Etiket arşivi: ara

Kılıç Oyunu Terimleri Sözlüğü

Kılıç Oyunları Terimleri Sözlüğü (Kılıç sporları)

açıl! Açılmanın yapılması için verilen komut.
açılma Özel biçimde uygulanan bir saldırı. Vuruşma duruşunda savut tutan kolu karşı yarışmacıya doğru uzatıp, gerideki ayak yerden kesilmeksizin öndeki ayak ileri fırlatılarak uygulanır. (Bu durumda geride ki bacak ve kalça gergin, savutsuz kol bu bacağa koşut, avuç içi yukarı dönük ve gövde yeteri kadar öne eğiktir.)
ağırlık Dürtücü ya da delici kılıçların ucundaki düğme yayları direncinin, yönetmelik ölçülerine uygunluğunu anlamak için kullanılan, dürtücü kılıç için 500 gr., delici kılıç için 750 gr. ağırlığında, silindir biçiminde, ortası delik, madenden yapılmış bir ölçü.
aldatma Savutun namlusu, özellikle yanıltma ve bir karşı eylemi bekleme amacıyla uzatıldığında, karşı yarışmacının bunu kendi namlusu ile yakalamak istemesi üzerine, namluyu bir başka doğrultuya kaçırarak dürtüş ya da vuruşa geçme.
altıncı çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) kesici kılıçta, başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az yukarda ve dışta, tırnaklar yukarı dönük kesici kılıçta, savut tutan el iç doğrultuda, namlu ucu başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
ara iki kılıçoyuncusu arasında bulunması gereken en elverişli açıklık.
aşağı (çok aşağı) Dürtücü ya da kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, dürtüşlerin ve vuruşların sayılmayan aşağı bölgelere rastlaması.
aşağı-dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre dışta kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sağ kesimi gösteren yön.
aşaği-içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre içte kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sol kesimi gösteren yön.
aşama Sonlama yarışmalarında, iki ya da daha çok yarışmacının yenme durumları eşit olursa, birinciyi seçebilmek için düzenlenen yeni karşılaşma.
aşama kümesi Aşama karşılaşmalarına katılacak olanların bulunduğu küme.
atıl! Atılma eyleminin yapılması için verilen komut.
atılma Bir dürtüş ya da vuruşu, karşı yarışmacıya doğru sıçrayıp ona çarpmadan havada uygulama.
avuç içi aşağıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin aşağıya dönük olması.
avuç içi yukarıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin yukarıya dönük olması.
ayak oyunları Kılıçoyunu gereklerine uygun olarak, çeşitli biçimlerde ileri geri yürüyüş alıştırmaları ile geliştirilen ayak eylemleri.
ayak vuruşu Vuruşma ya da yarışma sırasında, karşı yarışmacıyı ürkütüp şaşırtarak yanlış bir eyleme zorlamak için, ilerde ya da geride bulunan ayağı birden ve güçlüce yere vurma.
aygıt görevlisi Yarışma boyunca, elektrikli aygıtın bulunduğu masada oturup aygıtı denetleyen görevli.
bacak dürtüşü (ayak dürtüşü) Delici kılıçla yapılan yarışmalarda bacağa ya da ayağa yapılan dürtüş.
bağlama fişi Elektrikli makara kordonunun ucundaki gövde kordonunu bağlamaya yarayan dişi fiş.
bağlantılı saldırılar Savutların birbiriyle bağlantısını kesmeden uygulanan saldırılar.
balçak (barçak, çelgilik) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dış bükey) koruyucu bölüm.
bastırma Güçlü bölümde yakalanan karşı savut namlusunun tümünü etkileyen ve yön değiştirecek ya da elden çıkaracak denli güçle, birden yapılan bir baskı eylemi.
baş vuruşu Başa takılan tel başlığın alın ya da daha üst bölümüne kesici kılıçlı yapılan vuruş.
başlama çizgisi Orta çizginin ikişer metre sağında ve solunda, yarışmacıların vuruşmaya başlamadan önce yer aldıkları çizgi.
başlayınız İki yarışmacının karşılaşmaya başlamalarını bildiren başyargıcı komutu.
başyargıcı iki yarışmacı arasındaki karşılaşmayı belli kurallara göre yöneten ve yargılarıyle dürtüş ya da vuruşların geçerliğini belirterek, yarışma sonucunu açıklayan yetkili kişi.
beşinci çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-içeri kesimini (doğrultusunu), kesici kılıçta başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az aşağıda ve içte, tırnaklar aşağı dönük kesici kılıçta, savut tutan el dış doğrultuda, namlu ucu iç kesimde, başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
bilek bağı Sağlam tutmak ve elden düşürmemek için, dürtücü ya da delici kılıcı tutağından ele ve bileğe bağlamakta kullanılan bir bağ.
bileşik karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan bileşik saldırı.
bileşik saldırılar Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, birden çok eylemi kapsayan saldırılar (bir-iki, kesme-sıyırma, ikileme…. gi-bi).
bir-iki Bir sıyırma ile doğrultusu değiştirilen namluyu, karşı yarışmacının yakalamak istemesi üzerine, yeni bir sıyırma ile eski doğrultusuna getirerek uygulanan bir bileşik saldırı türü.
birinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Savut tutan el, omuz yüksekliğinde ve içte, tırnaklar karşı yarışmacıya dönük, namlu ucu yere doğru biraz eğiktir. Kesici kılıçta, keskin yüz içe dönük olarak uygulanır.)
birincilik yarışmaları Bir topluluğun, bir bölgenin, belirli bir süre için en iyi yarışmacısını ya da takımını seçmek amacıyla düzenlelenen yarışmaların tümü.
boş geçiş Bir dürtüş ya da vuruş için yapılan saldırı sırasında, uzatılan savut namlusunun karşı yarışmacıya hiç değmeden geçmesi.
boşaltma Savutu yakalamak, bir çırpma yapmak isteyen karşı yarışmacının bu eylemini, bir sıyırma ile ya da savutun yerini değiştirerek etkisiz bırakma.
ceza Kılıçoyunu yönetmeliğindeki kurallara aykırı davranışlarda bulunanlara, yetkililerce uygulanan yasaklama ya da kısıtlama.
çakışma Vuruşma sırasında, savutları kullanamayacak biçimde birbirine değme ya da çarpma.
çapraz Bir çelgiyle yakalanan karşı savutun bağlantısını kesmeden uygulanan özel biçimde bir dürtüş. (Eylem üst dış doğrultudansa, savut ucu karşı namlunun üstünden çevrilerek alt dış doğrultuya alt dış doğrultudan başlamışsa, savut ucu karşı namlunun altından çevrilerek üst dış doğrultuya doğru uygulanır.)
çatma Vuruşma duruşunda, savutların uçlarını karşılıklı olarak uygun görülen çelgi doğrultusunda çaprazlama.
çatma boşaltması Bir çatma değiştirme karşısında, sıyırma ile yapılan boşaltma eylemi.
çatma değiştirme Çatma durumunda, başka bir çelgi doğrultusunda yeni bir çatmayı oluşturma.
çekimser Başyargıcının bir dürtüşü, bir vuruşu görüp görmediklerini sorması üzerine, olumlu ya da olumsuz görüşü bulunmayan yargıcıların verdikleri yanıt.
çelgi Karşı savut namlusunun bir saldırı ile yöneldiği doğrultuda, namlunun sert bölümü ve balçağı (çelgiliği) ile uygun bir biçimde yakalanması ve çelinmesi durumu. (Dürtücü ve delici kılıçlarda sekiz, kesici kılıçta ise altı türde uygulanan biçimi vardır. Bunların her biri bir sayı ile adlandırılmıştır: birinci çelgi, ikinci çelgi vb.)
çelgilik (balçak, barçak) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dışbükey) koruyucu bölüm.
çeyrek-son Yarı-son karşılaşmasına katılacakları seçmek için yapılan yarışma.
çırpma Güdülen amaca göre, namlunun ortaya da esnek bölümü ile, karşı namluya birden yapılan vuruş.
çift vuruş Aynı zamanda karşılıklı yapılan geçerli dürtüş ve vuruşlar. (Bu vuruş ya da dürtüşler, dürtücü ve kesici kılıçta sayılmaz, delici kılıçta ise iki yarışmacıya da birer sayı kazandırır.)
çok demir Kesici kılıç vuruşma ya da yarışmalarında, namlunun esnekliği nedeniyle sayılan vücut bölgesine değmesi sonucu, vuruşa karşı alınan yeterli çelgiyi gözeterek kullanılan deyim. (Böyle bir vuruş geçerli sayılmaz.)
değişik saldırılar Karşı yarışmacının ilk saldırıya karşılık vermemesi, bunda gecikmesi ya da vücut savmasıyle kendini koruması üzerine, yeniden ve aralık vermeden sürdürülen saldırılar (üsteleme, saldırı yenilemesi, yineleme saldırıları gibi).
delici kılıç Namlusu üçgen kesitli ve oluklu, balçağı (çelgiliği) daha genişçe, elektrikli düğmesinin ucu düz 750 gr. ağırlığında, 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüşe elverişli üç kılıçoyunu savutundan biri.
delici kılıççı Delici kılıçla çalışan ve yarışan kılıcoyuncusu.
delici ve kesici kılıç çıkış çizgisi Delici ve kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, “dürtücü kılıç çıkış çizgisi” nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak -uyarma yapılmışsa- bir sayı ile cezalandırılmayı gerektirir.)
doğru dürtüş Çatma doğrultusundaki bir açığa gergin kolla doğrudan yapılan dürtüş.
doğrudan eleme Eşleştirilmiş iki yarışmacı arasında yapılan karşılaşmada yenilenin elenmesi.
doğrudan saldırı Yalın ve doğrudan doğruya yapılan saldırı.
doğrultu Vuruşma duruşunda ya da bir çelgi çatmasında, savut uçlarının gösterdiği yukarı-dışarı, yukarı-içeri, aşağı-dışarı, aşağı-içeri diye adlandırılan dört yönden her biri.
doğrultuda bulunmak Kolu ve savutu çatma durumlarındaki doğrultu yönünde gergin tutmak.
doğrultudan ayırmak Karşı yarışmacıya bir saldırı yapabilmek için, “bastırma”, “çırpma”, “ezme” ya da “yakalayıp açma” gibi eylemlerle savutunun namlusunu bulunduğu doğrultudan saptırma.
dolanma Bir devinimi apansız uygulayan yarışmacının, olduğu yerde ya da karşı vuruşmacının yanından geçerken kendi çevresinde yaptığı dönüş.
dönçel! Döner çelgi eyleminin yapılması için verilen komut.
döne Aynı amaçla belirli bir yer ve zamanda düzenlenen kılıçoyunu yarışmaları.
döner çelgi Sıyırma ya da kesme ile karşı doğrultuya geçmek isteyen savut namlusunu yakalayıp ilk doğrultusunda tutmak için, yarım çember eylemiyle yapılan çelgi.
dönü Bir üst duruma geçecek kılıçoyuncularının belli olması için , her basamakta yinelenen küme içi yarışmalarına katılan yarışmacıların yer aldıkları, eşit değerdeki kümelerden oluşan birlik.
dördüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-içeri kesimini korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu ilerde ve yukarıda, savut tutan el göğüsten az altta ve içte, tırnaklar biraz içe dönüktür. Kesici kılıçta, savut tutan el bele yakın, namlu ucu yukarıda ve keskin yüzü içe dönük olarak uygulanır.)
dur! Yarışma sırasında dürtüş ya da bir vuruşu görmek, karşılaşmanın sakıncalı duruma girmesini önlemek için, baş yargıcının verdiği durdurma komutu.
düğme yayı Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrikli düğmelerin içinde, bulunan küçük çelik yay parçası.(Dürtücü kılıçta 750 gr. ağırlığı itecek dirençtedir.)
dürtücü kılıç Namlusu dörtgen kesitli oluksuz ve ince, balçağı (çelgiliği) delici kılıca göre daha küçük namlu ucundaki elektrikli düğmesi yuvarlak ve tırtıllı 500 gr. ağırlığında 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüş yapmaya elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
dürtücü kılıç çıkış çizgisi Dürtücü kılıçla yapılan yarışmalarda, “uyarma çizgisi”nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak bir tuşla cezlandırılmayı gerektirir.)
dürtücü kılıççı Dürtücü kılıçla çalışan ve yarışan kılıçoyuncusu.
dürtüş Savut namlularının ucundaki düğmelerin, karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan bölgelerine dürtülerek değmesi.
düzenleme kurulu Her çeşit kılıçoyunu yarışmalarını düzenlemekle görevli kurul.
eldiven Savutları daha iyi tutabilmek, eli dürtüş ve vuruşlardan korumak amacıyla, yalnız savut tutan ele giyilen özel biçimli eldiven.
elektrikli aygıt Yarışmacıların sayılan ve sayılmayan bölgelere yaptıkları dürtüşleri ayrı renkte ışıklarla belirterek, başyargıcının doğru yargı vermesini kolaylayan elektrikli özel bir aygıt. (Bugün, dürtücü ve delici kılıçla yapılan karşılaşmalarda kullanılmaktadır.)
elektrikli düğme Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrik akımını açıp kapayarak, dürtüşlerin kurallara uygun olup olmadığını saptamaya yarayan küçük, yaylı düğme.
elektrikli makara Bir yandan elektrik aygıtına, öte yandan gövde kordonuyle eldeki savuta bağlı olan ve içindeki kordonu kendiliğinden sarılabilen elektrikli makara.
eleme Küme içi karşılaşmalarla, daha üst basamaktaki dönüde yarışamayacak olanları ayırma.
engelleme dürtüşü (vuruşu) Karşı saldırının son eyleminden bir kılıçoyunu zaman önce yapılan, engelleyici bir karşı dürtüş ya da vuruş.
esnek bölüm Çatma durumunda, arayı izlemede ve yeğni çırpmaların yapılmasında kullanılan kolay bükülebilir bölüm.
esneklik açıklığı Düğme ucunun 70 cm. gerisinden sıkıca tutturulmuş düz duran bir namlu ile, düğmenin 3 cm. gerisine 200 gr. lık bir ağırlık asıldığında, eğilen aynı namlu ucu arasındaki eğilme açıklığı. (Bu açıklığın yönetmelik ölçülerine uygun olması gereklidir.)
evet Karşılaşmaya hazır olan yarışmacıların, dürtüş ya da vuruşu gören yan yargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumlu yanıt.
ezme Çatmadan “doğru dürtüş”e geçmek için, karşı namlunun esnek bölümünü apansız bastırma ya da yana itme.
geçerli dürtüşler Yönetmelikte belirtilen vücut bölgelerine, kurallara uygun ölçü ve biçimde yapılan dürtüşler. (Dürtücü kılıçta iletken yelek üzerine, delici kılıçta herhangi bir vücut bölgesine, kesici kılıçta ise, belden yukarıya uygulanır.)
geçerli vuruşlar Kesici kılıçla, yönetmelikte belirtilmiş sayılan vücut bölgesine (belden yukarısı), namlunun keskin yüzü ya da iki yüzü keskin sayılan uçtaki bölümü ile kesiş biçiminde uygulanan vuruşlar.
geçersiz dürtüşler Sayılan vücut bölgelerine rastlamayan ve yönetmelik ölçülerine uygun olmayan dürtüşler.
geçersiz vuruşlar Kesici kılıçla, sayılan vücut bölgelerine ve yönetmelik ölçülerine göre uygulanmayan vuruşlar.
göğüslük Delici kılıç oyuncularının ve kılıçoyunu öğretmenlerinin kullandıkları göğüs, karın ve koltuk altını koruyucu nitelikte iki ayrı çeşiti olan göğüslük. (Delici kılıç için olanını yönetmelik gereğine uygun nitelikte ve yarışmalarda ceket altına takmak zorunludur. Öğretmenler için olanı ise, içi pamuk, kıtık ya da süngerle beslenmiş ve ceket üstüne takılır.)
göster! Gösteriş eyleminin yapılması için kılıçoyunu öğretmenince verilen komut.
gösteriş Doğrudan doğruya ya da bir çelgiden sonra, tepki yaratmak amacıyla, savut ucunu ileriye doğru uzatma.
hayır Hazır olmayan yarışmacılarla, dürtüş ya da vuruşu görmeyen yan yargıcıların, başyargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumsuz yanıt.
hazır mısınız! Yarışlıkta yerlerini alarak vuruşma duruşuna geçmiş iki yarışmacıya, karşılaşmayı başlatmak için başyargıcının yönelttiği soru.
ikileme Karşı yarışmacının döner çelgi alma eğiliminde olduğunu sezerek çift sıyırma yapma.
ikinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz yere eğik, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnaklar yere dönüktür. Kesici kılıçla uygulamada namlunun kesici yüzü dışa doğrudur.)
iletken yelek Elektrikli dürtücü kılıç yarışmalarında kullanılan ve sayılan vücut bölgesini örten kolsuz yelek. (Elektrikli aygıttan gelen akımı iletmesi için madeni iplikle dokunmuştur.)
karın vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının göğüs ya da karın kesimine, namlunun esnek bölümü ile özel biçimde yapılan vuruş.
karşı saldırı Karşı yarışmacının son saldırı eylemi bitmeden, bir kılıçoyunu zamanından önce yapılan saldırı, (“engel vuruşu”, “karşılama vuruşu” gibi)
karşı yarışmacı Bir kılıçoyuncusuyle yarışma yapan öteki oyuncu.
karşı zaman vuruşu Karşı yarışmacının bir engelleme eylemi (dürtüş ya da vuruş) üzerine, saldıran oyuncunun yaptığı saldırıların tümü.
karşıl vuruş (dürtüş) Karşı yarışmacının bir dürtüş, ya da vuruşu gerçekleştirmek amacıyla sayılan vücut bölgesine yönelen savutunu çeldikten sonra, karşılık olarak uygulanan vuruş.
karşılama vuruşu (dürtüşü) Karşı yarışmacının dürtüş ya da vuruş doğrultusunu kapatarak, saldırısının sonuçlanmasını beklemeden yapılan karşı vuruş.
karşılaşma İki yarışmacının yenişmek gereğiyle yaptıkları vuruşma.
kaşılaşma (takım karşılaşması) İki takım arasında birbirini yenmek gereğiyle yapılan yarışmaların tümü.
kaydırma Karşı namlu üzerinden kaydırılarak yapılan doğru dürtüş.
kesici kılıç Namlusu ve keskin yüzü köreltilmiş üçgen kesitinde, tutağa değin uzanan balçağı (çelgigiliği) ile tümü 500. gr. ağırlığında, 105 cm. boyunda kesiş ve dürtüş niteliğindeki vuruşlara elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
kesici kılıççı Kesici kılıçla yarışan kılıçoyuncusu.
kesme Çatma durumunda ya da karşı yarışmacının bir çelgi alması sırasında, karşı savutun ucundan bir kesiş devinimi yaparcasına savut ucunu bir öteki doğrultuya geçirme.
kesme-sıyırma Sıyırma ile birlikte uygulanan bir kesme türü.
kılıçoyuncusu Kılıçoyunu savutlarıyle çalışan ve yarışan sporcu.
kılıçoyunu Dürtücü kılıç, delici kılıç ve kesici kılıç adı verilen üç savutla yapılan spor.
kılıçoyunu zamanı Yalın bir kılıçoyunu eyleminin yapılabilmesi için geçmesi gereken süre.
kol dürtüşü Delici ya da kesici kılıçla, karşı yarışmacının özellikle savut tutan koluna yapılan dürtüş.
kol vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının savut tutan elinin özellikle eldivenli bölümüne yapılan vuruş.
koltukaltı vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının koltukaltı kesimine yapılan vuruş.
namlu düğmesi Elektriksiz kılıçoyunu savutlarında, namluların ucuna sivriliğini gidermek için konan düğmecik.
namlu sapı Kılıçoyunu savutlarında, namluların tutak içinde kalan bölümü.
namlu (yalman) Kılıçoyunu savutlarında, boyları ve kesitleri savutun özelliğine göre değişik olan, balçakla (çelgilik) uç arasındaki bölüm.
orta bölüm Namluların, güçlü çırpmalarda kullanılan orta bölümü.
orta çizgi Yarışlığın ya da yarışlık yaygısının ortasından geçen çizgi.
özel vuruş Kılıçoyuncusunun kendine özgü uyguladığı vuruş ya da dürtüş.
özenci Hiç bir çıkar ve kazanç gözetmeksizin kılıçoyunu ile uğraşan, bunu beğeni için yapan kimse.
saldın eylemleri Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, herhangi bir dürtüş ya da vuruşu uygulamak için, kol germesiyle sürekli ve ileri doğru geliştirilen yürüyüş, açılma, atılma gibi eylemler.
saldın yenilemesi Vuruşma duruşuna dönüşten hemen sonra yapılan yeni bir saldırı.
saldırı Bir dürtüş ya da vuruşun gerçekleşebilmesi için, ileri doğru gelişen saldırı eylemlerinin her birine verilen genel ad.
sarma Karşı yarışmacının savutunu bir çelgi ile yakalayıp bırakmadan, çember eylemiyle geliştirilen dürtüşün uygulamasına verilen ad.
savma Vücudu geriye ya da yana kaçırarak, karşı yarışmacının saldırılarını etkisiz bırakma.
savunma eylemi Kılıçoyunu vuruşma ya da yarışmalarında, karşı oyuncunun yaptığı saldırıları etkisiz bırakmak için girişilen koruma eylemi.
savut Kılıçoyununda kullanılan “dürtücü kılıç”, “delici kılıç”, “kesici kılıç” diye türlendirilen kılıçlara verilen genel ad.
savuta saldırılar Ezme, “bastırma”, “çırpma” gibi doğrudan doğruya önce savutu etkileyen saldırılar.
sayılan bölge Kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde her savut için yeri ve sınırları belirtilmiş olan, dürtüş ya da vuruşların geçerli sayıldığı vücut bölgesi.
sekizinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda, gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz aşağıya doğru eğik, savut tutan el dışta ve altıncı çelgi yerinde, tırnaklar yukarı dönüktür.)
selam Vuruşma ya da yarışmadan önce, iki kılıçoyuncusunun birbirini, sonra yargıcı ve seyircileri savutlarıyle özel biçimde esenlemeleri.
sert bölüm Savut namlularının, karşı namluyu yakalamaya, çelgi almaya elverişli balçağa (çelgiliğe) yakın bölümü.
sıra başı Özellikle ilk eleme dönülerinde kümeleri dengeleyebilmek için, dizinin başında yer almak üzere her kümeye eşit sayıda dağıtılan ve ve yeterlikleri teknik kurulca bilinen güçlü kılıçoyuncularına verilen ad.
sıra başı ilkesi Özellikle ilk dönüde yer alan güçlü yarışmacıların teknik kurulca her kümeye eşit sayıda dağıtılması ilkesi.
sıra çekme Bir kümede yer alan yarışmacıların, yapacakları karşılaşmaları sıralandırmak için, yönetmeliğe uygun olarak yapılan sayı çekme işlemi.
sıyırma Çatma doğrultusu kapalı olan savutun namlu ucunu, üst doğrultularda karşı savutun altından, alt doğrultularda ise üstünden bir yarım çember ile geçirme. (Bir saldırı ya da saldırı öncesi için, savut namlusunu karşı doğrultuya yöneltmek amacıyla uygulanır.)
sonlama Eleme yarışlarından sonra birinci, ikinci ve üçüncüyü belli edecek son ve kesin karşılaşma.
süre bitimi Uluslararası kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde, dürtücü kılıç, delici kılıç, kesici kılıç ile ilgili olarak belirtilen yarışmanın tüm sayıları yapılmadan sürenin bitmiş olması.
süre yargıcısı Kılıçoyunu yarışmalarının süresini yönetmeliğe uyarak süreölçer ile izleyen ve saptayan görevli.
takım En az üç, en çok dört asıl ve bir yedek yarışmacıdan oluşan aynı kuruluşa bağlı kılıçoyuncuları grubu.
tekli saldırılar Bir tek savut devinimiyle uygulanan saldırılar (“doğru dürtüş”, “sıyırma”, “kesme”, “boşaltma” gibi)
teknik kurul Kılıçoyunu yarışmalarının bütün teknik yönlerini, kılıçoyunu yönetmeliğine göre düzenleyen ve uygulamasını sağlayan yetkili kurul.
tel başlık Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında başı ve yüzü korumak için takılan, önü örgülü çelik telden, üstü yanları ve çenealtı bölümü deri, kösele, ya da plastikten yapılmış bir korunma aracı.
tutak Kılıçoyunu savutlarının elle tutulan bölümü.
uyarma çizgisi Yarışlık “orta çizgi”sinin iki yanında “başlama çizgisi” nin üçer metre gerisinde olan ve “çıkış çizgisi”ne yaklaşan yarışmacıları uyarmaya yarayan çizgi.
üçüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak, için uygulanan çelgi. (Namlu ucu yukarda, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnakları yere dönüktür. Kesici kılıçta, namlunun kesici yüzü dışa dönük olarak daha aşağıdan uygulanır.)
üsteleme Bir saldırı karşısında, karşı yarışmacının geri çekilerek savutla bağlantıyı kesmesi, karşıl vuruşta (dürtüş) gecikmesi ya da bileşik karşıl vuruş (dürtüş) yapmak istemesi üzerine, ilk saldırının ardından sürdürülen ve kolu geri çekmeksizin uygulanan ikinci tekli saldırıya verilen ad.
vuruş Karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan vücut bölgelerine savut namlusuyla dürtüşten ayrı bir biçimde vurma. Ayrıca, bir deyim olarak, geçerli dürtüşlerin sayı olarak belirtilmesi.
vuruşma İki kılıçoyuncusunun yenişme gözetmeden çalışma amacıyla dostça yaptıkları karşılaşma.
vuruşma duruşu Çalışma, vuruşma ya da yarışma için, iki kılıçoyuncusunun karşılıklı olarak aldıkları özel bir duruş biçimi.
vuruşma süresi Yarışma amacıyla yapılan vuruşmalarda, uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğine göre uygulanan süre.
vuruşmacı Vuruşma yapan kılıçoyuncusu.
yakın vuruşma Savutları kullanmayı engellemeyecek derecede birbirine yakın olarak yapılan vuruşma.
yalın karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan tekli saldırı.
yan çapraz Savut bağlantısını kesmeden, karşı namluyu dışarda bırakacak ölçüde yana açarak uygulanan çapraz.
yan vuruş Kesici kılıçta, namlunun sırt ve yanları ile, dürtücü ve delici kılıçlarda namlunun herhangi bir yüzü ile yapılan vuruş.
yan yargıcı Kılıçoyunu yarışmalarında, başyargıcıya yardımcı olan dört yargıcıdan her biri.
yanak vuruşu Tel başlığın sağ ya da sol yanak bölümüne kesici kılıçla yapılan vuruş.
yarı-son Sonlamaya katılacakları belli edecek olan yarışma.
yarışlık Kılıçoyunu yarışma yönetmeliğinde belirtilen ölçülerde, özel yarışma yeri. Bu yer, tahta, toprak olabileceği gibi yarışmanın özelliğine göre lineleum, kauçuk, plastik ya da madeni yaygı da olabilir.
yarışlık yaygısı Yarışlığa örtülen libeleum, kauçuk, plastik ya da örme bakır telden yaygı.
yarışma Tek ya da takımlar arasında yenişme amacıyla düzenlenen kılıçoyunu karşılaşmalarının tümüne verilen ad.
yarışma alanı Kılıçoyunu yarışmalarının yapıldığı kapalı alan.
yarışma sırası Tek ya da takım yarışmalarında, yarışmacıların yönetmeliğe uygun olarak aldıkları karşılaşma sırası.
yaslama Bir çatma doğrultusunda ya da bir çelgiden hemen sonra boşaltmaya düşmeden, karşı savut namlusuna aralıksız dayanarak (yumuşakça karşı koyarak) geliştirilen saldırı.
yedinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu, biraz aşağıya doğru eğik, savutu tutan el içte ve belden az yukarda, tırnakları yukarı dönüktür.)
yengi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmayı kazanmış olma durumu.
yeni karşıl vuruş (dürtüş) Bir karşı eylemi çelgi ile yakaladıktan hemen sonra uygulanan dürtüş ya da vuruş.
yenilgi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmada yenilmiş olma durumu.
yer değiştirme (yürümeler) Yarışmacıların aradaki uzaklığı korumak için, ileri ya da geri giderek değişik biçim ve çabuklukta yaptıkları yürüme devinimi.
yer yargıcıları Yaygısı bakır ve iletken olmayan yarışlık üzerinde elektrikli aygıtlarla yapılan karşılaşmalarda, yere yapılan dürtüşleri izlemekle görevli iki yargıcı.
yetersiz çelgi Bir dürtüş ya da vuruşa karşı korunmak için yapılan, yerinde ve yeterli olmayan çelgi.
yetki belgesi Kılıçoyunu yarışmalarına katılabilmek için, yetkili kurullardan alınması gereken belge.
yineleme İlk saldırıya çelgi alıp karşılık vermeyen ya da ilk saldırıyı yalnız bir çekilme, bir savma ile geçiştiren karşı yarışmacıya, aynı saldırıyı tekli ya da bileşik olarak uygulama.
yukarı – dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan elin bulunduğu belden yukardaki dışkesimi (savut sağ elde olduğuna göre sağ kesimi) gösteren yön.
yukarı – içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan ele göre belden yukarda ve içte kalan kesimi (savut sağ elde olduğuna göre sol kesimi) gösteren yön.
yüksek yargı kurulu İki ya da daha çok ulusun katıldığı kılıçoyunu yarışmaları için seçilen kurul. (Yalnız önemli teknik anlaşmazlıklar konusunda toplanır uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğince kararları kesindir.)
yüksek yarışlık Üzerinde yapılan sonlamaların daha kolay izlenebilmesi için, yerden en çok 60 cm. yükseklikte ve 2×15 m. boyutlarında, sağlam geçme tahtalardan yapılmış sökülüp takılabilir masa.
zamandaş eylemler İki yarışmacının aynı zamanda birden yaptıkları eylemler.
zamandaş saldırı Bir raslantı olarak, aynı zamanda karşılıklı başlatılıp bitirilen saldırı.

Jimnastik terimleri sözlüğü

Jimnastik Terimleri Sözlüğü

açık duruş Vücudun, gergin ve yana açık bacaklarla ayakta bulunduğu durum.
açık (gergin) atlama Atlama araçları üzerinden, bacakları kollar dışında iki yana gergin açarak aşma.
açılı duruş Topuklar bitişik, ayak uçları bir ayak genişliğinde açık duruş.
açılma Bir grupta, sıraların cimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi.
adım Ayakta temel duruştan, bir ayağın, türlü yönlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer değiştirmesi.
adım duruşu Vücudun, öne adım alarak ayakta bulunduğu durum.
adımlı sıçrama Çift ayakla sıçrayıp havada bir bacağı öne, ötekini geriye açarak geniş adım duruşu alma.
adi adım Adımda beraberlik gerektirmeyen ve grupça yapılan yürüyüş türü.
ağızdan soluk alma Soluğu ağız yoluyla alma.
ağızdan soluk verme Soluğu ağız yoluyla verme.
aksak döğüşü (seksek döğüşü) İki kişinin tek ayak üstünde, kollar göğüste kavuşuk durumda birbirlerini itme ve aldatma ile dengelerini bozarak öteki ayaklarını bastırmaya çabalamaları biçiminde yaptıkları eşli alıştırma.
alan cimnastiği Açık havada yapılan cimnastik alıştırmaları.
alıştırma Vücudun, biyolojik yönden gelişimini sağlayan devinim çalışması.
alt bacak (baldır) Bacağın , diz ekleminden ayak bileğine kadar olan alt bölümü.
altın beşik Bir elleriyle kendi bileklerini kavrayan iki kişinin, öteki elleriyle karşılıklı olarak birbirlerinin bileklerini tutmaları.
amaçlı cimnastik Vücudun başarı gücünü, pratik yaşamımızın gereklerine uygun olarak, ölçülebilen bir biçimde artırmak amacıyla uygulanan alıştırmalar.
anlatım cimnastiği (ifade cimnastiği) Müzik ve ritim yardımıyla yapılan, itici gücünü duygusal yaşantıdan alan ve bir anlam taşıyan cimnastik türü.
ara Toplu cimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları.
araçlı alıştırmalar Araçla ya da araç üzerinde uygulanan alıştırmalar.
araçlı cimnastik Cimnastiğin araçta uygulanan bir türü.
araçsız alıştırmalar Hiç bir araç kullanmaksızın uygulanan alıştırmalar.
araçta denge alıştırmaları Dayanak yüzeyi sınırlı ve yerden yüksek araçlarda yapılan denge.
araçtan atlamalar Atlamanın, koyun, kasa, beygir, masa gibi engeller üzerinden uygulanan bir türü.
aralık Toplu cimnastiklerde, biri birinin ardı sıra durarak dizilenleri ayıran derinliğine açıklık.
arka Vücudun ortasından geçen çizginin sırt tarafında gösterdiği yön ve sırt yüzeyi.
arkadan asılma Sırtın araca dönük tutulduğu asılma durumu.
arkaya adım Ayakta temel duruştan arkaya doğru atılan adım.
arkaya takla Vücudun, öne yumulu omurga ile arkaya yuvarlanması.
asılı hız almalı ilerleme (kollarla) Asılmada, hız alarak sallanırken, ellerle birbiri ardınca öne-arkaya yer değiştirme.
asılı ilerleme (ellerle) (çekmeli ilerleme) Asılmada, ellerin birbiri ardınca yer değiştirmesiyle ilerleme.
asılı sallanma Asılmada, hız alarak vücudun türlü yönlere sallanması.
asılı sarkaçlı ilerleme (kollarla) Asılmada, hız alarak iki yana sallanırken, birbiri ardı sıra ellerle yana yer değiştirme.
asılı sıçramalı ilerleme Asılmada, çift kolla hız alarak yer değiştirme.
asılı takla (öne, arkaya) Asılma araçlarında, vücudun, genişliğine ekseni üzerinde tam bir dönme yapması.
asılma Vücud ağırlığının, kollar, bacaklar ya da bir başka vücut bölümünde asılı tutulması.
asılma-dayanma araçları Üzerinde asılma ve dayanma alıştırmaları yapılan yatay demir, koşut ağaç v. b. araçlar.
aşağıda tutuş Kolların kendi ağırlığıyla omuzlardan aşağı sarkık bulunduğu durum.
atılım duruşu (öne, yana, arkaya) Türlü cimnastik alıştırmalarına temel olan bir başlama duruşu türlü yönlere adım duruşlarında, gövdenin bükülü bacak üzerine eğilmesi ve gergin bacakla bir doğrultuya getirilmesiyle vücut ağırlığının o yöne aktarılması.
atılım yürüyüşü Geniş adımla ve ağırlığı öndeki bükük diz üzerine vererek yürüme.
atılımda gövdeyi yana bükme Öne atılım duruşunda, gövdeyi önden arkaya eksende iki yana (sağa – sola) eğme.
atlama Vücudun, sıçrama gücü ile bulunduğu dayanak yüzeyinden koparak ayrı bir düzeye konması.
atlama araçları Üzerinden türlü aşma ve atlamalar yapılan, koyun, kasa, masa v. b. araçlar.
atlama ipi (sıçrama ipi) 2.80 m. uzunluğunda tutamaklı ipten alıştırma aracı.
atlı karınca Ellerini karşılıklı birbirlerinin enselerinde kenetleyen iki kişinin kolları üzerinden, öteki çiftin aynı durumu alarak, alttakilerin kendi eksenlerinde hızlanıp dönmesiyle ayaklarının yerden kesilmesi ve savrulması biçiminde bir eğlenceli alıştırma.
ayağa eğik cephe Ellerin, ayaklardan daha yüksek bir düzeyde dayalı bulunduğu eğik cephe duruşu.
ayak Bacakların, bilekten sonraki bölümü.
ayak bileği çalışması Ayak bileğinin güçlenmesini sağlayan ve bacağın sıçrama yeteneğini artıran alıştırmalar.
ayak çevirme Ayağı, bilek oynağında ve bileşik eksende dairesel çevirme.
ayak ucu Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi.
ayak uçlarında koşma Vücudun ağırlığını ayak uçlarına verip bu dar dayanak yüzeyinde yaylanarak koşma.
ayak uçlarında yürüyüş Vücudun ağırlığını salt ayak uçlarına vererek bu dar dayanak yüzeyinde yürüme.
ayakta (duruş) (durarak) Vücudun, ayaklar üzerinde dayalı ve devinime hazır olduğu başlama duruşu.
ayakta gövdeyi yana bükme Gövdeyi, ayakta duruşta önden arkaya ekseni üzerinde iki yana (sola-sağa) eğme.
ayakta terazi (planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde, yüz yere dönük yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
ayakta ters terazi (ters planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde sırt yere dönük biçimde yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
ayaktan asılma Asılma araçlarında, yalnız ayakları takarak asılı kalma.
ayaktan kipe Ayakta duruştan, gövdeyi öne bükerek devrilirken alınan hızla yapılan bir yer kipesi türü.
ayı yürüyüşü Gergin kol ve bacaklarla dört ayak yürüme.
bacak Vücudun , yer değiştirme olanağını sağlayan, kasıktan tabana kadar olan bölümü.
bacak alıştırmaları Bacak kas ve eklemlerini çalıştıran ve geliştiren alıştırmalar.
bacak çevirme Bacağa, uyluk ekleminin verdiği olanak oranında bileşik eksende daireler çizdirme.
bacak kaldırma Bacağı, uyluk ekleminde öne, arkaya, geriye, yukarı kaldırma.
bacakları germe Değişik duruşlarda bacakları dizden germe.
bacaktan asılma Asılma araçlarında, bacakları kenetleyerek asılı kalma.
bağdaş Vücudun, dik gövde ve çaprazlanmış bacaklarla, kabalar ve uyluklarda ellerle ayak uçlarını kavrayarak yere dayalı bulunduğu durum.
baş Beyni ve duyu organlarını taşıyan vücut parçası.
baş alıştırmaları Başa uygulanan bükme, döndürme ya da çevirme türünden alıştırmalar.
baş çevirme Başa boyun omurlarının verdiği olanak oranında bileşik eksende (öne-yana-arkaya bükmelerin sürekliliğiyle) daireler çizdirme.
baş kipesi El-başüstü duruştan devrik yatışa geçerken bacakların havayı, ellerin o sırada yeri itişiyle ayağa kalkma.
baş yüksekliği Ayarlanabilen cimnastik araçlarında, baş doğrultusunda yükseklik için kullanılan kavram.
baş-diz köprüsü Vücudun, sırt yere dönük olarak baş ve dizler üstünde dayalı ve gerili bulunduğu durum.
başa eğik cephe Ellerin ayaklardan daha alçak bir düzeyde dayalı bulunduğu eğik cephe duruşu.
başaşağı asılma Bir araçta, gergin ya da kalçadan bükük vücutla başaşağı asılma.
başlama duruşu (çıkış) Alıştırmanın türüne göre vücut bölümlerinin aldığı ilk hazırlık duruşu.
başta tutuş Kolların, eller baş üstünde karşılaşmak üzere dirseklerden bükülü tutulduğu durum. Bu durumda dirsekler vücudun alın yüzeyinde bulunur.
baştan aşırma Bükük adım duruşunda ellerini önde kenetleyen birinin, karşısından gelen ve omuzlarına dayanıp bir ayağıyla kenetlenen ellerine basarak, sıçrama bacağından hız alan eşini yukarı fırlatıp açık atlayışla başının üzerinden arkaya aşırması.
bayrak duruşu Yatay parmaklıkta, yan yukarıda tutuşla vücudun, bir yan yüzü ile yere koşut olarak gergin askıda tutulması.
beceri Vücudun yapılması güç alıştırmalara yatkın olma durumu.
beceri alıştırmaları Kas ve sinirlerin işbirliğiyle başarılan ve yerde takladan havada taklaya değin gelişen güç alıştırmalar.
beden eğitimi Oyun, cimnastik ve spor gibi eğitici bütün vücut alıştırmalarını kapsayan genel kavram.
benzetme alıştırmaları (taklit alıştırmaları) Özellikle çocuklardaki tasarım ve imgeleme gücü dolayısıyla onların kolaylıkla anlayıp yapabildikleri günlük yaşantıyı ve olayları örnek tutan, odun yarma, ekin biçme, bıçkı v. b. basit iş hayvan değinimlerine ya da doğal olaylara benzetilerek yapılan alı
beşik Yüzüstü yatışta, geriye bükülü ayak bileklerini ellerle kavrayarak karın üzerinde baş-ayak yönünde sallanma.
beygir Kaba çizgileriyle beygire benzeyen, 1.75 m. uzunlukta ve 34 cm. genişlikte, yüksekliği 1.70 m. ye ayarlanabilen ve atlamalar için kullanılan cimnastik aracı.
beygirden atlama Bu adı taşıyan atlama aracının üzerinden türlü biçimlerde aşma.
birerle kol (dizi) Toplu cimnastiklerde, bir kol boyu birbiri ardı sıra derinliğine bir doğrultuda yer alanların oluşturdukları devinim ve yürüyüş düzeni.
bisiklet devinimi (pedallama) Asılmada, sırtüstü yatışta ya da mum duruşunda, bacaklarla havada yapılan bisiklet sürme alıştırması.
bitişik duruş Topuklar ve ayak uçları bitişik olarak ayakta duruş.
boyun alıştırmaları Boyun omur ve kaslarının yardımıyla bu eklemlerde yapılan bükme, döndürme ya da çevirme türünden alıştırmalar.
bozuk duruş Vücudun, ağırlık etkisine karşı koyacak dengeli bir kas gücü tüketmeden aşırı eğrilikle duruşu.
burgulu dayanmalı aşma (arap parendesi) Yüz çıkış yönüne dönük olarak bitirilen yan perende.
burundan soluk alma Soluğu burun yolu ile alma.
burundan soluk verme Soluğu burun yolu ile verme.
bükme (öne-arkaya-yanlara) 1. Germe karşıtı olan devinim. 2. Eklemleri saran kasların kısalarak çalışması sonucu oynakların iki tarafındaki vücut bölümlerini genişliğine (ön-arka) ve derinliğine (yan) eksenlerde birbirine yaklaştırma.
bükük adım duruşu Bükük dizle adım alma durumu.
bükük asılma Dirseklerden bükülü kollarla kendini çekerek asılma.
bükük cephe duruşu (kedi kamburu) Vücudun, kalçada bir açı oluşturarak ellerde ve bütün tabanda yere dayalı bulunduğu durum.
bükük dizüstü Gövdeyi, kalçadan bükerek dizüstü duruştan öne uzatma durumu.
bükük duruş Vücudun, üst kısmının kalça ile bir açı oluşturacak biçimde öne uzanmış durumu.
bükük oturuş Vücudun, dik gövde ve bükülü dizlerle tabanlar ve kabalar üstünde yere dayalı bulunduğu durum.
bükük yatış Dizler bükülü sırtüstü yatış durumu.
bükük yürüyüş Bacaklar dizden bükük, gövde öne eğik tam taban basarak yürüme.
cephe duruşu Vücudun, yerde ya da bir araçta, yüz yere dönük, yalnız ellerde ve ayak uçlarında dayalı ya da gerili bulunduğu durum.
cephede sıçrama Cephe duruşunda, el ve ayaklarla aynı süre içinde yeri iterek bir an havada kalma.
cimnastik İnsanın beden ve ruh yeteneklerini geliştirmek amacıyla biyolojik olanaklar içinde uygulanan yöntemli, ölçülü ve düzenli vücut alıştırmaları.
cimnastik alanı Cimnastik çalışmalarının yapıldığı açık alan.
cimnastik araçları Cimnastik alıştırmalarında, türlü amaçlarla kullanılan taşınır ya da durağan araçlar.
cimnastik ayakkabısı Cimnastik çalışmalarında giyilen, tabanı lastik ya da ince deriden yapılmış hafif ayakkabı.
cimnastik bayramı Cimnastik gösteri ve yarışmalarıyla donanan şenlik.
cimnastik birincilikleri Belli cimnastik alıştırmalarında, en üstün başarı göstereni ayırmak amacıyla yapılan yarışmalar.
cimnastik değneği Cimnastikte, el aracı olarak kullanılan değişik çap ve uzunlukta ağaç ya da madenden yapılmış çubuk.
cimnastik dersi Vücut alıştırmalarının yöntemine göre öğretildiği ders.
cimnastik grubu Bir cimnastik gösteri ya da yarışmasına kururumu adına katılan cimnastikçi topluluğu.
cimnastik kasnağı Çapı 0.80 m. olan tahtadan yapılmış kasnak biçiminde cimnastik el aracı.
cimnastik kılığı Cimnastik çalışmalarına elverişli özel kılık. ,
cimnastik öğretmeni Cimnastik çalışmalarını yaptıran uzman öğretmen.
cimnastik salonu İçinde cimnastik yapılan ve türlü alıştırmalara yarayan araçlarla donatılmış kapalı yapı.
cimnastik sırası Geniş yüzeyiyle oturarak gövde alıştırmalarına, ayakları bağlayan dar yüzlü dilmesiyle denge alıştırmalarına yarayan uzunca bir tahta sıra.
cimnastik topu Cimnastikte el aracı olarak kullanılan 15-23 cm. çapında hava dolu lastik top.
cimnastikçi Cimnastik alıştırmalarını (ustalıkla) yapan kimse.
çabuk güç alıştırmaları Kasların çabuk gerilme ve gevşemelerini sağlayan, tepki yeteneğini artıran, eklemleri güçlendiren, itme, atma, sıçrama ve atlama gibi kas gücünü apansız uygulamayı ve tüketmeyi giderek çabuk sonuç almayı gerektiren alıştırmalar.
çakı oturuşu Vücudun, kol ve bacaklar önde kalkık olarak kabalar üstünde yere dayalı ve dengede tutulduğu durum.
çapraz kavrama Asılma aracını birbirine çapraz ellerle kavrama.
çapraz tutuş (kol) Gövdenin herhangi bir yönünde ve türlü yüzeylerde, kolları, birbirini çaprazlayarak tutma.
çekişme halatı İki grup arasında çekişerek güç yarışmasına yarayan 15 m. uzunluğunda, 25 – 30 mm. çapında düğümsüz kalın ip.
çekme Kolun ya da öteki vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendine yaklaştırması.
çerçeve Cimnastikte, asılma ve tırmanmalar için kullanılan 50 cm lik, 16 dörtgen gözlü ağaçtan araç.
çevirme Vücudun türlü bölümlerinde, eklemlerin verdiği olanak oranında bileşik eksende yapılan devinim türü.
çift salto (havada çift takla) Aşırı hızla ya da tramplenden sıçrama ile havada iki takla atarak yapılan perende.
çömelik duruş Dizlerin bükük, vücudun ayak uçları üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
çömelme Ayakta duruştan bacakları bükerek boyu küçültme durumu.
çukur bel Belde, omuzların kuvvetle geriye çekilmesiyle omurganın bel bölgesinde oluşan ve bazı alıştırmalara denge ya da hız kazandıran çukurluk.
dalgalanma Koşu duruşunda, dizlerin hafif bükülmesinden ve kolların aşağıda tutuştan gevşek – öne – yukarı savrulmasından sonra, dizlerin gerilmesi, kalçanın öne itilmesi, gövdenin doğrulmasıyla vücudun diz, kalça, bel, sırt, baş ve kollarda geliştirdiği bir dalga d
dayanç alıştırmaları Aralık vermeden uzun bir süre yinelenen ve kas gruplarını olduğu kadar iç örgenleri de güçlendiren sıçrama, koşu v. b. alıştırmalar.
dayanma Vücut ağırlığının gergin ya da bükülü kollar üzerine dayalı ve askıda bulunduğu durum.
dayanmalı aşma (dayanmalı perende) Koşu ile hız alıp sıçrayarak öne doğru elüstü düşüldüğünde, vücudun yeri iterek yine ayak üstü gelmesiyle enine ekseni etrafında tam bir dönüş yapması.
değişmeli sıçrama Belli aralıklarda kısa kısa yürüyüşlere yer veren sürekli sıçrama türü.
değişmeli takla Eşlerden biri takla atarken ötekinin açık atlayışla üzerinden aşması ve bu durumu sırayla değiştirmeleri.
denge alıştırmaları Kas duyarlığını ve denge duyusunu eğitmek için vücudun dayandığı yüzeyi küçülterek yapılan türlü devinimler.
denge araçları Üzerinde denge alıştırmaları yapılan denge kalası, yatay ağaç, cimnastik sırası v. b. araçlar.
denge kalası (denge ağacı) 1.20 m. yükseklikte, piramit biçiminde, iki ayak üzerinde duran 5 m. uzunluğunda 10 cm. yürüme yüzeyi olan düzgün kalastan yapılmış denge aracı.
denge oturuşu Yerden yüksek sınırlı dayanak yüzeylerinde, el ve ayakları kullanmadan oturarak sağlanan denge.
denge yürümesi (öne, arkaya, yanlara) Araçta, yerde, sınırlı dayanak yüzeyi üstünde türlü yönlere yürüme.
derin soluk alma Ciğerlere doğal gücünden daha çok (temiz) hava doldurma.
derine atlama (aşağı atlama) Üst düzeydeki bir yerden aşağıya atlama.
devrik yatış Sırtüstü yatışta, bacakların kaldırılarak ayakların baş ucunda yere değdirildiği durum.
dıştaban yürüyüşü Ayağın kemerini güçlendirmek için tabanın dış kenarlarına basarak yapılan yürüyüş.
dik duruş Temel duruşlarda sırtın dik tutulması.
dik halat (düşey halat) Bir noktadan yere düşey olarak asılı halat.
dinlendirici alıştırmalar Cimnastik çalışmalarda, tek yönlü yüklenmeler yüzünden yorulan vücudu dinlendirmek için uygulanan neşeli, hafif devinimler.
direnç alıştırmaları Vücut bölümlerini eşle, ya da bir araçla sağlanan -ölçülü bir basamaklama ile artırılan- dirence karşı çalıştıran alıştırmalar.
dirsek Kolun, üst ve alt bölümleri arasındaki oynak yeri ve bu oynağın dış yüzeyindeki sivri
dirsek değmesi (dirsek teması) Yan yana dizilmede gerekli dar arayı sağlamak için, biraz bükük dirseklerin birbirine dokunması.
diz Bacağın uylukla baldır arasındaki oynak yeri.
diz bükme Herhangi bir duruşta bacağın diz oynağında bir açı oluşturması.
diz-omuz dikeyi (eşli) Sırtüstü açık bükülü yatıştaki eşin uzanan ellerine omuzları, dizlerine elleri dayayarak dikeye kalkma.
dizden asılma Asılma aracında dizlerden takılarak asılı kalma.
diziliş Bir grubun, alıştırmalar için yanaşık düzene girmesi.
dizüstü atlama Atlama araçları üstünde, dizüstü duruştan kolların yardımı olmadan (öne, arkaya, yana) yere atlama.
dizüstü duruş Vücudun, dizlerin ve bacağın alt bölümü üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
dizüstü oturuş Diz çöküp topuklar üzerine oturma durumu.
dizüstü terazi Vücudun, tek diz üstünde, yüz yere dönük gergin ve yatay olarak dengede tutulduğu durum.
dizüstü ters terazi Vücudun, tek diz üstünde, sırt yere dönük gergin ve yatay olarak dengede tutulduğu durum.
doğal duruş Vücudun, aşırı güç tüketmeden doğal ve anatomik yüzeyleri arasında kalması.
doğrulma Genellikle, gövdeyi bükülü duruştan doğal duruşa geçirme.
döndürme Vücut bölümlerini, eklem olanaklarından yararlanarak uzunluğuna eksenleri çevresinde sağa, sola yönetme.
dönüşlü denge Araçta, yerde ve sınırlı dayanak yüzeyi üstünde dönüşleri de kapsayan yürüme.
dört ayak denge Sınırlı dayanak yüzeylerinde el ve ayakları kullanarak yürüme.
dört ayak duruşu Vücudun, dizler ve kalça bükülü olarak eller ve ayak uçları üzerinde dayalı bulunduğu durum. (Bu durumda ya dizler bitişik olarak kolların, ya da kollar dizlerin arasındadır.)
dört ayak yürüyüş Elleri ve ayakları kullanarak yapılan yürüyüş.
durarak atlama Hız almadan bacakların eklemlerde yaylanması, kolların savrulmasıyla vücudun, çift ayakla yerden kopması ve ileriye konması.
durma bacağı Ayakta duruşlarda, vücudun ağırlığını taşıyan bacak.
durum Vücudun, herhangi bir bölümü üzerinde, alıştırma için aldığı biçim.
duruş alıştırmaları Vücudun iyi duruşunu sağlayan kasları, özellikle sırt kaslarını güçlendiren alıştırmalar.
duruş (vücut) Vücudun ve bölümlerinin, kasların duruk çalışma gücü ile, ağırlığın etkisine karşı düzene girmesi ve direnmesi.
düz kavrama Asılma aracını avuçlar içe (yüze) dönük olarak kavrama.
düz taban Doğal ayak kemerinin kaybolmasıyla oluşan hastalık.
düzeltici cimnastik Yaşama ve çalışma koşullarının etkisiyle oluşan vücut bozukluk ve aksaklıklarını önlemek ya da gidermek için uygulanan özel cimnastik türü meslek koşullarının oluşturduğu tek yönlü kas çalışma ve gelişmesini dengelemek imacıyla yapılan alıştırmalar.
düzen alıştırmaları (nizam temrinleri) Diziliş, açılış, dönüş, çark gibi birlikte düzenli devinim yeteneğini geliştiren alıştırmalar.
düzgün duruş (iyi duruş) Vücudun ve bölümlerinin, kas gücü ile ağırlık etkisine en iyi biçimde karşı durması başın dik, sırtın gergin olduğu durum.
eğik halat Yukarı ve aşağı uçları verev olarak takılı tırmanma halatı.
eğik merdiven Yere eğik olarak inen merdiven biçiminde asılma, tırmanma aracı.
eğik sıra Cimnastik sırasının, bir ucundaki çengellerle yatay parmaklığa takılmasından oluşan eğik bir yüzey konumundaki türü.
el İnsan kolunun bilekten parmak uçlarına dek uzanan, tutmaya yarayan bölümü.
el arabası yürüyüşü Cephe duruşunda bulunan birinin eşi tarafından ayak bileklerinden kaldırılarak eller üzerinde ileri geri (öne-arkaya) yürütülmesi, sıçratılmasıyla yapılan bir çeşit alıştırma.
el araçları Cimnastik alıştırmalarında kullanılan top, lobut, değnek, kasnak v. b. hafif araçlar.
el çevirme Ele, bilek ekleminin verdiği olanak oranında bileşik eksende daire çizdirme.
el-başüstü duruştan dayanmalı aşma El-başüstü dikeyinden geliştirilen dayanmalı aşma (perende) türü.
el-başüstü duruşu Alnın ve ellerin oluşturduğu üçgen dayanak yüzeyinde dikeye kalkma.
el-dizüstü duruşu (bank duruşu) Vücudun, gövde koşut olmak üzere eller ve dizler üstünde yere dayalı bulunduğu durum.
el-taban duruşu (ters bank duruşu) Vücudun, sırt ve uyluk yere koşut olarak eller ve tabanlar üstünde dayalı bulunduğu durum.
el-taban köprüsü bk. yüksek köprü
ele dayanma Bir dayanak yüzeyinde vücut ağırlığını daha çok ellere yükleme.
elüstü duruş (amud) Vücudun, yerde ya da araçta ellere dayanarak başaşağı dikey duruşta bulunması giderek başın geriye bükülmesini, dirseklerin gerilmesini, belin çukurlaştırılmasını gerektiren bir denge ve kol gücü alıştırması.
elüstü duruştan dayanmalı aşma Elüstü dikeyden geliştirilen dayanmalı aşma (perende) türü»
elüstü duruştan kipe (devril doğrul) Elüstü dikeyden devrik duruşa geçerken alınan hızla, kalçanın gerilişi ve ellerin yeri itişiyle ayağa kalkma.
elüstü terazi (dayanmalı terazi) Vücudun, gergin ve yatay olarak ellerde dayalı ve dengede tutulduğu durum.
elüstü yürüme Elüstü dikey duruşta ellerle yürüme.
engel oturuşu Biri yanda öteki önde gergin bacaklarla bükük oturma.
engelli denge yürüyüşü Üstünde aşılması gereken türlü engeller bulunan sınırlı dayanak yüzeylerinde yürüme.
enine eksen Vücudun, yanlarından yatay olarak geçtiği varsayılan ekseni.
ense Boynun arka yüzü.
ensede tutuş (kol) Kolların, dirseklerden bükülü olarak ensede parmak uçlarını karşı karşıya getirerek tutulduğu durum.
esnetme Türlü nedenlerle kısalan kasları açmak ve uzatmak için bağlı bulundukları eklemlerde yapılan esnek, yaylı ve zorlu germe devinimi.
esnetme alıştırmaları Türlü nedenlerle, kısalan kasları açmak ve uzatmak için bağlı bulundukları eklemlere, daha etkili olur düşüncesiyle çokluk eşli olarak uygulanan edilgin dirençli, esnek, yaylanmalı ve de zorlu germe alıştırmaları.
eşli alıştırmalar Bir devinime yardım, destek, ve direnç sağlama amacıyla etkin ya da edilgin olarak katılan birden çok kişinin geliştirdiği alıştırmalar.
eşli salto Baştan aşırmada olduğu gibi, eşin kenetlenmiş ellerine basarak yukarı itilme sonucu yükselmeyle havada atılan takla. Hız alıp dayanma ayağı üzerinde yükselerek geriye doğru atılan türü de vardır.
eşli takla (tank) Yüz yüze birbirlerinin ayak bileklerini kavrayan eşlerin bu durumda yuvarlanmaları.
eyer oturuşu (binme) Alıştırma araçlarını açık uyluklar arasına alarak yapılan bir oturuş türü.
fırdöndü Tavana takılı ve dönen bir merkeze asılmış, alt ucunda basamaklar olan 6 ya da daha çok halattan oluşan genellikle gençlerin kullandığı eski bir asılma ve dönme aracı.
fırlatma (açma) (kol-bacak için) Kol ve bacağın, vücudun orta çizgisinden türlü yönlere ve son eklem olanağına değin hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması (açılması).
fış fış kayıkçı Gergin açık oturuşta, tabanlar dayalı, eller kenetli olarak yapılan eşli gövde esnetmesi.
fil yürüyüşü Ellerin ve ayakların, gergin kol ve bacaklarla birbirine çok yakın basarak oluşturduğu bir yürüme biçimi.
gergin (açık) oturuş Gövdeyi dik tutarak gergin ve açık bacaklarla oturma.
gergin asılma Gergin kollarla asılma.
gergin duruş Vücudun, ayak uçları üzerinde dayalı ve gerili bulunduğu durum.
gergin (kapalı) oturuş (uzun oturuş) Gövdeyi dik tutarak, gergin ve kapalı bacaklarla oturma.
gergin sıçrama Kolların önden yukarı savrulması, bacakların geriye doğru itilmesiyle vücudun havada yay biçimini almasını sağlayan ve yerden çift ayakla yapılan sıçrama.
gergin yatış Vücudun , başın yanlarından uzanmış birbirine koşut kollarla sırt üstü yatmış bulunduğu durum tepeden tırnağa gergin yatış durumu.
geri Vücudun ortasından geçen çizgiyle dar açı yapan çizginin gösterdiği ve ilerinin karşıtı olan yön.
geride tutuş Kolların, vücudun gerisinde birbirine koşut olarak yere eğik tutulduğu durum.
gerilme 1. Gevşemenin karşıtı 2. Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum.
geriye adım Ayakta temel duruştan geriye doğru atılan adım.
geriye dayanmalı aşma (flik-flak) Kolların, aşağıdan yukarı – arkaya savrulmasından hız alıp sıçrayarak arkaya doğru elüstü yere düşüldüğünde, vücudun, yeri iterek yeniden ayaküstü duruma gelmesiyle enine ekseninde tam bir dönüş yapması.
germe 1. Bükmenin karşıtı devinim 2-Birbirine yaklaşık (bükülü) vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma.
gevşeme 1-Gerilmenin karşıtı 2-Gerilmiş vücut bölümlerinin, hiç bir kas direnci olmadan, kendi ağırlıklarıyla, sarkaç ve silkme türünden devinimlerle yeniden kendi durumuna gelmesi.
gevşeme alıştırmaları Kaslarda aşırı gerilme çalışmasının oluşturacağı zararı gidermek için bu tür çalışmayı hemen izlemesi gereken dinlendirici nitelikteki alıştırmalar.
göğüs Gövdenin boyun ile karın arasındaki ön kısmı.
göğüs kafesi Vücutta, omurganın, kaburgaların ve göğüs kemiğiyle bunları saran kasların oluşturduğu yürek ve akciğeri koruyan boşluk.
göğüs yüksekliği Ayarnabilen cimnastik araçlarında, göğüse dek yükseklik için kullanılan bir kavram.
göğüste tutuş Kolların, dirseklerden bükülü ve yere koşut olarak göğüste tutulduğu durum.
gösteri cimnastiği Çalıştırıcılıktan daha çok göz doyurucu devinimlerden oluşan cimnastik giderek seyirciye beğendirme amacı güden alıştırmalardan kurulu bir çalışma.
gövde Vücudun, baş kol ve bacakların kendisine bağlandığı temel bölümü.
gövde alıştırmaları Gövdenin işlekliğini ve güçlenmesini sağlamak için uygulanan özel alıştırmalar.
gövde çevirmek Gövdeye, omurganın verdiği olanak oranında bileşik eksende çember devinimi yaptırmak.
gövde döndürmek Gövdeyi, ayakların durumu değişmeden uzunluğuna ekseninde sağa – sola döndürmek.
gövde indirmek Ayakta duruşta, gövdeyi, düz sırt üzerine kendi ağırlığıyla öne-aşağıya düşürmek, ya da sırtüstü, yüzüstü yatışlarda doğrultulan gövdeyi eski durumuna getirmek.
gövde kaldırmak Bükülen ya da indirilen gövdeyi eski durumuna getirmek.
gövdeyi arkaya bükme Gövdeyi, arka yüzeyde genişliğine ekseni üzerinde belden arkaya doğru eğme.
gövdeyi öne (öne-aşağı) bükme Gövdeyi, ön yüzeyde genişliğine ekseni üzerinde kalçadan bacaklara doğru değişik açılarla eğme.
gövdeyi yana (sağa – sola) bükmek Gövdeyi, yan yüzeyde derinliğine ekseni üzerinde, sağa – sola doğru değişik açılarla belden eğmek.
gülle cimnastiği Kas gücünün çabuk kullanma yeteneğini artırmak için türlü duruşlarda hafif güllelerle yapılan atma, tutma alıştırmalarından kurulu araçlı bir cimnastik türü.
güreşçi köprüsü (el-taban köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük durumda baş ve tabanlarda dayalı ve gerili bulunduğu durum.
güvercin taklası Sırt sırta kollarını birbirlerine kenetleyen üç – dört kişinin oluşturduğu konik sırt boşluğunda (omuzlara dayanılarak) atılan takla.
halat çekme Bir halatın ortadan eşit iki bölümüne tutunan iki takım arasında güç denemek için yapılan yarışma.
halata tırmanma (tırtıl) Bir noktadan asılı halatta, yardımlı ya da yardımsız , kollarla vücudu çekerek yukarı doğru yer değiştirme.
halkalar Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm. çapında 28 mm . kalınlığında tahta ya da deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma aracı.
hareket (devinim) Kas ve eklemlerin, belli doğal koşullar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi.
havada takla (salto) Vücudun, ayakta duruştan yerinde ya da koşarak hız alıp sıçramasıyla, ellere dayanmadan havada enine ya da derinliğine ekseninde öne – arkaya – yana bir takla atarak ayaküstü gelmesi. Yerde, yüksek bir araçtan aşağı ya da bir araçtan bu yolla aşma biçimin
hazır ol duruşu Vücudun, baş dik, göğüs ilerde, omurga ve bacaklar gergin, topuk ile bitişik kollar doğal yerinde, avuçlar uyluklarda ayakta bulunduğu durum. (Cimnastikte çoğu alıştırmalar için bir başlama duruşu. Bütün kas aygıtının duruk (statik) çalışmasıyla ulaşılan
hazırlılık Herhangi bir alıştırmayı, hiç düşünmeyi gerektirmeden yapacak kadar iyi öğrenmiş olma.
hırsız atlaması Kasa ve benzeri atlama araçları üzerinden tek ayakla sıçrayıp, bacakların ileri fırlatılmasından sonra ellere dayanarak yapılan atlama.
hız (salınım gücü) Vücut bölümlerini çabuk ve etkin devinime iten sarkaç gücü.
hızla atlama Bir engel ya da aracı aşmak için koşu ile hızlanarak yapılan atlama.
hind güreşi (sırtüstü çelme) Karşıt yönde yan yana sırtüstü yatan bir çiftin, iç yandaki bacaklarını kenetleyerek birbirlerini çevirme çabası.
hizaya gelme Bir cimnastik grubunun birbiri ardınca ya da yanı sıra bir çizgi üzerinde düzgün dizilmesi.
horoz döğüşü Çömelik duruşta karşılıklı iki kişinin elleriyle itişmeleri.
ısınma koşusu Özellikle serin havalarda, vücut çalışmalarına başlamadan önce , kasları ısıtmak, böylece kas kopmalarını önlemek için yapılan hazırlayıcı hafif koşu.
iki sıralı saf (ikili sıra) Yan yana bir doğrultuda duranların oluşturdukları, ard arda duran iki sıra.
ikişerle kol (çift dizi) Yan yana iki diziden oluşan devinim ve yürüyüş düzeni.
ileri Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön.
indirme Vücut bölümlerini kaldırıldıkları yerden kendi ağırlıklarıyla doğal duruma getirme.
iniş Araçlı cimnastikte, atlayarak ya da hızlanarak araçtan ayrılma durumu.
ip atlama Cimnastikte, atlama işiyle yapılan alıştırma.
ip merdiven Kenarları ip, basamakları ağaçtan olan merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
itme Kol ya da öteki vücut bölümlerini gerici kas gücü ile çalıştırarak bir direnci uzaklaştırma.
kadın cimnastiği Sağlık geliştirici, biçim verici niteliği yanında devinim isteği yaratan ve güzellik duygusu uyandıran, kadın ergenlerinin biyolojik kurallarına uygun devinimler dizgesi.
kalça Uyluğun gövdeye eklendiği yerde, bacağın üst kısmıyla böğür arasındaki vücudun kabarık bölgesi.
kalça çemberi Kalça boşluğunu oluşturan kemiklerle bunları saran kasların tümü.
kalça çevirme Kalçaya, uyluk ve bel eklemleri arasında yaptırılan çember alıştırması.
kalça itme Kalçayı hızla öne itme.
kalça yüksekliği Ayarlanabilen cimnastik araçlarında kalça doğrultusundaki yükseklik için kullanılan kavram.
kalçada tutuş Dirseklerden bükülü kollarla ellerin kalçayı kavraması.
kaldırma Vücudun herhangi bir bölümünü bulunduğu yerden yükseltme.
kapalı duruş (bacaklar) Vücudun, bacaklar bitişik ayakta bulunduğu durum.
kapalı (gergin) atlama Atlama araçları üzerinden bacakları kolların arasından geçirerek (çömelik) aşma.
kaplan atlaması Çift ayakla sıçrayıp kazanılan uçma hızıyla, araç ya da canlı engeller üzerinden aştıktan sonra, karşıdaki yardımcının omuzlarına dayanıp hız keserek ayak üstü düşme.
karga yürüyüşü Çömelik duruşta, arada bir çift ayakla sıçrayarak yapılan yürüyüş.
karın Gövdenin, kaburga alt kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi.
karışık kavrama Asılma aracını, biri tersten, öteki yüzden ellerle kavrama.
karşıt devinim Herhangi bir alıştırmanın uyumlu akışına karşıt olan devinim.
kas Kasılma ve gerilme gücü ile vücuda devinim olanağı sağlayan et dokusu.
kas aygıtı iskeleti saran ve devinim olanağıyla vücudu biçimlendiren et örtüsü.
kas duyarlığı Kasın, alıştırma ile kendisinin yapacağı işe kolayca ayarlanması.
kas gücü Kasın alıştırmalarla artırılabilen iş başarma yeteneği.
kas kopması Bir kas bölümünün yeteri kadar ısınmadan aşırı ölçüde çalıştırılması sonucu oluşan gerilme ve kopma.
kas kurulması Kasın tek yanlı çalışıp yorulması ya da yetersiz kan dolaşımı sonucu oluşan ve masajla, sıcak tutma ile giderilen bir aksaklık.
kas tutukluğu İşe alıştırılmamış kasların çalışma durumunda duyulan ağrı ve sızılar.
kas yırtılması Dışardan bir etkiyle ya da gerilmiş bir kasın, yine gerilmiş bir karşı kasın direncini yenmek için, aşırı ölçüde gerilmesiyle oluşan ve olduğu yerde şişkinlik, kan oturması ve bastırınca ağrıma gibi belirtileri olan dinlenme, masaj ya da benzeri yavaş dev
kas yorgunluğu Kaslara aşırı yüklenmeyle oluşan güç azalması.
kasa 1.50 m. uzunluk, 1.10 m. yükseklik ve 0.50 m. genişliğinde, alttan başlayarak 30, 25, 20,15, 10 cm. yükseklikteki beş parçasıyla yüksekliği ayarlanabilen bir atlama aracı.
kazak çömelmesi Bir bacak üzerinde dizi iyice bükerken, öteki bacağı önde tutma biçiminde yapılan bir güç alıştırması.
kendini çekme Asılmada, kolları dirseklerden bükerek vücudu yukarı çekme.
kertenkele yürüyüşü Cephe duruşunda, ellere dayanıp bacakları sürükleyerek yürüme.
kipe (devril-doğrul) Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle vücudun yatıştan ayaküstü duruşa ya da asılmadan dayanmaya geçmesi.
kol Vücudun, omuz başından parmakların ucuna dek uzanan üyesi.
kol alıştırmaları Kolun işlekliğini ve gücünü geliştirmek amacıyla yapılan özel alıştırmalar.
kol çevirmek Kola, omuz çemberinin verdiği olanak oranında bileşik eksende daireler çizdirmek.
kol döndürmek Kolu, türlü tutuşlarda ve yüzeylerde içe-dışa, yukarı-aşağı yöneltmek.
kolla asılmak Asılma araçlarında yalnız kollarla asılı kalmak.
komut Cimnastikte, alıştırmaları yaptırmak için verilen kısa emirler.
konmalı uçma Atlama araçlarına hızla adım alarak çıkma ve yay gibi gerilerek uzağa, yere atlama.
koordinasyon alıştırmaları (uyum alıştırmaları) Kas, sinir ve duyu örgenlerinin işbirliyle sağlanan ve bunu geliştiren alıştırmalar.
koşar adım Toplu cimnastikte yapılan hafif tempolu koşu.
koşu duruşu Birbirine bir el genişliğinde koşut ayaklarla ayakta duruş.
koşu (koşma) Adım sırasında, kısa bir süre iki ayağın birden yerden kesilmesiyle oluşan hızlı yer değiştirme.
koşut ağaç (paralel bar) Araçlı cimnastikte kullanılan temel dayanma ve asılma aracı.
koşut kavrama Asılma aracını birbirine dönük avuçlarla kavrama.
koyun Atlama aracı olarak kullanılan beygirin küçültülmüş biçimi.
koyundan atlama Bu adı taşıyan araç üzerinden hız alarak türlü biçimlerde aşma.
köprü Vücudun, sırt yere dönük olarak el-taban, baş-taban ya da el-diz, baş-diz dayanak yüzeyleri arasında yay biçimi dayalı bulunduğu durum.
kulplu beygir (saplı beygir) Gövdesinin ortasında gereğinde sökülüp takılabilen yarım halka biçiminde aralıklı iki tutamağı bulunan cimnastik beygiri.
kurbağalama Birbirine koşut iki tırmanma sırığına, baldırları ve ayak sırtlarını kenetleyerek, ya da dışardan diz altına sıkıştırarak tırmanma.
kurt atlaması Araçta bir bacağı kolların arasından, ötekini dışından geçirerek yapılan karışık atlama.
kuvvet alıştırmaları (güç alıştırmaları) Kas gruplarını güçlendiren ve daha çok ağırlığa ve eşin direncine karşı yapılan alıştırmalar.
küçük köprü (el-diz köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük olarak avuçlar ve dizler üstünde dayalı ve gergin bulunduğu durum.
lobut Kolun gücünü ve savurma yeteneğini geliştirmek için kullanılan şişe biçiminde değişik ağırlıktaki ağaçtan el aracı.
makaslama atlama Araçlar üzerinden atlarken, bacakları havada çaprazlayıp yön değiştirerek düşme.
masa İç içe geçme ayaklarıyla yüksekliği ayarlanabilen masa biçiminde atlama aracı.
maymun kavrayışı Elin, asılma araçlarını baş parmağı öteki parmaklarla bir doğrultuda tutarak kavraması.
maymun yürüyüşü Dizler gergin durumda eller ve ayaklarla (dört ayak) yürüme.
merdiven (dik) İki dikme arasında geniş aralıklı basamakları bulunan ve yere düşey olarak inen asılma ve tırmanma aracı.
minder Yer alıştırmalarında ve atlamalarda, yeri ve düşmelerin sertliğini gidermek için kullanılan ortalama 1,5 x 2 m. boyutunda deri ya da kavuçuktan yapılmış şilte.
mum duruşu Vücudun, ense ve omuzlara dayanarak ellerin kalçayı desteklemesiyle başaşağı yere dikey bulunduğu durum.
odun yarma Eller yukarıda kenetli açık duruşta, gövdenin hızla öne bükülerek yaylandırılmasıyla biçimlenen esnetme alıştırması.
omuz Gövdenin boyun omurlarıyla kolun üst bölümü arasındaki bölgesi.
omuz çemberi Kolu gövdeye bağlayan eklemler ve bunlara etki yapan kasların tümü.
omuzda tutuş Kolların, dirsekler yere bakmak üzere elleri omuzlara değdirmek için bükülü tutulduğu durum.
oturuş Vücudun, bacağın alt yüzü ve kabalar üstünde dayalı tutulduğu durum.
ön Vücudun, ortasından geçen çizginin yüzden yana gösterdiği yön gövdenin, göğsün bulunduğu yüzeyi ve yönü.
ön – yukarıda tutuş Kolların, bibirine koşut ve başa kalkık olarak tutulduğu durum.
ön-aşağıda tutuş Kolların, birbirine koşut, yere eğik olarak gergin ve önde – aşağıda tutulduğu durum.
önde tutuş Kolların, birbirine ve yere koşut olarak gergin öne uzatıldığı durum.
önden asılma (yüz dönük asılma) Yüzü araca dönük tutarak asılma.
önden aşılmalı terazi Vücudun, yüz araca dönük, gergin ve yatay olarak kollarda asılı ve dengede tutulduğu durum.
öne adım Ayakta temel duruştan öne doğru atılan adım.
öne atılım duruşu Öne bükülü adım duruşunda, gövdenin, öne eğik arkadaki gergin bacakla bir doğrultuya getirildiği ve vücut ağırlığının önde tutulduğu durum.
öne takla Vücudun yumularak öne doğru yuvarlanması.
ördek yürüyüşü Çömelik duruşta yükselmeden yürüme.
parmaklık alıştırmaları Yatay parmaklıkta yapılan etkin edilgin türlü kol, bacak, gövde alıştırmaları, denge ve beceri devinimleri.
pramit Gösteri cimnastiklerinde, cimnastikcilerin, araçlı ya da araçsız olarak birbirlerinin omuzlarında, dizlerinde oluşturdukları gösterişli ve düzenli biçimler.
rahat (duruş) Vücudun, alıştırmalar arasında dinlendirilmesi için, arkada tutulu ellerle bacaklar önde ya da yana yarım adım duruşunda aldığı gevşek durum.
roma arabası (yarışı) Atları, arabası ve sürücüsü insandan olan bir araba ile yapılan taşıma alıştırması.
sabah cimnastiği Vücudu, gecenin uyuşukluğundan kurtarıp günlük yaşama taze güçle başlatmak için süresi, ölçü ve temposu ılımlı alıştırmalardan oluşan cimnastik.
sağlık topu Kadın ve ergenler için 2, yetişkinler için 3 kg. ağırlığında ve 28-34 cm. çapında içi kıl dolu deri top.
sağlık topu cimnastiği Sağlık topu ile tek ya da eşli olarak türlü temel duruşlarda vücut bölümlerinin gücünü, çabukluğunu, kıvraklığını sağlamak için yapılan atma, tutma, savurma ve esnetmeler.
salıncak halkalar Yerden 5.5 m. yüksekliğe aralıklarla asılı, 16 mm. kalınlığında ayarlanabilir iki halata bağlı, 28 mm. kalınlığında ve 18 cm. çapında ağaçtan ya da deri kaplı madenden yapılmış sallanma, asılma, hızlanma alıştırmalarına yarayan iki halka.
sallanma araçları Hız alarak sallanma olanağı sağlıyan halka, halat, trapez gibi asılma araçları.
salon cimnastiği Kapalı yerde yapılan cimnastik çalışması.
sarkaç asılma Asılmada, hız alarak vücudu yanlara sallama.
sarkaçlamak Türlü tutuş ve duruşlarda gergin durumda bulunan vücut bölümlerini kendi ağırlıklarıyla düşmeye ve sallanmaya bırakmak.
savurma (kol bacak) Kol ve bacak gibi vücut bölümlerini ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyuk eklemleri etrafında türlü yönlere doğru hızla çevirme.
sekiz çizmek Vücudun türlü bölümlerine (8) rakamının yazılışı biçiminde devinim yaptırmak.
sekmek Bir bacak üstünde zıplamak.
serçe kavrayışı Elin, baş parmağın öteki parmakları karşılamasıyla asılma araçlarını kavraması.
sıçrama Ayakların birbiri ardı sıra yeri itmesiyle yerden kopma ve kısa süre havada kalma.
sıçrama tahtası Araçtan atlamalarda, üzerine hızla basarak yükselme hızı kazanılan yaylı ya da kendisinden esnek, tahtadan eğik yüzeyli araç.
sıraya girme Cimnastik çalışması için dizilme.
sırt Gövdenin, ense ile kuyruksokumu arasındaki ve ayrıca cimnastikte bir devinim grubunun alanı olan bölümü.
sırt alıştırmaları Sırt kaslarının gelişmesi, güçlenmesi ve omurganın işleklik kazanması için yapılan özel alıştırmalar.
sırt sırta Alıştırmalarda, eşlerin birbirlerine sırtlarını dönmesi.
sırtüstü yatış Vücudun, kollar kendi yerinde, boylu boyunca sırtüstü yere uzanmış bulunduğu durum.
soluk alma Temiz havayı ağız ya da burun yolu ile ciğerlere doldurma.
soluk tutma Alıştırmalar sırasında alınan havayı ciğerlerde tutarak solunumu engelleme.
soluk verme Ciğerlerde kirlenen havayı ağız ya da burun yolu ile dışarı verme.
soluma Solunumun, yorgunluk ve yetersizlik gibi nedenlerle düzensizliği.
solunum Soluk alıp verme.
solunum alıştırmaları Göğüs kafesinin genişleme ve daralmasına yardımcı olarak solunum eylemini istemli biçimde destekleyen ve solunum bozukluk ve yetersizliklerini gidermek için yapılan alıştırmalar.
solunum cimnastiği Solunum sürecini istemli durumuna getirmek ve gereğinde düzeltici etki sağlamak amacıyla yapılan alıştırmalar.
taban (ayak) Ayakların yere değen alt yüzü.
takılı asılma Ayakların ya da dizlerin araca takılmasıyla yapılan yardımlı asılma.
takılı tırmanma (ördekleme) Eğik gergin halata ve benzeri araçlara kol ve bacak yardımıyla tırmanma.
takla (yuvarlanma) Vücudun, yerde ya da bir araçta, enine ekseni çevresinde yumularak öne-arkaya yuvarlanması.
taklalı atlama Atlama araçları üzerinden takla atarak aşma.
taşıma Cimnastikte, kasları bir yüke karşı çalıştıran alıştırma türü.
taşımalı denge Araçta, yerde, sınırlı dayanak yüzeyinde, elde ya da sırtta bir yük (ağırlık) taşıyarak yürüme.
tavşan sıçraması Yerde ya da araçtaki çömelik duruşta, çift el ve ayaktan birbiri ardınca hız alarak sıçrama ve ilerleme.
tek dizüstü (duruşu) Vücudun, adım alarak tek diz üzerinde yere dikey bulunduğu durum.
tek sıralı saf (genişliğine tek dizi) Toplu cimnastiklerde, dirsek değmesiyle yan yana bir doğrultuda duranların oluşturdukları sıra.
tekli alıştırmalar Bir başına yapılan alıştırmalar.
temel duruşlar (başlama duruşları) Bir cimnastik alıştırmasına başlamak üzere, vücudun dayanak yüzeyine göre aldığı değişen ilk durum (ayakta, dizüstü oturarak, yatarak, asılarak).
temel yapı (bünye) Vücudun, insana özgü olan ve başarı yeteneğini saptayan temel yapısı.
tempo Vücut alıştırmalarının belirli süre içinde yinelenme hızı.
terazi Vücudun, asılarak ya da dayanarak yere koşut bulunduğu denge duruşu.
ters asılmalı terazi Vücudun, sırt araca dönük, gergin ve yatay olarak kollarda asılı ve dengede tutulduğu durum.
ters beşik Sırtüstü yatışta, kollarla bükülü dizleri kavrayarak sırt üzerinde, baş-ayak yönünde sallanma (yuvarlanma).
ters cephe duruşu (sırtüstü duruşu) Vücudun, yerde ya da bir araçta sırt yere dönük olarak yalnız ellerde ve topuklarda dayalı, giderek gerili bulunduğu durum.
ters kavrama Asılma aracını dışa dönük avuçlarla kavrama.
ters koşut kavrama Asılma aracını el sırtları birbirine dönük olarak kavrama.
tırmanma Kendine özgü araçlarda, vücudu, kollarla yardımlı yardımsız çekerek yukarı doğru yer değiştirme.
tırmanma halatı Yukarı, ucu takılı, aşağı ucu sallanan 35 mm. çapında tırmanmaya yarayan kalın ip.
tırmanma kilidi Halat, sırık gibi tırmanma araçlarında, kollara kolay devinim olanağı sağlamak için diz ve baldırların çapraz olarak aracı sıkıştırması.
tırmanma sırığı (durağan sırık) Uzunluğu 5 m., dışçapı 42 mm. olan ağaç ya da kaygan çelik borudan yapılmış, yukarı ve aşağı uçları takılı tırmanma aracı.
toplu alıştırmalar (grup alıştırmaları) Çoğu kez neşe ve canlılık yaratır nitelikte, birden çok kişiyle yapılan alıştırmalar.
topuk (ökçe) Ayağın yere basan toparlakça art bölümü.
topuk yürüyüşü Yalnız topuklara basarak yürüme.
trapez İki ucundan iple yere koşut olarak asılı demir ya da sağlam ağaçtan yapılmış asılma aracı.
tutma Herhangi bir vücut bölümünü belli bir duruşta, ölçülü olmak koşuluyla bir süre devinimsiz bırakma.
tutuş (kol) Kolların, vücudun bir yerinde ya da bir yönünde tutulduğu durum.
uçma Kasa, beygir gibi araçlar üzerinden aşırı yükselerek aşma.
uyarma komutu (ihbar komutu) Cimnastikteki komutun, alıştırma için uyarıcı nitelikteki ilk ve uzunca evresi.
uygun adım Adımda beraberliği gerektiren grupça yürüyüş türü.
uyluk Bacağın, kalçadan diz eklemine dek uzanan üst bölümü.
uzun atlama Vücudun, bacakların sıçrama gücü ile yerden kesilerek alabildiğince uzağa konması. (Atletizmde belli kurallarla uygulanır)
uzun beygir Atlamalarda, hız alma yönüne uzunluğuna konulan beygir.
uzunluğuna eksen Vücudu ya da bölümlerini ortadan uzunluğuna böldüğü düşünülen dönüş ekseni.
vücuda buyrukluk Her yönlü kas eğitimi sonucu ulaşılan kas duyarlığıyla vücut gücününün yerinde kullanılmasını sağlayan, bütün vücuda buyurabilme özelliği.
vücut ölçüleri Kol, bacak, göğüs, boyun v. b. vücut bölümlerinin gelişme oranlarını izlemeye yarayan ölçüleri.
vücut yapısı İnsan vücudunun kas ve kemik olarak belli başlı özellikleriyle dış görünüşü.
yan aşağıda tutuş Kolların, gergin olarak gövdenin iki yanında yere eğik tutulduğu durum.
yan atlama Verev yönden koşup tek ele dayanarak dönük gergin vücutla araca yan atlama.
yan beygir Atlamalarda, hız alma yönüne enlemesine konulan beygir.
yan cephe duruşu Vücudun, yerde ya da araçta yanı yere dönük, tek elle ayak kenarına dayalı ve gerili bulunduğu durum.
yan yatış Vücudun, yan yüzeyi üzerinde boylu boyunca yere uzanmış bulunduğu durum.
yan yukarıda koşut tutuş Kolların, birbirine koşut, başa kalkık olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında tutulduğu durum.
yan yukarıda tutuş Kolların, gergin olarak gövdenin iki yanında başa kalkık tutulduğu durum.
yan-aşağıda koşut tutuş Kolların, birbirine koşut yere eğik olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında tutulduğu durum.
yana atılım Vücudun, yana genişçe bir adım alıp ağırlığı yandaki bacak üzerinde tutarak ayakta bulunduğu durum.
yana dayanmalı aşma (çemberleme) Ayakta açık duruştan kolların ve gövdenin ters yana savrulmasından alınan hızla, el ve ayakların sıralı yere gelmesiyle vücudun derinliğine ekseninde yana doğru tam çarklar yapma.
yana terazi (duruşu) (yan planör) Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde yanı yere dönük yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
yanda koşut tutuş Kolların, birbirine ve yere koşut olarak gövde orta çizgisinin sol-sağ yanında omuz doğrultusunda tutulduğu durum.
yanda tutuş Kolların, omuz yüksekliğinde bir doğrultuda yere koşut tutulduğu durum.
yanlamak Bir yanı araca dönük olarak atılmak ya da hızlanmak.
yaptırım komutu Cimnastikteki komutun, alıştırmayı yürütücü nitelikteki ikinci kısa ve kesin evresi.
yardım duruşu Özellikle araçlı çalışmalarda, devinim yapanın uğrayabileceği bir aksaklığı zamanında ve en uygun biçimde önlemek için araca ya da yapılan devinime göre bir başkasının aldığı duruşlar.
yardımlı tırmanma Kendine özgü araçlara bacaklardan da yararlanarak tırmanma.
yardımsız tırmanma Kendine özgü araçlara bacakların yardımı olmadan tırmanma.
yarım dönüş Vücudun, ön ve yan yönlerin ortasına düşen bir doğrultuya yönelmesi.
yatarak denge (alıştırmaları) Yerden yüksek sınırlı dayanak yüzeylerinde, el ve ayakları kullanmadan yatarak sağlanan denge.
yatay ağaç Yere düşey iki dikme arasında, yüksekliği ayarlanabilen dar dayanak yüzeyli tahtadan yapılmış denge ve asılma aracı.
yatay demir (barfiks) Araçlı cimnastiğin temel asılma aracı.
yatay merdiven Yere koşut, merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
yatay parmaklık Birbirinden 0.85 – 1.00 m. açıklıkta 2.80 m. yükseklikte dikmeler arasına (9) cm. aralıkla dizilen, oval kesitli basamakları olan ve düşey olarak duvara bağlanan geniş merdiven biçiminde asılma ve tırmanma aracı.
yaya Vücudun, türlü temel duruşlarda, yerine göre dayalı olduğu kalça ya da ayak uçlarıyla bir araca arkadan asılı kollar arasında aldığı kemerli gergin durum. İsveç cimnastiğinin omurgaya etki yapan temel alıştırmalarından biri.
yayılma Grupça yapılan cimnastik alıştırmalarında, çalışma ve yer olanağına göre dağılma.
yaylanma Vücut bölümlerinde, kasların gerilme ve kasılma gücü ile oluşan ve birbirini ölçülü olarak izleyen esnek yaklaşma, uzaklaşma devinimi.
yaylı tahta (sıçrama) Araçtan atlamalarda, daha çok sıçrama hızı kazandırmak için çelik yayla donatılmış eğik yüzeyli araç.
yer Cimnastik alıştırmalarında, vücudun değişik bölümlerine dayanak ve direnç sağlayan yüzey.
yer alıştırmaları (yer cimnastiği) El ve bütün vücut bölümleri için yeri bir dayanak düzeyi ya da bir tür araç gibi kullanarak düzenlenen devinimler.
yer kipesi (sırt kipesi) Sırtüstü devrik yatıştan, bacakların hızla havayı itip bükülüşü, kalçanın gerilişi, ensenin yeri itişiyle ayağa kalkma.
yerde denge (alıştırmaları) Dayanak yüzeyi daraltılmış yerde, araç kullanmadan yapılan denge alıştırmaları.
yerinde say Yer değiştirmeden yapılan tempolu yürüyüş.
yıldırım takla Başı yere değdirmeden tek omuz üzerinde tek elle apansız atılan takla.
yukarıda tutuş Kolların, birbirine koşut, gergin ve omuzlara dikey tutulduğu durum.
yumruk tutuşu Ellerin, vurmak için, yumruk yapılmış durumu.
yumulu oturuş (yumulma) Gövdenin dizler üzerine yumulması ve kolların dizleri kucaklamasıyla oluşan bükülü oturuş türü.
yumuşatma Etkin alıştırmalarda, bir kası hiçbir gerginlik ya da kasılma bırakmadan dinlenmeye salma (gevşetme).
yumuşatma alıştırmaları Kasları yumuşatarak onların iş gücünü artırmak için uygulanan ve vücudun türlü bölümlerinin etkin katkısı, itici ve sallayıcı tepkisiyle sürdürülen alıştırmalar.
yunus aşması Çift ayakla sıçrayıp kazanılan uçma hızıyla havadan eller üstüne yere düşerek uygulanan dayanmalı perende.
yunus taklası Yunus atlamasının başaşağı elüstü yere düşerek bir takla ile hız kesme biçiminde yapılan türü.
yüksek atlama Vücudu, bacakların sıçrama gücü ile yerden keserek yüksek bir engelin öte yanına geçirme. (Atletizmde belli kurallarla uygulanır.)
yüksek köprü (el-taban köprüsü) Vücudun, sırt yere dönük avuçlar ve tabanlarda yay biçiminde dayalı bulunduğu durum.
yürü (marş) Yürüyüşe başlatma komutu.
yürüme (yürüyüş) Birbiri ardınca, biri yerden kalkarken öteki öne basan ayakla sürekli yer değiştirme adım atarak istenilen bir yönde yer değiştirme.
yürüyüş kolu Yan yana derinliğine üç diziden oluşan yürüyüş düzeni.
yüz dönük atlama Yüz araca dönük olarak atlama.
yüz yüze Alıştırmalarda, eşlerin birbirine yüzleri dönük durması.
yüzüstü (yüzü koyun) Vücudun, yüz yere dönük, eller çene altında karın üstü boylu boyunca yere uzanmış olduğu durum.

Yargılama terimleri sözlüğü

Yargılama terimleri sözlüğü (Yargı terimleri)

açık bildirme Duruşma sonunda yargıcın, karşıt yanlara yargıyı açık olarak ve yüzlerine karşı bildirmesi.
açık deniz Her ülkenin, deniz kıyısına belli bir uzaklıktan geçen ve böylece belirtilen (kara sularının) sınırından ötede kalan deniz.
açık duruşma Yasada gösterilen nedenler dışında herkese açık olarak yapılan yargılama.
açık saçık yayın Erteme (edebe) aykırı biçimde yazı, gazete, dergi, resim, fotoğraf, sinema ve benzeri araçlarla kamuya yapılmış açık saçık yayın.
açık yargılama Duruşmaların, belirli durumlar dışında herkese açık olması.
açıklattırma Duruşma sırasında tanık ya da bilirkişilerden, belli bir konuyu aydınlatmalarını isteme.
açıklık Türk yargılıklarında, kimi ayrılıklar dışında, duruşmanın herkese açık olması.
açıklık ilkesi Kamu görevi yapan kimi kurumların gördükleri işlerin ve özellikle görüşmelerin herkese açık bulundurulması ilkesi.
adam öldürme Bir kimsenin yaşantısına son verme.
adamla getirtme Yöntemine göre duruşmaya çağrılan tanığın, uygun bir özüre dayanmaksızın gelmemesi durumunda, kolluk gücü ile ve zorla getirilmesi.
ağır ceza işleri Ölüm ve ağır kapatım ya da beş yıldan yukarı kapatım cezası uygulanmasını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar ve işlemler.
ağır kapatım Cezalıya, kapatımevinde kapatım yoluyla ya da öbür kapatım cezalarından ayrı biçimde cezasını çektirme.
ağır para cezası Cezalının, (10) liradan (25.000) liraya dek devlet kesesine ödeyeceği para cezası.
ağır suç Bilerek ve kötü bir amaçla işlenen ve kişilerin ya da toplumun türesini doğrudan doğruya bozmaları nedeniyle, cezaları ağır olarak gösterilen suçlar.
ağır suç atma Bir kimsenin, suçsuz olduğunu bildiği başka bir kişiye ağır suç yüklemesi.
ağır suç uydurma Bir kimsenin işlenmediğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmakla görevli olan bir yetkili kata, işlenmiş gibi bildirmesi ya da işlenmeyen bir suçun izlerini kovuşturmaya başlanabilecek aşamada uydurması.
ağır suça girişme Bir kişinin, işlemeyi amaç edindiği bir ağır suçu işlemeye başlayıp da onu tamamlamak için gerekli bulunan yürütme davranışlarını, elinde olmayan engeller dolayısıyle tamamlayamaması ya da yürütme davranışlarını tamamladığı halde ağır suçun kimi engeller
ağır suçlara ilişkin davalar Ölüm, ağır kapatım ve beş yıldan çok kapatım cezalarını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar.
akıl hastalığı İyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi birbirinden ayırabilme, ayırt edebilme yeteneğinden yoksun olma.
aklanma Sanığın yargılama sonunda, kendisinin üstüne atılan suçu işlemediği, sanığın başka bir kimse olduğu, eylemin yasaya göre suç sayılmadığı anlaşılması.
anatüzük Tüzel kişilerin bir yandan yeterlik yetkilerini, bir yandan da kuruluş amaçlarına göre gelir kaynaklarını ve kuruluşunun konularını belirten yönergeler ve ilkeler.
andiçirme Tanığın, bilirkişinin belli bir konuya ilişkin bildirilerinin doğruluğunu sağlamak amacıyla kutsal duygulara dayatılan işlem.
andiçme Bir kimsenin söylediği sözlerin doğruluğunu ve gerçeğe uygunluğunu inandırması için yasada gösterilen sözleri olduğu gibi söylemesi ve istenilen davranışta bulunması.
andiçmeden kaçınma Yetkili yargılıkta kendisinden andiçmesi istenen kimsenin, andiçmekten kaçınması.
anlatma Verilmiş olan bir karar ya da yargıyı, yargıç ya da yargılık başkanınca, iki yana sözlü olarak bildirme.
ant Bir işi ne olursa olsun yapmak için kendi kendine söz verme.
ara Kimi nedenlerle duruşmanın bir süre bırakılması ile yeniden başlaması arasında kalan zaman.
ara kararı Duruşma sırasında, iki yanın dinlenmesinden sonra verilen karar.
arama Bir suçun kanıtlarını elde edebilmek için ilgili insanların barındığı yerlerde yapılan arama.
arama kararı Bir konutta ya da iş yerinde arama yapılması için verilen ön karar.
aşağılama ve sövme Toplu ya da dağınık birkaç kişi ile birleşerek bir kimsenin onur ve sosyal değerini başkaları yanında ya da yalnız olarak kırma.
aşama Yargılıkların görev bakımından ayrıldıkları basamakların her biri.
aşırtı Bir memurun görevi dolayısıyle kendisine devletçe verilmiş ve korumakla yükümlü olduğu para ve para değerindeki nesneleri, kendi kişisel işleri için harcaması.
ayırdetme gücü Yaşküçüklüğü, akılhastalığı, içki içme ve uyuşturucu nesneler alma gibi nedenler dışında bir kimsenin iyiyi kötüyü ayırt ederek ona göre davranması.
ayrışçı Çoğunlukla verilen karar ve yargılarda aykırı oy kullanan kişi.
ayrışçılık Çoğunlukla verilen karar ya da yargıya aykırı oy kullanma.
azınlık oyu Bir kurul ve toplu yargılıklarda verilen yargı ya da kararlarda, çoğunluk oylarının karşıtı olan oylar.
bağlantı Bir suçta, suçluluk ve kişisel sorumluluk yönünden varolan bağlantı.
bağlantılı Her biri bağımsız birer suç olmakla birlikte bir kimsenin birkaç suçtan sanık olması durumunda sanık aracılığı ile suçlar arasında ortaya çıkan ilgi, birkaç kimsenin tek bir suçtan sanık olmaları durumunda suç işleyenler arasında oluşan bağlantı.
bağlantılı suçlar Her biri tek başına bağımsız suç oldukları halde, aralarında bulunan bağlantı nedeniyle birbirine ilintili olan suçlar.
başçık Yasaların tüzük ve yönetmeliklerin alt alta yargılarını göstermek amacıyla ve numara sırasıyle dizilen cümlelerin adı.
başka bilirkişi Yargıcın yeterli görmediği bilirkişi raporu üzerine, yeniden seçilen bilirkişi.
başsavcı Yüksek Savcılar Kurulu ile birlikte bütün savcı ve savcı yardımcılarının üstü olup, suçların kovuşturulması, ceza davası açılması ve ceza davalarının yargılıklarda kesin yargı verilinceye dek izlenmesi ve cezaları yerine getirmekle görevli savcılık örgütü
başsavcılık 25/4/1962 gün ve 45 sayılı Yüksek Hakimler Kurulu Kanununa göre kurulmuş olan bir kuruluş.
beden cezası Doğrudan doğruya insan gövdesi üzerinde uygulanan ceza. (Başta ölüm cezası gelir. Kimi devletler yasalarından bu cezayı kaldırmışlardır).
bekçi Güneşin batmasından doğuşuna dek çalışan ve genel kolluk görevlilerine yardımcı, çarşı ve mahalle bekçileri yasasının 5. maddelerinde belirtilen durumlarda silah kullanabilen kişi.
bekleme süresi Yargının bildirilmesinden sonra, bu yargıya karşı bir hafta içinde yargıtaya başvurma süresi.
belediye kolluğu Belediye sınırları içinde, belediye yasa ve yönetmeliklerinin uygulanması, belediye suçlarının kovuşturulması işleriyle görevli özel bir kolluk.
belgelenmeye elverişli olma Kesin ya da saymaca kanıt olabilen ve karşı yanı bağlayıcı nitelikte bulunan ve yargıda kendisine dayanılan yazılı belgeleri elde edilebilme.
belgeler üzerine yargı Her iki yanın yazılı savlarına, savunmalarına ve dayandıkları belgelere göre, kendileri dinlenmeksizin verilen vargı ve yargı.
belirti Suçun, sanıkça işlendiği kanısını uyandıracak nitelikte olmakla birlikte, bağımsız biçimde ve kesin bir kanıt gücü olmayan ipucu.
biçimsel suç Tamamlanması, sonucunun doğmasına bağlı olmayan suç.
bildirme Bir kimsenin kendisine ya da başkasına karşı işlendiğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmaya yetkili olan yere bildirmesi.
bilimsel düşünce Uzmanlığa ve bilime dayanan düşünce.
bilirkişi Özel bilgi ve görgüsü dolayısıyle, soruşturma ya da duruşma sırasında ortaya çıkan, özel bilgi ve görgü ile çözümlenebilecek olay ve konularda, gerçeğin aydınlanması için yargıcın yararlandığı kişi.
birleştirim Birbirinden tamamen bağımsız olan suçları bir araya getirme.
birlikte dava Yasada belli edilen nedenlere ve kurallara dayanarak, birden çok kişilerce birlikte açılabilen dava.
birlikte yüklenci Birden çok kimsenin, parçalanacak durumda olan bir borcu, birlikte yüklenmeleri.
borcun yenilenmesi Eski borcu sona erdirerek yeni bir borç oluşturma.
borç İki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.
bozma İlk yargılıkta verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak, yeniden yargılama yapılıp düzeltilmesi için üst yargılıkça kaldırılması.
bozma nedenleri Ceza yargılama yöntemi yasasında, ilk yargılıkça verilen bir yargının yargıtayca bozulması için gösterilen nedenler.
bozmayı gerektiren yasa nedenleri bk. bozma nedenleri.
bölüm (orun) Bir kamu kurumunun tüm görevlerini parça parça yapan iş yerlerinin ayrı ayrı her birinin adı.
bölümce Bir yasa başçıklarının ayrı ayrı parçaları.
bulunmama (bulunmazlık) Soruşturma ve yargılamada hazır bulunması gerekli olan yanın, belirli günde bulunmaması durumu.
buyurucu kurallar Karşıt yanların istemleriyle değiştirilemeyen yasa kuralları.
cayma Bir kişinin görüş, karar ve düşüncesinden geri dönmesi.
ceza Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama.
ceza değerlemesi Sanığın kişisel durumuna, suçun işlenişindeki koşullara ve yasanın gösterdiği kurallara göre cezanın, yasada belirtilen en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında, yargıçça kestirilmesi yetkisi.
ceza genel kurulu Görev ve yetkileri Yargıtay kuruluşu yasasında gösterilen ve Yargıtay’daki ceza orunlarının hepsinin toplanmasıyle ortaya çıkan kurul.
ceza kesimi Ceza yasasında gösterilen kurallara ve duruşmada toplanan kanıtlara göre ağırlaştırıcı ve azaltıcı nedenler göz önünde bulundurularak yargıçça sanığın cezasının belirtilmesi.
ceza kovuşturması Suç işlediği sanılan bir kimsenin, üstüne atılan o suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için yapılan soruşturma, sorgu, tutuklama, salıverme ve benzeri işlemlerin tümü.
ceza kovuşturmasından vazgeçme Daha kesin bir yargı ile sonuçlanmamış kimi suçların ya da suçluların özel durumlarından dolayı ceza kovuşturmasını yapmama. (Genel ya da özel bağışlama (af) yasası yayınlanması, kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, yakınma dilekçesi verilmemesi, verilmişse
ceza ruhbilimi Suçu ve suç işlemenin gerçek nedenlerini ve bunları zorlayan sosyal ve kişisel kavramları bulmak amacıyla, sanıkların gövde ve ruh yapıları üzerinde incelemeler yaparak yararlı sonuçlar bulan bilim dalı.
ceza tutumu Suç ve suçlularla en iyi, etkili ve önemli bir biçimde savaşmayı olağan kılan yöntem, kural, araç ve önlemleri kapsayan siyasanın ve bu yoldaki davrranışların tümüne verilen ad.
ceza türesi Bir ülkede, uygulanan ceza kuralları ile ceza düzeninin ne yolda uygulanacağını gösteren kuralların tümü.
ceza uygulaması Bir kimsenin işlediği suçtan dolayı, kendisine ceza yasasında o suç için gösterilen cezanın olduğu gibi uygulanması.
ceza yargılama yöntemi Ceza türesinde suç olarak sayılan eylemler karşısında, kesin ve çıplak gerçeğin belirtilmesi için, devletçe düzenlenmiş bulunan kural ve yöntemlerin tümü.
ceza yargılığı Başkaca yetkili bir yargılık gösterilmemişse, genel ceza yasası yanında özel olarak ceza yargılarını gösteren yasalara göre, suçlulukları duruşma sonunda gerçekleşen kişilerin, cezalarını belirten yargı yeri.
ceza yasası Suç ve assuçları bunlara verilecek cezaları ve bu konudaki genel kuralları belirten yasa.
cezaevi Özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer.
cezaları toplama kuralı Birden çok suç işleyen bir kimsenin, her suçundan dolayı ayrı ayrı ceza giymesi durumunda, bu cezaların ne yolda toplanacağını gösteren kural.
cezaların saptanması Duruşma sonunda suçu işlediği kanıtlarıyle anlaşılan sanığa, olayın oluş biçimine, olayı doğuran koşullara göre, bu suçun ceza yasasındaki en az ve en çok sınırları arasında, yargıcın ölçüp biçerek belli bir ceza vermesi işlemi.
cezanın çektirimi Kesinleşmiş olan ceza yargılarının savcı yönünden gereğince uygulanması. (Ölüm cezasının yerine getirilmesinde ayrı bir yöntem vardır).
cezanın çektiriminde duraksama Bir ceza yargısında, kesin bir açıklık olmamasından ya da birden çok cezanın hesaplanmasından doğan duraksama.
cezanın değiştirilmesi Ceza yasasının bir başçığındaki en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında kestirilen cezanın değiştirilmesi.
cezanın düşmesi Ölüm, af (bağışlama), zaman aşımı gibi nedenlerle cezanın yerine getirilmemesi.
cezanın ertelenmesi Yasada belirtildiği biçimde, bir ceza çektiriminin belli koşullara ve sürelere bırakılması.
cezayı ağırlatıcı nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı artırıcı- nedenler.
cezayı azaltan nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı azaltıcı nedenler.
cezayı kaldıran nedenler Yasada gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama ve işlenen eylemin suç olmaktan çıkmasiyle işlenen bir suçun cezasını kaldıran nedenler.
cumhuriyet savcısı Adalet Bakanlığına bağlı, devlet adına suçları kovuşturmak ve ceza yargılarını yerine getirmekle görevli kimse.
cumhuriyet savcısının katılmasını isteme Kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, önceden C. Savcısına bir dilekçe ile başvurularak davaya katılmasını isteme.
çağrı Yargılama, duruşma, soruşturma ile ilgili bir işlem dolayısıyle, bir kişi ya da kişilerin yargıç ve savcı önüne gelmelerini isteme.
çağrı hakkı Kişisel davaya değgin yargılamada, davacı ve sanığın doğrudan doğruya tanık ve bilirkişi çağırma hakları.
çağrıya uymama Duruşmaya gelmeleri için yasada gösterilen yönteme göre çağrıldıkları halde, uygun sayılacak bir nedene dayanmadan sanık, bilirkişi ya da tanığın gelmemesi.
çekimser Oy vermesi gerekli olan bir kişinin, oyunu olumlu ya da olumsuz olarak kullanmaktan çekinmesi durumu.
çekince Savcının yasada yazılı yetkilerine dayanarak, tüze işlerinden dolayı kendilerinden bir işin yapılmasını istediği devlet görevlilerinin, işten kaçınmaları ve görevlilerin görevlerini yapmakta olumsuz davranmaları.
çekinme Bir görevin yapılmasından, bir hakkın kullanılmasından çekinme.
çekişmesiz yargı Kişinin yararlarını korumak ya da kişinin birbiriyle çelişme durumunda olmayan yararlarını düzenlemek için, yönetici nitelikte olan işler dolayısıyle, yargılıklara verilen önlem alma, işlem yapma, ve karar verme yetkisi.
çektirim Cezada kesinleşmiş bir yargının gereğini, amaca uygun olarak savcılıkça yürütme ve uygulama olayı.
çelişme Tanığın ya da sanığın, önceki anlatması ile sonraki anlatmasının birbirine uymaması.
çevre yargılık Bir yargılığa yetki, görev ve basamak yönünden eşit olan yakın yerdeki yargılık.
çoğunluk Toplu yargılıklardaki oylamada, kararların, yarıdan çok yargıçların katıldıkları görüşle verilmesi.
danışık Gerçek güceriye (iradeye) uygun olmayan bildiride bulunmak için birden çok kişilerin bir türe işleminde oybirliğine varmış olmaları.
danıştay Yönetsel uyuşmazlıkları ve davaları görüp çözümlemek, Bakanlar kurulunca gönderilen yasa tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını, ayrıcalık sözleşme ve koşullaşmalarını incelemek, Başbakanlıkça gönderilen her türlü işler hakkında düş
dava Yargılıklarca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar için, yasada gösterilen yöntemine göre açılan ve yapılacak yargılama sonucunda, yargıcın kararıyla yargıya bağlanan uyuşmazlıklara ilişkin istemler.
dava açılması zorunluğu ilkesi Ceza kovuşturması için yeter kanıtlar ve olaylar bulunduğunda, C. Savcısının kamu davası açma yükümü.
dava açma Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilekçe ile yargılığa başvurma.
dava açmada özerklik Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, ilgilinin başvurmasıyle başlayan suçun kovuşturulması için, kamu yararı gözetilerek C. Savcısına, kamu davası açmada tanınan yetki.
dava aktarımı Ceza yargılama yöntemi yasasında gösterilen kural ve koşullara göre, bir ceza davasının, yüksek görevli yargılıkça, benzer aşamada bulunan başka bir yargılığa gönderilmesi.
dava hakkı Bir kişi ya da tüzel kişinin, yargılık aracılığı ile kendilerine ya da başkalarına ilişkin uyuşmazlığı çözümletmek, bir hakkın elde edilmesini sağlamak, bir hakkı tanıtabilmek, bir hakkın korunmasını yargıya bağlatmak için, öbür kişiye karşı taşıdığı nite
dava yeterliği Davacı ya da davalı olarak herhangi bir yargılıkta bir kimsenin, kendisi ya da bir vekil aracılığı ile yargılamaya ilişkin bütün işlemleri yapabilmesi.
dava yetkisi Bir dernek ya da ortaklık adına dava açmak için, bu dernek ya da ortaklığı temsil hakkı olana verilen yetki.
davacı Bir yargılıkta dava açan kişi ya da tüzel kişi.
davadan vazgeçme Davacının, bütün sonuçları ile istem ve savından vazgeçmesi.
davaların ayrılması Birleştirilmiş olan ceza davalarının, yargılık kararıyle ayrılması.
davaların birleştirilmesi Sanıklarla, işlenen suçlar yönünden aralarında bağlantı bulunan davaların, yüksek görevli ortak bir yargılıkta birleştirilmesi.
davalı Bir yargılıkta, bir hakkın korunması, elde edilmesi, saptanması için kedine karşı dava açılan yana verilen ad.
davanın bildirilmesi Tüze davasında, yanlardan birisinin davayı yitirdiği zaman kendisine dönme hakkı (Rücktritt, résiliation) olduğunu düşündüğü üçüncü kişiye, davayı izlemesi ya da davaya katılması gerektiğini bildirmesi.
davanın dinlenmemesi Konusu, yasaların yargılarıyle korunmamış olan (Kumar ve bahisten doğan alacak) bir davanın yargılıklarca yerinde görülmemesi.
davanın dinlenmesi Yasaların yargılarıyle korunmuş bulunan bir dava konusunun, yargılıklarca incelenip temelden çözümlenmesi.
davanın dönerimi Davanın, ileri sürülen kanıtlarla doğrulanmaması, davacının dava hakkı bulunmaması gibi yasada gösterilen nedenlerle, davanın yerinde bulunmaması ve bundan ötürü yargıcın yasa dışı sayarak davanın yersizliğine karar vermesi.
davanın düşmesi Sanığın ölmesi, zaman aşımı, genel bağışlama, kişisel yakınmaya bağlı davalarda davacının isteminden vazgeçmesi ya da yasada gösterilen belirli nedenlerin gerçekleşmesi üzerine davanın ortadan kalkması.
davanın özü Uyuşmazlığın, yargıç önüne gelmesini zorunlu kılan savın temeli.
davaya katılan Bir suçtan dokunca görmesi ve bu yüzden kişisel haklarını koruyabilmesi nedeniyle soruşturmanın her aşamasında kamu davasına katılma hakkı olan ve yasada gösterilen yöntemine göre katılabilen kişi.
davaya katılma Suçtan dokunca gören her kişinin, soruşturmanın neresinde olursa olsun kamu davasına karışması.
davaya katılma istemi Yargılığa bir dilekçe verilmesi ya da tutanak yazmanına bir bildirimde bulunularak tutanak düzenlenmesi biçiminde davaya karışmak için yapılan istem.
davayı gören yargılık Bir yargıcın yargıçlık görevini yapmaktan yasaklı olduğu sanısı uyandığında, gerek bu konuda gerekse temel davanın çözümlenmesi konusunda karar verecek olan yargılık.
değerleme hakkı Soruşturmanın başlamasından yargı verilinceye dek geçen çeşitli aşamalarda, durumun özelliğine bakarak ve yasanın tanıdığı biçimde yargıcın, kendi bulunç, bilinç ve kanısına göre olayları ölçüp biçerek gereğini özgürce yapması hakkı.
değerleme yetkisi Yasanın belli bir kural saptamadığı durumda, yönetsel işin konusunu, nedenini, yürütme zamanını yerini belirtme ya da seçme bakımlarından, yönetenin, özgürce davranabilme yetkisi.
denk yargılık Bir yargılığa görev ve yetki bakımından eşit olan yargılık.
dernek Kazanç paylaşmaktan başka amaçla, ikiden çok kişinin bilgilerini, çalışmalarını sürekli bir biçimde birleştirerek ve bir ana tüzüğe dayanarak kurdukları tüzel kişilik.
dernek özgürlüğü Herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına iye olabilme özgenliği (Bu hak, ancak kamu düzenini ya da genel sağtöreyi korumak için yasa ile sınırlanabilir).
dernekler tüzesi Üyelerinin kişiliğinden ayrı, bağımsız bir tüzel kişiliğe iye olan ve amacı kazanç olmayan topluluğun bağlı olduğu türe düzeni.
devlet Sınırları belirli bir yurt ve türe düzeni içinde, ülküdeş insanların topluca ve kamu yararını sağlamak amacıyla örgütlenerek kurdukları ve benzeri topluluklarca bağımsız ve siyasal kişiliği tanınmış birlik.
dilekçe Bir hakkın elde edilmesi, bir haksızlığın ortadan kaldırılması amacıyla, gerçek ya da tüzel kişilerce yetkili katlara yapılan yazılı başvurma.
dinleme Yargıç ya da savcının duruşma, önsoruşturma sırasında yanları, tanık ve bilirkişileri konuşturarak olayı dinlemesi.
doğrulama Bir kimsenin, kendine olumsuz sonuç doğurabilecek bir olayı doğrulaması.
dokunca ve eksime Bir kimsenin gelir, kazanç ve mallarında oluşan eksiklik.
dokuncayı karşıllama Devletlerarası kurallara ve türeye aykırı bir davranışı ile, başka devletin haklarını dokuncaya uğratan devlete, hakkı çiğnenen devletin de bir dokunca ile karşılık vermesi eylemi.
dokunulmazlık Görevlerinin özelliği yüzünden, kuşku ve korkudan uzak kalmalarını ve böylece kamu işlerinde başarıya ulaşmalarını sağlamak amacıyla, kimi kişilere yasa ile tanınmış ayrıcalık.
dolay kandaşlığı Kardeşler, amca, dayı ve hala çocukları arasındaki yakınlık.
dolaylı yargılama Görülmekte olan bir davada yargıcın, başka bir yargılıktan, tanık ve bilirkişi dinlenmesini, sanığı sorguya çekme ve benzeri işlemlerin yapılmasını istemesi ya da toplu yargılıkta bir üyeye bu işleri yapmak üzere yetki verilmesi.
duruşma Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini saptamak üzere, yanların hazır bulundukları sırada yüzlerine karşı sözlü olarak yargılama yapılması ve yargılamayı yargı ile sonuçlandıracak işlemlerin tümü.
duruşma dışı kararları C. Savcısının yazılı ya da sözlü düşüncesi alındıktan sonra, duruşma yapılmaksızın verilen kararlar.
duruşma düzencesi Duruşmanın, yasaya göre yürütülmesini sağlamak için konulmuş belirli düzen.
duruşma istemi iki yandan birinin ya da her iki yanın, yargıdan önce yargılıktan sözlü açıklamaları dinlemek amacıyla, duruşmaya çağrılmalarını istemeleri.
duruşma oturumu Duruşma ve görüşmelerin yapılması için, toplantı sayısına uygun olarak, yargıçlar kurulunun her toplanışı.
duruşma önişleri Dava dosyası, C. Savcılığından yetkili yargılama yerine geçtikten sonra, yargılık ya da başkanca duruşmaya başlanabilmesi için yapılması, gerekli ve zorunlu olan işlemlerin tümü.
duruşma yapılması bk. duruşma yöntemi.
duruşma yöntemi Yargıya katılacakların önünde ve ara vermeksizin yapılan her iki yanın konuşmaları ile ileri sürdükleri konuların tutanağa geçirilmesi ve oturum düzeninin sağlanması gibi duruşmayı bütünleyen işlerin tümü.
duruşmadan bağışık tutulma Sanığın, ağır cezalı olmayan duruşmalara gelmekten, kendi istemi üzerine yargılıkca bağışık tutulması.
duruşmanın açıklığı Genel töre ve güvenliğin korunması amacı dışında, duruşmanın herkese açık olması.
duruşmanın başlangıcı Sanık kimliğinin saptanması ve son soruşturmanın açılmasına ilişkin sorgu yargıcı kararı ya da C. savcısının savyazısı okunarak tanık ve bilirkişi çağrılması işlemleri.
duyuru Bir vargının ya da sonuç doğuracak bir tüze işleminin, ilgililerin öğrenmelerini sağlamak üzere herkesin bilgisine sunulması, yayılması, duvarlara asılması, gazetelerde yayımlanması.
duyuru tahtası Türkiye’de ya da yabancı bir ülkede bulunup da kendilerine duyuru yapılamayan sanıklara, duyuru yerine geçmek üzere yargılığın iç avlusunda asılı, ilgili yargı ya da karar örneğinin yapıştırıldığı tahta.
düşme nedenleri Ceza yasasında gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama (af) gibi davayı ortadan kaldıran nedenler.
düzeltme Bir tüze işleminde, yargı ve öteki yazılı belgelerde, yazılarda yapılan yanlışlığın, yöntemine göre düzeltilmesi.
düzence ceza türesi Genel ceza sorumluluğu dışında, memurlara, görevleri gereği gibi yapılmasını ve onur kırıcı davranışlardan kaçınılmasını sağlamak amacıyla uygulanan ceza kuralları.
el koyma (zorödetim) Borcunu ödemeyen borçlunun, elinde ya da üçüncü kişilerde olan taşınmaz, taşınabilir malları ve alacaklarının anaparanın ve üremlerinin (faiz) giderleriyle birlikte alacağa yetecek olanına yetkililerce el konması.
elkonmuş Alacağa karşılık olarak borçlunun elkonulan malları.
elmen Bir şeyi elinde bulunduran kimse.
elmenlik Taşınır ya da taşınmaz bir malı elinde tutma.
emek yükümlülüğü Bir kimsenin, kanun yararına olarak doğrudan doğruya kendi kişiliği ya da kendi çalışması ile yapmak ödevinde olduğu iş.
eski duruma getirme Yöntemi belirten yasanın ya da yargıcın önceden belli ettiği bir süreye, zorlayıcı nedenler dolayısıyle uyulamaması ve bu yüzden bu sürenin kaçırılarak bir hakkın yitirilmesi karşısında, bu hakkın geriye alınması ya da yeniden tanınması.
etkili eylem Bir kimsenin sağlığını bozan, us gücünde karışıklık ve azalma doğması nedenlerini içeren ve böylece ceza uygulamasını gerektiren eylem.
eve girme İsteğine aykırı olarak bir başkasının evine girme ya da iyesinin isteği ile girdiği halde çıkmama.
eylem Sanığın, ceza verilmesini gerektiren bir suçu işlemesi durumu.
gece Nisan ayı başından eylülün otuzuna dek saat 21 den sabahın dördüne ve Ekimin birinden Mart’ın 31’ine dek saat 21 den sabahın altısına dek uzayan zaman süresi.
gecikmiş sorun Temel davanın incelenmesi sırasında ortaya çıkan ve başka yargılığa ilişkin olması nedeniyle, yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
gemi içbannağı Bir geminin, yolculuklarının yönetildiği ülkede, yazılı olan barınağı.
genel çıkarlarına yararlı dernekler Özel bir çıkar amacı olmadan, yalnızca kamuya yararlı olmak ve devletin bu konudaki görevlerine yardım etmek üzere kurulan dernekler.
genel güvenlik Herkesin çalışma, yaşama ve benzeri hak ve özgürlüğünün her türlü saldırıdan korunarak kamu düzenince sağlandığı durum.
genel güvenlik gözetimi altında bulundurma Yasanın belirttiği durumlarda, temel ceza çekildikten sonra sanığın ayrıca kolluğun gözetimi altında belli bir süre izlenmesi.
genel kurul Yargı organları, dernek, ortaklıklar ve iktisadî devlet kuruluşlarında, temel sorunları en yetkili biçimde çözümleyen yüksek kurul.
genel türe Benzer nitelikte olmak üzere, çeşitli ülkeler arasında ortaklaşa ya da ayrı ayrı kabul edilen türe.
genel yargılıklar Yönetsel ve süel yargılama dışında, yalnızca bireyler arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargılıklar.
gerekçe Bir yasa öneri ya da tasarısını, dayandığı ilke, temel kurallar ve gerekliliği ile açıklayan nedenler.
geriye yürüme Bir yasa, bir yargı, bir türe işleminin, doğuşundan daha önceki olayları etkilemesi.
getirtme Tanıklar ve sanıkları çağrı belgesi ile yargılığa getirtme.
getirtme belgesi Duruşmada bulunması için sanığa gönderilen çağrı belgesi.
gizli oturum Yargılamanın herkese açık olması ilkesine aykırı olarak, yasada gösterilen nedenler dolayısıyle, yargıç ve yanlar dışında kimse bulunmadan yapılan duruşma.
gizlilik Bir yetkilinin görevi gereğince öğrendiği devlet işlerini, tanıklık yaparken, yasada gösterilen yönteme uygun biçimde saklaması, söylememesi.
gömme Öldürülen bir kişiyi, C. Savcısının ya da önyargıcın yazılı izniyle gömme.
gönderme Geniş anlamıyle bir yasada, başka bir yasanın koyduğu kimi temel kurallara göre, işlem yapılmasına bağlı kalma ve o kurallara uyma.
görev Davaların türü ve niteliği yönünden, yargılığın aşamasına göre duruşma yapma ve karar verme görevi.
görevi kötüye kullanma Bir devlet görevlisinin, bir kişi ya da öbür görevli hakkında yasa dışı işlem yapması.
görüşlerin birleştirilmesi Danıştay ile yargıtayın iki ya da bir dairesinin aynı konuda verdikleri kararların, birbirine aykırı olması durumunda uyuşmazlığın giderilmesi için ve benzeri olaylarda, uygulanmak üzere yetkili kılınan kurulca verilen karar.
görüşme yöntemi Toplu yargılıklarda, görüşmelerin ne yolda yürüyeceğini belli eden yasa kuralları.
gözetim Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının denetimi altında olması durumu.
güç ayrılıkları Demokrasi yönetiminde yasama, yargılama ve yürütme gücünün birbirinden ayrılması ve ulus adına kullanılması.
güçlerin birleşmesi Çeşitli biçimlerde olmak üzere, devlet gücünün bir elde toplanması.
güçsüz Kendisini yönetmede beceriksiz olan kişi.
güdem Yasaya aykırı bir sonucun elde edilmesi için bile bile yapılan ve güdülen bir çaba.
güvenlik Devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde bulunması durumu.
güvenlik genel yönetimi Geniş anlamda toplumun düzenini bozan olaylara karşı, kişinin ve ulusun güvenliğini sağlayan örgüt.
güvenlik önlemleri Toplumu suçlulara karşı korumak için, alınan bütün engelleme işlemleri.
hakkın düşmesi Yasa, sözleşme ya da yargıcın saptadığı belli bir süre içinde, kullanılmaması yüzünden bir hakkın ortadan kalkması.
haklı nedenler Yargıcın değerlemesi gerekli olan nedenler.
hırsızlık Başkasının taşınabilir mallarını, onun isteği ve onaşımı olmaksızın kendi çıkarı ve yararı için alma.
iç işlemler Yargılığın düzencesini koruma, ilgilileri çağırma ve duruşmada bulundurma vb. için yapılan işlemler.
içtüzük T.B.M.M. ile dernek, ortaklık, bir devlet kurumu ya da kuruluşuna değgin işlerin iyi işlemesini sağlamak ve bu yerde çalışanlara yasa yargıları çerçevesinde yol göstermek ve yasa yargılarına aykırı düşmemek üzere düzenlenen kuralların tümü.
ilçe Ülkenin yönetim yönünden bölünmüş il ile bucak arasında yer alan parçası.
ileri sürme Sanığın savunmasını yaparken, üstüne atılan suça karşı yaptığı açıklama ve bildiriler.
ilgililer Bir ceza davasında, doğrudan doğruya ya da dolayısıyle ilintisi, ilişiği olan herkes.
ilgililerin bulunması Soruşturma ya da duruşma sırasında bulunmaları gerekli olanlar.
ilk soruşturma Savcının istemi üzerine, sorgu yargıcınca ön soruşturmaya dayanarak açılan ve işin yeterince aydınlatılması amacı ile yapılan soruşturma evresi.
ilk yargılık Davaları birinci kertede görüp çözümleyen yargılık.
ilkyazı Bir yargı, karar, tutanak gibi türel işlemlerin yazılı kökü, aslı.
istem Savcının ya da sanığın istemi ve yargılıkça kendiliğinden birbiriyle ilintili ceza davalarının birleştirildiğinde görüleceği gibi yasal bir işlemin yapılmasını amaç edinen bir dilek.
iş uyuşmazlıkları İş yasasında gösterilen yöntem ve koşullara göre bir iş yerinde işçilerle iş veren arasında çıkan anlaşmazlıklar.
işçi Bir iş sözleşmesine dayanarak işverenin iş yerinde, gövde ya da kafasıyle belli bir para karşılığında çalışan kişi.
işten el çektirme Olağanüstü durumlarda ilbayların, ülkenin düzen ve güvenliğinin gerektirdiği koşullar içinde bakanların, sorumluluğu kendilerine ilişkin olmak üzere, bir memuru bağlı olduğu bakanlık ya da kuruma hemen bilgi verip geçici olarak işten uzaklaştırmaları işle
ivedi karşıtlama Cezada, yargılama yöntemlerini gösteren yasanın kimi kararlara karşı, benzerlerinden ayrı olarak belirttiği kısa süre içinde karşı çıkma.
ivedili önlem Bir işlemin yapılması ya da oluşu dokunca getirecek olan olayların, olmamasını önceden sağlama.
ivedilik kararı Bir yasa tasarısının daha çabuk görüşülmesini sağlamak üzere, öneriyi veren millet vekili ya da yarkurulun yazılı ve gerekçeli isteği üzerine meclisçe verilen vargı.
iyiye çekme Türe ve töre kuralları dışında, insanlar arasında bulunan doğruluk, iyi davranış, iyi huy ve benzeri alışkanlıkların dayandığı temellerden herbiri.
izleme Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için, olumlu ya da olumsuz kanıtların toplanması yolunda yapılan işlemlerin tümü.
kaçakçılık Vergi vermeden, düzen kullanarak yasalarca alım satımı yasak edilen nesneleri yurda sokma, yurttan çıkarma, gizlice alıp satma ve bundan bir kazanç sağlama eylemi.
kaçırma Cinsel duyguları karşılamak ya da evlenmek amacıyla bir kız ya da kadının, konutundan uzaklaştırılması, alıp başka yere götürülmesi.
kaçma Bir yargılının cezaevinden, bir askerin görevini yapmakta olduğu yerden izinsiz olarak bırakıp kaçması.
kaçma kuşkusu Sanığın, belirsiz bir yere ya da yabancı bir ülkeye kaçma davranışında bulunması, bulunduğu yeri gizli tutması, saklanması, yer değiştirmesi ve benzeri durumlara geçmesi olasılığı karşısında duyulan duygu.
kaldırma Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldırılması.
kalkışma Bir kimsenin, kafasında işlemeği kurduğu suçu, işlemeye girişmesi.
kalpazanlık Yasaya göre devletçe çıkarılmış ve sürüme sunulmuş olan paraya benzer, gizlice uydurma para basılması ve bunların geçerliğe konulması.
kamu davası Savcının, kamu yararına uygun olarak ve devlet adına yetkili yargılıkta açtığı dava.
kamu davası tekeli Devlet adına, ceza davasının yalnız C. Savcılığınca açılması kuralı.
kamu düzeni Bir ülkede kamu işlerinin en iyi biçimde yapılmasını, devletin içte ve dışta güven ve düzenini, bireyler arasındaki ilişkilerde dirliği sağlamağa yarayan kuralların tümüne verilen genel ad.
kamu görevi Bir kamu yönetim ya da kurumunun toplum yararına yaptığı bütün çalışmalar ve işler.
kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin yöntem Üzerinde kamu görev ve yükümlülüğü taşıyan bir görevlinin, kamu işi ya da görevini yaptığı sırada işlediği suçtan dolayı, bağlı bulunduğu özel yargılama yöntemi.
kamu güveni Tapu kütüklerinin herkese ya da ilgililere açık olması, ortaklıkların ve bankaların para hesaplarını yayınlama zorunluğu gibi ilkeler.
kamu türesi Devlet örgütleriyle, devletin devlet olarak çalışmalarının ve yetkilerinin tümünü kapsayan türe.
kamu yararı Geniş anlamıyle, ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalar.
kamusal belgeler Yargılıklar, noterler, devlet dairelerince görevleri dolayısıyle düzenlenen yazılı belgeler.
kan gütme Kendi kandaşlarından birini öldüren kişiyi ya da öldürenin dünürdeşlerinden birini, öldürülenin öcünü almak ve onun kanına karşılık olmak üzere, öldürmesi ya da öldürtmesi geleneği.
kanıt Bir davada, sav, savunma, ileri sürmenin doğruluğuna yargıcı, yargılığı inandırmak, kanı vermek için yargılama türesinin kullanılmasını, toplanılmasını uygun gördüğü yazılı belgelerin, sözlü işlemlerin tümü.
kanıt ileri sürme Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.
kanıtların değerlemesi Sanığın üstüne atılan suç için toplanan kanıtların, olumlu ve olumsuz olanlarını değerlendirerek, suçun bu sanıkça işlenip işlenmediğini yargıya ulaştıracak biçimde yargıcın ya da yargılığın kestirmesi.
kanıtların korunması İlerde ortadan kalkması ya da yitmesi umulan kanıtların olduğu biçimde korunması işlemi.
kanıtların saptanması İlerde bir daha elde edilemeyecek, yeniden yargılığaya da yetkili yargıç ve C. Savcısının incelemesine sunulmayacak durumda olan kanıtların, yitirilmeden sıcağı sıcağına ve olduğu gibi tutanakla belirtilmesi ve elde tutulması için yapılan iş.
kanıtların yitmesi Sanığın suçsuzluğunu gerçekleştirmek için gösterdiği kanıtların yitmesi.
kapatımlı Kapatım cezasını çekmekte olan kişi.
karar Yasama, yargı, yönetsel kuruluşların, tüzel kişilerin bir türe düzeni doğuran ve ortaya koyan son bildirileri.
karşılaştırma Parmak izi, el yazısı, imza ya da mühürün kendinin olmadığını ileri süren kişiye, parmak bastırma, yazı yazdırma ya da mühürünü bastırma ve eski izlerle yenilerinin bir bilirkişi aracıyle karşılaştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama.
karşılıklı dava Davacının açtığı davaya karşı öteyanın açtığı dava.
karşıllık ilkesi İki devletin, karşılıklı anlaşarak uyruklarına benzer ve eşit yöntemler uygulamaları.
karşıt durum Türede, bir işlemi tersine yapabilme yetkisini ortaya koyan durum.
karşıtlama Yapılmış bir işlemin geri çevrilmesini, verilmiş bir kararın ve alınmış bir önlemin kaldırılmasını ya da değiştirilmesini amaç edinen, kapsayan istem.
katılma Yasalardaki yönteme göre, bir davada çıkarları yönünden doğrudan doğruya ilgisi olan üçüncü kişinin davaya karışması.
katılmalı dava Ceza yargılama yönteminde işlenen suçtan dokunca gören kişinin, kişisel bir hak istemiyle kamu davasına katılması.
kendiliğinden görev kararı Yargıç ya da yargılığın, duruşmanın her aşamasında, davayı görmenin kendi görevi içinde olup olmadığına ilişkin ve kendiliğinden verebildiği vargı.
kendiliğinden verilen karar Her iki yandan hiç birinin istemi olmaksızın yargıcın, olayın gereğine göre kendiliğinden verdiği karar.
kendinin bulunması Sanığın savcılıkta ya da yargılıkta kendisinin bulunması.
kesin yargı Biçimsel ve nesnel olarak iki bölüme ayrılan kesin yargı, yargıcın verdiği yargıya karşı hiç bir yasa yoluna başvurma olanağının kalmamış olması durumu.
kısa yargılama yöntemi Türe yargılama yöntemi Yasası ile özel yasalarda açıkça gösterilen yerlerde uygulanan özel bir yargılama yolu.
kışkırtma Bir kimse ya da birçok kişileri suç işlemeğe iteleme, sürükleme, yöneltme.
kıygın Suçtan ya da haksız eylemden kıyıma uğrayan kişi.
kimliğin belirlenmesi Bir kimseyi, öteki kişilerden ayıran kimliğinin belli başlılarının ortaya konması.
kişi dokunulmazlığı Herkesin, yaşama ve varlığını geliştirme ve özgürlüğüne iye olması, yargıç kararı olmadan tutuklanamaması, kimseye eziyet ve işkence edilmemesi ve insan onuru ile bağdaşmayan ceza verilmemesi hakları.
kişisel dava Suçtan zarar görenin, savcının katılması zorunluğunu duymaksızın kendi başına açtığı dava.
kolluk Yurt içinde güveni ve barış içinde yaşama düzenini sağlamakla görevli yönetim, tüze hizmetleri yönünden çalışan ve yerine göre savut kullanan devlet gücü.
konut Bir kimsenin yerleşmek amacıyla oturduğu yer.
konut dokunulmazlığı Yargıç kararı olmadan ulusal güvenlik ya da kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan durumlarda, yasaca yetkili kılınan katın buyruğu bulunmadan konuta girilememesi, arama yapılamaması ve buradaki eşyaya el konulamaması durumu.
koşulla salıverme Yasada gösterilen nedenler gerçekleşince, cezanın geri kalan bölümünü çekmeden bir yargılıyı cezaevinden çıkarma.
kovuşturma Suç işlediği sanılan bir kimseye karşı, yasa yargılarına uygun olarak yapılan araştırma, soruşturma ve her türlü izlemenin tümü.
kötü davranış Bir kimsenin sosyal ve ahlak bakımından kınanan, onursuz ve aşağılık sayılan davranışları.
köy kurulu Köy halkının seçtiği ve muhtarın başkanlığında toplanan ve köy tüzel kişiliği adına yürütülecek kararlar vermeğe yetkili muhtar ve üyelerden toplanan kurul.
kundakçılık İçinde oturulan ya da oturulmayan ev, yapı, koru, orman, biçilmiş ürün ve yığınları, kesilmiş odun ve kereste ve benzeri nesneleri ateşe verme.
kurma suç Bir kimsenin önceden tasarlayarak, kurarak kafasında saptadığı düzene göre bir kişiyi izleyip öldürmesi.
kusur Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.
milletvekilliği dokunulmazlığı Görevlerini geniş bir söz ve düşünce özgürlüğü içinde yapabilmeleri, ceza kovuşturmasından korunmaları için yasaca milletvekillerine ve senatörlere tanınan hak.
mühür açılması Bir suçun kanıtı olarak elde edilen kâğıtların ya da öteberinin, olduğu gibi kapalı bir yerde korunması amacıyla mühürlenen kapı, ev ya da yazılı belgelerin bulunduğu yerin üstündeki mühürün, orada saklanmış olan kanıtların incelenmesi için yetkililerce k
olumlu uyuşmazlık Bir davayı görmekte, iki ayrı yargılığın kendilerini görevli ve yetkili saymaları.
olumsuz durum Bir yasanın, özdeş başçığında yer alan sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi.
olumsuz etki Yargıtayca incelenmeden kesinleşen yargılara karşı verilen yazılı buyruk üzerine yargıtay, yargılıya daha çok ceza verilmesi gerekirken az verilmiş olduğu gerekçesiyle ve ancak yasaya aykırı olması nedeninden dolayı yargıyı bozarsa, bu bozmanın, yargılını
onamlı yargı Bir yargılıkça verilen kararların, üstün bir orunun onamasına bağlı tutulması yöntemi.
ortak Bir ortaklığa katılan kişi. ‘
oturum Yargılıklarda duruşma yapılabilmesi için Başkan ve üyelerin birlikte toplanmalarının her biri. (Yargılama ve duruşma oturumlar zinciridir).
ödeme Borçlunun vermesi gereken şeyi vermesi, tanık ya da bilirkişinin andiçmesi.
ölü açımı Yargıç önünde bir ölü gövdesinin baş, göğüs ve karnının açılması.
ölünün bakıtılması Yargıç önünde, bir ölünün doktorca incelenmesi.
önce dinleme C. Savcısınca gösterilen tanıklarla bilirkişilerin ötekilerden daha önce dinleme hakkının savcıya ilişkin olması.
önceki yargı Yargılamanın yeniden yapılması istemini yerinde gören yetkili yargılığın, yeniden yapacağı duruşma sonucunda onayacağı ya da büsbütün ortadan kaldıracağı önceki yargı.
öncelik hakkı Cezada tutuklu olan sanığa ilişkin duruşmanın, ötekilerden daha çabuk ve ivedili olarak yürütülmesi özel türede ise bir alacağın ötekilerden daha önce alınabilmesi hakkı.
önel Bir ödevin yerine getirilmesi ya da bir işlemin yapılabilmesi için yasa, yargıç ya da ilgili kişinin verdiği, belli ettiği süre.
önemli neden Yabancı bir sanığın, yargıcın çağrısına uyacağında ya da cezanın yerine getirilmesi için geleceğinde ve kaçmasında kuşku uyandıracak nedenlerden her biri.
önemli sonuç Önsoruşturma ya da ilk soruşturma sonunda, elde edilen ve savcının asliye ya da ağır ceza yargılıklarında açacağı davaya dayanak olan kesin sonuç.
önlem kararı Bir yargılamayı sonuca ulaştırmayıp, davayla ilgili soruşturmayı kolaylaştıran ve sonuca ulaşmayı sağlayıcı, yargıdan önce geçici olarak alınması gerekli bir önlemi kapsayan ön karar.
önsorunlar Duruşma sırasında ortaya çıkan, çözümlenmesi başka yargılığa ilişkin olan ve yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
önsoruşturma Sanığın yargılığa gönderilmesi gerekip gerekmediğini saptamak için, savcılık ya da onun yardımcısı olarak kollukça yapılan soruşturma.
önyargıç Cezaları az olması bakımından pek önemli sayılmayan davaları inceleyerek, sonuca bağlamakla görevli ve yargıçlar yasasına bağlı tek yargıç.
örnek Bir karar ya da yazının benzeri.
örnekseme Yasa yargılarının, birbirine benzeyen sosyal kuruluşlara ilişkin özel yargıların, ayrıntılarını öngören ve belirten ve sonunda birini ötekinden üstün ya da aşağı tutan değer ölçüsü.
özdeksel sorun Bir davada, ileri sürme konusu olan gerek özdekteki gerek türedeki çözümlenmesi gerekli olay.
özdeksel yanılgı Özdek ya da tüze olaylarının olup olmadığında ya da bunların koşul ve niteliklerinde yanılma.
özel türe ilişkileri Bireyler ve bireylerle tüzel kişiler arasında ortaya çıkan ve ceza türesi dışında kalan uyuşmazlıklar.
özgürlüğü bağlayıcı cezalar Ceza yasasında yazılı ve yargılının cezaevinde geçireceği süreleri yöntemleriyle gösteren çeşitli cezalar.
öznel zorlama Bir kimsenin gücerisine baskı yaparak ona istemediği bir işi yaptırmak ya da onun istediği bir işi yapmasına engel olmak.
para cezası Devlet hazinesine, belli sayıda bir paranın suçlu eliyle yatırılması.
sakatlık Yargılıkça, bir savunucu atanması zorunlu olan, sağırlık ve dilsizlik gibi bedenle ilgili sakatlık.
salıverme Tutukevine alınan bir tutuklunun, kimi yasa yargı ve koşullarına uyarak yargıç kararı ile dışarı çıkarılması.
sanık Kendisine karşı ceza verilmek üzere kamu davası açılan kişi.
saptama davası Bir türe ilişkisinin, bir yetkinin var olup olmadığının, bir belgenin uydurma bulunup bulunmadığının saptanması için açılan dava.
sav Yargılama sırasında, duruşmada iki yanın karşılıklı olarak bildirdikleri sözlü ya da yazılı istemler.
savcı Adalet Bakanına bağlı olarak tüze yargılıklarında yürütme organının temsilcisi ve türe örgütünün yönetimi ile görevli, yasaların uygulanmasına, yar-yardımcı ve daha çok ceza türesi ile uğraşan kişi.
savcılık Yürütme gücüne ve böylece Adalet Bakanlığına bağlı olarak devlet adına suç ve suçluları izleyip kamu yararına iş gören ve kamu davası açan görevli orun.
savsama Bir görevin yapılması için ona ilişkin işlemlerin yüzüstü bırakılması, ödevlerin gereği gibi yürütülmemesi.
savu Yanlardan birinin duruşma sırasında sözlü, yazılı yaptığı ileri sürmelere karşı öteki yanca belirtilen tersi olaylar.
savunma Sanığın, üstüne atılan suçtan dolayı yargılıkta, bütün haklarını kullanarak gerekli gördüğü ve yasalı biçimde kendini koruması.
savunma hakkı Bir kimsenin yargılıkta ve yetkililer önünde yasalı bütün haklarını yasaların kendisine tanıdığı hak ve çıkarlarını gereğince ortaya dökerek hiç kimseden korkmadan ve çekinmeden ileri sürebilmesi hakkı.
savunman Geniş anlamıyle yargılıklarda, kamusal yerlerde tüze ve yasa uygulamasından doğan uyuşmazlıkları çözümlemek için ilgililerin bütün dayatma ve savunmalarını, tüzeyi uğraşı edinmesi nedeniyle, onlar adına yasalara ve tüzeye uygun olarak yürüten yetkili kişi
savunmanlar kurumu Bölgesi içinde en az on beş savunman bulunan her il merkezinde kurulan savunmanlara ilişkin kurum.
savunucu Ceza yargılama yönteminde, sanığın haklarını korumak göreviyle yükümlü bir kamu işi gören ve bu bakımdan yasanın aradığı kimi koşulları üstünde toplayan kişi.
sayıştay Genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M. adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin yargıya bağlayan kurum.
sezgin İyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilen ve davranışlarını bu açıdan yürütebilen kişi.
sıkıyönetim Ulusal varlığın korunması ve savunulması için, tehlikeli olağanüstü durumlarda uygulanan yönetim.
sınırlı yeterlik Yaş küçüklüğü, kocamışlık ya da akıl hastalığı nedenlerinden dolayı, suç kavramı ve bir eylemin cezayı gerektireceği bilincine iye olmama.
siyasal suç Politika amaçlarının gerçekleşmesi için işlenen suç.
son soruşturma Duruşma açılmasını gerekli kılan sorgu yargıcı kararıyle savcının doğrudan doğruya dava açtığı işlerde yargı verilene dek işleyen duruşma aşaması.
son soruşturmayı açma kararı İlk soruşturma sonucunda, sanığın üstüne atılan suçu işlediği kanısını uyandıran kanıtlar elde edilince, Sorgu Yargıcının duruşma yapılması için verdiği karar.
son soruşturmayı geçici durdurma Sanığın ortadan savuşması dolayısıyle bulunamaması ya da suçu işledikten sonra akıl hastalığına uğraması nedeniyle son soruşturmanın yapılamaması durumunda, sorgu yargıcının, geçici olarak son soruşturmanın durdurulmasına ilişkin olarak verdiği karar.
sonyargı Davayı bütün sonucu ile birlikte kökünden çözen yargı.
sorgu bk. sorguya çekme.
sorgu yargıcı Ceza yargılama yönteminde ilk soruşturmayı yapan yargıç.
sorguya çekme Bir suç işlemekten sanık olan kimseye yargıç, savcı ve kolluk görevlilerince suça ve sanığın kimliğine ilişkin sorular sorulması.
sorguya çekme hakkı Yargıcın, yargılık üyelerinin, savcının, yanların ya da vekillerinin ve bilirkişinin yanlardan tanık ve bilirkişilerden açıklama isteme hakkı (sorguya çekme yetkisi yalnız yargıcın ya da yargılık başkanınındır).
sorumluluk Uyulması gereken bir yargıya, bir kural ya da yetkili üstün verdiği buyruğa uyulmaması üzerine suçlu düşme durumu.
soruşturma Suçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü.
soruşturma yargıcı Duruşmadan önce kanıtları toplamak üzere soruşturma yapan yargıç.
suç Yasaca cezası gösterilen eylem.
suç alışkını Bir suçtan kesin yargı giydikten sonra, yasanın gösterdiği süre içinde yeniden bir ya da bir kaç suç işleyen kişi.
suç uydurma İşlenmediğini bildiği bir suçu, türe orunlarına ya da tüze yetkililerine bildirmekle görevli olan bir kata, işlenmiş gibi duyurma ya da ortada olmayan bir suçun belirtilerini uydurma.
suça katılma Daha önceden aralarında anlaşarak, birden çok kişinin birlikte bir ya da birkaç suçu işlemeleri durumu.
suçlu Elde edilen kanıtlara göre, ceza türesi yönünden, hakkında kovuşturma yapılması gereken kişi.
suçluların geri verilmesi Uluslararası kurallara uyularak yabancı bir ülkede suç işleyen yabancının, uyruğu olduğu devlet topraklarından bir başka devlete sığınması durumunda, ülkesine sığındığı devletçe uyruğu bulunduğu devlete, bu konuyu düzenleyen türe kurallarına göre, geri ve
suçortaklığı Birden çok kişilerin önceden aralarında anlaşarak bir suç işlemeleri.
suçu yineleme Bir suçtan yargı giyen bir kişinin yeniden bir ya da birkaç suç işlemesi.
suçüstü İşlenmekte olan suç.
süel suç Askerlerin görevleri sırasında ve görevleri dolayısıyle işledikleri suç.
sürekli suç İşlendiği sırada suç niteliği kazanıpta o durumda uzayıp süregelen suç türlerinden biri.
sürgün Bir kimsenin, sürekli olarak oturduğu yerden uzak bir kent ya da ilçede oturmasını zorunlu kılan ceza.
sürmek Tutuklunun bu durumunun daha sürüp sürmeyeceği belli süreler içinde Sorgu Yargıçlığınca incelenerek, toplanan kanıtlara göre sanığın salıverilmesine yer olmadığının ve böylece tutukluğun uzamasının belirtilmesi ve uzaması.
tanık Bir olaya ilişkin bilgilerini yetkili görevliye bildiren yansız kişi.
tanıklık Bir olayla ilgili bilgi ve görgülerin yargıca ya da yetkili soruşturmacıya bildirilmesi.
tanıtlayıcı belgeler Bir olayın gerçeğe uygunluğunu ya da bir şeyin var olup olmadığını ortaya koymaya yarayan yazılı kâğıtlar.
temel dava Yöntemine göre açılmış ve görevli yargılıkça duruşması yapılarak yargıya bağlanacak olan dava.
temel neden Yargıcın dönerimine dayanak olan ve yasada yer alan nedenlerden herbiri.
temel yargılık Bulundukları ilçenin adıyle anılan, bir başkan iki üyeden kurulu ve çoğu zaman tek yargıçlı tüze yargılığı.
temel yargılık başkan ve yargıcı Temel yargılıktaki davalara bakan bir başkanla iki üye.
toplum töresine karşı işlenen suç Toplumun iyi saydığı davranışlara karşı kötü davranışlarda bulunma durumu.
töre Toplumun, iyi ya da kötü saydığı yolların, aldığı durumların, ve yordamların tümü.
töreye aykırı işlemler Bir toplumun doğru ve iyi huylu bireylerinin çoğunluğunca ortaya konup artık herkesin uymak zorunda kaldığı kurallara aykırı davranışlar.
tutanak Görüşülen ve konuşulan konuların yazılı olarak saptanması.
tutuklama Yasada gösterilen koşullar gereğince ve yargıcın yazılı buyruğu ile sanığı tutuklarevine kapatıp geçici olarak özgürlüğünü kaldırma.
tutuklarevi Yargılılardan ayrı olarak, tutukluların konduğu, barındırıldıkları yer.
tutuklu Yargıç kararı ile tutuklarevine alınan kişi.
tüze Yaygın ve geniş anlamı ile herkesin yasalarla tanınmış olan türesini yerine getirme, verme, başkalarının türesine uyma, saygı gösterme.
tüze bakanı Tüze örgütünün başında ve devletin tüze işlerini yasalarda belirtilen sınır içinde yürütmekle görevli ve sorumlu bakan.
tüze bakanlığı Tüze bakanının yönetim ve sorumluluğu altında devletin tüzel işlerinin yürütülmesine yasalarla görev verilen bakanlık.
tüze doktoru Yargı işlerinde görevlendirilmiş olan doktor.
tüze önlemi Tanığın çağrıya uymaması ve yargılığa gelmemesi durumunda, bu yüzden ortaya çıkan giderleri ödemesi, ayrıca para cezasıyle cezalandırılması.
tüze yargılıkları Anayasa, danıştay, uyuşmazlık, askerlere özgü yargılıklar gibi Anayasa ve özel yasalarla görevlendirilen yargıyerlerinin görevleri dışında kalan bütün uyuşmazlıkları çözümlemekle yükümlü ve yargıçlar yasasına bağlı yargıçlarla çalışan yargı yerleri.
tüzel Tüze işlerini yürütmekle görevli olanların, yasa buyruğuna uyarak yaptıkları işlem ve uygulama ile ilgili çalışmalar.
tüzel bakıtım Adam öldürme, yaralama, zehirleme, dövme ve benzeri olayların, bir doktor yönünden gözden geçirilmesi ve bilim açısından suçun belirtilmesi.
tüzel görev Bir yargılık ve savcılıkça yapılan soruşturma ya da yargılama ile ilgili sorunlardan dolayı kendilerinden istenilen bilgileri kolluk ve bütün devlet görevlilerinin doğru ve gecikmesiz olarak bildirme görevi.
tüzel işlem Bir uyuşmazlığın yargılığa gelmesinden başlayıp, yargı verilinceye dek geçen süre içinde, yapılan her türlü işlem.
tüzel karar Yargılama, yürütme görevlilerinin belli bir konuyu görüşüp inceliyerek bağladıkları kesin sonuç.
tüzel kişiler Başlı başına varlığı olan, belli bir amaç güderek çalışan insan kümeleri.
tüzel kütük Yargılıklarda verilen kesin ceza yargıları özetinin yazıldığı kütük.
tüzel olay Sonuçlar doğurabilmesi için törece aranan ve birden ya da birbiri ardından ortaya çıkması gereken bir türden olaylar.
tüzel yanılgı Kesinleşmiş yargılardan sonra ortaya çıkan kanıtlarla, yargılamanın yenilenmesini gerektiren yanılgı.
tüzel yardım Yoksul olan ve para kazanma gücü yeterince olmaması dolayısıyle yargılama giderlerinin tümünü ya da birazını karısı ve çocuklarını önemli bir sıkıntıya düşürmeden ödeyemeyen kimselerle, sosyal yardım derneklerinin vermesi gereken giderlerden bağışık tutul
uğraş ve sanattan uzaklaştırma Cezasının sonucu olarak yargılının uğraşını ve sanatını yapamaması (ebe, doktor, eczacı vb. gibilerin uğraşılarını bir ceza sonucu olarak yapamamaları gibi).
umulmayan durum İnsan gücü dışında ve elde olmayan nedenlerle ortaya çıkan ve önüne geçmek olanağı olmayan olay.
uygulama Yazı, parmak izi, imza ve benzerlerinin kime ilişkin olduğunun saptanması ve yasanın uygulanması.
uygun görme Bir eylem ya da işlemin yapılmasını yasanın uygun görmesi.
uygun zoralım Sanığa gönderilen mektup ve başka yazı ve tel yazılarının, soruşturma sırasında gerçeği elde etmek amacıyla, posta ve telgrafhanede zoralımı.
uyuşmazlık Bir davanın görülmesinde ayrı ayrı iki yargılığın kendini görevli ve yetkili saymaması (olumsuz uyuşmazlık) ya da tersine olarak iki yargılığın bu davayı görmekte kendilerini yetkili ya da görevli sayması (olumlu uyuşmazlık).
uyuşmazlık yargılıkları Yönetim yargılıklarıyle tüze yargılıkları arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmekle görevli yargılık.
uzman Belli konularda üstün bilgisi, uzbilimi olan kişi.
üçüncü kişi Bir sözleşmede, ceza davasında, ya da yürütme kovuşturmasında, ilgili iki karşı yanın dışında olan kişi.
üst Kamu türesine ilişkin işlerde, görevlilere kamu işi için buyruk veren kişi.
üst orun Aralarındaki aşamalara göre, daha yetkili ve geniş görevli yargılığa verilen ad.
üsteleme Alt yargılıkta verilen sonyargının yargıtayca bozulması üzerine, ilk yargılığın bozmaya uymayarak eski yargısını yeniden vermesi ve böylece görüşünde direnmesi.
üstüne atma (yükleme) Belli bir suçun bir ya da daha çok kişilerce işlendiğini ileri sürme.
üstyargı yolu İlk yargılıklarca verilen yargılara karşı, kimi ülkelerce tanınan bir yasa yolu türü.
üstyargılık Bir davayı, ilk yargılıktan sonra, üst yargı yolu ile gören ve ikinci olarak yargı veren toplu bir yargılık.
üye Karar yetkisi bulunan meclis, kurul, yarkurul, yargılık gibi topluluklara katılan ve oy kullanan görevli kimselerden her biri.
vazgeçme Bir davanın açılması, dava konusu olan suçtan dokunca gören kimsenin kişisel istemine bağlı olduğu yasaca belirtilen durumlarda, davacının yakınmasından vazgeçtiğini bildirmesi.
vekillik belgesi Vekilin temsil yetkisini ve kapsamını saptayan yazılı kâğıt.
yakalama Bir sanığın tutuklanma belgesi dışında, özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması.
yakalama belgesi Tutuklanması gereken kişi kaçak olur ya da saklanmış bulunursa, yetkili savcı ya da yargıç tarafından yakalanmak amacıyla çıkarılan yakalama yazısı.
yakınma Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, hakkı olan kimsenin C. Savcılığına bir istemde bulunması.
yakınma belgesi Yasa ve tüzüklere aykırı gördükleri eylem ve işlemler dolayısıyle kişilerin yetkili orunlara verdikleri yazılı yakınma kâğıtları.
yakınma hakkı Kişilerin yasalara, tüzüklere aykırı buldukları eylem ve işlemlerden dolayı yetkili devlet orunlarına başvurma yetkileri.
yalan ant Bilgisini dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde gerçeğe aykırı olarak andiçme.
yalancı tanıklık Tanık dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde, tanıklık ederken gerçeğe aykırı olarak bilgi verme, bilgisini az ya da çok gizleme.
yanılma suçları Sanığın işlemesini istemediği bir suçun ortaya çıkması.
yanıt Yargılıkta, yasalardaki yöntemine göre yargıcın sorduğu sorulara ilgilinin vermekle yükümlü olduğu karşılık.
yanıt dilekçesi Yanıt tasarısı, yargıtaylamada bulunan yanın, yargıtaylama dilekçesi kendisine bildirilince, ileri sürülen savlara verdiği yazılı karşılık.
yanlar Bir dava ve sözleşmede, çıkarları karşıt olan iki yan.
yansızlık Yargıcın, çözümlediği uyuşmazlıkla ilgili bütün işlemlerde, davalı ve davacılardan herhangi birine karşı yan tutmaması durumu.
yansızlıkta kuşkuya düşme Yargıcın dönerimini gerektirecek kertede yansızlığın kuşku uyandırması.
yaptırım Türe ilke ve kurallarını benimseyip uygulanmasını zorlamak için yasalara konulan yargılar.
yargı (1) Devletin türe düzenini korumaya ilişkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.
yargı (2) Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya ilişkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.
yargı belgesi Yargılıkça verilen en son kararın her iki yana verilen onaylı benzeri, örneği.
yargı çektiriminin ertelenmesi Yasada gösterilen nedenlere göre, bir ceza yargısının yerine getirilmesinin geçici olarak sonraki bir zamana bırakılması.
yargı çevresi Yargılıkların yasaca hangi işleri göreceği belirtilen konularla (Ağır Ceza yargılığı ve önyargıçlığın göreceği işler gibi), benzer tür ve nitelikteki davaları çözümlemekle görevli yargılıkların, yer bakımından görevli olanını belirten kural.
yargı gücü Bireylerle devlet ve bireylerin birbirleri arasında çıkan uyuşmazlıkların ulus adına bağımsız yargılıklarca çözümlenmesi yetkisi ve gücü.
yargı hakkı Ulus adına, yasalara göre, bağımsız yargılıklarca yargı gücünün kullanılması yetkisi.
yargı işlemi Uyuşmazlık durumunda bulunan iki yanın ileri sürdükleri konuları, yasaların buyruğuna, çizdiği yollara göre yargıcın ya da bir yargı organının çözümlemesi ve bu iş için yaptığı bütün işlemler.
yargı nedenleri Yargıcı karara ileten nedenler, yargının dayandığı kanıtların gerekçeleri.
yargı özeti Ceza yargılama yöntemine göre duruşma sonunda sanığın yargılılığına, kurtulmasına, duruşmanın durdurulması ya da düşmesine ilişkin yargının bu temel noktaları belirten bölümü.
yargıcın dönerimi Bir davada karşı yanlar ya da dava konusu ile kişisel ilişkisi olması ve dosdoğru görev yapacağına güvenin bulunmaması durumunda, yargıcın duruşma ve karara katılmaması için bir istem.
yargıcın duruşmaya katılamayışı Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlarda, yargıcın duruşmaya çıkamaması.
yargıç Ulus adına, bireylerin birbirleri ve bireyle devlet arasında çıkan uyuşmazlıkları yasalara göre ve yargı yolu ile çözümleyen kişi.
yargıçlık görevi Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlar dışında yargıcın, yargılamayı yargı verilinceye dek yönetmesi.
yargıdan önceki karar Yargının dayandığı daha önce verilmiş karar.
yargılama Duruşmaya başlandıktan yargı verilinceye dek yapılan işlemlerin tümü.
yargılama giderleri Ceza kovuşturmasında, yargı verilinceye dek yapılan harcamaların tümü.
yargılama yöntemi Bir hakkın yargı gücü, yargılık önünde nasıl isteneceğini, savunulacağını ve yargının nasıl elde edileceğini gösteren yöntemleri belli eden kuralların tümü.
yargılamanın açıklığı Başta Anayasa ilkesi olarak duruşmaların herkese açık olması.
yargılamanın açıklığı kuralı bk. açıklık ilkesi.
yargılamanın ertelenmesi Duruşmanın, kimi nedenler yüzünden başka bir güne bırakılması.
yargılamanın geriye bırakılması Duruşmanın yasada yazılı nedenlere ve yargıcın kanıtları değerlendirmesine göre başka bir güne bırakılması.
yargılamanın yenilenmesi Kesinleşmiş olan Danıştay, türe ve ceza yargılarının yasada gösterilen nedenlere göre yeniden duruşma yapılıp değiştirilmesine olanak veren olağanüstü yasa yolu.
yargılamayı önleme kararı Yapılan ilk soruşturma sonunda toplanan kanıtların, sanığın üstüne atılan suçu işlediğini belli etmemesi ya da son soruşturmanın açılmasını gerekli kılacak nitelikte bulunmaması durumlarında, sanığın duruşmaya gönderilmesini önleyen karar.
yargılar Yasaların koyduğu kurallar.
yargılı Kendisi için verilen yargı kesinleşmiş olan kimse.
yargılık Ulus adına yargı görevi yapılan ve bağımsız yargıçların yasaları uygulayarak yargı verdikleri yer.
yargılık dışı işlemler Dava açılmadan önce, yasaların gösterdiği bir hakkı korumak ya da türesel sonuçlar elde etmek için yapılan işlemler.
yargılıklar örgütü Yargı yetkisini ulus adına kullanan yargılıkların kuruluşunu, birbiriyle olan ilişkileriyle görev ve yetkilerini, aşamalarını belli eden türe alanı.
yargılıkların görevi Davanın türüne, niteliğine ve yargılıkların aşamalarına göre yargı gücünün ulus adına kullanılması.
yargılıkların yetkileri Yargı çevresi yönünden davaları inceleyip yargıya bağlayacak olan yargılıkların elinde bulunan güç ve taşıdıkları yükümlülük.
yargılıları koruma Yargılılar cezaevlerinde yargılarını çekmekte iken ve cezaevinden bırakıldıklarında iş bulmaları, toplum yaşantısına alışmaları, kendilerinin iyileştirilmesi konusunda yapılan yardımlar.
yargının açıklanması Açık olmayan, belirsiz ve çelişmeli bulunan bir yargının, kolayca anlaşılabilir biçime sokulması.
yargının anlatılması Yargıcın, bütün kanıtlar toplandıktan sonra yasa yargılarına ve kanısına göre kararını bildirmesi.
yargının bozulması İlk yargılıkça verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere göre yargıtayca ortadan kaldırılması.
yargının çektirimi Bir ceza yargılığında verilip kesinleşen yargının uygulanması.
yargının düzeltilmesi Danıştay dava daireleri ile dava daireleri kurulu, yargıtay daireleri ve genel kurulu kararlarının, yasalarında yazılı nedenler olunca bir daha görüşülmesini ve gerekiyorsa düzeltilmesini sağlayan bir yasa yolu.
yargının kesinleşmesi Yargıya karşı yasa yoluna başvurma olanağının kalkmış bulunması.
yargının yokarımı Bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak uygulamadan kaldırılması.
yargının yorumu Bir yargılının cezasını belirten yargıdaki cezanın tutarı ve yargının anlamında duraksanınca durumun yorum yolu ile yargıçça çözülmesi.
yargıtay Tüze yargılıklarınca verilen karar ve yargıların son inceleme orunu (mercii).
yargıtay duruşması Yargılamanın herkese açık olarak, sözlü ve yüz yüze olarak yanların bulunmasıyle sanığın suçlu olup olmadığının saptanması işine ilişkin yargılama aşaması, son duruşma.
yarı akıl hastalığı Yargılıkta, kendini savunamayacak kertede us bozukluğunda bulunma durumu.
yasa yolları Yargılıklarca verilip daha kesinleşmemiş bulunan vargılara karşı, yasanın gösterdiği süre içinde üst kattaki yargılıklara başvurma yöntemleri.
yasa yollarına başvurmağa konu olan kararlar Yasada gösterilen koşullara göre, karşıtlama yolu ile bir üst yargılıkta incelenme olanağı bulunan ve kesin olmayan kararlar.
yasak savutlar Genellikle, kullanılınca ateş çıkaran hem saldırıya hem de savunmaya yarayan vurucu araçlar.
yasaklanan hakların geri verilmesi Kimi cezalardan yargılı olanların kamu işlerini de görme yasaklısı olmalarına ilişkin yan cezaların belli koşulların gerçekleşmesi üzerine o yargılıya yasak edilen hakların geri verilmesini sağlayan yöntem.
yasal Bir durum ya da davranışın türe düzenine uygunluğu.
yasal savunma Yasada gösterilen biçimde bir kimsenin, kendisine, yakınlarına ya da mallarına karşı yapılmakta olan haksız bir saldırıdan korunmak, dokuncayı önlemek için işlemek zorunda kaldığı eylem ve yapmağa zorlandığı davranış.
yasama erki Yasaları çıkaran kuruluşta toplanan ve ulus adına yasa çıkarma yetkisini kapsayan güç.
yataklık İşlenmiş bir suça katılmadan, sanığa bilerek barınacak yer gösterme, suçun işlenmesi sonucunda elde olunan nesneleri bile bile alma ve saklama, satın alma ve almaya, satmaya ve saklamaya aracılık etme.
yazıcı Soruşturma, yargılama ve duruşma sırasında olayları, söylenenleri yazılı olarak saptayan yargıç dışındaki görevli.
yazılı biçim Bir türe eylem ve işleminin yazılı olarak saptanması zorunluluğunu koyan yasaların bu yoldaki yargısına göre yapılan işlem.
yazılı buyruk Yargıç ve yargılıklarca verilipte yargıtayca incelenmeden kesinleşen karar ve yargıların yasaya aykırı olduğunu öğrenen Tüze Bakanının, bu yargı ya da kararın, yasa adına bozdurulması için yargıtaya başvurması amacıyla C. Başsavcılığına yazılı olarak verd
yazın iyeliği Düşünce, duyu ve us ürünlerini ortaya koyanların yapıtları üzerindeki hakları.
yedirim Bir memurun görevine bağlı bir iş için yasa dışı bir para, mal ya da çıkar sağlaması.
yeni kanıtlar Duruşma sırasında ileri sürülmediği için dinlenmemiş ve toplanamamış olan ve yeniden elde edilerek ileri sürülen kanıtlar.
yeni olaylar Yargılama konusuna ilişkin yeniden ortaya çıkan ve ileri sürülen olaylar.
yeniden kovuşturma Savcılıkça, kanıt elde edilememesi nedeniyle kovuşturulamayan bir suçun, sonradan ve yeniden kanıt bulunması nedeniyle yeniden kovuşturulması.
yerinde görüm Uyuşmazlık konusu bir olayın gerçeğini araştırmak için, olay yerinde (yıkılan, delinen duvar, kırılan kapı, pencere vb.) araştırma yapma, gövde üzerinde (bereleme, yaralama, adam öldürme vb.) incelemeler yapma işi.
yeterlik Gerçek ya da tüzel kişinin haklara iye olması, haklarını kullanabilmesi, görev yapabilmesi, yüküm ve sorumluluk altına girebilmesi gücü.
yetersizlik Bir gerçek ya da tüzel kişinin yasalarca yeterlik için gerekli görülen güce, koşullara ve olanağa iye olamaması durumu.
yetki Yasadan ya da sözleşmeden doğan türe gücü.
yetkili yargılık Suçun işlendiği yer, davaya bakmaya yetkili olan yargılık.
yitimli Konutu bilinmeyen yabancı ülkede oturupta yetkili yargılığa çağrılması olanağı bulunmayan ya da böyle bir çağrıdan olumlu bir sonuç elde edilemeyeceği kesin olarak anlaşılan sanığın durumu.
yitimlik Bir kişinin batan gemide ve bir yangında bulunması gibi nedenlerle öldüğü umulacak kertede ortalarda bulunamaması.
yokarma Yasaya uygun bulunmadığı saptanan bir işlem ve kararın, yargılıkça ya da yöneticiler eliyle yürürlükten kaldırılması.
yorum Yasa, tüzük, yönetmelik, karar, yargı ve her türlü sözleşmelerdeki deyimlerin anlamını açıklama.
yorum davası Tüze yargılıklıklarında görülmekte olan bir davayı, yargıya bağlamak için çözümlenmesi gereken yönetsel bir tüzük ya da yönetmeliğin anlamını belirtmek amacıyla, Danıştay’a açılan yönetsel dava türü.
yorum yargıları İki yanın açıkladıkları istemlerinin ne yolda yorumlanmasını belirten yasa yargıları.
yorumsal yargılar Yanların kendi istemleri ile değiştirilebilen yasa yargıları.
yönetmelik Yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol göstermek, yasa ve tüzüklere aykırı olmamak üzere bir ya da birkaç bakanlık ve belediyelerce çıkarılıp resmi gazetede yayımlanan nesnel kuralların tümü.
yöntem Bir suçun işlenişinden yargı verilinceye dek yargılıklarca izlenen ve yasada gösterilen yollar.
yüce divan Görevlerinden doğan ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlarından dolayı Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyelerini yargılayan üst yargılık.
yüklenci Borçlu adına alacaklıya karşı borcun ödenmesini sağlamayı üstüne alan kişi.
yükümlülük Bir kişiye ya da tüzel kişiye yükletilen iş, edim, ödev, koşul, çekinme ve bir yapmama görevi.
yürürlükte olan (geçerli) Uygulanmakta olan yasa, tüzük, yönetmelik.
yürürlükteki kurallar Kaldırılmamış ve yürürlükte olan yasa yargıları.
zamanaşımı Yasanın belli ettiği koşullar altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması ya da düşmesi.
zincire vurma Tutuklunun, öbür tutukluların güvenliği için zorunlu görüldüğü, kendini öldürmeye ya da kaçmaya kalkıştığı ya da bu işler için hazırlık yaptığı anlaşılınca demire vurulması. (Not: Anayasa Mahkemesi kararıyle kaldırılmıştır).
zincirleme suç Her biri ayrı ayrı birer bağımsız suç olduğu halde, hepsi de yasanın yalnızca bir başçığına (maddesine) aykırı olması ve sanığın suç işleme kararındaki birliğe göre tek suç sayılan bir suç türü.
zoralım Yasada gösterilen neden ve koşullara göre, kamu yararına olarak bir kimsenin taşınır ve taşınmaz mallarının devlet ya da kamu tüzel kişiliğince elinden alınması.
zorla alma Bir kimsenin malını, kimi nesneler üstündeki haklarını zorla alma.
zorla ilişme Kız ya da kadına cinsel saldırıda bulunarak zorla döl yatağı yoluna erkeklik organını sokma.
zorlama Tanıklık yapmak, andiçmek ve bunlar gibi yargılıkça bir kimseye verilen ve o kişi tarafından yapmaktan kaçınılan ve yargılama ile ilgili olan görevlerin, yasada yazılı yöntemlerle zorla yaptırılması.
zorlayıcı nedenler Daha önceden bilinmesine, gözönünde bulundurulmasına, etkisiz bir duruma düşürülmesine olanak bulunmayan ve dış etkenlerin gücü ile ileri gelen olaylar.
zorunlu durum Kendisini ya da başkasını, bilerek engellediği ve başka türlü korunması olanaksız bulunan ağır, gerçekli ve kişiye yöneltilmiş bir tehlikeden korumak için işlenilmiş suçlarda, sanığın sorumluluğunu kaldıran durum.

Yargı terimleri sözlüğü Hukuki Net hukuk sitesinin hukuk sözlüğü kısmından izin alınarak yayınlanmaktadır. Dilerseniz yargı kararları arasında arama da yapabilirsiniz.

Futbol terimleri sözlüğü

Futbol terimleri sözlüğü

A takımı Bir kulübün ya da bir karmanın en usta oyuncularından kurulan takım.
açık oyuncusu Akıncı katını kuran beş oyuncudan sağ ve sol başta, yani katın en açık yanlarında yer alan oyuncu.
açık seki Oyun alanını çevreleyen, üstü açık oturma basamakları.
açıklarla oyun Özellikle açık oyuncuları ile ilerleme ve sonuca gitme biçimine dayanan bir oyun yöntemi.
ad çekme Bir küme oluşturan kulüpler adına bir araya gelen kişilerin, yetkililerle birlikte o kümenin karşılaşma düzen ve sırasını saptaması.
adam adama savunma Her oyuncunun karşı takımdan belli bir oyuncuyu tutarak, sayı yapabilme gücünü engellemesi amacını güden bir savunma yöntemi.
adam tutma Karşı takımdaki oyuncunun istediği gibi devinmesini önlemek amacıyla kurala uygun biçimde kendisini izleme.
aday Ulusal ya da karma takımlarda oynatılmak üzere türlü takımlardan seçilen oyuncular.
adlık Belli bir süre içinde en çok birincilik kazanan takıma verilen armağan.
akın Sayı yapmak üzere karşı takım kalesine doğru genellikle topluca girişilen eylem.
akıncı Asıl görevi, topu karşı takımın kalesine sokmak için akınlar yapmak olan, akıncı katındaki 5 oyuncudan her biri.
akıncı katı Asıl görevi, topu karşı takımın kalesine sokmak için akınlar yapmak olan sağ açık, sağ iç, orta akıncı, sol iç, sol açıktan oluşan ön dizi.
akıncıl oyun Karşı kaleye akın yapmaya dayanan bir oyun yöntemi. Bu biçimde oynayan bir takım, akın üstüne akın yaparak topu daha çok karşı yarı alanda bulundurmaya çalışır.
aktarma Bir oyuncunun, ayakla ya da başla topu kendi takım arkadaşlarından birine göndermesi.
alan üstünlüğü Kendi kentinin alanında oynayan bir takımın, alanı tanımasından ve kendi seyircisi önünde oynamasından ileri gelen üstünlük.
alçak toplar Bir ayaktopu oyununda yerden ya da diz altı yüksekliğinde verilen toplar.
anmalık Karşılaşmalardan sonra takımların karşılıklı olarak birbirlerine verdikleri ve günün anısını taşıyan değerli şeyler.
antrenör bk. çalıştırıcı.
ara Bir ayaktopu oyununun 45’er dakikalık iki dönemi arasında oyunculara verilen 15 dakikalık dinlenme süresi.
arka ağ bk. kale ağı.
aşırtma Bir oyuncunun, karşı takım oyuncularının kesemeyeceği bir biçimde topu havalandırarak kendi takım arkadaşlarından birine aktarması.
avantaj bk. üstünlük.
Avrupa Ayaktopu Birliği Avrupa’daki ulusal ayaktopu birliklerinin bağlı bulundukları uluslararası kuruluş.
Avrupa Birincileri Karşılaşmaları Avrupa ülkelerinin lig birinciliğini kazanan takımları arasında düzenlenen ayaktopu karşılaşmaları.
Avrupa Karması UEFA’ca Avrupa ülkelerindeki oyuncular göz önüne alınarak seçilen takım.
Avrupa Kupa Birincileri Karşılaşmaları Avrupa ülkelerinin, kupa birinciliğini kazanan takımları arasında düzenlenen ayaktopu karşılaşmaları.
Avrupa Uluslar Kupası Avrupa ülkelerinin ulusal takımları arasında düzenlenen ayaktopu karşılaşmaları.
ayak dışıyla durdurma Topun geliş yönüne, hızına ve yüksekliğine göre, (sağ ya da sol ayağın) ayak küçük parmağı kökü, topuk ve bilek arasında kalan üçgen biçimindeki yüzeyle, top yere değerken ya da havadayken kendi özel tekniğiyle topu durdurma.
ayak içiyle durdurma Topun geliş yönüne, hızına ve yüksekliğine göre, (sağ ya da sol ayağın) ayak başparmağı kökü, topuk ve bilek arasındaki bölümle kendi özel tekniğiyle topu durdurma.
ayaktopu Topu karşı kaleye sokmak temeline dayanan, on birer kişiden kurulu iki takım arasında, ölçüleri önceden saptanmış belli alanlarda, bir orta hakemle iki yan hakemin yönetiminde kendine özgü kurallar içinde ayakla oynanan top oyunu.
Ayaktopu Birliği Ayaktopu kulüplerinin bağlı bulundukları birlik. (Karşılaşmaların düzenlenmesi ve ülkedeki ayaktopu oyununun tüm yönetimi bu birlikçe yürütülür.)
ayaktopu kılığı Ayaktopu oyununda oyuncuların giydikleri şeylerin tümü. (Bu kılık kulüp renklerini taşıyan bir fanila, don, tozluk ve özel ayakkabıdan oluşur.)
ayaktopu oyuncusu Ayaktopu takımında yer alan oyuncu.
ayaktopu takımı Bir kulübü, bir okulu, bir bölgeyi, bir kenti, bir ulusu ya da bir kıtayı temsil edebilen, on bir kişiden kurulu, ayaktopu oyunu oynayan topluluk.
ayaktopu tekniği Bir ayaktopu oyuncusunun top ile ya da topsuz olarak, ayaktopu kurallarınca gereken devinimleri başarıyla yapabilme ustalığı.
B takımı Bir takımın ya da karmanın ikinci derecedeki oyuncularından kurulan takım.
başlama İki takım arasındaki ayaktopu oyununu hakemin başlatması.
başlama düdüğü Hakemin, karşılaşmanın başladığını bildirmek üzere düdük çalması.
bele sarılmak Karşı takım oyuncusunun beline sarılıp durdurulması biçimindeki sapkı. bk. sapkı.
berabere kalmak Bir oyunu takımların golsüz ya da eşit sayıda gol atarak bitirmesi.
biçmek Karşı takım oyuncusunu tekme ile yere yıkmak, ayaklarını yerden keserek onu düşürmek.
birinci Bir kümenin, bir bölgenin ya da tüm bölgelerin takımları arasında yapılan oyunlar sonucunda puan yönünden en üst sırayı elde eden takım.
birlik Türlü spor kurumlarının kendi aralarında oluşturdukları ve bağlı bulundukları topluluk.
C.I.S.M. bk. Uluslararası Askeri Spor Birliği.
çalım Bir oyuncunun topu ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak devinimlerle aldatıp geçmesi. (Toplu ya da topsuz olarak yapılır.)
çalışma Oyuncuların ayaktopu oyununda gerekli olan kıvamı elde etmek ve korumak için gövdeleriyle ya da topla yaptıkları devinimler.
çalıştırıcı Oyuncuları çalıştıran, kendilerine gerekli beden kıvamını ve oyun bilgisini edindiren kişi.
çarpmak Karşı oyuncuya, iki ayağı yerden kesmeden, gövdenin bütün ağırlığı ile yüklenmek.
çelmeleme Bir oyuncunun, karşı oyuncuya, düşürmek için ayağını takması.
çeyrek final bk. çeyrek son.
çeyrek son Elemeli bir birincilikte, sona kalan sekiz takımın yapacağı dört oyundan her biri.
çift vuruş Kasıtlı olmayan ama kurala da aykırı olan bir davranışa uygulanan ödek türü. Bu ödek gereğince yapılan vuruşta top başka bir oyuncuya değmeden kaleye girerse sayı geçerli olmaz.
çifte savunu Bir savunma oyuncusunun, boş kalan alanda karşı takım oyuncusunun serbest devinimini önlemesi ve bu alanı savunması.
çiftkale oyunu bk. ayaktopu.
çizgi Oyun alanını sınırlamak, belirli ölçü ve bölgeleri göstermek amacıyla yapılan ayırıcı doğru. (Genellikle kireçli su ile çizilir.)
defans bk. savunma.
değiştirmece 1. Ulusal ya da uluslararası karşılaşmalarda takımların karşılıklı olarak birbirlerinin kent ya da ülkelerine giderek karşılaşma yapmaları. 2. Bir takımın karşılaşma için kendi kent ya da ülkesinin dışına gitmesi. 3. Bir takımda yer alan oyuncuların oyun
deplasman bk. değiştirmece.
dirseklik Sert yüzeyli toprak alanlarda, kalecilerin yaralanmaktan korunmak için dirseklerine taktıkları, içi pamuk dolu özel bir koruyucu.
diz altı ile durdurma Oyuncunun topu diz altı ile yer arasına sıkıştırarak durdurması.
diz üstü ile durdurma Diz üstünü kullanarak topun hızının azaltılması ya da durdurulması.
dizlik Sert yüzeyli toprak alanlarda, kalecilerin yaralanmaktan korunmak için dizlerine taktıkları içi pamuklu özel bir koruyucu.
doksandan Kalenin yan direkleri ile yere koşut olan üst direği arasındaki 90 derecelik sol-sağ iki açıdan topun tümünün kaleye girmesi durumu.
dostluk oyunu Ayaktopu Birliğince düzenlenen, küme oyunları ile ilgisi bulunmayan, bir hayır derneği yararına ya da ünlü bir sporcu için yapılan özel karşılaşma.
dömifinal bk. yarı son.
dört-iki-dört (4-2-4) düzeni Çift orta savunucu ve çift orta akıncı ile oynanan bir oyun düzeni.
dört-üç-üç (4-3-3) düzeni Çift orta savunucu ve üç oyun kurucu ile oynanan bir oyun düzeni.
durum Bir ayaktopu kümesinde takımların aldıkları sonuçlara göre kazandıkları değerler. Uluslararası kurallara göre kazanan takım iki, yenişemeyen takımlar birer değer alırlar. Yenik takımlar ise değer alamazlar.
durum göstergesi Ayaktopu kümesinde takımların her karşılaşmada elde ettikleri sayıların toplamını gösteren çizelge. Bu sayıların toplamı ile ortaya çıkan gösterge küme birincisini belli ettiği gibi tüm öteki takımların dizisini de ortaya koyar.
duvar düzeni Savunucu oyuna önem veren bir takımın tüm oyuncularını kale önüne çekerek, karşı takıma sayı yaptırmamak için kurduğu engel. (Bir tür ayaktopu oyunu biçimidir.)
dünya birinciliği Her dört yılda bir, bütün dünya ulusal takımlarının katılmalarıyla düzenlenen, ayaktopu dünyasının en büyük kupa karşılaşmaları.
dünya karması Her yıl, dünyanın en başarılı ve en seçkin oyuncularından oluşturulan karma bir takım. Bu takım yalnız bir “onur onbiri” anlamında olup alana çıkıp bir başka takımla oynamaz, kâğıt üzerinde kalır ve ayaktopu dünyasının en ünlü kişilerince seçilir.
düzenleme kurulu Ayaktopu karşılaşmalarını düzenlemek ve oyunlarla ilgili işleri yürütmekle görevli kurul.
elemeli karşılaşmalar Yenik takımın elenip çıktığı ve hiç yenilmeyen takımın birinciliği kazandığı bir tür ayaktopu dönüsü.
elleme Topa isteyerek ya da istemeyerek elle dokunma. (Kalecinin dışında bir oyuncunun topu elle tutması ya da topa elle dokunması ayaktopu kurallarınca yasaklanmış bir davranıştır ve ödek gerektirir.)
engelleme Karşı takım oyuncusunun önüne geçerek onun serbestçe devinimine engel olma.
F.I.F.A. bk. Uluslararası Ayaktopu Birliği.
faul bk. sapkı.
fikstür bk. ad çekme.
forma bk. ayaktopu kılığı.
forvet bk. akıncı.
futbol bk. ayaktopu.
genç takım 18 yaşına varmamış oyunculardan kurulu takım.
gol bk. sayı.
gözlemci Ayaktopu oyunlarını ve görevlileri izlemekle görevlendirilmiş kişi.
gözlemci tutanağı Bir gözlemcinin, izlediği oyunda gördüklerini yazılı olarak Ayaktopu Birliğine göndermek üzere hazırladığı tutanak.
haftaym bk. ara.
hakem Oyunun kurallara uygun olarak yönetilmesinden sorumlu olan ve kararlarına uyulması gereken görevli.
hakem atışı Kimi nedenlerle hakemce durdurulan oyunu yeniden başlatırken hakemin topu eliyle yere bırakarak oyuna sokması.
hakemlik belgesi Ayaktopu Birliğince hakemlere oyun yönetme yetkisi veren belge.
havada aktarma Topu, takım arkadaşına genellikle kafa vuruşu yapabilecek biçimde yüksekten aktarma.
havada oyun Topu yere düşürmeden geliştiren bir ayaktopu oyunu yöntemi.
hızlı oyun Bir takımın oyuncuları arasında, topu ayaklarında tutmadan birbirlerine hemen aktarmalarıyla kurulan oyun.
ıska geçme Bir oyuncunun davrandığı halde topu çelmeleyerek kaçırması.
ızgara Ayaktopu ayakkabılarının altlarına çivilenen ve tabanla topuk genişliğinde uzayan 12,7 mm. genişlikte kösele ya da sert lastik parçaları. (Tabanda iki, topukta ise bir tane bulunur ve çıkıntılar birbirine koşuttur.)
iç oyuncu Akıncı katının iki açıkları ile orta akıncının arasında yer alan oyuncuların her biri.
iç vuruş Ayağın içi ile topa yapılan vuruş.
ikinci takım bk. “B” takımı.
ikinci yarı Bir ayaktopu oyununun ikinci 45 dakikalık bölümü.
ilk yarı Bir ayaktopu oyununun ilk 45 dakikalık bölümü,
kafa vuruşu Bir oyuncunun topa kafasıyla vurması.
kale Ayaktopu oyununda oyuncuların topu içine sokmaya çalıştıkları, 2,44 m. yükseklikte birbirine koşut iki dikey direk ile bunların üzerine bindirilmiş 7,32 m. uzunluğundaki yatay bir direkle sınırlanmış, arka ve yan yüzeyleri ağla kapatılmış oylum.
kale ağı Kalenin arkasına ve yanlarına gerilen ve genellikle naylon ipliğinden yapılmış ağ.
kale alanı Hem kalecinin özel koruma hakkını hem de kale vuruşu için topun yerleştirileceği yeri gösteren kale direklerinin 5,50 m. dışından alanın içine uzatılan ve yine aynı ölçüdeki çizgileri birleştiren 18,32 m. lik bir başka çizgiyle sınırlandırılmış alan.
kale çizgisi Kale doğrultusunda iki yana uzanan ve oyun alanını dipten sınırlayan çizgi.
kale değiştirme Karşılaşmanın ilk yarısı ile uzatmalı yarıların ilkinden sonra tarafların birbirlerinin alanında yer alması.
kale dışı Topun, karşı takım oyuncularınca kale direkleri dışında kalan dip çizgiden dışarı çıkarılması.
kale direkleri Ayaktopu oyununda kaleyi oluşturan direkler.
kale vuruşu Top karşı takım oyuncularınca kale çizgisi dışına çıkarıldığında, yeniden oyuna sokulması için, kale alanı içinden ve yerden kaleyi koruyanlardan birince topa yapılan vuruş.
kaleci Kalenin önünde duran, topun kaleye girmesini önlemekle görevli, topu ödek alanı içinde elle tutabilen ve kılık yönünden öbür oyunculardan ayrılan oyuncu.
kaleci vuruşu Kalecinin, topu tutuktan sonra, ilerisindeki takım arkadaşına ulaştırmak üzere el ya da ayakla topa yaptığı vuruş.
kapalı savunma bk. duvar düzeni.
kapalı seki Oyun alanında bulunan üstü kapalı oturma basamakları.
kaptan Bir ayaktopu takımında oyuncuları oyun içinde yöneten, hakem ile konuşmada ve törenlerde takımı temsil etme yetkisi bulunan, sol kolunda özel renkli bir bant (işaret) taşıyan oyuncu.
karma takım Türlü takımlardaki oyunculardan seçilerek kurulan on bir.
karşı akın Karşı takımın yaptığı bir akını durdurup hemen akına geçme eylemi.
karşılaşma İki takım arasında kazanmak amacıyla yapılan yarışma.f
karşılıklı aktarma Ayaktopu vuruş beceri (teknik)lerine göre iki oyuncunun topa, kullanılır biçimlerde karşılıklı olarak vurmaları ile yapılan çalışmalar.
kazanmalık Uğraşman oyuncuların yengiyle ya da beraberlikle bitirdikleri bir karşılaşmadan sonra takımlarından aldıkları para armağanı.
kısa vuruş Bir oyuncunun yakınında olan arkadaşına topu göndermek için yaptığı vuruş.
korner bk. köşe.
köşe Ayaktopu alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri.
köşe atışı Topun, savunan takım tarafından kale çizgisinin dışına havadan ya da yerden çıkarılması sonucunda uygulanan bir ödek vuruşu.
köşe bayrağı Oyun alanının dört köşesini gösteren, genellikle düz kırmızı renkte olan ve 1,5 m. boyunda direklerin üzerinde bulunan küçük bayrak.
köşeli koşu Oyuncuların topsuz ya da top ile bir sağa, bir sola koşmaları durumunda ortaya çıkan kesik ve köşeli koşu.
kupa Ayaktopu karşılaşmalarında birincilik, ikincilik ve üçüncülük gibi dereceleri kazanan takımlara verilen, genellikle gümüş ya da metalden yapılmış vazo biçiminde armağan.
kupa karşılaşması Ortaya konulan bir kupa için iki ya da daha çok sayıda takım arasında yapılan oyun.
kupa sonu Ortaya konulan bir kupanın sahibini belli edecek son karşılaşma.
kural dışı Ayaktopu kurallarınca kabul edilmeyen davranış.
kurallı yüklenme Bir oyuncunun ayaktopu kurallarına uygun olarak karşı takım oyuncusunun üzerine abanması.
kuralsız yüklenme Bir oyuncunun ayaktopu kurallarına aykırı olarak vücudu karşı takım oyuncusunun üzerine abanması.
kurtarma Sayıyı ya da sayı olabilecek bir tehlikeyi önleme.
küme Takımların durum ve nitelikleri göz önünde bulundurularak Ayaktopu Birliğince belli sayıdaki takımdan oluşturulan topluluk.
lig bk. küme.
lisans bk. oynama belgesi.
maç bk. karşılaşma.
makaslama vuruş Genellikle karşıdan gelen topa havada, bacakları makas gibi devindirerek yapılan vuruş.
markaj bk. adam tutma.
Merkez Ceza Kurulu Ayaktopu Birliğine bağlı olan ve takım ya da oyuncuların oyun içindeki türlü davranışlarıyla ilgili olumsuz durumları bir karara bağlamakla görevli kurul,
ofsayt bk. yanığa düşme.
on bir metre ödeği Ödek alanı içinde yapılan kural dışı davranışlar nedeniyle, davranışı yapan oyuncunun takımı kalesine on bir metre uzaklıktaki belirli bir noktadan vuruş yapmak biçiminde belirlenen ödek. (Bu vuruşta ödek alanı içinde kaleci ve topa vuran oyuncudan başka
on bir metre yeri Ödek alanı içindeki kural dışı davranışlar sonucu verilen ödek vuruşu sırasında topun konulduğu, iki kale direğinden alan içine dikey olarak uzanan 11 m. ilerdeki nokta.
orta akıncı Akıncı katının en orta yerinde yer alan ayaktopu oyuncusu.
orta bayrağı Ayaktopu alanının orta çizgisinin iki yanında bulunan gönderlerin üzerindeki bayrak. (Bu bayraklar, uzaktan orta çizgiyi gösterir.)
orta çizgi Ayaktopu alanını enine tam ortadan kesen çizgi.
orta hakemi Bir ayaktopu oyununu, alan içinden, oyun kurallarına uygun yönetmekle görevli, özel giysisi olan kişi. (Kural dışı davranışlara ödek vermek, oyunun başlangıç ve bitimini bildirmekle görevlidir.)
orta nokta Orta çizginin tam ortasında bulunan orta yuvarlağın özeği. (Başlama vuruşlarında top bu noktanın üzerine konur.)
orta oyun kurucu Üç oyuncudan kurulu oyun kurucu katının orta yerinde yer alan oyuncu.
orta vuruşu Oyunun ikinci dönemine başlarken ya da savılardan sonra orta çizgi üzerinden yapılan vuruş.
orta yuvarlak Başlama vuruşu sırasında karşı takım oyuncularının durmaları gereken yeri sınırlayan, ayaktopu alanının tam orta yerindeki 9,15 m. çapındaki çember.
ortalamak Açık oyunculardan birinin topu kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş.
oynama belgeli oyuncu Ayaktopu Birliğince kendisine ayaktopu oynama belgesi verilmiş olan oyuncu.
oynama belgesi Bir oyuncunun resmî yarışmalara katılabilmesi için Ayaktopu Birliğince kendisine verilen izin belgesi.
oyun alanı Ayaktopu oyununun oynandığı, uzunluğu en az 90, en çok 120, genişliği ise en az 45, en çok 90 m. olan toprak ya da çimle kaplı düz yer.
oyun biçimi Bir ayaktopu oyununda takımlardan herhangi birinin oyun süresince uygulayacağı oyun yöntemi.
oyun kurucu Ayaktopu takımında savunucular ile akıncılar arasındaki katta yer alan oyunculardan her biri. (Bu oyuncuların görevi hem savunuculara, hem de akıncılara yardım etmektir.)
oyun uzatma Elemeli oyunlarda, olağan süre içinde sonucu alınamayan oyunun belirli kurallar gereğince uzatılması.
ödek Kural dışı, yakışıksız bir davranışta bulunan ayaktopu oyuncusuna verilen, oyuncunun para vermesini gerektiren ya da onu belirli bir zaman, kimi kez de ömür boyu oynamaktan uzaklaştıran karşılık.
ödek alanı Kale direklerinin 16,5 m. dışından alanın içine uzatılan ve yine aynı ölçüdeki çizgileri birleştiren 30 m. lik bir başka çizgi ile sınırlandırılmış alan. (Bu alanın içinde yapılan kural dışı davranışlar ödeği ve 11 m. vuruşunu, dışındaki kural dışı davran
ödek alanı çizgisi Ödek alanını sınırlayan çizgilere verilen ad.
özel karşılaşma Özel bir anlaşmaya dayalı karşılaşma.
özel oyun bk. özel karşılaşma.
özengen oyuncu Sporu herhangi bir çıkar düşünmeksizin, salt sevgisinden ötürü yapan oyuncu.
para atışı Oyun başlamadan önce, kaleyi seçecek ve başlama vuruşunu yapacak takımları belli etmek için hakemin, takım kaptanları arasında yaptığı yazı-tura atışı.
penaltı bk. on bir metre ödeği.
perdeleme bk. engelleme.
prim bk. kazanmalık.
sağ dip doksandan bk. doksandan.
sağ doksandan Kalenin sağ direği ile yere koşut olan üst direği arasındaki 90 derecelik açıdan topun kaleye girmesi, bk. doksandan.
sağ oyun kurucusu Oyun kurucu katının sağ ucunda yer alan oyuncu.
sağ savunucu Bir takımın iki savunucusundan sağ yönde yer alanı.
sağ üst doksandan bk. doksandan.
sağaçık Bir takımın akıncı katında yer alan beş oyuncudan sağ başta olanı.
sağbek bk. sağ savunucu.
sağhaf bk. sağ oyun kurucu.
sağiç Bir takımın akıncı katında yer alan beş oyuncudan, sağdan ikinci yerde bulunanı.
santrahaf bk. orta oyun kurucu.
sapkı Bir oyuncunun, oyun sırasında bilerek yaptığı kural dışı davranış.
savunma Bir takımın kalesini korumak ve gol yememek için oyun süresince çaba göstermesi.
savunma katı Görevi karşı takımın akıncılarına karşı kaleyi korumak olan oyuncuların kurdukları kat.
savunmalı oyun Ayaktopunda özel olarak kurulan ve daha çok savunmaya önem veren bir oyun biçimi.
savunucu Bir takımda savunma katını oluşturan ve kalecinin önünde yer alan oyunculardan her biri.
sayı Topun, kurallara uygun bir vuruşla bütünü ile kale direkleri ve kale çizgisi arasında kalan alandan geçmesi durumu.
sayı farkı Bir takımın attığı sayılar toplamından, yediği sayılar toplamının çıkarılması ile elde edilen sonuç.
seki Kapalı ya da açık oyun alanlarının çevresinde seyircilerin oturup karşılaşmaları izleyebilmeleri için yapılan basamak basamak yer. bk. açık seki, kapalı seki.
serbest vuruş Ödek çizgisinin dışındaki bir noktada, bir oyuncunun kural dışı davranışta bulunması üzerine, bu noktadan karşı takım oyuncularının yaptığı vuruş.
sıkı vuruş Topun hedefe en kısa yoldan gitmesi amacıyla, topa hızla, ayağın sert ve taraklı yüzeyiyle yapılan vuruş.
skor bk. durum.
sol açık Bir takımın akıncı katında yer alan oyunculardan sol başta bulunanı.
sol dip doksandan bk. doksandan.
sol doksandan Kalenin sol direği ile yere koşut olan üst direği arasındaki doksan derecelik açıdan topun kaleye girmesi, bk. doksandan.
sol oyun kurucu Bir takımdaki oyun kurucu katının sol ucunda yer alan oyuncu.
sol savunucu Bir takımın iki savunucusundan sol tarafta yer alanı.
sol üst doksandan bk. doksandan.
solbek bk. sol savunucu.
solhaf bk. sol oyun kurucu.
soliç Bir takımın akıncı katında yer alan oyunculardan soldan ikincisi.
stadyum Takım oyunlarının yapılabilmesi ve seyircilerin oyunları izleyebilmesi için gerekli kuruluşları olan alan.
stop bk. topu durdurma.
sürgü düzeni Katları oluşturan oyuncuların bir sürgü gibi kapanıp açılmalarına dayanan oyun biçimi.
şut bk. vuruş.
taban koymak Ayağında top bulunan bir oyuncuya, top sürerken ya da vuruş yaparken karşı takımdan bir oyuncunun ayağının tabanı ile karşı koyması.
tabanla top durdurma Topu kontrol altına almak amacıyla ayak tabanı ile yer arasına kıstırma.
taç bk. yan dışı.
takım bk. ayaktopu takımı.
takım değiştirme Bir takıma bağlı bir oyuncunun, belirli kurallara uygun olarak bir başka takıma geçmesi.
takım değiştirme ayı Bir takıma bağlı bulunan bir oyuncunun, belirli kurallara uygun olarak bir başka takıma geçebileceği bir aylık belirli süre.
Takım Değiştirme Uyuşmazlık Kurulu Bir oyuncunun bir takımdan başka bir takıma geçişinde kurallara aykırı bir durum ortaya çıktığı zaman, anlaşmazlığı giderici tüzel bir çözüm bulan ve kesin sonuca giden kurul. (Bu kurul Ayaktopu Birliğine bağlı olup daha çok tüzeci üyelerden kuruludur.)
taktik bk. oyun biçimi.
tek seçici Bir takıma girecek oyuncuları seçmek ve takımı kurmak yetkisini tek başına taşıyan kişi.
tekmelik Oyuncuların bacak (tibia) kemiklerini tekmelerden korumak için çorapları ile bacakları arasına soktukları, plastik ya da sert deriden yapılan özel korumalık.
ters makas Bir oyuncunun, kendisini sırt üstü yere atarken ayaklarını havada devindirip makaslama vuruşla topu geri çevirmesi, bk. makaslama vuruş.
top Ayaktopu oyununda kullanılan, dışı deri ya da plastikten, içi hava ile şişirilmiş, lastikten yapılma, yuvarlak biçimde ve çevresi 68-71 cm. olan, en çok 396-453 gr. ağırlığındaki top.
top sürme Bir oyuncunun kısa vuruşlarla topu ayağından çıkarmadan (kaçırmadan) karşı takım kalesine doğru götürmesi.
top tekniği Topla dilediği gibi oynayabilme, topu kullanabilme becerisi.
topu durdurma 1. Topun devinimini, topu istediği yere yöneltmek üzere, herhangi bir biçimde önleme. 2-Topu elle tutma. (Kaleciler için.)
topuk vuruşu Ayağın toparlakça olan alt bölümü ile yapılan vuruş.
topukla aktarmak Topu, topuk vuruşu ile takım arkadaşına aktarmak.
transfer bk. takım değiştirme.
U.E.F.A. bk. Avrupa Ayaktopu Birliği.
uçara vuruş Top havadayken yapılan vuruş.
uçarak kafa vurmak Bir oyuncunun ayakları yerden kesilip ileri doğru atlayarak yaptığı kafa vuruşu, bk. kafa vuruşu.
uçma Oyuncunun topu istediği gibi kullanmak için ayakları havada ve gövdesi yere az çok koşut olarak yaptığı atlayış.
uğraşman oyuncu Geçimini ayaktopu oyunundan sağlayan ve bağlı bulunduğu kulüpten aldığı belirli ücret karşılığı ayaktopu oynayan oyuncu.
ulusal oyun Ulusu temsil eden takımlar arasında yapılan karşılaşma.
ulusal oyun kılığı Bir ulus adına kurulan takımın uluslararası karşılaşmalarda giydiği giysi.
ulusal oyuncu Bir ulus adına kurulan takımda yer alan oyuncu.
ulusal takım Bir ulus adına oynamak üzere kurulan takım.
Uluslararası Askeri Spor Birliği Tüm dünyanın ulusal askerî spor birliklerinin bağlı olduğu, ordular arası oyunları yöneten örgüt.
Uluslararası Ayaktopu Birliği Dünyadaki tüm ayaktopu birliklerinin bağlı oldukları uluslararası birlik.
üçgen oyun Aynı takımın üç oyuncusunun, karşı takımın bir oyuncusunu ortalarına alıp topu birbirlerine aktarmaları.
üst ağ Kalenin üst direğinin dip bölümündeki ağa verilen ad.
üst direk bk. kale direkleri.
üst vuruş Bir oyuncunun, ayağının üstü ile topa yaptığı vuruş.
üstünlük Kendisine yapılan kural dışı davranışlara karşın, topu rahatlıkla kullanabilen ve süren oyuncunun durumu.
ver-kaç Topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun, karşı takım kalesine ya da uygun bir yöne kaçması.
vole bk. uçara vuruş.
vurucu Topa iyi ve güçlü vurma özelliğine sahip oyuncu.
vuruş Bir oyuncunun topu ayağı ya da kafası ile herhangi bir arkadaşına, kaleye ya da alan dışına göndermesi.
vücut çalımı Bir oyuncunun, önüne çıkan karşı takım oyuncusunu kıvrak vücut devinimleriyle geçip topla birlikte ondan uzaklaşması.
WM düzeni Ayaktopunda belirli bir takım oyunu biçimi. (Oyuncuların alanda diziliş biçimleri W ve M harfleri biçiminde olduğundan oyun bu adı almıştır.)
yan ağ bk. kale ağı.
yan çizgisi Alanı uzunluğuna boydan boya sınırlayan çizgi.
yan direk bk. kale direkleri.
yan hakemi Alanın iki kenarında ve yan çizgilerin dışında görevli olup orta hakemine yardımcı olan hakem.
yandışı Topun, alanın boy çizgisinden dışarı çıkması.
yandışı atışı Yandışına çıkan topun, elle baş üzerinden geçirilip arkadan öne doğru oyun alanına atılması.
yanığa düşme Bir oyuncuyla karşı kale arasında (top kendi takımındayken) karşı takımdan en az iki oyuncunun bulunmaması durumu.
yarı alan Ayaktopu alanını ortadan ikiye bölen orta çizginin iki yanında kalan ve her birinde bir takımın yer aldığı alan.
yarı son Elemeli bir birincilikte, sona kalacak iki takımı belli edecek dört takım arasındaki iki oyun.
yedek oyuncu Ayaktopu takımını oluşturan oyunculardan birinin herhangi bir nedenle takımdan çıkması ya da çıkarılması gerektiğinde onun yerine oynayacak oyuncu.
yer tutma Oyuncuların alanda hem kendi arkadaşlarından gelen topu engellenmeden alabilecek, hem de karşı oyunculara gelen topu önleyecek bir durum almaları.
yerden oyun Topu yerden uzatmalarla geliştiren oyun yöntemi.
yıldız oyuncu Birtakımın ya da bir oyunun en iyi oyuncusu.
yumruklama Kalecinin topu tutamayacağı durumlarda yumrukları ile uzaklaştırması.
yüksek toplar Bir ayaptopu oyununda, diz üstü ya da daha yüksekte toplar.