumrukoyununda 75 kg. dan 81 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
yarıorta ağırlık Yumrukoyununda 67 kg. dan 71 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
yarıortadan hafif ağırlık Yumrukoyununda 63 kg. dan 67 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
yarıson Sona kalacak iki takımı belli eden karşılaşmalar.
yeğni ağırlık Yumruk oyununda 57 kg. dan 60 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
yeğni sinekağırlık Yumrukoyununda 48 kg.a kadar olan ağırlıklar.
yeğniden üstün ağırlık Yumruk oyununda 60 kg. dan 63 kg.a kadar olan ağırlıklara verilen ad.
yenen Yarışmayı kazanan kişi, takım.
yenik Yarışmayı kaybeden kişi, takım.
yerde Bir yumrukoyuncusunun, yediği yumruk sonucu, ayaklarından başka vücudunun herhangi bir yeri ile yere değmesi, ayakta bitik duruma gelmesi, iplere asılı kalması, yumruklaşma alanı dışına çıkması ya da düşmesi hali.
yerde yenik Yumrukoyuncusunun yerde iken 10 saniye içinde kalkıp yeniden yumruklaşmaya başlayamadığı için yenik sayılması hali.
yetki belgesi Karşılaşmalara katılabilmek için yumrukoyuncusunun elinde bulundurması gereken belge.
yönetici Yumrukoyuncusunun bakımı, çalışma yerinin sağlanması, yapacağı karşılaşmaların planlanması gibi işlerle uğraşan kişi.
yumruk Elin sıkılmış ve yumulmuş hali.
yumruk eldiveni Yumrukoyuncularının karşılaşma ya da çalışmalarda ellerine giydikleri, 0,227 kg. ağırlığında, başparmak ayrı, dört parmak bitişik, bilek kısmı uzun fitil bağla bağlanan, içinde kıtık bulunan deri eldiven.
yumruklaşma alanı Yumrukoyununun yapıldığı, etrafı üç sıra iple çevrili, yerden yüksekliği 0.90-1,20 m., genişliği 4.90 ya da 6,10 m. olan dördül (kare) biçiminde yer.
yumruklaşma duruşu Yumrukoyuncularının yağı karşısında yumruklaşma için duruş şekli. Sol ayak bir adım ilerde, sağ ayak bir adım kadar geride ve sağda, sol kol çeneyi, sağ kol karaciğeri, mideyi ve sağ çeneyi kollayacak şekilde, çene çekik, vücut hafif önde durmak.
yumrukoyuncusu Yumruklaşma sporunu yapan kişi
yumrukoyunu Yumrukoyuncularının belli kurallara göre karşılaşması.
yumruktopu Yumrukoyuncularının düzgün ve çabuk yumruk yurabilmeleri için çalıştıkları, uzunluğu yumrukoyuncusunun boyuna göre ayarlanabilen bir askıya asılı lastik top.
yumurtalık kalkanı Yumrukoyuncularının karşılaşma sırasında istemli ya da istemsiz vuruşlara karşı yumurtalıklarını korumak için taktıkları kauçuk, bakalit ya da plâstik koruyucu.
yürütme Yargıcılar kurulunun karşılaşma alanındaki yaptırma yetkisini uygulaması.
zaman hakemi Bir yumrukoyunu karşılaşmasında dönemlerin süresini ve dönemler arasındaki araları anölçer ile saptayıp çanı bildiren kişi.

Basketbol terimleri sözlüğü

Basketbol Terimleri Sözlüğü

adam adama savunma Her oyuncunun karşı takımdan belli bir oyuncuyu tutarak, sayı yapabilme gücünü engellemesi amacını güden bir savunma yöntemi.
adam değiştirme Oyun sırasında birtakımın oyuncu değiştirmesi.
akın bölgesi Bir takımın akın yaptığı çemberin altında, dip çizgisiyle orta çizgi arasında kalan alan.
alçak top sürme Topu, yerden az bir yükseklikte zıplatarak götürme.
aldatma Bir oyuncunun karşı takım oyuncusunu şaşırtmak ve kendi hareketini gizlemek için yaptığı değişik hareket.
ara işareti Hakem ya da bir çalıştırıcı tarafından ara almak için yapılan işarettir. Yere koşut olan sağ elin parmakları altına sol el işaret parmağının dikey olarak konulmasıyla gösterilir.
baskı Tutma görevi alınan karşı takım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasını engellemek amacı ile uygulanan yakın savunma türü.
baş üstünden iletme Bir oyuncunun topu yakınındaki takım arkadaşına başının üzerinden geçirerek aktarması.
başhakem Oyunu yöneten iki hakemden anlaşmazlık halinde kararda yetki üstünlüğü olanı.
başüstü atışı (çengel atışı) Sepete yan dönmüş durumda, dışta kalan gergin kolla uzanarak yapılan atış.
beşinci sapkı Kurallara göre, bir oyuncu, bütün bir oyun süresince ceza atışını gerektiren beş sapkı yapabilir. Beşinci sapkıyı yapan oyuncu oyun dışı olur. Beşinci sapkı, bir oyuncunun oyundan çıkmasını gerektiren durumdur.
bilerek sapkı Bir oyuncunun bile bile yaptığı kural dışı davranış. Sorumluluk derecesi bakımından bu biçimde davranışlar oyundan atılmayı gerektirecek niteliktedir.
bozgu Bir oyuncunun teknik bir sapkı yapmasından doğacak ceza.
bölge savunması Oyuncuların belirli bir bölge içinde, karşı takıma kurdukları savunma katı ve yaptıkları savunma hareketi.
çarpma tahtası Ucunda sepetin asılı bulunduğu tahta. Tahta ya da saydam, fakat kırılmaz bir maddeden yapılır. Yerden 2.75 metre yükseklikte olup uzunluğu 1.80, yüksekliği ise 1.20 metredir.
çift elle top aktarma Bir oyuncunun, topu, yakınındaki takım arkadaşına iki eliyle tutarak aktarması.
çifte sapkı Karşı takımlardan iki oyuncunun aynı anda ve karşılıklı olarak birbirlerine yaptıkları kural dışı hareketten doğan ceza.
dalış Topu elinde bulunduran oyuncunun karşı takım savunma katında gördüğü bir açıklıktan çembere doğru giriş yapması.
danışma arası bk. ara
dip çizgisi Oyun alanının çember yönüne rastlayan sınırını belli eden karşılıklı çizgiler.
dönüş Oyuncunun, bir ayağını yerden kesmeden yaptığı dönme hareketi.
dönüş ayağı Dönüş sırasında yerden kesilmeyen ayak.
el kesme Bir oyuncunun, karşı takımdan çembere atış yapanın elini tutarak kural dışı sayı yapmasını engellemesi.
eli bozuk Bir oyuncunun çembere yaptığı atışların düzgün gitmemesi durumu.
engelleme Karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma.
hava atışı Hakemin, karşılıklı takımdan iki oyuncunun arasında topu havaya atarak, duran oyunu yeniden başlatması.
hava atışını bozma Hava atışı sırasında, oyunculardan birinin, kural gereğince yapmaması gereken bir hareketi yapması. Bu durumda atışın yinelenmesi gerekir.
kapatma Elinde top olmayan bir oyuncunun ilerlemesine engel olma.
karşılıklı atış Karşılıklı sapkıdan doğan karşılıklı ceza atışı.
karşılıklı sapkı Karşılıklı takımlardan iki oyuncunun, aynı anda birbirlerine karşı yaptıkları kural dışı davranış.
kaydırma Savunmanın belirli bir anında, oyunun güç noktasını birden bire değiştirmek.
kişisel sapkı Bir oyuncunun, karşı takım oyuncusuna değmesi ile olan sapkı. Kural gereğince, bir oyuncu, karşı takım oyuncusunu tutamaz, itemez, yüklenemez, çelmeleyemez.
kural bozma Oyun kurallarına aykırı biçimde hareket etme ve cezayı gerektiren bir davranışta bulunma.
masa hakemleri Oyun sırasında, alan kenarındaki masada yazı kâğıdını yazan, oyunun süresini gösteren kronometreyi kullanan ve 30 saniyelik süreyi saptayan hakemlere verilen ad.
orta çentik Oyun alanını ortadan iki eşit bölgeye ayıran çizgi.
orta yuvarlak Alanın tam orta yerinde ve orta çentik’in üzerindeki, yarı çapı 1.80 metre olan yuvarlak. Bu yuvarlak, alanın tam göbeğini işaret eder.
otuz saniye Bir takımın, topu eline geçirdiği andan başlayarak sayı yapmaya girişmesine dek sınırlandırılmış süre. Bu süre içinde sonuç alamayan takım topu yitirmiş sayılır.
otuz saniye hakemi Otuz saniyelik süreyi tutmakla görevli hakem. Bu hakem masada özel bir saatin başında oturarak bu süreyi izler.
otuz saniye lambası Çarpma tahtasının üzerinde bulunan ve 30 saniyelik süreyi işaret eden renkli ampuller.
oyalama Topu elinde bulunduran takımın, zaman kazanmak için yaptığı oyalayıcı hareketler.
oyun saati Oyunun süresini saptayan ve görevli bir hakem tarafından işletilip durdurulan kronometreli özel saat.
ölü an Kuralların gerektirdiği anlarda ve durumlarda, hakemin işaretleriyle oyunun ve oyun saatinin durdurulması anı.
ölü top Kuralların gerektirdiği 7 durumda topun oyun dışında kalması.
örme Topu en yakınındaki arkadaşına aktaran oyuncunun, bu arkadaşı ile karşısındaki karşı takım savunma adamının arasından geçmesi ve davranışını birkaç kez yinelemesi.
perdeleme Bir oyuncunun, arkadaşının sayı yapmasını kolaylaştırmak amacı ile, bunu önlemek isteyen karşı takım oyuncusunun hareketini, ona dokunmadan kısıtlaması.
saat hakemi Oyun süresini saat ile saptamakla görevli hakem.
savunma bölgesi Bir takımın akın bölgesi dışında kalan alanı.
sayı göstergesi Oyunun oynandığı salonda bulunan ve masa hakemleri tarafından kullanılan elektrikli sayı göstergesi. Elektrikli sayılar oyunun sonucuna göre yönetilir.
sayı hakemi Oyun sırasında yapılan sayıları, atılan serbest atışları ve kişisel sapkıları yazı kâğıdına yazmakla görevli hakem.
sayı kâğıdı Basketbol oyununda, hakemin, oyuncuların isimlerini, yaptıkları sapkıları, attıkları sayıları yazdığı ve oyundan sonra hakemlerle takım kaptanlarına imzalattığı resmî kâğıt.
sayıya giden atış Bir oyuncu, sayıya gidecek atış yaparken karşı takım oyuncularından biri tarafından engellenirse, bu sayıya giden atış olarak kabul edilir ve hakemler tarafından sapkıyı yapan oyuncunun takımı zararına 2 serbest atış cezası verilir.
sepet Sepettopunda sayı yapılacak yer. Bu, 0,45 metre çapında demir bir çember olup altında bir ağ asılıdır. Çember ile ağ bir sepet biçimindedir. Sepettopu oyununu bulan Amerikalı Profesör James Naismith, oyunu, önce öğrencilerine kâğıt sepetleriyle oynattığın
sepete atış Bir oyuncunun sayı yapmak amacıyla topu sepete doğru atması.
sepettopu Beşer kişilik iki takımla oynanan bir oyundur. Her iki takımın amacı topu karşı takımın sepeti içine atmaktır.
sepettopu alanı Sepettopu oyununun oynandığı alan. Bu alan kapalı bir salonda olduğu gibi açık havada da bulunabilir. Dikdörtgen biçiminde, engelsiz sert bir yüzey olup çizgileri iç kenarlarından ölçüldüğünde, uzunluğu 26, genişliği ise 14 metredir.
serbest atış Bir oyuncunun, karşı takım oyuncusuna karşı, kural dışı davranışından ötürü takımı zararına verilen ceza atışı. Bu atış, kendisine kural dışı davranışta bulunulan oyuncu tarafından, karşı takımın sepetine doğru yapılır. Bu atış sırasında karşı takım oyunc
serbest atış bölgesi Serbest atış yapılırken oyuncuların duracakları yeri sınırlayan bölge.
serbest atış çizgisi Serbest atışın yapılacağı yeri gösteren 3.60 metrelik çizgi. Bu çizgi, dip çizgisine 5.80, sepete ise 4.60 metre uzaklıktadır. Atışı yapacak oyuncu bu çizginin üzerinde durmak zorundadır.
sınır çizgileri Oyun alanını sınırlayan 26 metre uzunluğundaki karşılıklı çizgiler. Oyun bu sınırların içinde oynanır. Sınır çizgileri, dip çizgileriyle oyun alanını dört yandan kuşatır.
sınırlı bölge Dip çizgileri, serbest atış çizgileri ve dip çizgilerinin orta noktalarına 3 metre uzaklıktan başlayıp, bu çizgilerle serbest atış çizgilerini birleştiren çizgilerin sınırladığı alan.
son beş dakika Oyunun son beş dakikası. Bu süre içinde yapılan sapkılar, ayrıksız olarak çift serbest atış ile cezalandırılacağından, oyunda özel bir önem taşır.
top Sepettopu oyununda, oyuncuların sayı yapmak için kullandıkları küre biçimindeki oyun aracı. Deri, sentetik bir nesne ya da lastik bir kılıf ile kaplı ve içi hava dolu bir lastik balon olup, çevresi en az 75 santim, ağırlığı ise en az 600, en çok 650 gramd
top açma (baskın) Karşı takımın akınını kestikten ya da sayı yitirmeden sonra, ele geçen topla, onların savunma düzeni almalarından önce ileri fırlayan bir oyuncu ile sayı yapma.
top oyunda Alan dışına çıkan topun, bir oyuncu elinden tekrar alana sokularak oyunun yeniden başlaması.
top sürme Bir oyuncunun, topu tek elle yerde zıplatarak, karşı takıma kaptırmadan yer değiştirmesi.
top taşıma Bir oyuncunun, elinde top olduğu halde, yerde zıplatmadan, bir adımdan fazla yürümesi. Bu kural dışı davranış olduğundan hakem oyunu durdurarak topu karşı takıma verir.
topla durma Karşı takımın çemberine doğru top sürerek ilerliyen oyuncunun birden duruvermesi.
topla giriş Bir oyuncunun, topla ilerlerken ya da dururken, savunan tarafın bıraktığı boşluklardan sepete doğru birden dalışı.
topsuz giriş Kendisinde top bulunmayan bir oyuncunun, pas alacak gibi bir aldatma ile karşı çembere doğru hızla koşması.
tutma Karşı takımın bir oyuncusunun kımıldamasına engel olacak şekilde, bedenle yapılan abanma hareketi.
tutulmuş top Karşı takımlardan iki oyuncunun, aynı anda topu sıkıca tutarak paylaşamamaları ve topun ikisinin elleri arasında kalışı. Bu durumda hakem bu iki oyuncu arasında hava atışı yapar.
tüm baskı (yakından savunma) Bir takımın, baskı yönetimini tüm alanda, ya da belli bir bölgede uygulayarak yakın ara ile yaptığı savunma.
uzak duruş Bir savunma oyuncusunun, tuttuğu karşı takım oyuncusunu, daha elverişli yerde bulunan birine pas vermesini engellemek için, uzaktan izlemesi.
uzanış Oyuncuların, çember altında topu kapmak için yaptıkları zıplama hareketi. Bu, özellikle çarpma tahtasına çarpıp geri gelen toplar için yapılır.
uzatma Elemeli oyunlarda, kazananı ve yeniği belli etmek gerektiğinden, olağan süresi eşit sayılarla biten bir oyunun, onar dakikalık iki bölüm halinde uzatılması.
üç saniye Akın yapan takımın oyuncuları, karşı takımın serbest atış bölgesi içinde üç saniyeden çok hareketsiz duramazlar. Bu üç saniyelik süreyi belli eden kural, bu adla anılır.
verkaç (vergit) Bir oyuncunun topu takım arkadaşına aktardıktan sonra, ondan yine geri alması için daha elverişli bir yere topsuz giriş yapması.
yardımcı hakem Alandaki iki hakemden, başhakeme yardımcı olanı. Onun verdiği kararlar da kesindir. Ancak iki hakem arasında bir anlaşmazlık olduğunda, başhakemin kararına bakılır.
yedekler Oynayan oyuncuların dışında kalan oyuncular.
zıplatarak aktarma Topun, savunma oyuncusuna kaptırılmadan zıplatılarak takım arkadaşına aktarılması.
zıplayarak atış Bir oyuncunun zıplayarak topu sepete doğru atışı.

Yargılama terimleri sözlüğü

Yargılama terimleri sözlüğü (Yargı terimleri)

açık bildirme Duruşma sonunda yargıcın, karşıt yanlara yargıyı açık olarak ve yüzlerine karşı bildirmesi.
açık deniz Her ülkenin, deniz kıyısına belli bir uzaklıktan geçen ve böylece belirtilen (kara sularının) sınırından ötede kalan deniz.
açık duruşma Yasada gösterilen nedenler dışında herkese açık olarak yapılan yargılama.
açık saçık yayın Erteme (edebe) aykırı biçimde yazı, gazete, dergi, resim, fotoğraf, sinema ve benzeri araçlarla kamuya yapılmış açık saçık yayın.
açık yargılama Duruşmaların, belirli durumlar dışında herkese açık olması.
açıklattırma Duruşma sırasında tanık ya da bilirkişilerden, belli bir konuyu aydınlatmalarını isteme.
açıklık Türk yargılıklarında, kimi ayrılıklar dışında, duruşmanın herkese açık olması.
açıklık ilkesi Kamu görevi yapan kimi kurumların gördükleri işlerin ve özellikle görüşmelerin herkese açık bulundurulması ilkesi.
adam öldürme Bir kimsenin yaşantısına son verme.
adamla getirtme Yöntemine göre duruşmaya çağrılan tanığın, uygun bir özüre dayanmaksızın gelmemesi durumunda, kolluk gücü ile ve zorla getirilmesi.
ağır ceza işleri Ölüm ve ağır kapatım ya da beş yıldan yukarı kapatım cezası uygulanmasını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar ve işlemler.
ağır kapatım Cezalıya, kapatımevinde kapatım yoluyla ya da öbür kapatım cezalarından ayrı biçimde cezasını çektirme.
ağır para cezası Cezalının, (10) liradan (25.000) liraya dek devlet kesesine ödeyeceği para cezası.
ağır suç Bilerek ve kötü bir amaçla işlenen ve kişilerin ya da toplumun türesini doğrudan doğruya bozmaları nedeniyle, cezaları ağır olarak gösterilen suçlar.
ağır suç atma Bir kimsenin, suçsuz olduğunu bildiği başka bir kişiye ağır suç yüklemesi.
ağır suç uydurma Bir kimsenin işlenmediğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmakla görevli olan bir yetkili kata, işlenmiş gibi bildirmesi ya da işlenmeyen bir suçun izlerini kovuşturmaya başlanabilecek aşamada uydurması.
ağır suça girişme Bir kişinin, işlemeyi amaç edindiği bir ağır suçu işlemeye başlayıp da onu tamamlamak için gerekli bulunan yürütme davranışlarını, elinde olmayan engeller dolayısıyle tamamlayamaması ya da yürütme davranışlarını tamamladığı halde ağır suçun kimi engeller
ağır suçlara ilişkin davalar Ölüm, ağır kapatım ve beş yıldan çok kapatım cezalarını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar.
akıl hastalığı İyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi birbirinden ayırabilme, ayırt edebilme yeteneğinden yoksun olma.
aklanma Sanığın yargılama sonunda, kendisinin üstüne atılan suçu işlemediği, sanığın başka bir kimse olduğu, eylemin yasaya göre suç sayılmadığı anlaşılması.
anatüzük Tüzel kişilerin bir yandan yeterlik yetkilerini, bir yandan da kuruluş amaçlarına göre gelir kaynaklarını ve kuruluşunun konularını belirten yönergeler ve ilkeler.
andiçirme Tanığın, bilirkişinin belli bir konuya ilişkin bildirilerinin doğruluğunu sağlamak amacıyla kutsal duygulara dayatılan işlem.
andiçme Bir kimsenin söylediği sözlerin doğruluğunu ve gerçeğe uygunluğunu inandırması için yasada gösterilen sözleri olduğu gibi söylemesi ve istenilen davranışta bulunması.
andiçmeden kaçınma Yetkili yargılıkta kendisinden andiçmesi istenen kimsenin, andiçmekten kaçınması.
anlatma Verilmiş olan bir karar ya da yargıyı, yargıç ya da yargılık başkanınca, iki yana sözlü olarak bildirme.
ant Bir işi ne olursa olsun yapmak için kendi kendine söz verme.
ara Kimi nedenlerle duruşmanın bir süre bırakılması ile yeniden başlaması arasında kalan zaman.
ara kararı Duruşma sırasında, iki yanın dinlenmesinden sonra verilen karar.
arama Bir suçun kanıtlarını elde edebilmek için ilgili insanların barındığı yerlerde yapılan arama.
arama kararı Bir konutta ya da iş yerinde arama yapılması için verilen ön karar.
aşağılama ve sövme Toplu ya da dağınık birkaç kişi ile birleşerek bir kimsenin onur ve sosyal değerini başkaları yanında ya da yalnız olarak kırma.
aşama Yargılıkların görev bakımından ayrıldıkları basamakların her biri.
aşırtı Bir memurun görevi dolayısıyle kendisine devletçe verilmiş ve korumakla yükümlü olduğu para ve para değerindeki nesneleri, kendi kişisel işleri için harcaması.
ayırdetme gücü Yaşküçüklüğü, akılhastalığı, içki içme ve uyuşturucu nesneler alma gibi nedenler dışında bir kimsenin iyiyi kötüyü ayırt ederek ona göre davranması.
ayrışçı Çoğunlukla verilen karar ve yargılarda aykırı oy kullanan kişi.
ayrışçılık Çoğunlukla verilen karar ya da yargıya aykırı oy kullanma.
azınlık oyu Bir kurul ve toplu yargılıklarda verilen yargı ya da kararlarda, çoğunluk oylarının karşıtı olan oylar.
bağlantı Bir suçta, suçluluk ve kişisel sorumluluk yönünden varolan bağlantı.
bağlantılı Her biri bağımsız birer suç olmakla birlikte bir kimsenin birkaç suçtan sanık olması durumunda sanık aracılığı ile suçlar arasında ortaya çıkan ilgi, birkaç kimsenin tek bir suçtan sanık olmaları durumunda suç işleyenler arasında oluşan bağlantı.
bağlantılı suçlar Her biri tek başına bağımsız suç oldukları halde, aralarında bulunan bağlantı nedeniyle birbirine ilintili olan suçlar.
başçık Yasaların tüzük ve yönetmeliklerin alt alta yargılarını göstermek amacıyla ve numara sırasıyle dizilen cümlelerin adı.
başka bilirkişi Yargıcın yeterli görmediği bilirkişi raporu üzerine, yeniden seçilen bilirkişi.
başsavcı Yüksek Savcılar Kurulu ile birlikte bütün savcı ve savcı yardımcılarının üstü olup, suçların kovuşturulması, ceza davası açılması ve ceza davalarının yargılıklarda kesin yargı verilinceye dek izlenmesi ve cezaları yerine getirmekle görevli savcılık örgütü
başsavcılık 25/4/1962 gün ve 45 sayılı Yüksek Hakimler Kurulu Kanununa göre kurulmuş olan bir kuruluş.
beden cezası Doğrudan doğruya insan gövdesi üzerinde uygulanan ceza. (Başta ölüm cezası gelir. Kimi devletler yasalarından bu cezayı kaldırmışlardır).
bekçi Güneşin batmasından doğuşuna dek çalışan ve genel kolluk görevlilerine yardımcı, çarşı ve mahalle bekçileri yasasının 5. maddelerinde belirtilen durumlarda silah kullanabilen kişi.
bekleme süresi Yargının bildirilmesinden sonra, bu yargıya karşı bir hafta içinde yargıtaya başvurma süresi.
belediye kolluğu Belediye sınırları içinde, belediye yasa ve yönetmeliklerinin uygulanması, belediye suçlarının kovuşturulması işleriyle görevli özel bir kolluk.
belgelenmeye elverişli olma Kesin ya da saymaca kanıt olabilen ve karşı yanı bağlayıcı nitelikte bulunan ve yargıda kendisine dayanılan yazılı belgeleri elde edilebilme.
belgeler üzerine yargı Her iki yanın yazılı savlarına, savunmalarına ve dayandıkları belgelere göre, kendileri dinlenmeksizin verilen vargı ve yargı.
belirti Suçun, sanıkça işlendiği kanısını uyandıracak nitelikte olmakla birlikte, bağımsız biçimde ve kesin bir kanıt gücü olmayan ipucu.
biçimsel suç Tamamlanması, sonucunun doğmasına bağlı olmayan suç.
bildirme Bir kimsenin kendisine ya da başkasına karşı işlendiğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmaya yetkili olan yere bildirmesi.
bilimsel düşünce Uzmanlığa ve bilime dayanan düşünce.
bilirkişi Özel bilgi ve görgüsü dolayısıyle, soruşturma ya da duruşma sırasında ortaya çıkan, özel bilgi ve görgü ile çözümlenebilecek olay ve konularda, gerçeğin aydınlanması için yargıcın yararlandığı kişi.
birleştirim Birbirinden tamamen bağımsız olan suçları bir araya getirme.
birlikte dava Yasada belli edilen nedenlere ve kurallara dayanarak, birden çok kişilerce birlikte açılabilen dava.
birlikte yüklenci Birden çok kimsenin, parçalanacak durumda olan bir borcu, birlikte yüklenmeleri.
borcun yenilenmesi Eski borcu sona erdirerek yeni bir borç oluşturma.
borç İki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.
bozma İlk yargılıkta verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak, yeniden yargılama yapılıp düzeltilmesi için üst yargılıkça kaldırılması.
bozma nedenleri Ceza yargılama yöntemi yasasında, ilk yargılıkça verilen bir yargının yargıtayca bozulması için gösterilen nedenler.
bozmayı gerektiren yasa nedenleri bk. bozma nedenleri.
bölüm (orun) Bir kamu kurumunun tüm görevlerini parça parça yapan iş yerlerinin ayrı ayrı her birinin adı.
bölümce Bir yasa başçıklarının ayrı ayrı parçaları.
bulunmama (bulunmazlık) Soruşturma ve yargılamada hazır bulunması gerekli olan yanın, belirli günde bulunmaması durumu.
buyurucu kurallar Karşıt yanların istemleriyle değiştirilemeyen yasa kuralları.
cayma Bir kişinin görüş, karar ve düşüncesinden geri dönmesi.
ceza Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama.
ceza değerlemesi Sanığın kişisel durumuna, suçun işlenişindeki koşullara ve yasanın gösterdiği kurallara göre cezanın, yasada belirtilen en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında, yargıçça kestirilmesi yetkisi.
ceza genel kurulu Görev ve yetkileri Yargıtay kuruluşu yasasında gösterilen ve Yargıtay’daki ceza orunlarının hepsinin toplanmasıyle ortaya çıkan kurul.
ceza kesimi Ceza yasasında gösterilen kurallara ve duruşmada toplanan kanıtlara göre ağırlaştırıcı ve azaltıcı nedenler göz önünde bulundurularak yargıçça sanığın cezasının belirtilmesi.
ceza kovuşturması Suç işlediği sanılan bir kimsenin, üstüne atılan o suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için yapılan soruşturma, sorgu, tutuklama, salıverme ve benzeri işlemlerin tümü.
ceza kovuşturmasından vazgeçme Daha kesin bir yargı ile sonuçlanmamış kimi suçların ya da suçluların özel durumlarından dolayı ceza kovuşturmasını yapmama. (Genel ya da özel bağışlama (af) yasası yayınlanması, kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, yakınma dilekçesi verilmemesi, verilmişse
ceza ruhbilimi Suçu ve suç işlemenin gerçek nedenlerini ve bunları zorlayan sosyal ve kişisel kavramları bulmak amacıyla, sanıkların gövde ve ruh yapıları üzerinde incelemeler yaparak yararlı sonuçlar bulan bilim dalı.
ceza tutumu Suç ve suçlularla en iyi, etkili ve önemli bir biçimde savaşmayı olağan kılan yöntem, kural, araç ve önlemleri kapsayan siyasanın ve bu yoldaki davrranışların tümüne verilen ad.
ceza türesi Bir ülkede, uygulanan ceza kuralları ile ceza düzeninin ne yolda uygulanacağını gösteren kuralların tümü.
ceza uygulaması Bir kimsenin işlediği suçtan dolayı, kendisine ceza yasasında o suç için gösterilen cezanın olduğu gibi uygulanması.
ceza yargılama yöntemi Ceza türesinde suç olarak sayılan eylemler karşısında, kesin ve çıplak gerçeğin belirtilmesi için, devletçe düzenlenmiş bulunan kural ve yöntemlerin tümü.
ceza yargılığı Başkaca yetkili bir yargılık gösterilmemişse, genel ceza yasası yanında özel olarak ceza yargılarını gösteren yasalara göre, suçlulukları duruşma sonunda gerçekleşen kişilerin, cezalarını belirten yargı yeri.
ceza yasası Suç ve assuçları bunlara verilecek cezaları ve bu konudaki genel kuralları belirten yasa.
cezaevi Özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer.
cezaları toplama kuralı Birden çok suç işleyen bir kimsenin, her suçundan dolayı ayrı ayrı ceza giymesi durumunda, bu cezaların ne yolda toplanacağını gösteren kural.
cezaların saptanması Duruşma sonunda suçu işlediği kanıtlarıyle anlaşılan sanığa, olayın oluş biçimine, olayı doğuran koşullara göre, bu suçun ceza yasasındaki en az ve en çok sınırları arasında, yargıcın ölçüp biçerek belli bir ceza vermesi işlemi.
cezanın çektirimi Kesinleşmiş olan ceza yargılarının savcı yönünden gereğince uygulanması. (Ölüm cezasının yerine getirilmesinde ayrı bir yöntem vardır).
cezanın çektiriminde duraksama Bir ceza yargısında, kesin bir açıklık olmamasından ya da birden çok cezanın hesaplanmasından doğan duraksama.
cezanın değiştirilmesi Ceza yasasının bir başçığındaki en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında kestirilen cezanın değiştirilmesi.
cezanın düşmesi Ölüm, af (bağışlama), zaman aşımı gibi nedenlerle cezanın yerine getirilmemesi.
cezanın ertelenmesi Yasada belirtildiği biçimde, bir ceza çektiriminin belli koşullara ve sürelere bırakılması.
cezayı ağırlatıcı nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı artırıcı- nedenler.
cezayı azaltan nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı azaltıcı nedenler.
cezayı kaldıran nedenler Yasada gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama ve işlenen eylemin suç olmaktan çıkmasiyle işlenen bir suçun cezasını kaldıran nedenler.
cumhuriyet savcısı Adalet Bakanlığına bağlı, devlet adına suçları kovuşturmak ve ceza yargılarını yerine getirmekle görevli kimse.
cumhuriyet savcısının katılmasını isteme Kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, önceden C. Savcısına bir dilekçe ile başvurularak davaya katılmasını isteme.
çağrı Yargılama, duruşma, soruşturma ile ilgili bir işlem dolayısıyle, bir kişi ya da kişilerin yargıç ve savcı önüne gelmelerini isteme.
çağrı hakkı Kişisel davaya değgin yargılamada, davacı ve sanığın doğrudan doğruya tanık ve bilirkişi çağırma hakları.
çağrıya uymama Duruşmaya gelmeleri için yasada gösterilen yönteme göre çağrıldıkları halde, uygun sayılacak bir nedene dayanmadan sanık, bilirkişi ya da tanığın gelmemesi.
çekimser Oy vermesi gerekli olan bir kişinin, oyunu olumlu ya da olumsuz olarak kullanmaktan çekinmesi durumu.
çekince Savcının yasada yazılı yetkilerine dayanarak, tüze işlerinden dolayı kendilerinden bir işin yapılmasını istediği devlet görevlilerinin, işten kaçınmaları ve görevlilerin görevlerini yapmakta olumsuz davranmaları.
çekinme Bir görevin yapılmasından, bir hakkın kullanılmasından çekinme.
çekişmesiz yargı Kişinin yararlarını korumak ya da kişinin birbiriyle çelişme durumunda olmayan yararlarını düzenlemek için, yönetici nitelikte olan işler dolayısıyle, yargılıklara verilen önlem alma, işlem yapma, ve karar verme yetkisi.
çektirim Cezada kesinleşmiş bir yargının gereğini, amaca uygun olarak savcılıkça yürütme ve uygulama olayı.
çelişme Tanığın ya da sanığın, önceki anlatması ile sonraki anlatmasının birbirine uymaması.
çevre yargılık Bir yargılığa yetki, görev ve basamak yönünden eşit olan yakın yerdeki yargılık.
çoğunluk Toplu yargılıklardaki oylamada, kararların, yarıdan çok yargıçların katıldıkları görüşle verilmesi.
danışık Gerçek güceriye (iradeye) uygun olmayan bildiride bulunmak için birden çok kişilerin bir türe işleminde oybirliğine varmış olmaları.
danıştay Yönetsel uyuşmazlıkları ve davaları görüp çözümlemek, Bakanlar kurulunca gönderilen yasa tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını, ayrıcalık sözleşme ve koşullaşmalarını incelemek, Başbakanlıkça gönderilen her türlü işler hakkında düş
dava Yargılıklarca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar için, yasada gösterilen yöntemine göre açılan ve yapılacak yargılama sonucunda, yargıcın kararıyla yargıya bağlanan uyuşmazlıklara ilişkin istemler.
dava açılması zorunluğu ilkesi Ceza kovuşturması için yeter kanıtlar ve olaylar bulunduğunda, C. Savcısının kamu davası açma yükümü.
dava açma Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilekçe ile yargılığa başvurma.
dava açmada özerklik Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, ilgilinin başvurmasıyle başlayan suçun kovuşturulması için, kamu yararı gözetilerek C. Savcısına, kamu davası açmada tanınan yetki.
dava aktarımı Ceza yargılama yöntemi yasasında gösterilen kural ve koşullara göre, bir ceza davasının, yüksek görevli yargılıkça, benzer aşamada bulunan başka bir yargılığa gönderilmesi.
dava hakkı Bir kişi ya da tüzel kişinin, yargılık aracılığı ile kendilerine ya da başkalarına ilişkin uyuşmazlığı çözümletmek, bir hakkın elde edilmesini sağlamak, bir hakkı tanıtabilmek, bir hakkın korunmasını yargıya bağlatmak için, öbür kişiye karşı taşıdığı nite
dava yeterliği Davacı ya da davalı olarak herhangi bir yargılıkta bir kimsenin, kendisi ya da bir vekil aracılığı ile yargılamaya ilişkin bütün işlemleri yapabilmesi.
dava yetkisi Bir dernek ya da ortaklık adına dava açmak için, bu dernek ya da ortaklığı temsil hakkı olana verilen yetki.
davacı Bir yargılıkta dava açan kişi ya da tüzel kişi.
davadan vazgeçme Davacının, bütün sonuçları ile istem ve savından vazgeçmesi.
davaların ayrılması Birleştirilmiş olan ceza davalarının, yargılık kararıyle ayrılması.
davaların birleştirilmesi Sanıklarla, işlenen suçlar yönünden aralarında bağlantı bulunan davaların, yüksek görevli ortak bir yargılıkta birleştirilmesi.
davalı Bir yargılıkta, bir hakkın korunması, elde edilmesi, saptanması için kedine karşı dava açılan yana verilen ad.
davanın bildirilmesi Tüze davasında, yanlardan birisinin davayı yitirdiği zaman kendisine dönme hakkı (Rücktritt, résiliation) olduğunu düşündüğü üçüncü kişiye, davayı izlemesi ya da davaya katılması gerektiğini bildirmesi.
davanın dinlenmemesi Konusu, yasaların yargılarıyle korunmamış olan (Kumar ve bahisten doğan alacak) bir davanın yargılıklarca yerinde görülmemesi.
davanın dinlenmesi Yasaların yargılarıyle korunmuş bulunan bir dava konusunun, yargılıklarca incelenip temelden çözümlenmesi.
davanın dönerimi Davanın, ileri sürülen kanıtlarla doğrulanmaması, davacının dava hakkı bulunmaması gibi yasada gösterilen nedenlerle, davanın yerinde bulunmaması ve bundan ötürü yargıcın yasa dışı sayarak davanın yersizliğine karar vermesi.
davanın düşmesi Sanığın ölmesi, zaman aşımı, genel bağışlama, kişisel yakınmaya bağlı davalarda davacının isteminden vazgeçmesi ya da yasada gösterilen belirli nedenlerin gerçekleşmesi üzerine davanın ortadan kalkması.
davanın özü Uyuşmazlığın, yargıç önüne gelmesini zorunlu kılan savın temeli.
davaya katılan Bir suçtan dokunca görmesi ve bu yüzden kişisel haklarını koruyabilmesi nedeniyle soruşturmanın her aşamasında kamu davasına katılma hakkı olan ve yasada gösterilen yöntemine göre katılabilen kişi.
davaya katılma Suçtan dokunca gören her kişinin, soruşturmanın neresinde olursa olsun kamu davasına karışması.
davaya katılma istemi Yargılığa bir dilekçe verilmesi ya da tutanak yazmanına bir bildirimde bulunularak tutanak düzenlenmesi biçiminde davaya karışmak için yapılan istem.
davayı gören yargılık Bir yargıcın yargıçlık görevini yapmaktan yasaklı olduğu sanısı uyandığında, gerek bu konuda gerekse temel davanın çözümlenmesi konusunda karar verecek olan yargılık.
değerleme hakkı Soruşturmanın başlamasından yargı verilinceye dek geçen çeşitli aşamalarda, durumun özelliğine bakarak ve yasanın tanıdığı biçimde yargıcın, kendi bulunç, bilinç ve kanısına göre olayları ölçüp biçerek gereğini özgürce yapması hakkı.
değerleme yetkisi Yasanın belli bir kural saptamadığı durumda, yönetsel işin konusunu, nedenini, yürütme zamanını yerini belirtme ya da seçme bakımlarından, yönetenin, özgürce davranabilme yetkisi.
denk yargılık Bir yargılığa görev ve yetki bakımından eşit olan yargılık.
dernek Kazanç paylaşmaktan başka amaçla, ikiden çok kişinin bilgilerini, çalışmalarını sürekli bir biçimde birleştirerek ve bir ana tüzüğe dayanarak kurdukları tüzel kişilik.
dernek özgürlüğü Herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına iye olabilme özgenliği (Bu hak, ancak kamu düzenini ya da genel sağtöreyi korumak için yasa ile sınırlanabilir).
dernekler tüzesi Üyelerinin kişiliğinden ayrı, bağımsız bir tüzel kişiliğe iye olan ve amacı kazanç olmayan topluluğun bağlı olduğu türe düzeni.
devlet Sınırları belirli bir yurt ve türe düzeni içinde, ülküdeş insanların topluca ve kamu yararını sağlamak amacıyla örgütlenerek kurdukları ve benzeri topluluklarca bağımsız ve siyasal kişiliği tanınmış birlik.
dilekçe Bir hakkın elde edilmesi, bir haksızlığın ortadan kaldırılması amacıyla, gerçek ya da tüzel kişilerce yetkili katlara yapılan yazılı başvurma.
dinleme Yargıç ya da savcının duruşma, önsoruşturma sırasında yanları, tanık ve bilirkişileri konuşturarak olayı dinlemesi.
doğrulama Bir kimsenin, kendine olumsuz sonuç doğurabilecek bir olayı doğrulaması.
dokunca ve eksime Bir kimsenin gelir, kazanç ve mallarında oluşan eksiklik.
dokuncayı karşıllama Devletlerarası kurallara ve türeye aykırı bir davranışı ile, başka devletin haklarını dokuncaya uğratan devlete, hakkı çiğnenen devletin de bir dokunca ile karşılık vermesi eylemi.
dokunulmazlık Görevlerinin özelliği yüzünden, kuşku ve korkudan uzak kalmalarını ve böylece kamu işlerinde başarıya ulaşmalarını sağlamak amacıyla, kimi kişilere yasa ile tanınmış ayrıcalık.
dolay kandaşlığı Kardeşler, amca, dayı ve hala çocukları arasındaki yakınlık.
dolaylı yargılama Görülmekte olan bir davada yargıcın, başka bir yargılıktan, tanık ve bilirkişi dinlenmesini, sanığı sorguya çekme ve benzeri işlemlerin yapılmasını istemesi ya da toplu yargılıkta bir üyeye bu işleri yapmak üzere yetki verilmesi.
duruşma Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini saptamak üzere, yanların hazır bulundukları sırada yüzlerine karşı sözlü olarak yargılama yapılması ve yargılamayı yargı ile sonuçlandıracak işlemlerin tümü.
duruşma dışı kararları C. Savcısının yazılı ya da sözlü düşüncesi alındıktan sonra, duruşma yapılmaksızın verilen kararlar.
duruşma düzencesi Duruşmanın, yasaya göre yürütülmesini sağlamak için konulmuş belirli düzen.
duruşma istemi iki yandan birinin ya da her iki yanın, yargıdan önce yargılıktan sözlü açıklamaları dinlemek amacıyla, duruşmaya çağrılmalarını istemeleri.
duruşma oturumu Duruşma ve görüşmelerin yapılması için, toplantı sayısına uygun olarak, yargıçlar kurulunun her toplanışı.
duruşma önişleri Dava dosyası, C. Savcılığından yetkili yargılama yerine geçtikten sonra, yargılık ya da başkanca duruşmaya başlanabilmesi için yapılması, gerekli ve zorunlu olan işlemlerin tümü.
duruşma yapılması bk. duruşma yöntemi.
duruşma yöntemi Yargıya katılacakların önünde ve ara vermeksizin yapılan her iki yanın konuşmaları ile ileri sürdükleri konuların tutanağa geçirilmesi ve oturum düzeninin sağlanması gibi duruşmayı bütünleyen işlerin tümü.
duruşmadan bağışık tutulma Sanığın, ağır cezalı olmayan duruşmalara gelmekten, kendi istemi üzerine yargılıkca bağışık tutulması.
duruşmanın açıklığı Genel töre ve güvenliğin korunması amacı dışında, duruşmanın herkese açık olması.
duruşmanın başlangıcı Sanık kimliğinin saptanması ve son soruşturmanın açılmasına ilişkin sorgu yargıcı kararı ya da C. savcısının savyazısı okunarak tanık ve bilirkişi çağrılması işlemleri.
duyuru Bir vargının ya da sonuç doğuracak bir tüze işleminin, ilgililerin öğrenmelerini sağlamak üzere herkesin bilgisine sunulması, yayılması, duvarlara asılması, gazetelerde yayımlanması.
duyuru tahtası Türkiye’de ya da yabancı bir ülkede bulunup da kendilerine duyuru yapılamayan sanıklara, duyuru yerine geçmek üzere yargılığın iç avlusunda asılı, ilgili yargı ya da karar örneğinin yapıştırıldığı tahta.
düşme nedenleri Ceza yasasında gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama (af) gibi davayı ortadan kaldıran nedenler.
düzeltme Bir tüze işleminde, yargı ve öteki yazılı belgelerde, yazılarda yapılan yanlışlığın, yöntemine göre düzeltilmesi.
düzence ceza türesi Genel ceza sorumluluğu dışında, memurlara, görevleri gereği gibi yapılmasını ve onur kırıcı davranışlardan kaçınılmasını sağlamak amacıyla uygulanan ceza kuralları.
el koyma (zorödetim) Borcunu ödemeyen borçlunun, elinde ya da üçüncü kişilerde olan taşınmaz, taşınabilir malları ve alacaklarının anaparanın ve üremlerinin (faiz) giderleriyle birlikte alacağa yetecek olanına yetkililerce el konması.
elkonmuş Alacağa karşılık olarak borçlunun elkonulan malları.
elmen Bir şeyi elinde bulunduran kimse.
elmenlik Taşınır ya da taşınmaz bir malı elinde tutma.
emek yükümlülüğü Bir kimsenin, kanun yararına olarak doğrudan doğruya kendi kişiliği ya da kendi çalışması ile yapmak ödevinde olduğu iş.
eski duruma getirme Yöntemi belirten yasanın ya da yargıcın önceden belli ettiği bir süreye, zorlayıcı nedenler dolayısıyle uyulamaması ve bu yüzden bu sürenin kaçırılarak bir hakkın yitirilmesi karşısında, bu hakkın geriye alınması ya da yeniden tanınması.
etkili eylem Bir kimsenin sağlığını bozan, us gücünde karışıklık ve azalma doğması nedenlerini içeren ve böylece ceza uygulamasını gerektiren eylem.
eve girme İsteğine aykırı olarak bir başkasının evine girme ya da iyesinin isteği ile girdiği halde çıkmama.
eylem Sanığın, ceza verilmesini gerektiren bir suçu işlemesi durumu.
gece Nisan ayı başından eylülün otuzuna dek saat 21 den sabahın dördüne ve Ekimin birinden Mart’ın 31’ine dek saat 21 den sabahın altısına dek uzayan zaman süresi.
gecikmiş sorun Temel davanın incelenmesi sırasında ortaya çıkan ve başka yargılığa ilişkin olması nedeniyle, yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
gemi içbannağı Bir geminin, yolculuklarının yönetildiği ülkede, yazılı olan barınağı.
genel çıkarlarına yararlı dernekler Özel bir çıkar amacı olmadan, yalnızca kamuya yararlı olmak ve devletin bu konudaki görevlerine yardım etmek üzere kurulan dernekler.
genel güvenlik Herkesin çalışma, yaşama ve benzeri hak ve özgürlüğünün her türlü saldırıdan korunarak kamu düzenince sağlandığı durum.
genel güvenlik gözetimi altında bulundurma Yasanın belirttiği durumlarda, temel ceza çekildikten sonra sanığın ayrıca kolluğun gözetimi altında belli bir süre izlenmesi.
genel kurul Yargı organları, dernek, ortaklıklar ve iktisadî devlet kuruluşlarında, temel sorunları en yetkili biçimde çözümleyen yüksek kurul.
genel türe Benzer nitelikte olmak üzere, çeşitli ülkeler arasında ortaklaşa ya da ayrı ayrı kabul edilen türe.
genel yargılıklar Yönetsel ve süel yargılama dışında, yalnızca bireyler arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargılıklar.
gerekçe Bir yasa öneri ya da tasarısını, dayandığı ilke, temel kurallar ve gerekliliği ile açıklayan nedenler.
geriye yürüme Bir yasa, bir yargı, bir türe işleminin, doğuşundan daha önceki olayları etkilemesi.
getirtme Tanıklar ve sanıkları çağrı belgesi ile yargılığa getirtme.
getirtme belgesi Duruşmada bulunması için sanığa gönderilen çağrı belgesi.
gizli oturum Yargılamanın herkese açık olması ilkesine aykırı olarak, yasada gösterilen nedenler dolayısıyle, yargıç ve yanlar dışında kimse bulunmadan yapılan duruşma.
gizlilik Bir yetkilinin görevi gereğince öğrendiği devlet işlerini, tanıklık yaparken, yasada gösterilen yönteme uygun biçimde saklaması, söylememesi.
gömme Öldürülen bir kişiyi, C. Savcısının ya da önyargıcın yazılı izniyle gömme.
gönderme Geniş anlamıyle bir yasada, başka bir yasanın koyduğu kimi temel kurallara göre, işlem yapılmasına bağlı kalma ve o kurallara uyma.
görev Davaların türü ve niteliği yönünden, yargılığın aşamasına göre duruşma yapma ve karar verme görevi.
görevi kötüye kullanma Bir devlet görevlisinin, bir kişi ya da öbür görevli hakkında yasa dışı işlem yapması.
görüşlerin birleştirilmesi Danıştay ile yargıtayın iki ya da bir dairesinin aynı konuda verdikleri kararların, birbirine aykırı olması durumunda uyuşmazlığın giderilmesi için ve benzeri olaylarda, uygulanmak üzere yetkili kılınan kurulca verilen karar.
görüşme yöntemi Toplu yargılıklarda, görüşmelerin ne yolda yürüyeceğini belli eden yasa kuralları.
gözetim Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının denetimi altında olması durumu.
güç ayrılıkları Demokrasi yönetiminde yasama, yargılama ve yürütme gücünün birbirinden ayrılması ve ulus adına kullanılması.
güçlerin birleşmesi Çeşitli biçimlerde olmak üzere, devlet gücünün bir elde toplanması.
güçsüz Kendisini yönetmede beceriksiz olan kişi.
güdem Yasaya aykırı bir sonucun elde edilmesi için bile bile yapılan ve güdülen bir çaba.
güvenlik Devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde bulunması durumu.
güvenlik genel yönetimi Geniş anlamda toplumun düzenini bozan olaylara karşı, kişinin ve ulusun güvenliğini sağlayan örgüt.
güvenlik önlemleri Toplumu suçlulara karşı korumak için, alınan bütün engelleme işlemleri.
hakkın düşmesi Yasa, sözleşme ya da yargıcın saptadığı belli bir süre içinde, kullanılmaması yüzünden bir hakkın ortadan kalkması.
haklı nedenler Yargıcın değerlemesi gerekli olan nedenler.
hırsızlık Başkasının taşınabilir mallarını, onun isteği ve onaşımı olmaksızın kendi çıkarı ve yararı için alma.
iç işlemler Yargılığın düzencesini koruma, ilgilileri çağırma ve duruşmada bulundurma vb. için yapılan işlemler.
içtüzük T.B.M.M. ile dernek, ortaklık, bir devlet kurumu ya da kuruluşuna değgin işlerin iyi işlemesini sağlamak ve bu yerde çalışanlara yasa yargıları çerçevesinde yol göstermek ve yasa yargılarına aykırı düşmemek üzere düzenlenen kuralların tümü.
ilçe Ülkenin yönetim yönünden bölünmüş il ile bucak arasında yer alan parçası.
ileri sürme Sanığın savunmasını yaparken, üstüne atılan suça karşı yaptığı açıklama ve bildiriler.
ilgililer Bir ceza davasında, doğrudan doğruya ya da dolayısıyle ilintisi, ilişiği olan herkes.
ilgililerin bulunması Soruşturma ya da duruşma sırasında bulunmaları gerekli olanlar.
ilk soruşturma Savcının istemi üzerine, sorgu yargıcınca ön soruşturmaya dayanarak açılan ve işin yeterince aydınlatılması amacı ile yapılan soruşturma evresi.
ilk yargılık Davaları birinci kertede görüp çözümleyen yargılık.
ilkyazı Bir yargı, karar, tutanak gibi türel işlemlerin yazılı kökü, aslı.
istem Savcının ya da sanığın istemi ve yargılıkça kendiliğinden birbiriyle ilintili ceza davalarının birleştirildiğinde görüleceği gibi yasal bir işlemin yapılmasını amaç edinen bir dilek.
iş uyuşmazlıkları İş yasasında gösterilen yöntem ve koşullara göre bir iş yerinde işçilerle iş veren arasında çıkan anlaşmazlıklar.
işçi Bir iş sözleşmesine dayanarak işverenin iş yerinde, gövde ya da kafasıyle belli bir para karşılığında çalışan kişi.
işten el çektirme Olağanüstü durumlarda ilbayların, ülkenin düzen ve güvenliğinin gerektirdiği koşullar içinde bakanların, sorumluluğu kendilerine ilişkin olmak üzere, bir memuru bağlı olduğu bakanlık ya da kuruma hemen bilgi verip geçici olarak işten uzaklaştırmaları işle
ivedi karşıtlama Cezada, yargılama yöntemlerini gösteren yasanın kimi kararlara karşı, benzerlerinden ayrı olarak belirttiği kısa süre içinde karşı çıkma.
ivedili önlem Bir işlemin yapılması ya da oluşu dokunca getirecek olan olayların, olmamasını önceden sağlama.
ivedilik kararı Bir yasa tasarısının daha çabuk görüşülmesini sağlamak üzere, öneriyi veren millet vekili ya da yarkurulun yazılı ve gerekçeli isteği üzerine meclisçe verilen vargı.
iyiye çekme Türe ve töre kuralları dışında, insanlar arasında bulunan doğruluk, iyi davranış, iyi huy ve benzeri alışkanlıkların dayandığı temellerden herbiri.
izleme Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için, olumlu ya da olumsuz kanıtların toplanması yolunda yapılan işlemlerin tümü.
kaçakçılık Vergi vermeden, düzen kullanarak yasalarca alım satımı yasak edilen nesneleri yurda sokma, yurttan çıkarma, gizlice alıp satma ve bundan bir kazanç sağlama eylemi.
kaçırma Cinsel duyguları karşılamak ya da evlenmek amacıyla bir kız ya da kadının, konutundan uzaklaştırılması, alıp başka yere götürülmesi.
kaçma Bir yargılının cezaevinden, bir askerin görevini yapmakta olduğu yerden izinsiz olarak bırakıp kaçması.
kaçma kuşkusu Sanığın, belirsiz bir yere ya da yabancı bir ülkeye kaçma davranışında bulunması, bulunduğu yeri gizli tutması, saklanması, yer değiştirmesi ve benzeri durumlara geçmesi olasılığı karşısında duyulan duygu.
kaldırma Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldırılması.
kalkışma Bir kimsenin, kafasında işlemeği kurduğu suçu, işlemeye girişmesi.
kalpazanlık Yasaya göre devletçe çıkarılmış ve sürüme sunulmuş olan paraya benzer, gizlice uydurma para basılması ve bunların geçerliğe konulması.
kamu davası Savcının, kamu yararına uygun olarak ve devlet adına yetkili yargılıkta açtığı dava.
kamu davası tekeli Devlet adına, ceza davasının yalnız C. Savcılığınca açılması kuralı.
kamu düzeni Bir ülkede kamu işlerinin en iyi biçimde yapılmasını, devletin içte ve dışta güven ve düzenini, bireyler arasındaki ilişkilerde dirliği sağlamağa yarayan kuralların tümüne verilen genel ad.
kamu görevi Bir kamu yönetim ya da kurumunun toplum yararına yaptığı bütün çalışmalar ve işler.
kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin yöntem Üzerinde kamu görev ve yükümlülüğü taşıyan bir görevlinin, kamu işi ya da görevini yaptığı sırada işlediği suçtan dolayı, bağlı bulunduğu özel yargılama yöntemi.
kamu güveni Tapu kütüklerinin herkese ya da ilgililere açık olması, ortaklıkların ve bankaların para hesaplarını yayınlama zorunluğu gibi ilkeler.
kamu türesi Devlet örgütleriyle, devletin devlet olarak çalışmalarının ve yetkilerinin tümünü kapsayan türe.
kamu yararı Geniş anlamıyle, ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalar.
kamusal belgeler Yargılıklar, noterler, devlet dairelerince görevleri dolayısıyle düzenlenen yazılı belgeler.
kan gütme Kendi kandaşlarından birini öldüren kişiyi ya da öldürenin dünürdeşlerinden birini, öldürülenin öcünü almak ve onun kanına karşılık olmak üzere, öldürmesi ya da öldürtmesi geleneği.
kanıt Bir davada, sav, savunma, ileri sürmenin doğruluğuna yargıcı, yargılığı inandırmak, kanı vermek için yargılama türesinin kullanılmasını, toplanılmasını uygun gördüğü yazılı belgelerin, sözlü işlemlerin tümü.
kanıt ileri sürme Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.
kanıtların değerlemesi Sanığın üstüne atılan suç için toplanan kanıtların, olumlu ve olumsuz olanlarını değerlendirerek, suçun bu sanıkça işlenip işlenmediğini yargıya ulaştıracak biçimde yargıcın ya da yargılığın kestirmesi.
kanıtların korunması İlerde ortadan kalkması ya da yitmesi umulan kanıtların olduğu biçimde korunması işlemi.
kanıtların saptanması İlerde bir daha elde edilemeyecek, yeniden yargılığaya da yetkili yargıç ve C. Savcısının incelemesine sunulmayacak durumda olan kanıtların, yitirilmeden sıcağı sıcağına ve olduğu gibi tutanakla belirtilmesi ve elde tutulması için yapılan iş.
kanıtların yitmesi Sanığın suçsuzluğunu gerçekleştirmek için gösterdiği kanıtların yitmesi.
kapatımlı Kapatım cezasını çekmekte olan kişi.
karar Yasama, yargı, yönetsel kuruluşların, tüzel kişilerin bir türe düzeni doğuran ve ortaya koyan son bildirileri.
karşılaştırma Parmak izi, el yazısı, imza ya da mühürün kendinin olmadığını ileri süren kişiye, parmak bastırma, yazı yazdırma ya da mühürünü bastırma ve eski izlerle yenilerinin bir bilirkişi aracıyle karşılaştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama.
karşılıklı dava Davacının açtığı davaya karşı öteyanın açtığı dava.
karşıllık ilkesi İki devletin, karşılıklı anlaşarak uyruklarına benzer ve eşit yöntemler uygulamaları.
karşıt durum Türede, bir işlemi tersine yapabilme yetkisini ortaya koyan durum.
karşıtlama Yapılmış bir işlemin geri çevrilmesini, verilmiş bir kararın ve alınmış bir önlemin kaldırılmasını ya da değiştirilmesini amaç edinen, kapsayan istem.
katılma Yasalardaki yönteme göre, bir davada çıkarları yönünden doğrudan doğruya ilgisi olan üçüncü kişinin davaya karışması.
katılmalı dava Ceza yargılama yönteminde işlenen suçtan dokunca gören kişinin, kişisel bir hak istemiyle kamu davasına katılması.
kendiliğinden görev kararı Yargıç ya da yargılığın, duruşmanın her aşamasında, davayı görmenin kendi görevi içinde olup olmadığına ilişkin ve kendiliğinden verebildiği vargı.
kendiliğinden verilen karar Her iki yandan hiç birinin istemi olmaksızın yargıcın, olayın gereğine göre kendiliğinden verdiği karar.
kendinin bulunması Sanığın savcılıkta ya da yargılıkta kendisinin bulunması.
kesin yargı Biçimsel ve nesnel olarak iki bölüme ayrılan kesin yargı, yargıcın verdiği yargıya karşı hiç bir yasa yoluna başvurma olanağının kalmamış olması durumu.
kısa yargılama yöntemi Türe yargılama yöntemi Yasası ile özel yasalarda açıkça gösterilen yerlerde uygulanan özel bir yargılama yolu.
kışkırtma Bir kimse ya da birçok kişileri suç işlemeğe iteleme, sürükleme, yöneltme.
kıygın Suçtan ya da haksız eylemden kıyıma uğrayan kişi.
kimliğin belirlenmesi Bir kimseyi, öteki kişilerden ayıran kimliğinin belli başlılarının ortaya konması.
kişi dokunulmazlığı Herkesin, yaşama ve varlığını geliştirme ve özgürlüğüne iye olması, yargıç kararı olmadan tutuklanamaması, kimseye eziyet ve işkence edilmemesi ve insan onuru ile bağdaşmayan ceza verilmemesi hakları.
kişisel dava Suçtan zarar görenin, savcının katılması zorunluğunu duymaksızın kendi başına açtığı dava.
kolluk Yurt içinde güveni ve barış içinde yaşama düzenini sağlamakla görevli yönetim, tüze hizmetleri yönünden çalışan ve yerine göre savut kullanan devlet gücü.
konut Bir kimsenin yerleşmek amacıyla oturduğu yer.
konut dokunulmazlığı Yargıç kararı olmadan ulusal güvenlik ya da kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan durumlarda, yasaca yetkili kılınan katın buyruğu bulunmadan konuta girilememesi, arama yapılamaması ve buradaki eşyaya el konulamaması durumu.
koşulla salıverme Yasada gösterilen nedenler gerçekleşince, cezanın geri kalan bölümünü çekmeden bir yargılıyı cezaevinden çıkarma.
kovuşturma Suç işlediği sanılan bir kimseye karşı, yasa yargılarına uygun olarak yapılan araştırma, soruşturma ve her türlü izlemenin tümü.
kötü davranış Bir kimsenin sosyal ve ahlak bakımından kınanan, onursuz ve aşağılık sayılan davranışları.
köy kurulu Köy halkının seçtiği ve muhtarın başkanlığında toplanan ve köy tüzel kişiliği adına yürütülecek kararlar vermeğe yetkili muhtar ve üyelerden toplanan kurul.
kundakçılık İçinde oturulan ya da oturulmayan ev, yapı, koru, orman, biçilmiş ürün ve yığınları, kesilmiş odun ve kereste ve benzeri nesneleri ateşe verme.
kurma suç Bir kimsenin önceden tasarlayarak, kurarak kafasında saptadığı düzene göre bir kişiyi izleyip öldürmesi.
kusur Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.
milletvekilliği dokunulmazlığı Görevlerini geniş bir söz ve düşünce özgürlüğü içinde yapabilmeleri, ceza kovuşturmasından korunmaları için yasaca milletvekillerine ve senatörlere tanınan hak.
mühür açılması Bir suçun kanıtı olarak elde edilen kâğıtların ya da öteberinin, olduğu gibi kapalı bir yerde korunması amacıyla mühürlenen kapı, ev ya da yazılı belgelerin bulunduğu yerin üstündeki mühürün, orada saklanmış olan kanıtların incelenmesi için yetkililerce k
olumlu uyuşmazlık Bir davayı görmekte, iki ayrı yargılığın kendilerini görevli ve yetkili saymaları.
olumsuz durum Bir yasanın, özdeş başçığında yer alan sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi.
olumsuz etki Yargıtayca incelenmeden kesinleşen yargılara karşı verilen yazılı buyruk üzerine yargıtay, yargılıya daha çok ceza verilmesi gerekirken az verilmiş olduğu gerekçesiyle ve ancak yasaya aykırı olması nedeninden dolayı yargıyı bozarsa, bu bozmanın, yargılını
onamlı yargı Bir yargılıkça verilen kararların, üstün bir orunun onamasına bağlı tutulması yöntemi.
ortak Bir ortaklığa katılan kişi. ‘
oturum Yargılıklarda duruşma yapılabilmesi için Başkan ve üyelerin birlikte toplanmalarının her biri. (Yargılama ve duruşma oturumlar zinciridir).
ödeme Borçlunun vermesi gereken şeyi vermesi, tanık ya da bilirkişinin andiçmesi.
ölü açımı Yargıç önünde bir ölü gövdesinin baş, göğüs ve karnının açılması.
ölünün bakıtılması Yargıç önünde, bir ölünün doktorca incelenmesi.
önce dinleme C. Savcısınca gösterilen tanıklarla bilirkişilerin ötekilerden daha önce dinleme hakkının savcıya ilişkin olması.
önceki yargı Yargılamanın yeniden yapılması istemini yerinde gören yetkili yargılığın, yeniden yapacağı duruşma sonucunda onayacağı ya da büsbütün ortadan kaldıracağı önceki yargı.
öncelik hakkı Cezada tutuklu olan sanığa ilişkin duruşmanın, ötekilerden daha çabuk ve ivedili olarak yürütülmesi özel türede ise bir alacağın ötekilerden daha önce alınabilmesi hakkı.
önel Bir ödevin yerine getirilmesi ya da bir işlemin yapılabilmesi için yasa, yargıç ya da ilgili kişinin verdiği, belli ettiği süre.
önemli neden Yabancı bir sanığın, yargıcın çağrısına uyacağında ya da cezanın yerine getirilmesi için geleceğinde ve kaçmasında kuşku uyandıracak nedenlerden her biri.
önemli sonuç Önsoruşturma ya da ilk soruşturma sonunda, elde edilen ve savcının asliye ya da ağır ceza yargılıklarında açacağı davaya dayanak olan kesin sonuç.
önlem kararı Bir yargılamayı sonuca ulaştırmayıp, davayla ilgili soruşturmayı kolaylaştıran ve sonuca ulaşmayı sağlayıcı, yargıdan önce geçici olarak alınması gerekli bir önlemi kapsayan ön karar.
önsorunlar Duruşma sırasında ortaya çıkan, çözümlenmesi başka yargılığa ilişkin olan ve yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
önsoruşturma Sanığın yargılığa gönderilmesi gerekip gerekmediğini saptamak için, savcılık ya da onun yardımcısı olarak kollukça yapılan soruşturma.
önyargıç Cezaları az olması bakımından pek önemli sayılmayan davaları inceleyerek, sonuca bağlamakla görevli ve yargıçlar yasasına bağlı tek yargıç.
örnek Bir karar ya da yazının benzeri.
örnekseme Yasa yargılarının, birbirine benzeyen sosyal kuruluşlara ilişkin özel yargıların, ayrıntılarını öngören ve belirten ve sonunda birini ötekinden üstün ya da aşağı tutan değer ölçüsü.
özdeksel sorun Bir davada, ileri sürme konusu olan gerek özdekteki gerek türedeki çözümlenmesi gerekli olay.
özdeksel yanılgı Özdek ya da tüze olaylarının olup olmadığında ya da bunların koşul ve niteliklerinde yanılma.
özel türe ilişkileri Bireyler ve bireylerle tüzel kişiler arasında ortaya çıkan ve ceza türesi dışında kalan uyuşmazlıklar.
özgürlüğü bağlayıcı cezalar Ceza yasasında yazılı ve yargılının cezaevinde geçireceği süreleri yöntemleriyle gösteren çeşitli cezalar.
öznel zorlama Bir kimsenin gücerisine baskı yaparak ona istemediği bir işi yaptırmak ya da onun istediği bir işi yapmasına engel olmak.
para cezası Devlet hazinesine, belli sayıda bir paranın suçlu eliyle yatırılması.
sakatlık Yargılıkça, bir savunucu atanması zorunlu olan, sağırlık ve dilsizlik gibi bedenle ilgili sakatlık.
salıverme Tutukevine alınan bir tutuklunun, kimi yasa yargı ve koşullarına uyarak yargıç kararı ile dışarı çıkarılması.
sanık Kendisine karşı ceza verilmek üzere kamu davası açılan kişi.
saptama davası Bir türe ilişkisinin, bir yetkinin var olup olmadığının, bir belgenin uydurma bulunup bulunmadığının saptanması için açılan dava.
sav Yargılama sırasında, duruşmada iki yanın karşılıklı olarak bildirdikleri sözlü ya da yazılı istemler.
savcı Adalet Bakanına bağlı olarak tüze yargılıklarında yürütme organının temsilcisi ve türe örgütünün yönetimi ile görevli, yasaların uygulanmasına, yar-yardımcı ve daha çok ceza türesi ile uğraşan kişi.
savcılık Yürütme gücüne ve böylece Adalet Bakanlığına bağlı olarak devlet adına suç ve suçluları izleyip kamu yararına iş gören ve kamu davası açan görevli orun.
savsama Bir görevin yapılması için ona ilişkin işlemlerin yüzüstü bırakılması, ödevlerin gereği gibi yürütülmemesi.
savu Yanlardan birinin duruşma sırasında sözlü, yazılı yaptığı ileri sürmelere karşı öteki yanca belirtilen tersi olaylar.
savunma Sanığın, üstüne atılan suçtan dolayı yargılıkta, bütün haklarını kullanarak gerekli gördüğü ve yasalı biçimde kendini koruması.
savunma hakkı Bir kimsenin yargılıkta ve yetkililer önünde yasalı bütün haklarını yasaların kendisine tanıdığı hak ve çıkarlarını gereğince ortaya dökerek hiç kimseden korkmadan ve çekinmeden ileri sürebilmesi hakkı.
savunman Geniş anlamıyle yargılıklarda, kamusal yerlerde tüze ve yasa uygulamasından doğan uyuşmazlıkları çözümlemek için ilgililerin bütün dayatma ve savunmalarını, tüzeyi uğraşı edinmesi nedeniyle, onlar adına yasalara ve tüzeye uygun olarak yürüten yetkili kişi
savunmanlar kurumu Bölgesi içinde en az on beş savunman bulunan her il merkezinde kurulan savunmanlara ilişkin kurum.
savunucu Ceza yargılama yönteminde, sanığın haklarını korumak göreviyle yükümlü bir kamu işi gören ve bu bakımdan yasanın aradığı kimi koşulları üstünde toplayan kişi.
sayıştay Genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M. adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin yargıya bağlayan kurum.
sezgin İyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilen ve davranışlarını bu açıdan yürütebilen kişi.
sıkıyönetim Ulusal varlığın korunması ve savunulması için, tehlikeli olağanüstü durumlarda uygulanan yönetim.
sınırlı yeterlik Yaş küçüklüğü, kocamışlık ya da akıl hastalığı nedenlerinden dolayı, suç kavramı ve bir eylemin cezayı gerektireceği bilincine iye olmama.
siyasal suç Politika amaçlarının gerçekleşmesi için işlenen suç.
son soruşturma Duruşma açılmasını gerekli kılan sorgu yargıcı kararıyle savcının doğrudan doğruya dava açtığı işlerde yargı verilene dek işleyen duruşma aşaması.
son soruşturmayı açma kararı İlk soruşturma sonucunda, sanığın üstüne atılan suçu işlediği kanısını uyandıran kanıtlar elde edilince, Sorgu Yargıcının duruşma yapılması için verdiği karar.
son soruşturmayı geçici durdurma Sanığın ortadan savuşması dolayısıyle bulunamaması ya da suçu işledikten sonra akıl hastalığına uğraması nedeniyle son soruşturmanın yapılamaması durumunda, sorgu yargıcının, geçici olarak son soruşturmanın durdurulmasına ilişkin olarak verdiği karar.
sonyargı Davayı bütün sonucu ile birlikte kökünden çözen yargı.
sorgu bk. sorguya çekme.
sorgu yargıcı Ceza yargılama yönteminde ilk soruşturmayı yapan yargıç.
sorguya çekme Bir suç işlemekten sanık olan kimseye yargıç, savcı ve kolluk görevlilerince suça ve sanığın kimliğine ilişkin sorular sorulması.
sorguya çekme hakkı Yargıcın, yargılık üyelerinin, savcının, yanların ya da vekillerinin ve bilirkişinin yanlardan tanık ve bilirkişilerden açıklama isteme hakkı (sorguya çekme yetkisi yalnız yargıcın ya da yargılık başkanınındır).
sorumluluk Uyulması gereken bir yargıya, bir kural ya da yetkili üstün verdiği buyruğa uyulmaması üzerine suçlu düşme durumu.
soruşturma Suçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü.
soruşturma yargıcı Duruşmadan önce kanıtları toplamak üzere soruşturma yapan yargıç.
suç Yasaca cezası gösterilen eylem.
suç alışkını Bir suçtan kesin yargı giydikten sonra, yasanın gösterdiği süre içinde yeniden bir ya da bir kaç suç işleyen kişi.
suç uydurma İşlenmediğini bildiği bir suçu, türe orunlarına ya da tüze yetkililerine bildirmekle görevli olan bir kata, işlenmiş gibi duyurma ya da ortada olmayan bir suçun belirtilerini uydurma.
suça katılma Daha önceden aralarında anlaşarak, birden çok kişinin birlikte bir ya da birkaç suçu işlemeleri durumu.
suçlu Elde edilen kanıtlara göre, ceza türesi yönünden, hakkında kovuşturma yapılması gereken kişi.
suçluların geri verilmesi Uluslararası kurallara uyularak yabancı bir ülkede suç işleyen yabancının, uyruğu olduğu devlet topraklarından bir başka devlete sığınması durumunda, ülkesine sığındığı devletçe uyruğu bulunduğu devlete, bu konuyu düzenleyen türe kurallarına göre, geri ve
suçortaklığı Birden çok kişilerin önceden aralarında anlaşarak bir suç işlemeleri.
suçu yineleme Bir suçtan yargı giyen bir kişinin yeniden bir ya da birkaç suç işlemesi.
suçüstü İşlenmekte olan suç.
süel suç Askerlerin görevleri sırasında ve görevleri dolayısıyle işledikleri suç.
sürekli suç İşlendiği sırada suç niteliği kazanıpta o durumda uzayıp süregelen suç türlerinden biri.
sürgün Bir kimsenin, sürekli olarak oturduğu yerden uzak bir kent ya da ilçede oturmasını zorunlu kılan ceza.
sürmek Tutuklunun bu durumunun daha sürüp sürmeyeceği belli süreler içinde Sorgu Yargıçlığınca incelenerek, toplanan kanıtlara göre sanığın salıverilmesine yer olmadığının ve böylece tutukluğun uzamasının belirtilmesi ve uzaması.
tanık Bir olaya ilişkin bilgilerini yetkili görevliye bildiren yansız kişi.
tanıklık Bir olayla ilgili bilgi ve görgülerin yargıca ya da yetkili soruşturmacıya bildirilmesi.
tanıtlayıcı belgeler Bir olayın gerçeğe uygunluğunu ya da bir şeyin var olup olmadığını ortaya koymaya yarayan yazılı kâğıtlar.
temel dava Yöntemine göre açılmış ve görevli yargılıkça duruşması yapılarak yargıya bağlanacak olan dava.
temel neden Yargıcın dönerimine dayanak olan ve yasada yer alan nedenlerden herbiri.
temel yargılık Bulundukları ilçenin adıyle anılan, bir başkan iki üyeden kurulu ve çoğu zaman tek yargıçlı tüze yargılığı.
temel yargılık başkan ve yargıcı Temel yargılıktaki davalara bakan bir başkanla iki üye.
toplum töresine karşı işlenen suç Toplumun iyi saydığı davranışlara karşı kötü davranışlarda bulunma durumu.
töre Toplumun, iyi ya da kötü saydığı yolların, aldığı durumların, ve yordamların tümü.
töreye aykırı işlemler Bir toplumun doğru ve iyi huylu bireylerinin çoğunluğunca ortaya konup artık herkesin uymak zorunda kaldığı kurallara aykırı davranışlar.
tutanak Görüşülen ve konuşulan konuların yazılı olarak saptanması.
tutuklama Yasada gösterilen koşullar gereğince ve yargıcın yazılı buyruğu ile sanığı tutuklarevine kapatıp geçici olarak özgürlüğünü kaldırma.
tutuklarevi Yargılılardan ayrı olarak, tutukluların konduğu, barındırıldıkları yer.
tutuklu Yargıç kararı ile tutuklarevine alınan kişi.
tüze Yaygın ve geniş anlamı ile herkesin yasalarla tanınmış olan türesini yerine getirme, verme, başkalarının türesine uyma, saygı gösterme.
tüze bakanı Tüze örgütünün başında ve devletin tüze işlerini yasalarda belirtilen sınır içinde yürütmekle görevli ve sorumlu bakan.
tüze bakanlığı Tüze bakanının yönetim ve sorumluluğu altında devletin tüzel işlerinin yürütülmesine yasalarla görev verilen bakanlık.
tüze doktoru Yargı işlerinde görevlendirilmiş olan doktor.
tüze önlemi Tanığın çağrıya uymaması ve yargılığa gelmemesi durumunda, bu yüzden ortaya çıkan giderleri ödemesi, ayrıca para cezasıyle cezalandırılması.
tüze yargılıkları Anayasa, danıştay, uyuşmazlık, askerlere özgü yargılıklar gibi Anayasa ve özel yasalarla görevlendirilen yargıyerlerinin görevleri dışında kalan bütün uyuşmazlıkları çözümlemekle yükümlü ve yargıçlar yasasına bağlı yargıçlarla çalışan yargı yerleri.
tüzel Tüze işlerini yürütmekle görevli olanların, yasa buyruğuna uyarak yaptıkları işlem ve uygulama ile ilgili çalışmalar.
tüzel bakıtım Adam öldürme, yaralama, zehirleme, dövme ve benzeri olayların, bir doktor yönünden gözden geçirilmesi ve bilim açısından suçun belirtilmesi.
tüzel görev Bir yargılık ve savcılıkça yapılan soruşturma ya da yargılama ile ilgili sorunlardan dolayı kendilerinden istenilen bilgileri kolluk ve bütün devlet görevlilerinin doğru ve gecikmesiz olarak bildirme görevi.
tüzel işlem Bir uyuşmazlığın yargılığa gelmesinden başlayıp, yargı verilinceye dek geçen süre içinde, yapılan her türlü işlem.
tüzel karar Yargılama, yürütme görevlilerinin belli bir konuyu görüşüp inceliyerek bağladıkları kesin sonuç.
tüzel kişiler Başlı başına varlığı olan, belli bir amaç güderek çalışan insan kümeleri.
tüzel kütük Yargılıklarda verilen kesin ceza yargıları özetinin yazıldığı kütük.
tüzel olay Sonuçlar doğurabilmesi için törece aranan ve birden ya da birbiri ardından ortaya çıkması gereken bir türden olaylar.
tüzel yanılgı Kesinleşmiş yargılardan sonra ortaya çıkan kanıtlarla, yargılamanın yenilenmesini gerektiren yanılgı.
tüzel yardım Yoksul olan ve para kazanma gücü yeterince olmaması dolayısıyle yargılama giderlerinin tümünü ya da birazını karısı ve çocuklarını önemli bir sıkıntıya düşürmeden ödeyemeyen kimselerle, sosyal yardım derneklerinin vermesi gereken giderlerden bağışık tutul
uğraş ve sanattan uzaklaştırma Cezasının sonucu olarak yargılının uğraşını ve sanatını yapamaması (ebe, doktor, eczacı vb. gibilerin uğraşılarını bir ceza sonucu olarak yapamamaları gibi).
umulmayan durum İnsan gücü dışında ve elde olmayan nedenlerle ortaya çıkan ve önüne geçmek olanağı olmayan olay.
uygulama Yazı, parmak izi, imza ve benzerlerinin kime ilişkin olduğunun saptanması ve yasanın uygulanması.
uygun görme Bir eylem ya da işlemin yapılmasını yasanın uygun görmesi.
uygun zoralım Sanığa gönderilen mektup ve başka yazı ve tel yazılarının, soruşturma sırasında gerçeği elde etmek amacıyla, posta ve telgrafhanede zoralımı.
uyuşmazlık Bir davanın görülmesinde ayrı ayrı iki yargılığın kendini görevli ve yetkili saymaması (olumsuz uyuşmazlık) ya da tersine olarak iki yargılığın bu davayı görmekte kendilerini yetkili ya da görevli sayması (olumlu uyuşmazlık).
uyuşmazlık yargılıkları Yönetim yargılıklarıyle tüze yargılıkları arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmekle görevli yargılık.
uzman Belli konularda üstün bilgisi, uzbilimi olan kişi.
üçüncü kişi Bir sözleşmede, ceza davasında, ya da yürütme kovuşturmasında, ilgili iki karşı yanın dışında olan kişi.
üst Kamu türesine ilişkin işlerde, görevlilere kamu işi için buyruk veren kişi.
üst orun Aralarındaki aşamalara göre, daha yetkili ve geniş görevli yargılığa verilen ad.
üsteleme Alt yargılıkta verilen sonyargının yargıtayca bozulması üzerine, ilk yargılığın bozmaya uymayarak eski yargısını yeniden vermesi ve böylece görüşünde direnmesi.
üstüne atma (yükleme) Belli bir suçun bir ya da daha çok kişilerce işlendiğini ileri sürme.
üstyargı yolu İlk yargılıklarca verilen yargılara karşı, kimi ülkelerce tanınan bir yasa yolu türü.
üstyargılık Bir davayı, ilk yargılıktan sonra, üst yargı yolu ile gören ve ikinci olarak yargı veren toplu bir yargılık.
üye Karar yetkisi bulunan meclis, kurul, yarkurul, yargılık gibi topluluklara katılan ve oy kullanan görevli kimselerden her biri.
vazgeçme Bir davanın açılması, dava konusu olan suçtan dokunca gören kimsenin kişisel istemine bağlı olduğu yasaca belirtilen durumlarda, davacının yakınmasından vazgeçtiğini bildirmesi.
vekillik belgesi Vekilin temsil yetkisini ve kapsamını saptayan yazılı kâğıt.
yakalama Bir sanığın tutuklanma belgesi dışında, özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması.
yakalama belgesi Tutuklanması gereken kişi kaçak olur ya da saklanmış bulunursa, yetkili savcı ya da yargıç tarafından yakalanmak amacıyla çıkarılan yakalama yazısı.
yakınma Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, hakkı olan kimsenin C. Savcılığına bir istemde bulunması.
yakınma belgesi Yasa ve tüzüklere aykırı gördükleri eylem ve işlemler dolayısıyle kişilerin yetkili orunlara verdikleri yazılı yakınma kâğıtları.
yakınma hakkı Kişilerin yasalara, tüzüklere aykırı buldukları eylem ve işlemlerden dolayı yetkili devlet orunlarına başvurma yetkileri.
yalan ant Bilgisini dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde gerçeğe aykırı olarak andiçme.
yalancı tanıklık Tanık dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde, tanıklık ederken gerçeğe aykırı olarak bilgi verme, bilgisini az ya da çok gizleme.
yanılma suçları Sanığın işlemesini istemediği bir suçun ortaya çıkması.
yanıt Yargılıkta, yasalardaki yöntemine göre yargıcın sorduğu sorulara ilgilinin vermekle yükümlü olduğu karşılık.
yanıt dilekçesi Yanıt tasarısı, yargıtaylamada bulunan yanın, yargıtaylama dilekçesi kendisine bildirilince, ileri sürülen savlara verdiği yazılı karşılık.
yanlar Bir dava ve sözleşmede, çıkarları karşıt olan iki yan.
yansızlık Yargıcın, çözümlediği uyuşmazlıkla ilgili bütün işlemlerde, davalı ve davacılardan herhangi birine karşı yan tutmaması durumu.
yansızlıkta kuşkuya düşme Yargıcın dönerimini gerektirecek kertede yansızlığın kuşku uyandırması.
yaptırım Türe ilke ve kurallarını benimseyip uygulanmasını zorlamak için yasalara konulan yargılar.
yargı (1) Devletin türe düzenini korumaya ilişkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.
yargı (2) Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya ilişkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.
yargı belgesi Yargılıkça verilen en son kararın her iki yana verilen onaylı benzeri, örneği.
yargı çektiriminin ertelenmesi Yasada gösterilen nedenlere göre, bir ceza yargısının yerine getirilmesinin geçici olarak sonraki bir zamana bırakılması.
yargı çevresi Yargılıkların yasaca hangi işleri göreceği belirtilen konularla (Ağır Ceza yargılığı ve önyargıçlığın göreceği işler gibi), benzer tür ve nitelikteki davaları çözümlemekle görevli yargılıkların, yer bakımından görevli olanını belirten kural.
yargı gücü Bireylerle devlet ve bireylerin birbirleri arasında çıkan uyuşmazlıkların ulus adına bağımsız yargılıklarca çözümlenmesi yetkisi ve gücü.
yargı hakkı Ulus adına, yasalara göre, bağımsız yargılıklarca yargı gücünün kullanılması yetkisi.
yargı işlemi Uyuşmazlık durumunda bulunan iki yanın ileri sürdükleri konuları, yasaların buyruğuna, çizdiği yollara göre yargıcın ya da bir yargı organının çözümlemesi ve bu iş için yaptığı bütün işlemler.
yargı nedenleri Yargıcı karara ileten nedenler, yargının dayandığı kanıtların gerekçeleri.
yargı özeti Ceza yargılama yöntemine göre duruşma sonunda sanığın yargılılığına, kurtulmasına, duruşmanın durdurulması ya da düşmesine ilişkin yargının bu temel noktaları belirten bölümü.
yargıcın dönerimi Bir davada karşı yanlar ya da dava konusu ile kişisel ilişkisi olması ve dosdoğru görev yapacağına güvenin bulunmaması durumunda, yargıcın duruşma ve karara katılmaması için bir istem.
yargıcın duruşmaya katılamayışı Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlarda, yargıcın duruşmaya çıkamaması.
yargıç Ulus adına, bireylerin birbirleri ve bireyle devlet arasında çıkan uyuşmazlıkları yasalara göre ve yargı yolu ile çözümleyen kişi.
yargıçlık görevi Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlar dışında yargıcın, yargılamayı yargı verilinceye dek yönetmesi.
yargıdan önceki karar Yargının dayandığı daha önce verilmiş karar.
yargılama Duruşmaya başlandıktan yargı verilinceye dek yapılan işlemlerin tümü.
yargılama giderleri Ceza kovuşturmasında, yargı verilinceye dek yapılan harcamaların tümü.
yargılama yöntemi Bir hakkın yargı gücü, yargılık önünde nasıl isteneceğini, savunulacağını ve yargının nasıl elde edileceğini gösteren yöntemleri belli eden kuralların tümü.
yargılamanın açıklığı Başta Anayasa ilkesi olarak duruşmaların herkese açık olması.
yargılamanın açıklığı kuralı bk. açıklık ilkesi.
yargılamanın ertelenmesi Duruşmanın, kimi nedenler yüzünden başka bir güne bırakılması.
yargılamanın geriye bırakılması Duruşmanın yasada yazılı nedenlere ve yargıcın kanıtları değerlendirmesine göre başka bir güne bırakılması.
yargılamanın yenilenmesi Kesinleşmiş olan Danıştay, türe ve ceza yargılarının yasada gösterilen nedenlere göre yeniden duruşma yapılıp değiştirilmesine olanak veren olağanüstü yasa yolu.
yargılamayı önleme kararı Yapılan ilk soruşturma sonunda toplanan kanıtların, sanığın üstüne atılan suçu işlediğini belli etmemesi ya da son soruşturmanın açılmasını gerekli kılacak nitelikte bulunmaması durumlarında, sanığın duruşmaya gönderilmesini önleyen karar.
yargılar Yasaların koyduğu kurallar.
yargılı Kendisi için verilen yargı kesinleşmiş olan kimse.
yargılık Ulus adına yargı görevi yapılan ve bağımsız yargıçların yasaları uygulayarak yargı verdikleri yer.
yargılık dışı işlemler Dava açılmadan önce, yasaların gösterdiği bir hakkı korumak ya da türesel sonuçlar elde etmek için yapılan işlemler.
yargılıklar örgütü Yargı yetkisini ulus adına kullanan yargılıkların kuruluşunu, birbiriyle olan ilişkileriyle görev ve yetkilerini, aşamalarını belli eden türe alanı.
yargılıkların görevi Davanın türüne, niteliğine ve yargılıkların aşamalarına göre yargı gücünün ulus adına kullanılması.
yargılıkların yetkileri Yargı çevresi yönünden davaları inceleyip yargıya bağlayacak olan yargılıkların elinde bulunan güç ve taşıdıkları yükümlülük.
yargılıları koruma Yargılılar cezaevlerinde yargılarını çekmekte iken ve cezaevinden bırakıldıklarında iş bulmaları, toplum yaşantısına alışmaları, kendilerinin iyileştirilmesi konusunda yapılan yardımlar.
yargının açıklanması Açık olmayan, belirsiz ve çelişmeli bulunan bir yargının, kolayca anlaşılabilir biçime sokulması.
yargının anlatılması Yargıcın, bütün kanıtlar toplandıktan sonra yasa yargılarına ve kanısına göre kararını bildirmesi.
yargının bozulması İlk yargılıkça verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere göre yargıtayca ortadan kaldırılması.
yargının çektirimi Bir ceza yargılığında verilip kesinleşen yargının uygulanması.
yargının düzeltilmesi Danıştay dava daireleri ile dava daireleri kurulu, yargıtay daireleri ve genel kurulu kararlarının, yasalarında yazılı nedenler olunca bir daha görüşülmesini ve gerekiyorsa düzeltilmesini sağlayan bir yasa yolu.
yargının kesinleşmesi Yargıya karşı yasa yoluna başvurma olanağının kalkmış bulunması.
yargının yokarımı Bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak uygulamadan kaldırılması.
yargının yorumu Bir yargılının cezasını belirten yargıdaki cezanın tutarı ve yargının anlamında duraksanınca durumun yorum yolu ile yargıçça çözülmesi.
yargıtay Tüze yargılıklarınca verilen karar ve yargıların son inceleme orunu (mercii).
yargıtay duruşması Yargılamanın herkese açık olarak, sözlü ve yüz yüze olarak yanların bulunmasıyle sanığın suçlu olup olmadığının saptanması işine ilişkin yargılama aşaması, son duruşma.
yarı akıl hastalığı Yargılıkta, kendini savunamayacak kertede us bozukluğunda bulunma durumu.
yasa yolları Yargılıklarca verilip daha kesinleşmemiş bulunan vargılara karşı, yasanın gösterdiği süre içinde üst kattaki yargılıklara başvurma yöntemleri.
yasa yollarına başvurmağa konu olan kararlar Yasada gösterilen koşullara göre, karşıtlama yolu ile bir üst yargılıkta incelenme olanağı bulunan ve kesin olmayan kararlar.
yasak savutlar Genellikle, kullanılınca ateş çıkaran hem saldırıya hem de savunmaya yarayan vurucu araçlar.
yasaklanan hakların geri verilmesi Kimi cezalardan yargılı olanların kamu işlerini de görme yasaklısı olmalarına ilişkin yan cezaların belli koşulların gerçekleşmesi üzerine o yargılıya yasak edilen hakların geri verilmesini sağlayan yöntem.
yasal Bir durum ya da davranışın türe düzenine uygunluğu.
yasal savunma Yasada gösterilen biçimde bir kimsenin, kendisine, yakınlarına ya da mallarına karşı yapılmakta olan haksız bir saldırıdan korunmak, dokuncayı önlemek için işlemek zorunda kaldığı eylem ve yapmağa zorlandığı davranış.
yasama erki Yasaları çıkaran kuruluşta toplanan ve ulus adına yasa çıkarma yetkisini kapsayan güç.
yataklık İşlenmiş bir suça katılmadan, sanığa bilerek barınacak yer gösterme, suçun işlenmesi sonucunda elde olunan nesneleri bile bile alma ve saklama, satın alma ve almaya, satmaya ve saklamaya aracılık etme.
yazıcı Soruşturma, yargılama ve duruşma sırasında olayları, söylenenleri yazılı olarak saptayan yargıç dışındaki görevli.
yazılı biçim Bir türe eylem ve işleminin yazılı olarak saptanması zorunluluğunu koyan yasaların bu yoldaki yargısına göre yapılan işlem.
yazılı buyruk Yargıç ve yargılıklarca verilipte yargıtayca incelenmeden kesinleşen karar ve yargıların yasaya aykırı olduğunu öğrenen Tüze Bakanının, bu yargı ya da kararın, yasa adına bozdurulması için yargıtaya başvurması amacıyla C. Başsavcılığına yazılı olarak verd
yazın iyeliği Düşünce, duyu ve us ürünlerini ortaya koyanların yapıtları üzerindeki hakları.
yedirim Bir memurun görevine bağlı bir iş için yasa dışı bir para, mal ya da çıkar sağlaması.
yeni kanıtlar Duruşma sırasında ileri sürülmediği için dinlenmemiş ve toplanamamış olan ve yeniden elde edilerek ileri sürülen kanıtlar.
yeni olaylar Yargılama konusuna ilişkin yeniden ortaya çıkan ve ileri sürülen olaylar.
yeniden kovuşturma Savcılıkça, kanıt elde edilememesi nedeniyle kovuşturulamayan bir suçun, sonradan ve yeniden kanıt bulunması nedeniyle yeniden kovuşturulması.
yerinde görüm Uyuşmazlık konusu bir olayın gerçeğini araştırmak için, olay yerinde (yıkılan, delinen duvar, kırılan kapı, pencere vb.) araştırma yapma, gövde üzerinde (bereleme, yaralama, adam öldürme vb.) incelemeler yapma işi.
yeterlik Gerçek ya da tüzel kişinin haklara iye olması, haklarını kullanabilmesi, görev yapabilmesi, yüküm ve sorumluluk altına girebilmesi gücü.
yetersizlik Bir gerçek ya da tüzel kişinin yasalarca yeterlik için gerekli görülen güce, koşullara ve olanağa iye olamaması durumu.
yetki Yasadan ya da sözleşmeden doğan türe gücü.
yetkili yargılık Suçun işlendiği yer, davaya bakmaya yetkili olan yargılık.
yitimli Konutu bilinmeyen yabancı ülkede oturupta yetkili yargılığa çağrılması olanağı bulunmayan ya da böyle bir çağrıdan olumlu bir sonuç elde edilemeyeceği kesin olarak anlaşılan sanığın durumu.
yitimlik Bir kişinin batan gemide ve bir yangında bulunması gibi nedenlerle öldüğü umulacak kertede ortalarda bulunamaması.
yokarma Yasaya uygun bulunmadığı saptanan bir işlem ve kararın, yargılıkça ya da yöneticiler eliyle yürürlükten kaldırılması.
yorum Yasa, tüzük, yönetmelik, karar, yargı ve her türlü sözleşmelerdeki deyimlerin anlamını açıklama.
yorum davası Tüze yargılıklıklarında görülmekte olan bir davayı, yargıya bağlamak için çözümlenmesi gereken yönetsel bir tüzük ya da yönetmeliğin anlamını belirtmek amacıyla, Danıştay’a açılan yönetsel dava türü.
yorum yargıları İki yanın açıkladıkları istemlerinin ne yolda yorumlanmasını belirten yasa yargıları.
yorumsal yargılar Yanların kendi istemleri ile değiştirilebilen yasa yargıları.
yönetmelik Yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol göstermek, yasa ve tüzüklere aykırı olmamak üzere bir ya da birkaç bakanlık ve belediyelerce çıkarılıp resmi gazetede yayımlanan nesnel kuralların tümü.
yöntem Bir suçun işlenişinden yargı verilinceye dek yargılıklarca izlenen ve yasada gösterilen yollar.
yüce divan Görevlerinden doğan ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlarından dolayı Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyelerini yargılayan üst yargılık.
yüklenci Borçlu adına alacaklıya karşı borcun ödenmesini sağlamayı üstüne alan kişi.
yükümlülük Bir kişiye ya da tüzel kişiye yükletilen iş, edim, ödev, koşul, çekinme ve bir yapmama görevi.
yürürlükte olan (geçerli) Uygulanmakta olan yasa, tüzük, yönetmelik.
yürürlükteki kurallar Kaldırılmamış ve yürürlükte olan yasa yargıları.
zamanaşımı Yasanın belli ettiği koşullar altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması ya da düşmesi.
zincire vurma Tutuklunun, öbür tutukluların güvenliği için zorunlu görüldüğü, kendini öldürmeye ya da kaçmaya kalkıştığı ya da bu işler için hazırlık yaptığı anlaşılınca demire vurulması. (Not: Anayasa Mahkemesi kararıyle kaldırılmıştır).
zincirleme suç Her biri ayrı ayrı birer bağımsız suç olduğu halde, hepsi de yasanın yalnızca bir başçığına (maddesine) aykırı olması ve sanığın suç işleme kararındaki birliğe göre tek suç sayılan bir suç türü.
zoralım Yasada gösterilen neden ve koşullara göre, kamu yararına olarak bir kimsenin taşınır ve taşınmaz mallarının devlet ya da kamu tüzel kişiliğince elinden alınması.
zorla alma Bir kimsenin malını, kimi nesneler üstündeki haklarını zorla alma.
zorla ilişme Kız ya da kadına cinsel saldırıda bulunarak zorla döl yatağı yoluna erkeklik organını sokma.
zorlama Tanıklık yapmak, andiçmek ve bunlar gibi yargılıkça bir kimseye verilen ve o kişi tarafından yapmaktan kaçınılan ve yargılama ile ilgili olan görevlerin, yasada yazılı yöntemlerle zorla yaptırılması.
zorlayıcı nedenler Daha önceden bilinmesine, gözönünde bulundurulmasına, etkisiz bir duruma düşürülmesine olanak bulunmayan ve dış etkenlerin gücü ile ileri gelen olaylar.
zorunlu durum Kendisini ya da başkasını, bilerek engellediği ve başka türlü korunması olanaksız bulunan ağır, gerçekli ve kişiye yöneltilmiş bir tehlikeden korumak için işlenilmiş suçlarda, sanığın sorumluluğunu kaldıran durum.

Yargı terimleri sözlüğü Hukuki Net hukuk sitesinin hukuk sözlüğü kısmından izin alınarak yayınlanmaktadır. Dilerseniz yargı kararları arasında arama da yapabilirsiniz.

Atletizm terimleri sözlüğü

Atletizm Terimleri Sözlüğü

açık yarış Olimpiyatların, dünya, ülkeler arası ya da bölgesel birinciliklerin dışında, bütün atletlerin katılabilecekleri yarış.
adçekme Yarışçıların deneme sıralarını, koşucuların koşaklarını saptamak için yapılan düzenleme işlemi.
adım uzunluğu Yürüyüşte, iki uzun adım arasındaki açıklık. İ.A.A.F yönetmeliğine göre bu uzunluk 2.30 cm. dir.
ağırşak bk. disk.
aktarma alanı Bayrak koşularında yarışan takımdaşların, bayrak sopasını, kendi koşaklarında birbirlerine aktardıkları koşu alanı.
alan yönetmeni Yarış alanının giriş çıkışını yardımcılarıyla birlikte düzenleyip denetleyen yetkili.
aşama 1. Bayrak yarışlarına katılan takımların her bir koşucusuna düşen uzaklık. 2. Yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri.
aşamalı yarışlar Dönemeçte başlayıp düzlükte biten, her koşucunun kendi koşağında yarıştığı koşular (200 m.-800 m.) ile bayrak koşularını kapsayan yarışlar.
atlama 1. Belirli bir yerden gerilip hız alarak yapılan sıçrama ile vücudu yerden kesip daha uzak bir yere kondurma ya da belli bir yükseklikten aşırma. 2. Bu yolla en uzağa atlamak ya da en yükseği aşmak amacıyla yarışılan atletizm dalı.
atlama alanı Atlamaların yapıldığı yüzeyi eğimsiz alan ile çevresi.
atlama çatkısı Yüksek atlamalarda kullanılan ayak, çıta ve çıta dayanağından kurulu atlama aracı.
atlama çizgisi Atlamalarda, atletlerin daha ileriye basamayacaklarını belirten sıçrama tahtasının kum havuzu yönündeki kıyısı.
atlama havuzu Atlama yapan yarışçının atlayıştan sonra düştüğü kum ya da benzeri bir özdekle (örneğin plastik köpüğü) dolu havuz. En küçük boyutları: Sırıkla atlamada 5 m. x 5 m. yüksek atlamada 5 m. x 4 m.  uzun ve üç adım atlamada 9 m. x 2.75 m.
atlamalar Atletizmin yüksek, uzun, üç adım, sırıkla atlama dallarına verilen ortak ad.
atlet Atletizmi uğraş edinip dallarındaki yarışlara katılan sporcu.
atletik Atletizmle, atletle ilgili atlete yaraşır.
atletizm Bedensel dayanıklılığı, doğal devimleri geliştirmeyi amaçlayan, koşu, atma, atlama, yürüyüş gibi alıştırma ile yarışları kapsayan spor çalışmalarının genel adı.
Atletizm Birliği Ülke içindeki atletizm çalışmalarını yürüten, yapılan yarışları düzenleyip yöneten birlik.
atma döngüsü İçinde, disk, gülle, çekiç atma yarışları yapılan 2. 50 m. çapında (çekiç atmada 2.13, 5 m.), çevresi 76 mm. lik metal ya da demirle kuşatılmış, tabanı sert, yuvarlak alan.
atmalar Atletizmin gülle, çekiç, disk, cirit atma dallarına verilen ortak ad.
başlangıç kirişi Cirit gelişme alanının yan çizgilerini atış yönünde sınırlayarak kesen kiriş.
başyargıcı Yarışlarda, ölçmelerin denetimini yapmakla görevli, uygulama anlaşmazlıklarını çözümlemekle yükümlü bulunan, l.A.A.F. yönetmeliğinin uygulanmasından sorumlu yargıcı.
başyargıcı yardımcısı Yarışlardaki yanlışları, yönetmelik kurallarına aykırı olayları başyargıcıya bildirmekle görevli yargıcı.
bayan atlet Atletizmi uğraş edinip, dallarındaki bayanlar arası yarışlara katılan sporcu.
bayrak koşusu bk. bayrak yarışı.
bayrak sopası Bayrak yarışlarında, elden ele aktarılan bayrağı simgeleyen, tahta, maden gibi sert özdeklerden yapılmış, 49 gr. ağırlığında, 28 cm.-30 cm. boyunda, 12 cm. çapında düzgün boru.
bayrak yarışı Bayrak sopasını aktarma alanında elden ele geçirme yoluyla, aşamalı olarak her atletçe bir bölümü koşulan takım yarışı.
beşli yarış Her birine katılmak koşulu ile, beş ayrı dalda düzenlenen bir birleşik yarış türü. bk. birleşik yarışlar.
birleşik yarışlar Yarışçıların, her birine katılmak zorunluğunda olduğu, birden çok atletizm dalında düzenlenen yarışlar.
büyükler bk. erginler.
cirit Madensel sivri uçlu, gövdesi tahta ya da madenden yapılmış, tutağı ip sargılı kargı biçiminde atma aracı. Ağırlığı erkeklerde en az 800 gr., bayanlarda 600 gr. dır. Uzunluğu erkeklerde 260 cm.-270 cm. bayanlarda ise 230 cm. olur.
cirit atma 1. Hız kazanmak için gerilip koştuktan sonra, elde taşınan ciriti omuz ya da taşıyan kol üstünden ileriye doğru fırlatma. 2. Ciriti, bu yolla en uzağa atmak için yarışılan atletizm dalı.
cirit sapı Ön bölümü maden başa bağlı, en geniş yeri ip sargılı, tahta ya da madenden yapılmış cirit gövdesi.
çapraz atlayış Çıtayı, binermiş gibi karın altına alarak aşma temeline dayanan yaygın bir yüksek atlama biçimi.
çarpma tahtası Gülle atan atletin, deviminden doğan hızla atma döngüsünün dışına çıkmasını önlemek için kullanılan ağaç takoz.
çekiç Tokmak, sap ile tutaktan oluşan, 7.257 kg. ağırlığında, 117. 5 cm. -121. 5 cm. (tutağın içinden ölçüldüğünde) uzunluğunda atma aracı.
çekiç atma 1. Atma aracını çevirerek, vücudu kendi ekseni çevresinde döndürerek ya da her ikisini kullanarak elde edilen hızla çekici atma döngüsü üstünden ileriye doğru fırlatma. 2. Çekici, bu yolla en uzağa atmak için yarışılan atletizm dalı.
çekiç sapı Çekiç tokmağını tutağa bağlayan tel.
çekiç tokmağı Çekicin demir, pirinç ya da pirinçten daha sert bir özdekten yapılmış, madensel dolgulu yuvar biçiminde baş bölümü.
çekiç tutağı Çekicin, tek parçadan ya da çift örgüden yapılmış, sert, oynaksız, atış sırasında esnemeyen tutma yeri.
çıkış Çıkış imi ile çıkış yerinden koşuya başlama. İki türü vardır: Kısa koşularda uygulanan alçak çıkış uzun koşularda uygulanan yüksek çıkış.
çıkış bölmesi 1500 metreye dek yapılan koşularda, çıkış çizgisi gerisinden yarışa başlanılan bölüm.
çıkış çizgisi Yarışa başlanacak yeri gösteren 5 cm. kalınlığındaki ak çizgi.
çıkış imi Koşuyu başlatmak için, çıkış tabancasını patlatarak verilen im.
çıkış tabancası Kurusıkı bir patlama sesi ile birlikte parıltı vermesinden ötürü, yarışı başlatma işinde kullanılan özel tabanca.
çıkış takozu Hız koşularında, çıkışa kalkan yarışçıların iterek birden atılım yapmak için ayaklarını dayadıkları takoz.
çıkışçı Yarışlarda, çıkış imini veren yargıcı.
çıkışçı yardımcısı Koşuların yönetmeliklerde gösterilen kurallara uygun olarak yürütülmesinde, çıkış yargıcısına yardımla yükümlü yargıcı.
çıta Yüksek ya da sırıkla atlamada aşılması gereken yüksekliği gösteren tahta, maden vb. özdekten yapılmış yuvarlak, yerine göre üçgen kesitli uzun ince çubuk.
çıta dayanağı Yüksek ya da sırıkla atlamada üzerine çıtanın konduğu ayak.
çıtayı geçiş Yüksek atlamalarda, belli bir yüksekliğe konmuş olan çıtayı düşürmeden aşarak, vücudu tümüyle sıçrayış yönünden öbür yöne aktarma.
çitli engel Engelli koşularda koşucunun üzerinden aşmak zorunda olduğu 3.96 m. genişliğinde, 91.1-91.7 cm. yüksekliğindeki engel.
çivili ayakkabı Tabanında metal çiviler bulunan atlet ayakkabısı.
deneme Atma ya da atlama yapan yarışçının, her dönede birer kez kullandığı sınama hakkı.
deneme sırası Atma ya da atlamaya katılan yarışçının her dönedeki sınama sırası.
dikkat komutu 800 metreye dek düzenlenen koşularda, çıkış çizgisinde yerlerini alan yarışçıları dikkat durumuna getirmek için, çıkışçının kendi ana dilinde verdiği uyarı komutu.
dikme Yüksek atlamalarda, aşılması gereken çıtayı taşıyan ayakların konduğu direklerden her biri.
dilim Geçerli bir atış için, atışı yapılan aracın içine düşmesi gereken, çizgilerle belirtilmiş alan kesimi.
dingin ayak Üç adım atlamada, ilk sıçramayı yapmayan ayak.
disk Disk atmada kullanılan, 2 kg. ağırlığında genellikle metal bir çember ile çevrelenmiş tahta ağırşak. Kadınların kullandıkları disk 1 kg. ağırlığında olup daha küçüktür.
disk atma 1. Gerilerden gelerek, istenildiğinde gövde ekseni üzerinde dönerek hız kazandıktan sonra, atma döngüsü içinde ilerleyip avuçta taşınan diski ileriye doğru savurma. 2. Diski, bu yolla en uzağa atmak ereğiyle yarışılan atletizm dalı.
dolanı bk. dönü.
dönü Koşu yolunda, her bir dönüşe verilen ad. Genellikle 400 m. olur.
dönü denetçisi 1500 m. ile daha uzun koşularda, yarışçıların dönülerini sayıp bildirmekle görevli yargıcı.
dönüş Disk ya da çekiç atmada, atış hızı için gerekli olan merkezkaç kuvveti oluşturmak amacıyla vücudu kendi ekseni üzerinde döndürme.
düz atlayış Çıtayı, üstüne oturur gibi aşma temeline dayanan bir yüksek atlama biçimi.
engel Engelli koşullarda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken çerçeve ile tabandan kurulu tahta düzen.
engel aşmak Engelli koşularda, ayak ya da bacağı sarkıtmaksızın, yarışılan koşak doğrultusunda engelin üzerinden atlamak.
engel yüksekliği Engelin yere göre aşılması gereken yüksekliği. Engelli koşularda uygulanan üç ayrı engel yüksekliği şunlardır: 1. Alçak (low): 200 m. engelli koşularda uygulanan 75.9 cm.-76.5 cm. lik engel yüksekliği. 2. Orta (intermediate): Erkekler arası 400 m. engelli
engelli koşular Belirli aralıklara konmuş, değişik yükseklikteki on çitli engelin üzerinden aşılarak sürdürülen koşular. Bu koşular uzaklıklarına göre üç ana dala ayrılırlar: 1. 110 m.-440 m. engelli koşular. 2. 220-300 m. engelli koşular. 3. 100 m. bayanlar arası engell
erginler Yarış günü 21 yaşını doldurmuş olan atletler.
geçerli deneme Yönetmelik kurallarına uygun düşen atış ya da atlayış denemesi.
gelişme alanı Atma ya da atlamadan önce yarışçının yürüme, sıçrama, koşma gibi hız kazanma yollarını denediği gerilme alanı. Bu alan, uzun atlamada 15 m., üç adım ile sırıkla atlamada 40 m., cirit atmada 30 m.-36.5 m. uzunluğunda olur.
gelişme koşusu Atma ya da atlamalardan önce en iyi aşamayı elde edebilmek amacıyla, yarışçının gelişme alanında hız kazanmak için yaptığı koşu.
gençler Yarış günü 18 yaşından büyük, 21 yaşından küçük olan atletler.
gerideki ayak Yürüyüşte, ilerdeki ayağın yere konmasıyla, yerden kaldırılan öteki ayak.
gülle Demir, pirinç ya da pirinçten daha sert bir özdekten yapılmış, içi dolu, yüzeyi düz, yuvar biçiminde atma aracı. Ağırlığı, erkeklerde 7. 257 kg., bayanlarda 4 kg. dır.
gülle atma 1. Tek elle taşınan gülleyi atma döngüsü içinden, taşıyan kolla, omuz doğrultusunda havadan ileriye doğru fırlatma. 2. Gülleyi, bu yolla en uzağa atmak amacıyla yarışılan atletizm dalı.
hendekli engel Çit ile su hendeğinden oluşan engel.
hendekli engel koşusu Her dönüsünün dördüncü engeli çitli hendekli olan 28 çitli engel ve 7 hendekli engeli kapsayan 3000 m. lik koşu ile 32 çitli engeli, 8 hendekli engeli olan 2 millik engelli koşuya verilen ad.
içkoşak Sol yanı koşu yolu kıyısına bitişik, sağ yanı ikinci koşaktan 5 cm. genişliğinde bir çizgi ile ayrılmış, koşu yolunun en içte kalan koşağı.
ikinci sıçrama Üç adım atlamada, ilk sıçramayı yapan ayakla yere indikten sonra yapılan sekme özelliğindeki sıçrama.
ilerideki ayak Yürüyüş yarışında, ilerde bulunanın yere değmesinden sonra kalkan ayak.
ilk sıçrama Üç adım atlamada, gelişme koşusuyla hız alarak tek ayak üzerinde havalanıp ileriye yapılan birinci atılım.
ip sargı Kaymayı önlemek için, cirit sapının ağırlık noktasındaki tutağına sarılmış olan ip.
kayma Gülle atmada, atış için ön hızı kazanmak amacıyla, atma döngüsü içinde yerden yükselmeden atış yerine doğru yapılan sekme.
kır koşusu Belirli bir kırsal bölgede doğal hendekleri, çitleri, engelleri aşarak yapılan koşu.
kol çevirme Çekiç atmada, dönüşe geçmeden önceki ilk hızı kazanmak için, atma aracını tutan gergin iki kolu vücut çevresinde döndürme.
konma Uzun atlamalarda, uçuştan sonra vücudu yere indirme.
koruma kafesi Çekiç atma ile disk atmada, yarışçıları, görevlileri, izleyenleri korumak için, atma döngülerinin çevresine ağzı atış yönüne doğru C harfi biçiminde yerleştirilen ağlı kafes.
koşak Bir dönülük yarışlarda (400 m.) ya da kimi yarışların ilk dönüsünde her koşucu için beşer santimlik ak çizgilerle birbirinden ayrılmış, 1.22 cm. – 1.25 cm. genişliğindeki koşu yolu koşaklarından her biri.
koşu Özel ya da doğal yerlerde, belli bir uzaklığa koşarak en kısa sürede ulaşmak için yapılan yarış türü.
koşu yeri Kır koşularında, atletlerin izlemek zorunda oldukları imlerle belirlenmiş yarış yolu.
koşu yeri yönetmeni Kır koşularında, koşu yeri ile yazman yargıcılarının denetiminden sorumlu yönetmen.
koşu yolu Üstü taş, kum, kömür tozu, kiremit kırığı gibi bir karışımla ya da yapay bir özdekle (tartan gibi) sıkılaştırılıp koşular için özel olarak yapılmış 6-8 koşaklı yol.
koşu yolu kıyısı Koşu yolunun çimento, tahta ya da uygun herhangi bir özdekten yapılmış 5 cm. yüksekliğinde, 5 cm. genişlikteki iç kıyısı.
koşucu Koşu dalındaki yarışlara katılan atlet.
macun gösterge Uzun atlamalarda, atlama çizgisine basarak atlayanların ayak izlerini saptamaya yarayan, sıçrama tahtasına sıvanmış macun yüzey. Bu macun yüzey 5 cm. kalınlığında, 10 cm. genişliğindedir.
maden baş Ciritin koni, biçiminde madensel ucu.
maden kapaklar Diskin ağırlık düzenlemesini yapmak için kullanılan maden plaka.
maraton bk. maraton koşusu.
maraton koşusu Yumuşak yollar dışındaki ana yollar üzerinde yarışılan 42.195.5 m. lik en uzun yol koşusu.
olimpiyat bk. olimpiyat oyunları.
olimpiyat oyunları Her dört yılda bir kez, her biri başka bir ülkede yapılmak üzere Uluslararası Olimpiyat Kurulunca düzenlenen uluslararası spor yarışları ile şenlikleri.
onlu yarış Her birine katılma koşulu ile on ayrı atletizm dalında düzenlenen erkekler arası birleşik yarış. Şu sıralamaya göre yapılır: Birinci gün: 100 m. koşu, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama, 400 m. koşu. İkinci gün: 110 m. engelli koşu, disk atma, sırıkla
saplama kutusu Sırıkla atlamada, yarışçıların sıçrayıp havalanmak için sırıklarını sapladıkları maden ya da tahtadan yapılmış yamuk kutu.
seçme-elemeyarışları Tek bir yarışla sonuçlanamayacak denli çok atletin katıldığı yarışlarda, bir sonraki elemeye ya da sonlamaya girecekleri saptamak amacıyla yapılan yarış.
serinleme durağı Maraton yarışlarında, yeme-içme durakları arasında bulunan, koşucuların su içtikleri, terlerini sildirdikleri konaklardan her biri.
sıçrama Gelişme koşusundan hız alarak, ayağın itme gücüyle vücudu yerden koparıp uzağa ya da havaya fırlatma.
sıçrama tahtası Uzun atlamalarda, yarışçılara daha iyi sıçrama olanağı veren 122 cm. x 20 cm. x 10 cm. boyutlarında, önü macun göstergeli aka boyanmış tahta.
sıralayıcı Kır koşularında, varış çizgisini geçen atletlere varış sırasına göre sayı veren yargıcı.
sırık Sırıkla atlamada kullanılan kamış, kauçuk, metal vb. yapılmış uzun esnek çubuk.
sırıkla atlama 1. Belli bir yüksekliğe konmuş çıtayı sırıkla havalanıp aşma. 2. Bu yolla en yükseği aşmak için yarışılan atletizm dalı.
sırt atlayışı Çıtayı, sırt altına alarak aşma temeline dayanan yaygın bir yüksek atlama biçimi.
son yarış Birinciyi belli eden, herhangi bir daldaki yarışmayı sonuçlandıran yarış.
sonaşam Atletizmin herhangi bir dalında, yönetmeliğe uygun olarak o zamana değin elde edilmiş derecelerin en üstünü ya da eşiti.
sonaşamcı Atletizm yarışlarında sonaşam elde eden sporcu.
sonaşamlamak Eski sonaşamı yenilemek ya da aşıp yeni bir sonaşam elde etmek.
sonuç yazmanı Her yarışın sonucunu, bitiriş sıralarını, süre, yükseklik, uzaklıklara ilişkin bilgileri yazıya geçiren görevli.
su hendeği Hendekli engel koşuları için düzenlenmiş çitli engelin önünde bulunan, içi su dolu çukur. Bu hendeğin 3. 66 m x 2. 50 m. ölçülerinde olan tabanı 30 mm. kalınlığında yumuşak şilte ile örtülüdür. 70 cm. olarak başlayan derinliği koşu yönüne doğru azalır.
süre yargıcısı Koşuların süresel sonuçlarını saptayan yargıcı.
süre yönetmeni Süre yargıcılarının görevlerinden, saptanan derecelerin yazılıp yayımından sorumlu yargıcı.
süreli yarış Belli bir sürede koşulabilen uzaklık üzerine düzenlenen yarış.
tetik durum Koşucunun, dikkat komutundan çıkış imine değin bulunduğu durum.
topuk-burun Her adımda, önce topuğu sonra ayak ucunu yere değdirme kuralına bağlı olarak koşma kuşkusu uyandırmayan yürüyüş yöntemi.
uçuş Atlama yapan vücudun, ilk sıçramadan konmaya değin havada aldığı yol.
uçuş açısı Atmalarda, atılan nesnenin (gülle, çekiç, disk, cirit) uçuş yörüngesi ile atış doğrultusu arasındaki açı.
Uluslararası Olimpiyat Kurulu Olimpiyat oyunlarının yerini, gününü saptayarak, düzenleme işlerini, uygulayım (teknik) hazırlıklarını gözetip denetleyen kurul.
Uluslararası Özengen Atletizm Birliği Atletizme ilişkin birliklerin üyelerinden kurulu, dünya özengen atletizmini yöneten birlik.
uluslararası yarış Olimpiyat oyunları, dünya birincilikleri, bölge birincilikleri, grup birincilikleri için iki ya da daha çok üye ulus arasında yapılan yarış.
uyarı Yürüyüş yarışlarında, yerle aralıksız dokunma kuralından uzaklaşan yürüyüşçüye, yargıcının bir kez olmak üzere ak bayrak kaldırarak yaptığı uyarı.
uygulayım yöneticisi Yarışlardan önce, yarış yerlerinin yönetmeliklere uygunluğunu denetleyen görevli.
uzun atlama 1. Gelişme koşusundan hız alarak bacaklara verilen sıçrama gücü ile vücudu yerden kesip amaçlanan uzaklığa kondurma. 2. Bu yolla en uzağa atlamak için yarışılan atletizm dalı.
üç adım atlama 1. Gelişme koşusunun verdiği hızla tek ayak üzerinde sıçrayıp aynı ayak üzerine düştükten sonra, dingin bacakla bir adım atarak yine bu bacakla üçüncü sıçramayı yapmak kuralına bağlı olarak vücudu yerden koparıp üç sıçrama ile uzağa kondurma. 2. Üç adımda
üçüncü sıçrama Üç adım atlamada, dingin ayakla yapılan son sıçrama.
varış Yürüyüşçü ya da koşucunun, gövdesinin herhangi bir kesimi ile varış çizgisini geçmesi.
varış alıcısı Varış görüntülerini saptayan alıcı.
varış çizgisi Yürüyüşçü ile koşucuların varış sıralarını, derecelerini saptamak için koşu yoluna enine çizilmiş, koşulan uzaklığın bitimini gösteren ak çizgi.
varış direkleri Varış ipini, varış çizgisinin iç kıyısı üzerinde germeye yarayan, koşu yolunun iki yanına dikilmiş direkler.
varış görüntüsü Birbirine çok yakın aralarla sonuçlanan koşuların bitirme sıralarının varış yargıcılarınca saptanamadığı durumlarda, ayrımı kolaylaştırmak amacı ile kullanılan görüntü.
varış ipi Varış çizgisinin iç kıyısı üzerinde, varış direklerine bağlanıp gerilmiş olan 1.22 m. yükseklikteki pamuk ya da benzeri nitelikte yumuşak ip.
varış yargıcısı Koşulara, yürüyüşlere katılan yarışçıların varış sıralarını saptayan yargıcı.
varış yönetmeni Varış yargıcılarını görevlendirmek, varışları özel çizelgesine geçirmek, varışa ilişkin bütün sorunları çözümlemekle yükümlü başyargıcı.
yanlış çıkış Dikkat komutu ile çıkış imi arasındaki sürede, dikkat durumunda iken çıkış çizgisine basma ya da bu çizgiyi geçme. Bir yanlış çıkış yapan yarışçı uyarılır, iki yanlış çıkış yapan (birleşik yarışlarda üç) yarış dışı bırakılır.
yarış Atletizmin kapsamına giren tüm spor dallarında birinciliği elde etmek için yapılan yarışma.
yarış belgesi Atletlerin yarışlara katılabileceklerini gösteren inanca belgesi.
yarış uzaklığı Koşarak ya da yürüyerek en kısa sürede varmak amacıyla yarışılan uzaklık.
yarış yargıcısı Atma ile atlamalarda denemelerin geçersizliğini saptayan, geçerli denemelerin ölçümünü yaparak çizelgesine geçiren yargıcı.
yarış yöneticisi Yarışların istenilen düzene uygun olarak yürütülmesinden sorumlu olan yönetici.
yarışçı I.A.A.F. yönetmeliği kurallarına uygun olarak tek başına, takımca ya da takım içinde yarışlara katılan atlet.
yarışdışı bırakma Yargıcıların, kurallara uymayan yarışçı ya da takımı sıralamaya sokmama yargısı.
yeme-içme durağı Maraton koşusunda, çıkıştan 10 uncu kilometrede, sonra her 5 km. de bir, koşucuların yeme-içme gereksemelerini karşılayan duraklardan her biri.
Yerlerinize! 800 metreye varan yarışlarda, çıkışçının, yarışa katılacak atletlere çıkış bölmesinde yerlerini almaları için kendi ana dilinde verdiği ilk komut.
yıldızlar Yarış günü onaltı yaşından büyük, onsekiz yaşından küçük olan atletler.
yinelenen deneme Atma, atlama yarışlarında, herhangi bir nedenle engellenen denemeyi yineleme.
yüksek atlama 1. İki direk arasında amaçlanan yüksekliğe yatık olarak konmuş çıtayı, tek ayağın sıçrama gücü ile hiç bir araç kullanmadan aşma. 2. Bu yolla en yükseği aşmak için yarışılan atletizm dalı.
yürüyüş 1. Bir ayak yerden kalkarken öteki ile öne basma kuralına bağlı olarak belli bir uzaklığa yürüyerek ulaşma. 2. Bu yolla, belli bir uzaklığa en kısa sürede yürüyerek ulaşmak amacıyla yapılan yarış.
yürüyüş kurulu Yürüyüşlerin kurallara uygunluğunu denetleyip, tartışmalı durumları çözümlemekle yükümlü bir başkan ile ayrı uluslu on üyeden oluşan kurul.

T-Z Uzay terimleri sözlüğü

T-Z harfleri arası Uzay terimleri sözlüğü

Takım yıldız Gökyüzünde rastgele serpilmiş yıldızların oluşturduğu yapay bölgeler. Eskiden gökyüzünün değişik bölgeleri hayvanlara ve eşyalara benzetilmiş, böylece gökyüzü 88 takım yıldıza ayrılmıştır.
Tan olayı Güneş, ufkun altında iken havanın yarı aydınlık olması durumu. Gün ağarması ve gün kararması olaylarının ortak adı.
Tayf Bakınız ışınım tayfı
Tayf çeker Spektrograf. Bir ışık kaynağından gelen ışınımı dalgaboylarına ayırarak kaydedebilen düzenek. teleskoplara bağlı olarak kullanılır.
Teğetsel hız Bir yıldızın uzay hızının, bakış doğrultusuna dik yöndeki bileşeni.
Ufuk Bakınız çevren.
Uzanım açısı Uzanım. Bir gök cisminin gökyüzünde Güneşe olan açısal uzaklığı.
Uzay hızı Bir cismin uzay içinde saniyede aldığı yol.
Üst geçiş Yıldızların meridyenden en büyük yükseklikteki geçişi.
Üst kavuşum İç gezegenlerin Yer – Güneş – Gezegen olmak üzere bir doğrultuya gelmeleri.
Üstnova Bakınız süernova.
Van allen kuşakları Yer’ in manyetik alanının Güneş tarafından fırlatılan yüklü ve kozmik parçacıkları yakalaması ile meydana gelen ışınım kuşağı.
Yansıtmalı teleskop Bakınız aynalı teleskop.
Yapay uydu İnsanlar tarafından yapılarak bir gök cismi çevresinde yörüngeye oturtulan cisim.
Yeniay Bakınız hilâl.
Yer benzeri gezegen Dış yapıları, büyüklük ve kütleleri Yer’ e benzeyen gezegenlerden her biri.
Yerberi (Perigee) Ay’ın ya da yapay bir uydunun Dünya çevresinde döndüğü yörüngede Dünya’ya en yakın olduğu nokta.
Yeröte (Apogee) Ay’ın ya da yapay bir uydunun Dünya çevresinde döndüğü yörüngede Dünya’ya en uzak olduğu nokta.
Yıl Güneşin görünen yıllık hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki zaman.
Yıldız günü Bir yıldızın meridyenden ard arda iki geçişi arasındaki zaman.
Yıldız kataloğu Yıldızları herhangi bir sırada düzenleyip, onlara ilişkin değerleri veren, cetvelleri toplayan kitap.
Yıldız kümesi Uzayda bir araya gelmiş yıldız topluluğu.
Yıldızlar arası madde Yıldızlar arasındaki uzaya dağılmış olan gaz, toz gibi maddelerin tümü.
Yıldız zamanı Güneş yerine ilkbahar noktasına bağlı olan zaman. Burada birim bir yıldız günüdür.
Yörünge Bir gökcisminin hareketi boyunca uzayda çizdiği yol.
Yörünge düzlemi Yörüngenin daire, elips,hiperbol, parabol gibi bir düzlem çizgisi olması halinde belirttiği düzlem.
Yükseklik Bir yıldızın veya bir gök cisminin, ufuk düzleminden yukarı doğru açısal uzaklığı.
Zaman Akıp giden olayların tekrar eden gök olaylarına göre sıralanmasından doğan bir kavram. Güneş ve yıldızların meridyene göre açısal uzaklığına karşılık bir ölçü.
Zenit uzaklığı Gökyüzünde bir noktanın başucu noktasına açısal uzaklığı.
Zodyak Burçlar kuşağı. Gökküresinde, ekliptiğin geçtiği ve üzerinde 12 burcun eşit aralıklarla dağıldığı kuşak.
Zodyak ışığı Burçlar ışığı. Burçlar kuşağı boyunca uzanan yaygın ışık şeridi.
Ziç İslam astronomlarının hazırladığı astronomi bilgileriyle beraber gözlem çizelgelerini içeren almanak türü kitap.