Etiket arşivi: kamulaştırma

K ekonomi terimleri sözlüğü

Kabala borç
Soygun niteliğinde faiz yüzdesi olan borç

Kabili Rücû Akreditif
Açan banka tarafından her an iptal edilen akreditiftir.

Kabul
Bu terimin konuyla alakalı birkaç anlamı bulunur:
(1)Havale alan kişinin vadesi geldiğinde ödemeyi koşulsuz olarak kabul ettiği zaman poliçesi (veya kambiyo faturası).Poliçe öncelikle kabul i çin sunulmalıdır.Havale alan kişi, ödeme için “kabul eden” konumuna geçer. “Kabul ettim” ibaresi, ödeme yeri ve zamanı poliçede belirtilmelidir.
(2)Havale alan kişinin poliçeyi alması ve vadesi geldiğinde gerekli miktarı ödeme zorunluluğuna girmesi. (3)Genel olarak,belirli koşullar altında mal almak için yapılmış anlaşma.Belirli koşullar ve belirli bir fiyat üzerinden mal almak için yapılmış anlaşma.

Kabul kredisi
Bir finans kurumunun, üçüncü kişinin değerli kağıdını garanti etmesi ve ödeme taahhüdünde bulunması koşuluyla verilen kredi

Kadro şişkinliği
Aşırı istihdam; bir ülkedeki ekonomik faaliyetin tam istihdam sınırına yaklaştığı emre hazır emek miktarının çeşitli üretim kolları arasında yeterli bir uyumu sağlayan geçici işsizlik düzeyinin altına düşmesi.

Kafeterya planı
Memurlara, sigorta, emeklilik, tatil gibi uzun ve kısa vadeli ihtiyaçlarına uyacak şekilde yan gelirlerini seçme imkanı sağlayan program

Kağıt para
Kamu otoritesinin yetkili kıldığı bir banka aracılığıyla altın ve döviz karşılığı çıkarılan ve üstünde nominal değerleri yazılı bulunan kağıt parçaları

Kaizen
Üretimde kaliteyi geliştirme; sonsuz mükemmele ulaşmak için yapılması gerekenlerin itinalı bir şekilde uygulanmasını öngören Japonca bir deyim; ürünün, sürecin ve hizmetin sürekli iyileştirilmesi, geliştirilmesi yöntemi

Kalanını İptal Et (KİE)
Fiyat ve miktarın girildiğiancak işlem kısmen veya tamamen gerçekleşmezse işlem görmeyen kısmın ekranda pasif olarak görünmeyerek sistem tarafından otomatik olarak iptal edildiği emir türüdür.

KALDIRAÇ ORANI
Bu oran aktiflerin ne kadar yabancı kaynaklarla (borçlarla) finanse edildiğini gösterir. (Borçlar Toplamı/Aktif Toplamı)

Kalkınma
Bir ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik açıdan ilerlemesi;. Walt Rostow’un ekonomik kalkınma teorisine göre her toplum kalkınma sürecinde beş evreden geçer. Bunlar; geleneksel toplum, kalkınma öncesi, kalkınmaya geçiş, olgunluğa gidiş ve kitle tüketimi dönemidir.

Kalkınma kutupları
İlkelerin kalkınma süreçlerinde her bölgenin farklı bir gelişme hızı göstermesi

Kalkış noktası
Bir ülkenin ekonomik kalkınma süreci içinde hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin gerçekleştirildiği ilk aşama. Amerikalı iktisat tarihçisi Walt W. Rostow tarafından ileri sürülmüştür. Rostow, insanlık tarihinin beş aşamadan geçtiği kanısındadır. Bunlar geleneksel toplum, kalkışın ön koşullarının hazırlanması, kalkış koşullarının olgunlaşması, olgunlaşmaya yöneliş ve olgunlaşmadır.

Kambiyo
Ödeme vasıtalarının ülkeye girmesi çıkması ve yabancı ödeme araçlarının (döviz) ülke içinde kullanılmasını düzenleyen kurallar; para ya da para yerine geçen altın veya senet gibi menkul değerlerin birbirleriyle değiştirilmesine ilişkin işlemler. Çeşitli ülkelerin paralarının birbirlerine ilişkin kambiyo işlemleri, değişik esaslara göre düzenlenebilen kur sistemleri aracılığıyla yürütülür

Kambiyo rejimi
Bir ülkenin dış ekonomik işlemlerinin parasal yönlerini düzenleyen genel çerçeve. Döviz işlemlerinde serbestliği veya resmi denetimi öngörebilir.

Kambiyo senedi
Karşılığı yabancı para ile ödenmek üzere düzenlenen ve uluslararası ticarette kullanılan senet. Bu senet, muhatabı dışında herhangi bir kişiye ciro edilebilirken senedin kabulünden sonra vadesi gelmeden piyasada iskonto ettirilebilir. Ticaret kanununda poliçe, çek ve bono gibi ticari senetler kambiyo senedi olarak adlandırılır.

Kambiyo İzni
İthalatçı firmanın zaman zaman diğer ülkedeki satıcıya ödeme yapabilmesi için, kendi para birimini diğer ülkenin para birimine çevirmesi gerekir.Bunun için hükümetten alınan izindir.

Kameralizm
Merkantilizmin Almanya ve Avusturya’daki adı.

Kamu bütçesi
Kamu kesiminin belli bir dönemlik ekonomik planı

Kamu gelirleri
*Devletin kamu hizmetlerini karşılamak amacıyla başta vergi toplamak, sahip olduğu menkul ve gayrimenkul değerleri işletmek, ürettiği mal ve hizmetleri satmak ve piyango tertiplemek yoluyla elde ettiği değerlerin toplamı
*Devletin kamu harcamalarını karşılamak amacıyla vergi, harç, resim, para cezaları, mülk-teşebbüs gelirleri, borçlanmalar, yardım-bağış, devalüasyondan doğan fark gibi gelirlerden oluşur.

Kamu harcamaları
*Devletin ekonomik, sosyal, siyasi ve idari amaçlarını gerçekleştirmek için bu faaliyet alanlarında verdiği hizmet ve ürettiği mallar için yapmış olduğu harcamalar.
*Geniş anlamda, devlet ve diğer kamu kuruluşlarının bütçe ödemeleri ile Kamu İktisadi Teşebbüsler (KİT), sosyal sigorta ödemeleri, vergi muaflık ve istisnaları ve özel kişilere yapılan teşvikleri de içerir. Dar anlamda da kamu hizmetlerinin bedeli olarak, devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin (belediye, il özel idaresi gibi) yaptıkları ödemelerdir.

Kamu işletmesi
Sermayelerinin tamamı veya büyük bölümü kamu tüzel kişilerine ait işletme. Genel olarak mali, sosyal, ekonomik ve politik nedenlerle kurulur. Mali nedenlerle kurulanların tek amacı, kamu kurumlarına gelir sağlamaktır.

Kamu maliyesi
Devlet faaliyetlerinin ekonomik ve mali yönlerini neden ve sonuçlarıyla inceleyen ve bunlardan kaynaklanan sorunların çözüm yollarını araştıran bilim dalı. Temel konusu kamu gelirleri ve kamu harcamalarıdır.

Kamu Sektörü Borçlanma Gereksinimi (KSBG)
Kamu Sektörü Borçlanma Oranı. Bu ihtiyacın gayrısafi milli hasılaya oranıdır. Bir başka deyişle kamu sektörünün toplam giderleri ile toplam gelirleri arasındaki farktır. Konsolide bütçe, KİT’ler, yerel yönetimler, fonlar ve sosyal güvenlik kuruluşlarının giderleri ile gelirleri arasındaki farkların toplamını ifade eder. Devletin gideri, gelirinden fazla oldukça bu oran yükselir.

Kamulaştırma
Bedelleri peşin ödenmek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamının ya da bir kısmının kamu mülkiyetine alınması

Kapalı çember kuramı
Az gelişmişliği, devamlı olarak kendini yineleyen her defasında başlangıç noktasına dönülen süreç olarak açıklayan teori. (Düşük gelir düzeyi > düşük tasarruf ve talep düzeyi > düşük yatırım düzeyi > yetersiz sermaye oluşumu > düşük verimlilik > düşük gelir düzeyi)

Kapalı ekonomi
İlkeler arasındaki ticarete katılmayan ve kendi kendine yeterli olabilen ekonomi. Diğer ekonomilerle asgari düzeyde ilişki sürdürmesine rağmen tüm ihtiyaçlarını kendi sistemi içinde karşılamayı hedefleyen ekonomidir. Ekonomik analiz yapılırken teori, dış ekonomik ilişkilerin bulunmadığını varsayar, uluslararası ilişkileri soyutlar. Terimi ilk kez Alman ekonomist Fichte kullanmıştır

Kapanış Fiyatı
Bir seansta Borsa kaydına alınan (tescil edilen) en son işlemin fiyatıdır.

Kapasite
Üretilebilir toplam miktar, bir mal veya hizmeti üretebilmek yeteneği ve imkanlarının belli bir ölçü ile deyimlendirilmesi

Kapitalist ekonomi
Üretim araçları sahipliğinin özel kişilere ait olduğu ekonomik sistem. Kapitalizmde ithalat, kotalar ve yüksek gümrük vergilerine bağlı olabilir. Bütün piyasa kamu tarafından kontrol altında tutulabilir. Ekonomik liberalizm geçerli olmayabilir. Kapitalist ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri de banka kredileridir. Banka kredisi özel imalatta o kadar önemlidir ki iktisatçılar bunu kelimenin tarifine bile sokmaya taraftardır. Bu nedenle sermaye ekonomisi olarak da geçer.

Kapitalizm
Sermayedarlık. Üretim araçları sahipliğinin özel kişilere ait olduğu ekonomik sistemdir. Bireylere, ekonomik hayatın başlıca unsuru gözüyle bakar. 1400«lü yıllarda Avrupa«da kök salmaya başlamış, 19. yüzyılda başlayan Sanayi Devrimi ile şekillenmiştir. 1873 ve 1929 yılları arasında bir dizi ekonomik panik, çöküntü ve gerileme yaşanmışsa da bu yıllar modern refah devletinin doğduğu dönem olmuştur. Kapitalizmde ithalat, kotalara ve yüksek gümrük vergilerine bağımlı olabilir. Bütün mal ve faktör piyasaları kamu tarafından kontrol altında bulunabilir. Kapitalist ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri de banka kredileridir.

Kapitalizasyon
Herhangi bir işletmenin birikmiş yedek akçe ve karının sermaye artırımında kullanılmasına denir.

Kar
Kazanç, fayda, kar getirmek, kazanmak; iş, toprak veya sermaye karşılığında bir kimsenin grubun veya örgütün sağladığı para; dördüncü üretim faktörü kabul edilen “teşebbüs” unsurunun üretimden almış olduğu paya verilen ad

Kar amacı gütmeyen kuruluşlar
Genelde hayır işleri yürütürler ve bu nedenle bazı vergilerden muaf tutulurlar.

Kâr Transferi
Türkiye’de yatırım yapmış olan yabancıların söz konusu yatırımlardan elde ettikleri gelirlerin yurtdışındaki şirketlerine aktarmasıdır

Kara ekonomi
Pazar ekonomisi içindeki istihdamın bir ölçüde vergi kaçırma çabasıyla ilgili olduğu varsayılan eksik bildirimlerden kaynaklanan ve resmi istatistiklerde tam olarak görünmeyen kısmı

Kar-Zarar Ortaklığı Belgesi (KOB)
Ortaklıkların, kar ve zarara ortak olmak üzere iştigal sahalarına giren tüm faaliyetlerin gerektirdiği finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ihraç veya halka arz edebilecekleri bir tür sermaye piyasası aracıdır

Kara Konşimentosu
Mallar ihracatçının yurtdışı taşımacısına getirilirken kullanılan konşimentodur.Bazı durumlarda genel konşimento kullanılsa da genellikle hem karasal konşimento hem de deniz konşimentosu hazırlanması gerekir.

Kara para
Vergi dışı bırakılmış haksız kazanç

Karaborsa
Mal veya hizmetlerin, kamu otoritelerinin koyduğu ya da kontrol ettiği fiyatlardan daha pahalıya satılması

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması
Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin ekonomik işbirliği geliştirmek amacıyla 1992’de İstanbul’da imzaladıkları anlaşma

Kardinal Fayda
Ölçülebilen fayda. Malların, insan ihtiyaçlarını tatmin etme özelliğini ifade eden faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği uzun zamandan beri tartışma konusudur. Faydanın ölçülebileceğini savunan iktisatçılar (kardinal faydacılar), her mal ya da mal grubunun sağlamış olduğu faydanın teorik bir fayda birimiyle ölçülebileceğini ileri sürerler.

Karma ekonomi
Kapitalist ve sosyalist sistemlerin birlikte teşebbüslerini öngören ekonomi. Üretim araçlarının bir kısmında özel mülkiyet, bir kısmında da kamu mülkiyeti bulunmaktadır. Devlet ekonomide yönlendirici bir rol oynar. Bir yandan özel sektörün karsız ve riskli bulduğu için girmeye isteksiz olduğu alanlara yatırım yaparken diğer taraftan özellikle gelişmekte olan ülkelerde kaynak israfını önlemek, sosyal adalet içinde hızlı kalkınmayı başarmak gibi amaçlarla uygulanan merkezi planlamayla piyasa ekonomisinin işleyişini yönlendirir. Karma ekonomi taraftarları, her iki sistemin olumsuz yönlerinin böylece giderildiğini ileri sürerler.

KARMA FON
Hisse senetleri, borçlanma senetleri, altın ve diğer kıymetli madenlerin en az ikisinden oluşan ve her birinin değeri fon portföy değerinin %20’sinden az olmayan fonlardır.

Karnet
Hamiline elinde bulundurduğu malları geçici olarak ödemelerini yapmadan yurt dışına (bir sergi veya gösteri için) çıkarma imkanını sağlayan gümrük belgesidir.

Karneye bağlama
Vesika ile satma, piyasada kıt bulunan bir malı tüketicilere eşit paylaştırmak amacıyla önceden düzenlenip verilmiş belgelerle satma

Karşılaştırmalı üstünlük
Bir ülkenin diğer bir ülke ya da ülkelere karşı ihracatta ve doğal kaynaklar açısından gözle görülür üstünlüğe sahip olması. Klasik serbest ticaret görüşünün dayandığı temeldir. Klasiklerden ünlü İngiliz iktisatçısı David Ricardo’nun geliştirdiği bu görüşe göre serbest ticaret, ticarete katılan tüm taraflar için yarar sağlayacaktır.

Karşılıklılık
Bir ülkenin mal ihraç ettiği ülkeden başka bir mal ithal etmesi. Bu ilkede, her iki ülkenin birbirinin pazarına girişi aynı oranda olur. Saldırgan ticareti ön plana çıkaran bir dünya ekonomisinde etkili olarak yürütülebilecek tek ticaret politikasıdır. Karşılıklılık, dünya ekonomisinin koyu bir korumacılığa doğru gerilemesini önleyecek bir yoldur. Bu ilke, sadece mal ticaretiyle sınırlı kalmaz. Karşılıklılık hizmetler alanında da gereklidir.

Kartel
*Bağımsız tüzel kişilik sahibi firmaların kendi aralarında rekabeti ortadan kaldırmak ya da sınırlamak amacıyla yaptıkları anlaşma, piyasayı denetleyebilmek amacıyla örgütlenmiş şirketler topluluğu, bir iş kolunda üretimi ve fiyatı kontrolu altında tutmak için oluşturulmuş uluslararası grup; sermayeciliğin tekel aşamasında aynı üretim kolunda çalışan çeşitli şirketlerin, aralarındaki rekabeti kaldırmak, üretim miktarını ve fiyatları kararlaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri birlik.
*Aynı üretim kolunda, iki veya daha fazla işletmenin aralarındaki rekabeti önlemek ve pazarda bir tekel oluşturmak amacıyla hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını koruyarak meydana getirdikleri birlik.

Kartogram
İstatistiksel araştırmalarda mekan serilerini göstermek amacıyla kullanılan haritalı grafik

KATILMA BELGESİ
yatırım fonlarına katılanların sahip oldukları payları ve hakları gösteren, paraya çevrilebilen, nama ve hamiline yazılı kıymetli evraktır.

Katılma İntifa Senedi
Nakit karşılığı satılmak üzere, ortaklık haklarına sahip olmaksızın kardan pay alma, tasfiye bakiyesinden yararlanma ve yeni pay alma gibi haklar sağlayan bir kıymetli evraktır.

KATILMA PAYI
Bir şirkete ortak olan bir kişinin toplam sermaye içinde sahip olduğu paydır.

Katlı kur
Çeşitli mal ve hizmetlerin dış ticaretinde farklı kurların uygulanması. Lüks mal ithali için yüksek kur, gübre ithali için düşük kur uygulanması gibi. Döviz gelirlerinin artırılmasının amaçlandığı katlı kur uygulamasına devalüasyon yapmak istemeyen ülkeler başvurur. IMF ve GATT, katlı kur uygulamasına karşı çıkarlar.

Katma bütçe
*Kamu bütçesinden ayrı olarak genel ve özel bütçe tiplerinin dışında kalan, KİT’lerin kuruluş ve işleyiş yasalarına uygun olarak hazırlanan bütçe
*Giderlerini özel gelirleriyle karşılayan ve genel bütçe dışında yönetilen kamu kuruluşlarının bütçeleri.

Katma Değer
*Bir sektörün veya firmanın bir dönemde elde ettiği satış geliri ile üretim için dışarıya yapılan alım giderleri arasındaki fark
*Belirli bir üretim aşamasında belli bir mal için yapılan faktör ödemelerinin(ücret, faiz, rant, kar) toplamı

Kaydi para
Çek aracılığı ile tedavül eden vadesiz mevduat

Kaydi Takas
Üyelerin, takasa olan para borçları ile takastan olan para alacaklarının hesaben ödenmesi ile menkul kıymet borçları ile menkul kıymet alacaklarının hesaben teslimidir.

KDV Katma değer vergisi,
Ara malların ve hizmetlerin her aşamada vergilendirilmesini sağlayan sistem. Sanayi üzerindeki yükü hafifletir, mal ve hizmetlerin fiyatlarında düşme olur, talep enflasyonu azalır, ihracatın artması sağlanır. Vergi kaçakçılığının da büyük ölçüde önüne geçilir. İlk olarak 1954’te Fransa’da uygulanmış, diğer ülkelere de yayılmıştır. Bu vergi üretici ve satıcıdan alınır ancak sonuçta ödeyen yine tüketici olur. Bu nedenle gizli satış vergisi olarak da anılır.

KAYITLI SERMAYE
Sermaye Piyasası Kanununa göre anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, Ticaret Sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir.

Kayıt Dışı Ekonomi
Devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir. Enformel ekonomi, illegal ekonomi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi diye de adlandırılır. Genel olarak kayıt dışı ekonominin, mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve GSMH hesaplamalarına yansımayan alanları kapsadığı kabul edilmektedir.

Kayıtlı Sermaye Ekonomi Sözlüğü
Sermaye Piyasası Kanununa göre anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, Ticaret Sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir.

Kıyı Bankacılığı
Genellikle serbest bölgelerde faaliyette bulunan, mübadele-denetim ve vergilemenin asgari düzeeyde tutulduğu bir bankacılık türü.

Kefalet
Borçlunun yüklendiği borcun ödenmesini alacaklıya karşı yazılı olarak taahhüt etmesi. Kefalet edilen borç, miktarca belli olmalıdır. Adi kefalette borcun asıl borçludan tahsil edilememesi, rehin olup da bunun borca yetmemesi halinde borç, kefilden istenebilir. Müteselsil kefalette ise alacaklı, alacağının tahsili için borçluya gitmeden, hatta rehinin paraya çevrilmesini istemeden kefilden borcu ödemesini isteyebilir. Kefil bir kişi veya birden fazla olabilir. Kefile kefil olmak da mümkündür. Asıl borç düşünce, kefil de kefaletten kurtulur.

Keiretsu
Japonya’da holdinglere verilen ad; bir banka ya da dev şirketin etrafına toplanmış gruplar

Kelle vergisi
Nüfus vergisi, seçim hakkının tabi olduğu vergi. İlk kez İngiltere«de 1222 yılında Haçlı Seferleri«ni finanse etmek üzere alınmış, 14. yüzyılda düzenli bir vergi haline getirilmiştir. Bu vergi, yoksullar üzerinde bir yük oluşturduğundan halk arasında büyük hoşnutsuzluk yaratmış, kitleler 1381«de Wat Tyler liderliğinde ayaklanmıştır.

Kesin Alış
Bir menkul kıymetin doğrudan alımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para) eksikliğinin olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez Bankasının piyasadan kendi porftöyü için menkul kıymet almasını ve karşılığında sisteme para vermesini ifade eder.

Kesin Satış
Bir menkul kıymetin doğrudan satımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para) fazlasının olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez Bankasının piyasaya kendi portföyünden menkul kıymet satmasını, karşılığında sistemden fazla parayı kesin olarak (bir daha geri verilmemek üzere) çekmesini ifade eder.

Keynes Planı
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomileri düzeltmek amacıyla hazırlanan ve Bretton Woods Konferansı’na sunulan iki plandan biridir. İngiltere’nin görüşünü taşıyan bu plan, Amerika’nın görüş belirttiği White Planı ile çekişmiş, konferansta Amerika’nın White Planı benimsenmiştir. İngiliz heyetine başkanlık eden Keynes’in önermiş olduğu birlik, bir tür dünya merkez bankası rolünü üstlenmiştir. Bu kuruluşun, “bankor” (bancor) adı verilen yeni bir uluslararası ödeme aracı çıkarması, tüm paraların ve altının değerinin bankor cinsinden tanımlanması uluslararası rezerv ihtiyaçlarının da bankor ile karşılanması öngörülmüştür.

Keynesçilik
Enflasyonun önlenmesinde para politikasının yanı sıra mali politikaya da önem verilmesi gerektiğini savunan ekonomik görüştür. İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes (1883-1946), tüketime olan eğilim, sermayenin marjinal yeterliliği ve para miktarıyla birlikte faiz oranını belirleyen likidite tercihi gibi üç bağımsız değişkenle, gelir seviyesi ve iş alanındaki muhtemel dalgalanmaları açıklamaya çalışır. “İstihdam, Para ve Faizin Genel Teorisi” adlı kitabında kapitalist ekonominin tam istihdamda dengede olabileceğini, tam istihdam sağlanmasının da mümkün olamayacağını savunmuştur.

Kısa dönem
Bir malın talebindeki değişmeler karşısında arz miktarlarını bir ölçüde ayarlamanın mümkün olabildiği süre

KISA VADELİ BORÇLARIN TOPLAM BORÇLARA ORANI
Ticari ve emek yoğun işletmelerde yüksek sermaye yoğun ve sabit varlıkları yüksek işletmelerde ise düşük olması beklenen bu oran, toplam borç içinde kısa vadeli borcun payını dolayısıyla borçların risk yapısını göstermektedir. (Kısa Vadeli Borçlar / Borçlar Toplamı)

Kısa vadeli kredi
Bankaların, daha çok işletmelerin sermayelerindeki tıkanıklığı gidermek amacıyla verdiği kredi

Kısır sınıf
Sanayi ve ticaretle uğraşan ve gerçek üretim faaliyetine katılmayan kesim

Kıt kaynak
Bir toplumu oluşturan bireylerin ihtiyaçlarının tümünü karşılayacak kadar bol olmayan kaynaklar

Kıtlık ekonomisi
Bir ülkede mevcut satın alma gücünün tüketim malları sanayini tam kapasite ile çalıştırmaya yetecek kadar yüksek olmaması; üretim kapasitesine oranla talebin düşük olduğu ekonomi

Kıyı bankacılığı
Genellikle serbest bölgelerde faaliyet gösteren, ülke dışından sağlanan fonların yine o ülke dışında kullandırılmasını amaçlayan bir bankacılık türü

Kibbutz
İsrail’deki kollektif çiftlikler. Filistin’e giden ilk Yahudi göçmenleri tarımsal faaliyetlerde bulunabilmek için ortak hareket etmek ve yardımlaşmak gereğini duymuşlardır.

Kilit sanayi
Bir ülkede gösterdiği faaliyet sonucu, sanayinin diğer önemli kesimlerini de etkileyebilen sanayi

King Yasası
Sürümün aritmetik olarak azalması durumunda fiyatların geometrik olarak yükseleceğini ileri süren kuram. İhtiyaçların tatmin edilmiş olması halinde tarımsal ürünlerin arz miktarlarında oluşacak bir artışın çok şiddetli bir fiyat azalışına, ihtiyaçların tatmin edilmemiş olması halinde de ürünlerin arz miktarlarındaki bir azalışın orantılı olarak daha şiddetli bir fiyat artışına yol açacağını vurgular.

Kira
Kazanılmamış gelir, kiracının bir mülk, arazi ya da ev için ödediği bedel, taşınabilir veya taşınmayan bir maldan ya da bir haktan bedel karşılığında geçici olarak faydalanma hakkı, rant, gelir, irat, bir malın kendiliğinden getirdiği ve dolayısıyla çalışılmadan elde edilen kazanç, emeksiz kazanç. Genellikle topraktan, bazı mallardan, banka yatırımlarından, değerli kağıtlardan gelen gelirdir.

Kişi başına düşen gelir
Bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan milli gelirden kişi başına düşen pay. Milli gelirin ülke nüfusuna bölünmesiyle bulunur.

Kişisel gelir
Bir ulusal ekonomide belli bir dönemde kişilerin eline geçen toplam gelir. Bu gelirin hesaplanması için söz konusu dönem içinde devletin ödediği transfer ile sübvansiyon ödemeleri toplamının milli gelire ilave edilmesi, buna karşılık devlete ödenen kurumlar vergisi ile her tür sosyal kesintinin şirketlerce dağıtılmayan karlar toplamının milli gelirden çıkarılması gerekir.

KİT Kamu İktisadi Teşekkülleri,
Sermayelerinin tamamı ya da yarıdan fazlası devlete ait kuruluşlar. Devletin iktisadi alanda mal ve hizmet üreten kuruluşlarıdır. Mal ve hizmetlerin, toplumun bütün fertlerine ulaştırılabilmesi amacıyla oluşturulmuşlardır. Özel hukuki düzenlemelere tabidirler. Toplumsal kalkınmada öncü rolü oynarlar.

Klasik Büyüme Teorisi
Klasik iktisatçıların, kapitalizmin içsel dinamizmi ile kendiliğinden büyüyeceğini savunan teori

Klasik İktisat Okulu
18. yüzyıl sonlarında fizyokratların “bırakınız yapsınlar” ideolojisini sürdürerek bunu destekleyecek iktisat teorisi geliştiren akım. Bu okula mensup iktisatçılar, ekonominin kendiliğinden ve daima dengede olacağını, toplumsal ve ekonomik dengenin bireysel çıkarların toplamının oluşturacağı doğal yapı içinde gizli bir el aracılığı ile sağlanacağını, ekonomiye hiç bir şekilde müdahale edilmemesi halinde ulusal ve uluslararası iş bölümünün tüm toplumların refahını maksimum kılacağını savunmuşlardır.

Kleptokrasi
Çalma rejimi; devlet düzenine çıkar, rüşvet ve kişisel ilişkilerin hakim olması. Deyim ilk kez İngiliz ekonomist Peter Bauer tarafından kullanılmıştır.

Kliring
Malın malla ödenmesi. İki yanlı ticaretin bir türü olup takasa benzer. Ancak takastan farklı olarak kliringde farklı ülkelerin ithalatçı ve ihracatçıları aralarında, döviz kullanmadan, dolaylı biçimde bağ kurarlar. Kliring ülkeler arasında imzalanan ikili anlaşmalara göre yürütülür. Bu anlaşmalarla, ülkelerin birbirlerinden yapacakları ithalatın tutarı ve bileşimi belirlenir.

Know how Yapım bilgisi.
Ekonomi alanında bir tür bilgi satışı veya kiralanması anlamına gelir. Bir kazanç ya da mülkiyet sağlamak isteyen bir kimse için yenilik veya gizlilik niteliği olan, bir patente konu olabilecek veya konu olmayacak durumdaki bir meslek veya sanayi ile ilgili bir tekniği gerçekleştirmek için elde edilmiş tüm bilgi ve üretim vasıtalarıdır.

KOBİ
Küçük ve Orta Boy İşletme

Kolhoz Rusya’da kooperatif çiftlikler
Terim, köylülerin ortaklaşa çalıştığı bir tarım işletmesini ifade eder. 1922 tarihli tarım kanunu ile kurulmuştur.

Kollamacılık
Herhangi bir kamu hizmetine seçilebilmek için seçmenlere yasal çerçeve içinde hediye ve hizmet verme, iş bulma, resmi dairelerde işlerini halletme

Kollektif şirket
İki ya da daha çok kimsenin bir ticaret unvanı altında ticaret yapmak ve bundan doğan kar ve zararı aralarında paylaşmak ve üçüncü şahıslara karşı şirket borçlarından dolayı müteselsil ve sınırsız bir sorumluluk yüklenmek üzere sözleşme ile kurulan ticaret şirketleridir. Şirket yazılı bir sözleşme ile kurulur.

Kollektivist ekonomi
Tüm üretim araçlarını toplum malı ilan etmek isteyen ekonomik görüş. Toplum içinde fertlerin yerine halkın hakim olmasını kabul eder. İreticilerin kurdukları birlik ve derneklerin toplumsal meseleleri çözmek konusunda yetersiz kalmasıyla ortaya çıkmış bir ekonomi şeklidir.

Kollektivizm
Üretim araçlarını yerel, bölgesel, ulusal veya dünya ölçüsünde herkesin ortaklaşa paylaşabileceği şekilde yararlanması amacını güden ekonomik sistem

Komandit şirket
Birlikte bir unvan altında ticaret yapmak amacıyla iki ya da daha çok kimse arasında kurulan ve içlerinden biri veya birkaçı şirket borçlarından dolayı üçüncü şahıslara karşı sınırsız ve müteselsil sorumluluk yüklendiği halde diğerleri için yalnız şirkete koydukları sermaye miktarıyla sınırlı bir sorumluluk getiren ticaret şirketidir. Ortaklardan bir veya bir kaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış, diğer ortakların sorumluluğu ise belirli bir sermaye ile sınırlandırılmıştır.

Komisyon
Verilen tahsilat, garanti, takip hizmetleri karşılığı alınan bedeldir.

Komünizm
Bir toplumda bütün malları herkese ortak eden ekonomik düzen. Bugünkü anlamıyla ilk kez 1848’de Engels ve Marx’ın yayınladıkları “Komünist Manifestosu” ile ortaya atılmıştır. 1917 ihtilali ile Rusya’da iktidara gelen Bolşevikler bu tarz bir düzeni kurmaya girişmişlerdir.

Komprador
Satın alıcı anlamına gelen İspanyolca kökenli terim. 16. yüzyılda Batı Afrika kıyılarında kaptanlara ve esir tacirlerine devretmek üzere ırkdaşlarını satın alan zenci aracılara komprador adı verilmişti. 18. yy. sonlarıyla 20. yy. başları arasında Çin’de ticaret yapan Batılılara aracılık eden Çinli tüccarlara da komprador deniliyordu.Zamanla “işbirlikçi” anlamını kazandı.

Konjektür
ekonomik tahmin

Konjonktür
Hal ve şartların bir araya gelmesinden doğan durum, bir ülkenin iktisadi sosyal ve siyasi durumunun belli bir devrede bağlı olduğu unsurların tümü, ekonomik olay ve göstergelerin belirli bir zamandaki bütünü. İretimin artması veya azalması, fiyatların inip çıkması, belli alanlarda tüketimin azalıp çoğalması, işsizliğin artması veya düşmesi, banka mevduatlarının gösterdiği değişimler gibi ekonomik olaylar ve eğilimlerin toplamı konjonktürü teşkil eder.

Konjonktürel işsizlik
Ekonomik bunalım dönemlerinde toplam talebin buna bağlı olarak da üretimin düşmesiyle ortaya çıkan işsizlik

Konkordato
*İflas durumunda alacaklıların alacaklarını belli bir plana göre tahsili için aralarında yaptıkları sözleşme, cebri icra yolu. Henüz iflas etmemiş ancak iflasın eşiğinde bulunan bir kişi veya kuruluşun alacaklılarıyla yaptığı anlaşmadır. Bu anlaşma için alacaklıların sayı ve alacak tutarı açısından üçte ikisinin onayı şarttır. Konkordato, icra tetkik merciinin tayin ettiği bir komiserin başkanlığında yapılır. Konkordato iflas anlamına gelmez. Borçlarının büyük miktarlara ulaşması, bu borçların ise ödeme imkanlarının sınırlanması sonucunda iflasın eşiğine gelen bir firma adalet önünde mal varlığını ortaya koyarak borçlarını kabullenebilir.
*Kendi kusuru olmaksızın mali durumu bozulmuş olan bir borçlunun alacaklıları ile yaptığı bir anlaşmadır. Bu anlaşma sonucunda alacaklıların en az üçte iki oranındaki çoğunluğu alacaklarının belirli bir bölümünden vazgeçer, borçlu ise geri kalan borçlarını

Konsolidasyon
(1) borçları birleştirme; vadesi dolan borcu orta veya uzun vadeli borca çevirme; sağlamlaştırma; birkaç kalem borcu tek kalemde toplama. Hem iç hem dış borçlar için yapılabilir. Genellikle kısa vadeli Hazine bonoları geri alınıp yerine uzun vadeli devlet tahvilleri verilerek uygulanır. Alacaklılara yeni vade için de faiz ödenir. Fakat buna rağmen devlete güvenlerinin sarsılması önlenemez. Konsolidasyona giden bir hükümet, yeniden iç borç almakta çok zorlanır. Dış borçların konsolidasyonunda taraflar arasında borcun yeni vadesiyle birlikte borca uygulanacak faiz oranının yeniden belirlendiği bir erteleme anlaşması da imzalanır. (2) şirketlerin birleşmesi (3)Uluslararası borç işlemlerinde bankaların ya da direkt olarak borçlu olan ülkenin, vadesi gelen bir borcun daha uzun süreli bir vadeye uzatılması işlemidir.

Konsolosluk Deklarasyonu
Başka bir ülke konsolosluğuna yapılan resmi bildiridir.Nakliye edilecek malları tanımlar.

Konsolosluk Faturası
Bazı yabancı konsolosluklar tarafından istenen bir belgedir,malların nakliye şeklini tanımlar ve ihracatçı,acenta ve nakliyenin değeri hakkında bilgi verir.Başka bir ülkenin konsolosluk görevlisi tarafından onaylanarak, o ülkenin gümrük görevlileri tarafından malların değerini, kalitesini ve diğer özelliklerini belirtir.

Konsorsiyum
(1) şirketler birliği; birden fazla firmanın belli bir projenin gerçekleştirilmesi için bir araya gelmesi. Özellikle baraj, köprü gibi, tek bir firmanın, projenin tümünü tamamlamasının zor olduğu işlerde kurulur. Fikir, Dünya Bankası eski başkanlarından Eugene Black tarafından ortaya atılmıştır. Çeşitli kuruluşların merkezi bir yönetim altında toplanması anlamına gelen Latince bir kelimedir. (2) merkezi bir yönetim altında toplanmış çeşitli kuruluşlar.(3)Sözlük anlamı; bir merkezi yönetim altında toplanmış çeşitli kruluşlar. Konsorsiyum kuran organlar, bağımsız hukuki kimliklerini korumaya devam eder. Piyasa ekonomilerinde firmaların kartelden de ileri düzeyde işbirliği yapmaları konsorsiyum ile sağlanır.

Konşimento
*Taşıyan tarafından yükletenin isteği üzerine tek taraflı düzenlenen belge olup, bu belge ile taşıyan, bir yandan sevk için gönderilen malı teslim aldığını beyan eder ve diğer yandan da seferin sonunda yükün kanunen yetkili taşıyıcısına teslimini üstlenir.
*Nakliyeci ile taşımacı firma arasında hangi malların daha önceden belirlenmiş olan kontrattaki fiyatlar üzerinden taşınacağını bildiren belgedir.

Kontrat
Mukavele, akit, bağıt, sözleşme, ihale, bir işi bir çok istekli arasından en uygun koşulları teklif edene bırakma, iki ya da daha çok tarafa karşılıklı yükümlülükler veren yazılı antlaşma, tarafların birbirine uygun beyanlarıyla meydana gelen ve onlara karşılıklı vecibeler yükleyen anlaşma, iki veya daha çok kişinin bir borcun oluşumu üzerinde anlaşmaları

Konvertibilite
*Bir ülke parasının resmi denetime bağlı olmaksızın ve herhangi bir sınırlama getirilmeden diğer ülke paralarına veya altın ve gümüşe serbestçe çevrilmesi, değiştirilebilirlik, çevrilebilirlik. Konvertibilite, bir ülke parasının “milli” olmasını ve borsa dalgalanmaları sırasında ayakta kalma yeteneğini ifade eder.
*Ulusal paranın, dış ticaret gereksinimlerinin karşılanmasında, resmi bir rakamın ya da yasanın iznine gerek kalmaksızın bir başka bir ulusal paraya dönüştürülmesi ve uluslararası mübadele aracı olarak kullanılabilmesidir

Kooperatif
Kooperasyon ilkelerine göre çalışan, meslek, sanat veya geçimlerine ilişkin ihtiyaç ve eylemlerini karşılıklı yardım ve kefaletle sağlamak amacıyla oluşturulan ortaklık biçimi; ortak alım veya satımda bulunmak üzere tüketici veya üreticilerin kurdukları ve ortaklarının ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla faaliyette bulunan kuruluş. Kooperatifleri dört grupta incelemek mümkündür: (1) Tüketim kooperatifleri: Aracı tüccarları ortadan kaldırarak ihtiyaçlarını doğrudan doğruya üreticilerden veya üreticiye en yakın kaynaklardan sağlamaya çalışan kooperatiflerdir. (2) İretim kooperatifleri: İreticiler arasında kurulan ve ürettikleri malları mümkün olduğu kadar aracılara başvurmadan tüketicilere iletmeye çalışan kooperatiflerdir. (3) Kredi kooperatifleri: Aracı faizcileri ortadan kaldırarak ortakların muhtaç olduğu krediyi doğrudan doğruya bankalardan sağlamaya çalışan kooperatiflerdir. (4) Yapı kooperatifleri: Ortaklarının daha düşük maliyetle konut edinebilmesini sağlamak amacıyla kurulur.

Korumacılık
Himayecilik; devletin serbest dış ticarete müdahale ederek yerli üreticiyi korumak için izlediği politika, ithalat üzerine yüksek gümrük koyarak yerli sanayi koruma eğilimi

Koruyucu Gümrük
Haksız şekilde sübvanse edilmiş mallara karşılık koyulan zorunlu gümrüktür.

Kota
(1) IMF üyelerinin bu uluslararası kuruluşta oluşturdukları fondaki payları, (2) ayrılan bir para ile alınacak malın çeşidini ve her çeşidin oranını gösteren liste, (3) bir ülkenin genellikle ithal mallarına koyduğu miktar sınırlaması, ithaline izin verilecek mal hacminin hükümetler tarafından fiziki miktar veya değer olarak sınıflandırılması.(4) Bir malın o ülkeye belli bir miktar alına bileceğini belirleyen yasal kurallar

Kotasyon
*Belli bir zamanda borsada işlem görmüş değerlerin rayiçleri
*Bir şirkete ait menkul kıymetlerin borsa listesine alınmasıdır. Menkul kıymetlerin Borsa kotuna alınması ile şirketin Borsa tarafından gerekli görülen şartları yerine getirmiş olduğu anlaşılır.

Kote etmek
Fiyat takdir etme, fiyat verme, piyasa fiyatını söyleme

Köken Sertifikası
Bazı yabancı ülkeler tarafından istenilen, alımlarda fiyat tarifesi için,belirli malların kaynağının hangi ülke olduğunu gösteren belgedir.

Kör tröst
Çok büyük servete sahip bir işadamının, resmi bir göreve seçilmesi halinde tüm hesaplarının açık olarak yapılacağı bir finansal düzenlemeye gitmesi. Bu uygulamada işadamı, herhangi bir şaibe altında kalmamak için sahibi olduğu menkul ve gayrimenkullerle ilgili tüm bilgileri bağımsız denetçilere verebilir.

Kredi
*Belirli koşullarla borç olarak ayni, nakdi veya hizmet şeklinde sağlanan ve belli bir süre sonra geri ödenmesi taahhüt edilen kaynaktır. Kredide en önemli unsur zamandır. Zaman unsurunun mevcudiyeti güven faktörünü de beraberinde getirir. Kredinin üçüncü önemli niteliği de risktir. Her kredi işleminde ödünç veren kimse, karşı tarafın vaadini yerine getirip getirmemesi ihtimaline göre değişik risklerle yüz yüze kalır. Bankacılıkta vadesi bir yıldan fazla olan birikimlere de kredi denmektedir.
*Belirli miktardaki satın alma gücünün, belirli bir süre için ve geri verilmek üzere bir bedel (genellikle faiz) karşılığı gerçek ya da tüzelkişilere verilmesidir. Kredi çeşitleri: güvencesine göre teminatlı ve teminatsız; kullanıcısına göre; özel ve kamu, süresine göre; kısa ve uzun, veriliş yerine göre üretim ve tüketim; kullanım alanına göre ticari, tarım, sanayi, yapı ve orman gibi ayrılır.

KREDİ ÇEŞİTLERİ
Güvencesine göre teminatlı ve teminatsız; kullanıcısına göre; özel ve kamu, süresine göre; kısa ve uzun, veriliş yerine göre üretim ve tüketim; kullanım alanına göre ticari, tarım, sanayi, yapı ve orman gibi ayrılır.
Kredibilite
Şirketin tanımlı iş politikasını destekleyecek beceriler

Kredi Mektubu (Akreditif)
Banka tarafından, mal alıcının talimatları doğrultusunda hazırlanan, malları satan kişinin belirli koşullar altında bankadan belirli miktarda para çekmesine izin veren belgedir.

Kredi Riski Sigortası
Nakliyesi yapılmış malların ücretlerinin ödenmemesi durumunda ortaya çıkan riskleri kapsamak için düzenlenmiş sigortadır.

Kredili Menkul Kıymet İşlemleri
Bir aracı kuruluş nezdinde, müşteri adına kredi hesabı açılması koşulu ile müşteri ve aracı kuruluş arasında yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde kredi kullanarak borçlanmak suretiyle menkul kıymet alınmasını ifade eder.

Kriz
Bunalım; genel ekonomik refahta ve ticarette düşme, (1) birbiriyle çatışma içinde bulunan antagonist güçlerin keskinleşme dönemi, (2) hasta bir ekonominin eski biçimde varlığını sürdürememesi ve yeni yaşama imkanı elde edebilecek değişikliklerin yapılması zorunluluğunun doğduğu zaman dilimi; ekonomik büyümenin çevrimsel süreç içinde kesintiye uğradığı nokta.

Kronik enflasyon
Kamu harcamalarının sürekli artması, gelirlerin üretimdeki artışa orantısız oluşu, sürekli bütçe açıkları sonucu fiyatlar genel düzeyindeki hızlı yükseliş

Kulak
Köy ekonomisinde ücretli emek kullanan, ırgatları köy yoksullarını sömüren, toprak ve tarımsal araçları kiraya vererek tefecilik yapıp haksız kazanç sağlayan zengin kapitalist çiftçi.

Kullanım fiyatı
Opsiyon sözleşmelerinde, opsiyona konu olan kıymetin, opsiyonun kullanılacağı anda alınacağı veya satılacağıu fiyattır.

Kupon
Hisse senedi sahiplerinin bazı ortaklık haklarının (karpayı, bedelli/bedelsiz sermaye artırımına katılma hakları) kullanımını teminen hisse senetleri üzerinde bulunan ve sistematik olarak numaralandırılmış kıymetli evraktır.

Kupür
Para, tahvil ve hisse senetlerinin, üzerlerinde yazılı değere göre, her birimine verilen isimdir.

Kur farkı
Dövizin değişik kurlardan ulusal paraya çevrilmesi sonucu ortaya çıkan pozitif veya negatif farklar

Kurtaj
Aracı kuruluşların, aracı olarak Borsada gerçekleştirdikleri işlemler karşılığında menkul kıymetlerin işlem fiyatlarıyla hesaplanan tutarı üzerinden müşterilerinden aldıkları komisyondur.

Kurucu Hisse Senedi
Kurucu hisse senetleri, şirket kurucularına ya da şirket açısından önem arz eden şahıslara genellikle bedelsiz olarak verilen, oy hakkından yoksun ve sadece temettü hakkı olan bir “adi senet”.

Kurucu Hisse Senetleri
Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK. Madde: 402) verdiği yetkiye dayanarak Anonim Şirketlerin kuruluşunda veya sermaye artırımında, kuruculara ya da önemli hizmeti geçenlere, şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı temin etmek üzere nama yazılı olarak çıkartılır.

Kurumlar vergisi
Kurum kazançları üzerinden alınan vergi. Dolaysız bir vergidir. Sermaye şirketleri, kooperatif şirketler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve tesislerle, vakıflara ait iktisadi işletmeler bu vergi kapsamına girer. Kurumlar kendilerini oluşturan ortaklardan ayrı bağımsız bir varlığa ve hukuki kişiliğe sahiptir. Kurum olma hakkını da devlet verdiğine göre devletin bumdan bir pay alması gerekir. Bu nedenle kurumlar vergisinin çifte vergilendirme olduğu yolundaki iddialar çürütülmektedir.

Kuramsal ekonomi
Ekonomik faaliyeti, belirli bir zaman ve yere bağlı kalmaksızın genel bir analize tabi tutma ve ekonomik olayların neden ve sonuçlarını inceleme

Kurumsal yatırımcı
*Sigorta şirketleri, emekli sandıkları, sosyal sigorta kurumları, vakıflar ve doğrudan doğruya yatırım için kurulmuş olan yatırım fonları ve ortaklıklarıdır.
*Bireysel yatırımlardan farklı olarak yatırım fonları, yatırım ortaklıkları, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kuruluşları, özel emeklilik fonları, vakıflar, sendikalar
ve benzeri kurumlarca yapılan yatırımlardır.

Kuponlu İhraçlar
Bir menkul kıymetin dönemsel olarak faiz ödemesini ifade eder. Örneğin, 100.000 TL nominal değerli, 3 ayda bir % 15 kupon faizi ödemeli 1 yıl vadeli bir menkul kıymetin, yatırımcısına 3 ayda bir 15.000 TL lik faiz (kupon) ödemesi yapılması, 1 yıl sonunda ise anaparasının, 100.000 TL’nin ödenmesi söz konusudur.

Kutuplaşma teorisi
Serbest ticaretin az gelişmiş ülkeler aleyhine işleyişini açıklayan teori. 19. yüzyıldaki ticari deneyimlere dayanılarak Gunnar Myrdal tarafından geliştirilmiştir. Buna göre serbest piyasa düzeninde dış ticaret ilişkileri bölgeler arası dengesizliğin azalmasına değil artmasına neden olacaktır.

Kuzey-Güney Diyaloğu
Az gelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarında başarıya ulaşması, bu ülkelerdeki açlık ve yoksulluğun giderilmesi amacıyla zengin kuzey ve yoksul güney arasında oluşturulmaya çalışılan işbirliğidir.

Küçülme
Firmaların küçülmek ve verimliliği artırmak için hem hiyerarşi kademelerini hem de iş gücünü azaltması, (2) hammaddeyi azaltma; enerjinin pahalanması sonucu bilgi ekonomisinin gereği olarak daha az ile daha fazlasını gerçekleştirme düşüncesi

Küsurat Emir
İşlem biriminin ihtiva ettiği hisse senedi sayısından daha az miktarlar için verilmiş emirlerdir.

K – hukuk terimleri sözlüğü

K harfi ile başlayan hukuk terimleri sözlüğü :
  Kaanî :   Kanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış

  Kaasır :   Zorla işleten; kısa

  Kabil :   Kabul eden; kabul edici; olan; olabilir

  Kabl-el-işgal :   Işgalden önce

  Kabz :   Alma; elde tutma; edinme

  Kabzeylemek :   Almak; elde tutmak; edinmek

  Kadastro :   Arazilerin ve arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi.

  Kadîm :   Çok eski zaman; eski

  Kâffe :   Hep; bütün; cümle

  Kâfi :   Yeter; yeterli

  Kagir :   Taş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir.

  Kaide :   Kural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık

  Kaim :   Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen

  Kaime :   Kağıt para

  Kal’ :   Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma

  Kalbetme :   Değiştirme; çevirme

  Kambiyo senetleri :   Poliçe, çek ve bonodan ibarettir.

  Kambiyo taahhüdü :   Ticari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç.

  Kamu düzeni :   Bir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen.

  Kamu haczi :   Devletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması.

  Kamu hakları :   Şahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır.

  Kamu hizmeti :   Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen faaliyetler.

  Kamu hukuku :   Devletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.

  Kamu malları :   Özel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar.

  Kamu tüzel kişileri :   Tamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulan kamu idare ve kurumları.

  Kamu Yararı :   Kamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle ilgili ve bunlara uygun olan durum.

  Kamulaştırma :   Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi.

  Kanaatbahş :   Inandırıcı

  Kanun :   Anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır.

  Kanun hükmünde kararnameler :   TBMM’ nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır.

  Kanun sözcüsü :   savcı

  Kanun tasarısı :   Nakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ‘ ne sunduğu kanun projeleridir.

  Kanuni intifa hakkı :   Kanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine, başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı.

  Kanuni ipotek hakkı :   Kanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin (kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı.

  Kanuni müşavir :   Vesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan danışman.

  Kanuni şuf’a hakkı :   Kanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi öncelikle satın alma yetkisi veren hak.

  Karabet :   Yakınlık

  Karâr-gîr :   Kararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış

  Kârine :   Ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması

  Karineyi hal :   Duruma göre

  Karye :   Köy

  Karz :   Ödünç

  Kast :   Kanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi

  Kat’ :   Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme

  Kat irtifakı :   Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı.

  Kat maliki :   Bağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi.

  Kat malikleri kurulu :   Kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul.

  Kat mülkiyeti :   Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet hakkı.

  Katibi adil :   Noter

  Kâtib-i adil :   Noter

  Katiyet kesbetmek :   Hale gelmek

  Kavâid :   Kaideler; usuller; kurallar; yasalar

  Kavi :   Kuvvetli

  Kaynak hakkı :   Hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren bir irtifak hakkı.

  Kazaî içtihatler :   Mahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir

  Kazaî karar :   Yargısal karar

  Kaza-î merci :   Yargı organı; mahkeme

  Kazai rüşt :   15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması

  Kazaî tefsir :   Yargısal yorum

  Kaziyye-i muhkeme :   Kesin hüküm

  Ke-en-lem-yekün :   Sanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi

  Kefalet :   Kefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına girmek.

  Keff-i yed :   Elçekme; vazgeçme; karışmama

  Kemâl :   Olgunluk; tamlık; eksiksizlik

  Kerhen :   Iğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki

  Kesb :   Çalışıp kazanma; edinme

  Kesbetmek :   Kazanmak; edinmek; sağlamak

  Ketmetmek :   Gizlemek; saklamak; sır tutmak

  Keyfiyet :   Iş; durum; mesele

  Kezailik :   Aynı şekilde

  Kıstâs :   Ölçü; ölçüt

  Kışlak :   Kışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi.

  Kıyâs :   Karşılaştırma; oranlama; örnekseme

  Kifâyet :   Kâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik

  Kişisel haklar :   Kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir

  Kitab’ül-icare :   Icar kitabı; Mecelle’de kira bölümü (faslı)

  Kollektif şirket :   Ticari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir.

  Konkordato :   Dürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini, tamamını ya da daha fazlasını, kabul edilen vadede ödeyerek borcundan kurtulması.

  Kontrat :   Mukavele; sözleşme

  Kuru mülkiyet :   Bir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip olduğu mülkiyet hakkı.

  Kuvvei müsellaha :   Güvenlik kuvvetleri

  Kuyûd :   Kayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler

  Külfet :   Sıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet

  Küsur :   Artık

  Küşad :   Açma; işletmeye açmak

  Kütüb :   Kitaplar.

I – hukuk terimleri sözlüğü

I ve İ harfleri ile başlayan hukuk terimleri sözlüğü :
  Iade :   Geri verme; geri çevirme; eski duruma getirme

  Iade-i muhakeme :   Yargılamanın yenilenmesi

  Iaşe :   Yaşatma; besleme; geçinme

  Ibâre :   Deyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz

  Ibhâm :   Kapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma

  Ibka :   Devamlı, sürekli kılma; yerinde bırakma

  Ibra :   Aklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının, borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi

  Ibraz :   Gösterme; meydana çıkarma; sunma

  Ibtida :   Başlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta

  Icâb :   Gerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz

  Icabet etme :   Uyma

  Icabı hal :   Durumun gereği

  Icar :   Kiraya verme; kiraya verilme

  Icâre-i müeccele :   Sonradan alınacak kira

  Icareteynli vakıf :   Ivedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar

  Icazet :   Izin; ruhsat, diploma

  Icâzet-i lâhika :   Bir kimsenin izni olmadığı halde,yapıldıktan sonra bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması

  Icbar :   Zorlamak

  Icbar etme :   Zorlama

  Icmâl :   Kısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı

  Icra tetkik mercii :   İcra-İflas dairesinin üzerinde olup, icra-iflas işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme.

  Içtihad :   Özel görüş; anlayış; kavrayış

  Içtima :   Toplanma; toplantı; bir araya gelme

  Içtimaî :   Sosyal; toplumsal

  Içtinap :   Kaçınma; çekinme

  Idame :   Devam ettirme; sürdürme

  Idâre-i husûsiyye :   Il özel idaresi

  Ifa :   Ödeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim

  Ifadat :   Sözler

  Ifade :   Anlatma; anlatış; anlatım

  Ifham :   Anlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme

  Iflas :   Borcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen durum.

  Ifrağ :   Bir durumdan başka bir duruma sokma

  Ifraz :   Arazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme

  Ifşasına müeddi :   Açıklanma gereği

  Ihale :   Artırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi.

  Ihâta :   Bir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi

  Ihbar :   Haber verme; bildirme; bildirim

  Ihdas :   Ortaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma

  Ihfa :   Saklama

  Ihkak-ı hak :   Kendiliğinden hak alma

  Ihlal etmek :   Zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak

  Ihmal :   Dikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme

  Ihraç :   Çıkarma; dışarıya mal satma; dış satım

  Ihraz :   Benimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme

  Ihtar :   Hatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım

  Ihtarname :   Bir kimseye, bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi.

  Ihticâc :   Delil veya tanık gösterme

  Ihtilaf :   Anlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı

  Ihtilat :   Karışma; katılma; bir araya gelme

  Ihtimam :   Özen; bir şey, iş ya da kişiye özel dikkat gösterme

  Ihtirâzi kayıt :   Çekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması

  Ihtiva etmek :   Içermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak

  Ihtiyar etmek :   Seçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek

  Ihtiyarî :   Isteğe bağlı; seçmeli; istemli

  Ihtiyat :   Sakınma;

  Ihtiyati tedbir :   Davacının, davasını kazanması durumunda, dava konusu şeye kavuşabilmesi için, davadan önce veya dava sırasında o şeyi garanti altına almasına yarayan önlem.

  Ihzâr :   Hazırlama; huzura getirme;

  Ihzaren celb :   Sanığı veya tanığı, kendi arzusu nedeniyle gelmediği için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme

  Ihzarî :   Hazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan

  Ika etmek :   Yapmak; etmek; oluşturmak

  Ikâme :   Yerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma

  Ikamet etme :   Bir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma.

  Ikametgah :   Bir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer

  Ikmal :   Tamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması

  Ikrâh :   Korkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak

  Ikrar :   Saklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul

  Ikraz :   Borç verme; ödünç verme

  Iktifâ :   Yeter bulma; yetinme

  Iktirân :   Yakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme

  Iktisabî :   Kazanma ile ilgili; edinme ile ilgili

  Iktisadi :   Ekonomik

  Iktisap :   Kazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme

  Iktiza :   Gerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın, iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı örneği (sureti)

  I’lâmât :   Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge

  Ilamlı icra takibi :   Para veya paradan başka bir şey içeren konularda, önce bir mahkeme ilamı alınıp, ilamlara özgü icra takibi yapılması.

  Ilamsız icra takibi :   Elinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin, alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu.

  Ila-nihâye :   Sonuna kadar

  Ilga :   Ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme

  Illet :   Hastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep

  Illiyet bağı :   Nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki

  Ilmî :   Bilimsel

  Ilmi içtihatler :   Hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş, düşünce ve kanaatlerdir.

  Ilmühaber :   Belge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi

  Iltibâs :   Karıştırılma; benzeşim; karışıklık

  Iltihâk :   Katılma; karışma

  Iltisâk :   Yapışma; bitişme; kavuşma

  Iltizam :   Kendi için gerekli sayma; gerektirme

  Iltizami muamele :   Bir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın, yalnızca pasifini artıran bir işlem yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem;

  Ilzâm :   Susturma; bağlama

  Imâl :   Yapma; yapılma; meydana getirme

  Imâr :   Bayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme

  Imdi :   Buna göre; şu halde; o halde

  Imha :   Yok etme; ortadan kaldırma; mahvetme

  Imhâl :   Mühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma

  Imlâ :   Doldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi

  Imtina :   Kaçınma; çekinme

  Imtisâl :   Gerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme

  Imtiyaz :   Ayrıcalık; farklılık

  Inbiâs :   Gönderilme; meydana çıkma; ileri gelme

  Ind-el-hâce :   Lâzım olduğu; gerektiği zaman

  Ind-ettemyiz :   Temyiz sonunda; temyiz olunduğunda

  Indinde :   Yanında

  Infâk :   Beslemek; geçindirmek; nafakalandırmak

  Infisah :   Ortadan kalkma; dağılma; fesholma.

  Infisâh :   Fesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma

  Inhisar :   Tekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması

  In’ikad :   Bağlama; kurulma; toplanma

  Inkılâp :   Değişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim

  Inkıta :   Kesilme; kesinti; ara verme

  Inkıyâd :   Boyun eğme; kendini teslim etme

  Inkisâm :   Taksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma

  Inkişaf :   Açılma; gelişme; gelişim; açınım

  Inkiza :   Bitim; sona erme

  Insicâm :   Bir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık

  Inşâî :   Inşaya, yapıya ait

  Inşaî hak :   Yenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması için kişinin kullandığı hak

  Intac :   Sonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme

  Intifa :   Yararlanma; bir şeyden istifade etme

  Intifa hakkı :   Başkasına ait bir mal (hak) üzerinde, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi.

  Intihâb :   Seçme; seçilme; seçim

  Intikal :   Geçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi

  Intizâm :   Düzgünlük; çeki düzen; düzenlilik

  Intizâr :   Bekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme

  Inzibât :   Yolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen

  Inzimâm :   Eklenme; katılma; ilave

  Ipham :   Belirsizlik

  Ipka :   Kalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme

  Ipotek :   Hak sahibine, alacağını, bir taşınmaz malın değerinden elde etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak.

  Ipotek akit tablosu :   İpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet.

  Ipotek belgesi :   Tapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge.

  Ipotekli borç Senedi :   Taşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle, yetkili tapu görevlilerince ilgili taşınmaza değer biçilerek, taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak.

  Iptal :   Hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır

  Irae :   Tayin etme; gösterme

  Irae edilmek :   Gösterilmek

  Iras :   Yapma; etme; birine (zarar) verme, sebep olma

  Irat Senedi :   Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak.

  Irca :   Eski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme

  Irca olunma :   Eski duruma getirme; çevirme; döndürme

  Irsen :   Irs yoluyla; miras yoluyla (geçerek)

  Irtibat :   Bağlantı; ilişki; ilgili olma

  Irtifak :   Hacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim

  Irtifak hakları :   Bir taşınmaz üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni hak olarak tesis edilen hukuki işlem.

  Irtihan :   Rehin olarak alma, alınma

  Is’af :   Yerine getirme

  Isâl :   Vardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma

  Isbât :   Şahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma

  Iskan ruhsatı :   Bir binada oturulabilmesi için, yapının tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu’na göre, o yapının kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge.

  ıskat :   Düşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal

  ıslah :   Düzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme

  ıslahât :   Düzeltme veya iyileştirme işleri

  Isnad :   Bir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme; bir şeye dayandırma; yükleme

  ıstılâh :   Terim

  Istiane :   Yardım isteme

  Isticar :   Kira ile tutma; kiralama

  Isticvap :   Sorguya çekme; sorguya çekilme

  Istida :   Dilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme

  Isti’dâd :   Kabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek

  Istidlâl :   Bir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama

  Istifa :   İsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma.

  Istifade :   Yararlanma; faydalanma

  Istiglâl :   Ipotek; ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer taşınmazların geliri, karşılık gösterilerek rehine koyma

  Istihap :   Yanına almak

  Istihdâf :   Hedef tutma; amaç edinme; amaçlama

  Istihdâm :   Hizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma

  Istihkak :   Hak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma

  Istihkak davası :   Taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava

  Istihlâk :   Tüketim; kullanarak bitirme

  Istihrâç :   Çıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama

  Istihsal :   Üretim; üretme; elde etme

  Istikraz :   Borç alma; ödünç alma

  Istilzâm :   Gerektirmek

  Istimâ :   Davada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile,tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlemesi

  Istimâl :   Kullanma

  Istimlak :   Kamulaştırma; Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, bedelin peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmazın tamamına veya bir kısmına kanunda gösterilen yöntemlere göre kamu yararına el koyması

  Istimval :   Ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması

  Istina :   Dayanak; dayanma

  Istinâbe :   Davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkemece ifadesinin alınması

  Istinad :   Dayanma; senet, delil sayma

  Istinâd etmek :   Dayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak

  Istinkâf :   Çekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma

  Istinsah :   Suret çıkarma

  Istirdâd :   Geri alma; alınma; geri isteme

  Istisna :   Ayrı tutma; kural dışı sayma

  Istisna sözleşmesi :   Yüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi.

  Iş’âr :   Bildirme; yazı ile bildirme; gösterme

  Işgal :   Tapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu.

  Işhâd :   Şahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme

  Işkâl :   Zorlaştırma; güçleştirme

  Iştigal :   Meşgul olma; bir işle uğraşma

  Iştirâ :   Alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak

  Iştira hakkı :   Hak sahibine, istediği zamanda, bir malın malik

  Iştirâk :   Katılma; ortak olma; ortaklık

  Iştirak halinde mülkiyet :   Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi.

  Ita :   Verme; ödeme

  Itfa :   Söndürme; ödeme; bir borcu, ödeme, takas, af gibi bir sebeple kapatma; sona erdirme

  ıtlâk :   Salıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir

  Itmam :   Tamamlama

  ıttılâ :   Öğrenme; bilgilenme; haberdar olma; tanıma

  Ittiba :   Uyma; itaat etme

  Ittihâd :   Bir olma; birleşme; birlik

  Ittihâz :   Edinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma

  Ittisâl :   Bitişme; kavuşma; yakınlık

  Ivaz :   Karşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat

  Ivazlı akit :   Iki tarafa borç yükleyen sözleşme

  Ivazsız akit :   Tek tarafa borç yükleyen sözleşme

  Izaa :   Kaybetme; yitirme

  Izafe :   Zammetmek; katmak; karıştırmak

  Izale :   Giderme; giderilme

  Izale-i şüyuu :   Herhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle, bu mal üzerindeki ortaklığın (paydaşlığın) giderilmesi.

  Izhâr :   Açıklama

  ızrar :   Zarar verme; zarara sokma

  ıztırâr :   Zorunluluk; çaresizlik

  ibka :   kalmış, bırakılmış

  İcra Vekilleri Heyeti :   Bakanlar Kurulu

  İhtira :   Bilimsel buluşlar üzerindeki haklar

  İktisat Vekâleti :   Ekonomi Bakanlığı

  intihab :   seçme,seçilme,seçim

  İptidai itiraz :   Ilk itiraz

  irae :   gösterilmek

  istihkak :   kazanılan şey, hakedilen.

  istima :   davada dinleme,yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlenmesi

  İstizah :   Açıklama istemek

  İzale i Şüyu :   Ortaklığın giderilmesi davası

  izdivac :   evlenme.