Etiket arşivi: bağışlama

Güreş terimleri sözlüğü

Güreş Terimleri Sözlüğü

aba Aba güreşinde giyilen ve dizlere değin uzanan özel güreş giysisi.
aba güreşi Tatar, Özbek Türkleri ile Hatay ilimiz yörelerinde aba giyilerek ve bele yün kuşak bağlanarak yapılan bir tür güreş.
abanma Karşı güreşçiyi alta alıp üzerine yüklenme.
açık düşürme Yağlı ve karakucak güreşlerinde iki dirseğin ya da sırtın yere değdiği, göbeğinse havaya döndüğü durum. (Bu duruma gelen güreşçi yenik sayılır.)
açma Yerde kapalı güreşen güreşçiyi, güç kullanarak oyun uygulanabilir duruma getirme.
ad çekme Güreşçi sayısı ikiden çok olan karşılaşmalarda eşlendirme için yapılan işlem.
ağırlık Güreşçinin gövde tartısı.
alana salma Yağlı güreşte cazgırın dualar ederek güreşçileri seyircilere tanıttıktan sonra alana çıkartması.
alaşağı etmek Karşı güreşçiyi kaldırıp yere vurmak.
aldatma Karşısındakine bilerek oyun verip açığını yakalama.
alıştırma Güreş karşılaşmalarında başarılı olabilmek için yapılan hazırlık çalışmaları.
alt-üst olma Yerde güreşen iki güreşçiden alttakinin bir oyunla üste çıkması üzerine alta düşenin de hemen üstündekini alta alması.
altçı Çoğunlukla yerde, karşı güreşçinin altında oyun yapan.
altıncı ağırlık 74 kiloda yapılan güreşler.
alttan kalkma Alta düşen güreşçinin türlü oyunlar deneyerek, alttan kurtulup ayağa kalkması.
apış askısı Güreşlerde mayo içine takılan bacak arası askı.
arkadan çapraz Bir güreşçinin arkasından alınan çapraz.
arkadan çaprazla omuzdan atma Karşısındaki güreşçiyi arkasından çapraza alıp omuz başından aşırma.
arkaya geçme Önden gerekli oyunları denedikten sonra, başka oyunlar denemek üzere karşı güreşçinin arkasına geçme.
askıya alma Genellikle künde oyunlarıyle alttaki güreşçinin ellerini ve ayaklarını yerden kesip aşıracak duruma getirme.
aşırma Kündede ya da kavak dikme oyunlarında dengeleme durumuna getirilen güreşçinin pes etmediğini görünce çevirip sırtının üstüne yere atma.
ayak Yağlı güreşte ve karakucakta en küçük boy.
ayak çekme Alttaki güreşçinin bir bacağını üstündeki güreşçinin bacakları arasından geriye doğru uzatarak ayağını o güreşçinin bir baldırı üzerinden kancalayıp yan kılçık atarak açık düşürmesi.
ayak değiştirme Ayakta dengeli ve sağlam durabilmek ya da karşısındaki güreşçiyi şaşırtarak oyun yapabilmek için gerideki ayağın öne, öndekinin geriye alınması.
ayak kösteği Karşı güreşçinin bir ayağını iki bacak arasına alıp kıstırma.
ayak kündesi Oyun yapanın ayakta durarak ve bir bacaktan kavrayarak yaptığı künde.
ayak oyunu Ayakları kullanarak yapılan her türlü oyun.
ayakçı Ayakta güreşirken daha çok oyun yapan.
azdırma Yağlı güreşte güreşin kızışması saldırıların ve oyun uygulamaların sıklaşması.
bağışlama Ödek almış güreşçiye haklarını geri verme.
bastırma Karşı güreşçiyi alta düşürüp, bağımlı duruma getirme.
baş Yağlı güreşte ve karakucakta en büyük boy.
başaltı Yağlı güreşte ve karakucakta baş’tan önceki boy.
başay Bir karşılaşmada, karşılaşmayı kazanacağı önceden kestirilen kişi.
başlama duruşu Mindere çıkan iki güreşçinin güreşe başlamadan önce minderin iki yakasında yüzyüze durmaları.
başpehlivan Yağlı güreşte ve karakucakta en büyük boy olan baş’a güreşen ve baş’ın birinciliğini kazanan güreşçi.
başpehlivanlık kemeri Her yıl Kırkpınar’da yapılan yağlı güreşlerde başpehlivanlığı kazanana verilen geleneksel kemer.
bayrak çektirme Uluslararası karşılaşmalarda bir güreşçinin birinci olarak kendi ulusunun bayrağının törenle direğe çekilmesini sağlaması.
bel alıştırması Beli güçlendirmek için, ayaklar açıkken, yerde duran gülleyi eğilip alma ve baş üzerine kaldırıp indirme biçiminde yapılan alıştırma.
bel çaprazı Belden girilerek yapılan çapraz.
bel kündesi Karşı güreşçinin arkasından iki elle, göbek üzerinden kenetlenerek yapılan oyun.
bel üstü güreş Belden aşağısını tutmamak ve ayaklarla oyun yapmamak gibi kuralları olan güreş türü.
belden atma Belden kavrayıp, karşı güreşçinin ayaklarını yerden kestikten sonra köprüye gelerek onu aşırma.
beşinci ağırlık 68 kiloda yapılan güreşler.
biçme Karşı güreşçinin ayağını tırpanla yerden kesip devirme.
bilek çekme Alttaki güreşçinin, beline sarılmış olan üstündekini bir ya da iki bileğinden tutup kılçık atarak yana düşürmesi.
birinci ağırlık 48 kiloda yapılan güreşler.
birincilik yarışması Güreşçiler ya da güreş takımları arasında düzenlenen güreş yarışması.
boğma Güreş kurallarına aykırı olarak, kolun, karşı güreşçinin çenenin altından geçirilerek gırtlağa indirilmesi sonucu, güreşçinin soluk almasını önleme.
bohçalama Bir kolu alttaki güreşçinin ensesinden, öteki kolu bacağının arkasından geçirip iki eli göğsü altında birleştirdikten sonra başının üzerine dikerek çevirme.
boşaltma Karşı güreşçiye uygulanan oyunun sonuç vermemesi üzerine o oyundan vazgeçme.
boşlama Ayakta güreşen iki güreşçiden birinin nefeslenmek, suya gitmek ya da yağlanmak için karşı güreşçiden ayrılması.
boy Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçinin ağırlığına, gücüne, tekniğine ve yaşına göre güreşmesi gereken bölüm.
boyunbağı Tek kol altından enseyi tutup bağlama biçiminde yapılan güreş oyunu.
boyunduruk Karşı güreşçinin başını koltuk altına alıp boynuna kolu dolama biçiminde yapılan güreş oyunu.
boyundurukla bastırma Boyunduruğa alınan güreşçinin üzerine yüklenerek ve başından yere doğru çekerek onu çökertme.
boyunlama Yağlı güreşte ve karakucakta, bir ayağı aktaki güreşçinin önüne atmak yoluyla boyundan geriye doğru çekme.
budama Bir elle karşı güreşçinin üst bölümü ile uğraşırken öteki elle bacağından tutup düşürme.
bunaltma Oyunla ya da güç kullanarak karşı güreşçiyi oyun yapamaz ve karşı koyamaz duruma getirme.
burgu Bir kolu, alttaki güreşçinin kolunun altından sırtına doğru sokup, öteki el ile boşta kalan elin bileğini tutarak ya da tek kapan takarak başı üzerinde döndürüp çevirme yoluyla yapılan oyun.
büyük orta Yağlı güreşte ve karakucakta başaltı ile orta boy arasındaki boy.
cazgır Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçileri seyircilere tanıtan, dualarını okuyup, güreşlerin kural ve geleneklere göre yapılıp yapılmadığını denetleyen kişi.
cıvıtma Davranışlarıyle güreşi yakışık almayacak bir biçime sokma.
çalım Güreşçinin takındığı gösterişli eylem.
çalıştırıcı Güreş öğreneceklere güreş oyunlarını öğreten, yeteneklerinin gelişmesini sağlayan ve karşılaşmalara hazırlayan kişi.
çamurla çalıştırı El parmakları ile bilekleri güçlendirmek ereğiyle sert çamurla yapılan çalışma.
çangal Ayakta güreşirken karşı güreşçinin koltuğu altından bir kolu sokarak bir ayakla o güreşçinin bir bacağına çengel taktıktan sonra onu öne doğru eğip başı üzerinden atma işlemi.
çapraz Karşı güreşçiyi ayaktayken kolları ile kavrayıp onu gerisingeri sürerken çelme takıp sırt üstü yere düşürme.
çelme Karşı güreşçinin ayağının arkasına ayak koyma.
çemberleme kafakol Karşı güreşçinin iki kolunu omuzlara yakın yerden kafası ile birlikte kollar arasında sıkıştırıp, gövdesini kalça üzerine aldıktan sonra dönüş yaparak uygulanan kafakol.
çeneleme Karşısındakine dış kazık uyguladıktan sonra öteki elle çeneden tutup arkaya itme.
çevirme Yüz üstü yere yapışmış bir güreşçiyi oyun ve güç yolu ile sırt üstü getirme.
çırak 1. Yağlı güreşte ve karakucakta güreşe yeni başlamış güreşçiye verilen ad. 2. Usta bir güreşçinin yanında yetişen güreşçi.
çırpınma Yağlı güreşte ve karakucakta karşılaşma yapılırken saldırıya geçecek güreşçinin haydalanarak ellerini birbirine vurup sıçraması.
çırpma Alta düşen güreşçinin üstündekinin belinden sıkıca iki kolla kavrayıp köprüden dönerek yaptığı oyun.
çıvgar Yağlı güreşte ve karakucakta birinciliği kazanmaması istenilen güreşçinin yenilmesi ya da berabere kalmasını sağlamak amacıyla öteki güreşçilerin aralarında anlaşıp birbirlerine yenilmeleri ve o güreşçiyi yormak için onunla güreşenin güreşi uzatması.
çift burgu Elleri, alttaki güreşçinin koltukları altından geçirerek sırtta kenetleme yoluyla yapılan burgu.
çift çapraz Karşı güreşçinin iki kolu üstünden yapılan çapraz.
çift dalma Ayakta güreşirken beklenmeyen bir atılımla karşısındakinin iki ayağını birden kapma.
çift dayak Güç durumdaki güreşçinin iki elle yere dayanması.
çift kapan Alttaki güreşçiye tek kapan taktıktan sonra, öteki eli de boşta kalan elin koltuğu altından geçirerek önceki kapana alınmış olan elin bileğinden tutarak dışa doğru dönüş yapıp çevirme.
çift kol kapma Karşı güreşçinin bileklerinden tutup onu kalça üzerine alarak ve ayaklarını yerden kestikten sonra dönüş yaparak sırtının üstüne mindere atma.
çift koldan atma Karşı güreşçinin iki kolunu yakalayıp yarım köprüye gelmek yoluyla omuzdan atma.
çift paça Karşı güreşçiye dalıp onun paçalarını kapma.
çift sarma Karşı güreşçinin beline oturup çift ayakla vurulan sarma.
çivi yukarı yenme Karşı güreşçinin ayaklarını yukarı kaldırıp tepesi üstü diktikten sonra aşırıp açık düşürme ya da sırtını yere getirme.
çoban kösteği Karakucakta topuk elleme oyunu.
çökertme Karşısındakini zorlayarak dizi ve elleri üzerine düşürme.
çömlek kırması Bir bacağından sarmaya alınmış alttaki güreşçinin, sarmadaki ayağı ile üstündeki güreşçinin öteki ayağını arkadan çengelleyip kıç üstü oturttuktan sonra yaslanarak açık düşürmesi.
çözme Alttaki güreşçiye oyun yapmış olan üstteki güreşçinin, oyununun iyi sonuç vermeyeceğini düşünerek onu uygulamaktan vazgeçip bırakması.
dakikalar bildirimi Kronometre hakemince her geçen dakikanın, İngilizce, Fransızca ve oyunların yapılmakta olduğu ülkenin dilinde güreşçilere bildirilmesi.
dalma Ayaktayken, karşılaşılan güreşçinin ayaklarına yönelip yakalamaya çalışma.
dana bağı Ayakta güreşirken, bir elle karşı güreşçinin bileğinden tutup, öteki taraftaki dizi yere koyarak, boşta kalan elle bacağını içten kavrayıp gövdesini ense üzerine alma yoluyla başının üzerinden yere atıp çevirme.
danışıklı güreş Sonu önceden belirlenmiş güreş.
danışma kurulu Kimi sorunlarla ilgili konuların danışılıp tartışıldığı kurul.
dayama Minder dışına kaçmak isteyen güreşçinin ensesine tek ya da iki elle yapılan destek.
dengeleme Kündeyi doldurduktan ve ayaklarını yerden kestikten sonra karşı güreşçiyi tam aşırılacak duruma getirme.
deste Yağlı güreşte ve karakucakta ayak boyundan sonraki büyük boy.
deve yuları Karşı güreşçinin başını koltuk altına alıp çenesinin altından avuçlama.
dış kazık Elini karşısındaki güreşçinin belinin arkasından güreş donunun içine derince soktuktan sonra eli yumruk yapıp o güreşçinin kalkmasına engel olma.
dış kazıkta bacak kapma Bir elle dış kazık vurup öteki elle karşı güreşçinin bacağını arkadan yakalayarak havalandırma.
dış kazıkta paça Bir elle dış kazık vurup öteki elle karşı güreşçinin paçasından yakalama.
dış tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine dıştan ayakla vurma.
dıştan tek ayak kapma Bir ayağın dıştan kapılması, ötekinin çengellenmesi yoluyla karşı güreşçiyi yenmeye çalışma.
dik güreş Gövdeyi öne eğmeden yapılan güreş.
dinsel dilek Yağlı güreşlerde ve karakucakta güreşlere başlamadan önce cazgırın okuduğu geleneksel dua.
direnç Karşısındakinin gücüne ve saldırısına karşı koyma gücü.
diz kündesi Diz üzerine gelinerek atılan künde.
dizilme Karşılaşma bitiminde, sonucu beklemek üzere hakemle güreşçilerin yan yana durması.
dizleme Elensenin etkisiyle dizler üzerine yere gelme.
dokuzuncu ağırlık 100 kiloda yapılan güreşler.
dolak Yağlı güreşlerde güreş donu paçalarının eti kesmemesi için baldıra sarılan keçe ya da bezden sargı.
dolanma bk. arkaya geçme.
dolu dönme Sarmaya alınmış alttaki güreşçinin, üstteki yayma eylemine geçtiği anda, sarmaya alınmış bacağı yönüne dönerek sarmayı çözmeden üste çıkması.
dolu kalkma Alttaki güreşçinin, üstündekinin paçasından tutarak ayağa kalkması.
döne Minder güreşlerinde her üçer dakikalık süre.
dönü Birinci gelecek güreşçiyi seçmek için, karşılaşmalarda, aynı kilodaki güreşçiler arasında, yenilenlerin elenmesini sağlamak üzere yapılan güreş dizisi.
dönü atlama 1. Karşılaşmalarda daha çok sayı kazanan bir güreşçi ya da takımın bir sonraki karşılaşmaya girme hakkını kazanması. 2. Ad çekmelerde tek kalan güreşçinin bir sonraki dönüye güreşmeden geçmesi.
dördüncü ağırlık 62 kiloda yapılan güreşler.
duvar çalışması Duvardan boy uzunluğu oranında uzakta durup duvarı itmekle yapılan çalışma.
düzenleme Güreş karşılaşmalarını düzenleyip yapılmalarını sağlama.
düzenleme kurulu Güreş karşılaşmalarıyle ilgili işleri düzenleyen kurul.
düzenlemeci Güreş karşılaşmalarını düzenleyen ve ilgili işleri yöneten kişi.
edilgen güreş İsteksiz ve çekingen yapılan güreş.
eğik güreş Karşı güreşçiye oyun vermemek için öne doğru eğilerek yapılan güreş.
eleme 1. Bir üst dönüye katılacak olanları seçmek için yapılan ayıklama. 2. Resmî bir karşılaşmaya katılabilecekleri seçmek amacıyla düzenlenen karşılaşma.
elenme Güreş karşılaşmalarında 6 kötü sayı alarak karşılaşma dışı kalma. Güreşçi, karşı güreşçileri sürekli olarak yeniyorsa 6 ya da 6’dan çok kötü sayısı olsa da karşılaşmaları sürdürür.
ellek Oyundan oyuna geçen, girgin ve çevik güreşçi.
ense bağlama Yağlı güreşte her iki güreşçinin birbirlerinin ensesinden tutup yapılacak oyunu beklemeleri.
er değişen Güreş sırasında soluğu, yürek atışı hızlanan, tansiyonu hızla yükselen (güreşçi).
eşitlikte sayı Eşitlikte her iki güreşçiye 2 kötü sayı verilmesi.
eşleme göstergesi Uluslararası karşılaşmalarda aynı ağırlıktaki güreşçi adlarının bir torba içine konup ad çekimiyle çıkan ilk adın öteki adlarla eşlendirilmesi sonucunda oluşan gösterge.
eşlenme Güreşmek için alana çıkan güreşçilerden, kimin kimle güreşeceğinin cazgır tarafından belirtilmesi ve birbiriyle güreşeceklerin el ele tutturulması.
eşli alıştırma Bir güreşçinin, güreş karşılaşmalarına iyi hazırlanabilmesi için başka bir güreşçiyle yaptığı alıştırma.
etken güreş Güreşçilerin bir sonuç almak amacıyla yaptıkları güreş.
ezilme Çok güçlü bir güreşçi karşısında güçsüz kalıp bir daha güreşemeyecek duruma gelme.
ezme Karşısındakini uzun süre güreşemez duruma sokma.
f.i.l.a. bk. Uluslararası Birleşik Kurul.
f.i.l.a. sağlık kurulu Uluslararası karşılaşmalarda sağlık denetimini yapan kurul.
f.i.l.a. tartı delegesi Tartı kurulunda F.İ.L.A. adına belge denetimi yapan kişi.
f.i.m.s. bk. Uluslararası Spor Hekimleri Birliği.
federe olmak Güreş sporu ile uğraşacağı resmî örgütlerce belgelenen ve kütüğe geçirilen kurum durumuna gelmek.
fil sofrası Genellikle ağırlığı yüksek olması gereken güreşçiler için uygulanan sınırsız beslenme.
fin hamamı Güreşçinin fazla ağırlığını atmada kullanılan bir tür hamam.
geç değişen Güreş sırasında soluğu ve yürek atışı yavaş yavaş hızlanan, tansiyonu yavaş yükselen (güreşçi).
geçerli oyun Güreş sırasında uygulanan sayı getirici oyun.
geçici haktan yoksunluk Güreşçi ya da yöneticinin suçuna göre ödek kurulunca verilen süreli ödek.
geliştirmen Güreşçiyi soluklu, dayanıklı kılmak ve onun gücünü artırmak için yapılacak işleri hazırlık döneminde öğreten kişi.
gençler arası yarışma Ulusların 15-20 yaş arasındaki güreşçileri için düzenlenen oyunlar.
gıcırı bükme Çok güçlü olan güreşçinin karşısındakini çapraza alıp sürmeden olduğu yerde yenmesi.
gong Güreş karşılaşmasının başlama ve bitim sürelerini belirlemek için kullanılan, üzerine tokmakla vurulunca uzun ve çınlayıcı ses veren maden tepsi biçiminde bir araç.
göbeği yıldız görme Karakucak ve yağlı güreşte kucağa alınan güreşçinin göbeğinin göğe bakar duruma getirilmesi bu duruma getirilen güreşçi yenik sayılır.
göğüs çaprazı Göğüsten girilerek yapılan çapraz.
göğüs çaprazında savunma Çapraza giren karşı güreşçiyi çene altından avuçla itip gövde ağırlığını geriye ve aşağıya yükletme.
göğüslemek El ve ayak çalışırken göğüsle itmek.
gömlek Yağlı güreşte ve karakucakta güreşçiler arasındaki teknik, güç ve ağırlık farkını belirten ölçü.
gösteri Karakucakta cazgır tarafından alana salınan güreşçilerin ellerini oyluklarına, sırtlarına ve karşılıklı durup birbirlerinin avuç içlerine vurarak düzenli hareketler yapmaları.
göz silme Yağlı güreşte oyuna ara verip göze kaçan yağı silme.
güç katımı yoklaması Gerektiğinde, güreşçilerin yasak ilaç kullanıp kullanmadıklarının denetimi.
gülle kaldırma Boyun kaslarını güçlendirmek için köprü durumundayken halter çalışması yapma.
güreş Belli kurallar içinde, güç kullanıp oyun uygulayarak iki kişinin birbirini yenik duruma getirmeye uğraşması.
güreş bırakma Karşı güreşçi adına güreşten vazgeçme.
güreş birliği Güreş kulüplerinin ve güreşçilerin bağlı bulundukları birlik. (Güreş karşılaşmalarının düzenlenmesi ve yönetimi bu birliğin işidir.)
güreş donu Yağlı güreşte belden baldıra değin uzanan deri giysi.
güreş federasyonu bk. Güreş Birliği.
güreş kovalama Güreş karşılaşmalarını gözetleyip birbiri ardından güreş karşılaşmasına katılma.
güreş tutmak Güreşmek, bk. güreş.
güreşçi Güreş sporuyle uğraşan kişi.
harmanlatma Üstteki güreşçinin alttakinin ayaklarını yerden kesip aşıracağı zaman, alttakinin elleri üzerinde ileriye doğru adımlar gibi kaçması.
haydalama Yağlı güreşte ve karakucakta saldırıya geçecek güreşçinin karşısındakini uyanık bulunmağa çağıran övücü sözlerle bağırması.
hazırlık süresi Karşılaşmalardan önce yapılacak çalışmaları kapsayan süre.
hazne Güreş donunun apışarası bölümü.
hırpalama Güreş süresince karşısındakini yorma, ezme.
hız çalışması Gövdeyi hızlı güreşe uydurmak için yapılacak türlü beden eğitimi çalışmaları.
hızlı güreş Oyunların ardarda ve çabuk uygulandığı güreş.
ısınma Güreşten önce yapılan gövde eylemleri.
iç kazık Eli karşı güreşçinin güreş donunun içine, göbek yönünden derince sokma.
iç kazıkta bacak kapma Bir elle iç kazık vurduktan sonra öteki elle karşısındakinin bacağını iç yanından kavrayıp havalandırma.
iç tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine içten ayakla vurma.
ikinci ağırlık 52 kiloda yapılan güreşler.
itişme Karşılaşmayı güreş biçiminden çıkarıp, süre doldurmak için oyalanma.
kaçak güreşme Karşılaşmalarda, güçlü güreşçi karşısında yapılan çekingen davranış.
kafadan tutma Kafa üzerinde uygulanacak oyunlarda ancak tek el kullanma zorunluğu.
kafakol Karşı güreşçinin bir kolunu koltuk altında sıkıştırdıktan sonra öteki kolu ensesi üzerinden aşırıp, sıkıştırılan kolun koltuk altından tutma ve vücudunu kalça üzerine alarak ayaklarını yerden kestikten sonra diz çöküp sırtının üstüne yere vurma.
kapaklanma Elense çekilişinde yüz üstü düşme.
kapan Tek ya da çift kolu karşısındakinin koltuğu altından geçirip ensesine bastırmak yoluna dayanan bir oyun. bk. tek kapan, çift kapan.
kapanış töreni Uluslararası karşılaşmalarda oyunların bitiminde yapılan tören.
kapışma Hırsla güreşe girme.
kara zelve Yağlı güreşte karşısındakinin başını koltuk altına sıkıştırıp, güreş donunun arka kasnağından tuttuktan sonra iç sarma vurularak yapılan oyun.
karakucak Pırpıt adı verilen özel bir giysi ile yapılan, kimi bölgelerde az çok değişiklikler gösteren, kökeni Orta Asya’ya değin uzanan, en eski geleneksel serbest biçimdeki Türk güreşi.
karıştırmaca Karşısındakini şaşırtma ereğiyle belirsiz oyunlar uygulama.
karşılaşmacı Güreşe çıkan iki kişiden her biri.
kasnak Güreş donunun bele gelen bölümü.
katır yuları Başı boyunduruk gibi alıp elleri çene altında kilitleme.
kavak dikmek Yerdeki güreşçiyi başı üzerine dikmek.
kazık Yağlı güreşte, yerde güreşirken, üstteki güreşçinin bir elini alttaki güreşçinin güreş donunun içine sokup yumruk yaparak, o güreşçinin hareket etmesine engel olma.
kazık çıkarma Minderdışı güreşlerde, daha önce yenildiği güreşçiyi yenme.
kazıklama Yağlı güreşte karşısındakinin güreş donunun içine el sokma.
kazkanadı Karşı oyuncunun kolları altından kol geçirip elleri sırtta kenetleme.
kazkanadında çengel Kazkanadına alınan güreşçiyi gerisingeri sürerken çengelleme.
kazkanadından sıyrılma Kolları tüm olarak arkaya, omuzları da geriye yatırarak karşı güreşçinin kilidinden kurtulma.
kazkanadını sökme Birbirinden ayrı ve gergin durumdaki elleri, önde birleştirmek için, yukarıdan aşağıya kuvvetle indirerek karşı güreşçinin sırttaki kilidini sökme.
kelebek-pul damgası Uluslararası karşılaşmalarda güreşçilerin oyun belgesinde aranan F. İ. L. A. nın yıllık vizesi.
kelepçe Karşı güreşçiyi el ve ayak bileklerinden kavrayan pençe.
kepçe Karşı güreşçinin bacağını türlü biçimlerde dizinin üstünden kavrayıp çekerek açık düşürme.
kılçık Alttaki güreşçinin, kıçını havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup ön ya da yan tarafına aşırıp atması.
kıran kırana 1. Yağlı güreşte ve karakucakta ilk seçmelerden sonra yenenler arasında yapılan karşılaşmalar. 2. Çok sert, çok çetin (güreş).
kırkpınar güreşleri Eskiden Edirne-Ortaköy yolu üzerinde, Edirne’ye 17 km. uzaklıkta olan Kırpınar panayırında, bugün ise (Balkan savaşından sonra Kırkpınar’ın Yunanistan’da kalması üzerine) Edirne’nin Sarayiçi’nde hıdrellez gününden iki gün önce başlayıp hıdrellez günü sonu
kıyasıya güreş Karşıdakinin canını yakarcasına yapılan sert güreş.
kızışma Güreşte hızlanma, girişme, saldırma.
kol bağı Hakemlerin iki kolunda, oylarını belirleyecek, renkli imler.
kol çalma Karşı güreşçinin eli ensede iken bu kolun dirseğinin üstünden tutup yukarıya doğru iterek arkaya geçme.
kol çekmede savunma Kolu çekilmek istenen güreşçinin ayaklarını açıp geriye yaslanarak yaptığı oyun.
kol kapma Karşı güreşçinin bir kolunu omuza, koltuk altına almak ya da o güreşçinin koltuğunun altından tutup bileğini koltuğunun altına sıkıştırmak yoluyla gövdesinin aitına girip aşırma.
köpek kuyruğu Alttaki güreşçi sarmadan üste dönerken, çene, alın ya da gırtlağından elle çekip sırtını yere getirmeye çalışma.
köprü Omuzları yere değdirmemek için ayakları ve alnı yere dayayıp beli yukarı kaldırarak alınan durum.
köprüde çalışma Köprüye gelip gövdeyi başa doğru yavaş yavaş itip çekmekle yapılan çalışma.
köstek vurmak Karşı güreşçinin bir ya da iki ayağını iki elle sımsıkı tutmak.
köstekten sıyrılma Bir elle köstekleyenin başına basarken ayaklan birer birer köstekten kurtarmaya çalışma.
kötü sayı Bir güreşçinin karşılaşmalarda aldığı olumsuz sayı.
kötü sayı doldurma Uluslararası karşılaşmalarda güreşçinin 6 kötü sayı alarak elenmesi.
kurt kapanı Alttaki güreşçiye çift sarma vurulduktan sonra her iki yanına kapan takarak ağırlığı bel üzerine verme.
kuzu sofrası Ağırlığı fazla güreşçinin ağırlığını indirmek için besininde yapılan kurallı sınırlama.
küçük orta Yağlı güreşte ve karakucakta deste ile büyük orta arasındaki boy.
künde Ayakta, diz üstünde ya da oturur durumdayken alttaki güreşçiyi belinden, tek bacağından ya da güreş donunun şakından tutarak başının üzerinden aşırıp atma.
kündede savunma Kündeye alınan güreşçinin, ileriye fırlamak, bacak arasına bacak uzatmak, topuk ellemek, yere oturmak ya da karşısındakinin kol ve bacaklarını bağlayıp künde yapanı kündeye almak gibi oyunlarla karşı koyması ya da kündeye alana engel olması.
kündede topuk çekme Kündedeki güreşçinin, karşısındakinin ayağını yakalayıp, topuğundan çekerek altına alması.
kütük yuvarlaması Yerdeki güreşçinin göbeği ile ayağını tutup sırt üstü çevirme.
minder Güreş karşılaşmalarında kullanılan, en az 10 cm. kalınlığında, plastik, kauçuk ya da benzeri bir nesneden yapılmış, bir örtüyle örtülmüş, üstüne 9 m. çapında bir çember çizilmiş olan ve çaprazlama köşeleri kırmızı ve mavi renklerle belirlenmiş yaygı.
minder dışı Güreş minderinin üzerine çizilmiş ve içerisinde güreşilmesi gereken 9 m. çapındaki beyaz çemberin dışında kalan bölüm.
minder yönetmeni Orta ve yan hakemlerinin çalışmalarını, verilen kararların doğruluğunu gözetleyen ve yönetmeliklere aykırı karar verildiği zaman düzelten yönetici.
minderden kaçma Zor karşısında bilerek minder dışına çıkma.
omuzdan atma Karşısındakini çapraza aldıktan sonra köprüye gelerek omuz başından aşırma.
omuzdan kol kapma Karşı güreşçinin bir kolu dirsek üstünden tutulduktan sonra, sırt göğsüne gelecek biçimde alınan kolun koltuğu altına girip ayaklarını yerden kesmek yoluyla omuzdan aşırıp yere vurma.
onuncu ağırlık 100 kilonun üstündeki kiloda yapılan güreşler.
orta Yağlı güreşlerde ve karakucakta deste ile başaltı boyları arasındaki boy. (Küçük orta ve büyük orta diye iki bölüme ayrılmıştır.)
oturak kündesi Yerde kıç üstünde oturarak yapılan künde.
oturuşta kapan Karşı oyuncuyu oturağına çökertip arkadan ensesine takılan kapan.
oynama belgesi Bir güreşçinin resmî karşılaşmalara katılabilmesi için Güreş Birliğince kendisine verilen izin belgesi.
oynaşma Karakucak ve yağlı güreşde gösteri niteliğindeki güreş.
oyun Güreşçinin alıştırmalar sonunda kazandığı bedensel güç ve teknik yeteneklerini kapsayan, karşı güreşçiyi yenmek için uyguladığı, kuralları belli eylem.
oyun almak Karşı güreşçi üzerinde bir oyunu uygulamaya geçmek.
oyun bağlama Bir oyunu uygulayıp, sonuca vardırmadan bekleme.
oyun bıraktırım Güreşçilerin kusurlu oyun uygulamasında oyunun hakemce durdurulması.
oyun bozma Karşı güreşçinin uyguladığı oyunlarla zor duruma düşen güreşçinin güç ve ustalık ile bu durumdan kurtulması.
oyundan oyuna geçme Uygulanan oyun, karşı oyunla ya da güç zoruyle bozulunca başka oyunlar yapma.
ödül Güreştiği boyun birinciliğini kazanan güreşçiye verilen para, canlı hayvan ya da kumaş gibi değerli şeyler.
önuyarı Bir yanlıştan ötürü hakemce yapılan hatırlatma.
paça Güreş donunun baldıra gelen ve paça bağı ile büzülen en alt ucu.
paça bağı Güreş donunun paçasını büzmek, dona parmağın girmesine engel olmak için kullanılan ip ya da sırım.
paça kapma Yağlı güreşte, dalış yaparak paça ile baldır arasından parmakları içeri geçirme.
paça kasnak Bir el ile karşı güreşçinin ön kasnağından, öteki el ile bir paçasından tutarak dikip yenme.
paça ucu Güreş donu paçasının en son bölümü.
paçaya asılma Paçayı kaptıktan sonra parmaklarla paçayı tutup çekme.
parsa Yağlı güreşlerde karşılaşmaların bitiminde pehlivanların seyircilerden bağış yollu topladıkları para.
patı çakma Yağlı güreşte karşı güreşçiyi yenenin, hakemlerin bulunduğu yöne dönerek ve dizini havaya kaldırarak elini dizine vurup başına götürmesi.
pes etme Karşısındakinin üstünlüğüne inanarak güreşi bırakma.
peşrev Yağlı güreşlerin başlangıcında elleri bacaklara vurarak yapılan gösteri.
pırpıt Karakucakta giyilen, kıldan yapılmış giysi.
saç yoklaması Güreşçilerin saçı içinde kesici, batıcı bir nesne bulunup bulunmadığının ve yağlı olup olmadığının hakemce denetimi.
sakıngan güreş Karşı güreşçiyi kollayarak yapılan güreş.
saldırı Karşı güreşçinin üstüne üstüne yüklenme.
sallı güreşçi Gövdesi iri güreşçi.
sarma Üstteki güreşçinin, bir bacağını alttaki güreşçinin karnı altından bacakları arasına sokarak ayağını alttakinin baldırı üzerine koyup, ağırlığını onun beli üzerine yükledikten sonra alttakini dış tarafa doğru yayarak çevirme işlemi.
sarmadan dönme Sarmayı vuran güreşçi yayma eylemine geçtiği anda, alttaki güreşçinin sarmaya alınmış bacağı üzerinde dönerek sarmayı bozmadan üste çıkması.
sayı çizelgesi Karşılaşma sırasında güreşçilerin kazandıkları puanları gösteren liste.
sayı toplama Karşı güreşçiye uygulanan türlü oyunlarla sayı kazanma.
sekizinci ağırlık 90 kiloda yapılan güreşler.
serbest güreş Tehlikeli olabilecek kimi oyunların dışında vücudun her yanına oyun uygulanabilen bir güreş türü.
sınama Karşılaşma sırasında güreşçilerin birbirinin güçleri ve oyunları konusunda yaptıkları karşılıklı deneyici girişimler.
sırt kaslarını ısıtma Güreşe başlamadan, öne eğilip kalkmak suretiyle sırt kaslarını çalıştırma.
sıvazlama Yağlı güreşte ve karakucakta yenilen güreşçinin kendisini yenen güreşçiyi belinden tutup kaldırması ya da onun belinden göğsüne doğru elini gezdirmesi.
sıyrılma Karşısındakinin uyguladığı oyundan sıyrılarak kurtulma.
silkme Alttaki güreşçinin kendisine uygulanmış olan oyunu güç ve karşı oyunla bozarak üstündeki güreşçiyi sırtından atması.
soluk açma Karşılaşma başlamadan önce yapılan alıştırmalarla solunumu güçlendirme.
süre bitimi Güreşte karşılaşma süresinin sona ermesi.
sürme Çapraza alınan güreşçiyi çelme takılacak duruma getirip düşürebilmek için gerisingeri götürme.
şak Güreş donu kasnağının tam göbek altına gelen bölümü.
taban basma Karşılaştığı güreşçiyi çaprazla sürerken bir ayağının tabanıyle onun ayağına basma.
takla Köprüye gelmiş güreşçinin dikeye kalkarak kurtulmaya çalışırken yaptığı hareket.
tartarak yenme Yağlı güreşte karşı güreşçinin ayaklarını yerden kesip kucakta üç adım taşıma ya da yarım çember dönüşü durumuna getirerek onu yenik saydırtma.
tartı Karşılaşmalardan önce yapılan ağırlık ölçümü.
tartı kurulu Güreşçilerin tartılarını, uluslararası karşılamalarda denetleyen kurul.
tartı kurulu yazmanı Tartı sırasında yazılı işlemleri yürüten kişi.
tartı süresi Karşılaşmaların ilk günü, güreşler başlamadan 4 saat önce başlayıp 1 saat süren, sonraki günlerde, ilk karşılaşmadan 1 saat önce başlayıp 30 dakika süren ve güreşçilerin tartıldığı zaman aralığı.
tartı yenileme Güreşçinin ağırlığının düzenlenebilmesi için, tüzüğün belirttiği süre içinde onun bir kezden çok tartılması işlemi.
tartıda bastırma Tartıya alan güreşçinin, karşı güreşçiyi tartıdan sıyrılmak için çöktüğü sırada, göğsünden geriye çekip bastırma işlemi.
tartıda çengel Tartıya alınan güreşçinin, kaldırılmaması için ayağı ile karşı güreşçinin ayağını dış taraftan çengellemesi.
tartma Güreşçiyi kucağa alıp ayağını yerden kesme.
tek çapraz Çapraza girildiğinde karşı güreşçinin bir kolunu da çaprazın içine alma.
tek dalma Karşı güreşçinin tek bacağını kapma.
tek dayak Güç durumdaki güreşçinin bir elle yere dayanması.
tek kapan Bir kolu, karşısındakinin koltuğu altından geçirdikten sonra eli ensesine dayayıp öteki elin de yardımıyla karşısındakinin başını mindere eğme ve onu başı üzerinde döndürerek çevirme.
tek kapanda savunma Kapan takılmak istenen kolun ileri uzatılması ve başın karşı güreşçinin pazısına dayatılmasıyle yapılan savunma.
tek koldan atma Karşı güreşçinin bir kolunu koltuk altında sıkıştırmak ve öteki kol ile de belinden sarılmak yoluyla ayaklarını yerden kesip köprüye gelerek atma.
tek sarma Tek ayakla vurulan sarma.
ter atma Güreşçinin fazla ağırlığını atmak için uygulanan bir yöntem.
ter yoklaması Güreşe başlamadan önce gövdenin terli ve kaygan olup olmadığının hakemce denetlenmesi.
ters atma Başı öne eğik olan karşı güreşçinin kafasıyle bir kolunun ters kavranması ile yapılan omuzdan atma.
ters kafakol Kafayı ve bir kolu kollar arasında sıkıştırdıktan sonra kalçayı ters taraftan çıkararak yapılan kafakol.
ters kalça vurma Burgudaki güreşçinin yukarıya doğru direnmesi durumunda, onun önüne atlayıp göğsüne yapılan çarpma ile köprüye getirme.
ters kazkanadı Ayakta, karşı güreşçinin arkasındayken kolları onun koltuk altlarından geçirip ensesinde kilitleme.
ters kepçe Yerdeki karşı güreşçinin yandan, karnı altına el atarak, ters yöndeki bacağını yakalayıp çevirme.
ters paça Karşı güreşçinin arkadaki paçasını kapma.
tetikte Karşısındakinin saldırısına karşı uyanık durma.
tırnak yoklaması Karşılaşma başlamadan hakemin, güreşçilerin kısa kesilmesi gereken tırnaklarını denetlemesi.
tırpan Karşı güreşçinin ayak bileklerine hızla ayak vurma.
tilki kuyruğu Yağlı güreşte oturak kündesine geçen üstteki güreşçiye alttakinin elini geri uzatarak çenesinden ya da gırtlağından çekmesi.
tokuşma Tetikte ve dikkatli olan iki güreşçinin açık vermemek için eğik durup kafalarını birbirine dayaması.
toptan kafakol Karşı güreşçinin iki eli kendi ensesinde iken iki kolunu sıkıştırarak çekilen kafakol.
topuk elleme Ayaktayken dalıp karşı güreşçinin topuğunu yakalayıp çekme.
topuk kesme Künde aşırılırken karşı oyuncunun topuğunu yakalayıp yere düşürme.
tuş Oyun sırasında iki omzun aynı anda yere değmesiyle oluşan yenilgi.
tutuşma Güreşe başlama.
uçak oyunu Karşı güreşçinin koltuk altına girerek, bacağı arasından geçirilen elle bileğinden yakalayıp, omuz üzerinde yükseltme.
uçkur Güreş donunun bele bağlanmasını sağlayan kalınca fitilden ip.
uluslararası birleşik kurul Uluslararası güreşleri düzenleyen, yöneten kurul.
uluslararası spor hekimleri birliği Dünya spor sağlığı ile uğraşan kurul.
usta Yağlı güreşi ve karakucağı öğreten kişi.
üç ayak Minder güreşinde minder dışı olmayı gerektiren ve iki güreşçinin dört ayağından üç ayağının minderin dışında bulunması durumu.
üçüncü ağırlık 57 kiloda yapılan güreşler.
ünleme Güreşin türüne göre, cazgır ya da gong hakemince güreşçilere yapılan çağrı.
üst ağırlığına çıkma Güreşçinin bulunduğu ağırlıktan bir üst ağırlığa çıkması.
üste çıkma Alta düşmüşken karşıt oyunla karşı güreşçinin üstüne çıkma.
üsteleme Aynı oyunu daha bir ustalık ya da güç göstererek yineleme.
üstte kalma Alttaki güreşçinin alttan oyun yaparak üzerindekini yenik düşürürken kendisinin onun üzerinde kalması.
yağlanma Yağlı güreşlere başlarken gövdeye zeytinyağı sürme.
yağlı güreş Gövdeye zeytinyağı sürülerek yapılan geleneksel Türk güreşi.
yan kazık Güreş donunun yanından yapılan el sokma.
yan kılçık Alttaki güreşçinin kıçını havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup, yan tarafına aşırıp atması.
yanbaş Tek ya da çift çapraza alınarak gerisingeri sürülen güreşçinin, karşı güreşçinin kolları arasından sıyrılırken kolu ile o güreşçinin koltuğu altından iterek yan tarafına savurup yere atması.
yaralanmada durdurma Oyun sırasındaki yaralanmalarda yetkililerin alabilecekleri, beş dakikayı geçmeyen, oyun durdurma kararı.
yarı son Güreşlerde sondan bir önceki durum.
yarım takla Köprüye gelmiş güreşçinin tek ayak ve baş ekseni çevresinde çember yaparak köprüden kurtulmaya çalışması.
yaya alma Karşısındakinin arkasına geçerek ellerini onun göğsünde ya da karnında kilitleme.
yayda duruş Yaya alınan kimsenin kendisine daha başka yenici oyunlar uygulanmasını önlemek için ayaklarını birbirinden uzak tutup eğilerek kendi ayak bileklerinden sımsıkı tutması.
yaydan dönme Yaya alınanın, kolunu uzatıp yaya alanın iç kasnağından tutarak o tarafa dönüp öbür elle karşı güreşçinin dış kasnağından yakalayarak ya da kepçeleyerek onun üstüne dönmesi.
yaydan kurtulma Bir eli yaya alanın kolları arasına sokarak ön kasnağından tutup ya da koltuk altına sokup ayağa kalkma.
yaydan sarmaya Karşı güreşçiyi yaya alıp yerden biraz kaldırdıktan sonra ayakla sarma takma.
yaydan sıyrılma Kendisini yüzükoyun yere attıktan sonra değişik ve aldatıcı hareketler yaparak karşısındakinin kollarından sıyrılma.
yayma Sarmayı vuranın, ağırlığını alttaki güreşçinin beli üzerine verip önce kıçı sonra göğsü üzerine yüklenerek onu yere sermesi.
yedinci ağırlık 82 kiloda yapılan güreşler.
yenen Karşılaşmalarda kazanan güreşçi.
yengi Yapılan güreş türünün kurallarına göre yenme durumu.
yenik Karşılaşmalarda yenilen güreşçi.
yenilgi Yapılan güreş türünün kurallarına göre yenilme durumu.
yerde başlatma Minder dışına çıkmış güreşçilerin durumuna göre güreşi kuralına uygun bir biçimde yerduruşuna göre başlatma.
yerde künde karşılığı Alta düşüp kündeye gelmekte olan güreşçinin birden sıçrayarak karşısındaki güreşçinin üzerine bir ayağını atıp dönüşe geçmesi.
yerduruşu Altta bulunması gereken güreşçinin minder ortasında eller üstü alacağı durum.
yüklenme Oyunda, karşılaşılan güreşçinin üstüne üstüne gitme.
yüksek danışma kurulu Olağanüstü durumlarda ilgili örgütçe toplantıya çağrılıp kendisine danışılan kurul.

Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

a`şâr (Öşr’ün çoğulu) ondalık.
a`zâ (uzv’un çoğulu) üye.
a`zamî en yüksek, en büyük, en çok.
aciz ödeme güçsüzlüğü. ~ hâli: ödeyemezlik. ~ vesikası: ödeme güçsüzlüğü belgesi.
âciz ödeme güçsüzlüğü. ~ hâli: ödeyemezlik. ~ vesikası: ödeme güçsüzlüğü belgesi.
açığa vurma ızhâr.
açım şerh.
açımlamak şerhetmek.
âdâb aktöre.
âdâb-ı muaşeret bk. muaşeret âdabı.
adalet tüze.
addetmek saymak.
adem yokluk.
adem i.. 1)…sizlik: adem i mes’ûliyyet =sorumsuzluk. 2) …mezlik: adem i ifâ = ödemezlik.
âdet görenek.
âdî bayağı. ~ kefalet : bayağı boyunluluk. ~ şirket : bayağı ortaklık.
adlî tüzel.
Adliyye Vekâleti Tüze Bakanlığı.
af (afiv) yarlıgama, bağışlama.
âhar başka, başkası.
ahfâd torunlar (hafîd’in çoğulu).
ahkâm hükm’ün çoğulu.
ahlâf halef’in çoğulu. bk. halef
ahlak sağtöre.
ahvâl-i şahsiyye kişisel durumlar, kişi durumları. ~ sicilli: kişiler kütüğü, kişisel durumlar kütüğü, kişi durumları kütüğü
ahz ü i`tâ alışveriş, alavere.
ahz ü kabz alış.
âidât ödenti.
âile malları ortaklığı âile şirket -i emvâli.
âile şirket-i emvâli âile malları ortaklığı. hisse-i temettü’ şartiyle ~ : kazanç paylı âile malları ortaklığı.
akalliyyet azınlık.
akça para (bk. nakid).
akdî sözleşimsel, sözleşmeli.
akdin in`ikadı sözleşmenin kuruluşu.
akıl us.
akid sözleşme (Eski Roma töresindeki “contractus” ile “pactum” ayırımından değişik olarak, bugün “akid” ile “mukavele” terimleri aynı kavramı anlatmak için kullanıldığından, her ikisine de karşılık diye, töre dilimize iyice yerleşmiş ve yayılmış bulunan ‘”sözl
âkid sözleşme (Eski Roma töresindeki “contractus” ile “pactum” ayırımından değişik olarak, bugün “akid” ile “mukavele” terimleri aynı kavramı anlatmak için kullanıldığından, her ikisine de karşılık diye, töre dilimize iyice yerleşmiş ve yayılmış bulunan ‘”sözl
aklama (derneklerde) ibrâ.
aksâtâ bk. ahz u i’ta
aksü`l-amel tepki.
aktöre âdâb.
ala, alış, alma tesellüm, kabz, ahz ü kabz.
alacağı geçiren alacağı temlîk eden.
alacağı temellük eden alacak geçirilen.
alacağı temlîk eden alacağı geçiren.
alacağın geçirilmesi alacağın temlîki.
alacağın temliki alacağın geçirilmesi.
alacak geçirilen alacağı temellük eden.
alâka ilgi.
alâkadar ilgili.
alavere, alışveriş 1) ahz ü i’tâ. 2) muâmelât.
aldatma hîle.
ale`l-âde olağan, bayağı.
alenî açık. ~ mükâfat va’di: bk. mükâfat i’lânı, mükâfâtlı müsabaka i’lânı.
aleniyyet açıklık.
âlet aygıt.
alıkoma hakkı hapis hakkı.
alım iştirâ. ~ hakkı: iştirâ hakkı.
amaç maksad.
amaçlama kasd
amaçlamak kasdetmek.
amaçlayarak kasden, kasdî olarak.
ambar ardiyye. ~ sözleşmesi: ardiyye mukavelesi.
amel iş.
amele işçi.
amil etken.
âmir 1) buyurucu, buyuran. 2) üst.
âmme kamu. ~ hakları: kamu hakları. ~ hukuku: kamu töresi. ~ hükmî şahsiyyeti: kamu tüzel kişiliği. ~ intizâmı: kamu düzeni. ~ menfaati: kamu yararı. (bk. maslahat)
an`ane gelenek.
an`anevî geleneksel.
ana baba ebeveyn.
ana-akça sermâye (bk. baş-akça).
analık evlâd edinen (bk. çocuk edinen).
and yemîn. ~ içmek: yemîn etmek.
anık hâzır. ~ bulunmayan: gaib.
anıklar arasında hâzırlar arasında.
anlaşmazlık İhtilaf, niza, münazaa (bk. çekişme).
apaçık âşikâr.
aranç da’vâ (bk. dilem). ~ konusu: müddeâ bih. ~ yöneltilme yetkisi: pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ yöneltme yetkisi: aktif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ a katılma: da’vaya müdâhale. ~ ın bildirilmesi: da’vânın ihbârı.
aranççı da’vâcı (bk. dilemci).
arançlı davalı (bk. dilemli).
arazî (arz’ın çoğulu) 1) toprak. 2) yer parçası (Grundstück).
ardıllık halefiyyet, istihlâf.
ardiyye ambar. ~ mukavelesi: ambar sözleşmesi.
arıtım,arıtma tasfiye.
arıtmak tasfiye etmek.
âriyyet iğreti. ~ akdi: iğreti sözleşmesi. ~ alan: iğreti alan. ~ veren: iğreti veren.
armağan hediyye.
art boyunlu kefîle kefîl.
artan, artık bakıyye (bk. kalan).
artırma müzâyede.
arz-ı hâl dilekçe.
arzetmek sunmak.
arzû dilek. ~ şartı: dilek koşulu (Wollensbedingung, condition purement potestative) (bk. sırf irâdî şart).
arzuhal bk. arz-ı hâl.
âsâr-ı atîka eski yapıtlar.
asgarî en az, en aşağı.
asıllar usûl (bk. kökler).
asliyye mahkemesi ilk yargılık.
aşılanma intifa’. ~ hakkı: intifa’ hakkı.
aşikâr apaçık.
atama tayîn.
atamak ta’yîn etmek.
atanmış kalıtçı mansûb mirâsçı.
ateh bunama, bunaklık. ~getirmek: bunamak.
ayıb bozukluk. ~ lara karşı tekeffül (te’mînât): bozukluklara karşı sağlama.
ayın nesne.
ayırım 1) tefrîk. 2) fasıl.
ayırtım temyîz, ~ gücü: temyîz kudreti. ~ gücü olan, ~ güçlüsü: mümeyyiz. ~ gücü olmayan: gayr -i mümeyyiz. ~ güçsüzlüğü: temyîz kudret sizliği.
aynî nesnel.
ayni nesnel.
ayniyyet özdeşlik.
ayrık müstesnâ. ~ tutma: istisna.
ayrıltı, ayrıt madde (Artikel, article).
ayrım fark.
ayrıntı teferruât.
azınlık akalliyyet.
bâb başlık (Titel, titre).
babalık (çocuk edinmede) evläd edinen (bk. çocuk edinen).
bağımlı gayr -i müstakil, müstakil olmayan. ~ elmen:fer’î zi’l- yed.
bağımsızca müstakillen.
bağımsızlık istiklal.
bağış, bağışlama 1) hibe. 2) af (afiv) (bk. yarlıgama) .~ sözleşmesi: hibe akdi. ~ sözvermesi: hibe va’di.
bağışlama va`di bağışlama sözvermesi, sözverisi.
bağışlanan mevhûbün leh, hibe edilen.
bağışlayan vâhib, hibe eden. ~ a dönme anlaşması:vâhibe rücû’ şartı.
bağlı mülzem.
Bakanlar Kurulu İcrâ Vekîlleri Hey’eti.
bakım nafaka (bk. geçimlik).
bakıyye kalan, artan, artık.
barış sulh (karş. uzlaşma). ~ yargıcı: sulh hâkimi. ~ yargılığı: sulh mahkemesi.
baş-akça sermâye (bk. ana-akça)
başkan reîs (bk. baş).
başkası adına davranan mümessil, temsilci (bk. adına davranan, adına davranıcı özdeyen, özdeyici).
başkası adına davranma temsîl (bk. adına davranma, özdeme).
başkasını kendi yerine geçirme (vekillik sözleşmesinde): ikame.
başvurma 1) mürâcaât. 2) rücû’ (Rückgriff). ~ boyunlusu: rücû’a kefîl.
bâtıl çürük. ~ muamele: çürük işlem.
batkı, batkınlık iflâs. ~ yığını: iflâs masası.
batkın müflis.
bayağı âdî, ale’l-âde (bk. olağan). ~ boyunluluk: âdî kefâlet. ~ ortaklık: âdî şirket.
bâyi` satıcı.
bedel karşılık.
bekit vakıf (bk. turgu).
bekitçi vâkıf (bk. turgucu).
bekitlenmîş vakfedilmiş (bk. turgulanmış).
beklemeç, beklenen hak muntazar bak.
beklenmedik olay kazâ.
belediyye kentişleri.
belge vesîka.
belgit sened (bk. dayanç).
belirti karîne.
belirtme tesbît (bk. saptama). ~ arancı (dilemi): tesbît da’vâsı.
benzeri bulunabilen (benzerli) nesneler misliyyât, mislî şeyler.
benzeri bulunamayan (benzersiz) nesneler kıyemiyyât ,kıyemî şeyler.
betik kitab.
bey` satım, satış. ~ akdi: satım, satış sözleşmesi,
beyan açıklama.
beyyine tanıt. ~ külfeti: tanıt yükü.
bırakıt terike (tereke). ~ elmeni: terike zi’l -yedi.
bırakma terk.
bi gayri hakkın mâl edinme bk. sebebsiz iktisâb.
bi`zzat ihkak ı hak kendiliğinden hak alma.
biçimleyici inşâî. ~aranç (dilem): inşâî da’vâ. ~hak: inşâî hak. ~ işlem: inşâî muamele. ~ yargı: inşâî hüküm.
bildiri, bildirim ihbâr, tebliğ.
bildirmek ihbâr etmek, teblîğ etmek.
bilirkişi ehl -i hibre, ehl- i vukuf.
bina yapı.
birden ziyâde kimselerin bir şey üzerinde mülkiyyeti topluluk iyeliği (Gemeinschaftliches Eigentum).
birey ferd.
bireyci ferdiyyetçi.
bireycilik ferdiyyetçilik.
bireyleştirme ferdîleştirme (bk. bireyselleştirme).
bireysel ferdî.
birlikte borçlu müşterek borçlu.
birlikte iye müşterek mâlik, hissedâr (bk. paydaş).
birliktekusur (birlikte nedenleme) müterâfik kusûr.
bitim hitâm (bk. sona erme, ortadan kalkma).
borcun nakli borcun yüklenilmesi, borç yüklenme,
borç vecîbe. ~ ilişkisi: borç münâsebeti, ~ kapatma: itfâ (bk. söndürüm). ~yüklenme: borcun nakli. ~sözvermesi: borç va’di. ~ tanıması: borç ikrârı.
borç ikrârı borç tanıması.
borç münâsebeti borç ilişkisi.
borç va`di borç sözvermesi
borçlanma işlemi iltizami muamele, taahhüd muamelesi (karş. harcama işlemi).
boşuğ 1) izin. 2) cevâz.
boyunlu kefîl, art ~ : kefîle kefîl. başvurma ~ su:rücû’a kefîl.
boyunluluk, boyun olma kefâlet. ~ konusu: mekfûlün bih. ~ sözleşmesi: kefâlet akdi.
bozacağını bildirme feshi ihbâr.
bozdurulabilme fesih kaabiliyyeti, nisbî butlan (bk. bozulabilme).
bozma fesih, ibtâl ( bk. dağıtma).
bozucu koşul infisâhî şart.
bozukluk 1) ayıb. 2) noksan. ~ lara karşı sağlama: ayıblara karşı tekeffül (te’mînât).
bozulabilme fesih kaabiliyyeti, nisbî butlân (bk. bozdurulabilme).
bölük dâire.
bölümsel kısmî. ~ ödeme: kısmî îfâ.
bölünebilen kaabil -i taksîm, taksîmi kaabil olan.
bölünemeyen gayr-i kaabil-i taksîm, taksîmi, kaabil olmayan.
bölüşme, bölüştürme taksîm (bk. bölme, bölüm).
bulunmama, bulunmazlık fıkdan (bk. yokluk).
bunaklık, bunama ateh.
bunamak ateh getirmek.
butlân çürüklük, mutlak ~ : çürüklük (Nichtigkeit, nullité), nisbî ~ : bozulabilme, bozdurulabilme (Anfechtbarkeit).
buyruğa yazılı emre muharrer.
buyuran, buyurucu amir.
buyurucu töre emredici hukuk.
cârî hesâb yürüyen hesap.
cebrî icrâ zorla yerine getirtme, zorla yürütüm.~ta’kıybi: zorla yerine getirtme, zorla yürütüm koğuşturması.
cedvel çizelge.
cem`iyyet dernek.
cemâat topluluk. ~vakfı: topluluk turgusu, bekiti.
Cevâz boşuğ
cezâ kıyın.
cezâî şart sözleşme kıyını, sözleşme cezâsı (Konventionalstrafe, clause pénale).
cihâz çeyiz, kalın, donatım.
cürüm suç.
cüz`î tikel. ~ halef: tikel ardıl. ~ halefiyyet: tikel ardıllık. ~’ intikal: tikel geçiş.
çağ zaman (zeman).
çağırı da’vet.
çağlararası töre intikalî hukuk (bk. geçiş töresi).
çalışma, çalışmalar mesâî.
çalışma yardımcısı müstahdem. ~ kullanan: istihdam eden (Borçlar Yasası, 55).
çekilme isti’fâ (bk. bozacağını bildirme).
çekilmezlik tahammül edilmezlik.
çekişme İhtilaf, niza, münazaa (bk. anlaşmazlık). ~ li: ihtilaflı, münâzaun fîh, münazaalı.
çekişmeli yargı ihtilâflı kazâ.
çekişmesiz yargı ihtilâfsız kazâ.
çeşit borcu nev’i borcu, nev’an muayyen borç.
çevre, çevre-içi şümûl (bk. kaplam).
çeyiz cihâz (bk. donatım, kalın).
çıkar menfaat.
çocuk edinen evlâd edinen (bk. analık, babalık).
çocuk edinilen evlâd edinilen, evlâdlık (bk. oğulluk, kızlık).
çocuk edinme evlâd edinme (bk. oğulluk alma, kızlık alma).
çocuklar evlâd.
çocuklar, torunlar … fer’ler, feriler, fürû (bk. dallar).
çoğalma taaddüd (bk. çokluk).
çoğunluk ekseriyyet.
çokluk taaddüd (bk. çoğalma).
çürük batıl. ~ işlem: batıl muamele.
çürüklük butlân, mutlak butlân.
da`vâ aranç, dilem, ~ etmek: arançlamak, dilemlemek. ~ nın ihbârı : arancın, dilemin bildirilmesi, ~ ya müdâhale: aranca, dileme katılma. ictinâb ~ sı: önleme arancı, dilemi. îfâ ~sı: ödeme arancı, dilemi, inşâî ~ biçimleyici aranç, dilem (Gestaltungsklage), me
da`vâcı aranççı, dilemci.
da`vâlı arançlı, dilemli.
da`vet çağırı. îcâba ~ önermeye çağırı.
dağılma (derneklerde) infisâh (bk. bozulma).
dağıtma (derneklerde) fesih (bk. bozma).
dâimî sürekli.
dâire 1) bölük. ~ mülkiyyeti: bölük iyeliği. 2) (Devlet dâireleri için) görevge.
dallar fürû’ (bk. çocuklar, torunlar…).
danışık muvâzaa. ~ lı işlem: muvâzaalı muamele (karş. görünüşteki işlem).
daraltım tahdîd, takyîd (bk. sınırlama).
daraltmak tahdîd etmek, takyîd etmek (bk. sınırlamak).
dayanışma teselsül.
dayanışmalı müteselsil, ~ borç: müteselsil borç. ~ boyunluluk: müteselsil kefâlet. ~ sorum, sorumluluk: müteselsil mes’ûliyyet.
def` (defi) savu, kaçını (Einrede, Verweigerungsrecht, exception).
değerli kâğıtlar kıymetli evrak.
değişim, değişme mübâdele, istibdâl.
delîl kanıt.
deneme ya da yoklamayla satım tecrübe ve muâyene şartiyle satım.
denetlemek murâkabe etmek, teftîş etmek.
denkleştirme (kalıt = mîrâs`ta) iâde (karş. geri verme).
der- meyân (doğrusu: der miyân) etmek: ileri sürmek.
dernek cem’iyyet.
derpîş etmek öngörmek.
devrî dönemli. ~ edâlar: dönemli edimler.
dilek koşulu arzû şartı, sırf irâdî şart (karş. istek koşulu).
dilekçe arz-ı hâl (arzuhâl)
dilem davâ (bk. aranç) ~ konusu: müddeâ bih. ~ yöneltilme yetkisi: pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~ yöneltme yetkisi: aktif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti). ~e katılma: da’vâya müdâhale. ~in bildirilmesi: da’vânın ihbârı.
dilemci da’vâcı (bk. aranççı).
dilemli da’vâlı (bk. arançlı).
dinlenme (aranç, dilem=davâ`nın dinlenmesi) istimâ’.
direnen mütemerrid.
direnme temerrüd.
döllük, dölyatağı rahim.
dönemli devrî. ~ edimler: devrî edâlar.
dönüştürme tahvîl (bk. çevirme).
duyuru i’lân.
dürüstlük,dürüstlük kuralları objektif hüsn- i niyyet.
düşme sukut.
düşmek sâkıt olmak, sukut etmek.
düşürücü yıllanma (zamanaşımı) ıskatî mürûr- ı zaman.
düzeltim, düzeltme, düzelti tashîh. ~ arancı (dilemi) :tashîh da’vâsı.
ebeveyn ana baba.
ecr-i misil kullanma karşılığı (kullanma çıkarları =Gebrauchsvorteile karşılığı).
edâ edim.
eder fîât.
edim edâ, ıvaz.
ege velî.
egelik velâyet.
ehil yetenekli.
ehl-i hibre, ehl-i vukuf bilirkişi.
ehliyyet yetenek, istifâde ~i: hak yeteneği (Rechtsfae higkeit). kullanma (fi’l) ~ i: eylem yeteneği (Handlungsfaehigkeit).
ekalliyyet bk. akalliyyet.
ekseriyyet çoğunluk. ~ -i ârâ: oyçokluğu.
eksik, eksiklik noksan.
eksiltme münâkasa.
elinden alım zabt. ~ a karşı sağlama: zabta karşı tekeffül (te’mînât).
emânet bk. vedia.
emre muharrer buyruğa yazılı.
emredici hukuk buyurucu töre.
emvâl mallar.
en aşağı, en az asgarî.
en büyük, en çok, en yüksek a’zamî.
en kişisel haklar münhasıran şahsa bağlı haklar.
encümen yarkurul.
engel mâni’.
erek gaye.
ereksel gayî.
ergin reşîd.
erginlik rüşd.
erk kudret, iktidâr.
esâsda hatâ temel yanılması, yanılgısı (Grundlageirrtum).
eser yapıt.
esham (sehm’in çoğulu) paylar.
eski yapıtlar âsâr- ı atîka.
eşit müsâvi. ~ olarak, eşitçe müsâvâten, mütesâviyen.
etken amil.
etki 1) te’sîr. 2) hüküm.
etkisizlik hükümsüzlük.
evlenme nikâh (bk. evlilik). ~ malları sözleşmesi: evlenme mukavelesi (bk. karı koca malları sözleşmesi). sözleşmesi: evlenme akdi.
evlilik nikâh (bk. evlenme).
evlilik dışı çocuk nesebi gayr- i sahîh çocuk, nesebi sahîh olmayan çocuk,
evlilik içi çocuk nesebi sahîh çocuk.
gayr-i menkul taşınmaz.
gayr-i mislî eşyâ benzeri bulunmayan, benzersiz nesneler.
gayr-i mu`teber geçmez.
geçer, geçerli mu’teber.
geçerlik mu’teberiyyet.
geçici muvakkat. ~ yazım:muvakkat tescîl.
geçimsizlik imtizâcsızlık.
geçindirme iâşe.
geçiren fâriğ.
geçirilen mefrûgün leh.
geçirim, geçirme ferâğ, nakil.
geçirim sözvermesi ferağ taahhüdü ferağ va’di.
geçiş intikal.~ töresi: intikalî hukuk (bk. çağlararası töre).
geçmez gayr-i mu’teber.
geçmezlik mu’teberiyyetsizlik.
gelenek an’ane.
geleneksel an’anevî.
gelir îrâd.
genişletme tevsî’.
gerçek kişi hakîkî şahıs (bk. doğal kişi).
Gereç mâ-lezime, levâzım.
gerek şart (karş. koşul).
gerekseme, gereksinme ihtiyâc.
geri alma istirdâd.
geri alma arancı (dilemi) istihkak da’vâsı (bk. iyelik arancı, dilemi).
geri verme iâde (karş. denkleştirme).
geri-alım hakkı vefâ hakkı.
gezici seyyâr.
gider masraf.
giderme arancı (dilemi) men’ da’vâsı.
gönderen mürsil.
gönderme irsâl.
gönülalma ma’nevî tazminât (bk. tinsel zarar -giderim).
göreli nisbî. ~ hak: nisbî hak.
görenek örf ve âdet. ~ töresi: örf ve âdet hukuku.
göreneksel örfî.
görevden ötürü re’sen.
görevli me’mûr.
Görevsel resmî. ~ arıtım: resmî tasfiye. ~ belgit(dayanç) : resmî sened. ~ biçim: resmî şekil.
görünüşteki işlem zahirî muamele (karş. danışıklı işlem).
görüşleri birleştirme kıyılgısı tevbîd- i ictihâd karârı,ictihâdları birleştirme karârı (bk. İnançları birleştirme kıyılgısı).
gözetim nezâret. ~ katı (orunu) : nezâret makamı.
günce yevmiyye defteri (bk. günlük, günlük defter).
gündelik yevmiyye.
gündem rûznâme.
günlük, günlük defter yevmiyye defteri (bk. günce).
güvençli işlem i’timâda müstenid muamele (bk. inançlı işlem).
hacir kısıt.
hacretmek kısıtlamak.
hâdim gayr-i menkul katlanan taşınmaz.
hak düşümü sukut-ı hak. ~ süresi: sukut-ı hak müddeti.
hak etmiş müstahak (doğrusu: müstahik).
hak ıssı hak sâhibi.
hak kazanma istihkak.
hak sâhibi hak ıssı.
hak yeteneği hak ehliyyeti, medenî haklardan istifâde ehliyyeti.
hakem yargıcı.
hakîkî şahıs gerçek kişi, doğal kişi (die natürliche Person, personne physique).
hâkim yargıç.
hâkim gayr-i menkul katlandıran taşınmaz.
hakk-ı mükteseb bk. mükteseb hak.
hakkın kötüye kullanılması hakkın sû-i isti’mâli.
hakkın sû-i  isti`mâli hakkın kötüye kullanılması.
haklar hukuk (karş. töre).
haklı muhik.
hakseverlik nısfet (nasafet).
haksız eylem haksız fi’l.
haksız fi`l haksız eylem.
haksız karışma haksız müdâhale.
haksız rekabet haksız yarışma, haksız yarışıcılık.
haksız yarışıcılık, haksız yarışma haksız rekabet.
hâl-i acz bk. aciz hâli.
halef ardıl.
halefiyyet ardıllık.
hâlin îcâbı durumun gereği, durumun isteri.
hâmile muharrer taşıyana yazılı.
hapis hakkı alıkoma hakkı (Zurückbehaltungsrecht,droit de retention).
harcama tasarruf. ~ işlemi: tasarrufî muamele, tasarruf muamelesi (karş. borçlanma işlemi). ~ özgürlüğü: tasarruf nisâbı.
hâsılat kirası ürün kirası.
havâle yollama.
haydi haydi evleviyyetle (bk. yeğlikle).
haysiyyet onur.
hâzır anık. ~ lar arasında: anıklar arasında.
hediyye armağan.
Hesâb-ı kat`î bk. hisâb- ı kat’î.
hesâba katma mahsûb.
Hey`et-i umûmiyye bk. umûmî hey’et.
hîle aldatma.
hibe bağış, bağışlama, ~ akdi: bağış, bağışlama sözleşmesi. ~ eden: bağışlayan. ~ edilen: bağışlanan. ~ va’di: bağışlama sözvermesi.
himâye koruma.
hisâb-ı kat`î kesin hesap.
hisse 1) pay. 2) düşerge.
hissedâr paydaş.
hitâm sona erme, bitim.
hizmetli müstahdem (karş. çalışma yardımcısı).
hukuk 1) haklar. 2) töre. ~ -ı âmme: bk. âmme hukuku. ~ -ı husûsiyye: bk. husûsî hukuk.
hukukî törel, ~ muamele: törel işlem. ~ münâsebet: törel ilişki.
husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti) 1) aktif ~ aranç, dilem yöneltme yetkisi. 2) pasif ~: aranç, dilem yöneltilme yetkisi.
husûsî özel. ~ hukuk: özel töre. şahıs: Özel kişi.
hükmî şahıs tüzel kişi.
hükmî şahsiyyet tüzel kişilik.
hüküm 1) yargı (Urteil, décision) 2) kural (Bestimmung, régle, disposition). 3) etki, sonuç (Wirkung, effet).
hükümsüzlük etkisizlik.
hürriyyet özgürlük.
hüsn-i niyyet 1)objektif ~ :dürüstlük, dürüstlük kuralları (Treu und Glauben). 2) sübjektif~ : iyi inanç (Guter Glaube).
hüviyyet kimlik.
îcâb 1) ister. 2) önerme, öneri, ~a da’vet: önermeye çağırı ,~ yapmak, ~ da bulunmak: önermek.
îcâb-ı hâl bk. hâlin icâbı.
îcâr kirâ ~ akdi: kira sözleşmesi.
îdâ saklatma (bk. vedia).
îfâ ödeme. ~ mahalli: ödeme yeri. ~ makamına edâ: ödeme yerine edim, Ödeme yerine geçen edim (Leistung erfüllungsstatt, dation en paiment). ~ zamânı: ödeme çağı. ~ yı istihdâf eden edâ: ödeme uğruna edim (Leistung erfüllungshalber, dation en vue de paiment).
îrâd gelir.
ısmarlanan (yapıt = eser = istısnâ` sözleşmesinde) müteahhid.
ısmarlayan (yapıt = eser = istısnâ` sözleşmesinde) iş sâhibi.
ıttılâ öğrenme.
ıvaz 1) edim. 2) karşı edim.
ıvazsız 1) karşılıksız, karşı edimsiz.
ızhâr açığa vurma, ~ı:irâde istek açığa vurması.
ızrâr etmek zarar vermek.
ıztırâr hâli zorunluluk durumu, zorunlu durum.
i`lâm yargı belgesi.
i`tibâr emri saygınlık vekilliği.
İ`timâda müstenid muâmele güvençli, inançlı işlem.
İ`tinâ özen.
i`tirâz karşıtlık. ~ muhâkeme usulü: karşıtlık yargılayışı, karşıtlık yargılama süreci.
i`tizâr özür dileme, özürlenme.
i‘tibâr mektûbu saygınlık betisi.
iâde 1) geri verme. 2) (kalıt = mîrâs’ta) denkleştirme(Ausgleichung).
iâre iğreti verme (bk. âriyyet).
iaşe geçindirme.
ibra (dernekte) aklama.
ibtidâen önceden, baştan.
İcâzet onay. ~ vermek: onaylamak.
icrâ 1) yürütme. 2) yerine getirme. ~ ta’kıybi: bk. cebrî icrâ ta’kıybi. ~ Vekîlleri Hey’eti: Bakanlar Kurulu.
ictihâd bilimsel görüş, inanç.
ictihâdları birleştirme kararı inançları, görüşleri birleştirme kıyılgısı.
ictinâb da`vâsı önleme arancı, dilemi.
içtimâ` toplantı.
idâre yönetim. ~ hey’eti: yönetim kurulu. ~ hukuku: yönetim töresi.
iddiâ sav. ~ etmek: savlamak.
ifâde anlatım.
iflâs batkı, batkınlık. ~ masası: batkı, batkınlık yığını (Konkursmasse, masse de faillite).
iğreti âriyyet. ~ alan: âriyyet alan, müsteîr. ~ söyleşmesi: âriyyet akdi. ~ veren: âriyyet veren, muîr. ~ verme: iâre (bk. âriyyet).
ihâle üsterme.
ihbâr bildirim. ~ etmek: bildirmek,
ihmâl savsama. ~ etmek: savsamak.
ihrâc çıkarma.
ihrâz kapma, kapım (Aneignung, occupation).
ihtâl bozma.
ihtâr uyarım.
ihtilâf çekişme, anlaşmazlık.
ihtimâl olasılık.
ihtimâlî olasıl.
ihtimâm özen.
ihtirâ türetme, buluş.
ihtirâzı kayıd saklı tutma yazgısı (Vorbehalt, clause de réserve).
ihtiyâc gereksinme, gerekseme.
ihtiyât sakıntı.
ihtiyâtî sakıntıl.
ikame 1) (kalıt töresi = mîrâs hukuku’nda:) a) ale’l-âde ~:yedek harcama. b) fevka’l-âde ~: son kalıtçı atama. 2) (vekillik sözleşmesinde:)başkasını kendi yerine geçirme.
ikame-i da`vâ bk. da’vâ ikamesi.
ikametgâh yerleşme yeri, yerleşge.
ikrâh korkutma.
ikrâr tanıma.
ikrâr bi`l kitâbe yazılı tanıma.
ikrâz ödünç verme.
iktisâb kazanma.
iktisâbî kazandırıcı. ~ mürûr-ı zamân: kazandırıcı yıllanma, kazandırıcı zamanaşımı.
iktisâd tutum.
iktisâdî tutumsal.
ilân duyuru.
ileri sürmek der-meyân (doğrusu: dermiyân) etmek.
ilgili alakadar.
ilişkin müteallik. ~ olmak: taallûk etmek.
illet neden.
illî nedensel.
illiyyet nedensellik. ~ rabıtası: nedensellik bağı.
ilmî ictihâd Öğreti (Lehre, doctrine).
iltihak katılma.
iltizâmî muâmele borçlanma işlemi (Verpflichtungs geschaeft).
ilzâm etmek bağlamak, borçlandırmak. İ
imkân olanak.
imkânsız olanaksız.
imkânsızlık olanaksızlık.
imtinâ` kaçınma.
imtiyâz ayrıcalık.
imtizâcsızlık geçimsizlik.
İn`ika d (sözleşmede) kurulma.
inanca te’mînât.
inancalamak te’mîn etmek.
inançları (görüşleri) birleştirme kıyılgısı tevhîd-i ictihâd karârı, ictihâdları birleştirme karârı.
inançlı işlem i’timâda müstenid muamele (bk. güvençli işlem).
infisâh bozulma, (derneklerde) dağılma.
infisâhî şart bozucu koşul.
inhisâr tekel.
inhisârî kendi başına, tekelli.
inkâr yadsıma. ~ etmek: yadsımak.
inşâî biçimleyici, ~ da’vâ: biçimleyici aranç, dilem (Gestaltungsklage). ~ hak: biçimleyici hak. ~ hüküm: biçimleyici yargı. ~ muamele: biçimleyici işlem.
intifâ` asılanma. ~ hakkı: asılanma hakkı.
intihâb seçim. ~ hakkı: seçim hakkı.
intikal geçiş.
intikalî hukuk geçiş töresi, çağlar arası töre (Übergangsrecht, Intertemporales Recht, droit transitoire).
iptâl bk. ibtâl.
iptidâen bk. ibtidâen.
irâde istek, ~ beyânı: istek açıklaması (Willenklaerung). fesâdı: istek bozukluğu. ~ izhârı: istek açığa vurması (Willensaeusserung).
irâdî şart istek koşulu (Willensbedingung). sırf ~: dilek koşulu (Wollensbedingung, condition purement potestative).
irsâl gönderme.
irtifak katlandırım. ~ hakkı: katlandırım hakkı. aynî (arzî )~hakkı: yersel katlandırım hakkı.şahsî ~ hakkı: kişisel katlandırım hakkı.
irtikâb etmek (kötü iş) işlemek.
isbât tanıt. ~ etmek: tanıtlamak. ~ külfeti: tanıt yükü.
isim ad.
istek irâde. ~ açığa vurması: irâde izhârı. ~ açıklaması: irâde beyânı, ~ koşulu: irâdî şart.
isteksel sözleşme rızâî akid.
ister îcâb (karş. önerme, öneri).
isti`fâ çekilme, bozacağını bildirme (Kündigung, congé,démission).
istibdâl değiştirme, değişme.
istifâde yararlanma.
istihdâm eden çalışma yardımcısı kullanan (Borçlar Yasası, 55).
istihkak hak kazanma.
istihkak da`vâsı geri alma arancı, dilemi iyelik arancı, dilemi (Herausgabeanspruch, Eigentumsklage,action en revendication).
istihlâf ardıl (halef) olma.
istimâ` olunma dinlenme.
istinâf mahkemesi üst yargılık (Obergericht).
istirdâd geri alma.
istisnâ ayrık tutma (bk. müstesnâ).
İstisnâ` akdi yapıt (eser) sözleşmesi (Werkvertrag).
iş akdi iş sözleşmesi.
iş sâhibi 1) (iş sözleşmesinde) işveren. 2) (yapıt = eser=istısnâ’ sözleşmesinde) ısmarlayan (der Besteller).
iş sözleşmesi iş akdi.
işgal kapma, kapım (Aneignung, occupation) (bk. ihrâz).
işleme hukukî tagyîr.
iştirâ alım. ~ hakkı alım hakkı (Kaufsrecht, droit d’ emption).
iştirâk 1) katılma. 2) ortaklık. ~ hâlinde mülkiyyet:ortak iyelik (Gesamteigentum). ~ hissesi: katılma payı, katkı (Beitrag).
iştirâkli kirâ ortakçılık, yarıcılık (yoluyla kirâ).
işveren (iş sözleşmesinde): iş sahibi.
itfâ (borçlar için) söndürüm, borç kapatma.
itki saik.
ivaz ivazsız bk. ıvaz, ıvazsız.
iye mâlik. ~ gibi elmenlik: mâlik sıfatiyle zi’l-yedlik (bk. öz tutkanlık).
iyeliği saklı tutma yazgısı mülkiyyeti muhâfaza kaydı.
iyeliğin geçirilmesi mülkiyyetin nakli.
iyi inanç sübjektif hüsn-i niyyet.
izâa yitirme.
izhâr bk. ızhâr,
izin boşuğ.
kabûl taplama. ~ etmek: taplamak.
kabz alma (bk. tesellüm).
kaçını def’, defi (bk. savu).
kaçınma imtinâ’.
kaide kural.
kaim olma yerine geçme.
kaim şey yedek, yedek nesne, yerine geçen nesne (Surrogat, Ersatz).
kalan bakıyye (bk. artan, artık).
kaldırılmış mülga.
kaldırma 1) ilga. 2) ref’ (refi). 3) nez’ (nezi).
kalın cihâz (bk. çeyiz, donatım).
kalıt mîrâs. ~ arancı (dilemi) : mîrâs sebebiyle istihkak da’vâsı. ~ sözleşmesi: mîrâs mukavelesi. ~ töresi: mîrâs hukuku. ~ a yaraşma: mîrâsa.liyâkat. ~ ın geçişi: mîrâsın intikali, ~ ın görevsel arıtımı: mîrâsın resmî tasfiyesi. ~ ın görevsel yönetimi: mîrâsı
kalıtbırakan mûris, müverris, mîrâsbırakan.
kalıtçı mîrâsçı (bk. atanmış ~, ön ~, son ~, yasal).
kalıtçılar ortaklığı mîrâs şirketi.
kamu âmme. ~ düzeni: âmme intizâmı. ~ töresi: âmme hukuku. ~ tüzel kişiliği: âmme hükmî şahsiyyeti. ~ yararı: âmme menfaati, maslahat.
kanâat kanı.
kanı kanâat.
kanıt delil.
kanûn yasa. ~ -ı Medeni: bk. Medeni Kanun. ~ un lafzı: yasanın söylemi, sözü. ~ un ruhu (gayesi, maksadı): yasanın ereği, amacı, özü.
kanûnî yasal.
kapım ihrâz, işgal (bk. kapma).
kaplam şümûl (bk. çevre, çevre-içi).
kapma ihrâz, işgal (bk. kapım).
karâr kıyılgı.
karı koca malları sözleşmesi evlenme mukavelesi (bk. evlenme malları sözleşmesi).
karîne belirti, ~ -i kaatıa: bk. farziyye.
karma muhtelit. ~ bağış, bağışlama: muhtelit hibe.
karşı edim ıvaz, mukabil edâ.
karşılık bedel.
karşılıklı sözleşmeler mütekabil taahhüdleri hâvî akidler.
karşılıksız, karşı edimsiz ıvazsız.
karz ödünç.
kasd amaçlama. ~ etmek: amaçlamak.
kasden, kasdî amaçlayarak.
kat 1) kat. 2) makam (bk. orun).
kat`î kesin.
kat`iyyet kesinlik.
katılma 1) iştirâk. 2) (da’vaya) müdâhale. ~ payı, katkı : iştirâk hissesi.
katlanan taşınmaz hâdim gayr-i menkul.
katlandıran taşınmaz hâkim gayr-i menkul.
katlandırım irtifak. ~ hakkı: irtifak hakkı.
katma mülhak.
kayd-ı hayât ile îrâd akdi sağlığınca gelir sözleşmesi.
kayıd yazgı.
kaytd-ı ihtirâzî bk. ihtirâzî kayıd.
kazâ 1) yargı. 2) beklenmedik olay.
kazâî yargısal.~ rüşd: yargısal erginlik.
kazanç paylı âile malları ortaklığı hisse-i temettu’ şartiyle âile şirket-i emvâli.
kazandırıcı iktisâbî. ~ yıllanma (zamanaşımı) : iktisâbî mürûr-ı zaman.
kazanma iktisâb.
kaziyye-i muhkeme kesin yargı.
keenlemyekün yok.
kefâlet boyun olma, boyunluluk. ~ akdi: boyun olma,boyunluluk sözleşmesi.
kefîl boyunlu.
kefîle kefîl art boyunlu (Nachbürge, arrière caution).
kendi başına inhisârî (bk. tekelli).
kendiliğinden hak alma bizzat ihkak-ı hak.
kendisine gönderilen mürselün ileyh.
kendisine yollanan mühâlün aleyh.
kentişleri belediyye.
kesin kat’î. ~ hesap: hesâb-ı kat’î. ~ yargı: kaziyye-i muhkeme.
kındıran, kındırıcı müşevvik (bk. kıştırtan, kışkırtıcı).
kısım bölüm.
kısıtlamak hacretmek.
kısıtlı mahcûr.
kısmî bölümsel. ~ te’diye: bölümsel ödeme.
kışkırtan, kışkırtıcı müşevvik (bk. kındıran, kındırıcı).
kıyâs örnekseme.
kıyâsen örnekseme yoluyla, örneksenerek.
kıyemî şeyler, kıyemiyyât bk. gayr -i mislî şey.
Kıyılgı karâr.
kıyın cezâ.
kıymet değer.
kıymetli evrak değerli kâğıtlar.
kızlık evlâd edinilen, evlâdlık (bk. çocuk edinilen). ~ alma: evlâd edinme (bk. çocuk edinme).
kirâ îcâr. ~ karşılığı: îcâr bedeli, kirâ ücreti. ~ sözleşmesi: îcâr akdi.
kirâ ücreti kirâ karşılığı.
kirâcı müste’cir.
kiralanan me’cûr.
kirâlayan mûcir.
kişi şahıs.
kişiler kütüğü ahvâl-i şahsiyye sicilli, nüfûs sicilli (bk. kişiler, kişisel durumlar, kişi durumları kütüğü).
kişiler töresi şahsın hukuku.
kişilik şahsiyyet. ~ hakları: şahsiyyet hakları.
kişisel şahsî, ~ durumlar: ahvâl-i şahsiyye. ~ durumlar kütüğü ahvâl-i şahsiyye sicilli, nüfûs sicilli (bk. kişiler, kişi durumları kütüğü). ~ hak: şahsî hak. ~ sonuçlu babalık arancı (dilemi) : ahvâl-i şahsiyyeye müteallik neticeleriyle babalık da’vâsı, şahsî ne
kitâb betik.
koğuşturma ta’kîb.
korkutma ikrâh.
koruma himâye, siyânet.
koşul şart (karş. gerek).
koşullar şerâit.
kökler usûl, asıllar.
kötü durum sû-i hâl.
kötü inanç sû-i niyyet.
kötü kullanma sû-i isti’mâl (bk. kötüye kullanma).
kötü yönetim sû-i idâre.
kötüye kullanma sû-i isti’mâl (bk. kötü kullanma),
kullanma isti’mâl. ~ karşılığı, ~ çıkarları karşılığı:ecr-i misil.
kurucu müessis.
kurulma in’ikad.
kusur sun-i taksîr, taksîr.
külfet yük. ~ i isbât: tanıt yükü.
küll tüm.
küll teşkîl eden eşyâ nesne bütünlüğü (Sachgesamtheit) (karşıtı : hak bütünlüğü = Rechtsgesamtheit).
küllî halef tümel ardıl
küllî halefiyyet tümel ardıllık.
küllî intikal tümel geçiş.
külliyyât topgu.
kütüğe yazım tescil, ~arancı (dilemi) : tescîl da’vâsı.
kütüğe yazmak tescîl etmek.
kütük sicil.
lafız söylem, söz. kanûnun~ ı: yasanın söylemi, sözü.
lafzî söylemsel, sözel, ~ tefsir: söylemsel, sözel yorum.
levâzım gereç (bk. mâ-lezime).
lüzûmlu vasıfda hatâ bk. esâsda hatâ.
ma`kudün aleyh sözleşme konusu. ~ de hatâ: sözleşme konusunda yanılma, yanılgı.
ma`kul ussul, ussal.
ma`zeret özür.
mâ-lezîme gereç.
mâ-melek varlık, malvarlığı, varı yoğu.
madde 1) (yasa, tüzük, sözleşme ile başkalarında) ayrıt, ayrıltı (Artikel, article). 2) (“matière” anlamında) özdek, nen.
maddî özdeksel, nensel.
mahal yer.
mahallî yerel.
mahallîleştirmek yerelleştirmek.
mahcûr kısıtlı.
mahdûd sınırlı. ~ aynî hak: sınırlı nesnel hak. ~ ehliyyet: sınırlı yetenek. ~ ehliyyetli: sınırlı yetenekli. ~ yeteneksiz: sınırlı yeteneksiz.
mahfûz saklı,~ mallar: saklı mallar. ~ hisse: saklı pay.
mâhiyyet nelik.
mahkeme yargılık.
mahrûm yoksun.
mahrûmiyyet yoksunluk, mîrâsdan ~: kalıttan yoksunluk.
mahsûb hesâba katma.
makam kat, orun.
makbûz alındı.
maksad amaç.
mâlik iye. ~ sıfatiyle zi’l-yedlik : öz elmenlik, iye gibi elmenlik, iyece elmenlik (Eigenbesitz).
mallar emvâl.
malvarlığı mâ-melek (bk. varlık, varı-yoğu).
mâni` engel.
maslahat 1) iş, durum. 2) kamu yararı.
masraf gider.
me`cûr kirâlanan.
me`mûr görevli.
mebde` başlangıç.
mebi` satılan.
meblağ tutar.
medenî  hak yurttaşsal hak.
medenî haklardan istifâde ehliyyeti hak yeteneği (Rechtsfaehigkeit).
medenî hakları kullanma ehliyyeti eylem yeteneği (Handlungsfaehigkeit).
medenî hukuk yurttaşlar töresi (Zivilrecht, bürgerliches Recht, droit civil).
Medenî  Kanûn Yurttaşlar Yasası (Zivilgesetzbuch, Bürgerliches Gesetzbuch, Code Civil).
mefrûğün  leh geçirilen.
mekfûlün  bih boyunluluk konusu.
memâlik-i ecnebiyye yabancı ülkeler.
Memnû` yasak. ~ tasarruflar: yasak işlemler.
memnû`iyyet yasaklık, yasak olma.
men` da`vâsı giderme arancı, dilemi.
men`-i müdâhale taşkınlığın, elatmanın giderilmesi. ~ da’vâsı: taşkınlığın, elatmanın giderilmesi arancı, dilemi.
menfaat çıkar.
menkul taşınır.
mer`iyyet yürürlük. ~ Kanûnu: Yürürlük Yasası.
merâsim tören.
merdûd yadlanmış.
merhûn tutulu.
merkez özek.
mes`ele sorun.
mes`ûl sorumlu.
mes`ûliyyet sorumluluk, sorum.
mesâî çalışma (çalışmalar).
mesken konut.
meslek uğraş.
meslekî uğraşsal.
mevhûbün leh bağışlanan.
mevzu` konu.
mîrâs kalıt. ~ hukuku : kalıt töresi. ~ mukavelesi: kalıt sözleşmesi. ~ sebebiyle istihkak da’vâsı: kalıt arancı, dilemi (Erbschaftsklage, action en pétition d’hérédité), ~ şirketi: kalıtçılar ortaklığı (Erbengemeinschaft). ~ a liyâkat: kalıta yaraşma.~ m intik
mîrâsçı kalıtçı, kanûnî ~: yasal kalıtçı, mansûb ~: atanmış kalıtçı. (ikamede) nâm -zed ~: son kalıtçı. ön ~ : ön kalıtçı.
mislî eşyâ, misliyyât benzeri bulunabilen nesneler, benzerli nesneler.
mu`teber geçer, geçerli.
mu`teberiyyet geçerlik.
mu`teberiyyetsizlik geçmezlik, geçersizlik.
muaccel ödeme günü gelmiş.
muacceliyyet ödeme gününün gelmesi. ~ kaydı: Ödeme gününün gelmesi yazgısı.
muâmelât alışveriş, alavere (bk. ahz ü i’tâ).
muâmele işlem.
muâvin şahıs ödeme yardımcısı (Borçlar Yasası, 100) (karş. müstahdem).
mûcir kirâlayan, kirâya veren.
mûdi` 1) saklatan. 2) yatıran.
muhâkeme yargılama. ~ usûlü: yargılama süreci, yargılayış (procédure, Prozess, Verfahren).
muhâlün aleyh kendisine yollanan.
muhâlün leh yollanan.
muhayyer seçmeli.
muhîl yollayan.
muhik haklı. ~ sebeb: bk. mühim sebeb.
muhtelit karma. ~ hibe: karma bağışlama.
muhtemel olası.
muîn destek. ~ den mahrûmiyyet: destekten yoksunluk.
muîr bk. âriyyet veren.
mukavele sözleşme.
mûkıym yerleşken.
mukriz ödünç veren.
muntazar hak beklemeç, beklenen hak (Anwartschaft, droit expectatif).
murâkabe denetim.
murâkıb denetçi.
mûrîs kalıtbırakan.
mûsâ leh vasiyyet edilen, vasiyyet alan.
mûtazarrır zarar gören.
mutlak saltık, salt. ~ butlân: çürüklük (Nichtigkeit, nullité) (karş. nisbî butlân).
muvâfakat onam. ~ etmek: onamak.
muvakkat geçici. ~ tescîl: geçici yazım.
muvâzaa danışık. ~ lı muamele: danışıklı işlem (karş. zahirî muamele).
mücbir sebeb zorlayıcı neden.
müdâfaa savunma.
müdâhale karışma, taşkınlık, elatma.
müddeâ savlık.
müddeâ aleyh bk. da’vâlı.
müddeâ bih aranç konusu, arançlık dilem konusu,dilemlik.
müddeî bk. da’vâcı.m
müddeî-i umûmî savcı.
müddet süre.
müdîr yönetmen.
müeccel ödeme günü gelmemiş, erteli.
müessese kurum.
müessis kurucu.
müflis batkın.
mühim önemli: ~ sebeb: önemli neden.
mükâfat ilânı ödül duyurusu.
mükâfat va`di Ödül sözvermesi.
mükâfâtlı müsâbaka i`lânı ödüllü yarışma duyurusu.
mükellef yükümlü.
mükellefiyyet yüküm, yükümlülük.
mükellefiyyetli hibe yükümlü bağışlama, yükümlü bağış.
mükteseh hak kazanılmış hak. mülga: kaldırılmış. mülhak: katma.
mülk özgülük.
mülkiyyet iyelik. ~ i muhâfaza kaydı: iyeliği saklı tutma yazgısı. ~ in nakli: iyeliğin geçirilmesi.
mülzem bağlı.
mümessil temsilci başkası adına davranan, başkası adına davranıcı özdeyen, özdeyici.
mümeyyiz ayırtım gücü olan, ayırtım güçlüsü (bk. temyîz kudreti).
münâkasa eksiltme.
münâzaa çekişme. ~ lı: çekişmeli.
münâzaun fîh çekişmeli.
münhasıran şahsa bağlı haklar en (salt) kişisel haklar (höchstpersönliche Rechte, droits strictement personnels).
mürâcaât başvurma.
mürselün ileyh kendisine gönderilen.
mürsil gönderen.
mürtehin tutu alan.
Mürur-ı zaman yıllanma (Verjaehrung), zamanaşımı. âdî ~:olağan yıllanma, zamanaşımı, fevka’l -âde ~: olağanüstü yıllanma, zamanaşımı. ıskatî ~ düşürücü yıllanma, zamanaşımı, iktisâbî ~ kazandırıcı yıllanma, zamanaşımı. ~ın kat’ı: yıllanmanın, zamanaşımının kesilmesi. ~
müsâvât eşitlik.
müsâvâten eşit olarak, eşitçe.
müsâvî eşit.
müsbet 1) olumlu. 2) tanıtlı.
müsbit 1) saptayan. 2) tanıtlayan.
müstahak (doğrusu: müstahik): hak etmiş, hak kazanmış.
müstahdem 1) hizmetli. 2) çalışma yardımcısı (Borçlar Yasası, 55) (karş. muâvin şahıs).
müstakar (doğrusu: müstakır) yerleşmiş.
müstakil bağımsız.
müstakillen bağımsızca, bağımsız olarak.
müstakriz ödünç alan.
müste`cir kirâcı.
müsteîr bk. âriyyet alan.
müstesnâ ayrık.
müstevda` 1) saklayan (bk. vedîa alan). 2) saklama konusu, saklanılan.
müstevdi` saklatan (bk. Mûdi’).
müşevvik kışkırtan, kışkırtıcı kındıran, kındırıcı.
müştekÎ yakınan, yakınıcı.
müştemilât eklenti, eklentiler.
müşterek borçlu birlikte borçlu.
müşterek mâlikler paydaşlar, birlikte iyeler.
müşterek mülkiyyet paylı iyelik, birlikte iyelik (Miteigentum, copropriété) (karş. iştirâk hâlinde mülkiyyet).
müteahhid 1) sözveren, yüklenci 2) (yapıt =. eser = istısnâ’ sözleşmesinde) ısmarlanan.
müteallik ilişkin.
mütekabil taahhüdleri hâvî akidler karşılıklı sözleşmeler.
mütekeffil sağlayan (bk. tekeffül).
mütemerrid direnen.
müterâfik kusûr birlikte kusur (birlikte nedenleme).
mütesâvî eşit, eşitlenmiş.
mütesâviyen eşit olarak, eşitçe.
müteselsil dayanışmalı (solidarisch, solidaire). ~ borç: dayanışmalı borç. ~ kefalet: dayanışmalı boyunluluk. ~ mes’ûliyyet: dayanışmalı sorumluluk, dayanışmalı sorum.
müteveffâ ölen.
müvekkelün bih vekillik konusu.
müvekkil vekillik veren, vekil eden.
müverris kalıtbırakan (bk. mûris).
müzâyaka sıkıntı.
müzâyede artırma.
nafaka geçimlik, bakım.
nakid akça.
nakil geçirme, geçirim. ~ taahhüdü: geçirim söz vermesi.
nakliyye mukavelesi taşıma sözleşmesi.
nakliyyeci taşıyıcı.
nâma muharrer ada yazılı.
nâşir yayınlayan, yayınlayıcı, yayıncı yayımlayan,yayımlayıcı, yayımcı.
nazariyye kuram.
neden sebeb, illet.
nedensel illî.
nedensellik illiyyet. ~ bağı: illiyyet râbıtası.
nedensiz zenginleşme sebebsiz iktisâb.
nef` (nefi) yarar.
nelik mâhiyyet.
nen madde (“matière” anlamında) (bk. özdek).
nensel maddî (bk. özdeksel).
nesebi sahîh çocuk evlilik içi çocuk.
nesebi sahih olmayan çocuk evlilik dışı çocuk.
nesil kuşak.
nesnel aynî. ~ hak: aynî hak.
nesneler eşyâ. ~ töresi: eşyâ hukuku.
neşir yayım. ~ mukavelesi: yayım sözleşmesi.
neşrettiren yayınlatan, yayımlatan.
nev` (nevi) borcu, nev`an muayyen borç çeşit borcu.
nez` (nezi) kaldırma.
nezâret gözetim. ~ makamı: gözetim katı, gözetim orunu.
nısfet (nasafet) hakseverlik.
nikâh 1) evlenme. 2) evlilik.
nisbî göreli. ~ butlân: bozulabilme, bozdurulabilme (Anfechtbarkeit) (karş. mutlak butlan). ~ hak:göreli hak (karş. mutlak hak).
nişanlanma yavuklanma,
nişanlı yavuklu.
nişanlılık yavukluluk.
nitelendirme tavsîf.
nitelendirmek tavsîf etmek.
nizâm düzen.
nizâmî hüküm düzen kuralı (Ordnungsvorschrift).
nizâmnâme tüzük.
noksan 1) eksiklik. 2) eksik.
nüfûs sicilli kişiler kütüğü.
nümûne örnek, ~ üzerine satım: Örneğe göre satım.
oğulluk evlâdlık, evlâd edinilen (bk. kızlık). ~ alma: evlâd edinme (bk. kızlık alma, çocuk edinme).
olağan ale’l-âde (bk. bayağı). ~yıllanma (zamanaşımı) : âdî mürûr-ı zaman.
olağanüstü durum fevka’l-âde hâl.
olağanüstü yıllanma (zamanaşımı) fevka’l-âde mürûr-ı zaman.
olanak imkân.
olanaksız imkânsız.
olanaksızlık imkânsızlık.
olası muhtemel. olasıl: ihtimâlî.
olasıl ihtimâlî.
olumlu müsbet.
onam rızâ, muvâfakat.
onamak muvâfakat etmek.
onay icâzet, tasdîk.
onaylamak icâzet vermek, tasdîk etmek.
ondalık a’şâr.
onur şeref, haysiyyet.
ortadan kalkma zevâl (bk. sona erme).
ortakçılık, yarıcılık (yoluyla kirâ) iştirâkli kirâ.
ortaklar şürekâ.
ortaklık şirket.
orun makam (bk. kat).
oturma hakkı süknâ hakkı.
oy re’y.
oyçokluğu ekseriyyet-i ârâ.
ödeme îfâ. akça ~ : te’diye.~ arancı (dilemi) : îfâ da’vâsı.~ çağı: îfâ zamanı. ~ güçsüzlüğü: aciz. ~ güçsüzlüğü belgesi: aciz vesîkası.~ gücü olmayan: âciz. ~ günü gelmemiş: müeccel (bk. erteli).~ günü gelmiş: muaccel, ~ gününün gelmesi: muacceliyyet. ~ gününü
ödemezlik adem-i îfâ.
ödence taksît.
ödenti âidât.
ödeşim, ödeşme takas.
Ödev vazîfe. ~ ler: vezâif, vazîfeler.
ödeyemez âciz (bk. ödeme gücü olmayan).
ödeyemezlik aciz (bk. ödeme güçsüzlüğü).
ödül mükâfat. ~ duyurusu: mükâfat i’lânı. ~ sözvermesi: mükâfât va’di.
ödüllü yarışma duyurusu mükâfâtlı müsâbaka i’lânı.
ödünç karz. alan: müstakriz. ~ veren: mukriz. ~ verme: ikrâz.
öğrenme ıttılâ’.
Öğreti ilmî ictihâd.
ölçümleme takdîr etmek (karş. değer biçmek).
ölen müteveffâ.
Ölüm vefât. ~ e bağlı harcama: ölüme bağlı tasarruf.
ölünceye kadar bakma akdi sağlığınca bakma sözleşmesi.
ön akid ön sözleşme.
ön kalıtçı Ön mîrâsçı.
ön sözleşme ön akid.
ön-alıcı şefi’ (bk. yeğ-alıcı).
ön-alım hakkı şuf’a hakkı (bk. yeğ-alım hakkı).
önceden ibtidâen.
öncel selef.
öneri, önerme îcâb. ~ ye çağırı: îcâba da’vet.
öngörmek derpiş etmek.
önleme arancı (dilemi) ictinâb da’vâsı.
örf ve âdet görenek. ~ hukuku görenek töresi.
örfî göreneksel.
örneğe göre satım numûne üzerine satım.
öz elmenlik mâlik sıfatiyle zi’l-yedlik (bk. iye gibi elmenlik).
özdek madde (”matière” anlamında) (bk. nen).
özdeksel maddî (bk. nensel).~ zarar-giderim: maddî tazmînât.
özek merkez.
özen ihtimâm, i’tinâ.
özgülük mülk.
özgür serbestî, hür. ~ mallar: serbest mallar.
özgürlük serbestî, hürriyyet.
özür ma’zeret. ~ dileme, özürlenme: i’tizâr.
parça borcu ferden muayyen borç.
pasif husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti) aranç, dilem yöneltilme yetkisi (bk. husûmet ehliyyeti).
paydaş hissedâr, müşterek mâlik (bk. birlikte iye).
pazar satak.
piyasa satak. ~ fîâtı: satak ederi.
râbıta bağ, bağıntı.
rahim döllük, dölyatağı.
râhin tutulayan, tutu koyan.
re`sen görevden ötürü (ex officio, d’office, von Amts wegen).
Re`sü`l mâl bk. sermâye.
re`y oy.
red yadlama.
reddetmek yadlamak.
ref` (refi) kaldırma.
rehin tutu. ~ almak: tutu almak. ~ etmek: tutulamak ,tutu komak.
reîs başkan.
rekabet memnü`iyyeti yarışma, yarışıcılık yasağı.
resmî görevsel (officiel, öffentlich). ~ sened : görevsel dayanç, görevsel belgit (öffentliche Beurkundung). ~ şekil: görevsel biçim. tasfiye: görevsel arıtım.
reşîd ergin.
rızâ 1) istek. 2) onam. ~ fesâdı: bk. irâde fesâdı.
rızâî akid isteksel sözleşme.
riâyet uyma.
riâyetsizlik uymama, uymazlık.
rûznâme gündem.
rüchan öncelik, yeğlik. ~ hakkı: öncelik, yeğlik hakkı.
rücû` 1) dönme (Rücktritt, résiliation). 2) başvurma (Rückgriffj recours). ~ hakkı: 1) dönme hakkı. 2) başvurma hakkı. ~ a kefil: başvurma boyunlusu.
rüşd erginlik.
sağlama tekeffül.
sağlamak tekeffül etmek.
sağlayan tekeffül eden, mütekeffil.
sağlığınca bakma sözleşmesi ölünceye kadar bakma akdi.
sağlığınca gelir sözleşmesi kayd-ı hayâtla îrâd mukavelesi.
sağtöre ahlak.
sâha alan.
sâik itki.
sakıntı ihtiyât.
sakıntıl ihtiyâtî.
sâkıt olmak düşmek.
saklama vedîa. ~ konusu: vedîa (bk. saklanan nesne). sözleşmesi: vedîa akdi.
saklatan mûdi’.
saklatma tevdi’ (karş. yatırma).
saklayan müstevda’, vedîa alan.
saklı mahfûz. ~ mallar: mahfûz mallar.~ pay:mahfûz hisse.
saklı tutma yazgısı kayd-ı ihtirâzî, ihtirâzî kayıd.
salâhiyyet yetki.
salâhiyyetdâr yetkili.
salt, saltık mutlak.
saltık hak mutlak hak.
saptama tesbît (bk. belirtme). ~ arancı (dilemi):tesbît da’vâsı.
sarâhat açıklık.
sarfetmek harcamak.
sarîh açık.
satak 1) pazar. 2) piyasa. ~ ederi: piyasa fîâtı.
satılan mebi’.
satım bey’. ~ sözleşmesi:bey’ akdi.
satış akçası semen, semen-i mebi’. ~ nın indirilmesi: semenin tenzîli,
satman, satkan tacir (bk. tecimen). ~ lar: tüccâr.
satmanlık, satkanlık ticâret (bk. tecim).
sav iddiâ, müddeâ.
savcı müddeî-i umûmî.
savlamak iddiâ etmek.
savsama ihmâl.
savsamak ihmâl etmek.
savu def’, defi (bk. kaçını).
savunma müdâfaa.
savunmak müdâfaa etmek.
saygınlık i’tibâr. ~ betisi: i’tibâr mektûbu. ~ vekilliği: i’tibâr emri.
saymak addetmek.
sebeb neden.
seçmeli muhayyer.
sehebsiz iktisâb nedensiz zenginleşme (ungerechtfertigte Bereicherung).
selef öncel.
semen (semen i mebi`) satış akçası, ~in tenzîli: satış akçasının indirilmesi.
semere verim (Früchte, fruits), hukukî (medenî) ~: törel verim. tabiî ~: doğal verim.
sened dayanç, belgit.
serbest özgür. ~ mallar: özgür mallar.
serbesti özgürlük, akid ~ si: sözleşme özgürlüğü.
sermâye 1) ana akça, baş akça. 2) katılma payı, katkı (Beitrag) (Borçlar Yasası, 521 ile sonrakiler)
seyyâr gezici.
sıfat 1) nitelik. 2) bk. husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti).
sıhhat bk. mu’teberiyyet.
sıkıntı müzâyaka.
sınırlama tahdîd.
sınırlayıcı tahdîdî (bk. tüketici).
sınırlı mahdûd. ~ nesnel hak: mahdûd aynî hak. ~ yetenek: mahdûd ehliyyet. ~ yetenekli: mahdûd ehliyyetli. ~yeteneksiz: mahdûd ehliyyetsiz.
sıyânet koruma.
sicil kütük. ~ e kayıd: kütüğe yazım.
siyâset yurt yönetimi.
siyâsî yurt yönetimine ilişkin.
son istek harcaması vasiyyetnâme.
son kalıtçı nâmzed mîrâsçı (karş. ön kalıtçı). ~ atama : fevka’l-âde ikame.
sona erme hitâm, zevâl (bk. bitim, ortadan kalkma).
sorum, sorumluluk mes’ûliyyet.
sorumlu mes’ûl. ~’ olmak: mes’ûl olmak.
sorumsuzluk adem-i mes’ûliyyet.
soruşturma tahkîkat.
sömürme gabin.
söndürüm itfâ (bk. borç kapatma).
söylem, söz lafız.
söylemsel, sözel lafzî. ~ yorum: lafzî tefsîr (karş. ereksel yorum).
sözleşen âkid.
sözleşimsel akdî, mukavelevî (bk. sözleşmeli).
sözleşme akid, mukavele. ~ cezâsı (kıyını) : cezâî şart. ~ konusunda yanılgı, yanılma: ma’kudün aleyhde hatâ. ~ kurma sözvermesi: akid yapma va’di (bk. ön sözleşme). ~ özgürlüğü: akid serbestîsi.
sözleşmeli akdî, mukavelevî (bk. sözleşimsel).
sözleşmenin kuruluşu akdin in’ikadı.
sözlü şifâhî (karş. yazılı).
sözveren va’d eden.
sözverme va’d, vaad.
sû-i hâl kötü durum.
sû-i idâre kötü yönetim.
Sû-i isti`mâl kötü kullanma, kötüye kullanma.
Sû-i niyyet kötü inanç (böser Glaube).
suç cürüm.
sukut düşme. ~ ı hak: hak düşümü. ~ ı hak müddeti:hak düşümü süresi.
sulh 1) barış. 2) uzlaşma. ~ akdi: uzlaşma sözleşmesi. ~ hâkimi: barış yargıcı, ~ mahkemesi: barış yargılığı.
Sun`-ı taksîr kusûr.
sunmak arzetmek.
sûret 1) yol, biçim. 2) örnek.
susma sükût.
sübjektif hüsn-i niyyet bk. hüsn-i niyyet.
süknâ oturulacak yer. ~ hakkı: oturma hakkı.
sükût susma.
süre müddet.
sürekli dâimî.
şahâdet tanıklık. şahıs: kişi. şâhid: tanık.
şahıs kişi. şâhid: tanık.
şâhid tanık.
şahsî kişisel. ~ hak: kişisel hak. ~ irtifak hakkı: kişisel katlandırım hakkı.  ~ menfaatler: bk. şahsiyyet hakları. ~ ineticeleriyle babalık da’vâsı: kişisel sonuçlu babalık arancı, dilemi.
şahsın hukuku kişiler töresi (Personenrecht, droit des personnes).
şahsiyyet kişilik. ~ hakları: kişilik hakları.
şart 1) gerek (Voraussetzung). 2) koşul (Bedingung). irâdî ~ istek koşulu (Willensbedingung), sırf irâdî ~ :dilek koşulu (Wollensbedingung).
şâyi` hisse yaygın pay.
şefi` yeğ -alıcı, ön alıcı (Vorkaeufer, titulaire de droitde preémption).
şerâit (şart’ın çoğulu) koşullar.
şerh açım. ~ etmek: açımlamak.
şerîk ortak.
şifâhî sözlü.
şikâyet yakınma, yakını. ~ etmek: yakınmak.
şikâyetçi yakınıcı.
şirket ortaklık, âdî ~ : bayağı ortaklık. ~ akdi: ortaklık sözleşmesi.
Şüf`a hakkı yeğ-alım, ön-alım hakkı (Vorkaufsrecht, droit de preémption).
şümûl çevre, çevre-içi, kaplam.
şürekâ (şerîkin çoğulu) ortaklar.
ta`dîl etmek değiştirmek.
ta`kîb, ta`kîbât koğuşturma.
ta` lîmât yönerge.
ta`limâtnâme yönetmelik.
ta`mîr onarım. ~ etmek: onarmak.
ta`mîrât onarım.
ta`yîn atama.~ etmek: atamak.
taaddüd çok oluk,çoğalma.
taahhüd sözverme, yüklenim.
taallûk etmek ilişkin olmak.
tâcir satman, satkan, tecimen.
tahammül edilmeslik çekilmezlik.
Tahdîd sınırlama, daraltım. ~ etmek sınırlamak, daraltmak.
tahdîdî sınırlayıcı, tüketici (erschöpfend, limitatif).
tahkîkat soruşturma.
tahrîrî yazılı. ~ şekil: yazılı biçim.
tahvîl çevirme, dönüştürme (Konversion).
takdîr etmek 1) değer biçmek. 2) ölçümlemek.
takrîbî yaklaşık.
taksîm bölüm, bölüşme, bölüştürme.
taksîmi kabil olan bölünebilen.
taksîmi kabil olmayan bölünemeyen.
taksîr kusur.
taksît ödence.
takyîd daraltım.
taleb istem.
tanık şâhid.
tanıklık şahâdet.
tanıma ikrâr.
tanıt isbât, beyyine.~ yükü: isbât külfeti, beyyine külfeti.
tanıtlamak isbât etmek.
tanıtlanmış müsbet (karş. olumlu).
taplama kabûl.
taplamak kabûl etmek.
tapu dâiresi tapu kütükçülüğü, tapu kütüğü görevgesi.
tapu kütüğü tapu sicilli, gayr-i menkul sicilli (bk. taşınmaz kütüğü). ~ görevgesi (tapu kütükçülüğü): tapu dâiresi. ~ görevlisi, tapu kütükçüsü :tapu sicilli me’mûru, muhâfızı.
tapu   me`mûru tapu kütükçüsü, tapu kütüğü görevlisi.
tapu sicilli tapu kütüğü, taşınmaz kütüğü.
tapu sicilli me`mûru, muhâfızı tapu kütükçüsü, tapu kütüğü görevlisi.
taraf yan.
tasarruf 1) işlem. 2) harcama. ~ nisâbı: harcama özgürlüğü (Verfügungsfreiheit). ölüme bağlı ~: ölüme bağlı harcama.
tasarrufî muâmele harcama işlemi (Verfügungsgeschaeft) (karş. iltizami muamele).
tasdîk onay. ~ etmek: onaylamak.
tasfiye arıtım, arıtma. ~ etmek: arıtmak.
tashîh düzeltme, düzeltim, düzelti.
taşınır menkul.
taşınmaz gayr-i menkul. ~ kütüğü: gayr-i menkul sicilli, tapu sicilli (bk. tapu kütüğü).
taşıyana yazılı hamile muharrer.
taşkınlık müdâhale, tecâvüz (bk. elatma). ~ m giderilmesi: men-i müdâhale, tecâvüzün men’i. ~ın giderilmesi arancı (dilemi): men’-i müdâhale da’vâsı, tecâvüzün, men’i da’vâsı.
tatbîk etmek uygulamak.
tatbîkat uygulama. ~ Kanûnu: Uygulama Yasası.
tavsîf nitelendirme, niteleme. ~ etmek: nitelendirmek, nitelemek.
tazmîn etmek zarar gidermek.
tazmînât zarar-giderim (Schadensersatz, réparation). maddî ~ : özdeksel, nensel zarar -giderim. ma’ nevî ~ tinsel zarar -giderim, gönülalma (Genugtuung, réparation morale).
te`dîb hakkı uslama hakkı.
te`diye ödeme, (özellikle) akça-ödeme.
te`lîf hakkı yazar hakkı.
te`mîn etmek inancalamak.
te`mînât inanca.
te`sîs 1) kurum. 2) turgu, bekit (vakıf). ~ senedi:turgu, bekit dayancı, belgiti (vakfiyye).
teâmül yapılageliş (Übung, coutume).
teberru` 1) bağışlama. 2) (kalıt = mîrâs’ta) kazandırma.
tebliğ bildirim.
tecâvüz taşkınlık, saldırı. ~ ün (müdâhalenin) men’i da ‘vâsi: taşkınlığın, elatmanın giderilmesi arancı, dilemi.
tecdîd yenileme.
tecrübe ve muâyene şartiyle satım deneme ya da yoklamayla satım.
teferruât 1) ayrıntı, ayrıntılar (Zugehör, accessoires) (Yurttaşlar Yasası, 621). 2) yan (fer’î) haklar (Nebenrechte) (Borçlar Yasası, 93).
tefrîk ayırım, ~ etmek: ayırt etmek.
tefsîr yorum. ~ etmek: yorumlamak.
teftîş denetim. ~ etmek: denetlemek. ~ makamı:denetim katı, orunu.
tehdîd korkutma (bk. ikrâh).
tekeffül sağlama (Gewaehrleistung, garantie). ~ etmek: sağlamak.
tekel inhisâr.
tekelli inhisârî (bk. kendi başına).
telâhuk yarışma (Konkurrenz, concurs).
temel yanılması, yanılgısı esâsda hatâ, lüzumlu vasıfta hatâ.
temerrüd direnme.
temsîl adına davranma, özdeme. ~ etmek: adınadavranmak, özdemek.
temsilci bk. mümessil.
temyîz ayırtım. ~ kudreti: ayırtım gücü. ~ kudretsizliği: ayırtım güçsüzlüğü. ~Mahkemesi: Yargıtay.
tenkîs indirim. ~ da’ vâsi: indirim arancı, dilemi.
tepki aksü’l-amel.
terbiye eğitim.
tereke bk. terike.
terhîn tutulama, tutu koma.
terike bırakıt. ~ zi’l -yedi: bırakıt elmeni.
terk bırakma, bırakı,
terkîn çizim. ~ da ‘vâsi: çizim arancı, dilemi.
tesbît belirtme, belirtim saptama. ~ da’vâsı: belirtimarancı, dilemi saptama arancı, dilemi.
tescîl kütüğe yazım. ~ da’vâsi: kütüğe yazım arancı,dilemi. ~ etmek: kütüğe yazmak.
tesellüm alma, alış, ala.
teselsül dayanışma (Solidaritaet, solidarité).
teslîm verme, veriş, vere.
teşebbüs girişim.
teşekkül kuruluş.
Tevdi` 1) saklatma. 2) yatırma. ~ hakkı: yatırmahakkı (Borçlar Yasası, 91).
tevhîd-i îctihâd karârı inançları (görüşleri) birleştirme kıyılgısı (bk. ictihâdları birleştirme karârı).
tevsî` genişletme.
ticâret satmanlik, satkanlık, tecim.
tikel cüz’î. ~ ardıl: cüz’î halef. ~ ardıllık: cüz’î halefiyyet. ~ geçiş: cüz’î intikal.
tinsel zarar-giderim ma’nevî tazmînât (bk. gönül alma).
topgu külliyyât.
toplantı içtimâ’.
toplu sözleşme umûmî mukavele.
torun hafîd. ~lar : ahfâd.
törel hukuki. ~ ilişki: hukuki münâsebet. ~ işlem: hukuki muamele. ~ verim: hukuki (medeni) semere.
tören merâsim.
turgu vakıf, te’sîs (bk. bekit). ~ betisi (dayancı): vakfiyye, te’sîs senedi.
turgucu vâkıf (bk. bekitçi).
turgulanmış vakfedilmiş (bk. bekitlenmiş).
tutar meblağ, miktar.
tutman vâzı’ü’l-yed.
tutmanlık vâzı’ü’l-yedlik.
tutu rehin. ~ alan: mürtehin. ~ almak: rehin almak. ~ koyan: râhin (bk. tutulayan). ~ koymak: terhîn etmek.
tutulamak terhîn etmek.
tutulayan râhin.
tutum 1) iktisâd. 2) davranış.
tutumsal iktisâdî.
tüccâr (tâcir’in çoğulu) satmanlar, satkanlar, tecimenler.
tüketici tahdîdî (bk. sınırlayıcı).
tümel küllî.ardıl:küllî halef. ~ ardıllık: küllî halefiyyet. ~ geçiş küllî intikal.
türetme ihtirâ’ (bk. buluş).
tüze adâlet.~ Bakanlığı: Adliyye Vekâleti.
tüzel kişi hükmî şahıs.
tüzel kişilik hükmî şahsiyyet.
tüzük nizâmnâme.
uğraş meslek.
uğraşsal meslekî.
umûmî genel. ~ hey’et: genel kurul. ~ mukavele: toplu sözleşme.
uslama hakkı te’dîb hakkı.
ussal, ussul ma’kul.
usûl 1) asıllar, kökler (karş. fürû’). 2) süreç (Prozess, Verfahren, procédure).
usûl hukuku yargılama töresi, medenî ~ : yurttaşlar yargılama töresi (Zivilprozessrecht, droit de procédure civile).
usûl-i muhâkeme bk. muhâkeme usûlü.
uyarım ihtar.
uygulamak tatbîk etmek.
uyma riâyet.
uymama,uymazlık riâyetsizlik.
uzlaşma sulh. ~ sözleşmesi: sulh akdi.
üçüncü kişi üçüncü şahıs. ~ yararına sözleşme: üçüncü şahıs lehine şart. ~ zararına sözleşme: üçüncü şahıs aleyhine akid, üçüncü şahsın fi’lini taahhüd.
üçüncü şahıs üçüncü kişi. ~ lehine şart: üçüncü kişi yararına sözleşme. ~ ın fi’lini taahhüd : üçüncü kişi zararına sözleşme.
ürün kirası hâsılat îcârı.
üsterme ihâle.
va`d, vaad sözverme.
vâhib bağışlayan. ~ e rücû’ şartı: bağışlayana dönme anlaşması.
vakfedilmiş turgulanmış, bekitlenmiş.
vakıf turgu, bekit.
vâkıf turgu, bekit.
varı yoğu mâ-melek (bk. varlık, malvarlığı).
varma vusûl
varması gerekli vusûlü muktezî.
vasıf nitelik.
vâsıta araç.
vasiyyet alan mûsâ leh.
vasiyyetnâme son istek harcaması (letzwillige Verfügung)
vatandaş yurttaş.
vatandaşlık yurttaşlık.
vazgeçme ferâgat.
vâzı`-ı kanûn yasayıcı, yasakoyucu.
vâzı`ü`l yedlik tutmanlık.
vâzı ‘ü`l-yed tutman.
vazîfe 1) ödev. 2) görev.
vecîbe borç.
vedîa 1) saklama. 2) saklanan nesne, saklama konusu. ~ akdi: saklama sözleşmesi.
vefâ hakkı geri -alım hakkı (Rückkaufsrecht, droit de réméré).
vefât ölüm.
vekâlet vekillik. ~ akdî : vekillik sözleşmesi. ~ i olmadan başkası hesâbına tasarruf: vekilliksiz işgörme (Geschaeftsführung ohne Auftrag, gestion d’affaires).
vekil eden müvekkil (bk. vekillik veren).
vekillik vekâlet. ~ sözleşmesi: vekâlet akdi. ~ veren: müvekkil (bk. vekil eden), ~ konusu: müvekkelün bih.
vekilliksiz işgörme vekâleti olmadan başkası hesabına tasarruf.
velâyet egelik (elterliche Gewalt, puissance paternelle).
velî ege.
verâset kalıtım. ~ i’lâmı, senedi, vesîkası : kalıtçılık belgesi.
vere, verme, veriş teslîm.
vesîka belge.
vezâif ( vazîfe ‘nin çoğulu) 1) ödevler. 2) görevler.
vusûl varma. ~ ü muktezî: varması gerekli.
yabancı ülkeler memâlik-i ecnebiyye.
yadlama ret.
yadlamak reddetmek.
yadlanmış merdûd.
yakınan, yakınıcı müştekî, şikâyetçi.
yakını, yakınma şikâyet.
yakınmak şikâyet etmek.
yaklaşık takrîbî.
yanılma, yanılgı hatâ.
yapılageliş teâmül.
Yapıt eser. ~ sözleşmesi: istısnâ’ akdi.
yarar nef’, nefi.
yararlanma istifâde, faydalanma.
yargı 1) hüküm. 2) kazâ.
yargıcı hakem, ~ sözleşmesi: tahkîm mukavelesi.
yargıcılık hakemlik.
yargıç hâkim.
yargılama muhâkeme. ~ süreci: muhâkeme usûlü (bk. yargılayış). ~ töresi: muhâkeme hukuku (karş. yurttaşlar yargılama töresi).
yargılayış muhâkeme usûlü (bk. yargılama süreci).
yargılık mahkeme.
yargısal kazâî. ~erginlik: kazâî rüşd.
Yargıtay Temyîz Mahkemesi.
yarışan haklar mütelâhik haklar.
yarışıcılık yasağı rekabet memnû’iyyeti (bk. yarışma yasağı).
yarışma telâhuk.
yarışma yasaği rekabet memnû’iyyeti (bk. yarışıcılık yasağı).
yarkurul encümen.
yarlıgama af (afiv) (bk. bağışlama).
yasa kanûn. ~ nın ereği (amacı, özü): kanûnun, rûhu, gayesi, maksadı. ~ koyucu: vâzı’-ı kanûn, kanûn vâzı’ı (bk. yasayıcı). ~ nın söylemi, sözü: kanûnun lafzı.
yasak memnû’, memnû’iyyet (bk. yasak olma, yasaklık), ~ işlemler: memnû’ tasarruflar. ~ olma, yasaklık: memnû’iyyet (bk. yasak).
yasal kanûnî. ~ kalıtçı kanûnî mîrâsçı.
yasayıcı vâzı-ı kanûn, kanûn vâzı’ı (bk. yasakoyucu).
yatıran mûdi’ (bk. saklatan).
yatırma tevdi’ (bk. saklatma). ~ hakkı: tevdi’ hakkı.
yavuklanma nişanlanma.
yavuklanmak nişanlanmak.
yavuklu nişanlı.
yavukluluk nişanlılık.
yayımlatan (yayınlatan) neşrettiren.
yayımlayan, yayımlayıcı, yayımcı (yayınlayan, yayınlayıcı, yayıncı) nâşir.
yazar hakkı te’lîf hakkı.
yazgı kayıd.
yazılı tahrîrî. ~ biçim: tahrîrî biçim. ~ tanıma:ikrâr bi’l-kitâbe.
yedek harcama ( kalıt töresi = mîrâs hukuku`nda ) ale’l-âde ikame.
yedek nesne kaim şey (bk. yedek, yerine geçen nesne).
yeğlik evleviyyet. ~ kanıtı: evleviyyet delîlî. ~le: evleviyyetle (bk. haydi haydi).
yemîn and. ~ etmek: and içmek.
yenileme tecdîd.
yer parçası arazî (karş. toprak).
yerelleştirme mahallîleştirme.
yerine geçen nesne kaim şey (bk. yedek, yedek nesne).
yerine geçme kaim olma.
yerleşge, yerleşme yeri ikametgâh.
yerleşken mukıym.
yerleşmiş müstakar (doğrusu: müstakır).
yersel katlandırım hakkı aynî (arzî) irtifak hakkı.
yetenek ehliyyet.
yetenekli ehil.
yetkili salâhiyyetdâr.
yevmiyye gündelik.
yevmiyye defteri günlük defter, günlük, günce (Tagebuch, journal).
yıllanma mürûr-i zaman (bk. zamanaşımı). ~nın durması: mürûr-ı zamânın ta’tîli. ~nın kesilmesi: mürûr-ı zamânın kat’ı.
yitik gaib.
yitiklik gaiblik.
yitirme izâa.
yok keenlemyekün.
yokluk adem, fıkdan (bk. bulunmama, bulunmazlık).
yoksun mahrûm.
yoksunluk mahrûmiyyet.
yollama havâle.
yollanan muhâlün leh.
yollayan muhîl.
yorumlamak tefsîr etmek.
yönetim idâre. ~ kurulu: idâre hey’eti. ~ töresi: idâre hukuku.
yönetmelik ta’lîmâtnâme.
yönetmen müdîr.
yurt yönetimi siyâset.
yurt yönetimine ilişkin siyâsî.
yurttaş vatandaş.
yurttaşlar töresi medenî hukuk.
yurttaşlar yargılama töresi medenî usûl hukuku.
Yurttaşlar Yargılama Yasası Medenî Usûl Kanûnu.
Yurttaşlar Yasası Medenî Kanûn.
yurttaşlık vatandaşlık.
yurttaşsal hak medenî hak.
yük külfet.
yüküm mükellefiyyet (bk. yükümlülük).
yükümlü mükellef.
yükümlü bağışlama mükellefiyyetli hibe.
yükümlülük mükellefiyyet (bk. yüküm).
yürürlük mer’iyyet. ~ Yasası: Mer’iyyet Kanûnu.
yürüyen hesap carî hesâb
zabıtnâme tutanak.
zabt elinden alım. ~ a karşı tekeffül ( te’mînât ) :elinden alıma karşı sağlama.
zâhirî muâmele görünüşteki işlem (Scheingesechaeft).
zaman (zeman) çağ.
Zâmin olmak 1) sorumlu olmak. 2) sağlamak.
zarar gidermek tazmîn etmek.
zarar gören mutazarrır.
zarar ve ziyan, zarar-ziyan bk. tazmînât.
zarar vermek ızrâr etmek.
zarar-giderim tazmînât.
zararın giderilmesi zararın tazmîni.
zararın  tazmîni zararın giderilmesi.
zarûret zorunluk.
zarurî zorunlu.
zevâl sona erme, sona erim, ortadan kalkma.
zımnen altıkça.
zımnî altık.
zi`l yed yardımcısı elmen yardımcısı (Besitzdiener).
zi`l-yed elmen. aslî ~ : bağımsız elmen (selbstaendiger Besitzer), fer’î ~: bağımlı elmen (unselbstaendiger Besitzer).
zi`l-yedlik elmenlik. Fi’li ~ : eylemli elmenlik.
zorla yerine getirme, zorla yürütüm cebrî icrâ. ~ koğuşturması cebrî icrâ ta’kîbi.
zorlayıcı neden mücbir sebeb.
zorunlu zarûrî. ~ durum, zorunluluk durumu: ıztırâr hâli.
zorunluk zarûret.
zümre (kalıt=mîrâs’ta) kök (Stamm).

Bu Medeni Hukuk sözlüğü Hukuki net sitesinin ansiklopedi (Hukuki Terimler) ve hukuk sözlüğü bölümlerinden izinli olarak alınmıştır.