Etiket arşivi: kefalet

Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

a`şâr (Öşr’ün çoğulu) ondalık.
a`zâ (uzv’un çoğulu) üye.
a`zamî en yüksek, en büyük, en çok.
aciz ödeme güçsüzlüğü. ~ hâli: ödeyemezlik. ~ vesikası: ödeme güçsüzlüğü belgesi.
âciz ödeme güçsüzlüğü. ~ hâli: ödeyemezlik. ~ vesikası: ödeme güçsüzlüğü belgesi.
açığa vurma ızhâr.
açım şerh.
açımlamak şerhetmek.
âdâb aktöre.
âdâb-ı muaşeret bk. muaşeret âdabı.
adalet tüze.
addetmek saymak.
adem yokluk.
adem i.. 1)…sizlik: adem i mes’ûliyyet =sorumsuzluk. 2) …mezlik: adem i ifâ = ödemezlik.
âdet görenek.
âdî bayağı. ~ kefalet : bayağı boyunluluk. ~ şirket : bayağı ortaklık.
adlî tüzel.
Adliyye Vekâleti Tüze Bakanlığı.
af (afiv) yarlıgama, bağışlama.
âhar başka, başkası.
ahfâd torunlar (hafîd’in çoğulu).
ahkâm hükm’ün çoğulu.
ahlâf halef’in çoğulu. bk. halef
ahlak sağtöre.
ahvâl-i şahsiyye kişisel durumlar, kişi durumları. ~ sicilli: kişiler kütüğü, kişisel durumlar kütüğü, kişi durumları kütüğü
ahz ü i`tâ alışveriş, alavere.
ahz ü kabz alış.
âidât ödenti.
âile malları ortaklığı âile şirket -i emvâli.
âile şirket-i emvâli âile malları ortaklığı. hisse-i temettü’ şartiyle ~ : kazanç paylı âile malları ortaklığı.
akalliyyet azınlık.
akça para (bk. nakid).
akdî sözleşimsel, sözleşmeli.
akdin in`ikadı sözleşmenin kuruluşu.
akıl us.
akid sözleşme (Eski Roma töresindeki “contractus” ile “pactum” ayırımından değişik olarak, bugün “akid” ile “mukavele” terimleri aynı kavramı anlatmak için kullanıldığından, her ikisine de karşılık diye, töre dilimize iyice yerleşmiş ve yayılmış bulunan ‘”sözl
âkid sözleşme (Eski Roma töresindeki “contractus” ile “pactum” ayırımından değişik olarak, bugün “akid” ile “mukavele” terimleri aynı kavramı anlatmak için kullanıldığından, her ikisine de karşılık diye, töre dilimize iyice yerleşmiş ve yayılmış bulunan ‘”sözl
aklama (derneklerde) ibrâ.
aksâtâ bk. ahz u i’ta
aksü`l-amel tepki.
aktöre âdâb.
ala, alış, alma tesellüm, kabz, ahz ü kabz.
alacağı geçiren alacağı temlîk eden.
alacağı temellük eden alacak geçirilen.
alacağı temlîk eden alacağı geçiren.
alacağın geçirilmesi alacağın temlîki.
alacağın temliki alacağın geçirilmesi.
alacak geçirilen alacağı temellük eden.
alâka ilgi.
alâkadar ilgili.
alavere, alışveriş 1) ahz ü i’tâ. 2) muâmelât.
aldatma hîle.
ale`l-âde olağan, bayağı.
alenî açık. ~ mükâfat va’di: bk. mükâfat i’lânı, mükâfâtlı müsabaka i’lânı.
aleniyyet açıklık.
âlet aygıt.
alıkoma hakkı hapis hakkı.
alım iştirâ. ~ hakkı: iştirâ hakkı.
amaç maksad.
amaçlama kasd
amaçlamak kasdetmek.
amaçlayarak kasden, kasdî olarak.
ambar ardiyye. ~ sözleşmesi: ardiyye mukavelesi.
amel iş.
amele işçi.
amil etken.
âmir 1) buyurucu, buyuran. 2) üst.
âmme kamu. ~ hakları: kamu hakları. ~ hukuku: kamu töresi. ~ hükmî şahsiyyeti: kamu tüzel kişiliği. ~ intizâmı: kamu düzeni. ~ menfaati: kamu yararı. (bk. maslahat)
an`ane gelenek.
an`anevî geleneksel.
ana baba ebeveyn.
ana-akça sermâye (bk. baş-akça).
analık evlâd edinen (bk. çocuk edinen).
and yemîn. ~ içmek: yemîn etmek.
anık hâzır. ~ bulunmayan: gaib.
anıklar arasında hâzırlar arasında.
anlaşmazlık İhtilaf, niza, münazaa (bk. çekişme).
apaçık âşikâr.
aranç da’vâ (bk. dilem). ~ konusu: müddeâ bih. ~ yöneltilme yetkisi: pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ yöneltme yetkisi: aktif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ a katılma: da’vaya müdâhale. ~ ın bildirilmesi: da’vânın ihbârı.
aranççı da’vâcı (bk. dilemci).
arançlı davalı (bk. dilemli).
arazî (arz’ın çoğulu) 1) toprak. 2) yer parçası (Grundstück).
ardıllık halefiyyet, istihlâf.
ardiyye ambar. ~ mukavelesi: ambar sözleşmesi.
arıtım,arıtma tasfiye.
arıtmak tasfiye etmek.
âriyyet iğreti. ~ akdi: iğreti sözleşmesi. ~ alan: iğreti alan. ~ veren: iğreti veren.
armağan hediyye.
art boyunlu kefîle kefîl.
artan, artık bakıyye (bk. kalan).
artırma müzâyede.
arz-ı hâl dilekçe.
arzetmek sunmak.
arzû dilek. ~ şartı: dilek koşulu (Wollensbedingung, condition purement potestative) (bk. sırf irâdî şart).
arzuhal bk. arz-ı hâl.
âsâr-ı atîka eski yapıtlar.
asgarî en az, en aşağı.
asıllar usûl (bk. kökler).
asliyye mahkemesi ilk yargılık.
aşılanma intifa’. ~ hakkı: intifa’ hakkı.
aşikâr apaçık.
atama tayîn.
atamak ta’yîn etmek.
atanmış kalıtçı mansûb mirâsçı.
ateh bunama, bunaklık. ~getirmek: bunamak.
ayıb bozukluk. ~ lara karşı tekeffül (te’mînât): bozukluklara karşı sağlama.
ayın nesne.
ayırım 1) tefrîk. 2) fasıl.
ayırtım temyîz, ~ gücü: temyîz kudreti. ~ gücü olan, ~ güçlüsü: mümeyyiz. ~ gücü olmayan: gayr -i mümeyyiz. ~ güçsüzlüğü: temyîz kudret sizliği.
aynî nesnel.
ayni nesnel.
ayniyyet özdeşlik.
ayrık müstesnâ. ~ tutma: istisna.
ayrıltı, ayrıt madde (Artikel, article).
ayrım fark.
ayrıntı teferruât.
azınlık akalliyyet.
bâb başlık (Titel, titre).
babalık (çocuk edinmede) evläd edinen (bk. çocuk edinen).
bağımlı gayr -i müstakil, müstakil olmayan. ~ elmen:fer’î zi’l- yed.
bağımsızca müstakillen.
bağımsızlık istiklal.
bağış, bağışlama 1) hibe. 2) af (afiv) (bk. yarlıgama) .~ sözleşmesi: hibe akdi. ~ sözvermesi: hibe va’di.
bağışlama va`di bağışlama sözvermesi, sözverisi.
bağışlanan mevhûbün leh, hibe edilen.
bağışlayan vâhib, hibe eden. ~ a dönme anlaşması:vâhibe rücû’ şartı.
bağlı mülzem.
Bakanlar Kurulu İcrâ Vekîlleri Hey’eti.
bakım nafaka (bk. geçimlik).
bakıyye kalan, artan, artık.
barış sulh (karş. uzlaşma). ~ yargıcı: sulh hâkimi. ~ yargılığı: sulh mahkemesi.
baş-akça sermâye (bk. ana-akça)
başkan reîs (bk. baş).
başkası adına davranan mümessil, temsilci (bk. adına davranan, adına davranıcı özdeyen, özdeyici).
başkası adına davranma temsîl (bk. adına davranma, özdeme).
başkasını kendi yerine geçirme (vekillik sözleşmesinde): ikame.
başvurma 1) mürâcaât. 2) rücû’ (Rückgriff). ~ boyunlusu: rücû’a kefîl.
bâtıl çürük. ~ muamele: çürük işlem.
batkı, batkınlık iflâs. ~ yığını: iflâs masası.
batkın müflis.
bayağı âdî, ale’l-âde (bk. olağan). ~ boyunluluk: âdî kefâlet. ~ ortaklık: âdî şirket.
bâyi` satıcı.
bedel karşılık.
bekit vakıf (bk. turgu).
bekitçi vâkıf (bk. turgucu).
bekitlenmîş vakfedilmiş (bk. turgulanmış).
beklemeç, beklenen hak muntazar bak.
beklenmedik olay kazâ.
belediyye kentişleri.
belge vesîka.
belgit sened (bk. dayanç).
belirti karîne.
belirtme tesbît (bk. saptama). ~ arancı (dilemi): tesbît da’vâsı.
benzeri bulunabilen (benzerli) nesneler misliyyât, mislî şeyler.
benzeri bulunamayan (benzersiz) nesneler kıyemiyyât ,kıyemî şeyler.
betik kitab.
bey` satım, satış. ~ akdi: satım, satış sözleşmesi,
beyan açıklama.
beyyine tanıt. ~ külfeti: tanıt yükü.
bırakıt terike (tereke). ~ elmeni: terike zi’l -yedi.
bırakma terk.
bi gayri hakkın mâl edinme bk. sebebsiz iktisâb.
bi`zzat ihkak ı hak kendiliğinden hak alma.
biçimleyici inşâî. ~aranç (dilem): inşâî da’vâ. ~hak: inşâî hak. ~ işlem: inşâî muamele. ~ yargı: inşâî hüküm.
bildiri, bildirim ihbâr, tebliğ.
bildirmek ihbâr etmek, teblîğ etmek.
bilirkişi ehl -i hibre, ehl- i vukuf.
bina yapı.
birden ziyâde kimselerin bir şey üzerinde mülkiyyeti topluluk iyeliği (Gemeinschaftliches Eigentum).
birey ferd.
bireyci ferdiyyetçi.
bireycilik ferdiyyetçilik.
bireyleştirme ferdîleştirme (bk. bireyselleştirme).
bireysel ferdî.
birlikte borçlu müşterek borçlu.
birlikte iye müşterek mâlik, hissedâr (bk. paydaş).
birliktekusur (birlikte nedenleme) müterâfik kusûr.
bitim hitâm (bk. sona erme, ortadan kalkma).
borcun nakli borcun yüklenilmesi, borç yüklenme,
borç vecîbe. ~ ilişkisi: borç münâsebeti, ~ kapatma: itfâ (bk. söndürüm). ~yüklenme: borcun nakli. ~sözvermesi: borç va’di. ~ tanıması: borç ikrârı.
borç ikrârı borç tanıması.
borç münâsebeti borç ilişkisi.
borç va`di borç sözvermesi
borçlanma işlemi iltizami muamele, taahhüd muamelesi (karş. harcama işlemi).
boşuğ 1) izin. 2) cevâz.
boyunlu kefîl, art ~ : kefîle kefîl. başvurma ~ su:rücû’a kefîl.
boyunluluk, boyun olma kefâlet. ~ konusu: mekfûlün bih. ~ sözleşmesi: kefâlet akdi.
bozacağını bildirme feshi ihbâr.
bozdurulabilme fesih kaabiliyyeti, nisbî butlan (bk. bozulabilme).
bozma fesih, ibtâl ( bk. dağıtma).
bozucu koşul infisâhî şart.
bozukluk 1) ayıb. 2) noksan. ~ lara karşı sağlama: ayıblara karşı tekeffül (te’mînât).
bozulabilme fesih kaabiliyyeti, nisbî butlân (bk. bozdurulabilme).
bölük dâire.
bölümsel kısmî. ~ ödeme: kısmî îfâ.
bölünebilen kaabil -i taksîm, taksîmi kaabil olan.
bölünemeyen gayr-i kaabil-i taksîm, taksîmi, kaabil olmayan.
bölüşme, bölüştürme taksîm (bk. bölme, bölüm).
bulunmama, bulunmazlık fıkdan (bk. yokluk).
bunaklık, bunama ateh.
bunamak ateh getirmek.
butlân çürüklük, mutlak ~ : çürüklük (Nichtigkeit, nullité), nisbî ~ : bozulabilme, bozdurulabilme (Anfechtbarkeit).
buyruğa yazılı emre muharrer.
buyuran, buyurucu amir.
buyurucu töre emredici hukuk.
cârî hesâb yürüyen hesap.
cebrî icrâ zorla yerine getirtme, zorla yürütüm.~ta’kıybi: zorla yerine getirtme, zorla yürütüm koğuşturması.
cedvel çizelge.
cem`iyyet dernek.
cemâat topluluk. ~vakfı: topluluk turgusu, bekiti.
Cevâz boşuğ
cezâ kıyın.
cezâî şart sözleşme kıyını, sözleşme cezâsı (Konventionalstrafe, clause pénale).
cihâz çeyiz, kalın, donatım.
cürüm suç.
cüz`î tikel. ~ halef: tikel ardıl. ~ halefiyyet: tikel ardıllık. ~’ intikal: tikel geçiş.
çağ zaman (zeman).
çağırı da’vet.
çağlararası töre intikalî hukuk (bk. geçiş töresi).
çalışma, çalışmalar mesâî.
çalışma yardımcısı müstahdem. ~ kullanan: istihdam eden (Borçlar Yasası, 55).
çekilme isti’fâ (bk. bozacağını bildirme).
çekilmezlik tahammül edilmezlik.
çekişme İhtilaf, niza, münazaa (bk. anlaşmazlık). ~ li: ihtilaflı, münâzaun fîh, münazaalı.
çekişmeli yargı ihtilâflı kazâ.
çekişmesiz yargı ihtilâfsız kazâ.
çeşit borcu nev’i borcu, nev’an muayyen borç.
çevre, çevre-içi şümûl (bk. kaplam).
çeyiz cihâz (bk. donatım, kalın).
çıkar menfaat.
çocuk edinen evlâd edinen (bk. analık, babalık).
çocuk edinilen evlâd edinilen, evlâdlık (bk. oğulluk, kızlık).
çocuk edinme evlâd edinme (bk. oğulluk alma, kızlık alma).
çocuklar evlâd.
çocuklar, torunlar … fer’ler, feriler, fürû (bk. dallar).
çoğalma taaddüd (bk. çokluk).
çoğunluk ekseriyyet.
çokluk taaddüd (bk. çoğalma).
çürük batıl. ~ işlem: batıl muamele.
çürüklük butlân, mutlak butlân.
da`vâ aranç, dilem, ~ etmek: arançlamak, dilemlemek. ~ nın ihbârı : arancın, dilemin bildirilmesi, ~ ya müdâhale: aranca, dileme katılma. ictinâb ~ sı: önleme arancı, dilemi. îfâ ~sı: ödeme arancı, dilemi, inşâî ~ biçimleyici aranç, dilem (Gestaltungsklage), me
da`vâcı aranççı, dilemci.
da`vâlı arançlı, dilemli.
da`vet çağırı. îcâba ~ önermeye çağırı.
dağılma (derneklerde) infisâh (bk. bozulma).
dağıtma (derneklerde) fesih (bk. bozma).
dâimî sürekli.
dâire 1) bölük. ~ mülkiyyeti: bölük iyeliği. 2) (Devlet dâireleri için) görevge.
dallar fürû’ (bk. çocuklar, torunlar…).
danışık muvâzaa. ~ lı işlem: muvâzaalı muamele (karş. görünüşteki işlem).
daraltım tahdîd, takyîd (bk. sınırlama).
daraltmak tahdîd etmek, takyîd etmek (bk. sınırlamak).
dayanışma teselsül.
dayanışmalı müteselsil, ~ borç: müteselsil borç. ~ boyunluluk: müteselsil kefâlet. ~ sorum, sorumluluk: müteselsil mes’ûliyyet.
def` (defi) savu, kaçını (Einrede, Verweigerungsrecht, exception).
değerli kâğıtlar kıymetli evrak.
değişim, değişme mübâdele, istibdâl.
delîl kanıt.
deneme ya da yoklamayla satım tecrübe ve muâyene şartiyle satım.
denetlemek murâkabe etmek, teftîş etmek.
denkleştirme (kalıt = mîrâs`ta) iâde (karş. geri verme).
der- meyân (doğrusu: der miyân) etmek: ileri sürmek.
dernek cem’iyyet.
derpîş etmek öngörmek.
devrî dönemli. ~ edâlar: dönemli edimler.
dilek koşulu arzû şartı, sırf irâdî şart (karş. istek koşulu).
dilekçe arz-ı hâl (arzuhâl)
dilem davâ (bk. aranç) ~ konusu: müddeâ bih. ~ yöneltilme yetkisi: pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ yöneltme yetkisi: aktif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~e katılma: da’vâya müdâhale. ~in bildirilmesi: da’vânın ihbârı.
dilemci da’vâcı (bk. aranççı).
dilemli da’vâlı (bk. arançlı).
dinlenme (aranç, dilem=davâ`nın dinlenmesi) istimâ’.
direnen mütemerrid.
direnme temerrüd.
döllük, dölyatağı rahim.
dönemli devrî. ~ edimler: devrî edâlar.
dönüştürme tahvîl (bk. çevirme).
duyuru i’lân.
dürüstlük,dürüstlük kuralları objektif hüsn- i niyyet.
düşme sukut.
düşmek sâkıt olmak, sukut etmek.
düşürücü yıllanma (zamanaşımı) ıskatî mürûr- ı zaman.
düzeltim, düzeltme, düzelti tashîh. ~ arancı (dilemi) :tashîh da’vâsı.
ebeveyn ana baba.
ecr-i misil kullanma karşılığı (kullanma çıkarları =Gebrauchsvorteile karşılığı).
edâ edim.
eder fîât.
edim edâ, ıvaz.
ege velî.
egelik velâyet.
ehil yetenekli.
ehl-i hibre, ehl-i vukuf bilirkişi.
ehliyyet yetenek, istifâde ~i: hak yeteneği (Rechtsfae higkeit). kullanma (fi’l) ~ i: eylem yeteneği (Handlungsfaehigkeit).
ekalliyyet bk. akalliyyet.
ekseriyyet çoğunluk. ~ -i ârâ: oyçokluğu.
eksik, eksiklik noksan.
eksiltme münâkasa.
elinden alım zabt. ~ a karşı sağlama: zabta karşı tekeffül (te’mînât).
emânet bk. vedia.
emre muharrer buyruğa yazılı.
emredici hukuk buyurucu töre.
emvâl mallar.
en aşağı, en az asgarî.
en büyük, en çok, en yüksek a’zamî.
en kişisel haklar münhasıran şahsa bağlı haklar.
encümen yarkurul.
engel mâni’.
erek gaye.
ereksel gayî.
ergin reşîd.
erginlik rüşd.
erk kudret, iktidâr.
esâsda hatâ temel yanılması, yanılgısı (Grundlageirrtum).
eser yapıt.
esham (sehm’in çoğulu) paylar.
eski yapıtlar âsâr- ı atîka.
eşit müsâvi. ~ olarak, eşitçe müsâvâten, mütesâviyen.
etken amil.
etki 1) te’sîr. 2) hüküm.
etkisizlik hükümsüzlük.
evlenme nikâh (bk. evlilik). ~ malları sözleşmesi: evlenme mukavelesi (bk. karı koca malları sözleşmesi). sözleşmesi: evlenme akdi.
evlilik nikâh (bk. evlenme).
evlilik dışı çocuk nesebi gayr- i sahîh çocuk, nesebi sahîh olmayan çocuk,
evlilik içi çocuk nesebi sahîh çocuk.
gayr-i menkul taşınmaz.
gayr-i mislî eşyâ benzeri bulunmayan, benzersiz nesneler.
gayr-i mu`teber geçmez.
geçer, geçerli mu’teber.
geçerlik mu’teberiyyet.
geçici muvakkat. ~ yazım:muvakkat tescîl.
geçimsizlik imtizâcsızlık.
geçindirme iâşe.
geçiren fâriğ.
geçirilen mefrûgün leh.
geçirim, geçirme ferâğ, nakil.
geçirim sözvermesi ferağ taahhüdü ferağ va’di.
geçiş intikal.~ töresi: intikalî hukuk (bk. çağlararası töre).
geçmez gayr-i mu’teber.
geçmezlik mu’teberiyyetsizlik.
gelenek an’ane.
geleneksel an’anevî.
gelir îrâd.
genişletme tevsî’.
gerçek kişi hakîkî şahıs (bk. doğal kişi).
Gereç mâ-lezime, levâzım.
gerek şart (karş. koşul).
gerekseme, gereksinme ihtiyâc.
geri alma istirdâd.
geri alma arancı (dilemi) istihkak da’vâsı (bk. iyelik arancı, dilemi).
geri verme iâde (karş. denkleştirme).
geri-alım hakkı vefâ hakkı.
gezici seyyâr.
gider masraf.
giderme arancı (dilemi) men’ da’vâsı.
gönderen mürsil.
gönderme irsâl.
gönülalma ma’nevî tazminât (bk. tinsel zarar -giderim).
göreli nisbî. ~ hak: nisbî hak.
görenek örf ve âdet. ~ töresi: örf ve âdet hukuku.
göreneksel örfî.
görevden ötürü re’sen.
görevli me’mûr.
Görevsel resmî. ~ arıtım: resmî tasfiye. ~ belgit(dayanç) : resmî sened. ~ biçim: resmî şekil.
görünüşteki işlem zahirî muamele (karş. danışıklı işlem).
görüşleri birleştirme kıyılgısı tevbîd- i ictihâd karârı,ictihâdları birleştirme karârı (bk. İnançları birleştirme kıyılgısı).
gözetim nezâret. ~ katı (orunu) : nezâret makamı.
günce yevmiyye defteri (bk. günlük, günlük defter).
gündelik yevmiyye.
gündem rûznâme.
günlük, günlük defter yevmiyye defteri (bk. günce).
güvençli işlem i’timâda müstenid muamele (bk. inançlı işlem).
hacir kısıt.
hacretmek kısıtlamak.
hâdim gayr-i menkul katlanan taşınmaz.
hak düşümü sukut-ı hak. ~ süresi: sukut-ı hak müddeti.
hak etmiş müstahak (doğrusu: müstahik).
hak ıssı hak sâhibi.
hak kazanma istihkak.
hak sâhibi hak ıssı.
hak yeteneği hak ehliyyeti, medenî haklardan istifâde ehliyyeti.
hakem yargıcı.
hakîkî şahıs gerçek kişi, doğal kişi (die natürliche Person, personne physique).
hâkim yargıç.
hâkim gayr-i menkul katlandıran taşınmaz.
hakk-ı mükteseb bk. mükteseb hak.
hakkın kötüye kullanılması hakkın sû-i isti’mâli.
hakkın sû-i  isti`mâli hakkın kötüye kullanılması.
haklar hukuk (karş. töre).
haklı muhik.
hakseverlik nısfet (nasafet).
haksız eylem haksız fi’l.
haksız fi`l haksız eylem.
haksız karışma haksız müdâhale.
haksız rekabet haksız yarışma, haksız yarışıcılık.
haksız yarışıcılık, haksız yarışma haksız rekabet.
hâl-i acz bk. aciz hâli.
halef ardıl.
halefiyyet ardıllık.
hâlin îcâbı durumun gereği, durumun isteri.
hâmile muharrer taşıyana yazılı.
hapis hakkı alıkoma hakkı (Zurückbehaltungsrecht,droit de retention).
harcama tasarruf. ~ işlemi: tasarrufî muamele, tasarruf muamelesi (karş. borçlanma işlemi). ~ özgürlüğü: tasarruf nisâbı.
hâsılat kirası ürün kirası.
havâle yollama.
haydi haydi evleviyyetle (bk. yeğlikle).
haysiyyet onur.
hâzır anık. ~ lar arasında: anıklar arasında.
hediyye armağan.
Hesâb-ı kat`î bk. hisâb- ı kat’î.
hesâba katma mahsûb.
Hey`et-i umûmiyye bk. umûmî hey’et.
hîle aldatma.
hibe bağış, bağışlama, ~ akdi: bağış, bağışlama sözleşmesi. ~ eden: bağışlayan. ~ edilen: bağışlanan. ~ va’di: bağışlama sözvermesi.
himâye koruma.
hisâb-ı kat`î kesin hesap.
hisse 1) pay. 2) düşerge.
hissedâr paydaş.
hitâm sona erme, bitim.
hizmetli müstahdem (karş. çalışma yardımcısı).
hukuk 1) haklar. 2) töre. ~ -ı âmme: bk. âmme hukuku. ~ -ı husûsiyye: bk. husûsî hukuk.
hukukî törel, ~ muamele: törel işlem. ~ münâsebet: törel ilişki.
husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti) 1) aktif ~ aranç, dilem yöneltme yetkisi. 2) pasif ~: aranç, dilem yöneltilme yetkisi.
husûsî özel. ~ hukuk: özel töre. şahıs: Özel kişi.
hükmî şahıs tüzel kişi.
hükmî şahsiyyet tüzel kişilik.
hüküm 1) yargı (Urteil, décision) 2) kural (Bestimmung, régle, disposition). 3) etki, sonuç (Wirkung, effet).
hükümsüzlük etkisizlik.
hürriyyet özgürlük.
hüsn-i niyyet 1)objektif ~ :dürüstlük, dürüstlük kuralları (Treu und Glauben). 2) sübjektif~ : iyi inanç (Guter Glaube).
hüviyyet kimlik.
îcâb 1) ister. 2) önerme, öneri, ~a da’vet: önermeye çağırı ,~ yapmak, ~ da bulunmak: önermek.
îcâb-ı hâl bk. hâlin icâbı.
îcâr kirâ ~ akdi: kira sözleşmesi.
îdâ saklatma (bk. vedia).
îfâ ödeme. ~ mahalli: ödeme yeri. ~ makamına edâ: ödeme yerine edim, Ödeme yerine geçen edim (Leistung erfüllungsstatt, dation en paiment). ~ zamânı: ödeme çağı. ~ yı istihdâf eden edâ: ödeme uğruna edim (Leistung erfüllungshalber, dation en vue de paiment).
îrâd gelir.
ısmarlanan (yapıt = eser = istısnâ` sözleşmesinde) müteahhid.
ısmarlayan (yapıt = eser = istısnâ` sözleşmesinde) iş sâhibi.
ıttılâ öğrenme.
ıvaz 1) edim. 2) karşı edim.
ıvazsız 1) karşılıksız, karşı edimsiz.
ızhâr açığa vurma, ~ı:irâde istek açığa vurması.
ızrâr etmek zarar vermek.
ıztırâr hâli zorunluluk durumu, zorunlu durum.
i`lâm yargı belgesi.
i`tibâr emri saygınlık vekilliği.
İ`timâda müstenid muâmele güvençli, inançlı işlem.
İ`tinâ özen.
i`tirâz karşıtlık. ~ muhâkeme usulü: karşıtlık yargılayışı, karşıtlık yargılama süreci.
i`tizâr özür dileme, özürlenme.
i‘tibâr mektûbu saygınlık betisi.
iâde 1) geri verme. 2) (kalıt = mîrâs’ta) denkleştirme(Ausgleichung).
iâre iğreti verme (bk. âriyyet).
iaşe geçindirme.
ibra (dernekte) aklama.
ibtidâen önceden, baştan.
İcâzet onay. ~ vermek: onaylamak.
icrâ 1) yürütme. 2) yerine getirme. ~ ta’kıybi: bk. cebrî icrâ ta’kıybi. ~ Vekîlleri Hey’eti: Bakanlar Kurulu.
ictihâd bilimsel görüş, inanç.
ictihâdları birleştirme kararı inançları, görüşleri birleştirme kıyılgısı.
ictinâb da`vâsı önleme arancı, dilemi.
içtimâ` toplantı.
idâre yönetim. ~ hey’eti: yönetim kurulu. ~ hukuku: yönetim töresi.
iddiâ sav. ~ etmek: savlamak.
ifâde anlatım.
iflâs batkı, batkınlık. ~ masası: batkı, batkınlık yığını (Konkursmasse, masse de faillite).
iğreti âriyyet. ~ alan: âriyyet alan, müsteîr. ~ söyleşmesi: âriyyet akdi. ~ veren: âriyyet veren, muîr. ~ verme: iâre (bk. âriyyet).
ihâle üsterme.
ihbâr bildirim. ~ etmek: bildirmek,
ihmâl savsama. ~ etmek: savsamak.
ihrâc çıkarma.
ihrâz kapma, kapım (Aneignung, occupation).
ihtâl bozma.
ihtâr uyarım.
ihtilâf çekişme, anlaşmazlık.
ihtimâl olasılık.
ihtimâlî olasıl.
ihtimâm özen.
ihtirâ türetme, buluş.
ihtirâzı kayıd saklı tutma yazgısı (Vorbehalt, clause de réserve).
ihtiyâc gereksinme, gerekseme.
ihtiyât sakıntı.
ihtiyâtî sakıntıl.
ikame 1) (kalıt töresi = mîrâs hukuku’nda:) a) ale’l-âde ~:yedek harcama. b) fevka’l-âde ~: son kalıtçı atama. 2) (vekillik sözleşmesinde:)başkasını kendi yerine geçirme.
ikame-i da`vâ bk. da’vâ ikamesi.
ikametgâh yerleşme yeri, yerleşge.
ikrâh korkutma.
ikrâr tanıma.
ikrâr bi`l kitâbe yazılı tanıma.
ikrâz ödünç verme.
iktisâb kazanma.
iktisâbî kazandırıcı. ~ mürûr-ı zamân: kazandırıcı yıllanma, kazandırıcı zamanaşımı.
iktisâd tutum.
iktisâdî tutumsal.
ilân duyuru.
ileri sürmek der-meyân (doğrusu: dermiyân) etmek.
ilgili alakadar.
ilişkin müteallik. ~ olmak: taallûk etmek.
illet neden.
illî nedensel.
illiyyet nedensellik. ~ rabıtası: nedensellik bağı.
ilmî ictihâd Öğreti (Lehre, doctrine).
iltihak katılma.
iltizâmî muâmele borçlanma işlemi (Verpflichtungs geschaeft).
ilzâm etmek bağlamak, borçlandırmak. İ
imkân olanak.
imkânsız olanaksız.
imkânsızlık olanaksızlık.
imtinâ` kaçınma.
imtiyâz ayrıcalık.
imtizâcsızlık geçimsizlik.
İn`ika d (sözleşmede) kurulma.
inanca te’mînât.
inancalamak te’mîn etmek.
inançları (görüşleri) birleştirme kıyılgısı tevhîd-i ictihâd karârı, ictihâdları birleştirme karârı.
inançlı işlem i’timâda müstenid muamele (bk. güvençli işlem).
infisâh bozulma, (derneklerde) dağılma.
infisâhî şart bozucu koşul.
inhisâr tekel.
inhisârî kendi başına, tekelli.
inkâr yadsıma. ~ etmek: yadsımak.
inşâî biçimleyici, ~ da’vâ: biçimleyici aranç, dilem (Gestaltungsklage). ~ hak: biçimleyici hak. ~ hüküm: biçimleyici yargı. ~ muamele: biçimleyici işlem.
intifâ` asılanma. ~ hakkı: asılanma hakkı.
intihâb seçim. ~ hakkı: seçim hakkı.
intikal geçiş.
intikalî hukuk geçiş töresi, çağlar arası töre (Übergangsrecht, Intertemporales Recht, droit transitoire).
iptâl bk. ibtâl.
iptidâen bk. ibtidâen.
irâde istek, ~ beyânı: istek açıklaması (Willenklaerung). fesâdı: istek bozukluğu. ~ izhârı: istek açığa vurması (Willensaeusserung).
irâdî şart istek koşulu (Willensbedingung). sırf ~: dilek koşulu (Wollensbedingung, condition purement potestative).
irsâl gönderme.
irtifak katlandırım. ~ hakkı: katlandırım hakkı. aynî (arzî )~hakkı: yersel katlandırım hakkı.şahsî ~ hakkı: kişisel katlandırım hakkı.
irtikâb etmek (kötü iş) işlemek.
isbât tanıt. ~ etmek: tanıtlamak. ~ külfeti: tanıt yükü.
isim ad.
istek irâde. ~ açığa vurması: irâde izhârı. ~ açıklaması: irâde beyânı, ~ koşulu: irâdî şart.
isteksel sözleşme rızâî akid.
ister îcâb (karş. önerme, öneri).
isti`fâ çekilme, bozacağını bildirme (Kündigung, congé,démission).
istibdâl değiştirme, değişme.
istifâde yararlanma.
istihdâm eden çalışma yardımcısı kullanan (Borçlar Yasası, 55).
istihkak hak kazanma.
istihkak da`vâsı geri alma arancı, dilemi iyelik arancı, dilemi (Herausgabeanspruch, Eigentumsklage,action en revendication).
istihlâf ardıl (halef) olma.
istimâ` olunma dinlenme.
istinâf mahkemesi üst yargılık (Obergericht).
istirdâd geri alma.
istisnâ ayrık tutma (bk. müstesnâ).
İstisnâ` akdi yapıt (eser) sözleşmesi (Werkvertrag).
iş akdi iş sözleşmesi.
iş sâhibi 1) (iş sözleşmesinde) işveren. 2) (yapıt = eser=istısnâ’ sözleşmesinde) ısmarlayan (der Besteller).
iş sözleşmesi iş akdi.
işgal kapma, kapım (Aneignung, occupation) (bk. ihrâz).
işleme hukukî tagyîr.
iştirâ alım. ~ hakkı alım hakkı (Kaufsrecht, droit d’ emption).
iştirâk 1) katılma. 2) ortaklık. ~ hâlinde mülkiyyet:ortak iyelik (Gesamteigentum). ~ hissesi: katılma payı, katkı (Beitrag).
iştirâkli kirâ ortakçılık, yarıcılık (yoluyla kirâ).
işveren (iş sözleşmesinde): iş sahibi.
itfâ (borçlar için) söndürüm, borç kapatma.
itki saik.
ivaz ivazsız bk. ıvaz, ıvazsız.
iye mâlik. ~ gibi elmenlik: mâlik sıfatiyle zi’l-yedlik (bk. öz tutkanlık).
iyeliği saklı tutma yazgısı mülkiyyeti muhâfaza kaydı.
iyeliğin geçirilmesi mülkiyyetin nakli.
iyi inanç sübjektif hüsn-i niyyet.
izâa yitirme.
izhâr bk. ızhâr,
izin boşuğ.
kabûl taplama. ~ etmek: taplamak.
kabz alma (bk. tesellüm).
kaçını def’, defi (bk. savu).
kaçınma imtinâ’.
kaide kural.
kaim olma yerine geçme.
kaim şey yedek, yedek nesne, yerine geçen nesne (Surrogat, Ersatz).
kalan bakıyye (bk. artan, artık).
kaldırılmış mülga.
kaldırma 1) ilga. 2) ref’ (refi). 3) nez’ (nezi).
kalın cihâz (bk. çeyiz, donatım).
kalıt mîrâs. ~ arancı (dilemi) : mîrâs sebebiyle istihkak da’vâsı. ~ sözleşmesi: mîrâs mukavelesi. ~ töresi: mîrâs hukuku. ~ a yaraşma: mîrâsa.liyâkat. ~ ın geçişi: mîrâsın intikali, ~ ın görevsel arıtımı: mîrâsın resmî tasfiyesi. ~ ın görevsel yönetimi: mîrâsı
kalıtbırakan mûris, müverris, mîrâsbırakan.
kalıtçı mîrâsçı (bk. atanmış ~, ön ~, son ~, yasal).
kalıtçılar ortaklığı mîrâs şirketi.
kamu âmme. ~ düzeni: âmme intizâmı. ~ töresi: âmme hukuku. ~ tüzel kişiliği: âmme hükmî şahsiyyeti. ~ yararı: âmme menfaati, maslahat.
kanâat kanı.
kanı kanâat.
kanıt delil.
kanûn yasa. ~ -ı Medeni: bk. Medeni Kanun. ~ un lafzı: yasanın söylemi, sözü. ~ un ruhu (gayesi, maksadı): yasanın ereği, amacı, özü.
kanûnî yasal.
kapım ihrâz, işgal (bk. kapma).
kaplam şümûl (bk. çevre, çevre-içi).
kapma ihrâz, işgal (bk. kapım).
karâr kıyılgı.
karı koca malları sözleşmesi evlenme mukavelesi (bk. evlenme malları sözleşmesi).
karîne belirti, ~ -i kaatıa: bk. farziyye.
karma muhtelit. ~ bağış, bağışlama: muhtelit hibe.
karşı edim ıvaz, mukabil edâ.
karşılık bedel.
karşılıklı sözleşmeler mütekabil taahhüdleri hâvî akidler.
karşılıksız, karşı edimsiz ıvazsız.
karz ödünç.
kasd amaçlama. ~ etmek: amaçlamak.
kasden, kasdî amaçlayarak.
kat 1) kat. 2) makam (bk. orun).
kat`î kesin.
kat`iyyet kesinlik.
katılma 1) iştirâk. 2) (da’vaya) müdâhale. ~ payı, katkı : iştirâk hissesi.
katlanan taşınmaz hâdim gayr-i menkul.
katlandıran taşınmaz hâkim gayr-i menkul.
katlandırım irtifak. ~ hakkı: irtifak hakkı.
katma mülhak.
kayd-ı hayât ile îrâd akdi sağlığınca gelir sözleşmesi.
kayıd yazgı.
kaytd-ı ihtirâzî bk. ihtirâzî kayıd.
kazâ 1) yargı. 2) beklenmedik olay.
kazâî yargısal.~ rüşd: yargısal erginlik.
kazanç paylı âile malları ortaklığı hisse-i temettu’ şartiyle âile şirket-i emvâli.
kazandırıcı iktisâbî. ~ yıllanma (zamanaşımı) : iktisâbî mürûr-ı zaman.
kazanma iktisâb.
kaziyye-i muhkeme kesin yargı.
keenlemyekün yok.
kefâlet boyun olma, boyunluluk. ~ akdi: boyun olma,boyunluluk sözleşmesi.
kefîl boyunlu.
kefîle kefîl art boyunlu (Nachbürge, arrière caution).
kendi başına inhisârî (bk. tekelli).
kendiliğinden hak alma bizzat ihkak-ı hak.
kendisine gönderilen mürselün ileyh.
kendisine yollanan mühâlün aleyh.
kentişleri belediyye.
kesin kat’î. ~ hesap: hesâb-ı kat’î. ~ yargı: kaziyye-i muhkeme.
kındıran, kındırıcı müşevvik (bk. kıştırtan, kışkırtıcı).
kısım bölüm.
kısıtlamak hacretmek.
kısıtlı mahcûr.
kısmî bölümsel. ~ te’diye: bölümsel ödeme.
kışkırtan, kışkırtıcı müşevvik (bk. kındıran, kındırıcı).
kıyâs örnekseme.
kıyâsen örnekseme yoluyla, örneksenerek.
kıyemî şeyler, kıyemiyyât bk. gayr -i mislî şey.
Kıyılgı karâr.
kıyın cezâ.
kıymet değer.
kıymetli evrak değerli kâğıtlar.
kızlık evlâd edinilen, evlâdlık (bk. çocuk edinilen). ~ alma: evlâd edinme (bk. çocuk edinme).
kirâ îcâr. ~ karşılığı: îcâr bedeli, kirâ ücreti. ~ sözleşmesi: îcâr akdi.
kirâ ücreti kirâ karşılığı.
kirâcı müste’cir.
kiralanan me’cûr.
kirâlayan mûcir.
kişi şahıs.
kişiler kütüğü ahvâl-i şahsiyye sicilli, nüfûs sicilli (bk. kişiler, kişisel durumlar, kişi durumları kütüğü).
kişiler töresi şahsın hukuku.
kişilik şahsiyyet. ~ hakları: şahsiyyet hakları.
kişisel şahsî, ~ durumlar: ahvâl-i şahsiyye. ~ durumlar kütüğü ahvâl-i şahsiyye sicilli, nüfûs sicilli (bk. kişiler, kişi durumları kütüğü). ~ hak: şahsî hak. ~ sonuçlu babalık arancı (dilemi) : ahvâl-i şahsiyyeye müteallik neticeleriyle babalık da’vâsı, şahsî ne
kitâb betik.
koğuşturma ta’kîb.
korkutma ikrâh.
koruma himâye, siyânet.
koşul şart (karş. gerek).
koşullar şerâit.
kökler usûl, asıllar.
kötü durum sû-i hâl.
kötü inanç sû-i niyyet.
kötü kullanma sû-i isti’mâl (bk. kötüye kullanma).
kötü yönetim sû-i idâre.
kötüye kullanma sû-i isti’mâl (bk. kötü kullanma),
kullanma isti’mâl. ~ karşılığı, ~ çıkarları karşılığı:ecr-i misil.
kurucu müessis.
kurulma in’ikad.
kusur sun-i taksîr, taksîr.
külfet yük. ~ i isbât: tanıt yükü.
küll tüm.
küll teşkîl eden eşyâ nesne bütünlüğü (Sachgesamtheit) (karşıtı : hak bütünlüğü = Rechtsgesamtheit).
küllî halef tümel ardıl
küllî halefiyyet tümel ardıllık.
küllî intikal tümel geçiş.
külliyyât topgu.
kütüğe yazım tescil, ~arancı (dilemi) : tescîl da’vâsı.
kütüğe yazmak tescîl etmek.
kütük sicil.
lafız söylem, söz. kanûnun~ ı: yasanın söylemi, sözü.
lafzî söylemsel, sözel, ~ tefsir: söylemsel, sözel yorum.
levâzım gereç (bk. mâ-lezime).
lüzûmlu vasıfda hatâ bk. esâsda hatâ.
ma`kudün aleyh sözleşme konusu. ~ de hatâ: sözleşme konusunda yanılma, yanılgı.
ma`kul ussul, ussal.
ma`zeret özür.
mâ-lezîme gereç.
mâ-melek varlık, malvarlığı, varı yoğu.
madde 1) (yasa, tüzük, sözleşme ile başkalarında) ayrıt, ayrıltı (Artikel, article). 2) (“matière” anlamında) özdek, nen.
maddî özdeksel, nensel.
mahal yer.
mahallî yerel.
mahallîleştirmek yerelleştirmek.
mahcûr kısıtlı.
mahdûd sınırlı. ~ aynî hak: sınırlı nesnel hak. ~ ehliyyet: sınırlı yetenek. ~ ehliyyetli: sınırlı yetenekli. ~ yeteneksiz: sınırlı yeteneksiz.
mahfûz saklı,~ mallar: saklı mallar. ~ hisse: saklı pay.
mâhiyyet nelik.
mahkeme yargılık.
mahrûm yoksun.
mahrûmiyyet yoksunluk, mîrâsdan ~: kalıttan yoksunluk.
mahsûb hesâba katma.
makam kat, orun.
makbûz alındı.
maksad amaç.
mâlik iye. ~ sıfatiyle zi’l-yedlik : öz elmenlik, iye gibi elmenlik, iyece elmenlik (Eigenbesitz).
mallar emvâl.
malvarlığı mâ-melek (bk. varlık, varı-yoğu).
mâni` engel.
maslahat 1) iş, durum. 2) kamu yararı.
masraf gider.
me`cûr kirâlanan.
me`mûr görevli.
mebde` başlangıç.
mebi` satılan.
meblağ tutar.
medenî  hak yurttaşsal hak.
medenî haklardan istifâde ehliyyeti hak yeteneği (Rechtsfaehigkeit).
medenî hakları kullanma ehliyyeti eylem yeteneği (Handlungsfaehigkeit).
medenî hukuk yurttaşlar töresi (Zivilrecht, bürgerliches Recht, droit civil).
Medenî  Kanûn Yurttaşlar Yasası (Zivilgesetzbuch, Bürgerliches Gesetzbuch, Code Civil).
mefrûğün  leh geçirilen.
mekfûlün  bih boyunluluk konusu.
memâlik-i ecnebiyye yabancı ülkeler.
Memnû` yasak. ~ tasarruflar: yasak işlemler.
memnû`iyyet yasaklık, yasak olma.
men` da`vâsı giderme arancı, dilemi.
men`-i müdâhale taşkınlığın, elatmanın giderilmesi. ~ da’vâsı: taşkınlığın, elatmanın giderilmesi arancı, dilemi.
menfaat çıkar.
menkul taşınır.
mer`iyyet yürürlük. ~ Kanûnu: Yürürlük Yasası.
merâsim tören.
merdûd yadlanmış.
merhûn tutulu.
merkez özek.
mes`ele sorun.
mes`ûl sorumlu.
mes`ûliyyet sorumluluk, sorum.
mesâî çalışma (çalışmalar).
mesken konut.
meslek uğraş.
meslekî uğraşsal.
mevhûbün leh bağışlanan.
mevzu` konu.
mîrâs kalıt. ~ hukuku : kalıt töresi. ~ mukavelesi: kalıt sözleşmesi. ~ sebebiyle istihkak da’vâsı: kalıt arancı, dilemi (Erbschaftsklage, action en pétition d’hérédité), ~ şirketi: kalıtçılar ortaklığı (Erbengemeinschaft). ~ a liyâkat: kalıta yaraşma.~ m intik
mîrâsçı kalıtçı, kanûnî ~: yasal kalıtçı, mansûb ~: atanmış kalıtçı. (ikamede) nâm -zed ~: son kalıtçı. ön ~ : ön kalıtçı.
mislî eşyâ, misliyyât benzeri bulunabilen nesneler, benzerli nesneler.
mu`teber geçer, geçerli.
mu`teberiyyet geçerlik.
mu`teberiyyetsizlik geçmezlik, geçersizlik.
muaccel ödeme günü gelmiş.
muacceliyyet ödeme gününün gelmesi. ~ kaydı: Ödeme gününün gelmesi yazgısı.
muâmelât alışveriş, alavere (bk. ahz ü i’tâ).
muâmele işlem.
muâvin şahıs ödeme yardımcısı (Borçlar Yasası, 100) (karş. müstahdem).
mûcir kirâlayan, kirâya veren.
mûdi` 1) saklatan. 2) yatıran.
muhâkeme yargılama. ~ usûlü: yargılama süreci, yargılayış (procédure, Prozess, Verfahren).
muhâlün aleyh kendisine yollanan.
muhâlün leh yollanan.
muhayyer seçmeli.
muhîl yollayan.
muhik haklı. ~ sebeb: bk. mühim sebeb.
muhtelit karma. ~ hibe: karma bağışlama.
muhtemel olası.
muîn destek. ~ den mahrûmiyyet: destekten yoksunluk.
muîr bk. âriyyet veren.
mukavele sözleşme.
mûkıym yerleşken.
mukriz ödünç veren.
muntazar hak beklemeç, beklenen hak (Anwartschaft, droit expectatif).
murâkabe denetim.
murâkıb denetçi.
mûrîs kalıtbırakan.
mûsâ leh vasiyyet edilen, vasiyyet alan.
mûtazarrır zarar gören.
mutlak saltık, salt. ~ butlân: çürüklük (Nichtigkeit, nullité) (karş. nisbî butlân).
muvâfakat onam. ~ etmek: onamak.
muvakkat geçici. ~ tescîl: geçici yazım.
muvâzaa danışık. ~ lı muamele: danışıklı işlem (karş. zahirî muamele).
mücbir sebeb zorlayıcı neden.
müdâfaa savunma.
müdâhale karışma, taşkınlık, elatma.
müddeâ savlık.
müddeâ aleyh bk. da’vâlı.
müddeâ bih aranç konusu, arançlık dilem konusu,dilemlik.
müddeî bk. da’vâcı.m
müddeî-i umûmî savcı.
müddet süre.
müdîr yönetmen.
müeccel ödeme günü gelmemiş, erteli.
müessese kurum.
müessis kurucu.
müflis batkın.
mühim önemli: ~ sebeb: önemli neden.
mükâfat ilânı ödül duyurusu.
mükâfat va`di Ödül sözvermesi.
mükâfâtlı müsâbaka i`lânı ödüllü yarışma duyurusu.
mükellef yükümlü.
mükellefiyyet yüküm, yükümlülük.
mükellefiyyetli hibe yükümlü bağışlama, yükümlü bağış.
mükteseh hak kazanılmış hak. mülga: kaldırılmış. mülhak: katma.
mülk özgülük.
mülkiyyet iyelik. ~ i muhâfaza kaydı: iyeliği saklı tutma yazgısı. ~ in nakli: iyeliğin geçirilmesi.
mülzem bağlı.
mümessil temsilci başkası adına davranan, başkası adına davranıcı özdeyen, özdeyici.
mümeyyiz ayırtım gücü olan, ayırtım güçlüsü (bk. temyîz kudreti).
münâkasa eksiltme.
münâzaa çekişme. ~ lı: çekişmeli.
münâzaun fîh çekişmeli.
münhasıran şahsa bağlı haklar en (salt) kişisel haklar (höchstpersönliche Rechte, droits strictement personnels).
mürâcaât başvurma.
mürselün ileyh kendisine gönderilen.
mürsil gönderen.
mürtehin tutu alan.
Mürur-ı zaman yıllanma (Verjaehrung), zamanaşımı. âdî ~:olağan yıllanma, zamanaşımı, fevka’l -âde ~: olağanüstü yıllanma, zamanaşımı. ıskatî ~ düşürücü yıllanma, zamanaşımı, iktisâbî ~ kazandırıcı yıllanma, zamanaşımı. ~ın kat’ı: yıllanmanın, zamanaşımının kesilmesi. ~
müsâvât eşitlik.
müsâvâten eşit olarak, eşitçe.
müsâvî eşit.
müsbet 1) olumlu. 2) tanıtlı.
müsbit 1) saptayan. 2) tanıtlayan.
müstahak (doğrusu: müstahik): hak etmiş, hak kazanmış.
müstahdem 1) hizmetli. 2) çalışma yardımcısı (Borçlar Yasası, 55) (karş. muâvin şahıs).
müstakar (doğrusu: müstakır) yerleşmiş.
müstakil bağımsız.
müstakillen bağımsızca, bağımsız olarak.
müstakriz ödünç alan.
müste`cir kirâcı.
müsteîr bk. âriyyet alan.
müstesnâ ayrık.
müstevda` 1) saklayan (bk. vedîa alan). 2) saklama konusu, saklanılan.
müstevdi` saklatan (bk. Mûdi’).
müşevvik kışkırtan, kışkırtıcı kındıran, kındırıcı.
müştekÎ yakınan, yakınıcı.
müştemilât eklenti, eklentiler.
müşterek borçlu birlikte borçlu.
müşterek mâlikler paydaşlar, birlikte iyeler.
müşterek mülkiyyet paylı iyelik, birlikte iyelik (Miteigentum, copropriété) (karş. iştirâk hâlinde mülkiyyet).
müteahhid 1) sözveren, yüklenci 2) (yapıt =. eser = istısnâ’ sözleşmesinde) ısmarlanan.
müteallik ilişkin.
mütekabil taahhüdleri hâvî akidler karşılıklı sözleşmeler.
mütekeffil sağlayan (bk. tekeffül).
mütemerrid direnen.
müterâfik kusûr birlikte kusur (birlikte nedenleme).
mütesâvî eşit, eşitlenmiş.
mütesâviyen eşit olarak, eşitçe.
müteselsil dayanışmalı (solidarisch, solidaire). ~ borç: dayanışmalı borç. ~ kefalet: dayanışmalı boyunluluk. ~ mes’ûliyyet: dayanışmalı sorumluluk, dayanışmalı sorum.
müteveffâ ölen.
müvekkelün bih vekillik konusu.
müvekkil vekillik veren, vekil eden.
müverris kalıtbırakan (bk. mûris).
müzâyaka sıkıntı.
müzâyede artırma.
nafaka geçimlik, bakım.
nakid akça.
nakil geçirme, geçirim. ~ taahhüdü: geçirim söz vermesi.
nakliyye mukavelesi taşıma sözleşmesi.
nakliyyeci taşıyıcı.
nâma muharrer ada yazılı.
nâşir yayınlayan, yayınlayıcı, yayıncı yayımlayan,yayımlayıcı, yayımcı.
nazariyye kuram.
neden sebeb, illet.
nedensel illî.
nedensellik illiyyet. ~ bağı: illiyyet râbıtası.
nedensiz zenginleşme sebebsiz iktisâb.
nef` (nefi) yarar.
nelik mâhiyyet.
nen madde (“matière” anlamında) (bk. özdek).
nensel maddî (bk. özdeksel).
nesebi sahîh çocuk evlilik içi çocuk.
nesebi sahih olmayan çocuk evlilik dışı çocuk.
nesil kuşak.
nesnel aynî. ~ hak: aynî hak.
nesneler eşyâ. ~ töresi: eşyâ hukuku.
neşir yayım. ~ mukavelesi: yayım sözleşmesi.
neşrettiren yayınlatan, yayımlatan.
nev` (nevi) borcu, nev`an muayyen borç çeşit borcu.
nez` (nezi) kaldırma.
nezâret gözetim. ~ makamı: gözetim katı, gözetim orunu.
nısfet (nasafet) hakseverlik.
nikâh 1) evlenme. 2) evlilik.
nisbî göreli. ~ butlân: bozulabilme, bozdurulabilme (Anfechtbarkeit) (karş. mutlak butlan). ~ hak:göreli hak (karş. mutlak hak).
nişanlanma yavuklanma,
nişanlı yavuklu.
nişanlılık yavukluluk.
nitelendirme tavsîf.
nitelendirmek tavsîf etmek.
nizâm düzen.
nizâmî hüküm düzen kuralı (Ordnungsvorschrift).
nizâmnâme tüzük.
noksan 1) eksiklik. 2) eksik.
nüfûs sicilli kişiler kütüğü.
nümûne örnek, ~ üzerine satım: Örneğe göre satım.
oğulluk evlâdlık, evlâd edinilen (bk. kızlık). ~ alma: evlâd edinme (bk. kızlık alma, çocuk edinme).
olağan ale’l-âde (bk. bayağı). ~yıllanma (zamanaşımı) : âdî mürûr-ı zaman.
olağanüstü durum fevka’l-âde hâl.
olağanüstü yıllanma (zamanaşımı) fevka’l-âde mürûr-ı zaman.
olanak imkân.
olanaksız imkânsız.
olanaksızlık imkânsızlık.
olası muhtemel. olasıl: ihtimâlî.
olasıl ihtimâlî.
olumlu müsbet.
onam rızâ, muvâfakat.
onamak muvâfakat etmek.
onay icâzet, tasdîk.
onaylamak icâzet vermek, tasdîk etmek.
ondalık a’şâr.
onur şeref, haysiyyet.
ortadan kalkma zevâl (bk. sona erme).
ortakçılık, yarıcılık (yoluyla kirâ) iştirâkli kirâ.
ortaklar şürekâ.
ortaklık şirket.
orun makam (bk. kat).
oturma hakkı süknâ hakkı.
oy re’y.
oyçokluğu ekseriyyet-i ârâ.
ödeme îfâ. akça ~ : te’diye.~ arancı (dilemi) : îfâ da’vâsı.~ çağı: îfâ zamanı. ~ güçsüzlüğü: aciz. ~ güçsüzlüğü belgesi: aciz vesîkası.~ gücü olmayan: âciz. ~ günü gelmemiş: müeccel (bk. erteli).~ günü gelmiş: muaccel, ~ gününün gelmesi: muacceliyyet. ~ gününü
ödemezlik adem-i îfâ.
ödence taksît.
ödenti âidât.
ödeşim, ödeşme takas.
Ödev vazîfe. ~ ler: vezâif, vazîfeler.
ödeyemez âciz (bk. ödeme gücü olmayan).
ödeyemezlik aciz (bk. ödeme güçsüzlüğü).
ödül mükâfat. ~ duyurusu: mükâfat i’lânı. ~ sözvermesi: mükâfât va’di.
ödüllü yarışma duyurusu mükâfâtlı müsâbaka i’lânı.
ödünç karz. alan: müstakriz. ~ veren: mukriz. ~ verme: ikrâz.
öğrenme ıttılâ’.
Öğreti ilmî ictihâd.
ölçümleme takdîr etmek (karş. değer biçmek).
ölen müteveffâ.
Ölüm vefât. ~ e bağlı harcama: ölüme bağlı tasarruf.
ölünceye kadar bakma akdi sağlığınca bakma sözleşmesi.
ön akid ön sözleşme.
ön kalıtçı Ön mîrâsçı.
ön sözleşme ön akid.
ön-alıcı şefi’ (bk. yeğ-alıcı).
ön-alım hakkı şuf’a hakkı (bk. yeğ-alım hakkı).
önceden ibtidâen.
öncel selef.
öneri, önerme îcâb. ~ ye çağırı: îcâba da’vet.
öngörmek derpiş etmek.
önleme arancı (dilemi) ictinâb da’vâsı.
örf ve âdet görenek. ~ hukuku görenek töresi.
örfî göreneksel.
örneğe göre satım numûne üzerine satım.
öz elmenlik mâlik sıfatiyle zi’l-yedlik (bk. iye gibi elmenlik).
özdek madde (”matière” anlamında) (bk. nen).
özdeksel maddî (bk. nensel).~ zarar-giderim: maddî tazmînât.
özek merkez.
özen ihtimâm, i’tinâ.
özgülük mülk.
özgür serbestî, hür. ~ mallar: serbest mallar.
özgürlük serbestî, hürriyyet.
özür ma’zeret. ~ dileme, özürlenme: i’tizâr.
parça borcu ferden muayyen borç.
pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti) aranç, dilem yöneltilme yetkisi (bk. husûmet ehliyyeti).
paydaş hissedâr, müşterek mâlik (bk. birlikte iye).
pazar satak.
piyasa satak. ~ fîâtı: satak ederi.
râbıta bağ, bağıntı.
rahim döllük, dölyatağı.
râhin tutulayan, tutu koyan.
re`sen görevden ötürü (ex officio, d’office, von Amts wegen).
Re`sü`l mâl bk. sermâye.
re`y oy.
red yadlama.
reddetmek yadlamak.
ref` (refi) kaldırma.
rehin tutu. ~ almak: tutu almak. ~ etmek: tutulamak ,tutu komak.
reîs başkan.
rekabet memnü`iyyeti yarışma, yarışıcılık yasağı.
resmî görevsel (officiel, öffentlich). ~ sened : görevsel dayanç, görevsel belgit (öffentliche Beurkundung). ~ şekil: görevsel biçim. tasfiye: görevsel arıtım.
reşîd ergin.
rızâ 1) istek. 2) onam. ~ fesâdı: bk. irâde fesâdı.
rızâî akid isteksel sözleşme.
riâyet uyma.
riâyetsizlik uymama, uymazlık.
rûznâme gündem.
rüchan öncelik, yeğlik. ~ hakkı: öncelik, yeğlik hakkı.
rücû` 1) dönme (Rücktritt, résiliation). 2) başvurma (Rückgriffj recours). ~ hakkı: 1) dönme hakkı. 2) başvurma hakkı. ~ a kefil: başvurma boyunlusu.
rüşd erginlik.
sağlama tekeffül.
sağlamak tekeffül etmek.
sağlayan tekeffül eden, mütekeffil.
sağlığınca bakma sözleşmesi ölünceye kadar bakma akdi.
sağlığınca gelir sözleşmesi kayd-ı hayâtla îrâd mukavelesi.
sağtöre ahlak.
sâha alan.
sâik itki.
sakıntı ihtiyât.
sakıntıl ihtiyâtî.
sâkıt olmak düşmek.
saklama vedîa. ~ konusu: vedîa (bk. saklanan nesne). sözleşmesi: vedîa akdi.
saklatan mûdi’.
saklatma tevdi’ (karş. yatırma).
saklayan müstevda’, vedîa alan.
saklı mahfûz. ~ mallar: mahfûz mallar.~ pay:mahfûz hisse.
saklı tutma yazgısı kayd-ı ihtirâzî, ihtirâzî kayıd.
salâhiyyet yetki.
salâhiyyetdâr yetkili.
salt, saltık mutlak.
saltık hak mutlak hak.
saptama tesbît (bk. belirtme). ~ arancı (dilemi):tesbît da’vâsı.
sarâhat açıklık.
sarfetmek harcamak.
sarîh açık.
satak 1) pazar. 2) piyasa. ~ ederi: piyasa fîâtı.
satılan mebi’.
satım bey’. ~ sözleşmesi:bey’ akdi.
satış akçası semen, semen-i mebi’. ~ nın indirilmesi: semenin tenzîli,
satman, satkan tacir (bk. tecimen). ~ lar: tüccâr.
satmanlık, satkanlık ticâret (bk. tecim).
sav iddiâ, müddeâ.
savcı müddeî-i umûmî.
savlamak iddiâ etmek.
savsama ihmâl.
savsamak ihmâl etmek.
savu def’, defi (bk. kaçını).
savunma müdâfaa.
savunmak müdâfaa etmek.
saygınlık i’tibâr. ~ betisi: i’tibâr mektûbu. ~ vekilliği: i’tibâr emri.
saymak addetmek.
sebeb neden.
seçmeli muhayyer.
sehebsiz iktisâb nedensiz zenginleşme (ungerechtfertigte Bereicherung).
selef öncel.
semen (semen i mebi`) satış akçası, ~in tenzîli: satış akçasının indirilmesi.
semere verim (Früchte, fruits), hukukî (medenî) ~: törel verim. tabiî ~: doğal verim.
sened dayanç, belgit.
serbest özgür. ~ mallar: özgür mallar.
serbesti özgürlük, akid ~ si: sözleşme özgürlüğü.
sermâye 1) ana akça, baş akça. 2) katılma payı, katkı (Beitrag) (Borçlar Yasası, 521 ile sonrakiler)
seyyâr gezici.
sıfat 1) nitelik. 2) bk. husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti).
sıhhat bk. mu’teberiyyet.
sıkıntı müzâyaka.
sınırlama tahdîd.
sınırlayıcı tahdîdî (bk. tüketici).
sınırlı mahdûd. ~ nesnel hak: mahdûd aynî hak. ~ yetenek: mahdûd ehliyyet. ~ yetenekli: mahdûd ehliyyetli. ~yeteneksiz: mahdûd ehliyyetsiz.
sıyânet koruma.
sicil kütük. ~ e kayıd: kütüğe yazım.
siyâset yurt yönetimi.
siyâsî yurt yönetimine ilişkin.
son istek harcaması vasiyyetnâme.
son kalıtçı nâmzed mîrâsçı (karş. ön kalıtçı). ~ atama : fevka’l-âde ikame.
sona erme hitâm, zevâl (bk. bitim, ortadan kalkma).
sorum, sorumluluk mes’ûliyyet.
sorumlu mes’ûl. ~’ olmak: mes’ûl olmak.
sorumsuzluk adem-i mes’ûliyyet.
soruşturma tahkîkat.
sömürme gabin.
söndürüm itfâ (bk. borç kapatma).
söylem, söz lafız.
söylemsel, sözel lafzî. ~ yorum: lafzî tefsîr (karş. ereksel yorum).
sözleşen âkid.
sözleşimsel akdî, mukavelevî (bk. sözleşmeli).
sözleşme akid, mukavele. ~ cezâsı (kıyını) : cezâî şart. ~ konusunda yanılgı, yanılma: ma’kudün aleyhde hatâ. ~ kurma sözvermesi: akid yapma va’di (bk. ön sözleşme). ~ özgürlüğü: akid serbestîsi.
sözleşmeli akdî, mukavelevî (bk. sözleşimsel).
sözleşmenin kuruluşu akdin in’ikadı.
sözlü şifâhî (karş. yazılı).
sözveren va’d eden.
sözverme va’d, vaad.
sû-i hâl kötü durum.
sû-i idâre kötü yönetim.
Sû-i isti`mâl kötü kullanma, kötüye kullanma.
Sû-i niyyet kötü inanç (böser Glaube).
suç cürüm.
sukut düşme. ~ ı hak: hak düşümü. ~ ı hak müddeti:hak düşümü süresi.
sulh 1) barış. 2) uzlaşma. ~ akdi: uzlaşma sözleşmesi. ~ hâkimi: barış yargıcı, ~ mahkemesi: barış yargılığı.
Sun`-ı taksîr kusûr.
sunmak arzetmek.
sûret 1) yol, biçim. 2) örnek.
susma sükût.
sübjektif hüsn-i niyyet bk. hüsn-i niyyet.
süknâ oturulacak yer. ~ hakkı: oturma hakkı.
sükût susma.
süre müddet.
sürekli dâimî.
şahâdet tanıklık. şahıs: kişi. şâhid: tanık.
şahıs kişi. şâhid: tanık.
şâhid tanık.
şahsî kişisel. ~ hak: kişisel hak. ~ irtifak hakkı: kişisel katlandırım hakkı.  ~ menfaatler: bk. şahsiyyet hakları. ~ ineticeleriyle babalık da’vâsı: kişisel sonuçlu babalık arancı, dilemi.
şahsın hukuku kişiler töresi (Personenrecht, droit des personnes).
şahsiyyet kişilik. ~ hakları: kişilik hakları.
şart 1) gerek (Voraussetzung). 2) koşul (Bedingung). irâdî ~ istek koşulu (Willensbedingung), sırf irâdî ~ :dilek koşulu (Wollensbedingung).
şâyi` hisse yaygın pay.
şefi` yeğ -alıcı, ön alıcı (Vorkaeufer, titulaire de droitde preémption).
şerâit (şart’ın çoğulu) koşullar.
şerh açım. ~ etmek: açımlamak.
şerîk ortak.
şifâhî sözlü.
şikâyet yakınma, yakını. ~ etmek: yakınmak.
şikâyetçi yakınıcı.
şirket ortaklık, âdî ~ : bayağı ortaklık. ~ akdi: ortaklık sözleşmesi.
Şüf`a hakkı yeğ-alım, ön-alım hakkı (Vorkaufsrecht, droit de preémption).
şümûl çevre, çevre-içi, kaplam.
şürekâ (şerîkin çoğulu) ortaklar.
ta`dîl etmek değiştirmek.
ta`kîb, ta`kîbât koğuşturma.
ta` lîmât yönerge.
ta`limâtnâme yönetmelik.
ta`mîr onarım. ~ etmek: onarmak.
ta`mîrât onarım.
ta`yîn atama.~ etmek: atamak.
taaddüd çok oluk,çoğalma.
taahhüd sözverme, yüklenim.
taallûk etmek ilişkin olmak.
tâcir satman, satkan, tecimen.
tahammül edilmeslik çekilmezlik.
Tahdîd sınırlama, daraltım. ~ etmek sınırlamak, daraltmak.
tahdîdî sınırlayıcı, tüketici (erschöpfend, limitatif).
tahkîkat soruşturma.
tahrîrî yazılı. ~ şekil: yazılı biçim.
tahvîl çevirme, dönüştürme (Konversion).
takdîr etmek 1) değer biçmek. 2) ölçümlemek.
takrîbî yaklaşık.
taksîm bölüm, bölüşme, bölüştürme.
taksîmi kabil olan bölünebilen.
taksîmi kabil olmayan bölünemeyen.
taksîr kusur.
taksît ödence.
takyîd daraltım.
taleb istem.
tanık şâhid.
tanıklık şahâdet.
tanıma ikrâr.
tanıt isbât, beyyine.~ yükü: isbât külfeti, beyyine külfeti.
tanıtlamak isbât etmek.
tanıtlanmış müsbet (karş. olumlu).
taplama kabûl.
taplamak kabûl etmek.
tapu dâiresi tapu kütükçülüğü, tapu kütüğü görevgesi.
tapu kütüğü tapu sicilli, gayr-i menkul sicilli (bk. taşınmaz kütüğü). ~ görevgesi (tapu kütükçülüğü): tapu dâiresi. ~ görevlisi, tapu kütükçüsü :tapu sicilli me’mûru, muhâfızı.
tapu   me`mûru tapu kütükçüsü, tapu kütüğü görevlisi.
tapu sicilli tapu kütüğü, taşınmaz kütüğü.
tapu sicilli me`mûru, muhâfızı tapu kütükçüsü, tapu kütüğü görevlisi.
taraf yan.
tasarruf 1) işlem. 2) harcama. ~ nisâbı: harcama özgürlüğü (Verfügungsfreiheit). ölüme bağlı ~: ölüme bağlı harcama.
tasarrufî muâmele harcama işlemi (Verfügungsgeschaeft) (karş. iltizami muamele).
tasdîk onay. ~ etmek: onaylamak.
tasfiye arıtım, arıtma. ~ etmek: arıtmak.
tashîh düzeltme, düzeltim, düzelti.
taşınır menkul.
taşınmaz gayr-i menkul. ~ kütüğü: gayr-i menkul sicilli, tapu sicilli (bk. tapu kütüğü).
taşıyana yazılı hamile muharrer.
taşkınlık müdâhale, tecâvüz (bk. elatma). ~ m giderilmesi: men-i müdâhale, tecâvüzün men’i. ~ın giderilmesi arancı (dilemi): men’-i müdâhale da’vâsı, tecâvüzün, men’i da’vâsı.
tatbîk etmek uygulamak.
tatbîkat uygulama. ~ Kanûnu: Uygulama Yasası.
tavsîf nitelendirme, niteleme. ~ etmek: nitelendirmek, nitelemek.
tazmîn etmek zarar gidermek.
tazmînât zarar-giderim (Schadensersatz, réparation). maddî ~ : özdeksel, nensel zarar -giderim. ma’ nevî ~ tinsel zarar -giderim, gönülalma (Genugtuung, réparation morale).
te`dîb hakkı uslama hakkı.
te`diye ödeme, (özellikle) akça-ödeme.
te`lîf hakkı yazar hakkı.
te`mîn etmek inancalamak.
te`mînât inanca.
te`sîs 1) kurum. 2) turgu, bekit (vakıf). ~ senedi:turgu, bekit dayancı, belgiti (vakfiyye).
teâmül yapılageliş (Übung, coutume).
teberru` 1) bağışlama. 2) (kalıt = mîrâs’ta) kazandırma.
tebliğ bildirim.
tecâvüz taşkınlık, saldırı. ~ ün (müdâhalenin) men’i da ‘vâsi: taşkınlığın, elatmanın giderilmesi arancı, dilemi.
tecdîd yenileme.
tecrübe ve muâyene şartiyle satım deneme ya da yoklamayla satım.
teferruât 1) ayrıntı, ayrıntılar (Zugehör, accessoires) (Yurttaşlar Yasası, 621). 2) yan (fer’î) haklar (Nebenrechte) (Borçlar Yasası, 93).
tefrîk ayırım, ~ etmek: ayırt etmek.
tefsîr yorum. ~ etmek: yorumlamak.
teftîş denetim. ~ etmek: denetlemek. ~ makamı:denetim katı, orunu.
tehdîd korkutma (bk. ikrâh).
tekeffül sağlama (Gewaehrleistung, garantie). ~ etmek: sağlamak.
tekel inhisâr.
tekelli inhisârî (bk. kendi başına).
telâhuk yarışma (Konkurrenz, concurs).
temel yanılması, yanılgısı esâsda hatâ, lüzumlu vasıfta hatâ.
temerrüd direnme.
temsîl adına davranma, özdeme. ~ etmek: adınadavranmak, özdemek.
temsilci bk. mümessil.
temyîz ayırtım. ~ kudreti: ayırtım gücü. ~ kudretsizliği: ayırtım güçsüzlüğü. ~Mahkemesi: Yargıtay.
tenkîs indirim. ~ da’ vâsi: indirim arancı, dilemi.
tepki aksü’l-amel.
terbiye eğitim.
tereke bk. terike.
terhîn tutulama, tutu koma.
terike bırakıt. ~ zi’l -yedi: bırakıt elmeni.
terk bırakma, bırakı,
terkîn çizim. ~ da ‘vâsi: çizim arancı, dilemi.
tesbît belirtme, belirtim saptama. ~ da’vâsı: belirtimarancı, dilemi saptama arancı, dilemi.
tescîl kütüğe yazım. ~ da’vâsi: kütüğe yazım arancı,dilemi. ~ etmek: kütüğe yazmak.
tesellüm alma, alış, ala.
teselsül dayanışma (Solidaritaet, solidarité).
teslîm verme, veriş, vere.
teşebbüs girişim.
teşekkül kuruluş.
Tevdi` 1) saklatma. 2) yatırma. ~ hakkı: yatırmahakkı (Borçlar Yasası, 91).
tevhîd-i îctihâd karârı inançları (görüşleri) birleştirme kıyılgısı (bk. ictihâdları birleştirme karârı).
tevsî` genişletme.
ticâret satmanlik, satkanlık, tecim.
tikel cüz’î. ~ ardıl: cüz’î halef. ~ ardıllık: cüz’î halefiyyet. ~ geçiş: cüz’î intikal.
tinsel zarar-giderim ma’nevî tazmînât (bk. gönül alma).
topgu külliyyât.
toplantı içtimâ’.
toplu sözleşme umûmî mukavele.
torun hafîd. ~lar : ahfâd.
törel hukuki. ~ ilişki: hukuki münâsebet. ~ işlem: hukuki muamele. ~ verim: hukuki (medeni) semere.
tören merâsim.
turgu vakıf, te’sîs (bk. bekit). ~ betisi (dayancı): vakfiyye, te’sîs senedi.
turgucu vâkıf (bk. bekitçi).
turgulanmış vakfedilmiş (bk. bekitlenmiş).
tutar meblağ, miktar.
tutman vâzı’ü’l-yed.
tutmanlık vâzı’ü’l-yedlik.
tutu rehin. ~ alan: mürtehin. ~ almak: rehin almak. ~ koyan: râhin (bk. tutulayan). ~ koymak: terhîn etmek.
tutulamak terhîn etmek.
tutulayan râhin.
tutum 1) iktisâd. 2) davranış.
tutumsal iktisâdî.
tüccâr (tâcir’in çoğulu) satmanlar, satkanlar, tecimenler.
tüketici tahdîdî (bk. sınırlayıcı).
tümel küllî.ardıl:küllî halef. ~ ardıllık: küllî halefiyyet. ~ geçiş küllî intikal.
türetme ihtirâ’ (bk. buluş).
tüze adâlet.~ Bakanlığı: Adliyye Vekâleti.
tüzel kişi hükmî şahıs.
tüzel kişilik hükmî şahsiyyet.
tüzük nizâmnâme.
uğraş meslek.
uğraşsal meslekî.
umûmî genel. ~ hey’et: genel kurul. ~ mukavele: toplu sözleşme.
uslama hakkı te’dîb hakkı.
ussal, ussul ma’kul.
usûl 1) asıllar, kökler (karş. fürû’). 2) süreç (Prozess, Verfahren, procédure).
usûl hukuku yargılama töresi, medenî ~ : yurttaşlar yargılama töresi (Zivilprozessrecht, droit de procédure civile).
usûl-i muhâkeme bk. muhâkeme usûlü.
uyarım ihtar.
uygulamak tatbîk etmek.
uyma riâyet.
uymama,uymazlık riâyetsizlik.
uzlaşma sulh. ~ sözleşmesi: sulh akdi.
üçüncü kişi üçüncü şahıs. ~ yararına sözleşme: üçüncü şahıs lehine şart. ~ zararına sözleşme: üçüncü şahıs aleyhine akid, üçüncü şahsın fi’lini taahhüd.
üçüncü şahıs üçüncü kişi. ~ lehine şart: üçüncü kişi yararına sözleşme. ~ ın fi’lini taahhüd : üçüncü kişi zararına sözleşme.
ürün kirası hâsılat îcârı.
üsterme ihâle.
va`d, vaad sözverme.
vâhib bağışlayan. ~ e rücû’ şartı: bağışlayana dönme anlaşması.
vakfedilmiş turgulanmış, bekitlenmiş.
vakıf turgu, bekit.
vâkıf turgu, bekit.
varı yoğu mâ-melek (bk. varlık, malvarlığı).
varma vusûl
varması gerekli vusûlü muktezî.
vasıf nitelik.
vâsıta araç.
vasiyyet alan mûsâ leh.
vasiyyetnâme son istek harcaması (letzwillige Verfügung)
vatandaş yurttaş.
vatandaşlık yurttaşlık.
vazgeçme ferâgat.
vâzı`-ı kanûn yasayıcı, yasakoyucu.
vâzı`ü`l yedlik tutmanlık.
vâzı ‘ü`l-yed tutman.
vazîfe 1) ödev. 2) görev.
vecîbe borç.
vedîa 1) saklama. 2) saklanan nesne, saklama konusu. ~ akdi: saklama sözleşmesi.
vefâ hakkı geri -alım hakkı (Rückkaufsrecht, droit de réméré).
vefât ölüm.
vekâlet vekillik. ~ akdî : vekillik sözleşmesi. ~ i olmadan başkası hesâbına tasarruf: vekilliksiz işgörme (Geschaeftsführung ohne Auftrag, gestion d’affaires).
vekil eden müvekkil (bk. vekillik veren).
vekillik vekâlet. ~ sözleşmesi: vekâlet akdi. ~ veren: müvekkil (bk. vekil eden), ~ konusu: müvekkelün bih.
vekilliksiz işgörme vekâleti olmadan başkası hesabına tasarruf.
velâyet egelik (elterliche Gewalt, puissance paternelle).
velî ege.
verâset kalıtım. ~ i’lâmı, senedi, vesîkası : kalıtçılık belgesi.
vere, verme, veriş teslîm.
vesîka belge.
vezâif ( vazîfe ‘nin çoğulu) 1) ödevler. 2) görevler.
vusûl varma. ~ ü muktezî: varması gerekli.
yabancı ülkeler memâlik-i ecnebiyye.
yadlama ret.
yadlamak reddetmek.
yadlanmış merdûd.
yakınan, yakınıcı müştekî, şikâyetçi.
yakını, yakınma şikâyet.
yakınmak şikâyet etmek.
yaklaşık takrîbî.
yanılma, yanılgı hatâ.
yapılageliş teâmül.
Yapıt eser. ~ sözleşmesi: istısnâ’ akdi.
yarar nef’, nefi.
yararlanma istifâde, faydalanma.
yargı 1) hüküm. 2) kazâ.
yargıcı hakem, ~ sözleşmesi: tahkîm mukavelesi.
yargıcılık hakemlik.
yargıç hâkim.
yargılama muhâkeme. ~ süreci: muhâkeme usûlü (bk. yargılayış). ~ töresi: muhâkeme hukuku (karş. yurttaşlar yargılama töresi).
yargılayış muhâkeme usûlü (bk. yargılama süreci).
yargılık mahkeme.
yargısal kazâî. ~erginlik: kazâî rüşd.
Yargıtay Temyîz Mahkemesi.
yarışan haklar mütelâhik haklar.
yarışıcılık yasağı rekabet memnû’iyyeti (bk. yarışma yasağı).
yarışma telâhuk.
yarışma yasaği rekabet memnû’iyyeti (bk. yarışıcılık yasağı).
yarkurul encümen.
yarlıgama af (afiv) (bk. bağışlama).
yasa kanûn. ~ nın ereği (amacı, özü): kanûnun, rûhu, gayesi, maksadı. ~ koyucu: vâzı’-ı kanûn, kanûn vâzı’ı (bk. yasayıcı). ~ nın söylemi, sözü: kanûnun lafzı.
yasak memnû’, memnû’iyyet (bk. yasak olma, yasaklık), ~ işlemler: memnû’ tasarruflar. ~ olma, yasaklık: memnû’iyyet (bk. yasak).
yasal kanûnî. ~ kalıtçı kanûnî mîrâsçı.
yasayıcı vâzı-ı kanûn, kanûn vâzı’ı (bk. yasakoyucu).
yatıran mûdi’ (bk. saklatan).
yatırma tevdi’ (bk. saklatma). ~ hakkı: tevdi’ hakkı.
yavuklanma nişanlanma.
yavuklanmak nişanlanmak.
yavuklu nişanlı.
yavukluluk nişanlılık.
yayımlatan (yayınlatan) neşrettiren.
yayımlayan, yayımlayıcı, yayımcı (yayınlayan, yayınlayıcı, yayıncı) nâşir.
yazar hakkı te’lîf hakkı.
yazgı kayıd.
yazılı tahrîrî. ~ biçim: tahrîrî biçim. ~ tanıma:ikrâr bi’l-kitâbe.
yedek harcama ( kalıt töresi = mîrâs hukuku`nda ) ale’l-âde ikame.
yedek nesne kaim şey (bk. yedek, yerine geçen nesne).
yeğlik evleviyyet. ~ kanıtı: evleviyyet delîlî. ~le: evleviyyetle (bk. haydi haydi).
yemîn and. ~ etmek: and içmek.
yenileme tecdîd.
yer parçası arazî (karş. toprak).
yerelleştirme mahallîleştirme.
yerine geçen nesne kaim şey (bk. yedek, yedek nesne).
yerine geçme kaim olma.
yerleşge, yerleşme yeri ikametgâh.
yerleşken mukıym.
yerleşmiş müstakar (doğrusu: müstakır).
yersel katlandırım hakkı aynî (arzî) irtifak hakkı.
yetenek ehliyyet.
yetenekli ehil.
yetkili salâhiyyetdâr.
yevmiyye gündelik.
yevmiyye defteri günlük defter, günlük, günce (Tagebuch, journal).
yıllanma mürûr-i zaman (bk. zamanaşımı). ~nın durması: mürûr-ı zamânın ta’tîli. ~nın kesilmesi: mürûr-ı zamânın kat’ı.
yitik gaib.
yitiklik gaiblik.
yitirme izâa.
yok keenlemyekün.
yokluk adem, fıkdan (bk. bulunmama, bulunmazlık).
yoksun mahrûm.
yoksunluk mahrûmiyyet.
yollama havâle.
yollanan muhâlün leh.
yollayan muhîl.
yorumlamak tefsîr etmek.
yönetim idâre. ~ kurulu: idâre hey’eti. ~ töresi: idâre hukuku.
yönetmelik ta’lîmâtnâme.
yönetmen müdîr.
yurt yönetimi siyâset.
yurt yönetimine ilişkin siyâsî.
yurttaş vatandaş.
yurttaşlar töresi medenî hukuk.
yurttaşlar yargılama töresi medenî usûl hukuku.
Yurttaşlar Yargılama Yasası Medenî Usûl Kanûnu.
Yurttaşlar Yasası Medenî Kanûn.
yurttaşlık vatandaşlık.
yurttaşsal hak medenî hak.
yük külfet.
yüküm mükellefiyyet (bk. yükümlülük).
yükümlü mükellef.
yükümlü bağışlama mükellefiyyetli hibe.
yükümlülük mükellefiyyet (bk. yüküm).
yürürlük mer’iyyet. ~ Yasası: Mer’iyyet Kanûnu.
yürüyen hesap carî hesâb
zabıtnâme tutanak.
zabt elinden alım. ~ a karşı tekeffül ( te’mînât ) :elinden alıma karşı sağlama.
zâhirî muâmele görünüşteki işlem (Scheingesechaeft).
zaman (zeman) çağ.
Zâmin olmak 1) sorumlu olmak. 2) sağlamak.
zarar gidermek tazmîn etmek.
zarar gören mutazarrır.
zarar ve ziyan, zarar-ziyan bk. tazmînât.
zarar vermek ızrâr etmek.
zarar-giderim tazmînât.
zararın giderilmesi zararın tazmîni.
zararın  tazmîni zararın giderilmesi.
zarûret zorunluk.
zarurî zorunlu.
zevâl sona erme, sona erim, ortadan kalkma.
zımnen altıkça.
zımnî altık.
zi`l yed yardımcısı elmen yardımcısı (Besitzdiener).
zi`l-yed elmen. aslî ~ : bağımsız elmen (selbstaendiger Besitzer), fer’î ~: bağımlı elmen (unselbstaendiger Besitzer).
zi`l-yedlik elmenlik. Fi’li ~ : eylemli elmenlik.
zorla yerine getirme, zorla yürütüm cebrî icrâ. ~ koğuşturması cebrî icrâ ta’kîbi.
zorlayıcı neden mücbir sebeb.
zorunlu zarûrî. ~ durum, zorunluluk durumu: ıztırâr hâli.
zorunluk zarûret.
zümre (kalıt=mîrâs’ta) kök (Stamm).

Bu Medeni Hukuk sözlüğü Hukuki net sitesinin ansiklopedi (Hukuki Terimler) ve hukuk sözlüğü bölümlerinden izinli olarak alınmıştır.

K ekonomi terimleri sözlüğü

Kabala borç
Soygun niteliğinde faiz yüzdesi olan borç

Kabili Rücû Akreditif
Açan banka tarafından her an iptal edilen akreditiftir.

Kabul
Bu terimin konuyla alakalı birkaç anlamı bulunur:
(1)Havale alan kişinin vadesi geldiğinde ödemeyi koşulsuz olarak kabul ettiği zaman poliçesi (veya kambiyo faturası).Poliçe öncelikle kabul i çin sunulmalıdır.Havale alan kişi, ödeme için “kabul eden” konumuna geçer. “Kabul ettim” ibaresi, ödeme yeri ve zamanı poliçede belirtilmelidir.
(2)Havale alan kişinin poliçeyi alması ve vadesi geldiğinde gerekli miktarı ödeme zorunluluğuna girmesi. (3)Genel olarak,belirli koşullar altında mal almak için yapılmış anlaşma.Belirli koşullar ve belirli bir fiyat üzerinden mal almak için yapılmış anlaşma.

Kabul kredisi
Bir finans kurumunun, üçüncü kişinin değerli kağıdını garanti etmesi ve ödeme taahhüdünde bulunması koşuluyla verilen kredi

Kadro şişkinliği
Aşırı istihdam; bir ülkedeki ekonomik faaliyetin tam istihdam sınırına yaklaştığı emre hazır emek miktarının çeşitli üretim kolları arasında yeterli bir uyumu sağlayan geçici işsizlik düzeyinin altına düşmesi.

Kafeterya planı
Memurlara, sigorta, emeklilik, tatil gibi uzun ve kısa vadeli ihtiyaçlarına uyacak şekilde yan gelirlerini seçme imkanı sağlayan program

Kağıt para
Kamu otoritesinin yetkili kıldığı bir banka aracılığıyla altın ve döviz karşılığı çıkarılan ve üstünde nominal değerleri yazılı bulunan kağıt parçaları

Kaizen
Üretimde kaliteyi geliştirme; sonsuz mükemmele ulaşmak için yapılması gerekenlerin itinalı bir şekilde uygulanmasını öngören Japonca bir deyim; ürünün, sürecin ve hizmetin sürekli iyileştirilmesi, geliştirilmesi yöntemi

Kalanını İptal Et (KİE)
Fiyat ve miktarın girildiğiancak işlem kısmen veya tamamen gerçekleşmezse işlem görmeyen kısmın ekranda pasif olarak görünmeyerek sistem tarafından otomatik olarak iptal edildiği emir türüdür.

KALDIRAÇ ORANI
Bu oran aktiflerin ne kadar yabancı kaynaklarla (borçlarla) finanse edildiğini gösterir. (Borçlar Toplamı/Aktif Toplamı)

Kalkınma
Bir ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik açıdan ilerlemesi;. Walt Rostow’un ekonomik kalkınma teorisine göre her toplum kalkınma sürecinde beş evreden geçer. Bunlar; geleneksel toplum, kalkınma öncesi, kalkınmaya geçiş, olgunluğa gidiş ve kitle tüketimi dönemidir.

Kalkınma kutupları
İlkelerin kalkınma süreçlerinde her bölgenin farklı bir gelişme hızı göstermesi

Kalkış noktası
Bir ülkenin ekonomik kalkınma süreci içinde hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin gerçekleştirildiği ilk aşama. Amerikalı iktisat tarihçisi Walt W. Rostow tarafından ileri sürülmüştür. Rostow, insanlık tarihinin beş aşamadan geçtiği kanısındadır. Bunlar geleneksel toplum, kalkışın ön koşullarının hazırlanması, kalkış koşullarının olgunlaşması, olgunlaşmaya yöneliş ve olgunlaşmadır.

Kambiyo
Ödeme vasıtalarının ülkeye girmesi çıkması ve yabancı ödeme araçlarının (döviz) ülke içinde kullanılmasını düzenleyen kurallar; para ya da para yerine geçen altın veya senet gibi menkul değerlerin birbirleriyle değiştirilmesine ilişkin işlemler. Çeşitli ülkelerin paralarının birbirlerine ilişkin kambiyo işlemleri, değişik esaslara göre düzenlenebilen kur sistemleri aracılığıyla yürütülür

Kambiyo rejimi
Bir ülkenin dış ekonomik işlemlerinin parasal yönlerini düzenleyen genel çerçeve. Döviz işlemlerinde serbestliği veya resmi denetimi öngörebilir.

Kambiyo senedi
Karşılığı yabancı para ile ödenmek üzere düzenlenen ve uluslararası ticarette kullanılan senet. Bu senet, muhatabı dışında herhangi bir kişiye ciro edilebilirken senedin kabulünden sonra vadesi gelmeden piyasada iskonto ettirilebilir. Ticaret kanununda poliçe, çek ve bono gibi ticari senetler kambiyo senedi olarak adlandırılır.

Kambiyo İzni
İthalatçı firmanın zaman zaman diğer ülkedeki satıcıya ödeme yapabilmesi için, kendi para birimini diğer ülkenin para birimine çevirmesi gerekir.Bunun için hükümetten alınan izindir.

Kameralizm
Merkantilizmin Almanya ve Avusturya’daki adı.

Kamu bütçesi
Kamu kesiminin belli bir dönemlik ekonomik planı

Kamu gelirleri
*Devletin kamu hizmetlerini karşılamak amacıyla başta vergi toplamak, sahip olduğu menkul ve gayrimenkul değerleri işletmek, ürettiği mal ve hizmetleri satmak ve piyango tertiplemek yoluyla elde ettiği değerlerin toplamı
*Devletin kamu harcamalarını karşılamak amacıyla vergi, harç, resim, para cezaları, mülk-teşebbüs gelirleri, borçlanmalar, yardım-bağış, devalüasyondan doğan fark gibi gelirlerden oluşur.

Kamu harcamaları
*Devletin ekonomik, sosyal, siyasi ve idari amaçlarını gerçekleştirmek için bu faaliyet alanlarında verdiği hizmet ve ürettiği mallar için yapmış olduğu harcamalar.
*Geniş anlamda, devlet ve diğer kamu kuruluşlarının bütçe ödemeleri ile Kamu İktisadi Teşebbüsler (KİT), sosyal sigorta ödemeleri, vergi muaflık ve istisnaları ve özel kişilere yapılan teşvikleri de içerir. Dar anlamda da kamu hizmetlerinin bedeli olarak, devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin (belediye, il özel idaresi gibi) yaptıkları ödemelerdir.

Kamu işletmesi
Sermayelerinin tamamı veya büyük bölümü kamu tüzel kişilerine ait işletme. Genel olarak mali, sosyal, ekonomik ve politik nedenlerle kurulur. Mali nedenlerle kurulanların tek amacı, kamu kurumlarına gelir sağlamaktır.

Kamu maliyesi
Devlet faaliyetlerinin ekonomik ve mali yönlerini neden ve sonuçlarıyla inceleyen ve bunlardan kaynaklanan sorunların çözüm yollarını araştıran bilim dalı. Temel konusu kamu gelirleri ve kamu harcamalarıdır.

Kamu Sektörü Borçlanma Gereksinimi (KSBG)
Kamu Sektörü Borçlanma Oranı. Bu ihtiyacın gayrısafi milli hasılaya oranıdır. Bir başka deyişle kamu sektörünün toplam giderleri ile toplam gelirleri arasındaki farktır. Konsolide bütçe, KİT’ler, yerel yönetimler, fonlar ve sosyal güvenlik kuruluşlarının giderleri ile gelirleri arasındaki farkların toplamını ifade eder. Devletin gideri, gelirinden fazla oldukça bu oran yükselir.

Kamulaştırma
Bedelleri peşin ödenmek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamının ya da bir kısmının kamu mülkiyetine alınması

Kapalı çember kuramı
Az gelişmişliği, devamlı olarak kendini yineleyen her defasında başlangıç noktasına dönülen süreç olarak açıklayan teori. (Düşük gelir düzeyi > düşük tasarruf ve talep düzeyi > düşük yatırım düzeyi > yetersiz sermaye oluşumu > düşük verimlilik > düşük gelir düzeyi)

Kapalı ekonomi
İlkeler arasındaki ticarete katılmayan ve kendi kendine yeterli olabilen ekonomi. Diğer ekonomilerle asgari düzeyde ilişki sürdürmesine rağmen tüm ihtiyaçlarını kendi sistemi içinde karşılamayı hedefleyen ekonomidir. Ekonomik analiz yapılırken teori, dış ekonomik ilişkilerin bulunmadığını varsayar, uluslararası ilişkileri soyutlar. Terimi ilk kez Alman ekonomist Fichte kullanmıştır

Kapanış Fiyatı
Bir seansta Borsa kaydına alınan (tescil edilen) en son işlemin fiyatıdır.

Kapasite
Üretilebilir toplam miktar, bir mal veya hizmeti üretebilmek yeteneği ve imkanlarının belli bir ölçü ile deyimlendirilmesi

Kapitalist ekonomi
Üretim araçları sahipliğinin özel kişilere ait olduğu ekonomik sistem. Kapitalizmde ithalat, kotalar ve yüksek gümrük vergilerine bağlı olabilir. Bütün piyasa kamu tarafından kontrol altında tutulabilir. Ekonomik liberalizm geçerli olmayabilir. Kapitalist ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri de banka kredileridir. Banka kredisi özel imalatta o kadar önemlidir ki iktisatçılar bunu kelimenin tarifine bile sokmaya taraftardır. Bu nedenle sermaye ekonomisi olarak da geçer.

Kapitalizm
Sermayedarlık. Üretim araçları sahipliğinin özel kişilere ait olduğu ekonomik sistemdir. Bireylere, ekonomik hayatın başlıca unsuru gözüyle bakar. 1400«lü yıllarda Avrupa«da kök salmaya başlamış, 19. yüzyılda başlayan Sanayi Devrimi ile şekillenmiştir. 1873 ve 1929 yılları arasında bir dizi ekonomik panik, çöküntü ve gerileme yaşanmışsa da bu yıllar modern refah devletinin doğduğu dönem olmuştur. Kapitalizmde ithalat, kotalara ve yüksek gümrük vergilerine bağımlı olabilir. Bütün mal ve faktör piyasaları kamu tarafından kontrol altında bulunabilir. Kapitalist ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri de banka kredileridir.

Kapitalizasyon
Herhangi bir işletmenin birikmiş yedek akçe ve karının sermaye artırımında kullanılmasına denir.

Kar
Kazanç, fayda, kar getirmek, kazanmak; iş, toprak veya sermaye karşılığında bir kimsenin grubun veya örgütün sağladığı para; dördüncü üretim faktörü kabul edilen “teşebbüs” unsurunun üretimden almış olduğu paya verilen ad

Kar amacı gütmeyen kuruluşlar
Genelde hayır işleri yürütürler ve bu nedenle bazı vergilerden muaf tutulurlar.

Kâr Transferi
Türkiye’de yatırım yapmış olan yabancıların söz konusu yatırımlardan elde ettikleri gelirlerin yurtdışındaki şirketlerine aktarmasıdır

Kara ekonomi
Pazar ekonomisi içindeki istihdamın bir ölçüde vergi kaçırma çabasıyla ilgili olduğu varsayılan eksik bildirimlerden kaynaklanan ve resmi istatistiklerde tam olarak görünmeyen kısmı

Kar-Zarar Ortaklığı Belgesi (KOB)
Ortaklıkların, kar ve zarara ortak olmak üzere iştigal sahalarına giren tüm faaliyetlerin gerektirdiği finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ihraç veya halka arz edebilecekleri bir tür sermaye piyasası aracıdır

Kara Konşimentosu
Mallar ihracatçının yurtdışı taşımacısına getirilirken kullanılan konşimentodur.Bazı durumlarda genel konşimento kullanılsa da genellikle hem karasal konşimento hem de deniz konşimentosu hazırlanması gerekir.

Kara para
Vergi dışı bırakılmış haksız kazanç

Karaborsa
Mal veya hizmetlerin, kamu otoritelerinin koyduğu ya da kontrol ettiği fiyatlardan daha pahalıya satılması

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması
Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin ekonomik işbirliği geliştirmek amacıyla 1992’de İstanbul’da imzaladıkları anlaşma

Kardinal Fayda
Ölçülebilen fayda. Malların, insan ihtiyaçlarını tatmin etme özelliğini ifade eden faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği uzun zamandan beri tartışma konusudur. Faydanın ölçülebileceğini savunan iktisatçılar (kardinal faydacılar), her mal ya da mal grubunun sağlamış olduğu faydanın teorik bir fayda birimiyle ölçülebileceğini ileri sürerler.

Karma ekonomi
Kapitalist ve sosyalist sistemlerin birlikte teşebbüslerini öngören ekonomi. Üretim araçlarının bir kısmında özel mülkiyet, bir kısmında da kamu mülkiyeti bulunmaktadır. Devlet ekonomide yönlendirici bir rol oynar. Bir yandan özel sektörün karsız ve riskli bulduğu için girmeye isteksiz olduğu alanlara yatırım yaparken diğer taraftan özellikle gelişmekte olan ülkelerde kaynak israfını önlemek, sosyal adalet içinde hızlı kalkınmayı başarmak gibi amaçlarla uygulanan merkezi planlamayla piyasa ekonomisinin işleyişini yönlendirir. Karma ekonomi taraftarları, her iki sistemin olumsuz yönlerinin böylece giderildiğini ileri sürerler.

KARMA FON
Hisse senetleri, borçlanma senetleri, altın ve diğer kıymetli madenlerin en az ikisinden oluşan ve her birinin değeri fon portföy değerinin %20’sinden az olmayan fonlardır.

Karnet
Hamiline elinde bulundurduğu malları geçici olarak ödemelerini yapmadan yurt dışına (bir sergi veya gösteri için) çıkarma imkanını sağlayan gümrük belgesidir.

Karneye bağlama
Vesika ile satma, piyasada kıt bulunan bir malı tüketicilere eşit paylaştırmak amacıyla önceden düzenlenip verilmiş belgelerle satma

Karşılaştırmalı üstünlük
Bir ülkenin diğer bir ülke ya da ülkelere karşı ihracatta ve doğal kaynaklar açısından gözle görülür üstünlüğe sahip olması. Klasik serbest ticaret görüşünün dayandığı temeldir. Klasiklerden ünlü İngiliz iktisatçısı David Ricardo’nun geliştirdiği bu görüşe göre serbest ticaret, ticarete katılan tüm taraflar için yarar sağlayacaktır.

Karşılıklılık
Bir ülkenin mal ihraç ettiği ülkeden başka bir mal ithal etmesi. Bu ilkede, her iki ülkenin birbirinin pazarına girişi aynı oranda olur. Saldırgan ticareti ön plana çıkaran bir dünya ekonomisinde etkili olarak yürütülebilecek tek ticaret politikasıdır. Karşılıklılık, dünya ekonomisinin koyu bir korumacılığa doğru gerilemesini önleyecek bir yoldur. Bu ilke, sadece mal ticaretiyle sınırlı kalmaz. Karşılıklılık hizmetler alanında da gereklidir.

Kartel
*Bağımsız tüzel kişilik sahibi firmaların kendi aralarında rekabeti ortadan kaldırmak ya da sınırlamak amacıyla yaptıkları anlaşma, piyasayı denetleyebilmek amacıyla örgütlenmiş şirketler topluluğu, bir iş kolunda üretimi ve fiyatı kontrolu altında tutmak için oluşturulmuş uluslararası grup; sermayeciliğin tekel aşamasında aynı üretim kolunda çalışan çeşitli şirketlerin, aralarındaki rekabeti kaldırmak, üretim miktarını ve fiyatları kararlaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri birlik.
*Aynı üretim kolunda, iki veya daha fazla işletmenin aralarındaki rekabeti önlemek ve pazarda bir tekel oluşturmak amacıyla hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını koruyarak meydana getirdikleri birlik.

Kartogram
İstatistiksel araştırmalarda mekan serilerini göstermek amacıyla kullanılan haritalı grafik

KATILMA BELGESİ
yatırım fonlarına katılanların sahip oldukları payları ve hakları gösteren, paraya çevrilebilen, nama ve hamiline yazılı kıymetli evraktır.

Katılma İntifa Senedi
Nakit karşılığı satılmak üzere, ortaklık haklarına sahip olmaksızın kardan pay alma, tasfiye bakiyesinden yararlanma ve yeni pay alma gibi haklar sağlayan bir kıymetli evraktır.

KATILMA PAYI
Bir şirkete ortak olan bir kişinin toplam sermaye içinde sahip olduğu paydır.

Katlı kur
Çeşitli mal ve hizmetlerin dış ticaretinde farklı kurların uygulanması. Lüks mal ithali için yüksek kur, gübre ithali için düşük kur uygulanması gibi. Döviz gelirlerinin artırılmasının amaçlandığı katlı kur uygulamasına devalüasyon yapmak istemeyen ülkeler başvurur. IMF ve GATT, katlı kur uygulamasına karşı çıkarlar.

Katma bütçe
*Kamu bütçesinden ayrı olarak genel ve özel bütçe tiplerinin dışında kalan, KİT’lerin kuruluş ve işleyiş yasalarına uygun olarak hazırlanan bütçe
*Giderlerini özel gelirleriyle karşılayan ve genel bütçe dışında yönetilen kamu kuruluşlarının bütçeleri.

Katma Değer
*Bir sektörün veya firmanın bir dönemde elde ettiği satış geliri ile üretim için dışarıya yapılan alım giderleri arasındaki fark
*Belirli bir üretim aşamasında belli bir mal için yapılan faktör ödemelerinin(ücret, faiz, rant, kar) toplamı

Kaydi para
Çek aracılığı ile tedavül eden vadesiz mevduat

Kaydi Takas
Üyelerin, takasa olan para borçları ile takastan olan para alacaklarının hesaben ödenmesi ile menkul kıymet borçları ile menkul kıymet alacaklarının hesaben teslimidir.

KDV Katma değer vergisi,
Ara malların ve hizmetlerin her aşamada vergilendirilmesini sağlayan sistem. Sanayi üzerindeki yükü hafifletir, mal ve hizmetlerin fiyatlarında düşme olur, talep enflasyonu azalır, ihracatın artması sağlanır. Vergi kaçakçılığının da büyük ölçüde önüne geçilir. İlk olarak 1954’te Fransa’da uygulanmış, diğer ülkelere de yayılmıştır. Bu vergi üretici ve satıcıdan alınır ancak sonuçta ödeyen yine tüketici olur. Bu nedenle gizli satış vergisi olarak da anılır.

KAYITLI SERMAYE
Sermaye Piyasası Kanununa göre anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, Ticaret Sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir.

Kayıt Dışı Ekonomi
Devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir. Enformel ekonomi, illegal ekonomi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi diye de adlandırılır. Genel olarak kayıt dışı ekonominin, mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve GSMH hesaplamalarına yansımayan alanları kapsadığı kabul edilmektedir.

Kayıtlı Sermaye Ekonomi Sözlüğü
Sermaye Piyasası Kanununa göre anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, Ticaret Sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir.

Kıyı Bankacılığı
Genellikle serbest bölgelerde faaliyette bulunan, mübadele-denetim ve vergilemenin asgari düzeeyde tutulduğu bir bankacılık türü.

Kefalet
Borçlunun yüklendiği borcun ödenmesini alacaklıya karşı yazılı olarak taahhüt etmesi. Kefalet edilen borç, miktarca belli olmalıdır. Adi kefalette borcun asıl borçludan tahsil edilememesi, rehin olup da bunun borca yetmemesi halinde borç, kefilden istenebilir. Müteselsil kefalette ise alacaklı, alacağının tahsili için borçluya gitmeden, hatta rehinin paraya çevrilmesini istemeden kefilden borcu ödemesini isteyebilir. Kefil bir kişi veya birden fazla olabilir. Kefile kefil olmak da mümkündür. Asıl borç düşünce, kefil de kefaletten kurtulur.

Keiretsu
Japonya’da holdinglere verilen ad; bir banka ya da dev şirketin etrafına toplanmış gruplar

Kelle vergisi
Nüfus vergisi, seçim hakkının tabi olduğu vergi. İlk kez İngiltere«de 1222 yılında Haçlı Seferleri«ni finanse etmek üzere alınmış, 14. yüzyılda düzenli bir vergi haline getirilmiştir. Bu vergi, yoksullar üzerinde bir yük oluşturduğundan halk arasında büyük hoşnutsuzluk yaratmış, kitleler 1381«de Wat Tyler liderliğinde ayaklanmıştır.

Kesin Alış
Bir menkul kıymetin doğrudan alımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para) eksikliğinin olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez Bankasının piyasadan kendi porftöyü için menkul kıymet almasını ve karşılığında sisteme para vermesini ifade eder.

Kesin Satış
Bir menkul kıymetin doğrudan satımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para) fazlasının olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez Bankasının piyasaya kendi portföyünden menkul kıymet satmasını, karşılığında sistemden fazla parayı kesin olarak (bir daha geri verilmemek üzere) çekmesini ifade eder.

Keynes Planı
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomileri düzeltmek amacıyla hazırlanan ve Bretton Woods Konferansı’na sunulan iki plandan biridir. İngiltere’nin görüşünü taşıyan bu plan, Amerika’nın görüş belirttiği White Planı ile çekişmiş, konferansta Amerika’nın White Planı benimsenmiştir. İngiliz heyetine başkanlık eden Keynes’in önermiş olduğu birlik, bir tür dünya merkez bankası rolünü üstlenmiştir. Bu kuruluşun, “bankor” (bancor) adı verilen yeni bir uluslararası ödeme aracı çıkarması, tüm paraların ve altının değerinin bankor cinsinden tanımlanması uluslararası rezerv ihtiyaçlarının da bankor ile karşılanması öngörülmüştür.

Keynesçilik
Enflasyonun önlenmesinde para politikasının yanı sıra mali politikaya da önem verilmesi gerektiğini savunan ekonomik görüştür. İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes (1883-1946), tüketime olan eğilim, sermayenin marjinal yeterliliği ve para miktarıyla birlikte faiz oranını belirleyen likidite tercihi gibi üç bağımsız değişkenle, gelir seviyesi ve iş alanındaki muhtemel dalgalanmaları açıklamaya çalışır. “İstihdam, Para ve Faizin Genel Teorisi” adlı kitabında kapitalist ekonominin tam istihdamda dengede olabileceğini, tam istihdam sağlanmasının da mümkün olamayacağını savunmuştur.

Kısa dönem
Bir malın talebindeki değişmeler karşısında arz miktarlarını bir ölçüde ayarlamanın mümkün olabildiği süre

KISA VADELİ BORÇLARIN TOPLAM BORÇLARA ORANI
Ticari ve emek yoğun işletmelerde yüksek sermaye yoğun ve sabit varlıkları yüksek işletmelerde ise düşük olması beklenen bu oran, toplam borç içinde kısa vadeli borcun payını dolayısıyla borçların risk yapısını göstermektedir. (Kısa Vadeli Borçlar / Borçlar Toplamı)

Kısa vadeli kredi
Bankaların, daha çok işletmelerin sermayelerindeki tıkanıklığı gidermek amacıyla verdiği kredi

Kısır sınıf
Sanayi ve ticaretle uğraşan ve gerçek üretim faaliyetine katılmayan kesim

Kıt kaynak
Bir toplumu oluşturan bireylerin ihtiyaçlarının tümünü karşılayacak kadar bol olmayan kaynaklar

Kıtlık ekonomisi
Bir ülkede mevcut satın alma gücünün tüketim malları sanayini tam kapasite ile çalıştırmaya yetecek kadar yüksek olmaması; üretim kapasitesine oranla talebin düşük olduğu ekonomi

Kıyı bankacılığı
Genellikle serbest bölgelerde faaliyet gösteren, ülke dışından sağlanan fonların yine o ülke dışında kullandırılmasını amaçlayan bir bankacılık türü

Kibbutz
İsrail’deki kollektif çiftlikler. Filistin’e giden ilk Yahudi göçmenleri tarımsal faaliyetlerde bulunabilmek için ortak hareket etmek ve yardımlaşmak gereğini duymuşlardır.

Kilit sanayi
Bir ülkede gösterdiği faaliyet sonucu, sanayinin diğer önemli kesimlerini de etkileyebilen sanayi

King Yasası
Sürümün aritmetik olarak azalması durumunda fiyatların geometrik olarak yükseleceğini ileri süren kuram. İhtiyaçların tatmin edilmiş olması halinde tarımsal ürünlerin arz miktarlarında oluşacak bir artışın çok şiddetli bir fiyat azalışına, ihtiyaçların tatmin edilmemiş olması halinde de ürünlerin arz miktarlarındaki bir azalışın orantılı olarak daha şiddetli bir fiyat artışına yol açacağını vurgular.

Kira
Kazanılmamış gelir, kiracının bir mülk, arazi ya da ev için ödediği bedel, taşınabilir veya taşınmayan bir maldan ya da bir haktan bedel karşılığında geçici olarak faydalanma hakkı, rant, gelir, irat, bir malın kendiliğinden getirdiği ve dolayısıyla çalışılmadan elde edilen kazanç, emeksiz kazanç. Genellikle topraktan, bazı mallardan, banka yatırımlarından, değerli kağıtlardan gelen gelirdir.

Kişi başına düşen gelir
Bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan milli gelirden kişi başına düşen pay. Milli gelirin ülke nüfusuna bölünmesiyle bulunur.

Kişisel gelir
Bir ulusal ekonomide belli bir dönemde kişilerin eline geçen toplam gelir. Bu gelirin hesaplanması için söz konusu dönem içinde devletin ödediği transfer ile sübvansiyon ödemeleri toplamının milli gelire ilave edilmesi, buna karşılık devlete ödenen kurumlar vergisi ile her tür sosyal kesintinin şirketlerce dağıtılmayan karlar toplamının milli gelirden çıkarılması gerekir.

KİT Kamu İktisadi Teşekkülleri,
Sermayelerinin tamamı ya da yarıdan fazlası devlete ait kuruluşlar. Devletin iktisadi alanda mal ve hizmet üreten kuruluşlarıdır. Mal ve hizmetlerin, toplumun bütün fertlerine ulaştırılabilmesi amacıyla oluşturulmuşlardır. Özel hukuki düzenlemelere tabidirler. Toplumsal kalkınmada öncü rolü oynarlar.

Klasik Büyüme Teorisi
Klasik iktisatçıların, kapitalizmin içsel dinamizmi ile kendiliğinden büyüyeceğini savunan teori

Klasik İktisat Okulu
18. yüzyıl sonlarında fizyokratların “bırakınız yapsınlar” ideolojisini sürdürerek bunu destekleyecek iktisat teorisi geliştiren akım. Bu okula mensup iktisatçılar, ekonominin kendiliğinden ve daima dengede olacağını, toplumsal ve ekonomik dengenin bireysel çıkarların toplamının oluşturacağı doğal yapı içinde gizli bir el aracılığı ile sağlanacağını, ekonomiye hiç bir şekilde müdahale edilmemesi halinde ulusal ve uluslararası iş bölümünün tüm toplumların refahını maksimum kılacağını savunmuşlardır.

Kleptokrasi
Çalma rejimi; devlet düzenine çıkar, rüşvet ve kişisel ilişkilerin hakim olması. Deyim ilk kez İngiliz ekonomist Peter Bauer tarafından kullanılmıştır.

Kliring
Malın malla ödenmesi. İki yanlı ticaretin bir türü olup takasa benzer. Ancak takastan farklı olarak kliringde farklı ülkelerin ithalatçı ve ihracatçıları aralarında, döviz kullanmadan, dolaylı biçimde bağ kurarlar. Kliring ülkeler arasında imzalanan ikili anlaşmalara göre yürütülür. Bu anlaşmalarla, ülkelerin birbirlerinden yapacakları ithalatın tutarı ve bileşimi belirlenir.

Know how Yapım bilgisi.
Ekonomi alanında bir tür bilgi satışı veya kiralanması anlamına gelir. Bir kazanç ya da mülkiyet sağlamak isteyen bir kimse için yenilik veya gizlilik niteliği olan, bir patente konu olabilecek veya konu olmayacak durumdaki bir meslek veya sanayi ile ilgili bir tekniği gerçekleştirmek için elde edilmiş tüm bilgi ve üretim vasıtalarıdır.

KOBİ
Küçük ve Orta Boy İşletme

Kolhoz Rusya’da kooperatif çiftlikler
Terim, köylülerin ortaklaşa çalıştığı bir tarım işletmesini ifade eder. 1922 tarihli tarım kanunu ile kurulmuştur.

Kollamacılık
Herhangi bir kamu hizmetine seçilebilmek için seçmenlere yasal çerçeve içinde hediye ve hizmet verme, iş bulma, resmi dairelerde işlerini halletme

Kollektif şirket
İki ya da daha çok kimsenin bir ticaret unvanı altında ticaret yapmak ve bundan doğan kar ve zararı aralarında paylaşmak ve üçüncü şahıslara karşı şirket borçlarından dolayı müteselsil ve sınırsız bir sorumluluk yüklenmek üzere sözleşme ile kurulan ticaret şirketleridir. Şirket yazılı bir sözleşme ile kurulur.

Kollektivist ekonomi
Tüm üretim araçlarını toplum malı ilan etmek isteyen ekonomik görüş. Toplum içinde fertlerin yerine halkın hakim olmasını kabul eder. İreticilerin kurdukları birlik ve derneklerin toplumsal meseleleri çözmek konusunda yetersiz kalmasıyla ortaya çıkmış bir ekonomi şeklidir.

Kollektivizm
Üretim araçlarını yerel, bölgesel, ulusal veya dünya ölçüsünde herkesin ortaklaşa paylaşabileceği şekilde yararlanması amacını güden ekonomik sistem

Komandit şirket
Birlikte bir unvan altında ticaret yapmak amacıyla iki ya da daha çok kimse arasında kurulan ve içlerinden biri veya birkaçı şirket borçlarından dolayı üçüncü şahıslara karşı sınırsız ve müteselsil sorumluluk yüklendiği halde diğerleri için yalnız şirkete koydukları sermaye miktarıyla sınırlı bir sorumluluk getiren ticaret şirketidir. Ortaklardan bir veya bir kaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış, diğer ortakların sorumluluğu ise belirli bir sermaye ile sınırlandırılmıştır.

Komisyon
Verilen tahsilat, garanti, takip hizmetleri karşılığı alınan bedeldir.

Komünizm
Bir toplumda bütün malları herkese ortak eden ekonomik düzen. Bugünkü anlamıyla ilk kez 1848’de Engels ve Marx’ın yayınladıkları “Komünist Manifestosu” ile ortaya atılmıştır. 1917 ihtilali ile Rusya’da iktidara gelen Bolşevikler bu tarz bir düzeni kurmaya girişmişlerdir.

Komprador
Satın alıcı anlamına gelen İspanyolca kökenli terim. 16. yüzyılda Batı Afrika kıyılarında kaptanlara ve esir tacirlerine devretmek üzere ırkdaşlarını satın alan zenci aracılara komprador adı verilmişti. 18. yy. sonlarıyla 20. yy. başları arasında Çin’de ticaret yapan Batılılara aracılık eden Çinli tüccarlara da komprador deniliyordu.Zamanla “işbirlikçi” anlamını kazandı.

Konjektür
ekonomik tahmin

Konjonktür
Hal ve şartların bir araya gelmesinden doğan durum, bir ülkenin iktisadi sosyal ve siyasi durumunun belli bir devrede bağlı olduğu unsurların tümü, ekonomik olay ve göstergelerin belirli bir zamandaki bütünü. İretimin artması veya azalması, fiyatların inip çıkması, belli alanlarda tüketimin azalıp çoğalması, işsizliğin artması veya düşmesi, banka mevduatlarının gösterdiği değişimler gibi ekonomik olaylar ve eğilimlerin toplamı konjonktürü teşkil eder.

Konjonktürel işsizlik
Ekonomik bunalım dönemlerinde toplam talebin buna bağlı olarak da üretimin düşmesiyle ortaya çıkan işsizlik

Konkordato
*İflas durumunda alacaklıların alacaklarını belli bir plana göre tahsili için aralarında yaptıkları sözleşme, cebri icra yolu. Henüz iflas etmemiş ancak iflasın eşiğinde bulunan bir kişi veya kuruluşun alacaklılarıyla yaptığı anlaşmadır. Bu anlaşma için alacaklıların sayı ve alacak tutarı açısından üçte ikisinin onayı şarttır. Konkordato, icra tetkik merciinin tayin ettiği bir komiserin başkanlığında yapılır. Konkordato iflas anlamına gelmez. Borçlarının büyük miktarlara ulaşması, bu borçların ise ödeme imkanlarının sınırlanması sonucunda iflasın eşiğine gelen bir firma adalet önünde mal varlığını ortaya koyarak borçlarını kabullenebilir.
*Kendi kusuru olmaksızın mali durumu bozulmuş olan bir borçlunun alacaklıları ile yaptığı bir anlaşmadır. Bu anlaşma sonucunda alacaklıların en az üçte iki oranındaki çoğunluğu alacaklarının belirli bir bölümünden vazgeçer, borçlu ise geri kalan borçlarını

Konsolidasyon
(1) borçları birleştirme; vadesi dolan borcu orta veya uzun vadeli borca çevirme; sağlamlaştırma; birkaç kalem borcu tek kalemde toplama. Hem iç hem dış borçlar için yapılabilir. Genellikle kısa vadeli Hazine bonoları geri alınıp yerine uzun vadeli devlet tahvilleri verilerek uygulanır. Alacaklılara yeni vade için de faiz ödenir. Fakat buna rağmen devlete güvenlerinin sarsılması önlenemez. Konsolidasyona giden bir hükümet, yeniden iç borç almakta çok zorlanır. Dış borçların konsolidasyonunda taraflar arasında borcun yeni vadesiyle birlikte borca uygulanacak faiz oranının yeniden belirlendiği bir erteleme anlaşması da imzalanır. (2) şirketlerin birleşmesi (3)Uluslararası borç işlemlerinde bankaların ya da direkt olarak borçlu olan ülkenin, vadesi gelen bir borcun daha uzun süreli bir vadeye uzatılması işlemidir.

Konsolosluk Deklarasyonu
Başka bir ülke konsolosluğuna yapılan resmi bildiridir.Nakliye edilecek malları tanımlar.

Konsolosluk Faturası
Bazı yabancı konsolosluklar tarafından istenen bir belgedir,malların nakliye şeklini tanımlar ve ihracatçı,acenta ve nakliyenin değeri hakkında bilgi verir.Başka bir ülkenin konsolosluk görevlisi tarafından onaylanarak, o ülkenin gümrük görevlileri tarafından malların değerini, kalitesini ve diğer özelliklerini belirtir.

Konsorsiyum
(1) şirketler birliği; birden fazla firmanın belli bir projenin gerçekleştirilmesi için bir araya gelmesi. Özellikle baraj, köprü gibi, tek bir firmanın, projenin tümünü tamamlamasının zor olduğu işlerde kurulur. Fikir, Dünya Bankası eski başkanlarından Eugene Black tarafından ortaya atılmıştır. Çeşitli kuruluşların merkezi bir yönetim altında toplanması anlamına gelen Latince bir kelimedir. (2) merkezi bir yönetim altında toplanmış çeşitli kuruluşlar.(3)Sözlük anlamı; bir merkezi yönetim altında toplanmış çeşitli kruluşlar. Konsorsiyum kuran organlar, bağımsız hukuki kimliklerini korumaya devam eder. Piyasa ekonomilerinde firmaların kartelden de ileri düzeyde işbirliği yapmaları konsorsiyum ile sağlanır.

Konşimento
*Taşıyan tarafından yükletenin isteği üzerine tek taraflı düzenlenen belge olup, bu belge ile taşıyan, bir yandan sevk için gönderilen malı teslim aldığını beyan eder ve diğer yandan da seferin sonunda yükün kanunen yetkili taşıyıcısına teslimini üstlenir.
*Nakliyeci ile taşımacı firma arasında hangi malların daha önceden belirlenmiş olan kontrattaki fiyatlar üzerinden taşınacağını bildiren belgedir.

Kontrat
Mukavele, akit, bağıt, sözleşme, ihale, bir işi bir çok istekli arasından en uygun koşulları teklif edene bırakma, iki ya da daha çok tarafa karşılıklı yükümlülükler veren yazılı antlaşma, tarafların birbirine uygun beyanlarıyla meydana gelen ve onlara karşılıklı vecibeler yükleyen anlaşma, iki veya daha çok kişinin bir borcun oluşumu üzerinde anlaşmaları

Konvertibilite
*Bir ülke parasının resmi denetime bağlı olmaksızın ve herhangi bir sınırlama getirilmeden diğer ülke paralarına veya altın ve gümüşe serbestçe çevrilmesi, değiştirilebilirlik, çevrilebilirlik. Konvertibilite, bir ülke parasının “milli” olmasını ve borsa dalgalanmaları sırasında ayakta kalma yeteneğini ifade eder.
*Ulusal paranın, dış ticaret gereksinimlerinin karşılanmasında, resmi bir rakamın ya da yasanın iznine gerek kalmaksızın bir başka bir ulusal paraya dönüştürülmesi ve uluslararası mübadele aracı olarak kullanılabilmesidir

Kooperatif
Kooperasyon ilkelerine göre çalışan, meslek, sanat veya geçimlerine ilişkin ihtiyaç ve eylemlerini karşılıklı yardım ve kefaletle sağlamak amacıyla oluşturulan ortaklık biçimi; ortak alım veya satımda bulunmak üzere tüketici veya üreticilerin kurdukları ve ortaklarının ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla faaliyette bulunan kuruluş. Kooperatifleri dört grupta incelemek mümkündür: (1) Tüketim kooperatifleri: Aracı tüccarları ortadan kaldırarak ihtiyaçlarını doğrudan doğruya üreticilerden veya üreticiye en yakın kaynaklardan sağlamaya çalışan kooperatiflerdir. (2) İretim kooperatifleri: İreticiler arasında kurulan ve ürettikleri malları mümkün olduğu kadar aracılara başvurmadan tüketicilere iletmeye çalışan kooperatiflerdir. (3) Kredi kooperatifleri: Aracı faizcileri ortadan kaldırarak ortakların muhtaç olduğu krediyi doğrudan doğruya bankalardan sağlamaya çalışan kooperatiflerdir. (4) Yapı kooperatifleri: Ortaklarının daha düşük maliyetle konut edinebilmesini sağlamak amacıyla kurulur.

Korumacılık
Himayecilik; devletin serbest dış ticarete müdahale ederek yerli üreticiyi korumak için izlediği politika, ithalat üzerine yüksek gümrük koyarak yerli sanayi koruma eğilimi

Koruyucu Gümrük
Haksız şekilde sübvanse edilmiş mallara karşılık koyulan zorunlu gümrüktür.

Kota
(1) IMF üyelerinin bu uluslararası kuruluşta oluşturdukları fondaki payları, (2) ayrılan bir para ile alınacak malın çeşidini ve her çeşidin oranını gösteren liste, (3) bir ülkenin genellikle ithal mallarına koyduğu miktar sınırlaması, ithaline izin verilecek mal hacminin hükümetler tarafından fiziki miktar veya değer olarak sınıflandırılması.(4) Bir malın o ülkeye belli bir miktar alına bileceğini belirleyen yasal kurallar

Kotasyon
*Belli bir zamanda borsada işlem görmüş değerlerin rayiçleri
*Bir şirkete ait menkul kıymetlerin borsa listesine alınmasıdır. Menkul kıymetlerin Borsa kotuna alınması ile şirketin Borsa tarafından gerekli görülen şartları yerine getirmiş olduğu anlaşılır.

Kote etmek
Fiyat takdir etme, fiyat verme, piyasa fiyatını söyleme

Köken Sertifikası
Bazı yabancı ülkeler tarafından istenilen, alımlarda fiyat tarifesi için,belirli malların kaynağının hangi ülke olduğunu gösteren belgedir.

Kör tröst
Çok büyük servete sahip bir işadamının, resmi bir göreve seçilmesi halinde tüm hesaplarının açık olarak yapılacağı bir finansal düzenlemeye gitmesi. Bu uygulamada işadamı, herhangi bir şaibe altında kalmamak için sahibi olduğu menkul ve gayrimenkullerle ilgili tüm bilgileri bağımsız denetçilere verebilir.

Kredi
*Belirli koşullarla borç olarak ayni, nakdi veya hizmet şeklinde sağlanan ve belli bir süre sonra geri ödenmesi taahhüt edilen kaynaktır. Kredide en önemli unsur zamandır. Zaman unsurunun mevcudiyeti güven faktörünü de beraberinde getirir. Kredinin üçüncü önemli niteliği de risktir. Her kredi işleminde ödünç veren kimse, karşı tarafın vaadini yerine getirip getirmemesi ihtimaline göre değişik risklerle yüz yüze kalır. Bankacılıkta vadesi bir yıldan fazla olan birikimlere de kredi denmektedir.
*Belirli miktardaki satın alma gücünün, belirli bir süre için ve geri verilmek üzere bir bedel (genellikle faiz) karşılığı gerçek ya da tüzelkişilere verilmesidir. Kredi çeşitleri: güvencesine göre teminatlı ve teminatsız; kullanıcısına göre; özel ve kamu, süresine göre; kısa ve uzun, veriliş yerine göre üretim ve tüketim; kullanım alanına göre ticari, tarım, sanayi, yapı ve orman gibi ayrılır.

KREDİ ÇEŞİTLERİ
Güvencesine göre teminatlı ve teminatsız; kullanıcısına göre; özel ve kamu, süresine göre; kısa ve uzun, veriliş yerine göre üretim ve tüketim; kullanım alanına göre ticari, tarım, sanayi, yapı ve orman gibi ayrılır.
Kredibilite
Şirketin tanımlı iş politikasını destekleyecek beceriler

Kredi Mektubu (Akreditif)
Banka tarafından, mal alıcının talimatları doğrultusunda hazırlanan, malları satan kişinin belirli koşullar altında bankadan belirli miktarda para çekmesine izin veren belgedir.

Kredi Riski Sigortası
Nakliyesi yapılmış malların ücretlerinin ödenmemesi durumunda ortaya çıkan riskleri kapsamak için düzenlenmiş sigortadır.

Kredili Menkul Kıymet İşlemleri
Bir aracı kuruluş nezdinde, müşteri adına kredi hesabı açılması koşulu ile müşteri ve aracı kuruluş arasında yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde kredi kullanarak borçlanmak suretiyle menkul kıymet alınmasını ifade eder.

Kriz
Bunalım; genel ekonomik refahta ve ticarette düşme, (1) birbiriyle çatışma içinde bulunan antagonist güçlerin keskinleşme dönemi, (2) hasta bir ekonominin eski biçimde varlığını sürdürememesi ve yeni yaşama imkanı elde edebilecek değişikliklerin yapılması zorunluluğunun doğduğu zaman dilimi; ekonomik büyümenin çevrimsel süreç içinde kesintiye uğradığı nokta.

Kronik enflasyon
Kamu harcamalarının sürekli artması, gelirlerin üretimdeki artışa orantısız oluşu, sürekli bütçe açıkları sonucu fiyatlar genel düzeyindeki hızlı yükseliş

Kulak
Köy ekonomisinde ücretli emek kullanan, ırgatları köy yoksullarını sömüren, toprak ve tarımsal araçları kiraya vererek tefecilik yapıp haksız kazanç sağlayan zengin kapitalist çiftçi.

Kullanım fiyatı
Opsiyon sözleşmelerinde, opsiyona konu olan kıymetin, opsiyonun kullanılacağı anda alınacağı veya satılacağıu fiyattır.

Kupon
Hisse senedi sahiplerinin bazı ortaklık haklarının (karpayı, bedelli/bedelsiz sermaye artırımına katılma hakları) kullanımını teminen hisse senetleri üzerinde bulunan ve sistematik olarak numaralandırılmış kıymetli evraktır.

Kupür
Para, tahvil ve hisse senetlerinin, üzerlerinde yazılı değere göre, her birimine verilen isimdir.

Kur farkı
Dövizin değişik kurlardan ulusal paraya çevrilmesi sonucu ortaya çıkan pozitif veya negatif farklar

Kurtaj
Aracı kuruluşların, aracı olarak Borsada gerçekleştirdikleri işlemler karşılığında menkul kıymetlerin işlem fiyatlarıyla hesaplanan tutarı üzerinden müşterilerinden aldıkları komisyondur.

Kurucu Hisse Senedi
Kurucu hisse senetleri, şirket kurucularına ya da şirket açısından önem arz eden şahıslara genellikle bedelsiz olarak verilen, oy hakkından yoksun ve sadece temettü hakkı olan bir “adi senet”.

Kurucu Hisse Senetleri
Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK. Madde: 402) verdiği yetkiye dayanarak Anonim Şirketlerin kuruluşunda veya sermaye artırımında, kuruculara ya da önemli hizmeti geçenlere, şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı temin etmek üzere nama yazılı olarak çıkartılır.

Kurumlar vergisi
Kurum kazançları üzerinden alınan vergi. Dolaysız bir vergidir. Sermaye şirketleri, kooperatif şirketler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve tesislerle, vakıflara ait iktisadi işletmeler bu vergi kapsamına girer. Kurumlar kendilerini oluşturan ortaklardan ayrı bağımsız bir varlığa ve hukuki kişiliğe sahiptir. Kurum olma hakkını da devlet verdiğine göre devletin bumdan bir pay alması gerekir. Bu nedenle kurumlar vergisinin çifte vergilendirme olduğu yolundaki iddialar çürütülmektedir.

Kuramsal ekonomi
Ekonomik faaliyeti, belirli bir zaman ve yere bağlı kalmaksızın genel bir analize tabi tutma ve ekonomik olayların neden ve sonuçlarını inceleme

Kurumsal yatırımcı
*Sigorta şirketleri, emekli sandıkları, sosyal sigorta kurumları, vakıflar ve doğrudan doğruya yatırım için kurulmuş olan yatırım fonları ve ortaklıklarıdır.
*Bireysel yatırımlardan farklı olarak yatırım fonları, yatırım ortaklıkları, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kuruluşları, özel emeklilik fonları, vakıflar, sendikalar
ve benzeri kurumlarca yapılan yatırımlardır.

Kuponlu İhraçlar
Bir menkul kıymetin dönemsel olarak faiz ödemesini ifade eder. Örneğin, 100.000 TL nominal değerli, 3 ayda bir % 15 kupon faizi ödemeli 1 yıl vadeli bir menkul kıymetin, yatırımcısına 3 ayda bir 15.000 TL lik faiz (kupon) ödemesi yapılması, 1 yıl sonunda ise anaparasının, 100.000 TL’nin ödenmesi söz konusudur.

Kutuplaşma teorisi
Serbest ticaretin az gelişmiş ülkeler aleyhine işleyişini açıklayan teori. 19. yüzyıldaki ticari deneyimlere dayanılarak Gunnar Myrdal tarafından geliştirilmiştir. Buna göre serbest piyasa düzeninde dış ticaret ilişkileri bölgeler arası dengesizliğin azalmasına değil artmasına neden olacaktır.

Kuzey-Güney Diyaloğu
Az gelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarında başarıya ulaşması, bu ülkelerdeki açlık ve yoksulluğun giderilmesi amacıyla zengin kuzey ve yoksul güney arasında oluşturulmaya çalışılan işbirliğidir.

Küçülme
Firmaların küçülmek ve verimliliği artırmak için hem hiyerarşi kademelerini hem de iş gücünü azaltması, (2) hammaddeyi azaltma; enerjinin pahalanması sonucu bilgi ekonomisinin gereği olarak daha az ile daha fazlasını gerçekleştirme düşüncesi

Küsurat Emir
İşlem biriminin ihtiva ettiği hisse senedi sayısından daha az miktarlar için verilmiş emirlerdir.

K – hukuk terimleri sözlüğü

K harfi ile başlayan hukuk terimleri sözlüğü :
  Kaanî :   Kanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış

  Kaasır :   Zorla işleten; kısa

  Kabil :   Kabul eden; kabul edici; olan; olabilir

  Kabl-el-işgal :   Işgalden önce

  Kabz :   Alma; elde tutma; edinme

  Kabzeylemek :   Almak; elde tutmak; edinmek

  Kadastro :   Arazilerin ve arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi.

  Kadîm :   Çok eski zaman; eski

  Kâffe :   Hep; bütün; cümle

  Kâfi :   Yeter; yeterli

  Kagir :   Taş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir.

  Kaide :   Kural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık

  Kaim :   Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen

  Kaime :   Kağıt para

  Kal’ :   Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma

  Kalbetme :   Değiştirme; çevirme

  Kambiyo senetleri :   Poliçe, çek ve bonodan ibarettir.

  Kambiyo taahhüdü :   Ticari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç.

  Kamu düzeni :   Bir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen.

  Kamu haczi :   Devletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması.

  Kamu hakları :   Şahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır.

  Kamu hizmeti :   Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen faaliyetler.

  Kamu hukuku :   Devletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.

  Kamu malları :   Özel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar.

  Kamu tüzel kişileri :   Tamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulan kamu idare ve kurumları.

  Kamu Yararı :   Kamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle ilgili ve bunlara uygun olan durum.

  Kamulaştırma :   Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi.

  Kanaatbahş :   Inandırıcı

  Kanun :   Anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır.

  Kanun hükmünde kararnameler :   TBMM’ nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır.

  Kanun sözcüsü :   savcı

  Kanun tasarısı :   Nakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ‘ ne sunduğu kanun projeleridir.

  Kanuni intifa hakkı :   Kanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine, başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı.

  Kanuni ipotek hakkı :   Kanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin (kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı.

  Kanuni müşavir :   Vesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan danışman.

  Kanuni şuf’a hakkı :   Kanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi öncelikle satın alma yetkisi veren hak.

  Karabet :   Yakınlık

  Karâr-gîr :   Kararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış

  Kârine :   Ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması

  Karineyi hal :   Duruma göre

  Karye :   Köy

  Karz :   Ödünç

  Kast :   Kanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi

  Kat’ :   Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme

  Kat irtifakı :   Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı.

  Kat maliki :   Bağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi.

  Kat malikleri kurulu :   Kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul.

  Kat mülkiyeti :   Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet hakkı.

  Katibi adil :   Noter

  Kâtib-i adil :   Noter

  Katiyet kesbetmek :   Hale gelmek

  Kavâid :   Kaideler; usuller; kurallar; yasalar

  Kavi :   Kuvvetli

  Kaynak hakkı :   Hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren bir irtifak hakkı.

  Kazaî içtihatler :   Mahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir

  Kazaî karar :   Yargısal karar

  Kaza-î merci :   Yargı organı; mahkeme

  Kazai rüşt :   15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması

  Kazaî tefsir :   Yargısal yorum

  Kaziyye-i muhkeme :   Kesin hüküm

  Ke-en-lem-yekün :   Sanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi

  Kefalet :   Kefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına girmek.

  Keff-i yed :   Elçekme; vazgeçme; karışmama

  Kemâl :   Olgunluk; tamlık; eksiksizlik

  Kerhen :   Iğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki

  Kesb :   Çalışıp kazanma; edinme

  Kesbetmek :   Kazanmak; edinmek; sağlamak

  Ketmetmek :   Gizlemek; saklamak; sır tutmak

  Keyfiyet :   Iş; durum; mesele

  Kezailik :   Aynı şekilde

  Kıstâs :   Ölçü; ölçüt

  Kışlak :   Kışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi.

  Kıyâs :   Karşılaştırma; oranlama; örnekseme

  Kifâyet :   Kâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik

  Kişisel haklar :   Kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir

  Kitab’ül-icare :   Icar kitabı; Mecelle’de kira bölümü (faslı)

  Kollektif şirket :   Ticari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir.

  Konkordato :   Dürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini, tamamını ya da daha fazlasını, kabul edilen vadede ödeyerek borcundan kurtulması.

  Kontrat :   Mukavele; sözleşme

  Kuru mülkiyet :   Bir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip olduğu mülkiyet hakkı.

  Kuvvei müsellaha :   Güvenlik kuvvetleri

  Kuyûd :   Kayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler

  Külfet :   Sıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet

  Küsur :   Artık

  Küşad :   Açma; işletmeye açmak

  Kütüb :   Kitaplar.