Etiket arşivi: çekimser

Kılıç Oyunu Terimleri Sözlüğü

Kılıç Oyunları Terimleri Sözlüğü (Kılıç sporları)

açıl! Açılmanın yapılması için verilen komut.
açılma Özel biçimde uygulanan bir saldırı. Vuruşma duruşunda savut tutan kolu karşı yarışmacıya doğru uzatıp, gerideki ayak yerden kesilmeksizin öndeki ayak ileri fırlatılarak uygulanır. (Bu durumda geride ki bacak ve kalça gergin, savutsuz kol bu bacağa koşut, avuç içi yukarı dönük ve gövde yeteri kadar öne eğiktir.)
ağırlık Dürtücü ya da delici kılıçların ucundaki düğme yayları direncinin, yönetmelik ölçülerine uygunluğunu anlamak için kullanılan, dürtücü kılıç için 500 gr., delici kılıç için 750 gr. ağırlığında, silindir biçiminde, ortası delik, madenden yapılmış bir ölçü.
aldatma Savutun namlusu, özellikle yanıltma ve bir karşı eylemi bekleme amacıyla uzatıldığında, karşı yarışmacının bunu kendi namlusu ile yakalamak istemesi üzerine, namluyu bir başka doğrultuya kaçırarak dürtüş ya da vuruşa geçme.
altıncı çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) kesici kılıçta, başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az yukarda ve dışta, tırnaklar yukarı dönük kesici kılıçta, savut tutan el iç doğrultuda, namlu ucu başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
ara iki kılıçoyuncusu arasında bulunması gereken en elverişli açıklık.
aşağı (çok aşağı) Dürtücü ya da kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, dürtüşlerin ve vuruşların sayılmayan aşağı bölgelere rastlaması.
aşağı-dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre dışta kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sağ kesimi gösteren yön.
aşaği-içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden, belden aşağıda ve savut tutan ele göre içte kalan (savut sağ elde olduğuna göre) sol kesimi gösteren yön.
aşama Sonlama yarışmalarında, iki ya da daha çok yarışmacının yenme durumları eşit olursa, birinciyi seçebilmek için düzenlenen yeni karşılaşma.
aşama kümesi Aşama karşılaşmalarına katılacak olanların bulunduğu küme.
atıl! Atılma eyleminin yapılması için verilen komut.
atılma Bir dürtüş ya da vuruşu, karşı yarışmacıya doğru sıçrayıp ona çarpmadan havada uygulama.
avuç içi aşağıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin aşağıya dönük olması.
avuç içi yukarıda Bir eylem sırasında ve genellikle çelginin ya da saldırının özelliğine uygun olarak, savut tutan el tırnaklarının ve avuç içinin yukarıya dönük olması.
ayak oyunları Kılıçoyunu gereklerine uygun olarak, çeşitli biçimlerde ileri geri yürüyüş alıştırmaları ile geliştirilen ayak eylemleri.
ayak vuruşu Vuruşma ya da yarışma sırasında, karşı yarışmacıyı ürkütüp şaşırtarak yanlış bir eyleme zorlamak için, ilerde ya da geride bulunan ayağı birden ve güçlüce yere vurma.
aygıt görevlisi Yarışma boyunca, elektrikli aygıtın bulunduğu masada oturup aygıtı denetleyen görevli.
bacak dürtüşü (ayak dürtüşü) Delici kılıçla yapılan yarışmalarda bacağa ya da ayağa yapılan dürtüş.
bağlama fişi Elektrikli makara kordonunun ucundaki gövde kordonunu bağlamaya yarayan dişi fiş.
bağlantılı saldırılar Savutların birbiriyle bağlantısını kesmeden uygulanan saldırılar.
balçak (barçak, çelgilik) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dış bükey) koruyucu bölüm.
bastırma Güçlü bölümde yakalanan karşı savut namlusunun tümünü etkileyen ve yön değiştirecek ya da elden çıkaracak denli güçle, birden yapılan bir baskı eylemi.
baş vuruşu Başa takılan tel başlığın alın ya da daha üst bölümüne kesici kılıçlı yapılan vuruş.
başlama çizgisi Orta çizginin ikişer metre sağında ve solunda, yarışmacıların vuruşmaya başlamadan önce yer aldıkları çizgi.
başlayınız İki yarışmacının karşılaşmaya başlamalarını bildiren başyargıcı komutu.
başyargıcı iki yarışmacı arasındaki karşılaşmayı belli kurallara göre yöneten ve yargılarıyle dürtüş ya da vuruşların geçerliğini belirterek, yarışma sonucunu açıklayan yetkili kişi.
beşinci çelgi Dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin yukarı-içeri kesimini (doğrultusunu), kesici kılıçta başı korumak için uygulanan çelgi. (Dürtücü ve delici kılıçlarda savutu tutan el dirsekten az aşağıda ve içte, tırnaklar aşağı dönük kesici kılıçta, savut tutan el dış doğrultuda, namlu ucu iç kesimde, başın az üstünde ve önünde, keskin yüzü yukarı dönüktür.)
bilek bağı Sağlam tutmak ve elden düşürmemek için, dürtücü ya da delici kılıcı tutağından ele ve bileğe bağlamakta kullanılan bir bağ.
bileşik karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan bileşik saldırı.
bileşik saldırılar Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, birden çok eylemi kapsayan saldırılar (bir-iki, kesme-sıyırma, ikileme…. gi-bi).
bir-iki Bir sıyırma ile doğrultusu değiştirilen namluyu, karşı yarışmacının yakalamak istemesi üzerine, yeni bir sıyırma ile eski doğrultusuna getirerek uygulanan bir bileşik saldırı türü.
birinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Savut tutan el, omuz yüksekliğinde ve içte, tırnaklar karşı yarışmacıya dönük, namlu ucu yere doğru biraz eğiktir. Kesici kılıçta, keskin yüz içe dönük olarak uygulanır.)
birincilik yarışmaları Bir topluluğun, bir bölgenin, belirli bir süre için en iyi yarışmacısını ya da takımını seçmek amacıyla düzenlelenen yarışmaların tümü.
boş geçiş Bir dürtüş ya da vuruş için yapılan saldırı sırasında, uzatılan savut namlusunun karşı yarışmacıya hiç değmeden geçmesi.
boşaltma Savutu yakalamak, bir çırpma yapmak isteyen karşı yarışmacının bu eylemini, bir sıyırma ile ya da savutun yerini değiştirerek etkisiz bırakma.
ceza Kılıçoyunu yönetmeliğindeki kurallara aykırı davranışlarda bulunanlara, yetkililerce uygulanan yasaklama ya da kısıtlama.
çakışma Vuruşma sırasında, savutları kullanamayacak biçimde birbirine değme ya da çarpma.
çapraz Bir çelgiyle yakalanan karşı savutun bağlantısını kesmeden uygulanan özel biçimde bir dürtüş. (Eylem üst dış doğrultudansa, savut ucu karşı namlunun üstünden çevrilerek alt dış doğrultuya alt dış doğrultudan başlamışsa, savut ucu karşı namlunun altından çevrilerek üst dış doğrultuya doğru uygulanır.)
çatma Vuruşma duruşunda, savutların uçlarını karşılıklı olarak uygun görülen çelgi doğrultusunda çaprazlama.
çatma boşaltması Bir çatma değiştirme karşısında, sıyırma ile yapılan boşaltma eylemi.
çatma değiştirme Çatma durumunda, başka bir çelgi doğrultusunda yeni bir çatmayı oluşturma.
çekimser Başyargıcının bir dürtüşü, bir vuruşu görüp görmediklerini sorması üzerine, olumlu ya da olumsuz görüşü bulunmayan yargıcıların verdikleri yanıt.
çelgi Karşı savut namlusunun bir saldırı ile yöneldiği doğrultuda, namlunun sert bölümü ve balçağı (çelgiliği) ile uygun bir biçimde yakalanması ve çelinmesi durumu. (Dürtücü ve delici kılıçlarda sekiz, kesici kılıçta ise altı türde uygulanan biçimi vardır. Bunların her biri bir sayı ile adlandırılmıştır: birinci çelgi, ikinci çelgi vb.)
çelgilik (balçak, barçak) Kılıçoyunu savutlarında, namlu ile tutağın birleştiği yerde, eli korumaya ve karşı vuruşmacının namlusunu çelmeye yarayan tas biçiminde (dışbükey) koruyucu bölüm.
çeyrek-son Yarı-son karşılaşmasına katılacakları seçmek için yapılan yarışma.
çırpma Güdülen amaca göre, namlunun ortaya da esnek bölümü ile, karşı namluya birden yapılan vuruş.
çift vuruş Aynı zamanda karşılıklı yapılan geçerli dürtüş ve vuruşlar. (Bu vuruş ya da dürtüşler, dürtücü ve kesici kılıçta sayılmaz, delici kılıçta ise iki yarışmacıya da birer sayı kazandırır.)
çok demir Kesici kılıç vuruşma ya da yarışmalarında, namlunun esnekliği nedeniyle sayılan vücut bölgesine değmesi sonucu, vuruşa karşı alınan yeterli çelgiyi gözeterek kullanılan deyim. (Böyle bir vuruş geçerli sayılmaz.)
değişik saldırılar Karşı yarışmacının ilk saldırıya karşılık vermemesi, bunda gecikmesi ya da vücut savmasıyle kendini koruması üzerine, yeniden ve aralık vermeden sürdürülen saldırılar (üsteleme, saldırı yenilemesi, yineleme saldırıları gibi).
delici kılıç Namlusu üçgen kesitli ve oluklu, balçağı (çelgiliği) daha genişçe, elektrikli düğmesinin ucu düz 750 gr. ağırlığında, 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüşe elverişli üç kılıçoyunu savutundan biri.
delici kılıççı Delici kılıçla çalışan ve yarışan kılıcoyuncusu.
delici ve kesici kılıç çıkış çizgisi Delici ve kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, “dürtücü kılıç çıkış çizgisi” nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak -uyarma yapılmışsa- bir sayı ile cezalandırılmayı gerektirir.)
doğru dürtüş Çatma doğrultusundaki bir açığa gergin kolla doğrudan yapılan dürtüş.
doğrudan eleme Eşleştirilmiş iki yarışmacı arasında yapılan karşılaşmada yenilenin elenmesi.
doğrudan saldırı Yalın ve doğrudan doğruya yapılan saldırı.
doğrultu Vuruşma duruşunda ya da bir çelgi çatmasında, savut uçlarının gösterdiği yukarı-dışarı, yukarı-içeri, aşağı-dışarı, aşağı-içeri diye adlandırılan dört yönden her biri.
doğrultuda bulunmak Kolu ve savutu çatma durumlarındaki doğrultu yönünde gergin tutmak.
doğrultudan ayırmak Karşı yarışmacıya bir saldırı yapabilmek için, “bastırma”, “çırpma”, “ezme” ya da “yakalayıp açma” gibi eylemlerle savutunun namlusunu bulunduğu doğrultudan saptırma.
dolanma Bir devinimi apansız uygulayan yarışmacının, olduğu yerde ya da karşı vuruşmacının yanından geçerken kendi çevresinde yaptığı dönüş.
dönçel! Döner çelgi eyleminin yapılması için verilen komut.
döne Aynı amaçla belirli bir yer ve zamanda düzenlenen kılıçoyunu yarışmaları.
döner çelgi Sıyırma ya da kesme ile karşı doğrultuya geçmek isteyen savut namlusunu yakalayıp ilk doğrultusunda tutmak için, yarım çember eylemiyle yapılan çelgi.
dönü Bir üst duruma geçecek kılıçoyuncularının belli olması için , her basamakta yinelenen küme içi yarışmalarına katılan yarışmacıların yer aldıkları, eşit değerdeki kümelerden oluşan birlik.
dördüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-içeri kesimini korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu ilerde ve yukarıda, savut tutan el göğüsten az altta ve içte, tırnaklar biraz içe dönüktür. Kesici kılıçta, savut tutan el bele yakın, namlu ucu yukarıda ve keskin yüzü içe dönük olarak uygulanır.)
dur! Yarışma sırasında dürtüş ya da bir vuruşu görmek, karşılaşmanın sakıncalı duruma girmesini önlemek için, baş yargıcının verdiği durdurma komutu.
düğme yayı Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrikli düğmelerin içinde, bulunan küçük çelik yay parçası.(Dürtücü kılıçta 750 gr. ağırlığı itecek dirençtedir.)
dürtücü kılıç Namlusu dörtgen kesitli oluksuz ve ince, balçağı (çelgiliği) delici kılıca göre daha küçük namlu ucundaki elektrikli düğmesi yuvarlak ve tırtıllı 500 gr. ağırlığında 110 cm. uzunluğunda yalnız dürtüş yapmaya elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
dürtücü kılıç çıkış çizgisi Dürtücü kılıçla yapılan yarışmalarda, “uyarma çizgisi”nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak bir tuşla cezlandırılmayı gerektirir.)
dürtücü kılıççı Dürtücü kılıçla çalışan ve yarışan kılıçoyuncusu.
dürtüş Savut namlularının ucundaki düğmelerin, karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan bölgelerine dürtülerek değmesi.
düzenleme kurulu Her çeşit kılıçoyunu yarışmalarını düzenlemekle görevli kurul.
eldiven Savutları daha iyi tutabilmek, eli dürtüş ve vuruşlardan korumak amacıyla, yalnız savut tutan ele giyilen özel biçimli eldiven.
elektrikli aygıt Yarışmacıların sayılan ve sayılmayan bölgelere yaptıkları dürtüşleri ayrı renkte ışıklarla belirterek, başyargıcının doğru yargı vermesini kolaylayan elektrikli özel bir aygıt. (Bugün, dürtücü ve delici kılıçla yapılan karşılaşmalarda kullanılmaktadır.)
elektrikli düğme Dürtücü ve delici kılıçların namluları ucundaki elektrik akımını açıp kapayarak, dürtüşlerin kurallara uygun olup olmadığını saptamaya yarayan küçük, yaylı düğme.
elektrikli makara Bir yandan elektrik aygıtına, öte yandan gövde kordonuyle eldeki savuta bağlı olan ve içindeki kordonu kendiliğinden sarılabilen elektrikli makara.
eleme Küme içi karşılaşmalarla, daha üst basamaktaki dönüde yarışamayacak olanları ayırma.
engelleme dürtüşü (vuruşu) Karşı saldırının son eyleminden bir kılıçoyunu zaman önce yapılan, engelleyici bir karşı dürtüş ya da vuruş.
esnek bölüm Çatma durumunda, arayı izlemede ve yeğni çırpmaların yapılmasında kullanılan kolay bükülebilir bölüm.
esneklik açıklığı Düğme ucunun 70 cm. gerisinden sıkıca tutturulmuş düz duran bir namlu ile, düğmenin 3 cm. gerisine 200 gr. lık bir ağırlık asıldığında, eğilen aynı namlu ucu arasındaki eğilme açıklığı. (Bu açıklığın yönetmelik ölçülerine uygun olması gereklidir.)
evet Karşılaşmaya hazır olan yarışmacıların, dürtüş ya da vuruşu gören yan yargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumlu yanıt.
ezme Çatmadan “doğru dürtüş”e geçmek için, karşı namlunun esnek bölümünü apansız bastırma ya da yana itme.
geçerli dürtüşler Yönetmelikte belirtilen vücut bölgelerine, kurallara uygun ölçü ve biçimde yapılan dürtüşler. (Dürtücü kılıçta iletken yelek üzerine, delici kılıçta herhangi bir vücut bölgesine, kesici kılıçta ise, belden yukarıya uygulanır.)
geçerli vuruşlar Kesici kılıçla, yönetmelikte belirtilmiş sayılan vücut bölgesine (belden yukarısı), namlunun keskin yüzü ya da iki yüzü keskin sayılan uçtaki bölümü ile kesiş biçiminde uygulanan vuruşlar.
geçersiz dürtüşler Sayılan vücut bölgelerine rastlamayan ve yönetmelik ölçülerine uygun olmayan dürtüşler.
geçersiz vuruşlar Kesici kılıçla, sayılan vücut bölgelerine ve yönetmelik ölçülerine göre uygulanmayan vuruşlar.
göğüslük Delici kılıç oyuncularının ve kılıçoyunu öğretmenlerinin kullandıkları göğüs, karın ve koltuk altını koruyucu nitelikte iki ayrı çeşiti olan göğüslük. (Delici kılıç için olanını yönetmelik gereğine uygun nitelikte ve yarışmalarda ceket altına takmak zorunludur. Öğretmenler için olanı ise, içi pamuk, kıtık ya da süngerle beslenmiş ve ceket üstüne takılır.)
göster! Gösteriş eyleminin yapılması için kılıçoyunu öğretmenince verilen komut.
gösteriş Doğrudan doğruya ya da bir çelgiden sonra, tepki yaratmak amacıyla, savut ucunu ileriye doğru uzatma.
hayır Hazır olmayan yarışmacılarla, dürtüş ya da vuruşu görmeyen yan yargıcıların, başyargıcının yönelttiği soruya verdikleri olumsuz yanıt.
hazır mısınız! Yarışlıkta yerlerini alarak vuruşma duruşuna geçmiş iki yarışmacıya, karşılaşmayı başlatmak için başyargıcının yönelttiği soru.
ikileme Karşı yarışmacının döner çelgi alma eğiliminde olduğunu sezerek çift sıyırma yapma.
ikinci çelgi Üç savutta da gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz yere eğik, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnaklar yere dönüktür. Kesici kılıçla uygulamada namlunun kesici yüzü dışa doğrudur.)
iletken yelek Elektrikli dürtücü kılıç yarışmalarında kullanılan ve sayılan vücut bölgesini örten kolsuz yelek. (Elektrikli aygıttan gelen akımı iletmesi için madeni iplikle dokunmuştur.)
karın vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının göğüs ya da karın kesimine, namlunun esnek bölümü ile özel biçimde yapılan vuruş.
karşı saldırı Karşı yarışmacının son saldırı eylemi bitmeden, bir kılıçoyunu zamanından önce yapılan saldırı, (“engel vuruşu”, “karşılama vuruşu” gibi)
karşı yarışmacı Bir kılıçoyuncusuyle yarışma yapan öteki oyuncu.
karşı zaman vuruşu Karşı yarışmacının bir engelleme eylemi (dürtüş ya da vuruş) üzerine, saldıran oyuncunun yaptığı saldırıların tümü.
karşıl vuruş (dürtüş) Karşı yarışmacının bir dürtüş, ya da vuruşu gerçekleştirmek amacıyla sayılan vücut bölgesine yönelen savutunu çeldikten sonra, karşılık olarak uygulanan vuruş.
karşılama vuruşu (dürtüşü) Karşı yarışmacının dürtüş ya da vuruş doğrultusunu kapatarak, saldırısının sonuçlanmasını beklemeden yapılan karşı vuruş.
karşılaşma İki yarışmacının yenişmek gereğiyle yaptıkları vuruşma.
kaşılaşma (takım karşılaşması) İki takım arasında birbirini yenmek gereğiyle yapılan yarışmaların tümü.
kaydırma Karşı namlu üzerinden kaydırılarak yapılan doğru dürtüş.
kesici kılıç Namlusu ve keskin yüzü köreltilmiş üçgen kesitinde, tutağa değin uzanan balçağı (çelgigiliği) ile tümü 500. gr. ağırlığında, 105 cm. boyunda kesiş ve dürtüş niteliğindeki vuruşlara elverişli, üç kılıçoyunu savutundan biri.
kesici kılıççı Kesici kılıçla yarışan kılıçoyuncusu.
kesme Çatma durumunda ya da karşı yarışmacının bir çelgi alması sırasında, karşı savutun ucundan bir kesiş devinimi yaparcasına savut ucunu bir öteki doğrultuya geçirme.
kesme-sıyırma Sıyırma ile birlikte uygulanan bir kesme türü.
kılıçoyuncusu Kılıçoyunu savutlarıyle çalışan ve yarışan sporcu.
kılıçoyunu Dürtücü kılıç, delici kılıç ve kesici kılıç adı verilen üç savutla yapılan spor.
kılıçoyunu zamanı Yalın bir kılıçoyunu eyleminin yapılabilmesi için geçmesi gereken süre.
kol dürtüşü Delici ya da kesici kılıçla, karşı yarışmacının özellikle savut tutan koluna yapılan dürtüş.
kol vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının savut tutan elinin özellikle eldivenli bölümüne yapılan vuruş.
koltukaltı vuruşu Kesici kılıçla, karşı yarışmacının koltukaltı kesimine yapılan vuruş.
namlu düğmesi Elektriksiz kılıçoyunu savutlarında, namluların ucuna sivriliğini gidermek için konan düğmecik.
namlu sapı Kılıçoyunu savutlarında, namluların tutak içinde kalan bölümü.
namlu (yalman) Kılıçoyunu savutlarında, boyları ve kesitleri savutun özelliğine göre değişik olan, balçakla (çelgilik) uç arasındaki bölüm.
orta bölüm Namluların, güçlü çırpmalarda kullanılan orta bölümü.
orta çizgi Yarışlığın ya da yarışlık yaygısının ortasından geçen çizgi.
özel vuruş Kılıçoyuncusunun kendine özgü uyguladığı vuruş ya da dürtüş.
özenci Hiç bir çıkar ve kazanç gözetmeksizin kılıçoyunu ile uğraşan, bunu beğeni için yapan kimse.
saldın eylemleri Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında, herhangi bir dürtüş ya da vuruşu uygulamak için, kol germesiyle sürekli ve ileri doğru geliştirilen yürüyüş, açılma, atılma gibi eylemler.
saldın yenilemesi Vuruşma duruşuna dönüşten hemen sonra yapılan yeni bir saldırı.
saldırı Bir dürtüş ya da vuruşun gerçekleşebilmesi için, ileri doğru gelişen saldırı eylemlerinin her birine verilen genel ad.
sarma Karşı yarışmacının savutunu bir çelgi ile yakalayıp bırakmadan, çember eylemiyle geliştirilen dürtüşün uygulamasına verilen ad.
savma Vücudu geriye ya da yana kaçırarak, karşı yarışmacının saldırılarını etkisiz bırakma.
savunma eylemi Kılıçoyunu vuruşma ya da yarışmalarında, karşı oyuncunun yaptığı saldırıları etkisiz bırakmak için girişilen koruma eylemi.
savut Kılıçoyununda kullanılan “dürtücü kılıç”, “delici kılıç”, “kesici kılıç” diye türlendirilen kılıçlara verilen genel ad.
savuta saldırılar Ezme, “bastırma”, “çırpma” gibi doğrudan doğruya önce savutu etkileyen saldırılar.
sayılan bölge Kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde her savut için yeri ve sınırları belirtilmiş olan, dürtüş ya da vuruşların geçerli sayıldığı vücut bölgesi.
sekizinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda, gövdenin aşağı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu biraz aşağıya doğru eğik, savut tutan el dışta ve altıncı çelgi yerinde, tırnaklar yukarı dönüktür.)
selam Vuruşma ya da yarışmadan önce, iki kılıçoyuncusunun birbirini, sonra yargıcı ve seyircileri savutlarıyle özel biçimde esenlemeleri.
sert bölüm Savut namlularının, karşı namluyu yakalamaya, çelgi almaya elverişli balçağa (çelgiliğe) yakın bölümü.
sıra başı Özellikle ilk eleme dönülerinde kümeleri dengeleyebilmek için, dizinin başında yer almak üzere her kümeye eşit sayıda dağıtılan ve ve yeterlikleri teknik kurulca bilinen güçlü kılıçoyuncularına verilen ad.
sıra başı ilkesi Özellikle ilk dönüde yer alan güçlü yarışmacıların teknik kurulca her kümeye eşit sayıda dağıtılması ilkesi.
sıra çekme Bir kümede yer alan yarışmacıların, yapacakları karşılaşmaları sıralandırmak için, yönetmeliğe uygun olarak yapılan sayı çekme işlemi.
sıyırma Çatma doğrultusu kapalı olan savutun namlu ucunu, üst doğrultularda karşı savutun altından, alt doğrultularda ise üstünden bir yarım çember ile geçirme. (Bir saldırı ya da saldırı öncesi için, savut namlusunu karşı doğrultuya yöneltmek amacıyla uygulanır.)
sonlama Eleme yarışlarından sonra birinci, ikinci ve üçüncüyü belli edecek son ve kesin karşılaşma.
süre bitimi Uluslararası kılıçoyunu yarışmaları yönetmeliğinde, dürtücü kılıç, delici kılıç, kesici kılıç ile ilgili olarak belirtilen yarışmanın tüm sayıları yapılmadan sürenin bitmiş olması.
süre yargıcısı Kılıçoyunu yarışmalarının süresini yönetmeliğe uyarak süreölçer ile izleyen ve saptayan görevli.
takım En az üç, en çok dört asıl ve bir yedek yarışmacıdan oluşan aynı kuruluşa bağlı kılıçoyuncuları grubu.
tekli saldırılar Bir tek savut devinimiyle uygulanan saldırılar (“doğru dürtüş”, “sıyırma”, “kesme”, “boşaltma” gibi)
teknik kurul Kılıçoyunu yarışmalarının bütün teknik yönlerini, kılıçoyunu yönetmeliğine göre düzenleyen ve uygulamasını sağlayan yetkili kurul.
tel başlık Kılıçoyunu vuruşma ve yarışmalarında başı ve yüzü korumak için takılan, önü örgülü çelik telden, üstü yanları ve çenealtı bölümü deri, kösele, ya da plastikten yapılmış bir korunma aracı.
tutak Kılıçoyunu savutlarının elle tutulan bölümü.
uyarma çizgisi Yarışlık “orta çizgi”sinin iki yanında “başlama çizgisi” nin üçer metre gerisinde olan ve “çıkış çizgisi”ne yaklaşan yarışmacıları uyarmaya yarayan çizgi.
üçüncü çelgi Üç savutta da gövdenin yukarı-dışarı kesimini (doğrultusunu) korumak, için uygulanan çelgi. (Namlu ucu yukarda, savut tutan el göğüsten az aşağıda ve dışta, tırnakları yere dönüktür. Kesici kılıçta, namlunun kesici yüzü dışa dönük olarak daha aşağıdan uygulanır.)
üsteleme Bir saldırı karşısında, karşı yarışmacının geri çekilerek savutla bağlantıyı kesmesi, karşıl vuruşta (dürtüş) gecikmesi ya da bileşik karşıl vuruş (dürtüş) yapmak istemesi üzerine, ilk saldırının ardından sürdürülen ve kolu geri çekmeksizin uygulanan ikinci tekli saldırıya verilen ad.
vuruş Karşı yarışmacının sayılan ya da sayılmayan vücut bölgelerine savut namlusuyla dürtüşten ayrı bir biçimde vurma. Ayrıca, bir deyim olarak, geçerli dürtüşlerin sayı olarak belirtilmesi.
vuruşma İki kılıçoyuncusunun yenişme gözetmeden çalışma amacıyla dostça yaptıkları karşılaşma.
vuruşma duruşu Çalışma, vuruşma ya da yarışma için, iki kılıçoyuncusunun karşılıklı olarak aldıkları özel bir duruş biçimi.
vuruşma süresi Yarışma amacıyla yapılan vuruşmalarda, uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğine göre uygulanan süre.
vuruşmacı Vuruşma yapan kılıçoyuncusu.
yakın vuruşma Savutları kullanmayı engellemeyecek derecede birbirine yakın olarak yapılan vuruşma.
yalın karşıı vuruş (dürtüş) Çelgiyi aldıktan sonra yapılan tekli saldırı.
yan çapraz Savut bağlantısını kesmeden, karşı namluyu dışarda bırakacak ölçüde yana açarak uygulanan çapraz.
yan vuruş Kesici kılıçta, namlunun sırt ve yanları ile, dürtücü ve delici kılıçlarda namlunun herhangi bir yüzü ile yapılan vuruş.
yan yargıcı Kılıçoyunu yarışmalarında, başyargıcıya yardımcı olan dört yargıcıdan her biri.
yanak vuruşu Tel başlığın sağ ya da sol yanak bölümüne kesici kılıçla yapılan vuruş.
yarı-son Sonlamaya katılacakları belli edecek olan yarışma.
yarışlık Kılıçoyunu yarışma yönetmeliğinde belirtilen ölçülerde, özel yarışma yeri. Bu yer, tahta, toprak olabileceği gibi yarışmanın özelliğine göre lineleum, kauçuk, plastik ya da madeni yaygı da olabilir.
yarışlık yaygısı Yarışlığa örtülen libeleum, kauçuk, plastik ya da örme bakır telden yaygı.
yarışma Tek ya da takımlar arasında yenişme amacıyla düzenlenen kılıçoyunu karşılaşmalarının tümüne verilen ad.
yarışma alanı Kılıçoyunu yarışmalarının yapıldığı kapalı alan.
yarışma sırası Tek ya da takım yarışmalarında, yarışmacıların yönetmeliğe uygun olarak aldıkları karşılaşma sırası.
yaslama Bir çatma doğrultusunda ya da bir çelgiden hemen sonra boşaltmaya düşmeden, karşı savut namlusuna aralıksız dayanarak (yumuşakça karşı koyarak) geliştirilen saldırı.
yedinci çelgi Yalnız dürtücü ve delici kılıçlarda gövdenin aşağı-içeri kesimini (doğrultusunu) korumak için uygulanan çelgi. (Namlu ucu, biraz aşağıya doğru eğik, savutu tutan el içte ve belden az yukarda, tırnakları yukarı dönüktür.)
yengi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmayı kazanmış olma durumu.
yeni karşıl vuruş (dürtüş) Bir karşı eylemi çelgi ile yakaladıktan hemen sonra uygulanan dürtüş ya da vuruş.
yenilgi Tek ya da takım olarak yapılan karşılaşmada yenilmiş olma durumu.
yer değiştirme (yürümeler) Yarışmacıların aradaki uzaklığı korumak için, ileri ya da geri giderek değişik biçim ve çabuklukta yaptıkları yürüme devinimi.
yer yargıcıları Yaygısı bakır ve iletken olmayan yarışlık üzerinde elektrikli aygıtlarla yapılan karşılaşmalarda, yere yapılan dürtüşleri izlemekle görevli iki yargıcı.
yetersiz çelgi Bir dürtüş ya da vuruşa karşı korunmak için yapılan, yerinde ve yeterli olmayan çelgi.
yetki belgesi Kılıçoyunu yarışmalarına katılabilmek için, yetkili kurullardan alınması gereken belge.
yineleme İlk saldırıya çelgi alıp karşılık vermeyen ya da ilk saldırıyı yalnız bir çekilme, bir savma ile geçiştiren karşı yarışmacıya, aynı saldırıyı tekli ya da bileşik olarak uygulama.
yukarı – dışarı doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan elin bulunduğu belden yukardaki dışkesimi (savut sağ elde olduğuna göre sağ kesimi) gösteren yön.
yukarı – içeri doğrultu Kılıçoyuncularının gövdeleri üzerinde saptanan dört bölümden biri. Savut tutan ele göre belden yukarda ve içte kalan kesimi (savut sağ elde olduğuna göre sol kesimi) gösteren yön.
yüksek yargı kurulu İki ya da daha çok ulusun katıldığı kılıçoyunu yarışmaları için seçilen kurul. (Yalnız önemli teknik anlaşmazlıklar konusunda toplanır uluslararası kılıçoyunu yönetmeliğince kararları kesindir.)
yüksek yarışlık Üzerinde yapılan sonlamaların daha kolay izlenebilmesi için, yerden en çok 60 cm. yükseklikte ve 2×15 m. boyutlarında, sağlam geçme tahtalardan yapılmış sökülüp takılabilir masa.
zamandaş eylemler İki yarışmacının aynı zamanda birden yaptıkları eylemler.
zamandaş saldırı Bir raslantı olarak, aynı zamanda karşılıklı başlatılıp bitirilen saldırı.

Yargılama terimleri sözlüğü

Yargılama terimleri sözlüğü (Yargı terimleri)

açık bildirme Duruşma sonunda yargıcın, karşıt yanlara yargıyı açık olarak ve yüzlerine karşı bildirmesi.
açık deniz Her ülkenin, deniz kıyısına belli bir uzaklıktan geçen ve böylece belirtilen (kara sularının) sınırından ötede kalan deniz.
açık duruşma Yasada gösterilen nedenler dışında herkese açık olarak yapılan yargılama.
açık saçık yayın Erteme (edebe) aykırı biçimde yazı, gazete, dergi, resim, fotoğraf, sinema ve benzeri araçlarla kamuya yapılmış açık saçık yayın.
açık yargılama Duruşmaların, belirli durumlar dışında herkese açık olması.
açıklattırma Duruşma sırasında tanık ya da bilirkişilerden, belli bir konuyu aydınlatmalarını isteme.
açıklık Türk yargılıklarında, kimi ayrılıklar dışında, duruşmanın herkese açık olması.
açıklık ilkesi Kamu görevi yapan kimi kurumların gördükleri işlerin ve özellikle görüşmelerin herkese açık bulundurulması ilkesi.
adam öldürme Bir kimsenin yaşantısına son verme.
adamla getirtme Yöntemine göre duruşmaya çağrılan tanığın, uygun bir özüre dayanmaksızın gelmemesi durumunda, kolluk gücü ile ve zorla getirilmesi.
ağır ceza işleri Ölüm ve ağır kapatım ya da beş yıldan yukarı kapatım cezası uygulanmasını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar ve işlemler.
ağır kapatım Cezalıya, kapatımevinde kapatım yoluyla ya da öbür kapatım cezalarından ayrı biçimde cezasını çektirme.
ağır para cezası Cezalının, (10) liradan (25.000) liraya dek devlet kesesine ödeyeceği para cezası.
ağır suç Bilerek ve kötü bir amaçla işlenen ve kişilerin ya da toplumun türesini doğrudan doğruya bozmaları nedeniyle, cezaları ağır olarak gösterilen suçlar.
ağır suç atma Bir kimsenin, suçsuz olduğunu bildiği başka bir kişiye ağır suç yüklemesi.
ağır suç uydurma Bir kimsenin işlenmediğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmakla görevli olan bir yetkili kata, işlenmiş gibi bildirmesi ya da işlenmeyen bir suçun izlerini kovuşturmaya başlanabilecek aşamada uydurması.
ağır suça girişme Bir kişinin, işlemeyi amaç edindiği bir ağır suçu işlemeye başlayıp da onu tamamlamak için gerekli bulunan yürütme davranışlarını, elinde olmayan engeller dolayısıyle tamamlayamaması ya da yürütme davranışlarını tamamladığı halde ağır suçun kimi engeller
ağır suçlara ilişkin davalar Ölüm, ağır kapatım ve beş yıldan çok kapatım cezalarını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar.
akıl hastalığı İyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi birbirinden ayırabilme, ayırt edebilme yeteneğinden yoksun olma.
aklanma Sanığın yargılama sonunda, kendisinin üstüne atılan suçu işlemediği, sanığın başka bir kimse olduğu, eylemin yasaya göre suç sayılmadığı anlaşılması.
anatüzük Tüzel kişilerin bir yandan yeterlik yetkilerini, bir yandan da kuruluş amaçlarına göre gelir kaynaklarını ve kuruluşunun konularını belirten yönergeler ve ilkeler.
andiçirme Tanığın, bilirkişinin belli bir konuya ilişkin bildirilerinin doğruluğunu sağlamak amacıyla kutsal duygulara dayatılan işlem.
andiçme Bir kimsenin söylediği sözlerin doğruluğunu ve gerçeğe uygunluğunu inandırması için yasada gösterilen sözleri olduğu gibi söylemesi ve istenilen davranışta bulunması.
andiçmeden kaçınma Yetkili yargılıkta kendisinden andiçmesi istenen kimsenin, andiçmekten kaçınması.
anlatma Verilmiş olan bir karar ya da yargıyı, yargıç ya da yargılık başkanınca, iki yana sözlü olarak bildirme.
ant Bir işi ne olursa olsun yapmak için kendi kendine söz verme.
ara Kimi nedenlerle duruşmanın bir süre bırakılması ile yeniden başlaması arasında kalan zaman.
ara kararı Duruşma sırasında, iki yanın dinlenmesinden sonra verilen karar.
arama Bir suçun kanıtlarını elde edebilmek için ilgili insanların barındığı yerlerde yapılan arama.
arama kararı Bir konutta ya da iş yerinde arama yapılması için verilen ön karar.
aşağılama ve sövme Toplu ya da dağınık birkaç kişi ile birleşerek bir kimsenin onur ve sosyal değerini başkaları yanında ya da yalnız olarak kırma.
aşama Yargılıkların görev bakımından ayrıldıkları basamakların her biri.
aşırtı Bir memurun görevi dolayısıyle kendisine devletçe verilmiş ve korumakla yükümlü olduğu para ve para değerindeki nesneleri, kendi kişisel işleri için harcaması.
ayırdetme gücü Yaşküçüklüğü, akılhastalığı, içki içme ve uyuşturucu nesneler alma gibi nedenler dışında bir kimsenin iyiyi kötüyü ayırt ederek ona göre davranması.
ayrışçı Çoğunlukla verilen karar ve yargılarda aykırı oy kullanan kişi.
ayrışçılık Çoğunlukla verilen karar ya da yargıya aykırı oy kullanma.
azınlık oyu Bir kurul ve toplu yargılıklarda verilen yargı ya da kararlarda, çoğunluk oylarının karşıtı olan oylar.
bağlantı Bir suçta, suçluluk ve kişisel sorumluluk yönünden varolan bağlantı.
bağlantılı Her biri bağımsız birer suç olmakla birlikte bir kimsenin birkaç suçtan sanık olması durumunda sanık aracılığı ile suçlar arasında ortaya çıkan ilgi, birkaç kimsenin tek bir suçtan sanık olmaları durumunda suç işleyenler arasında oluşan bağlantı.
bağlantılı suçlar Her biri tek başına bağımsız suç oldukları halde, aralarında bulunan bağlantı nedeniyle birbirine ilintili olan suçlar.
başçık Yasaların tüzük ve yönetmeliklerin alt alta yargılarını göstermek amacıyla ve numara sırasıyle dizilen cümlelerin adı.
başka bilirkişi Yargıcın yeterli görmediği bilirkişi raporu üzerine, yeniden seçilen bilirkişi.
başsavcı Yüksek Savcılar Kurulu ile birlikte bütün savcı ve savcı yardımcılarının üstü olup, suçların kovuşturulması, ceza davası açılması ve ceza davalarının yargılıklarda kesin yargı verilinceye dek izlenmesi ve cezaları yerine getirmekle görevli savcılık örgütü
başsavcılık 25/4/1962 gün ve 45 sayılı Yüksek Hakimler Kurulu Kanununa göre kurulmuş olan bir kuruluş.
beden cezası Doğrudan doğruya insan gövdesi üzerinde uygulanan ceza. (Başta ölüm cezası gelir. Kimi devletler yasalarından bu cezayı kaldırmışlardır).
bekçi Güneşin batmasından doğuşuna dek çalışan ve genel kolluk görevlilerine yardımcı, çarşı ve mahalle bekçileri yasasının 5. maddelerinde belirtilen durumlarda silah kullanabilen kişi.
bekleme süresi Yargının bildirilmesinden sonra, bu yargıya karşı bir hafta içinde yargıtaya başvurma süresi.
belediye kolluğu Belediye sınırları içinde, belediye yasa ve yönetmeliklerinin uygulanması, belediye suçlarının kovuşturulması işleriyle görevli özel bir kolluk.
belgelenmeye elverişli olma Kesin ya da saymaca kanıt olabilen ve karşı yanı bağlayıcı nitelikte bulunan ve yargıda kendisine dayanılan yazılı belgeleri elde edilebilme.
belgeler üzerine yargı Her iki yanın yazılı savlarına, savunmalarına ve dayandıkları belgelere göre, kendileri dinlenmeksizin verilen vargı ve yargı.
belirti Suçun, sanıkça işlendiği kanısını uyandıracak nitelikte olmakla birlikte, bağımsız biçimde ve kesin bir kanıt gücü olmayan ipucu.
biçimsel suç Tamamlanması, sonucunun doğmasına bağlı olmayan suç.
bildirme Bir kimsenin kendisine ya da başkasına karşı işlendiğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmaya yetkili olan yere bildirmesi.
bilimsel düşünce Uzmanlığa ve bilime dayanan düşünce.
bilirkişi Özel bilgi ve görgüsü dolayısıyle, soruşturma ya da duruşma sırasında ortaya çıkan, özel bilgi ve görgü ile çözümlenebilecek olay ve konularda, gerçeğin aydınlanması için yargıcın yararlandığı kişi.
birleştirim Birbirinden tamamen bağımsız olan suçları bir araya getirme.
birlikte dava Yasada belli edilen nedenlere ve kurallara dayanarak, birden çok kişilerce birlikte açılabilen dava.
birlikte yüklenci Birden çok kimsenin, parçalanacak durumda olan bir borcu, birlikte yüklenmeleri.
borcun yenilenmesi Eski borcu sona erdirerek yeni bir borç oluşturma.
borç İki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.
bozma İlk yargılıkta verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak, yeniden yargılama yapılıp düzeltilmesi için üst yargılıkça kaldırılması.
bozma nedenleri Ceza yargılama yöntemi yasasında, ilk yargılıkça verilen bir yargının yargıtayca bozulması için gösterilen nedenler.
bozmayı gerektiren yasa nedenleri bk. bozma nedenleri.
bölüm (orun) Bir kamu kurumunun tüm görevlerini parça parça yapan iş yerlerinin ayrı ayrı her birinin adı.
bölümce Bir yasa başçıklarının ayrı ayrı parçaları.
bulunmama (bulunmazlık) Soruşturma ve yargılamada hazır bulunması gerekli olan yanın, belirli günde bulunmaması durumu.
buyurucu kurallar Karşıt yanların istemleriyle değiştirilemeyen yasa kuralları.
cayma Bir kişinin görüş, karar ve düşüncesinden geri dönmesi.
ceza Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama.
ceza değerlemesi Sanığın kişisel durumuna, suçun işlenişindeki koşullara ve yasanın gösterdiği kurallara göre cezanın, yasada belirtilen en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında, yargıçça kestirilmesi yetkisi.
ceza genel kurulu Görev ve yetkileri Yargıtay kuruluşu yasasında gösterilen ve Yargıtay’daki ceza orunlarının hepsinin toplanmasıyle ortaya çıkan kurul.
ceza kesimi Ceza yasasında gösterilen kurallara ve duruşmada toplanan kanıtlara göre ağırlaştırıcı ve azaltıcı nedenler göz önünde bulundurularak yargıçça sanığın cezasının belirtilmesi.
ceza kovuşturması Suç işlediği sanılan bir kimsenin, üstüne atılan o suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için yapılan soruşturma, sorgu, tutuklama, salıverme ve benzeri işlemlerin tümü.
ceza kovuşturmasından vazgeçme Daha kesin bir yargı ile sonuçlanmamış kimi suçların ya da suçluların özel durumlarından dolayı ceza kovuşturmasını yapmama. (Genel ya da özel bağışlama (af) yasası yayınlanması, kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, yakınma dilekçesi verilmemesi, verilmişse
ceza ruhbilimi Suçu ve suç işlemenin gerçek nedenlerini ve bunları zorlayan sosyal ve kişisel kavramları bulmak amacıyla, sanıkların gövde ve ruh yapıları üzerinde incelemeler yaparak yararlı sonuçlar bulan bilim dalı.
ceza tutumu Suç ve suçlularla en iyi, etkili ve önemli bir biçimde savaşmayı olağan kılan yöntem, kural, araç ve önlemleri kapsayan siyasanın ve bu yoldaki davrranışların tümüne verilen ad.
ceza türesi Bir ülkede, uygulanan ceza kuralları ile ceza düzeninin ne yolda uygulanacağını gösteren kuralların tümü.
ceza uygulaması Bir kimsenin işlediği suçtan dolayı, kendisine ceza yasasında o suç için gösterilen cezanın olduğu gibi uygulanması.
ceza yargılama yöntemi Ceza türesinde suç olarak sayılan eylemler karşısında, kesin ve çıplak gerçeğin belirtilmesi için, devletçe düzenlenmiş bulunan kural ve yöntemlerin tümü.
ceza yargılığı Başkaca yetkili bir yargılık gösterilmemişse, genel ceza yasası yanında özel olarak ceza yargılarını gösteren yasalara göre, suçlulukları duruşma sonunda gerçekleşen kişilerin, cezalarını belirten yargı yeri.
ceza yasası Suç ve assuçları bunlara verilecek cezaları ve bu konudaki genel kuralları belirten yasa.
cezaevi Özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer.
cezaları toplama kuralı Birden çok suç işleyen bir kimsenin, her suçundan dolayı ayrı ayrı ceza giymesi durumunda, bu cezaların ne yolda toplanacağını gösteren kural.
cezaların saptanması Duruşma sonunda suçu işlediği kanıtlarıyle anlaşılan sanığa, olayın oluş biçimine, olayı doğuran koşullara göre, bu suçun ceza yasasındaki en az ve en çok sınırları arasında, yargıcın ölçüp biçerek belli bir ceza vermesi işlemi.
cezanın çektirimi Kesinleşmiş olan ceza yargılarının savcı yönünden gereğince uygulanması. (Ölüm cezasının yerine getirilmesinde ayrı bir yöntem vardır).
cezanın çektiriminde duraksama Bir ceza yargısında, kesin bir açıklık olmamasından ya da birden çok cezanın hesaplanmasından doğan duraksama.
cezanın değiştirilmesi Ceza yasasının bir başçığındaki en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında kestirilen cezanın değiştirilmesi.
cezanın düşmesi Ölüm, af (bağışlama), zaman aşımı gibi nedenlerle cezanın yerine getirilmemesi.
cezanın ertelenmesi Yasada belirtildiği biçimde, bir ceza çektiriminin belli koşullara ve sürelere bırakılması.
cezayı ağırlatıcı nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı artırıcı- nedenler.
cezayı azaltan nedenler Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesinde bir cezayı azaltıcı nedenler.
cezayı kaldıran nedenler Yasada gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama ve işlenen eylemin suç olmaktan çıkmasiyle işlenen bir suçun cezasını kaldıran nedenler.
cumhuriyet savcısı Adalet Bakanlığına bağlı, devlet adına suçları kovuşturmak ve ceza yargılarını yerine getirmekle görevli kimse.
cumhuriyet savcısının katılmasını isteme Kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, önceden C. Savcısına bir dilekçe ile başvurularak davaya katılmasını isteme.
çağrı Yargılama, duruşma, soruşturma ile ilgili bir işlem dolayısıyle, bir kişi ya da kişilerin yargıç ve savcı önüne gelmelerini isteme.
çağrı hakkı Kişisel davaya değgin yargılamada, davacı ve sanığın doğrudan doğruya tanık ve bilirkişi çağırma hakları.
çağrıya uymama Duruşmaya gelmeleri için yasada gösterilen yönteme göre çağrıldıkları halde, uygun sayılacak bir nedene dayanmadan sanık, bilirkişi ya da tanığın gelmemesi.
çekimser Oy vermesi gerekli olan bir kişinin, oyunu olumlu ya da olumsuz olarak kullanmaktan çekinmesi durumu.
çekince Savcının yasada yazılı yetkilerine dayanarak, tüze işlerinden dolayı kendilerinden bir işin yapılmasını istediği devlet görevlilerinin, işten kaçınmaları ve görevlilerin görevlerini yapmakta olumsuz davranmaları.
çekinme Bir görevin yapılmasından, bir hakkın kullanılmasından çekinme.
çekişmesiz yargı Kişinin yararlarını korumak ya da kişinin birbiriyle çelişme durumunda olmayan yararlarını düzenlemek için, yönetici nitelikte olan işler dolayısıyle, yargılıklara verilen önlem alma, işlem yapma, ve karar verme yetkisi.
çektirim Cezada kesinleşmiş bir yargının gereğini, amaca uygun olarak savcılıkça yürütme ve uygulama olayı.
çelişme Tanığın ya da sanığın, önceki anlatması ile sonraki anlatmasının birbirine uymaması.
çevre yargılık Bir yargılığa yetki, görev ve basamak yönünden eşit olan yakın yerdeki yargılık.
çoğunluk Toplu yargılıklardaki oylamada, kararların, yarıdan çok yargıçların katıldıkları görüşle verilmesi.
danışık Gerçek güceriye (iradeye) uygun olmayan bildiride bulunmak için birden çok kişilerin bir türe işleminde oybirliğine varmış olmaları.
danıştay Yönetsel uyuşmazlıkları ve davaları görüp çözümlemek, Bakanlar kurulunca gönderilen yasa tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını, ayrıcalık sözleşme ve koşullaşmalarını incelemek, Başbakanlıkça gönderilen her türlü işler hakkında düş
dava Yargılıklarca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar için, yasada gösterilen yöntemine göre açılan ve yapılacak yargılama sonucunda, yargıcın kararıyla yargıya bağlanan uyuşmazlıklara ilişkin istemler.
dava açılması zorunluğu ilkesi Ceza kovuşturması için yeter kanıtlar ve olaylar bulunduğunda, C. Savcısının kamu davası açma yükümü.
dava açma Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilekçe ile yargılığa başvurma.
dava açmada özerklik Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, ilgilinin başvurmasıyle başlayan suçun kovuşturulması için, kamu yararı gözetilerek C. Savcısına, kamu davası açmada tanınan yetki.
dava aktarımı Ceza yargılama yöntemi yasasında gösterilen kural ve koşullara göre, bir ceza davasının, yüksek görevli yargılıkça, benzer aşamada bulunan başka bir yargılığa gönderilmesi.
dava hakkı Bir kişi ya da tüzel kişinin, yargılık aracılığı ile kendilerine ya da başkalarına ilişkin uyuşmazlığı çözümletmek, bir hakkın elde edilmesini sağlamak, bir hakkı tanıtabilmek, bir hakkın korunmasını yargıya bağlatmak için, öbür kişiye karşı taşıdığı nite
dava yeterliği Davacı ya da davalı olarak herhangi bir yargılıkta bir kimsenin, kendisi ya da bir vekil aracılığı ile yargılamaya ilişkin bütün işlemleri yapabilmesi.
dava yetkisi Bir dernek ya da ortaklık adına dava açmak için, bu dernek ya da ortaklığı temsil hakkı olana verilen yetki.
davacı Bir yargılıkta dava açan kişi ya da tüzel kişi.
davadan vazgeçme Davacının, bütün sonuçları ile istem ve savından vazgeçmesi.
davaların ayrılması Birleştirilmiş olan ceza davalarının, yargılık kararıyle ayrılması.
davaların birleştirilmesi Sanıklarla, işlenen suçlar yönünden aralarında bağlantı bulunan davaların, yüksek görevli ortak bir yargılıkta birleştirilmesi.
davalı Bir yargılıkta, bir hakkın korunması, elde edilmesi, saptanması için kedine karşı dava açılan yana verilen ad.
davanın bildirilmesi Tüze davasında, yanlardan birisinin davayı yitirdiği zaman kendisine dönme hakkı (Rücktritt, résiliation) olduğunu düşündüğü üçüncü kişiye, davayı izlemesi ya da davaya katılması gerektiğini bildirmesi.
davanın dinlenmemesi Konusu, yasaların yargılarıyle korunmamış olan (Kumar ve bahisten doğan alacak) bir davanın yargılıklarca yerinde görülmemesi.
davanın dinlenmesi Yasaların yargılarıyle korunmuş bulunan bir dava konusunun, yargılıklarca incelenip temelden çözümlenmesi.
davanın dönerimi Davanın, ileri sürülen kanıtlarla doğrulanmaması, davacının dava hakkı bulunmaması gibi yasada gösterilen nedenlerle, davanın yerinde bulunmaması ve bundan ötürü yargıcın yasa dışı sayarak davanın yersizliğine karar vermesi.
davanın düşmesi Sanığın ölmesi, zaman aşımı, genel bağışlama, kişisel yakınmaya bağlı davalarda davacının isteminden vazgeçmesi ya da yasada gösterilen belirli nedenlerin gerçekleşmesi üzerine davanın ortadan kalkması.
davanın özü Uyuşmazlığın, yargıç önüne gelmesini zorunlu kılan savın temeli.
davaya katılan Bir suçtan dokunca görmesi ve bu yüzden kişisel haklarını koruyabilmesi nedeniyle soruşturmanın her aşamasında kamu davasına katılma hakkı olan ve yasada gösterilen yöntemine göre katılabilen kişi.
davaya katılma Suçtan dokunca gören her kişinin, soruşturmanın neresinde olursa olsun kamu davasına karışması.
davaya katılma istemi Yargılığa bir dilekçe verilmesi ya da tutanak yazmanına bir bildirimde bulunularak tutanak düzenlenmesi biçiminde davaya karışmak için yapılan istem.
davayı gören yargılık Bir yargıcın yargıçlık görevini yapmaktan yasaklı olduğu sanısı uyandığında, gerek bu konuda gerekse temel davanın çözümlenmesi konusunda karar verecek olan yargılık.
değerleme hakkı Soruşturmanın başlamasından yargı verilinceye dek geçen çeşitli aşamalarda, durumun özelliğine bakarak ve yasanın tanıdığı biçimde yargıcın, kendi bulunç, bilinç ve kanısına göre olayları ölçüp biçerek gereğini özgürce yapması hakkı.
değerleme yetkisi Yasanın belli bir kural saptamadığı durumda, yönetsel işin konusunu, nedenini, yürütme zamanını yerini belirtme ya da seçme bakımlarından, yönetenin, özgürce davranabilme yetkisi.
denk yargılık Bir yargılığa görev ve yetki bakımından eşit olan yargılık.
dernek Kazanç paylaşmaktan başka amaçla, ikiden çok kişinin bilgilerini, çalışmalarını sürekli bir biçimde birleştirerek ve bir ana tüzüğe dayanarak kurdukları tüzel kişilik.
dernek özgürlüğü Herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına iye olabilme özgenliği (Bu hak, ancak kamu düzenini ya da genel sağtöreyi korumak için yasa ile sınırlanabilir).
dernekler tüzesi Üyelerinin kişiliğinden ayrı, bağımsız bir tüzel kişiliğe iye olan ve amacı kazanç olmayan topluluğun bağlı olduğu türe düzeni.
devlet Sınırları belirli bir yurt ve türe düzeni içinde, ülküdeş insanların topluca ve kamu yararını sağlamak amacıyla örgütlenerek kurdukları ve benzeri topluluklarca bağımsız ve siyasal kişiliği tanınmış birlik.
dilekçe Bir hakkın elde edilmesi, bir haksızlığın ortadan kaldırılması amacıyla, gerçek ya da tüzel kişilerce yetkili katlara yapılan yazılı başvurma.
dinleme Yargıç ya da savcının duruşma, önsoruşturma sırasında yanları, tanık ve bilirkişileri konuşturarak olayı dinlemesi.
doğrulama Bir kimsenin, kendine olumsuz sonuç doğurabilecek bir olayı doğrulaması.
dokunca ve eksime Bir kimsenin gelir, kazanç ve mallarında oluşan eksiklik.
dokuncayı karşıllama Devletlerarası kurallara ve türeye aykırı bir davranışı ile, başka devletin haklarını dokuncaya uğratan devlete, hakkı çiğnenen devletin de bir dokunca ile karşılık vermesi eylemi.
dokunulmazlık Görevlerinin özelliği yüzünden, kuşku ve korkudan uzak kalmalarını ve böylece kamu işlerinde başarıya ulaşmalarını sağlamak amacıyla, kimi kişilere yasa ile tanınmış ayrıcalık.
dolay kandaşlığı Kardeşler, amca, dayı ve hala çocukları arasındaki yakınlık.
dolaylı yargılama Görülmekte olan bir davada yargıcın, başka bir yargılıktan, tanık ve bilirkişi dinlenmesini, sanığı sorguya çekme ve benzeri işlemlerin yapılmasını istemesi ya da toplu yargılıkta bir üyeye bu işleri yapmak üzere yetki verilmesi.
duruşma Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini saptamak üzere, yanların hazır bulundukları sırada yüzlerine karşı sözlü olarak yargılama yapılması ve yargılamayı yargı ile sonuçlandıracak işlemlerin tümü.
duruşma dışı kararları C. Savcısının yazılı ya da sözlü düşüncesi alındıktan sonra, duruşma yapılmaksızın verilen kararlar.
duruşma düzencesi Duruşmanın, yasaya göre yürütülmesini sağlamak için konulmuş belirli düzen.
duruşma istemi iki yandan birinin ya da her iki yanın, yargıdan önce yargılıktan sözlü açıklamaları dinlemek amacıyla, duruşmaya çağrılmalarını istemeleri.
duruşma oturumu Duruşma ve görüşmelerin yapılması için, toplantı sayısına uygun olarak, yargıçlar kurulunun her toplanışı.
duruşma önişleri Dava dosyası, C. Savcılığından yetkili yargılama yerine geçtikten sonra, yargılık ya da başkanca duruşmaya başlanabilmesi için yapılması, gerekli ve zorunlu olan işlemlerin tümü.
duruşma yapılması bk. duruşma yöntemi.
duruşma yöntemi Yargıya katılacakların önünde ve ara vermeksizin yapılan her iki yanın konuşmaları ile ileri sürdükleri konuların tutanağa geçirilmesi ve oturum düzeninin sağlanması gibi duruşmayı bütünleyen işlerin tümü.
duruşmadan bağışık tutulma Sanığın, ağır cezalı olmayan duruşmalara gelmekten, kendi istemi üzerine yargılıkca bağışık tutulması.
duruşmanın açıklığı Genel töre ve güvenliğin korunması amacı dışında, duruşmanın herkese açık olması.
duruşmanın başlangıcı Sanık kimliğinin saptanması ve son soruşturmanın açılmasına ilişkin sorgu yargıcı kararı ya da C. savcısının savyazısı okunarak tanık ve bilirkişi çağrılması işlemleri.
duyuru Bir vargının ya da sonuç doğuracak bir tüze işleminin, ilgililerin öğrenmelerini sağlamak üzere herkesin bilgisine sunulması, yayılması, duvarlara asılması, gazetelerde yayımlanması.
duyuru tahtası Türkiye’de ya da yabancı bir ülkede bulunup da kendilerine duyuru yapılamayan sanıklara, duyuru yerine geçmek üzere yargılığın iç avlusunda asılı, ilgili yargı ya da karar örneğinin yapıştırıldığı tahta.
düşme nedenleri Ceza yasasında gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama (af) gibi davayı ortadan kaldıran nedenler.
düzeltme Bir tüze işleminde, yargı ve öteki yazılı belgelerde, yazılarda yapılan yanlışlığın, yöntemine göre düzeltilmesi.
düzence ceza türesi Genel ceza sorumluluğu dışında, memurlara, görevleri gereği gibi yapılmasını ve onur kırıcı davranışlardan kaçınılmasını sağlamak amacıyla uygulanan ceza kuralları.
el koyma (zorödetim) Borcunu ödemeyen borçlunun, elinde ya da üçüncü kişilerde olan taşınmaz, taşınabilir malları ve alacaklarının anaparanın ve üremlerinin (faiz) giderleriyle birlikte alacağa yetecek olanına yetkililerce el konması.
elkonmuş Alacağa karşılık olarak borçlunun elkonulan malları.
elmen Bir şeyi elinde bulunduran kimse.
elmenlik Taşınır ya da taşınmaz bir malı elinde tutma.
emek yükümlülüğü Bir kimsenin, kanun yararına olarak doğrudan doğruya kendi kişiliği ya da kendi çalışması ile yapmak ödevinde olduğu iş.
eski duruma getirme Yöntemi belirten yasanın ya da yargıcın önceden belli ettiği bir süreye, zorlayıcı nedenler dolayısıyle uyulamaması ve bu yüzden bu sürenin kaçırılarak bir hakkın yitirilmesi karşısında, bu hakkın geriye alınması ya da yeniden tanınması.
etkili eylem Bir kimsenin sağlığını bozan, us gücünde karışıklık ve azalma doğması nedenlerini içeren ve böylece ceza uygulamasını gerektiren eylem.
eve girme İsteğine aykırı olarak bir başkasının evine girme ya da iyesinin isteği ile girdiği halde çıkmama.
eylem Sanığın, ceza verilmesini gerektiren bir suçu işlemesi durumu.
gece Nisan ayı başından eylülün otuzuna dek saat 21 den sabahın dördüne ve Ekimin birinden Mart’ın 31’ine dek saat 21 den sabahın altısına dek uzayan zaman süresi.
gecikmiş sorun Temel davanın incelenmesi sırasında ortaya çıkan ve başka yargılığa ilişkin olması nedeniyle, yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
gemi içbannağı Bir geminin, yolculuklarının yönetildiği ülkede, yazılı olan barınağı.
genel çıkarlarına yararlı dernekler Özel bir çıkar amacı olmadan, yalnızca kamuya yararlı olmak ve devletin bu konudaki görevlerine yardım etmek üzere kurulan dernekler.
genel güvenlik Herkesin çalışma, yaşama ve benzeri hak ve özgürlüğünün her türlü saldırıdan korunarak kamu düzenince sağlandığı durum.
genel güvenlik gözetimi altında bulundurma Yasanın belirttiği durumlarda, temel ceza çekildikten sonra sanığın ayrıca kolluğun gözetimi altında belli bir süre izlenmesi.
genel kurul Yargı organları, dernek, ortaklıklar ve iktisadî devlet kuruluşlarında, temel sorunları en yetkili biçimde çözümleyen yüksek kurul.
genel türe Benzer nitelikte olmak üzere, çeşitli ülkeler arasında ortaklaşa ya da ayrı ayrı kabul edilen türe.
genel yargılıklar Yönetsel ve süel yargılama dışında, yalnızca bireyler arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargılıklar.
gerekçe Bir yasa öneri ya da tasarısını, dayandığı ilke, temel kurallar ve gerekliliği ile açıklayan nedenler.
geriye yürüme Bir yasa, bir yargı, bir türe işleminin, doğuşundan daha önceki olayları etkilemesi.
getirtme Tanıklar ve sanıkları çağrı belgesi ile yargılığa getirtme.
getirtme belgesi Duruşmada bulunması için sanığa gönderilen çağrı belgesi.
gizli oturum Yargılamanın herkese açık olması ilkesine aykırı olarak, yasada gösterilen nedenler dolayısıyle, yargıç ve yanlar dışında kimse bulunmadan yapılan duruşma.
gizlilik Bir yetkilinin görevi gereğince öğrendiği devlet işlerini, tanıklık yaparken, yasada gösterilen yönteme uygun biçimde saklaması, söylememesi.
gömme Öldürülen bir kişiyi, C. Savcısının ya da önyargıcın yazılı izniyle gömme.
gönderme Geniş anlamıyle bir yasada, başka bir yasanın koyduğu kimi temel kurallara göre, işlem yapılmasına bağlı kalma ve o kurallara uyma.
görev Davaların türü ve niteliği yönünden, yargılığın aşamasına göre duruşma yapma ve karar verme görevi.
görevi kötüye kullanma Bir devlet görevlisinin, bir kişi ya da öbür görevli hakkında yasa dışı işlem yapması.
görüşlerin birleştirilmesi Danıştay ile yargıtayın iki ya da bir dairesinin aynı konuda verdikleri kararların, birbirine aykırı olması durumunda uyuşmazlığın giderilmesi için ve benzeri olaylarda, uygulanmak üzere yetkili kılınan kurulca verilen karar.
görüşme yöntemi Toplu yargılıklarda, görüşmelerin ne yolda yürüyeceğini belli eden yasa kuralları.
gözetim Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının denetimi altında olması durumu.
güç ayrılıkları Demokrasi yönetiminde yasama, yargılama ve yürütme gücünün birbirinden ayrılması ve ulus adına kullanılması.
güçlerin birleşmesi Çeşitli biçimlerde olmak üzere, devlet gücünün bir elde toplanması.
güçsüz Kendisini yönetmede beceriksiz olan kişi.
güdem Yasaya aykırı bir sonucun elde edilmesi için bile bile yapılan ve güdülen bir çaba.
güvenlik Devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde bulunması durumu.
güvenlik genel yönetimi Geniş anlamda toplumun düzenini bozan olaylara karşı, kişinin ve ulusun güvenliğini sağlayan örgüt.
güvenlik önlemleri Toplumu suçlulara karşı korumak için, alınan bütün engelleme işlemleri.
hakkın düşmesi Yasa, sözleşme ya da yargıcın saptadığı belli bir süre içinde, kullanılmaması yüzünden bir hakkın ortadan kalkması.
haklı nedenler Yargıcın değerlemesi gerekli olan nedenler.
hırsızlık Başkasının taşınabilir mallarını, onun isteği ve onaşımı olmaksızın kendi çıkarı ve yararı için alma.
iç işlemler Yargılığın düzencesini koruma, ilgilileri çağırma ve duruşmada bulundurma vb. için yapılan işlemler.
içtüzük T.B.M.M. ile dernek, ortaklık, bir devlet kurumu ya da kuruluşuna değgin işlerin iyi işlemesini sağlamak ve bu yerde çalışanlara yasa yargıları çerçevesinde yol göstermek ve yasa yargılarına aykırı düşmemek üzere düzenlenen kuralların tümü.
ilçe Ülkenin yönetim yönünden bölünmüş il ile bucak arasında yer alan parçası.
ileri sürme Sanığın savunmasını yaparken, üstüne atılan suça karşı yaptığı açıklama ve bildiriler.
ilgililer Bir ceza davasında, doğrudan doğruya ya da dolayısıyle ilintisi, ilişiği olan herkes.
ilgililerin bulunması Soruşturma ya da duruşma sırasında bulunmaları gerekli olanlar.
ilk soruşturma Savcının istemi üzerine, sorgu yargıcınca ön soruşturmaya dayanarak açılan ve işin yeterince aydınlatılması amacı ile yapılan soruşturma evresi.
ilk yargılık Davaları birinci kertede görüp çözümleyen yargılık.
ilkyazı Bir yargı, karar, tutanak gibi türel işlemlerin yazılı kökü, aslı.
istem Savcının ya da sanığın istemi ve yargılıkça kendiliğinden birbiriyle ilintili ceza davalarının birleştirildiğinde görüleceği gibi yasal bir işlemin yapılmasını amaç edinen bir dilek.
iş uyuşmazlıkları İş yasasında gösterilen yöntem ve koşullara göre bir iş yerinde işçilerle iş veren arasında çıkan anlaşmazlıklar.
işçi Bir iş sözleşmesine dayanarak işverenin iş yerinde, gövde ya da kafasıyle belli bir para karşılığında çalışan kişi.
işten el çektirme Olağanüstü durumlarda ilbayların, ülkenin düzen ve güvenliğinin gerektirdiği koşullar içinde bakanların, sorumluluğu kendilerine ilişkin olmak üzere, bir memuru bağlı olduğu bakanlık ya da kuruma hemen bilgi verip geçici olarak işten uzaklaştırmaları işle
ivedi karşıtlama Cezada, yargılama yöntemlerini gösteren yasanın kimi kararlara karşı, benzerlerinden ayrı olarak belirttiği kısa süre içinde karşı çıkma.
ivedili önlem Bir işlemin yapılması ya da oluşu dokunca getirecek olan olayların, olmamasını önceden sağlama.
ivedilik kararı Bir yasa tasarısının daha çabuk görüşülmesini sağlamak üzere, öneriyi veren millet vekili ya da yarkurulun yazılı ve gerekçeli isteği üzerine meclisçe verilen vargı.
iyiye çekme Türe ve töre kuralları dışında, insanlar arasında bulunan doğruluk, iyi davranış, iyi huy ve benzeri alışkanlıkların dayandığı temellerden herbiri.
izleme Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için, olumlu ya da olumsuz kanıtların toplanması yolunda yapılan işlemlerin tümü.
kaçakçılık Vergi vermeden, düzen kullanarak yasalarca alım satımı yasak edilen nesneleri yurda sokma, yurttan çıkarma, gizlice alıp satma ve bundan bir kazanç sağlama eylemi.
kaçırma Cinsel duyguları karşılamak ya da evlenmek amacıyla bir kız ya da kadının, konutundan uzaklaştırılması, alıp başka yere götürülmesi.
kaçma Bir yargılının cezaevinden, bir askerin görevini yapmakta olduğu yerden izinsiz olarak bırakıp kaçması.
kaçma kuşkusu Sanığın, belirsiz bir yere ya da yabancı bir ülkeye kaçma davranışında bulunması, bulunduğu yeri gizli tutması, saklanması, yer değiştirmesi ve benzeri durumlara geçmesi olasılığı karşısında duyulan duygu.
kaldırma Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldırılması.
kalkışma Bir kimsenin, kafasında işlemeği kurduğu suçu, işlemeye girişmesi.
kalpazanlık Yasaya göre devletçe çıkarılmış ve sürüme sunulmuş olan paraya benzer, gizlice uydurma para basılması ve bunların geçerliğe konulması.
kamu davası Savcının, kamu yararına uygun olarak ve devlet adına yetkili yargılıkta açtığı dava.
kamu davası tekeli Devlet adına, ceza davasının yalnız C. Savcılığınca açılması kuralı.
kamu düzeni Bir ülkede kamu işlerinin en iyi biçimde yapılmasını, devletin içte ve dışta güven ve düzenini, bireyler arasındaki ilişkilerde dirliği sağlamağa yarayan kuralların tümüne verilen genel ad.
kamu görevi Bir kamu yönetim ya da kurumunun toplum yararına yaptığı bütün çalışmalar ve işler.
kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin yöntem Üzerinde kamu görev ve yükümlülüğü taşıyan bir görevlinin, kamu işi ya da görevini yaptığı sırada işlediği suçtan dolayı, bağlı bulunduğu özel yargılama yöntemi.
kamu güveni Tapu kütüklerinin herkese ya da ilgililere açık olması, ortaklıkların ve bankaların para hesaplarını yayınlama zorunluğu gibi ilkeler.
kamu türesi Devlet örgütleriyle, devletin devlet olarak çalışmalarının ve yetkilerinin tümünü kapsayan türe.
kamu yararı Geniş anlamıyle, ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalar.
kamusal belgeler Yargılıklar, noterler, devlet dairelerince görevleri dolayısıyle düzenlenen yazılı belgeler.
kan gütme Kendi kandaşlarından birini öldüren kişiyi ya da öldürenin dünürdeşlerinden birini, öldürülenin öcünü almak ve onun kanına karşılık olmak üzere, öldürmesi ya da öldürtmesi geleneği.
kanıt Bir davada, sav, savunma, ileri sürmenin doğruluğuna yargıcı, yargılığı inandırmak, kanı vermek için yargılama türesinin kullanılmasını, toplanılmasını uygun gördüğü yazılı belgelerin, sözlü işlemlerin tümü.
kanıt ileri sürme Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.
kanıtların değerlemesi Sanığın üstüne atılan suç için toplanan kanıtların, olumlu ve olumsuz olanlarını değerlendirerek, suçun bu sanıkça işlenip işlenmediğini yargıya ulaştıracak biçimde yargıcın ya da yargılığın kestirmesi.
kanıtların korunması İlerde ortadan kalkması ya da yitmesi umulan kanıtların olduğu biçimde korunması işlemi.
kanıtların saptanması İlerde bir daha elde edilemeyecek, yeniden yargılığaya da yetkili yargıç ve C. Savcısının incelemesine sunulmayacak durumda olan kanıtların, yitirilmeden sıcağı sıcağına ve olduğu gibi tutanakla belirtilmesi ve elde tutulması için yapılan iş.
kanıtların yitmesi Sanığın suçsuzluğunu gerçekleştirmek için gösterdiği kanıtların yitmesi.
kapatımlı Kapatım cezasını çekmekte olan kişi.
karar Yasama, yargı, yönetsel kuruluşların, tüzel kişilerin bir türe düzeni doğuran ve ortaya koyan son bildirileri.
karşılaştırma Parmak izi, el yazısı, imza ya da mühürün kendinin olmadığını ileri süren kişiye, parmak bastırma, yazı yazdırma ya da mühürünü bastırma ve eski izlerle yenilerinin bir bilirkişi aracıyle karşılaştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama.
karşılıklı dava Davacının açtığı davaya karşı öteyanın açtığı dava.
karşıllık ilkesi İki devletin, karşılıklı anlaşarak uyruklarına benzer ve eşit yöntemler uygulamaları.
karşıt durum Türede, bir işlemi tersine yapabilme yetkisini ortaya koyan durum.
karşıtlama Yapılmış bir işlemin geri çevrilmesini, verilmiş bir kararın ve alınmış bir önlemin kaldırılmasını ya da değiştirilmesini amaç edinen, kapsayan istem.
katılma Yasalardaki yönteme göre, bir davada çıkarları yönünden doğrudan doğruya ilgisi olan üçüncü kişinin davaya karışması.
katılmalı dava Ceza yargılama yönteminde işlenen suçtan dokunca gören kişinin, kişisel bir hak istemiyle kamu davasına katılması.
kendiliğinden görev kararı Yargıç ya da yargılığın, duruşmanın her aşamasında, davayı görmenin kendi görevi içinde olup olmadığına ilişkin ve kendiliğinden verebildiği vargı.
kendiliğinden verilen karar Her iki yandan hiç birinin istemi olmaksızın yargıcın, olayın gereğine göre kendiliğinden verdiği karar.
kendinin bulunması Sanığın savcılıkta ya da yargılıkta kendisinin bulunması.
kesin yargı Biçimsel ve nesnel olarak iki bölüme ayrılan kesin yargı, yargıcın verdiği yargıya karşı hiç bir yasa yoluna başvurma olanağının kalmamış olması durumu.
kısa yargılama yöntemi Türe yargılama yöntemi Yasası ile özel yasalarda açıkça gösterilen yerlerde uygulanan özel bir yargılama yolu.
kışkırtma Bir kimse ya da birçok kişileri suç işlemeğe iteleme, sürükleme, yöneltme.
kıygın Suçtan ya da haksız eylemden kıyıma uğrayan kişi.
kimliğin belirlenmesi Bir kimseyi, öteki kişilerden ayıran kimliğinin belli başlılarının ortaya konması.
kişi dokunulmazlığı Herkesin, yaşama ve varlığını geliştirme ve özgürlüğüne iye olması, yargıç kararı olmadan tutuklanamaması, kimseye eziyet ve işkence edilmemesi ve insan onuru ile bağdaşmayan ceza verilmemesi hakları.
kişisel dava Suçtan zarar görenin, savcının katılması zorunluğunu duymaksızın kendi başına açtığı dava.
kolluk Yurt içinde güveni ve barış içinde yaşama düzenini sağlamakla görevli yönetim, tüze hizmetleri yönünden çalışan ve yerine göre savut kullanan devlet gücü.
konut Bir kimsenin yerleşmek amacıyla oturduğu yer.
konut dokunulmazlığı Yargıç kararı olmadan ulusal güvenlik ya da kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan durumlarda, yasaca yetkili kılınan katın buyruğu bulunmadan konuta girilememesi, arama yapılamaması ve buradaki eşyaya el konulamaması durumu.
koşulla salıverme Yasada gösterilen nedenler gerçekleşince, cezanın geri kalan bölümünü çekmeden bir yargılıyı cezaevinden çıkarma.
kovuşturma Suç işlediği sanılan bir kimseye karşı, yasa yargılarına uygun olarak yapılan araştırma, soruşturma ve her türlü izlemenin tümü.
kötü davranış Bir kimsenin sosyal ve ahlak bakımından kınanan, onursuz ve aşağılık sayılan davranışları.
köy kurulu Köy halkının seçtiği ve muhtarın başkanlığında toplanan ve köy tüzel kişiliği adına yürütülecek kararlar vermeğe yetkili muhtar ve üyelerden toplanan kurul.
kundakçılık İçinde oturulan ya da oturulmayan ev, yapı, koru, orman, biçilmiş ürün ve yığınları, kesilmiş odun ve kereste ve benzeri nesneleri ateşe verme.
kurma suç Bir kimsenin önceden tasarlayarak, kurarak kafasında saptadığı düzene göre bir kişiyi izleyip öldürmesi.
kusur Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.
milletvekilliği dokunulmazlığı Görevlerini geniş bir söz ve düşünce özgürlüğü içinde yapabilmeleri, ceza kovuşturmasından korunmaları için yasaca milletvekillerine ve senatörlere tanınan hak.
mühür açılması Bir suçun kanıtı olarak elde edilen kâğıtların ya da öteberinin, olduğu gibi kapalı bir yerde korunması amacıyla mühürlenen kapı, ev ya da yazılı belgelerin bulunduğu yerin üstündeki mühürün, orada saklanmış olan kanıtların incelenmesi için yetkililerce k
olumlu uyuşmazlık Bir davayı görmekte, iki ayrı yargılığın kendilerini görevli ve yetkili saymaları.
olumsuz durum Bir yasanın, özdeş başçığında yer alan sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi.
olumsuz etki Yargıtayca incelenmeden kesinleşen yargılara karşı verilen yazılı buyruk üzerine yargıtay, yargılıya daha çok ceza verilmesi gerekirken az verilmiş olduğu gerekçesiyle ve ancak yasaya aykırı olması nedeninden dolayı yargıyı bozarsa, bu bozmanın, yargılını
onamlı yargı Bir yargılıkça verilen kararların, üstün bir orunun onamasına bağlı tutulması yöntemi.
ortak Bir ortaklığa katılan kişi. ‘
oturum Yargılıklarda duruşma yapılabilmesi için Başkan ve üyelerin birlikte toplanmalarının her biri. (Yargılama ve duruşma oturumlar zinciridir).
ödeme Borçlunun vermesi gereken şeyi vermesi, tanık ya da bilirkişinin andiçmesi.
ölü açımı Yargıç önünde bir ölü gövdesinin baş, göğüs ve karnının açılması.
ölünün bakıtılması Yargıç önünde, bir ölünün doktorca incelenmesi.
önce dinleme C. Savcısınca gösterilen tanıklarla bilirkişilerin ötekilerden daha önce dinleme hakkının savcıya ilişkin olması.
önceki yargı Yargılamanın yeniden yapılması istemini yerinde gören yetkili yargılığın, yeniden yapacağı duruşma sonucunda onayacağı ya da büsbütün ortadan kaldıracağı önceki yargı.
öncelik hakkı Cezada tutuklu olan sanığa ilişkin duruşmanın, ötekilerden daha çabuk ve ivedili olarak yürütülmesi özel türede ise bir alacağın ötekilerden daha önce alınabilmesi hakkı.
önel Bir ödevin yerine getirilmesi ya da bir işlemin yapılabilmesi için yasa, yargıç ya da ilgili kişinin verdiği, belli ettiği süre.
önemli neden Yabancı bir sanığın, yargıcın çağrısına uyacağında ya da cezanın yerine getirilmesi için geleceğinde ve kaçmasında kuşku uyandıracak nedenlerden her biri.
önemli sonuç Önsoruşturma ya da ilk soruşturma sonunda, elde edilen ve savcının asliye ya da ağır ceza yargılıklarında açacağı davaya dayanak olan kesin sonuç.
önlem kararı Bir yargılamayı sonuca ulaştırmayıp, davayla ilgili soruşturmayı kolaylaştıran ve sonuca ulaşmayı sağlayıcı, yargıdan önce geçici olarak alınması gerekli bir önlemi kapsayan ön karar.
önsorunlar Duruşma sırasında ortaya çıkan, çözümlenmesi başka yargılığa ilişkin olan ve yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
önsoruşturma Sanığın yargılığa gönderilmesi gerekip gerekmediğini saptamak için, savcılık ya da onun yardımcısı olarak kollukça yapılan soruşturma.
önyargıç Cezaları az olması bakımından pek önemli sayılmayan davaları inceleyerek, sonuca bağlamakla görevli ve yargıçlar yasasına bağlı tek yargıç.
örnek Bir karar ya da yazının benzeri.
örnekseme Yasa yargılarının, birbirine benzeyen sosyal kuruluşlara ilişkin özel yargıların, ayrıntılarını öngören ve belirten ve sonunda birini ötekinden üstün ya da aşağı tutan değer ölçüsü.
özdeksel sorun Bir davada, ileri sürme konusu olan gerek özdekteki gerek türedeki çözümlenmesi gerekli olay.
özdeksel yanılgı Özdek ya da tüze olaylarının olup olmadığında ya da bunların koşul ve niteliklerinde yanılma.
özel türe ilişkileri Bireyler ve bireylerle tüzel kişiler arasında ortaya çıkan ve ceza türesi dışında kalan uyuşmazlıklar.
özgürlüğü bağlayıcı cezalar Ceza yasasında yazılı ve yargılının cezaevinde geçireceği süreleri yöntemleriyle gösteren çeşitli cezalar.
öznel zorlama Bir kimsenin gücerisine baskı yaparak ona istemediği bir işi yaptırmak ya da onun istediği bir işi yapmasına engel olmak.
para cezası Devlet hazinesine, belli sayıda bir paranın suçlu eliyle yatırılması.
sakatlık Yargılıkça, bir savunucu atanması zorunlu olan, sağırlık ve dilsizlik gibi bedenle ilgili sakatlık.
salıverme Tutukevine alınan bir tutuklunun, kimi yasa yargı ve koşullarına uyarak yargıç kararı ile dışarı çıkarılması.
sanık Kendisine karşı ceza verilmek üzere kamu davası açılan kişi.
saptama davası Bir türe ilişkisinin, bir yetkinin var olup olmadığının, bir belgenin uydurma bulunup bulunmadığının saptanması için açılan dava.
sav Yargılama sırasında, duruşmada iki yanın karşılıklı olarak bildirdikleri sözlü ya da yazılı istemler.
savcı Adalet Bakanına bağlı olarak tüze yargılıklarında yürütme organının temsilcisi ve türe örgütünün yönetimi ile görevli, yasaların uygulanmasına, yar-yardımcı ve daha çok ceza türesi ile uğraşan kişi.
savcılık Yürütme gücüne ve böylece Adalet Bakanlığına bağlı olarak devlet adına suç ve suçluları izleyip kamu yararına iş gören ve kamu davası açan görevli orun.
savsama Bir görevin yapılması için ona ilişkin işlemlerin yüzüstü bırakılması, ödevlerin gereği gibi yürütülmemesi.
savu Yanlardan birinin duruşma sırasında sözlü, yazılı yaptığı ileri sürmelere karşı öteki yanca belirtilen tersi olaylar.
savunma Sanığın, üstüne atılan suçtan dolayı yargılıkta, bütün haklarını kullanarak gerekli gördüğü ve yasalı biçimde kendini koruması.
savunma hakkı Bir kimsenin yargılıkta ve yetkililer önünde yasalı bütün haklarını yasaların kendisine tanıdığı hak ve çıkarlarını gereğince ortaya dökerek hiç kimseden korkmadan ve çekinmeden ileri sürebilmesi hakkı.
savunman Geniş anlamıyle yargılıklarda, kamusal yerlerde tüze ve yasa uygulamasından doğan uyuşmazlıkları çözümlemek için ilgililerin bütün dayatma ve savunmalarını, tüzeyi uğraşı edinmesi nedeniyle, onlar adına yasalara ve tüzeye uygun olarak yürüten yetkili kişi
savunmanlar kurumu Bölgesi içinde en az on beş savunman bulunan her il merkezinde kurulan savunmanlara ilişkin kurum.
savunucu Ceza yargılama yönteminde, sanığın haklarını korumak göreviyle yükümlü bir kamu işi gören ve bu bakımdan yasanın aradığı kimi koşulları üstünde toplayan kişi.
sayıştay Genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M. adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin yargıya bağlayan kurum.
sezgin İyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilen ve davranışlarını bu açıdan yürütebilen kişi.
sıkıyönetim Ulusal varlığın korunması ve savunulması için, tehlikeli olağanüstü durumlarda uygulanan yönetim.
sınırlı yeterlik Yaş küçüklüğü, kocamışlık ya da akıl hastalığı nedenlerinden dolayı, suç kavramı ve bir eylemin cezayı gerektireceği bilincine iye olmama.
siyasal suç Politika amaçlarının gerçekleşmesi için işlenen suç.
son soruşturma Duruşma açılmasını gerekli kılan sorgu yargıcı kararıyle savcının doğrudan doğruya dava açtığı işlerde yargı verilene dek işleyen duruşma aşaması.
son soruşturmayı açma kararı İlk soruşturma sonucunda, sanığın üstüne atılan suçu işlediği kanısını uyandıran kanıtlar elde edilince, Sorgu Yargıcının duruşma yapılması için verdiği karar.
son soruşturmayı geçici durdurma Sanığın ortadan savuşması dolayısıyle bulunamaması ya da suçu işledikten sonra akıl hastalığına uğraması nedeniyle son soruşturmanın yapılamaması durumunda, sorgu yargıcının, geçici olarak son soruşturmanın durdurulmasına ilişkin olarak verdiği karar.
sonyargı Davayı bütün sonucu ile birlikte kökünden çözen yargı.
sorgu bk. sorguya çekme.
sorgu yargıcı Ceza yargılama yönteminde ilk soruşturmayı yapan yargıç.
sorguya çekme Bir suç işlemekten sanık olan kimseye yargıç, savcı ve kolluk görevlilerince suça ve sanığın kimliğine ilişkin sorular sorulması.
sorguya çekme hakkı Yargıcın, yargılık üyelerinin, savcının, yanların ya da vekillerinin ve bilirkişinin yanlardan tanık ve bilirkişilerden açıklama isteme hakkı (sorguya çekme yetkisi yalnız yargıcın ya da yargılık başkanınındır).
sorumluluk Uyulması gereken bir yargıya, bir kural ya da yetkili üstün verdiği buyruğa uyulmaması üzerine suçlu düşme durumu.
soruşturma Suçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü.
soruşturma yargıcı Duruşmadan önce kanıtları toplamak üzere soruşturma yapan yargıç.
suç Yasaca cezası gösterilen eylem.
suç alışkını Bir suçtan kesin yargı giydikten sonra, yasanın gösterdiği süre içinde yeniden bir ya da bir kaç suç işleyen kişi.
suç uydurma İşlenmediğini bildiği bir suçu, türe orunlarına ya da tüze yetkililerine bildirmekle görevli olan bir kata, işlenmiş gibi duyurma ya da ortada olmayan bir suçun belirtilerini uydurma.
suça katılma Daha önceden aralarında anlaşarak, birden çok kişinin birlikte bir ya da birkaç suçu işlemeleri durumu.
suçlu Elde edilen kanıtlara göre, ceza türesi yönünden, hakkında kovuşturma yapılması gereken kişi.
suçluların geri verilmesi Uluslararası kurallara uyularak yabancı bir ülkede suç işleyen yabancının, uyruğu olduğu devlet topraklarından bir başka devlete sığınması durumunda, ülkesine sığındığı devletçe uyruğu bulunduğu devlete, bu konuyu düzenleyen türe kurallarına göre, geri ve
suçortaklığı Birden çok kişilerin önceden aralarında anlaşarak bir suç işlemeleri.
suçu yineleme Bir suçtan yargı giyen bir kişinin yeniden bir ya da birkaç suç işlemesi.
suçüstü İşlenmekte olan suç.
süel suç Askerlerin görevleri sırasında ve görevleri dolayısıyle işledikleri suç.
sürekli suç İşlendiği sırada suç niteliği kazanıpta o durumda uzayıp süregelen suç türlerinden biri.
sürgün Bir kimsenin, sürekli olarak oturduğu yerden uzak bir kent ya da ilçede oturmasını zorunlu kılan ceza.
sürmek Tutuklunun bu durumunun daha sürüp sürmeyeceği belli süreler içinde Sorgu Yargıçlığınca incelenerek, toplanan kanıtlara göre sanığın salıverilmesine yer olmadığının ve böylece tutukluğun uzamasının belirtilmesi ve uzaması.
tanık Bir olaya ilişkin bilgilerini yetkili görevliye bildiren yansız kişi.
tanıklık Bir olayla ilgili bilgi ve görgülerin yargıca ya da yetkili soruşturmacıya bildirilmesi.
tanıtlayıcı belgeler Bir olayın gerçeğe uygunluğunu ya da bir şeyin var olup olmadığını ortaya koymaya yarayan yazılı kâğıtlar.
temel dava Yöntemine göre açılmış ve görevli yargılıkça duruşması yapılarak yargıya bağlanacak olan dava.
temel neden Yargıcın dönerimine dayanak olan ve yasada yer alan nedenlerden herbiri.
temel yargılık Bulundukları ilçenin adıyle anılan, bir başkan iki üyeden kurulu ve çoğu zaman tek yargıçlı tüze yargılığı.
temel yargılık başkan ve yargıcı Temel yargılıktaki davalara bakan bir başkanla iki üye.
toplum töresine karşı işlenen suç Toplumun iyi saydığı davranışlara karşı kötü davranışlarda bulunma durumu.
töre Toplumun, iyi ya da kötü saydığı yolların, aldığı durumların, ve yordamların tümü.
töreye aykırı işlemler Bir toplumun doğru ve iyi huylu bireylerinin çoğunluğunca ortaya konup artık herkesin uymak zorunda kaldığı kurallara aykırı davranışlar.
tutanak Görüşülen ve konuşulan konuların yazılı olarak saptanması.
tutuklama Yasada gösterilen koşullar gereğince ve yargıcın yazılı buyruğu ile sanığı tutuklarevine kapatıp geçici olarak özgürlüğünü kaldırma.
tutuklarevi Yargılılardan ayrı olarak, tutukluların konduğu, barındırıldıkları yer.
tutuklu Yargıç kararı ile tutuklarevine alınan kişi.
tüze Yaygın ve geniş anlamı ile herkesin yasalarla tanınmış olan türesini yerine getirme, verme, başkalarının türesine uyma, saygı gösterme.
tüze bakanı Tüze örgütünün başında ve devletin tüze işlerini yasalarda belirtilen sınır içinde yürütmekle görevli ve sorumlu bakan.
tüze bakanlığı Tüze bakanının yönetim ve sorumluluğu altında devletin tüzel işlerinin yürütülmesine yasalarla görev verilen bakanlık.
tüze doktoru Yargı işlerinde görevlendirilmiş olan doktor.
tüze önlemi Tanığın çağrıya uymaması ve yargılığa gelmemesi durumunda, bu yüzden ortaya çıkan giderleri ödemesi, ayrıca para cezasıyle cezalandırılması.
tüze yargılıkları Anayasa, danıştay, uyuşmazlık, askerlere özgü yargılıklar gibi Anayasa ve özel yasalarla görevlendirilen yargıyerlerinin görevleri dışında kalan bütün uyuşmazlıkları çözümlemekle yükümlü ve yargıçlar yasasına bağlı yargıçlarla çalışan yargı yerleri.
tüzel Tüze işlerini yürütmekle görevli olanların, yasa buyruğuna uyarak yaptıkları işlem ve uygulama ile ilgili çalışmalar.
tüzel bakıtım Adam öldürme, yaralama, zehirleme, dövme ve benzeri olayların, bir doktor yönünden gözden geçirilmesi ve bilim açısından suçun belirtilmesi.
tüzel görev Bir yargılık ve savcılıkça yapılan soruşturma ya da yargılama ile ilgili sorunlardan dolayı kendilerinden istenilen bilgileri kolluk ve bütün devlet görevlilerinin doğru ve gecikmesiz olarak bildirme görevi.
tüzel işlem Bir uyuşmazlığın yargılığa gelmesinden başlayıp, yargı verilinceye dek geçen süre içinde, yapılan her türlü işlem.
tüzel karar Yargılama, yürütme görevlilerinin belli bir konuyu görüşüp inceliyerek bağladıkları kesin sonuç.
tüzel kişiler Başlı başına varlığı olan, belli bir amaç güderek çalışan insan kümeleri.
tüzel kütük Yargılıklarda verilen kesin ceza yargıları özetinin yazıldığı kütük.
tüzel olay Sonuçlar doğurabilmesi için törece aranan ve birden ya da birbiri ardından ortaya çıkması gereken bir türden olaylar.
tüzel yanılgı Kesinleşmiş yargılardan sonra ortaya çıkan kanıtlarla, yargılamanın yenilenmesini gerektiren yanılgı.
tüzel yardım Yoksul olan ve para kazanma gücü yeterince olmaması dolayısıyle yargılama giderlerinin tümünü ya da birazını karısı ve çocuklarını önemli bir sıkıntıya düşürmeden ödeyemeyen kimselerle, sosyal yardım derneklerinin vermesi gereken giderlerden bağışık tutul
uğraş ve sanattan uzaklaştırma Cezasının sonucu olarak yargılının uğraşını ve sanatını yapamaması (ebe, doktor, eczacı vb. gibilerin uğraşılarını bir ceza sonucu olarak yapamamaları gibi).
umulmayan durum İnsan gücü dışında ve elde olmayan nedenlerle ortaya çıkan ve önüne geçmek olanağı olmayan olay.
uygulama Yazı, parmak izi, imza ve benzerlerinin kime ilişkin olduğunun saptanması ve yasanın uygulanması.
uygun görme Bir eylem ya da işlemin yapılmasını yasanın uygun görmesi.
uygun zoralım Sanığa gönderilen mektup ve başka yazı ve tel yazılarının, soruşturma sırasında gerçeği elde etmek amacıyla, posta ve telgrafhanede zoralımı.
uyuşmazlık Bir davanın görülmesinde ayrı ayrı iki yargılığın kendini görevli ve yetkili saymaması (olumsuz uyuşmazlık) ya da tersine olarak iki yargılığın bu davayı görmekte kendilerini yetkili ya da görevli sayması (olumlu uyuşmazlık).
uyuşmazlık yargılıkları Yönetim yargılıklarıyle tüze yargılıkları arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmekle görevli yargılık.
uzman Belli konularda üstün bilgisi, uzbilimi olan kişi.
üçüncü kişi Bir sözleşmede, ceza davasında, ya da yürütme kovuşturmasında, ilgili iki karşı yanın dışında olan kişi.
üst Kamu türesine ilişkin işlerde, görevlilere kamu işi için buyruk veren kişi.
üst orun Aralarındaki aşamalara göre, daha yetkili ve geniş görevli yargılığa verilen ad.
üsteleme Alt yargılıkta verilen sonyargının yargıtayca bozulması üzerine, ilk yargılığın bozmaya uymayarak eski yargısını yeniden vermesi ve böylece görüşünde direnmesi.
üstüne atma (yükleme) Belli bir suçun bir ya da daha çok kişilerce işlendiğini ileri sürme.
üstyargı yolu İlk yargılıklarca verilen yargılara karşı, kimi ülkelerce tanınan bir yasa yolu türü.
üstyargılık Bir davayı, ilk yargılıktan sonra, üst yargı yolu ile gören ve ikinci olarak yargı veren toplu bir yargılık.
üye Karar yetkisi bulunan meclis, kurul, yarkurul, yargılık gibi topluluklara katılan ve oy kullanan görevli kimselerden her biri.
vazgeçme Bir davanın açılması, dava konusu olan suçtan dokunca gören kimsenin kişisel istemine bağlı olduğu yasaca belirtilen durumlarda, davacının yakınmasından vazgeçtiğini bildirmesi.
vekillik belgesi Vekilin temsil yetkisini ve kapsamını saptayan yazılı kâğıt.
yakalama Bir sanığın tutuklanma belgesi dışında, özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması.
yakalama belgesi Tutuklanması gereken kişi kaçak olur ya da saklanmış bulunursa, yetkili savcı ya da yargıç tarafından yakalanmak amacıyla çıkarılan yakalama yazısı.
yakınma Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, hakkı olan kimsenin C. Savcılığına bir istemde bulunması.
yakınma belgesi Yasa ve tüzüklere aykırı gördükleri eylem ve işlemler dolayısıyle kişilerin yetkili orunlara verdikleri yazılı yakınma kâğıtları.
yakınma hakkı Kişilerin yasalara, tüzüklere aykırı buldukları eylem ve işlemlerden dolayı yetkili devlet orunlarına başvurma yetkileri.
yalan ant Bilgisini dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde gerçeğe aykırı olarak andiçme.
yalancı tanıklık Tanık dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde, tanıklık ederken gerçeğe aykırı olarak bilgi verme, bilgisini az ya da çok gizleme.
yanılma suçları Sanığın işlemesini istemediği bir suçun ortaya çıkması.
yanıt Yargılıkta, yasalardaki yöntemine göre yargıcın sorduğu sorulara ilgilinin vermekle yükümlü olduğu karşılık.
yanıt dilekçesi Yanıt tasarısı, yargıtaylamada bulunan yanın, yargıtaylama dilekçesi kendisine bildirilince, ileri sürülen savlara verdiği yazılı karşılık.
yanlar Bir dava ve sözleşmede, çıkarları karşıt olan iki yan.
yansızlık Yargıcın, çözümlediği uyuşmazlıkla ilgili bütün işlemlerde, davalı ve davacılardan herhangi birine karşı yan tutmaması durumu.
yansızlıkta kuşkuya düşme Yargıcın dönerimini gerektirecek kertede yansızlığın kuşku uyandırması.
yaptırım Türe ilke ve kurallarını benimseyip uygulanmasını zorlamak için yasalara konulan yargılar.
yargı (1) Devletin türe düzenini korumaya ilişkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.
yargı (2) Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya ilişkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.
yargı belgesi Yargılıkça verilen en son kararın her iki yana verilen onaylı benzeri, örneği.
yargı çektiriminin ertelenmesi Yasada gösterilen nedenlere göre, bir ceza yargısının yerine getirilmesinin geçici olarak sonraki bir zamana bırakılması.
yargı çevresi Yargılıkların yasaca hangi işleri göreceği belirtilen konularla (Ağır Ceza yargılığı ve önyargıçlığın göreceği işler gibi), benzer tür ve nitelikteki davaları çözümlemekle görevli yargılıkların, yer bakımından görevli olanını belirten kural.
yargı gücü Bireylerle devlet ve bireylerin birbirleri arasında çıkan uyuşmazlıkların ulus adına bağımsız yargılıklarca çözümlenmesi yetkisi ve gücü.
yargı hakkı Ulus adına, yasalara göre, bağımsız yargılıklarca yargı gücünün kullanılması yetkisi.
yargı işlemi Uyuşmazlık durumunda bulunan iki yanın ileri sürdükleri konuları, yasaların buyruğuna, çizdiği yollara göre yargıcın ya da bir yargı organının çözümlemesi ve bu iş için yaptığı bütün işlemler.
yargı nedenleri Yargıcı karara ileten nedenler, yargının dayandığı kanıtların gerekçeleri.
yargı özeti Ceza yargılama yöntemine göre duruşma sonunda sanığın yargılılığına, kurtulmasına, duruşmanın durdurulması ya da düşmesine ilişkin yargının bu temel noktaları belirten bölümü.
yargıcın dönerimi Bir davada karşı yanlar ya da dava konusu ile kişisel ilişkisi olması ve dosdoğru görev yapacağına güvenin bulunmaması durumunda, yargıcın duruşma ve karara katılmaması için bir istem.
yargıcın duruşmaya katılamayışı Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlarda, yargıcın duruşmaya çıkamaması.
yargıç Ulus adına, bireylerin birbirleri ve bireyle devlet arasında çıkan uyuşmazlıkları yasalara göre ve yargı yolu ile çözümleyen kişi.
yargıçlık görevi Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlar dışında yargıcın, yargılamayı yargı verilinceye dek yönetmesi.
yargıdan önceki karar Yargının dayandığı daha önce verilmiş karar.
yargılama Duruşmaya başlandıktan yargı verilinceye dek yapılan işlemlerin tümü.
yargılama giderleri Ceza kovuşturmasında, yargı verilinceye dek yapılan harcamaların tümü.
yargılama yöntemi Bir hakkın yargı gücü, yargılık önünde nasıl isteneceğini, savunulacağını ve yargının nasıl elde edileceğini gösteren yöntemleri belli eden kuralların tümü.
yargılamanın açıklığı Başta Anayasa ilkesi olarak duruşmaların herkese açık olması.
yargılamanın açıklığı kuralı bk. açıklık ilkesi.
yargılamanın ertelenmesi Duruşmanın, kimi nedenler yüzünden başka bir güne bırakılması.
yargılamanın geriye bırakılması Duruşmanın yasada yazılı nedenlere ve yargıcın kanıtları değerlendirmesine göre başka bir güne bırakılması.
yargılamanın yenilenmesi Kesinleşmiş olan Danıştay, türe ve ceza yargılarının yasada gösterilen nedenlere göre yeniden duruşma yapılıp değiştirilmesine olanak veren olağanüstü yasa yolu.
yargılamayı önleme kararı Yapılan ilk soruşturma sonunda toplanan kanıtların, sanığın üstüne atılan suçu işlediğini belli etmemesi ya da son soruşturmanın açılmasını gerekli kılacak nitelikte bulunmaması durumlarında, sanığın duruşmaya gönderilmesini önleyen karar.
yargılar Yasaların koyduğu kurallar.
yargılı Kendisi için verilen yargı kesinleşmiş olan kimse.
yargılık Ulus adına yargı görevi yapılan ve bağımsız yargıçların yasaları uygulayarak yargı verdikleri yer.
yargılık dışı işlemler Dava açılmadan önce, yasaların gösterdiği bir hakkı korumak ya da türesel sonuçlar elde etmek için yapılan işlemler.
yargılıklar örgütü Yargı yetkisini ulus adına kullanan yargılıkların kuruluşunu, birbiriyle olan ilişkileriyle görev ve yetkilerini, aşamalarını belli eden türe alanı.
yargılıkların görevi Davanın türüne, niteliğine ve yargılıkların aşamalarına göre yargı gücünün ulus adına kullanılması.
yargılıkların yetkileri Yargı çevresi yönünden davaları inceleyip yargıya bağlayacak olan yargılıkların elinde bulunan güç ve taşıdıkları yükümlülük.
yargılıları koruma Yargılılar cezaevlerinde yargılarını çekmekte iken ve cezaevinden bırakıldıklarında iş bulmaları, toplum yaşantısına alışmaları, kendilerinin iyileştirilmesi konusunda yapılan yardımlar.
yargının açıklanması Açık olmayan, belirsiz ve çelişmeli bulunan bir yargının, kolayca anlaşılabilir biçime sokulması.
yargının anlatılması Yargıcın, bütün kanıtlar toplandıktan sonra yasa yargılarına ve kanısına göre kararını bildirmesi.
yargının bozulması İlk yargılıkça verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere göre yargıtayca ortadan kaldırılması.
yargının çektirimi Bir ceza yargılığında verilip kesinleşen yargının uygulanması.
yargının düzeltilmesi Danıştay dava daireleri ile dava daireleri kurulu, yargıtay daireleri ve genel kurulu kararlarının, yasalarında yazılı nedenler olunca bir daha görüşülmesini ve gerekiyorsa düzeltilmesini sağlayan bir yasa yolu.
yargının kesinleşmesi Yargıya karşı yasa yoluna başvurma olanağının kalkmış bulunması.
yargının yokarımı Bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak uygulamadan kaldırılması.
yargının yorumu Bir yargılının cezasını belirten yargıdaki cezanın tutarı ve yargının anlamında duraksanınca durumun yorum yolu ile yargıçça çözülmesi.
yargıtay Tüze yargılıklarınca verilen karar ve yargıların son inceleme orunu (mercii).
yargıtay duruşması Yargılamanın herkese açık olarak, sözlü ve yüz yüze olarak yanların bulunmasıyle sanığın suçlu olup olmadığının saptanması işine ilişkin yargılama aşaması, son duruşma.
yarı akıl hastalığı Yargılıkta, kendini savunamayacak kertede us bozukluğunda bulunma durumu.
yasa yolları Yargılıklarca verilip daha kesinleşmemiş bulunan vargılara karşı, yasanın gösterdiği süre içinde üst kattaki yargılıklara başvurma yöntemleri.
yasa yollarına başvurmağa konu olan kararlar Yasada gösterilen koşullara göre, karşıtlama yolu ile bir üst yargılıkta incelenme olanağı bulunan ve kesin olmayan kararlar.
yasak savutlar Genellikle, kullanılınca ateş çıkaran hem saldırıya hem de savunmaya yarayan vurucu araçlar.
yasaklanan hakların geri verilmesi Kimi cezalardan yargılı olanların kamu işlerini de görme yasaklısı olmalarına ilişkin yan cezaların belli koşulların gerçekleşmesi üzerine o yargılıya yasak edilen hakların geri verilmesini sağlayan yöntem.
yasal Bir durum ya da davranışın türe düzenine uygunluğu.
yasal savunma Yasada gösterilen biçimde bir kimsenin, kendisine, yakınlarına ya da mallarına karşı yapılmakta olan haksız bir saldırıdan korunmak, dokuncayı önlemek için işlemek zorunda kaldığı eylem ve yapmağa zorlandığı davranış.
yasama erki Yasaları çıkaran kuruluşta toplanan ve ulus adına yasa çıkarma yetkisini kapsayan güç.
yataklık İşlenmiş bir suça katılmadan, sanığa bilerek barınacak yer gösterme, suçun işlenmesi sonucunda elde olunan nesneleri bile bile alma ve saklama, satın alma ve almaya, satmaya ve saklamaya aracılık etme.
yazıcı Soruşturma, yargılama ve duruşma sırasında olayları, söylenenleri yazılı olarak saptayan yargıç dışındaki görevli.
yazılı biçim Bir türe eylem ve işleminin yazılı olarak saptanması zorunluluğunu koyan yasaların bu yoldaki yargısına göre yapılan işlem.
yazılı buyruk Yargıç ve yargılıklarca verilipte yargıtayca incelenmeden kesinleşen karar ve yargıların yasaya aykırı olduğunu öğrenen Tüze Bakanının, bu yargı ya da kararın, yasa adına bozdurulması için yargıtaya başvurması amacıyla C. Başsavcılığına yazılı olarak verd
yazın iyeliği Düşünce, duyu ve us ürünlerini ortaya koyanların yapıtları üzerindeki hakları.
yedirim Bir memurun görevine bağlı bir iş için yasa dışı bir para, mal ya da çıkar sağlaması.
yeni kanıtlar Duruşma sırasında ileri sürülmediği için dinlenmemiş ve toplanamamış olan ve yeniden elde edilerek ileri sürülen kanıtlar.
yeni olaylar Yargılama konusuna ilişkin yeniden ortaya çıkan ve ileri sürülen olaylar.
yeniden kovuşturma Savcılıkça, kanıt elde edilememesi nedeniyle kovuşturulamayan bir suçun, sonradan ve yeniden kanıt bulunması nedeniyle yeniden kovuşturulması.
yerinde görüm Uyuşmazlık konusu bir olayın gerçeğini araştırmak için, olay yerinde (yıkılan, delinen duvar, kırılan kapı, pencere vb.) araştırma yapma, gövde üzerinde (bereleme, yaralama, adam öldürme vb.) incelemeler yapma işi.
yeterlik Gerçek ya da tüzel kişinin haklara iye olması, haklarını kullanabilmesi, görev yapabilmesi, yüküm ve sorumluluk altına girebilmesi gücü.
yetersizlik Bir gerçek ya da tüzel kişinin yasalarca yeterlik için gerekli görülen güce, koşullara ve olanağa iye olamaması durumu.
yetki Yasadan ya da sözleşmeden doğan türe gücü.
yetkili yargılık Suçun işlendiği yer, davaya bakmaya yetkili olan yargılık.
yitimli Konutu bilinmeyen yabancı ülkede oturupta yetkili yargılığa çağrılması olanağı bulunmayan ya da böyle bir çağrıdan olumlu bir sonuç elde edilemeyeceği kesin olarak anlaşılan sanığın durumu.
yitimlik Bir kişinin batan gemide ve bir yangında bulunması gibi nedenlerle öldüğü umulacak kertede ortalarda bulunamaması.
yokarma Yasaya uygun bulunmadığı saptanan bir işlem ve kararın, yargılıkça ya da yöneticiler eliyle yürürlükten kaldırılması.
yorum Yasa, tüzük, yönetmelik, karar, yargı ve her türlü sözleşmelerdeki deyimlerin anlamını açıklama.
yorum davası Tüze yargılıklıklarında görülmekte olan bir davayı, yargıya bağlamak için çözümlenmesi gereken yönetsel bir tüzük ya da yönetmeliğin anlamını belirtmek amacıyla, Danıştay’a açılan yönetsel dava türü.
yorum yargıları İki yanın açıkladıkları istemlerinin ne yolda yorumlanmasını belirten yasa yargıları.
yorumsal yargılar Yanların kendi istemleri ile değiştirilebilen yasa yargıları.
yönetmelik Yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol göstermek, yasa ve tüzüklere aykırı olmamak üzere bir ya da birkaç bakanlık ve belediyelerce çıkarılıp resmi gazetede yayımlanan nesnel kuralların tümü.
yöntem Bir suçun işlenişinden yargı verilinceye dek yargılıklarca izlenen ve yasada gösterilen yollar.
yüce divan Görevlerinden doğan ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlarından dolayı Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyelerini yargılayan üst yargılık.
yüklenci Borçlu adına alacaklıya karşı borcun ödenmesini sağlamayı üstüne alan kişi.
yükümlülük Bir kişiye ya da tüzel kişiye yükletilen iş, edim, ödev, koşul, çekinme ve bir yapmama görevi.
yürürlükte olan (geçerli) Uygulanmakta olan yasa, tüzük, yönetmelik.
yürürlükteki kurallar Kaldırılmamış ve yürürlükte olan yasa yargıları.
zamanaşımı Yasanın belli ettiği koşullar altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması ya da düşmesi.
zincire vurma Tutuklunun, öbür tutukluların güvenliği için zorunlu görüldüğü, kendini öldürmeye ya da kaçmaya kalkıştığı ya da bu işler için hazırlık yaptığı anlaşılınca demire vurulması. (Not: Anayasa Mahkemesi kararıyle kaldırılmıştır).
zincirleme suç Her biri ayrı ayrı birer bağımsız suç olduğu halde, hepsi de yasanın yalnızca bir başçığına (maddesine) aykırı olması ve sanığın suç işleme kararındaki birliğe göre tek suç sayılan bir suç türü.
zoralım Yasada gösterilen neden ve koşullara göre, kamu yararına olarak bir kimsenin taşınır ve taşınmaz mallarının devlet ya da kamu tüzel kişiliğince elinden alınması.
zorla alma Bir kimsenin malını, kimi nesneler üstündeki haklarını zorla alma.
zorla ilişme Kız ya da kadına cinsel saldırıda bulunarak zorla döl yatağı yoluna erkeklik organını sokma.
zorlama Tanıklık yapmak, andiçmek ve bunlar gibi yargılıkça bir kimseye verilen ve o kişi tarafından yapmaktan kaçınılan ve yargılama ile ilgili olan görevlerin, yasada yazılı yöntemlerle zorla yaptırılması.
zorlayıcı nedenler Daha önceden bilinmesine, gözönünde bulundurulmasına, etkisiz bir duruma düşürülmesine olanak bulunmayan ve dış etkenlerin gücü ile ileri gelen olaylar.
zorunlu durum Kendisini ya da başkasını, bilerek engellediği ve başka türlü korunması olanaksız bulunan ağır, gerçekli ve kişiye yöneltilmiş bir tehlikeden korumak için işlenilmiş suçlarda, sanığın sorumluluğunu kaldıran durum.

Yargı terimleri sözlüğü Hukuki Net hukuk sitesinin hukuk sözlüğü kısmından izin alınarak yayınlanmaktadır. Dilerseniz yargı kararları arasında arama da yapabilirsiniz.